TRANS CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!

 

36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDur

 

Günümüz toplumsal sistemleri ve ondan bağımsız olmayan toplumsal algıları ile birlikte LGBTT bireylere yönelik, onların temel hakları noktasında iki yönlü bir yaklaşım içerisinde bulunmaktadırlar. Kimi ülkeler bireylerin biyolojik cinsiyetinden ötesini tanımayıp, bireylerin kendini tanımladıkları cinsiyet kimliğini yok saymaktadır. Kimi ülkeler de ise LGBTT li bireyler yasal olarak tanınıp cinsiyet kimliklerine yönelik ayrımcılık nefret suçları altında anayasalarında yer almasına karşın, pratik yaşamda LGBTT bireyler birçok alanda ayrımcılığa, psikolojik, fiziksel şiddete uğramaktadırlar. Kimi ülkelerde ise istenmeyen biyolojik cinsiyet kimliğinden kendi istedikleri cinsiyet kimliğine geçmek için uygulanan hormon tedavileri ve ameliyatlar finansal olarak sağlık sigortalarınca karşılanmamakta ve bu durum maddi sıkıntılı olanların kendi fiziksel görünüşleriyle barışık olmayan bir yaşam sürerek ağır depresyonlara, intiharlara kadar sürüklemektedir. Yine bu koşullar trans bireylerin ekonomik sıkıntılarını gidermeleri için zorunlu olarak beden ticaretine ‘’ zorunlu seks işçiliği’’ yapmalarına neden oluyor. Toplumda ötekinin de ötekisi durumuna düşürülen bireyler olarak şiddetin her biçimini yaşamak zorunda kalıyor. Bu sonuçların hiçbiri bireysel olarak algılanmamalı. Bu yaşatılanlar toplumsal baskının bir sonucudur. Yerleşik ahlak anlayışı, erkeği yücelten, ilk doğan çocuğun erkek olması gerektiğini dikte ederken bir erkeğin kadınsı davranışlarını ya da trans kadınları erkekliği aşağılanmış görmekte ve ataerkillik uzantısı olarak nefret suçlarına yönelmektedir, öyle ki bu nefret suçları bazen bir kardeş, bazen de baba tarafından işlenebilmektedir. Yaşamın her alanından tecrit edilen LGBTT bireyler hapishanelerde de tecrit içinde tecrit dayatmasına maruz bırakılıyorlar. Bu anlayışı yasal düzenleme ile meşrulaştırılıyor.

LGBTT bireylerin kendi yaşamlarını tehdit altında olduğu yerleri bırakıp gittikleri bazı ülkelerde de iltica statüsü tanınmamaktadır. Sığınma talepleri reddedilen bu bireyler aynı ‘kaderi’  Avrupa ülkelerinde yasamaya devam ediyor. En ‘rahat’ iş buldukları alan yine beden satışı oluyor.

Toplumda kutsanmış ataerkillik ve heteroseksüellik kadınları, çocukları zayıf kılıp çok yönlü bir bastırma ve şiddet çemberine alıyor. Bu çemberin içinde olup görmezden geldiğimiz diğer kesim ise LGBTT bireylerdir. Geçtiğimiz günlerde yine bir trans cinayeti yaşandı. Toplumun ötekileri devlet şiddetine maruz kalmaya devam ediyor. Devlet ve iktidar tarafından geliştirilen ayrımcılık politikaları medya ve din ile derinleştirilen ötekileştirme farklı olana yasama şansının tanınmaması tek tek bireylerin değil bir sistemin sorunudur.  Bu katliamlara karşı „hepimiz LGBTT liyiz“ demediğimiz sürece ortak olmuş olacağız. Toplumsal ahlak ya da baskı sonucu yaşanan her cinayet politiktir. Toplumdaki politik cinayetleri durdurmak için, ötekiyi yıkıp özne olmak için gücümüzü örgütleyelim..

Daha fazla dayanışma için LGBTT kurumlarını sahiplenelim. Bizlere düşen görev öncelikle kendi örgütlerimizde var olan ataerkilliğe trans fobisine savaş açıp LGBTT haklarını savunup, demokratik haklar mücadelemizi sürdürmek, toplumu heteroseksüellik zorunluluğuna koyan algı ile savaşıp insanı merkeze alan kültür devrimine şimdiden başlamaktır. Algıları ve yargıları değiştirmenin tamda zamanı…

Trans Cinayetlerini Durduralım!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ/     Nisan 2014

www.adkh.org

Share