Süreç ve Görevlerimiz

chc_halk
Tüm kurumlarıyla özel bir yönelimle kadına karşı amansız ve pervasız saldırılara girişen bu sisteme karşı kadınlarında mücadeleler sonucu bir aşamaya getirdikleri kadın bilincini elle tutulur bir örgütlenmeye ve ilerisi için nitelikli önder kadın kadroları yetiştirmeye elverişli bir hale getirecek bir birliktelik dünden daha çok gereklidir bize. Kadının yaşadığı tüm baskılara karşı önderlik rolü ile alanları kuşatmak zamanlarındayız
HABER MERKEZİ(11.09.2016)-
Halkın Günlüğü gazetesi 1-15 Eylül 2016 Tarihli sayısında Aycan Solmaz imzasıyla yayınlanan Süreç ve Görevlerimiz başlıklı köşe yazısını site okurlarımızla paylaşıyoruz.

Türkiye- Kuzey Kürdistan’da savaş tüm boyutlarıyla devam ederken AKP iktidarının kendi iç dalaşları ve iktidar mücadeleleri sonucu gerçekleşen darbe ve sonrasında geliştirilen saldırılar da boyutlanarak devam ediyor. Kürt halkına karşı katliamların yaşandığı bu süreçte iktidarın Avrupa ve Ortadoğu politikaları da buna göre şekillenmeye başladı. Rusya ile tekrar başlayan görüşmeler içeride ve dışarıda politikalarının yeniden şekilleneceğini gösteriyor. Aradaki ekonomik ticari ilişkiler bilindiği üzere devam ederken asıl Ortadoğu üzerine görüşmelerin içeriği, Barzani’nin gelişi, bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde Erdoğan AKP iktidarının önümüzdeki günlerde Kürtlere yönelik bir yönelimin olacağını bize gösteriyor demişken TC ordusu İŞİD bahanesiyle Cerablus’a girerek YPG ye saldırılarını başlattı. Sivil halkı gözetmeksizin saldıran devlet özünde Kürt ulusunun özerk bir yapılanmaya girmesini istemeyen muhalif güçlerle birlikte hareket ediyor. İktidar yaptığı açıklamalarda “YPG Fırat’ın batısına geçmeyecektir, orada bir Kürt oluşumuna asla izin vermeyeceğiz” diyerek hareket ediyor ve yapılmak istenen Rojava’yı yalnızlaştırarak dağıtmak ve  bölgede hâkimiyet kurmak ve belki de yeni gerici çetelerin konumlandırılmasını sağlamak. ‘’TC’’ devletinin ABD ve AB ile şu an yaşadığı soğukluk ve Ortadoğu ve Suriye’deki başarısızlık onu Rusya ile bir uzlaşıya götürüyor. Çıkar ilişkileri ile şekillenen bu durum uzun vadede yine bir bağımlılığın köşe taşlarını oluşturuyor da diyebiliriz. Emperyalist gerici güçlerin  Ortadoğu üzerinde hâkimiyet kurma amacıyla yanaştıkları AKP iktidarının işi kolay olmayacaktır. Türk devleti kendisini sürüklediği bu ortam onun krizini daha da derinleştirecektir ve aynı zamanda bunun karşısında gelişen mücadele ile de hiç bir şey öyle kolay ve kendi mecrasında akmayacaktır.

Ortadoğu ve Kuzey Kürdistan da yaşanan bu durumun aslında AKP iktidarının darbe sonrası ilan ettiği OHAL ve yaptırımlarının da bir yönüyle kapatılması anlamına da gelmektedir. Vatana ihanet safsatasıyla kendi yarattıkları bu kaos ortamında KHK’ler ile bir baskı ve sindirme operasyonu yapıyorlar. İlk aşamada FETÖ etrafında dolaştırılan bu yaptırımların ilerleyen günlerde tüm muhalif kesimlere yönelik bir cadı avına dönüşeceğini biliyorduk. AKP’nin aşama aşama yöneldiği sosyalist ve devrimci kesimler her gün yeni bir baskıya uyanıyor. Tutukladıkları FETÖ elemanlarının binleri aşması sonucu hapishanelerden tahliyelere başlarlarken  politik tutsaklara yönelik baskı artıyor, kadın ve erkek tutsakların yerleri değiştiriliyor, habersiz sürgünler, kadın tutsaklara yönelik cinsel saldırılar ve yaptırımlar gündeme geliyor. Devrimci basına yönelik kapatmalar, yazı işleri müdürlerinin gözaltına alınması, insan hakları temelinde mücadele yürüten avukatların ifadeye çağrılması, nefret cinayetlerinin yaşanması ve bir bütün sosyalist ve devrimci kurum ve bireylere yönelik baskınlar devam ediyor. Demokrasi havariliğine soyunarak halkı demokrasiye sahip çıkma adına sokağa döken AKP/Erdoğan iktidarı kendi sultasını kalıcılaştıracak bir ortam için her şeyi yapabileceğini bizlere bir kez daha gösterdi. İlan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’ler ile tüm ilerici kesimleri sindirme çabasıdır yapılmak istenilen.

Sistemin bir bütün olarak yaptıkları ve yapacakları noktasında söylenecekleri daha da çoğaltabiliriz. Ancak bu noktada tüm bu baskılar karşısında mücadelenin tüm alanlarında nasıl bir duruş sergileneceği meselesidir yakıcı olan. Emekçilere, ezilenlere, kadınlara, doğaya bir bütün yaşama düşman bu zihniyete karşı birleşik mücadeleyi nasıl ilmek ilmek öreceğiz. Tamda An’da tartışmamız gereken bir noktadayız şu an. Devrimci hareket için elzem olan birlik meselesi geçmişten günümüze bir ihtiyaç olarak gelmiştir bugüne. Komünistlerin dünyayı değiştirme ideali onun için belirleyici yerde dururken aynı zamanda da diğer güçleri de bir araya getirerek devrimci bir birleşik bir hareket yaratmalıdır. Bu birleşimin açık kapalı tüm alanlarda ilkeli birliklerini sağlayarak kadın cephesinde de bu perspektif ile ortak düşman olan eril zihniyete ve onun tüm kurumlarına karşı bu  ele alınmalıdır. Açık alanlarda kadın mücadelesini sahiplenen tüm güçlerle bir platformda birleşilmelidir ve yine diğer alanlarda ön cephelerde savaşan kadın birliktelikleri yaratılmalıdır.

Tamda burada ” faşizme ve egemen sisteme karşı, devrimimizi zafere götürebilmek için, devrimci parti ve örgütlerin politik ve pratik  birliği” bildirgesiyle oluşturulan HBDH tarihi bir adımdır. Faşizmin tüm gerici saldırılarına, kurumlarına karşı bu oluşumun önemi bizlerinde dikkatinden kaçmamaktadır. Tüm kurumlarıyla özel bir yönelimle kadına karşı amansız ve pervasız saldırılara girişen bu sisteme karşı kadınlarında mücadeleler sonucu bir aşamaya getirdikleri kadın bilincini elle tutulur bir örgütlenmeye ve ilerisi için nitelikli önder kadın kadroları yetiştirmeye elverişli bir hale getirecek bir birliktelik dünden daha çok gereklidir bize. Kadının yaşadığı tüm baskılara karşı önderlik rolü ile alanları kuşatmak zamanlarındayız.

Share