“ÇİZMELERİMİ ÇIKARAYIM MI? SEDYE KİRLENMESİN”

 

images (1)

Hayatın insanın yüzüne atılan bir tokadı gibi geldi bu cümle bana. İçimi o kadar çok acıttı ki kelimelerde yetersiz kaldı. Bu cümleyi yerin metrelerce altında bir parça ekmek için karanlığın merkezinde çalışmak zorunda bırakılan yüzü kömür karası ama yüreği apaydın olan bu işçiye hangi psikoloji söyletiyordu. Dün bundan başka birşey düşünemedim. Bu acaba gerçekten Nazım’ın dediği gibi  insanımızın yüreğinin büyüklüğü mü yoksa işçi olması, gelir seviyesinin düşük olması, fakirliği, garibanlığı ile şekillenen bastırılmışlık ve sömürülmüşlük ruh hali midir?

Ölümün soğuk yüzünü hissedip, tekrar güneşi gören bu işçinin kaygısı neden bir parça bezin kirlenmesi oluyor?

Soma’da şu an itibariyle 282 işçi kardeşimiz yaşamını yitirdi. Kaza olarak lanse edilen bu işçi katliamı Türkiye tarihinde ki en büyük “maden kazası” olarakta tarihte  yerini aldı. Devletin sözcüleri dünyadan örnekler vererek yaşanan faciayı örtbas etme derdine düşmüşler. Ve anlayış olarakta 1800′lerde kalmış başbakan da “İngiltere’de de 1800 lerde böyle kazalar oldu bu işin doğasında var” diyerek her zaman ki gibi muhteşem açıklamalarından birini yaparak kendi vicdanını rahatlatıyor. Tabiki her işin bir riski vardır. Ama sizin göreviniz bu riskleri en aza indirecek tedbirleri almak ve böylesi yüksek risk taşıyan işlerde de sürekli kontroller yaparak sorumluluğunuzu göstermektir. Ama Bakan Taner Yıldız “…milli değerlerimizi yeryüzüne mutlaka çıkarmalıyız” derken çıkarılması  için gerekli güvenli koşulları neden mutlaka diyerek yerine getirmiyor. Yazılanlara göre açılmadan önce bir çok eksiğin olduğu söylenen Soma madeninin hesabını vermek zorundalar.

Kurumların raporlarının hiç bir önemi yok, risklere dair yapılan önerilerin hiç biri dikkate alınmıyor Türkiye’de. Eğer birileri istiyorsa o iş mutlaka olacaktır. Sonrası ne? Altı üstü insan ölmüş ne olacak ki? İşte anlayış bu ve biz de bununla yaşamaya alışmışa benziyoruz. İnsanlık yer altında can verirken yer üstünde sorumlularıda timsah göz yaşları döküyorlar, yas ilan ediyorlar, “acı çekmediler” gibi saçma sapan cümleler kuruyorlar.

Türkiye genel işçi ölümlerinde Avrupa’da  birinci ve dünyada ise üçüncü durumda (TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu Kurulu açıklamasından) Ama gelin görün ki  onlar hala sürekli “iş kazası, kader” gibi açıklamalarla katliamcı karakterlerini gizleme çabasındalar. Ama bu boş bir çabadır. İnsanlık bunu asla unutmayacak ve affetmeyecek.

Sömürülen, sürekli baskı altında tutulan, en temel hakları ve iş güvenlikleri sağlanmayan, sadece egemenlerin ve kapitalizmin  kar hırsıyla bir meta olarak pazarda alınan ve satılan insanın yaşam hakkını savunmak, yaşanan acıyı paylaşmak isteyen ve artık yeter diyen halkın öfkeside her zaman ki gibi şiddetle bastırılıyor ve göz altına alınıyor.

“Yanan bizdik, siz kömür sandınız!” diyen madenci kardeşimizin gözünden süzülen göz yaşını, babasız kalan çocukların yüreklerindeki acıyı, çöken kömür karası karanlığı nasıl aydınlatacaklar.

Yas kabul etmiyorum, oturup kadere yanmak değil derdim. Öfkemizi haykırma zamanındayız, İsyandayız!!

İnci Kaya

15.05.2014

Share