Hayat Paylaşıldıkça Çoğalır, Mücadeleyle Özgürleşir!

adkh-amblemADKH- 25 Kasım kadına yönelik şiddeti protesto ve mücadele ayında, Paris’te yine bir kadının ölümüyle karşılaştık. Zeynep Tüm’ün hayatına son vermesi, bütün zamansız ölümler gibi hepimizi çok sarstı. Bir insanın canına kıyması ebette ki nedensiz değildir. Bir nedenler zincirinin sonucunda ortaya çıkan bu tür hazin sonuçlar, kadın mücadelesi ve dayanışması açısından daha da önemli olmaktadır.

Bizler ADKH olarak, bir kadının intiharını sadece tek bir nedene bağlayarak, yüzeysel olarak ele alıp değerlendiremeyiz. Kadını çaresizliğe sürükleyen, nedenleri çok komplike ve çok boyutlu sebeplerin sonucunda oluşan bu sorunu toplumsal yapıdan bağımsız ele alamayız. Zeynep’i genel olarak da kadını bu duruma sürükleyen gerici kapitalist egemen sistemin yaratmış olduğu sonuçlar ve sorunlar olarak görmeliyiz. Zeynep’in ya da benzer durumda bir kadının kendi hayatına son vermesinin nedenlerini irdelerken; sosyal, kültürel, ekonomik, içinde yaşanılan aile koşulları, kadının toplumdaki rolü,  şiddet, baskılanma, göç, yoksulluk, bireyin yaşamış olduğu fiziksel veya psikolojik hastalıklar ve buna benzer daha birçok sorunu sebepleriyle birlikte ele alıp doğru bir yöntemle değerlendirmeliyiz.
Günümüzde dünyanın birçok coğrafyasında yaşanan katliamların, çocuk tecavüzlerinin ve istismarlarının, cinsel saldırıların, savaşların ve göçlerin,  kadın intiharlarının birincil nedeni; ataerkil sistemin kadına yönelik toplumsal veya bireysel ürettiği şiddetidir. Bu bilinçten hareketle; kadınların örgütlülüğünün önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.  Bizler ADKH olarak, kadına yönelik her türlü şiddetin insanlığa yönelik ve insanlık suçu olarak algılanmadığı, bu mesele cinsler arası toplumsal bir sorun olarak görülmediği müddetçe çözüm yöntemlerinin eksik kalacağını savunuyoruz. ADKH olarak, amacımız tüm yanlış anlayışları, kadın üzerindeki her türlü şiddeti, karşımıza alarak ortadan kaldırmaktır. Yaşadığımız ekonomik-toplumsal sistem içerisinde bu anlayışın alt yapıdan üst yapıya, devletten onun toplumdaki en küçük birimi olan “kutsal aile” ye kadar, toplumun bütün katmanlarında yansımaları olduğu gerçekliğini de biliyoruz. Bu yansımalar somut olarak yaşamdaki uygulayıcılarıyla hayat bulur. Dolayısıyla bu egemen anlayışın, (kurumlarımız da dahil) yaşamımızda şiddetin çeşitli biçimlerinde kendisini gösteren pratiklerine karşı sessiz kalmanın, şiddeti gizlediğini özellikle vurgulamak isteriz. Şiddeti gizlemenin ya da ona karşı sessiz kalmanın ona ortak olmak ve onu yeniden üretmek olduğunu biliyor; „kadına yönelik şiddeti deşifre etmek/teşhir etmek ve buna karşı toplumsal olarak mücadele vermek başta cins örgütlenmeleri olmak üzere, bütün duyarlı insanların sorumluluğudur“ düşüncesiyle hareket ediyoruz. Ancak cins mücadelesi yürüten bizler, karşısında durduğumuz anlayışla mücadele ederken, niyetten bağımsız onun bir parçası haline gelmemeye özen göstermeliyiz. Siyaset dilimizde, açıklamalarımızda ve bir bütün olarak pratiklerimizde, bu erk(ek) egemen anlayışın karşısında durduğumuzu mücadele ettiğimiz her alanda yansıtmalıyız.

Emperyalist-kapitalist sistemin ürettiği şiddetin sonucu olarak yaşamına son vermek zorunda bırakılan Zeynep Tüm nezdinde, toplumda şiddete karşı duyarlılık ve ortak mücadele alanları yaratmak amacını taşırken, karşısında durduğumuz eril anlayışın argümanları ve kavramlarıyla sorunu ortaya koymamalı ve bizleri farkında olmadan bu eril dilin ve anlayışın bir parçası haline getirmesine ve amacımızı gölgede bırakmasına izin vermemeliyiz. Kadının dilini, siyasetini ve rengini tam da bu noktada net bir ayrımla ifade etmeliyiz. Buradan yola çıkarak yaşamımızın her alanında hâkim olan eril dil ile toplumda kadına ve erkeğe biçilen “kadınlık” ve “erkeklik” rollerini hep birlikte deşifre etmeliyiz ki kadının hayatına, mücadelesine can suyu olabilelim.

Bizler açısından esas olan; çeşitli sebeplerle birlikte, nihai olarak ölüme sebebiyet veren erk(ek) egemen şiddet gerçekliği ve buna karşı mücadele etme zorunluluğumuzdur. İnsanlık tarihi kadar eski olan kadın sorununun başında gelen ve günümüzde de artarak devam eden bir şiddet pratiği varsa, kadın hareketi olarak bizlerin tarafı, tartışmasız olarak net bir şekilde bu pratiğin karşısında durmaktır.
– Jin Jiyan Azadi !

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi   (ADKH)
20 Aralık 2016                                                                                           

Share