Hindistan’ın ‘kayıp’ kız çocukları
Delhi’de ebeveynleri kız çocuklarının doğumunu benimsemeye teşvik eden bir reklam panosu kampanyası. Doğum öncesi cinsiyet belirleme 1994 yılında suç haline getirildi, ancak uygulama hâlâ yaygın. Fotoğraf: RAVEENDRAN/AFP
Laali ve Meenakshi’nin doğmamış bebekleri, ülkenin son 50 yıldaki ‘kayıp 46 milyon kız çocuğundan’ yalnızca ikisi
“Aileler ne pahasına olursa olsun erkek çocuk istiyorlar. Ne pahasına olurla olsun!” diyen Laali, ölmesi durumunda eşinin erkek çocuk umuduyla sabah erkenden bir kadınla evleneceğini söylüyor
Laali, kana bulanmış ayaklarını fark ettiğinde evde yalnızdı. Kanama 8 saat boyunca durmadı. Bilincini kaybetmeye başlayan 25 yaşındaki Laali, kaybettiği cenininin yanı başında öleceğini düşünüyordu.
Doğum öncesi cinsiyet testine götürülen Laali, 3 aylık hamileydi ve ‘bebeğimin kız olduğunu öğrendiğimde boğuluyormuş gibi hissetmeye başladım’ diyor. Doktor kontrolü olmadan boğazından aşağıya zorla itilen kürtaj hapı ve ardından gelen şikayetler Laali’nin hastaneye yatırılmasına neden oluyor. Gece taburcu olan Laali, ağlayarak uyuyor ve sabah tekrar işine dönüyor.
Doğmamış bebeği 50 yıllık süreçte Hindistan’nın 46 milyon ‘kayıp kız çocuklarından’ biri. Bu rakam Londra’nın kadın sayısının 10 katı. Derinleşen cinsiyet yanlılığı (gender bias), yaygın cinsiyet tercihli kürtajlar ve doğmamış kız çocuklarının öldürülmesi, Hindistan’ın küresel kayıp kadın doğumlarının neredeyse yarısını oluşturduğu anlamına geliyor.
Delhi Üniversitesi’nden emekli olan aktivist profesör Prem Chowdhry, “Geleneksel evlenme modeli ve töre Hindistan’da kadını aşağı bir pozisyona itiyor” diyerek, “çeyiz” ve bir kadını büyütmenin maliyetinin istenmeyen bir zorunluluk olduğunu ve cinsiyet tercihli kürtajın yaygın olduğunu belirtiyor.
1994 yılında cinsiyet tespitinin yasak olduğu Hindistan’da bu yasa sürekli olarak yok sayıldı. Tıp teknolojisinin gelişmesiyle zorla kürtajlar kolaylıkla yapılabilirken, daha fazla bölgeye yayıldı ve özel kliniklerde buna ulaşmak oldukça kolay.
Devasa şeker kamışı tarlalarıyla çevrili olan Laali’nin köyü, başkent Delhi’ye 40 mil uzaklıkta. Aktivistler bu köydeki her 3 haneden birinde kız çocuğu bekleyen kadınların zorla kürtaj olduğunu belirtiyorlar.
“Aileler ne pahasına olursa olsun erkek çocuk istiyorlar. Ne pahasına olurla olsun!” diyen Laali, ölmesi durumunda eşinin erkek çocuk umuduyla sabah erkenden bir kadınla evleneceğini söylüyor.
2009 yılında henüz 19 yaşındayken bir çiftçiyle evlendirilen Laali, ilk 3 yılda 2 kız çocuğu dünyaya getirdi. İkinci çocuğunu beklerken bir erkek çocuk dünyaya getirmek için geleneksel ilaçlara maruz bırakıldı.
İkinci bebeği de kız doğan Laali’nin ailesinden hiç kimse onu ve bebeğini hastanede ziyarete gelmedi. Eve dönüş çok daha kötüydü. Laali’nin öz annesi bebeğini görmek istemeyerek şu cümleleri kullanmıştı: Kız üstüne kız doğuruyorsun. Seninle nasıl ilgilenebilirim?
“Köyde birinin erkek çocuk doğurması benim için kabustu. Ailem kızlarımın gözü önünde beni azarlıyordu” diyor gündüz tarlada, gece yemek sofrasında aşağılanan Laali.
Hindistan hükümeti harekete geçmek konusunda isteksiz gözüküyor. Son dönem yapılan hükümet anketi ilk defa kadınların erkeklerden daha kalabalık olduğu gerçeğini gösterdi. Yine de sahadaki aktivistler ve uzmanlar ankete kuşkuyla yaklaşıyorlar. Delhi’de yaşayan araştırmacı ve aktivist Sabu George’ya göre, anketin asıl amacı üreme sağlığı ve aile refahını incelemekti, ülkedeki cinsiyet oranını değil.
Toronto Üniversitesi’nden Prabhat Jha, hükümetin gerçeği çarpıttığını belirterek, en güvenilir Birleşmiş Milletler kurumlarına göre de Hindistan’daki erkek nüfusunun giderek arttığını söylüyor.
2021 The Lancet araştırmasına göre, durum daha kötü bir hâl aldı. Araştırmaya göre 1987-96 yılları arasında kayıp kız çocuklarının (zorla kürtajla aldırılan) sayısı 3.5 milyondan, 2007-2016 yılları arasında 5.5 milyona yükseldi.
Erkek çocuk isteğiyle beliren cinsiyetçi önyargı toplumun tüm sınıflarında ve ülkenin her yerinde mevcut. Ağustos ayında Mumbai’nin ileri gelen ailelerinden birinin kızı olan 40 yaşındaki bir kadın, erkek çocuk için 8 kere kürtaja zorlandığını söyleyerek, 1500 hormonal iğnenin zorla kendisine yapıldığını polise şikâyet etti. Geçen yıl 28 yaşındaki bir kadın 3’üncü defa zorlandığı kürtaj ameliyatı nedeniyle yaşamını yitirdi.
Sonsuz taciz ve aşağılamalar Laali’yi psikolojik yardım almaya itti. Laali, yaşadıkları nedeniyle ilaç kullanırken, doktorlar kürtaj ve ameliyatlardan sonra kendisine hamile kalmaması tavsiyesinden bulundular.
Aile müdahalesi kadınlar için devasa bir strese neden olabiliyor. Chittorgarh bölgesinden 39 yaşındaki Bhavna Joshi, 11 yıllık evliliğinde sekiz hamilelik geçirdi ve yaşadıklarının verdiği acı nedeniyle, sadece bazı gerçekleri paylaşabiliyor: sayısız ‘şifacıya’ götürüldü, 3 defa zorla kürtaj ameliyatı yaşadı, 2 çocuğunu daha bebekken kaybetti. Ve bu acılar onun için bir erkek çocuk dünyaya getirene kadar devam etti. Joshi’nin oğlu şu an 5 yaşında.
“Bunun sonlanmasını istiyorum. Bana ilaçlar veriyorlar ve günlerce bir şey yiyip içemiyorum. Sadece bundan kurtulmak istiyorum” diyen Laali, geçirdiği 2 kürtaj operasyonuna rağmen bir erkek çocuk dilemeye devam ediyor.
Hindistan’da son 20 yılda cinsiyetçi nedenlerle zorla yaptırılan kürtajlardaki yaklaşım değişti. The Lancet’in araştırmasına göre toplumda daha fazla aile çekirdek aileye dönüşürken, zorla kürtaj 3’üncü hamilelikte daha fazla yaşanmaya başlandı. Kadına yönelik şiddetin Hindistan’da kültürel bir şey olduğunu söyleyen Jha, ailelerin 3’üncü hamilelik sırasında erkek çocuk konusunda emin olmak istediklerini belirtiyor ve ekliyor: Problem daha iyi bir hale gelmeden önce, çok daha kötü olacak.
İki kız çocuğu dünyaya getiren ve 3’üncü hamileliği sırasında eşinin ailesi tarafından cinsiyet tespiti için doktora götürülen 36 yaşındaki Meenakshi, yakalanmamak için gizlice röportaj veriyor. Meenakshi götürüldüğü yerin normal bir klinik olmadığını ve çok korktuğunu ifade ediyor ve 7 aydır hamile olduğunu söylüyor: eşim ve annesi bir erkek çocuk doğuracağım için çok mutlu gözüküyorlar. Aksi takdirde doğumdan önce onu öldürürlerdi.
Hindistan’ın derin ataerkil toplumunda kadınların cinsel ve üreme hakları hâlâ uzak bir hayal. Meenakshi gibi birçok kadın aile içerisinde kabul edilebilir olmak için mücadele ediyorlar.
Evlendikten sonra ailesinin kendisinden daha özgür olmasını beklediğini söyleyen Meenakshi, gözyaşları içinde her şeyin daha kötü olduğunu söylüyor.
Diğer yandan, Laali için taciz ve aşağılanma günlük hayatın bir parçası olurken, annesi 2 kez, kız kardeşi 3 kez zorla kürtaja maruz bırakıldı. (Annesi 2 kız çocuğunu zorla kürtajda kaybederken, Laali henüz 15 yaşındaydı).
Hem Laali hem de Meenakshi, herhangi bir duygusal destekten uzakta toplum içerisinde izole şekilde yaşamlarını sürdürüyorlar. Gizlice anlattıkları deneyimler onları ağlatırken, kızları onlara destek olmak için sarılıyorlar. Ayrıca Laali ve Meenakshi, kızlarını benzer bir travmadan koruyamayacaklarından umutsuzca endişe duyuyorlar.
Meenakshi’nin büyük kızı, başlarının üzerinden geçen bir uçak görünce sevinçten havaya zıplıyor. Ve gözyaşlarını silen annesi “Kızım pilot olmak istiyor. Ağladığımda bana diyor ki: ‘Anne, her şey daha iyi olacak ve bir gün pilot olduğum uçakta birlikte uçacağız.’
*Çeviri: Mehmet İnanç