DKH İzmir örgütlülüğü “Kadın ve Savaş” başlığıyla panel düzenledi

DKH İzmir Örgütlülüğü 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslar arası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında ‘kadın ve savaş’ konulu panel düzenledi

dkh izmirde 25 kasim paneli

İZMİR (01.12.2014)- 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Dayanışma ve Mücadele Günü kapsamında dün saat 14.00’de İzmir Demokratik Haklar Ve Kültür Derneği’nde panel düzenledi. 25 Kasım kapsamında devam eden çalışmaların bir parçası olarak düzenlenen panel DKH’nin hazırladığı sinevizyon gösterimi ile başladı. Açış konuşması DKH’nin hazırladığı bir metin okunarak yapıldı.

Panelde ilk olarak ‘Tarihsel Kesitte Kadın Hareketi’ başlıklı sunum yapıldı. Yapılan sunumda doğanın ve diyalektiğin temel yasasının çelişki olduğu ve doğada olduğu gibi insan türünün iki cinsi arasında da binlerce yıldır devam eden bir çelişkinin bulunduğu belirtilerek bu çelişkinin de kadın-erkek çelişkisi olduğu ifade edildi. Tarihsel süreç içerisinde bu çelişkinin farklı nitelik ve biçimler alsa da insanı ezen ve ezilen cinsler olarak ikiye böldüğü; bu bölünmüşlüğün toplumun tüm birimlerine sirayet ettiği, ezilen cinsin kadın olması nedeniyle kadın sorunu olarak ortaya çıktığı; bu bağlamda kadın-erkek çelişkisinin ortadan kalkmasının sosyalist mülkiyet sistemi dahil tüm sistemlerin ortadan kalkmasıyla, sınıfsız bir toplumla ve ancak sınıfsız toplumda insanlar arasındaki her türlü yabancılaşmanın kırıldığı özgür ilişkilerin mümkün olacağı ve bunun gerçeğe dönüşmesinin de sınırsız kültür devrimleri sürecini ifade ettiği vurgulandı.

Kadına yönelik şiddette karşı mücadele etmeye devam

Kadına Yönelik Şiddet konusunun işlendiği ikinci başlıkta ilk olarak şiddet kavramının tanımı yapıldı. Şiddetin psikolojik, sosyo-kültürel ve ekonomik boyutlarıyla korkutmak ve sindirmek için kullanılan davranış olduğu ifade edildi. Egemenlik ilişkilerinin hüküm sürdüğü her yerde şiddetin var olduğu, erkek egemen anlayışın hakim olduğu bütün sistemlerde de şiddetin sürekli hale getirilip kadınları belli kimliklere hapsettiği belirtildi. Kadına şiddetin tüm dünyada ve sistemlerde farklı şekillerde olsa da özünde aynı olduğu ifade edilerek şunlar belirtildi: “bizimki gibi ülkelerde kadına yönelik şiddet, geleneksel ön yargılarla, ayrımcı politikalarla ve yasalar aracılığıyla meşrulaştırılıyor. Şiddetle yaşamaya alıştırılan biz kadınlar farkına varmadan şiddetin bir parçası oluveriyoruz. ‘Gelişmemiş ülkelerde’ durum son derece vahimken ‘gelişmiş ülkelerde’ de kadına yönelik şiddet hala engellenmiş değil. Gelişmiş ülkelerde kadın erkek eşitsizliği daha gizli yürütülüyor. Araştırmalar sonucunda da istatistikler kapitalizmin ikiyüzlülüğünü ortaya koyuyor. İster özel alanda ister kamusal alanda olsun fiziksel, cinsel, psikolojik ve ekonomik şiddet, bizleri bulunduğumuz her ortamda tehdit ediyor.”

Şiddete karşı tek vücut olmanın yarattığı bilinçle yürümeye devam

Neo-liberal politikalar gereği sosyal hayattan elini eteğini çeken devletin kalıcı çözümler bulamayacağını, aksine devletin yaptığı düzenlemelerin kadınların daha fazla ses çıkarmaması, bastırılması için yapıldığı vurgulanan sunumda çözümün, Mirabel Kardeşler’in açtığı yolda mücadele ederek olacağı ifade edilerek şöyle denildi: “ bugünden hedeflenmesi gereken yaşamlarımızı şiddetle esir almaya çalışanlara karşı köklü bir mücadele yürütmektir. Bugünden atılması gereken adımları devrimden sonraya taşımak kendi sorunlarımıza yabancılaştığımız anlamına gelecektir. 25 Kasım 1960’da Trujillo diktatörlüğüne karşı mücadele yürüten ve bu uğurda canlarından olan Mirabel Kardeşlerin bıraktığı yolda şiddete karşı tek vücut olmanın yarattığı bilinçle yürümeye devam edeceğiz.”

Feminizm sarmalında kadın mücadelesi

Feminizm Sarmalında Kadın Mücadelesi başlığıyla yapılan sunumda Fransız Devrimi döneminde tarih sahnesine çıkan ve iki yüz yılı aşkın süredir etkili bir akım olan feminizmin tarihsel gelişimi ve mücadelesi aktarıldı. 20. Yüz yılın ikinci yarısında feminizmin daha da güçlendiği ve bu akımın ortaya çıkmasından beri tartışılan temel konunun kadın-erkek eşitsizliği olduğu, bu eşitsizliğin nasıl giderilebileceği sorunu üzerinde durulduğu ifade edilerek; kadınların sosyal, siyasal ve hukuki bakımdan niçin eşit olmayan konuma geldikleri üzerinde durulmadan feminizm akımının anlaşılmasının mümkün olamayacağı ve bu nedenle kadın sorununun ilk önce tarihsel bir perspektiften ele alınıp incelenmesi gerektiği vurgusu yapıldı.

Dinleyicilerin soru ve görüşleriyle verimli tartışmalar yaşanarak devam eden panel, örgütlenme ve mücadele çağrısıyla sona erdi.

Kaynak: halkingunlugu.org

Share