Dersim’de ‘kadın’ konulu panel düzenlendi

Dersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlanan programın ilk adımı bugün atıldı

DKH Dersm panel

DERSİM (02.03.2015)- Dersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlanan programın ilk adımı bugün atıldı. Saat 14.00’dr Dersim Belediye Konferans salonunda bir araya gelen kadınlar , Demokratik Kadın Hareketi’nin de destek verdiği “Kobane’de Direnen Kadınla Örgütlenelim Yaşamı Özgürleştirelim” şiarı ile yapılan panel Koban’e şehitleri ve Özgecan şahsında katledilen bütün kadınlar için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından “Kadının Görülmeyen Emeği, Kadın ve Şiddet, Trans Kadın, Kadın ve Savaş” konulu panel düzenlendi.

‘Bu beden bizim ve bedenimiz üzerinde alacağımız kararları biz belirleriz’

Panelist Münevver İltemur kadının görülmeyen emeği konusuna değindi ve konuşmasında şunlara yer verdi: “İlkel komünal toplumdan günümüze kadının toplumdaki yerine bakacak olursak, ilkel komünal toplumda anaerkil bir düzen vardı, basit araçların üretimi ile beraber topluma ataerkil düzen hükmetmeye başladı. Bununla beraber sınıflar oluştu ve kadın ikinci sınıf görüldü. Toplumdaki ilk köleci sınıfta oluştu. Üretime kadınlarında dâhil olmasıyla beraber iki tür üretim görüldü. Birincisi hizmet üretimi ve genelde bu alanda erkekler çalışıyordu çalışan kadınlarda düşük ücret karşılığı çalışıyordu. İkincisi ise soyun üretimidir bu alanda da sadece kadınlar çalışıyor. Kadınlar bu sorumluluk ile sosyal yaşamda uzaklaştırılıp ev kölesi haline getirildi. Kadınlar evde temizlik işleri, yaşlı ve hasta bakımı, çocuk bakımı, yemek pişirme gibi işleri hiç ücret almadan yapıyordu. Bu koşullar günümüzde baktığımızda  sözde iyileştirildi. Yaşlı bakımı ücretlendirildi. Doğum izni uzatıldı. Çocuk parası çıkarıldı. Ama iktidar bunları bir lütuf gibi sunarken gerçek amacını saklıyordu. Asıl amacı Kadınları eve bağlayıp doğurganlığından da yararlanıp kendine genç nüfusu çoğaltıp asker yetiştirmek, anneliği kutsal gibi gösterip kadınları doğurmaya teşvik etmekti. Kadın bedeni üzerinde söz söyleme hakkını kendine vererek kaç çocuk doğuracağı, nasıl doğuracağı ve kaç yaşında evleneceğini de belirliyor. Kadınlar olarak bu politik kurnazlığa düşmeyelim. Bu beden bizim ve bedenimiz üzerinde alacağımız kararları biz belirleriz”.

Kadın ve şiddet konusunda söz alan panelist Nilgün Tunçcan Ongun ise konuşmalarında şu ifadelere yer verdi: “Kadına yönelik şiddet her geçen gün gittikçe artıyor. Şiddet arttıkça şiddetin boyutları da artıyor. Bize yansıyan şiddet basında yansıyanlardır. Basında çok fazla yer alan Özgecan cinayeti T.C. gerçekliğini gözler önüne sermiştir. Şiddet yaşam alanlarımızın her yerinde görülüyor. Taşıma araçlarında, işyerlerinde, evlerimizde, sokaklarda ve TBMM’de. Bizler sorunlarımızı iyi görmemiz gerekiyor. Bizim sorunumuz sistemli ve politiktir. En baş sorunumuz sınıf sorunu olduğundan bunun kökenine inmek gerekir. Anaerkil düşünce sistem ve devletle bütünleşerek kadının karşısında duruyor. AKP iktidarı kadın erkek eşitliğini kabul etmiyor. Ama kadın bedeni üzerindeki her konuda söz söyleme hakkı buluyor kendinde. Eğer bir barış isteniyorsa barış kadın işidir.”

‘Biz kadınların kurtuluşu ancak birlik, beraberlik ve örgütlü mücadeleden geçmektedir’

Trans kadın konusunda söz alan Ganimet Pembe Hayat şunlara vurgu yaptı: “Trans kadın denince akla hemen cinayetler geliyor. Evet, biz kadınları iş alanlarına almayan, hep farklı gözle bakan, insanca yaşamı bize laik görmeyenler bizlere ölümü laik görüyor. Bizi seks işçiliğine iten sistem, devlet ve insanlar daha sonra bizi bu işi yaptığımız için öldürüyor. Biz trans kadınları ordu, sistem, devlet, din erkekler bir hastalıklı olarak görüyor ve ötekileştirme yoluna gidiyorlar. Biz hayatımızın her alanında savaş halindeyiz. Bu savaş ortamında gün geçtikçe trans kadın arkadaşlarımızı kaybetmekteyiz. Özgecan’ın bedeni yakılırken bu derece ses çıkarıp da bizim bedenlerimiz tanınamaz hale getirilirken sesler neden yükselmiyor? Kadınların yaşadığı her sıkıntıyı bizler de yaşarken bizim yaşadığımız sıkıntılar neden kadınlar tarafından görmezden gelinerek sahip çıkılmıyor? 8 Mart’ta bizler alanlara çıkarken dışlanıyor ve kötü söylemlere maruz bırakılıyoruz. Biz kadınların kurtuluşu ancak birlik, beraberlik ve örgütlü mücadeleden geçmektedir. Mutlak kurtuluş böyle sağlanacaktır.”

‘Kobané zaferi kadın zaferidir!’

Kadın ve savaş konusunda söz hakkı alan panelist Esra Çiftçi ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi: ”Şengal’de yaşanan bir katliam değil bir soykırımdır. Ezidiler Şengal soykırımı ile beraber 73. kez soykırıma uğramıştır. Bu soykırımı yapan Ortadoğu’da yaşayan ve komşuları olan Araplar, Kürtler, Süryanilerdir. Kadınlar IŞİD tarafından köle pazarlarında satılmakta; en yakınlarının gözleri önünde tacize, tecavüze uğramaktadır. Savaş alanlarında ölülerini taşlar gömüyorlardı. IŞİD’in bu baskılarından kaçışı intiharda bulan kadınlar savaşın yükü ile ölüme gitmektedir. Geçmişten günümüze kadar yaşanan bütün savaşlarda kadınlar savaş ganimeti olarak görülmüştür. Savaşta toplumun gerici yanı olan namus kavramından kaynaklı kadınlar tecavüze maruz bırakılıp karşı tarafı psikolojik olarak yenilgiye uğratıyordu. Şengal’in ardından 15 Eylül’de başlayan Kobané direnişi kısa sürede kadınlar ile beraber güçlendirildi. Kadınlar Kobané direnişinde salt kendi kurtuluşları için değil bir bütün insanlığın kurtuluşu için mücadele etmekteydi. Kobané sınırı Suruç’ta sağlanan kolektiflik ile gençler direniş alanlarında boy gösterirken yaşlı kadınlar da sınır nöbetini üstlenmekteydi. Kobané zaferi kadın zaferidir! Türk askerleri her gün kadınları hedef alarak kadınlara gaz fişekleri ile pervasızca saldırıyordu. Bu hedefin kadınları göstermesi AKP iktidarından kaynaklıdır. DAİŞ çetelerinin varlığı bir yana AKP iktidarı da askerlerini sınıra yığarak her iki taraftan da topyekûn savaş açıyordu. Kadınlar savaşta her anlamda mağdur olurken bunlara karşı güçlü bir direniş sergiliyordu.”

Kaynak-halkingunlugu.net

 

 

Share