Kanatlarımızdan Çıkan Rüzgar Alaşağı Edecek Tüm Çirkinlikleri

Yazar Oscar Wilde der ki, “Özgür olmak istiyorsan, uzlaşmamalısın.”
Mesela kelebek doğayla uzlaşmaz, bir günlük yaşamını kırk güne çıkarmak adına uçmaktan, kanatlarından vazgeçmez.
Bizlere, ataerkil sistemle dayatılmak istenen işte bu, ‘UZLAŞMA’dır. Kanatlarını bırak, uçmaktan vazgeç!
Bu sistem bizim rüyalarımızı, düşlerimizi dahi zaptu rapt altına almayı hedeflemiş ve bunda da oldukça başarılı olmuştur.
İşte yine bir 8 Mart kapımızda ve yine eteklerimizde binlerce sorun. Sorunlarımız elbette siyasal, politik, ekonomikler ve çözmek birey hallerimizi aşıyor. Yine de bu sorunlara dair de tabii ki cümlelerimiz olacak, hatta var.
Ama asıl bu 8 Mart’ta yeni bir şey yapmak lazım o da, kendimize ait cümleler de kurmak olsun. Evet, kendimize; kadınlık hallerimize.
Ataerkil sistemin yarattığı tahribatları sadece kitaplardan, gazete köşe yazılarından okumak ve panellerde birilerinin saptamalarından duymak yerine, bir de bizler kendi içimizi-dışımızı kazdığımızda, neler buluyoruz bu sisteme dair, buna bakmalıyız.
Kendimize cesaretle ayna tutunca neler yansıyor bizden sistemin sathına.
En çok hangi hallerimizle uzlaşmışız bu sistemle?
Bizim hangi renklerimizi gri alanlara dönüştürmüş?
Aşık olma hallerimizi mi?, anneliğimizi mi?
En çok hangi mekanlara hapsetmiş bizi: Eve? Mutfağa? İşe?
Hangi duyguları doğal hallerimizmiş gibi içimize sindirtmiş mesela, kıskançlık? Hırs? Başarılı olmak ? Utanmak? Hükmetme?
Ya da hangi kirli düşünceleri normalmiş gibi kabul ettirmiş bizlere: Önyargı? Kime nasıl yaşayacağını söyleme hakkı? Sahiplenme?
Bu ve buna benzer birçok soruyu kendimize soralım ki, birey olarak gerçek özgürlük halimiz bizim nedir bulalım.
8 Mart sadece alanlara çıkmayla değil, kendi özgürlüğümüze dair cümleler kurdurtuyorsa, bir anlam kazanacaktır.
Uzlaştığımız ne varsa, onları tek tek bulup yok etmediğimiz sürece bizler özgür bireyler olamayacak ve özgür bir toplum oluşturamayacağız.
Ama öncelikle bu sistemden bağımsız varoluşumuzu bulmalıyız. Bizlere verilen KADIN rolünü bir kenara bırakıp, kendimize nasıl bir özgürlük hayali kuruyorsak, o hayalden başlayarak yeniden üretmeliyiz kendimizi.
Bu 8 Mart kendimizi dönüştürmenin de başlangıcı olmalı.
Bizler bir kelebek kadar başkaldıran olmazsak, 80 yıllık bir ömrün bir gününü bile kendimize ait yaşayamayacağız. Bir günlük özgürlüğü yaşamayı, 80 yıla tercih edeceğiz ki, dünya farklılıklarımızla renklensin.

Bahar diriliştir; doğanın tüm renklerini, tüm hünerini etrafa saçtığı, yaşama verdiği gücü değeri muştuladığı mevsimdir. Tam da bu nedenle bu bahar, bizlerin kendimizi kendi özgürlüğümüze adayacağımız hayatlarımızın başlangıcı olsun!
Kadın dayanışmasının doğuracağı tüm renkleri bu dünyaya katmanın, dünyayı kendi tuvalimize dönüştürmenin zamanı ve bu şans kapımızda.
Ataerkilliğe artık YIKIL diye bağırmamız gereken zamanlardayız. Kendimiz için, tüm insanlık için, doğa için…
Kanatlarımızdan vazgeçmeyecek, uzlaşmayacağız!
Bizler renk renk, farklı farklı ama bir arada uçacağız ve kanatlarımızdan çıkan rüzgar al aşağı edecek tüm çirkinlikleri.

Ayşegül Karakülhancı

Share