‘AKP’nin kadınlara ‘sihirli’ olarak sunduğu çözüm güvencesizlik’

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) istihdamda cinsiyet ayrımı raporuna göre, dünya genelinde kadınların iş bulması erkeklere nazaran çok daha zor ve kadınlar daha niteliksiz işlerde güvencesiz şartlar altında çalışıyor. Kadınların küresel işgücüne katılım oranı yüzde 49’un biraz üstündeyken, erkeklerde bu oran yüzde 76. Yani arada yüzde 27’lik bir fark var. Üstelik bu fark bazı bölgelerde yüzde 50’nin üzerine çıkıyor. Aslında bu fark dünya ortalamasının çok ötesinde ve yüzde 40’ı geçiyor.

Uluslararası emek göçü, toplumsal cinsiyet perspektifinden işgücü piyasaları, kalkınmada kadın emeği konuları üzerine çalışan Ankara Üniversitesi Siyasi Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülay Toksöz, AKP iktidarı boyunca kadının işgücünde nasıl yer aldığını ve kadın istihdamına yönelik Jin News’tan Habibe Eren’e değerlendirmelerde bulundu.

‘Ataerkil zihniyet yapıları kadınlar için erişebilir işleri sınırlıyor’

Kadınların işsizlik oranlarının her zaman erkeklerin üstünde seyrettiğini söyleyen Gülay, kadınlarda ise işsizlik oranlarının daha yükseldiğini ve erkeklerin işsizlik oranlarıyla aradaki makasın giderek açıldığını ifade etti. Gülay, bu durumun birçok nedeni olduğunu belirterek, şöyle devam etti: “İşgücü piyasalarının cinsiyetçi yapısına bağlı olarak kadınların ve erkeklerin çalışabilecekleri işler konusundaki ataerkil zihniyet yapıları kadınlar için erişilebilir işleri sınırlıyor. Aynı durum eğitim sitemi için de geçerli. Özellikle yükseköğretimde kadınlar daha çok kendilerine ‘uygun’ görülen meslek dallarının eğitimlerini tercih ediyor ve bu mesleklerdeki işsizlik oranların ortalamadan daha yüksek.”

Mühendislik alanında eğitim gören kadınların oranı yüzde 28′

DİSK-AR’ın TÜİK 2017 verilerine dayandırdığı raporda üniversite mezunlarının bölümlere göre işsizlik durumuna dair verdiği verileri değerlendiren Gülay, “Buna göre 2017’de üniversite mezunlarının ortalama işsizlik oranı yüzde 12,7 iken bu, sanatla ilgili alanlarda eğitim görmüş kişilerde yüzde 21 ve mühendislik bölümlerinden mezun olanlarda yüzde 9. YÖK 2016-17 yükseköğrenim istatistiklerine baktığımızda, sanatla ilgili fakültelerde eğitim gören öğrenciler içinde kadınların oranı yüzde 56. Buna karşılık mühendislik alanında eğitim görenler arasında kadınların oranı yüzde 28. Kuşkusuz sayıların gösterdiği cinsiyet eşitsizliklerinin ötesine geçip, tüm genç nüfus açısından çok ciddi olan işsizlik sorunu bağlamında işgücü piyasası ihtiyaçları gözetilmeden açılan üniversitelerin durumuna ve eğitimde nitelik düşüklüğüne dair çok şey söylenebilir” diye belirtti.

‘Her 4 kadından biri ve her 5 erkekten biri kayıt dışı’

Türkiye’de kayıtlı istihdamın, yani sosyal güvenlik hakkından yararlanarak çalışmanın birçok kişi için söz konusu olmadığını ifade eden Gülay, “Oysa sosyal güvenlik Anayasa tarafından tanınan temel insan haklarından biri. 2017’de tarımda çalışan kadınların neredeyse tamamı, erkeklerin de dörtte üçü sosyal güvenlik kapsamında değil. Tarım dışında ise her 4 kadından biri ve her 5 erkekten biri kayıt dışı. 2017 yılında tarım dışında kadın istihdamında 330 bin kişilik artış sağlanmış ve bunun 129 bini yani yüzde 39’u kayıt dışı işlerde. Erkekler açısından bakıldığında tarım dışı istihdam artışı 494 bin kişi ve bunun 136 bini kayıt dışı işlerde, oran yüzde 28. Yani çok övünülen istihdam artışının önemli bir kısmının ‘insana yakışır’ iş özelliklerinden uzak olduğunu belirtmek gerekir”  ifadelerini kullandı.

‘Kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 79’u kayıt dışı’

AKP Hükümeti’nin yıllardır kadın istihdamını artırmak için iki temel şey önerdiğini belirten Gülay, “Kadın girişimciliğini teşvik etmek ve esnek çalışma biçimlerini yaygınlaştırmak. Kadın girişimciliğinin teşviki ile kendi hesabına çalışma kadınlar arasında yaygınlaşıyor. Ancak 2017’de kendi hesabına çalışan kadınların yüzde 79’u kayıt dışı olarak karşımıza çıktı. Çünkü bu tarz çalışma ile düzenli, yeterli bir gelir elde etmeye ve BAĞ-KUR’a primleri düzenli ödemeye imkân yok. Kazanılan para acil gündelik ihtiyaçların karşılanmasına gidiyor ve ekonomik durumdaki kötüleşmeye bağlı olarak süreklilik taşımıyor” dedi.

‘Hükümetin sunduğu çalışma biçimleri güvencesiz işler’

Hükümetin istihdamı artırmak üzere “sihirli çözüm” olarak sunduğu ve “güvenceli esnek” çalışma ile kast ettiğinin esas itibariyle kısmi zamanlı çalışma, belirli süreli çalışma, özel istihdam büroları üzerinden geçici çalışma olduğunu vurgulayan Gülay, bu tarz çalışma biçimlerinin kadınlar açısından işlerinin geleceğine dair hiçbir öngörüde bulunamayacakları güvencesiz işler anlamına geldiğini söyledi. Gülay, “Çalıştıkları süreler içinde sigorta primleri ödense bile bu primler onların başta işsizlik sigortası olmak üzere emeklilik hakkına kavuşmalarına imkân sağlayacak düzeyde olmuyor. Dolayısıyla çalışanlara kayıtlı olmanın getirdiği yararları sunmuyor” diye belirtti.

‘AKP doğurganlık oranını arttırmak için teşvik politikaları uyguluyor’

AKP Hükümeti’nin kadınların doğurganlık oranını arttırmak adına bir takım teşvik politikaları uyguladığına değinen Gülay, özellikle 2016 yılında çıkartılan torba yasada işçi ve memur kadınlar için doğum izni ertesinde kısmi zamanlı çalışma imkânından söz edildiğini ancak anneler ve babalar çalışırken çocuklara nasıl bakılacağı konusunda hiçbir düzenlemenin yer almadığını aktardı. Gülay, “İlk doğumdan sonra doğum izni biten ve iki ay süreyle kısmi zamanlı çalışan kadının, kısmi zamanlı çalıştığı süre içinde ve sonrasında tam zamanlı çalışmaya geçtiğinde bakım işini kim üstlenecek?” diye sordu.

Zihniyet dünyalarında zaten eşitliğe yer yok’

Kamusal kreş ya da özel sektörde kreş gibi yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğini vurgulayan Gülay, bir diğer yasal düzenlemenin de evde bakım işlerinde ücretli çalışanların düzgün koşullarda istihdamını sağlanması için yapılması gerektiğini dile getirdi. Gülay, “Bunların hiçbiri öngörülmediği için aileler kişisel çözümler bulmaya çalışıyorlar ve özellikle bakım harcamalarını karşılamanın söz konusu olmadığı düşük gelirli hanelerde genelde düşük ücretli işlerde çalışan kadınlar işten ayrılmak zorunda kalıyor. Dolayısıyla bu politikalar kadınların ekonomik özgürlüğe kavuşmalarının ilk adımını oluşturan gelir getirici işlerde çalışma imkânını sunmadığı sürece hane içindeki ve piyasadaki cinsiyetçi eşitsizlikleri sürdürüyor. Aslında iş başındakilerin zihniyet dünyalarında zaten eşitliğe yer olmadığını biliyoruz ve kadınlar kamusal alanda ne kazanıyorlarsa kendi mücadeleleri ile elde ediyorlar” diye belirtti.

‘Kadın örgütlerinin seslerine kulak vermeleri yeter’

“Türkiye’de resmi kadın istihdam politikaları, çok düşük olan kadın istihdamının artırılması hedefini gözetiyordu ama bunun insana yakışır işler üzerinden olup olmaması önem taşımıyordu” diyen Gülay, eğer eşitlikçi bir yaklaşımdan söz edilecekse, önümüzdeki dönemde işbaşına gelenlerin kadın istihdamını ve bakım emeğini bir bütün ele almaları gerektiğini ifade etti. Gülay, kadınların işgücü piyasasına tam zamanlı ve güvenceli işler üzerinden katılımını öngören ekonomi ve istihdam politikaları ile çocuk, özürlü, yaşlı bakım hizmetlerinin kamusal, kurumsal hizmetler olarak sunumunu öngören sosyal politikalar bir arada geliştirilmesi ve uygulanması gerektiğini belirtti. Gülay, “Somut olarak atılacak adımlar için uzun zamandır bu alanda çalışan kadın örgütlerinin seslerine kulak vermeleri yeter” dedi.

Gülay Toksöz kimdir?

1992’den beri Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü öğretim üyesi görevini yürüten Gülay,   2004-2008 yılları arasında Ankara Üniversitesi Kadın Çalışmaları Anabilim Dalı Başkanlığı’nı yaptı. Toplumsal cinsiyet perspektifinden işgücü piyasaları, kadın emeği, uluslararası emek göçü konularıyla ilgilenen Gülay’ın bu konulara ilişkin çok sayıda ulusal ve uluslararası makalesi bulunuyor. Kitaplarından bazıları: Sendikacı Kadın Kimliği (Seyhan Erdoğdu ile birlikte, İmge Yayınları, 1998), Sosyal Koruma Yoksunluğu-Enformel Sektör ve Küçük İşletmeler (Şerife Türcan Özşuca ile birlikte, SBF Yayınları, 2003), Uluslararası Emek Göçü (Bilgi Üniversitesi Yayınları, 2006), Türkiye’de Kadın İstihdamının Durumu (ILO, 2007) ve Kalkınmada Kadın Emeği’dir (Varlık Yayınları, 2012).  “Irregular Migration, Informal Labour and Community: A Challenge for Europe” (2007) başlıklı kitabı  Erik Berggren, Branka Likic-Brboric, Nikos Trimikliniotis ile birlikte derlemiştir. “Geçmişten Günümüze Türkiye’de Kadın Emeği” başlıklı kitabı Ahmet Makal’la birlikte derlemiş ve bu çalışma Ankara Üniversitesi yayını olarak çıkmıştır (2012).

www.gazetepatika8.com

Share