NADIA MURAD:ÖLÜMDEN BETERDİ!

Altı erkek kardeşimi annemin gözleri önünde öldürdüler. Ardından annemi başka bir yere götürüp onu da katlettiler. Ben zaten babasız büyümüştüm ve yetimdim; dünyada sahip olduğum tek kişi annemdi. Beni Musul’a götürüp orada sattıklarında, işte o anda annemi ve kardeşlerimi unuttum. Çünkü orada kadınlara yaptıkları, ölümden çok daha ağırdı.

nadia-murad-3-200x300

Reportaj:Suna Alan

Nadia Murad… 21 yaşındaki Nadia, Şengal’de DAİŞ tarafından kaçırılan Ezidi Kürt kadınlarından biriydi. Telafuzu zor işkencelere maruz kaldı. Bir süre sonraysa çetelerin elinden kurtulmayı başardı ve ardından Avrupa’ya geldi.

DAİŞ tarafından tüm ailesi katledilen Nadia Murad’ı, geçtiğimiz Aralık ayında Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi toplantısında yaptığı konuşmadan hatırlayacaksınız. O konuşma, DAİŞ zorbalığının, Ezidi kadınların dünyanın gözleri önünde uğradığı zulmün en çıplak ifadelerinden biri olmuştu.

İngiliz parlamenterler ve insan hakları kuruluşları ile gerçekleştirdiği bir dizi görüşme kapsamında İngiltere’de bulunan Nadia Murad, gazetemizin sorularını yanıtladı.

DAİŞ tarafından köle olarak kaçırılması ardından altı erkek kardeşi ve annesinin katledilmesini unuttuğunu söyleyen Murad, “Çünkü” diyor, “orada kadınlara yaptıkları, ölümden çok daha ağırdı.”

Büyük bölümü özgürleştirilen Şengal’e dönmenin Êzîdîler için mümkün olup olmadığı sorusuna ise, hükümete güvenlerinin kalmadığını, benzeri bir soykırımı yeniden yaşamayı ise artık halk olarak kaldıramayacaklarını söyleyerek yanıt veriyor.
Irak Hükümeti tarafından cesareti dolayısıyla Nobel Barış Ödülü’ne önerilen Murad, “Beni Nobel’e aday göstermeden önce DAİŞ’in elindeki kadınları ve kız çocuklarını özgürleştirsinler” diyor.

En çok da çağrı yapıyor, genç kadın; herkesin DAİŞ’in elindeki kadınların özgürleştirilmesi ve kaçabilen kadınlara kamplarda destek olunması konusunda rol üstlenmesi gerektiğini söylüyor.

Evet, belki gündemleşiyor; bazen yoğun bir duygusallık da sarıyor etrafı; ama Murad’ın söylediğine göre, BM Güvenlik Konseyi’ndeki o konuşmadan bu yana hiçbir kadın kurtarılmadı ve talep edilen hiçbir şey gerçekleştirilmedi. Hala bekliyorlar…

Mart ayında BM’nin “kadın” konulu toplantısına da katılacak olan Murad, aynı konuda Avrupa’daki Kürt kadın örgütlerini de eleştiriyor, herhangi bir destek girişiminde bulunmadıklarını söylüyor.

Sorularımız ve Murad’ın yanıtları şöyle:

Senin yaşadıklarına benzer durumları yaşayan çok sayıda genç kadın var. Ancak sen mücadele etmeyi ve konuşmayı tercih ettin. Bu nasıl gelişti?

Şöyle başlayayım: Ben DAİŞ’in elinden kurtulduktan sonra Zaxo’daki Qazya Kampı’na geldim. Kadın ve kız çocuklarının ticareti, satılıp satın alınmalarına ilişkin ilk kez burada konuşmaya başladım. Bir ya da iki gazeteciyle konuşmanın ötesinde hiç kimse sorunlarımızı gidip dışarıda anlatmadı. Ne Irak hükümeti ne de Kürt hükümeti, rehabilitasyon, tedavi ve daha sağlıklı koşullar için ya da yurtdışına gitmemiz için hiçbir çabada bulunmadı. Benim pasaport ya da benzeri dokümanlarım yoktu, yurtdışına çıkmak için. Almanya benim durumumda olan bin genç kadını ülkesine kabul etti.

Geçen sene Eylül ayında buraya vardım. Devamında Yazda Vakfı’na üye oldum. Güvenlik Konseyi bu vakıfa ulaşarak DAİŞ‘in elinden kurtulmuş genç kadınlardan birini ağırlamak istediklerini belirtti. Vakıf, yaşadıklarımı orada paylaşmaya hazır olup olmadığımı sordu ve ben “evet” dedim.

Konuştuğumda sadece kendim, ailem ya da kendi toplumum adına konuşmadım. Savaş bölgesinde bulunan her kadın, her çocuk adına konuştum, konuşuyorum. Kampanya yürüttüğümden bu yana iki ay geçti ve sadece Êzîdîler değil, yerinden edilen herkes verilen mesajlardan dolayı memnundu. Taleplerime henüz herhangi bir yanıt almamış olsam da insanlar benim bu sorunları dile getirmemden memnundu.

Yaklaşık 5 bin 800 Êzîdî çocuk ve kadın, sözde İslam Devleti tarafından kaçırıldı. DAİŞ, Irak ve Suriye’de çok sayıda insanı öldürdü ve milyonlarca insanı yerinden yurdundan etti. Biz Êzîdîlere saldırdıklarında ise erkekleri katlettiler, kadın ve çocukları kaçırdılar. Onları Suriye ve Irak’ta bulunan kamp ve merkezlerinde tuttular. Tüm bu katliamlarını, tecavüz etmeleri, insanları zorla yerinden etme gibi bütün suçlarını, İslam dini adına yapıyorlardı.

Yönetime güvenmiyoruz

Kamplarda bulunduğunuz süreçte Irak hükümeti ya da Güney Kürdistan hükümetinin tedavi ve desteğini aldınız mı?

Aylarca Güney Kürdistan’da kampta kaldım ve DAİŞ’ten kaçan binlerce genç kadınla karşılaştım. Gerçek şu ki, bize neler olduğu, maruz kaldığımız zorluklar, satılıp satın alınmalar ve bize yaptıkları tüm o kirli şeyler ışığında, kimilerinin bizler için köklü bir şeyler yapmış olması gerekirdi. Bunun aksine kurtulabilenler ya da yakın zamanda kaçabilenler, bir çadır dahi edinemedi. Herkes için halihazırda ne bulunabiliyorsa, onun dışında yetkililer tarafından hiçbir şey yapılmadı. Hiçbir samimi yardım hayata geçirilmedi. Ne Irak hükümeti, ne de Kürdistan Yönetimi… Hiç kimse DAİŞ‘in elinden kaçan kadınlara destek olmadı.

Yetim kalan bu kadınların her türlü yardıma ihtiyacı var. DAİŞ’in elinden kurtulup kampa yerleştikten sonra üstümüze giyecek bir giysi dahi getirecek birilerine ihtiyacımız vardı.

Şengal’in bir kısmı özgürleştirildi. Buna rağmen Êzîdîler için geri dönmek mümkün müdür?

Bir buçuk yıl geçti ve Êzîdîlere yönelik soykırım hala devam ediyor. Her gün ölüyoruz. Tüm yaşamım boyunca unutmayacağım: Altı erkek kardeşimi annemin gözleri önünde öldürdüler. Ardından annemi başka bir yere götürüp onu da katlettiler. Ben zaten babasız büyümüştüm ve yetimdim; dünyada sahip olduğum tek kişi annemdi. Beni Musul’a götürüp orada sattıklarında, işte o anda annemi ve kardeşlerimi unuttum. Çünkü orada kadınlara yaptıkları, ölümden çok daha ağırdı. Düşünün ki, şu ana kadar bir buçuk yıldan fazla kadın ve en küçüğü 9 yaşından küçük olan kız çocukları kiralanıyor ve satılıyor. Düşünün, normal ve sakin bir yaşam sürdüren insanlar için böylesi bir şeyin ne kadar ağır olduğunu…

Biliyorum, bunları yaşamadınız, fakat ben gördüm ve yaşadım. Birçok kişi benim hikayemin çok zor olduğunu düşünebilir fakat hikayesi benimkinden daha kötü olan çok sayıda genç kadın var. Benim altı erkek kardeşimi katlettiler fakat on kardeşi katledilen kişiler var. Şu anda yaklaşık 3100 kadın ve çocuk DAİŞ‘in elinde. Bizim tek istediğimiz kadınlarımızın özgürleştirilmesidir.

Şengal’in geri alındığı doğrudur, ancak yüzde 40’lık bir bölümü hala DAİŞ’in elinde. Şu ana kadar 27’den fazla toplu mezar ortaya çıktı. Oraya geri dönmemiz mümkün değil. Bu sadece evlerin yerle bir edilmesinden değil; çünkü biz güvenimizi kaybettik. Başımıza gelenlerin yeniden yaşanıp yaşanmayacağından emin değiliz.

Biz hükümete güvenimizi kaybettik. Uluslararası koruma olmadığı müddetçe yurdumuza dönemeyiz. Geçmişte, yüzyıllar öncesinde de Êzîdîler yine soykırıma maruz kalmıştı, bunu daha fazla kaldıramayız.

Bizim, bu savaştan zarar gören Êzîdîlerin ve tüm toplulukların istediği, insanlığın DAİŞ ile yüzleşerek bunun karşısında birleşmesidir. DAİŞ, bölgedeki tüm topluluklar için bir tehlikedir. Sadece Irak ya da Suriye değil, DAİŞ üyeleri birçok ülkeden katılıyor. Ben hepinizden elinizden ne geliyorsa yapmanızı ve bu suçlara karşı birleşmenizi talep ediyorum. Bu savaştan etkilenen insanlara, herkesin en asgari düzeyde olsa bile yardım etmesi çağrısında bulunuyorum.

Şimdiye kadar bir şey yapmadılar

BM Güvenlik Konseyi toplantısı sonrasındaki gelişmelerden bahseder misin? Taleplere ne oldu? Somut adımlar atıldı mı?

Güvenlik Konseyi’nde yaptığım konuşmada ifade ettiklerimin hiçbiri sır değildi, herkesin bildiği şeylerdi. Sonrasında ABD Sekreteri John Kerry ve Michigan Üniversitesi Kadın ve Toplumsal Cinsiyet Araştırma Enstitüsü Bilim Tarihi ve Uluslararası İlişkiler Departmanı’nda bilim insanı olan Susan Wright ile tanıştım. Onlara yardım etmeleri için ricada bulundum. Ellerinden gelen her şeyi yapacakları ve yardım edecekleri konusunda bana söz verdiler. Ancak şimdiye kadar hiçbir şey yapmadılar. Hala onların yardımlarını ve talebimize yanıtlarını bekliyoruz.

Şimdiye kadar kampanya çerçevesinde Mısır, Yunanistan, Kuveyt, Norveç, ABD ve şu anda da Britanya’da katıldığım toplantılarda ilk talep ettiğim şey köle olarak tutulan tüm kadın ve çocukların özgürleştirilmesidir. Diğer bir şey de toplu mezarların göz önünde bulundurularak soykırımın tanınması… Sadece Êzîdîlerin ya da sadece Müslümanların değil, her kesimden herkesin, her köşe bucakta ayağa kalkıp bu sorunla mücadele etmesi gerektiğini ifade ettim. Bu hepimize yönelik bir saldırıdır. Çok sayıda insanın yaşamına mal olan bir sorundur. Kadın ve kız çocuklarını kaybeden Êzîdî toplumu için durumun çok ağır olduğu gerçektir. Ancak birçok farklı topluluktan kişi, yaşamlarını ve yurtlarını yitirdi. Hepimiz için, onlara da söylediğim gibi, nihai hedef kadın ve kız çocuklarının kurtarılmasıdır. Savaş bölgesindeki durumun iyileştirilmesi için yardımdır. Yine gençlerin DAİŞ ve onun fikirlerinden etkilenmesini önlemeliyiz.

DAİŞ’in elinde bulunan kadınlar içinse… Beni kurtaran aile gibi onlara Irak ve Suriye’de yardım edebilecek çok sayıda aile var. Müslümanlara, kendi Müslüman topluluklarını arayarak bu kadınlara yardım etmelerini söylemelerini ve onları kurtarmalarını rica ettim. Öte yandan bu kadın ve çocukların yaşamını kurtarmak için kendi yaşamlarını riske atmaya, para karşılığında onları kurtarmaya hazır kişiler de var. Ancak bizim ailelerimiz onların istedikleri fiyatları verebilecek maddi imkanlara sahip değil. Çok sayıda aile, geçimlerini sağlayan aile üyelerini kaybetti. Kızlarımızı ellerinden almak için onlara verebilecek parayı sağlayacak kimsemiz yok. Bu nedenle maddi olarak Êzîdîlere her kim yapabiliyorsa destekte bulunsun diye talepte bulunduk. Sadece kamplarda yaşayan Êzîdîler değil, tüm Êzîdîler için.. Gıda ve temel gereksinimlere ihtiyaçları var, çok zor durumdalar.

Avrupa’daki Kürt kadın örgütlenmelerinden herhangi biri sana ulaşıp yardım etme talebinde bulundu mu?

Hayır, hiçbiri ulaşmadı.

Herkesin yardımını talep ediyorum

Gazetemiz aracılığıyla vermek istediğin bir mesaj var mı?

Daha önce söylediklerimin tekrarı olacak ancak Kürt, Müslüman, Hristiyan ya da başka kökenden, her ne olursa olsun herkesin, her insanın yardımına ihtiyacımız var. Bize yardım edebilecek her kim olursa olsun… Gelin, birbirimize yardım edelim. Gelin, bu barbarlıkla birlikte yüzleşelim. Bir buçuk yıl geçti ve halkımız hala çaresiz, aç ve bu vahşetin ortasında… Bu ülkelere geldik ve yapabilecekleri her türlü yardımı herkesten talep ediyoruz. Kadın ya da erkek, her ne olursa olsun, herkesin desteğini ve yardımını talep ediyorum.

Nobel’i boşverin, Êzîdî kadınları kurtarın!

Irak hükümeti sizi Nobel Barış Ödülü’ne önerdi…

Beni Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermeden önce DAİŞ’in elindeki kadın ve çocukları özgürleştirsinler.

Bin genç kadını kabul eden Almanya’ya geldiğimizde onlar bizi tedavi etti. Bize baktılar, konaklayabileceğimiz iyi yerlere yerleştirdiler ve aylık ödenek yardımında bulundular. Bize gerçekten yardım ettiler. Çaresiz kaldığımız ve çok acılar çektiğimiz bir süreçte bize sahip çıkacak, bu tür yardımlarda bulunacak insanlara ihtiyacımız var. Çünkü bir çoğumuz erkek kardeşlerini, babasını, annesini ya da yakınlarını kaybetti. O nedenle onlar için her ne yapabiliyorsanız yapmanızı talep ediyorum.

O KONUŞMA: Yalvarıyorum DAİŞ’i yok edin

Nadia Murad, Aralık ayında, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde başından geçenleri detaylarıyla anlatmış ve şunları söylemişti:

“Tecavüz, kadın ve kızların bir daha normal hayat sürememesini sağlamak için bir silah olarak kullanıldı. DAİŞ, Ezidi kadınları satışı yapılabilen ete çevirdi. (Beni köyümden kaçırıp Musul’daki bir eve götürdüler. Birkaç hafta sonra giyinmemi ve makyaj yapmamı istediler. O gece o adam bana tecavüz etti. İşkence etti.) Beni muhafızlarla bir odaya kapadı. Bayılana kadar suçlarını işlemeye devam ettiler. Yalvarıyorum size, DAİŞ’i tamamen yok edin.”

Kaynak: www.telgraf.co.uk

Share