DKH’den örgütlenme ve özgürleşme kampanyası

“Erkeğin iktidarı her yerde, kadının direnişi her yerde” şiarıyla bir kampanya başlattığını duyuran DKH, AKP iktidarının topyekûn savaş konseptine karşı tüm kadınları örgütlenmeye, özgürleşme ve öncüleşmeye çağırdı

HABER MERKEZİ (03-30-2016)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH) “Erkeğin iktidarı her yerde, kadının direnişi her yerde” şiarıyla iki ay sürecek bir kampanya başlattıklarını yapılan basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurdu.

image

İstanbul İnsan Hakları Derneği’nde basın toplantısı düzenleyen DKH, 7 Haziran 2015 genel seçimleri sonrası Saray’ın devreye soktuğu savaş konsepti ile birlikte birçok toplu katliama imza atılmış, demokratik haklar engellenmiş, siyasi tutuklama operasyonları, yargısız infazlar sürekli hale gelmiştir. Türk Devleti bir taraftan toplu katliamlara imza atarken diğer taraftan kadın katliamlarının önünü açan, destekleyen ve teşvik eden birçok uygulamayı devreye sokuluyor diye belirten açıklamada, “Demokratik Kadın Hareketi olarak, ‘Erkeğin İktidarı Her Yerde Kadının Direniş Her Yerde’ şiarı ile kampanya başlatıyoruz. Topyekün savaş konseptine karşı toyekün örgütlenme, özgürleşme ve öncüleşme mücadelesini büyütüyoruz. Mücadele cephelerinin tümünü kadının rengi ile tekrardan diriltiyoruz” denildi.
Demokratik Kadın Hareketi tarafından yapılan basın toplatışında şu ifadelere yer verildi:

7 Haziran 2015 genel seçimleri sonrası Saray’ın devreye soktuğu savaş konsepti ile birlikte birçok toplu katliama imza atılmış, demokratik haklar engellenmiş, siyasi tutuklama operasyonları, yargısız infazlar sürekli hale gelmiştir. Türk Devleti bir taraftan toplu katliamlara imza atarken diğer taraftan kadın katliamlarının önünü açan, destekleyen ve teşvik eden birçok uygulamayı devreye sokuyor. Tüm bu süreci biz kadınlar cephesinden ele aldığımızda durum daha da kanlı bir hal alıyor. Türk Devletinin şiddet çetelesine baktığımızda karşımıza kadınlar açısından karanlık bir katliam yılı ortaya çıkıyor. 2010 – 2015 arasında 1134 kadın, sadece 2015 yılı içerisinde ise 204 kadın erkekler tarafından çeşitli bahanelerle katledildi. ‘Saçını kızıla boyatmak’, ‘yeni elbise almak’, ‘patates köfte yapmamak’, ‘tuzluğu uzatmamak’ veya sadece ‘gıcık olmak’ gibi sudan sebepler bile bir kadın cinayetinin bahanesi olabildi. Failler ise koca, sevgili, baba, oğul, erkek kardeş, kısaca kadınların en yakınındaki erkeklerden oluşuyor. Son 5 yıl içerisinde katledilen kadınların 608’inin faili kocası veya eski kocası, 161’inin faili erkek arkadaşı veya eski erkek arkadaşı, 213’ünün faili ailedeki erkekler (babası, oğlu, erkek kardeşi, damadı, kayınpederi) veya akrabası oldu.

Kadına yönelik şiddetin bu kadar meşrulaştırıldığı bir alanda devletin katliamlara yaklaşımı ise erkeği koruyan bir noktada kurumsal olarak işletiliyor. Gerek soruşturma evresinde gerekse yargılama sürecinde erkek açık olarak korunuyor ve yasal birçok indirime gidiliyor. ‘Ağır tahrik’, ‘iyi hal’, ‘saygın tutum’ adı altında cezalar indiriliyor, erkeğin beyanı esas alınarak katliamlar aklanıyor. Devlet bu desteği sadece yargı aracılığıyla değil, aynı zamanda basına verdikleri beyanatlarla da destekliyor, cinsiyet eşitliği uçurumunu derinleştirerek erkek egemenliğini pekiştiriyor.

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Kadın ile erkeği eşit konuma getiremezsiniz, o fıtrata terstir” ifadeleri devletin ve ordunun en üst ağzından katliamların önünün alınmayacağının beyanı olarak görülebilir. Tabi sadece tek bir alıntılama ile bu belirlemeyi yapmadan aynı muktedirin farklı ağızlarına da kısa bir göz atalım. Dönemin Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın, kadın cinayetleri ve kadına yönelik şiddetle ilgili konuşurken, “Almanya’daki durumu hiç duymuyoruz ama Türkiye’dekini sağır sultan bile duyuyor” sözleri katliamların ne kadar dikkate alındığını gösterirken, Bülent Arınç’ın kadının herkesin içinde kahkaha atmaması gerektiğini söylemesi kadını toplum içerisinde nerede gördüklerini gösteriyor.

Kadını toplum içerisinde sadece anne olarak konumlandıran, yemek ve temizlik yapmayı, doğurmayı vatani görev olarak tanımlayan bu anlayış katliamları destekleyip, meşrulaştırmakla kalmıyor aynı zamanda tecavüzlerin önünü açarak teşvikte ediyor. Diyanet İşleri Başkanlığı’nın fetva hattından yaptığı “babanın öz kızına şehvet duymasının nikâha bir etkisi yoktur” açıklaması gelen yoğun tepkiler üzerine siteden kaldırılmış, Google’ın önbelleğinde görülen yanıta rağmen Diyanet, böyle bir açıklama yapmadığını iddia etmişti. Pedofiliyi din aracılığıyla meşrulaştıran devlet, aile içi tecavüzü bile erkeğe hak görmüştür.

Bunun en acı halini Karaman’da AKP destekli Ensar Vakfı’nın evlerinde gördük. Devlet, 45 çocuğun tecavüze uğradığı Karaman’da olayı soruşturmayı bir yana tecavüzü normalleştiren, savunan söylemlerde bulundu. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Sema Ramazanoğlu’nun ‘bir kere olması karalamak için gerekçe olamaz’ açıklaması Türk Devleti’nin gerçek yüzünü gözler önüne koyuyor. Tacizi, tecavüzü ve şiddeti erkeğe hak gören bu eril anlayış kendini tekrardan üretirken yaşamı, bedeni, kimliği ve inancı üzerinde örgütlü kadını ise direk kendi eliyle katlediyor. Savaş konsepti çerçevesinde 16 Ağustos 2015 Varto’da başlayan sokağa çıkma yasaklarıyla beraber Cizre, Silopi, Sur, Suruç, Ankara ve İstanbul’da Aralık 2015’e kadar toplam 81 kadın devlet tarafından katledilmiştir. Çırılçıplak soyularak yol ortasına atılan Ekin Wan ile başlayan süreç 57 yaşında 7 gün sokak ortasında bekletilen Taybet İnan ile devam etmiştir. Kürt kadının örgütlü gücünün farkında olan ve bunu kırmak için hiçbir kirli yöntemi kullanmaktan geri durmayan devlet, örgütlü kadınların mücadelesini kırmak için devrimci kadınları da katlediyor. Günay Özarslan, Yeliz Erbay ve Şirin Öter gibi devrimci militanlar ev baskınlarında katledilirken, Dilek Doğan gibi örgütlü kadınlar da hedef alınarak görüntüler basına sızdırılıyor. Kadınlar üzerinde oluşturulan bu ablukanın tek sebebi ise kadının örgütlü mücadelesinin nerelere varabileceğinin egemenler tarafından bilinmesi.

Kadının bedenine, emeğine ve varoluşuna yönelen bu saldırılara karşı koyabilmenin tek yolu ise örgütlenmekten geçiyor. Her gün bir kadının erkekler tarafından sudan sebeplerle öldürüldüğü, bedeni, emeği ve varoluşu üzerine söz söyleyen, politika üreten kadınların devlet tarafından katledildiği bir sistemde var olabilmek örgütlenmekle eşdeğerdir.

Demokratik Kadın Hareketi olarak, bu bilinç berraklığı ile ‘ Erkeğin İktidarı Her Yerde Kadının Direniş Her Yerde’ şiarı ile kampanya başlatıyoruz. Topyekün savaş konseptine karşı topyekün örgütlenme, özgürleşme ve öncüleşme mücadelesini büyütüyoruz. Mücadele cephelerinin tümünü kadının rengi ile tekrardan diriltiyoruz.”

www.halkingunlugu.net

Share