8 Mart Kadının Özgürlük Ateşini, Direniş Kıvılcımıyla Tutuşturduğu İsyan Günüdür!

36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDur

“Ataerkil sistemlerin kıskacında kadın olmak, kadına yaşamın her alanında esaret zincirlerinin vurulması anlamına gelmektedir. Kapitalist üretim ilişkilerinde ise kadın, sömürünün iki katına maruz kalmakta ve bu yüzden iki yönlü mücadele, iki yönlü örgütlenme ihtiyacının bilinciyle uyanışa geçmektedir. Bu uyanış, dünya kadınlar günü olarak sembolleşen 8 Mart 1857 de New Yorklu kadın işçilerin yarattığı miras üzerinden yükselmekte ve bugün halen kadınların kapitalizme, ataerkil toplumsal sisteme karşı isyan niteliğini taşımaktadır. Dünyanın birçok yerinde kadınlar çalıştıkları eşdeğer işe karşın erkeğe nazaran daha az para kazanmaktadırlar.

Ülkelere göre bu fark Almanya’da 21.6 % ( OECD arastırması: 2012), İsviçre’de 18.4% (BFS: 2010), Fransa’da 14.7 (Gender Pay Day: 2011), Türkiye`de 20 % (TUİK) oranlarındadır. Bu cinsiyetçilik kadınların meslek seçimlerinde, kariyer yapmalarında karşılarına engel olarak çıkmaktadır. Kadınların görülmeyen ev içi emeği ise burjuva devletlerinin ekonomisini rahatlatırken, kadını dört duvara ve geleneksel toplumsal rollere hapsetmekte ve birey olarak kimliksizleştirmektedir. Bugün sınıflar gerçekliğinin hakimiyetindeki insanların doğal bir varlıktan öte iş gücü olarak görülüp kullanılması kapitalizmin niteliğidir. Bu iş  gücü ne kadar ucuz ve ne kadar üretici olursa, kapitalizm ve günümüz tekelleri bundan bir o kadar kar elde eder. Bu yüzden işçinin çalışma koşulları, emeğinin karşılığı kapitalistler için hiçbir önem taşımaz. Tıpkı geçmişin New Yorklu tekstil işçisi kadınları ve günümüz yakın tarihinde ‘Bangladeş(2013)’de kar hırsıyla ölüme terk edilen işçilerinde görüldüğü gibi kapitalizm sömürmeden ayakta duramaz. İnsanlık dışı olan bu toplumsal sistemin kadına tanıdığı sözde özgürlükler kadını ayakta tutamamakta ve kapitalizmin doymak bilmeyen kar hırsıyla kadının emeğinin yanı sıra bedenini de sınırsız bir şekilde sömürmekte ve metaya dönüştürmektedir.

Yoksul ülkelerde tekeller üretim sürecine çocukları da dahil ederek, çocuk işçilerini burjuvazi demokrasisin karanlık yüzüne hapsedip, görülmez kılarken, bilim insanını doğaya ve insanlığa yabancılaştıran amaçlarla kullanmaktadır.(DISK-AR Çocuk İşçiliği Raporu 2013)  Kendi krizleri içerisinde pervasızlaşan sistem kadını kürtaj ya da doğurganlığını teşvik edici politikalarla tanımlayıp, kadının bedenine müdahale etmektedir. Kapitalist sistemin ezen ve ezilen ilişkisinde Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) olarak ezilenin bayrağında bir taraf olarak yürüttüğümüz bu toplumsal mücadelede cins mücadelesini yükseltmeyi amaç edinmekteyiz.

ADKH olarak mücadelenin sembolü olan 8 Mart’ı ne bir anma günü ne de sadece bir kadınlar günü olarak tanımlıyoruz. Aksine 8 Mart kadının sınıfsal ve cinsel sömürüye başkaldırışının ifadesidir, katmerleşen sömürüye isyandır. Kadınları toplumsal sorunların çözümünde  kapitalizme karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Yaşamın tüm alanlarında örgütlenerek, bu mücadelede hayatını kaybeden onlarca kadının direnişlerinden öğrenerek, özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz.

Kadının özgürleşmesinin ancak ve ancak  dönüştürücü ve değiştirici gücünü kullanarak toplumsal mücadelede yer alıp ona öncülük etmesi bilinciyle, yaşasın enternasyonal kadın dayanışması, yaşasın cins eşitliği mücadelemiz, diyoruz.

8 Mart kadının özgürlük ateşini, direniş kıvılcımıyla tutuşturduğu isyan günüdür!

8 Mart pratiği Rojava’da direnen Kürt kadınları ve Gezi Parkı’ndaki cesaretli kadınlardır.

8 Mart cinsel, sınıfsal sömürüye karşı kadınların mücadele günüdür.”

 

Share