. tarafından

ÇOCUKLARIMIZ, KÖR ZİHNİYETİN VE ÇÜRÜMÜŞLÜĞÜN EĞİTİM KURUMLARINA TESLİM EDİLEMEZ!

Aralık 1, 2016 de ANASAYFA . tarafından

adkh-amblemADKH – İlk olarak aile içerisinde, sonraları ilkokul, ortaokul, üniversite, iş ve meslek yaşamı gibi alanlarda sosyalleşen insan, yaşadığı toplumdaki sosyal, ekonomik, kültürel ve eğitim alanlarında şekillenerek sosyal bir varlık olarak toplumdaki yerini alır. Esas olarak bu şekillenmenin asıl ayağını oluşturan okul ve mesleki eğitimlerdir ki bu tür kurumlara ve dolayısıyla da eğitim politikalarına yön veren iktidarlar ve sistemlerin kendileridir.

Dünyanın farklı ülkerlerindeki eğitim sistemlerini şöyle bir analiz ettiğimizde karşımıza farklı eğitim sistemleri çıkmaktadır. Otoriter, Antiotoriter, Demokratik, „hoşgörülü“, ihmal eden eğitim sistemleri vb…Türkiye‘de uygulanan eğitim sistemi, otoriter ve baskıcı bir eğitim sistemidir.

Öğrencilerin, eğitmenlerin ve velilerin haklarını gasp eden ve her gün biraz daha sindiren bu otoriter ve aynı zamanda baskıcı olan sistem de gerici AKP hükümetinin resmi ideolojisidir. Dolayısıyla Türkiye`de gerici otoriter eğitim sistemiyle yetişen nesillerin ise, demokratik eğitim sisteminde yetişen nesillerin aksine haklarını savunmayan, faydacı, itaatkar, bilimsel düşünmeyen nesiller olarak yetişmesi de kaçınılmazdır. Buradan yola çıkarak gerici Türk-islam sentezli muhafazakar AKP hükümetinin kurmuş olduğu eğitim sisteminde, kız ve erkek çocuklarının okudukları okulların yurtlarında, dini ağırlıklı eğitimlerin verildiği, tarikatçılarca özelleştirilen (Fettullahçılar, Süleymancılar vd…) iktidarın dünya görüşünün yeniden üretildiği ve ögretildiği ideolojik birer merkezler halini almaması da kaçınılmazdır. Dolayısıyla çocuklara rekabetin, kıskançlık, nefret, çekememezlik gibi duygu ve düşüncelerin öğretildiği bir nesil yaratılarak ve  ayrıca muhafazakar bir toplumun temelleri atılarak , bu yurtlarda ve okullarda çocuklarımızın geleceklerinin karartılmasına ya da son olarak yaşanan Adana‘da bir öğrenci yurdunda olduğu gibi yanarak ölmelerine en açık ifadeyle katledilmelerine sebebiyet veriyorlar.

Adana`nın Aladağ ilçesinde bulunan „Tahsil Çağındaki Talebelere Yardım Derneği Orta Öğretim Kız Öğrenci Yurdu“nda çıkan yangında 11‘i öğrenci 1’i görevli olmak üzere 12 kişinin  yanarak ölmesine sebebiyet verenler yine Süleymancılar tarikatına ait bu kız öğrenci yurdundaki yetkililer,  sorumlular ve onlara bu yurtları özelleştiren gerici AKP hükümetidir. Kendi siyasi çıkarları uğruna insan yaşamını hiçe sayan, denetimden kontrollere ticari rant kaygısıyla nice işçi katliamlarına „imza atarak“ rüştünü ispatlayan katliamcı AKP Hükümeti, bunun yanı sıra bir bütün olarak dinci-gerici politikalarını yaşamın her alanına uygulayarak topluma nüfuz ettirmeye çalışmaktadır. Özelleştirme politikalarıyla da her bir karış rant alanına çevrilirken; daha da yoksullaştırılan ezilen-emekçi ailelerin çocuklarına devlet eliyle cemaat-tarikat vb. dinci örgütlenmelerin “yurtları“ işaret edilmektedir.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak devrimci-demokrat-yurtsever-ilerici duyarlı herkesi, kokuşmuş ve çürümüş bu dinci-gerici düzeni ve AKP Hükümetini, tecavüzcü-katliamcı eğitim politikalarını teşhir etmeye çağırıyoruz. Öğrenci gençliğin sağlıklı ve güvenli barınma haklarını da içeren Bilimsel- Parasız-Eşit-Anadilde Eğitim talebini haykıralım.

                                   AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

 

Share
. tarafından

19 Aralık’ta Münih’te Buluşalım!

Aralık 7, 2016 de ANASAYFA . tarafından

afis19-22 Aralık 2000 tarihinde faşist „TC“ Devleti tarafından 20 Hapishaneye yönelik „Hayata Dönüş“ adıyla eş zamanlı yapılan operasyonlarla, 28 devrimci tutsağın katledildiği vahşice katliamın 16. yılına girdiğimiz bu günleri; bu kez de emperyalist-kapitalist Alman Devleti’nin faşist “TC“ ile işbirliği sonucu 2012 yılında başlattığı ve 2015 yılında 10 ATİK Aktivistinin tutuklamalarıyla sonuçlanan ve Alman devletinin mahkemelerinde tam 3 yıldır „sınanmaya“ çalışılan devrimci dostlarımızın haklı direnişi ve iradesiyle karşılamaktayız.

Esas olarak Avrupa’daki devrimci-demokratik mücadelenin sindirilmesinin hedeflendiği, mevcut hak alma mücadelesinin kriminalize edilmek istendiği, devrimci iradeyi teslim alma saldırılarına karşı, bizler, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak tecrite, devrimcilerin tutuklanmasına ve hak gasplarına karşı devrimci-demokrat-ilerici başta bütün üye ve taraftarlarımız olmak üzere herkesi birleşik direnişi daha da yükseltmeye çağırıyoruz.

“Banu Büyükavcı ve ATİK’li Devrimcilere Özgürlük!“ diyerek, 19 Aralık 2016 tarihinde Münih’te yapılacak olan mahkemeye ve ardından yapacağımız mitinge tüm üye ve aktivistlerimizi katılmaya çağırıyoruz.

*Yaşasın Kadınların Birleşik Direnişi!
*ATİK Aktivistlerine veTüm Politik Tutsaklara Özgürlük!
*Devrimci Tutsaklar Yalnız Değildir!
*Yaşasın Kadının Örgütlü Mücadelesi!
*Yaşasın Devrimci Dayanışma!

MİTİNG

Tarih: 19 Aralık 2016
Saat: 11.00
Yer: Oberlandesgericht
Nymphenburger Strasse 16
80335 München

           
ADKH (Avrupa Demokratik Kadın Hareketi)

Share
. tarafından

ADHK: 19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız! ATİK Aktivistlerine ve Tüm Politik Tutsaklara Özgürlük!

Aralık 7, 2016 de ANASAYFA . tarafından

atik-tutuklulari19 Aralık katliamı ve buna karşı gösterilen görkemli direnişin yeni bir yıl dönümünün yaklaştığı bugünlerde, dün Türkiye-Kuzey Kurdistan hapishanelerinde birlikte omuz omuza direndiğimiz ATİK’li 10 devrimcinin 19 Aralık 2016 tarihininde Münih’te yapılacak olan mahkemelerine katılarak, onlarla geçmişte ördüğümüz siper yoldaşlığını, yeniden örmek ve güncellemek üzere karşılamaya hazırlanıyoruz.

ADHK (07-12-2016)- 19 Aralık 2000 tarihinde, Türkiye-Kuzey Kürdistan’da bulunan 28 hapishaneye eşzamanlı ve eşgüdümlü gercekleştirilen operasyon sonucu, 30 devrimci tutsak kalleşce katledildi. 30 devrimciyi katleden faşizm, bu operasyonun adına da “Hayata Dönüş” dedi. Bundan kastettikleri, teslim almak, yola getirmek ve biat ettirmekti. Ama başaramadılar!

Her hapishane, direnişin teslim olmayan birer onur siperi haline geldi. Tarih bir kez daha, ezilen halkların çocuklarının kanlarıyla yazıldı. Orada, katliamın vahşiliğiyle birlikte, gözü dönmüş faşist zulmün saldırganlığı da, halka, devrime ve ideolojik politik ilkelerine bağlı devrimci tutsakların direnişi de zirve yaptı. Devrimci tutsaklar teslimiyeti dayatan faşist zulme, direnişin doruklarından kahramanca cevap verdiler.

Faşist Türk devletine “F Tipi” aklı ve silahı ihraç ederek, devrimcilerin teslim alınması stratejisini sunan batılı emperyalist efendiler, uşaklarının her türlü zulmüne boyun eğmeyerek, bu stratejiyi boşa çıkartan devrimcileri bu kez de emeperyalist-kapitalist Alman devletinin mahkemelerinde tam 2 yıldır sınamaya calışıyorlar.

MÜSLÜM  ELMA, SEYİT  ALİ  UĞUR, HAYDAR  BERN, ERHAN  AKTÜRK, MUSA  DEMİR, BANU  BÜYÜKAVCI, SİNAN  AYDIN, SAMİ  SOLMAZ, MEHMET  YEŞİLÇALI  ve  DENİZ  PEKTAŞ 2 yıldır Alman Emperyalizminin adaletsizliğiyle cezalandırılıyor.

Onların şahsında yargılanmak istenenin tüm devrimciler olduğunu iyi bilen tutsak 10 ATİK’li devrimci, kendilerine isnad edilen tüm suçlamalara cevaben, devrimciliğin haklı ve onurlu öfkesiyle, faşizme ve emperyalizme karşı direnen bir devrimciliğin suç olmadığını, kriminalize edilerek itibarsızlaştırılamayacağını ve yargılanamayacağını haykırarak, onları yargılayanları yargılayan bir devrimci iddianameyi tarihe yazmışlardır.

Evet yargılanması gerekenler faşizme, emperyalizme ve dünya gericiliğine karşı direnen devrimciler değil, dünya halkarını savaşlarla katliamlardan geçiren, sürgün yollarında toplu katliamların yaşandığı göçmen trajedilerinden sorumlu olan, eli kanlı tekelci diktatörlükler ve emperyalizmin insanlık tarihine yazılan suçlarıdır.

Yargılanması gerekenler, DAİŞ denilen şeriatçı faşist katilleri besleyip büyüten, işbirlikçisi Erdoğan eliyle sınırları açtıran, Orta Doğu’da ve Avrupa metropollerinde masum insanların bombalarla parçalanmasında politik sorumluluğu olan, işbirlikçileri ve efendileriyle tüm egemen sınıf bloğudur.

Bu bilinç temelinde 19 Aralık 2000 tarihinde emperyalizm destekli, Faşist Türk Devleti egemenleri eliyle gercekleştirilen katliama karşı öfkemizi kuşanıyor, bu sürecin direniş saflarında alnının akıyla sınavını vermiş ATİK’li devrimcilerle dayanışmayı güncel bir görev olarak önümüze koyuyoruz. Bu temelde, tüm duyarlı kişi ve kurumların da bu görevle karşı karşıya olduklarını hatırlatıyoruz.

Katliamın ortaklığında geçmişte birleşen, bugün “düşman kardeşler” rolüyle cilveleşen Alman ve Türk egemen sınıf güçlerine karşı, 19 Aralık 2016 duruşma gününde, mahkeme önünü birleşik öfkemizin siperleri olarak tutmalıyız. 19 Aralık 2000’de yükseltilerek, direnişin doruklarında bayraklaştırılarak bize devredilen dayanışmayı ve siper yoldaşlığını kıymetli bir miras olarak sahiplenelim.

Unutmayalım, tüm saldırılarla eskitilmeye ve unutturulmaya çalışılan dünya halklarının özgürlük ve sosyalizm geleceği için direnen ve savaşanların siper yoldaşlığı, tarihin pırlantası olarak dayanışmanın ellerinde yeniden parlatılacak ve baskının ve zulmün olduğu her yerde birleşik direnişin surları yüreklerimizle örülecektir.

Türkiye-Kuzey Kürdistan hapishanelerinde kurşunların, bombaların ve faşist çakal sürülerinin üzerine yürüyen ölümsüz yoldaşlarımızın güne vasiyeti budur.

Bu temelde 19 Aralık’ta ölümsüzleşen devrimci tutsakları, eylemine ve anılarına pratikte bağlılığın devrimci sorumluluğuyla bir kez daha anıyor ve bu bilinçle 19 Aralık katliamının yıl dönümünde, 19 Aralık 2016 günü Münih’te görülecek olan ATIK’li 10 devrimcinin mahkemesine duyarlı herkesi katılmaya, mücadelelerine güç ve omuz vermeye davet ediyoruz.

19 Aralık Katliamını Unutmadık, Unutturmayacağız!

ATİK Aktivistlerine ve Tüm Politik Tutsaklara Özgürlük!

Devrimcilik Suç Değildir, Yargılanamaz !

Yaşasın Devrimci Siper Yoldaşlığı !

Miting:

Tarih: 19 Aralık 2016 (Pazartesi)

Saat: 11.00

Yer: Oberlandesgericht

Nymphenburger Strasse 16

80335 München

ADHK (Avrupa Demokratik Haklar Kanfederasyonu)

Aralık 2016

Share
. tarafından

Tarihin Sessizliğine Işık Tutan Kadınlara, ADKH 10.Yıl Etkinliğinde Buluşalım

Aralık 15, 2016 de ANASAYFA . tarafından

2017-etkinlik-afis
” Uzun bir sessizlikten geliyoruz.”

Ortaçağ karanlığından, feodal beyler ve ağaların köle çiftliklerinden, modern köleliğin fabrika yollarından geliyoruz. Her coğrafyada farklı isimlerden diktatörlerin faşizmine, işgaline, zulmüne direnerek geliyoruz. 21.yüzyılda Doğunun ortasında köle pazarlarına direnerek, “modern batının” emek sömürüsüne karşı mücadeleden geliyoruz.

Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaratılan korku imparatorluğuna karşı; karanlığı aydınlatan “politik savaşın” orta yerinden geliyoruz.

Kapitalizmin üzerinde bir hayalet gibi dolaşan Ekim devriminden geliyoruz…
Kollantai’nin, Roza’nın, Clara’nın mücadele deneyimiyle devrimin rengi olmaya devam edeceğiz…

Onuncu yılımızda patriarkal sisteme karşı mücadelemizi bir kez daha ilan ediyoruz. Tüm mücadeleci kadınları 18 Mart 2017 tarihinde Frankfurt’ta yapacağımız etkinliğimize davet ediyoruz.

Yaşasın Kadınların Birleşik Mücadelesi!

                                                AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

 

Share
. tarafından

Hayat Paylaşıldıkça Çoğalır, Mücadeleyle Özgürleşir!

Aralık 20, 2016 de ANASAYFA . tarafından

adkh-amblemADKH- 25 Kasım kadına yönelik şiddeti protesto ve mücadele ayında, Paris’te yine bir kadının ölümüyle karşılaştık. Zeynep Tüm’ün hayatına son vermesi, bütün zamansız ölümler gibi hepimizi çok sarstı. Bir insanın canına kıyması ebette ki nedensiz değildir. Bir nedenler zincirinin sonucunda ortaya çıkan bu tür hazin sonuçlar, kadın mücadelesi ve dayanışması açısından daha da önemli olmaktadır.

Bizler ADKH olarak, bir kadının intiharını sadece tek bir nedene bağlayarak, yüzeysel olarak ele alıp değerlendiremeyiz. Kadını çaresizliğe sürükleyen, nedenleri çok komplike ve çok boyutlu sebeplerin sonucunda oluşan bu sorunu toplumsal yapıdan bağımsız ele alamayız. Zeynep’i genel olarak da kadını bu duruma sürükleyen gerici kapitalist egemen sistemin yaratmış olduğu sonuçlar ve sorunlar olarak görmeliyiz. Zeynep’in ya da benzer durumda bir kadının kendi hayatına son vermesinin nedenlerini irdelerken; sosyal, kültürel, ekonomik, içinde yaşanılan aile koşulları, kadının toplumdaki rolü,  şiddet, baskılanma, göç, yoksulluk, bireyin yaşamış olduğu fiziksel veya psikolojik hastalıklar ve buna benzer daha birçok sorunu sebepleriyle birlikte ele alıp doğru bir yöntemle değerlendirmeliyiz.
Günümüzde dünyanın birçok coğrafyasında yaşanan katliamların, çocuk tecavüzlerinin ve istismarlarının, cinsel saldırıların, savaşların ve göçlerin,  kadın intiharlarının birincil nedeni; ataerkil sistemin kadına yönelik toplumsal veya bireysel ürettiği şiddetidir. Bu bilinçten hareketle; kadınların örgütlülüğünün önemini bir kez daha vurgulamak istiyoruz.  Bizler ADKH olarak, kadına yönelik her türlü şiddetin insanlığa yönelik ve insanlık suçu olarak algılanmadığı, bu mesele cinsler arası toplumsal bir sorun olarak görülmediği müddetçe çözüm yöntemlerinin eksik kalacağını savunuyoruz. ADKH olarak, amacımız tüm yanlış anlayışları, kadın üzerindeki her türlü şiddeti, karşımıza alarak ortadan kaldırmaktır. Yaşadığımız ekonomik-toplumsal sistem içerisinde bu anlayışın alt yapıdan üst yapıya, devletten onun toplumdaki en küçük birimi olan “kutsal aile” ye kadar, toplumun bütün katmanlarında yansımaları olduğu gerçekliğini de biliyoruz. Bu yansımalar somut olarak yaşamdaki uygulayıcılarıyla hayat bulur. Dolayısıyla bu egemen anlayışın, (kurumlarımız da dahil) yaşamımızda şiddetin çeşitli biçimlerinde kendisini gösteren pratiklerine karşı sessiz kalmanın, şiddeti gizlediğini özellikle vurgulamak isteriz. Şiddeti gizlemenin ya da ona karşı sessiz kalmanın ona ortak olmak ve onu yeniden üretmek olduğunu biliyor; „kadına yönelik şiddeti deşifre etmek/teşhir etmek ve buna karşı toplumsal olarak mücadele vermek başta cins örgütlenmeleri olmak üzere, bütün duyarlı insanların sorumluluğudur“ düşüncesiyle hareket ediyoruz. Ancak cins mücadelesi yürüten bizler, karşısında durduğumuz anlayışla mücadele ederken, niyetten bağımsız onun bir parçası haline gelmemeye özen göstermeliyiz. Siyaset dilimizde, açıklamalarımızda ve bir bütün olarak pratiklerimizde, bu erk(ek) egemen anlayışın karşısında durduğumuzu mücadele ettiğimiz her alanda yansıtmalıyız.

Emperyalist-kapitalist sistemin ürettiği şiddetin sonucu olarak yaşamına son vermek zorunda bırakılan Zeynep Tüm nezdinde, toplumda şiddete karşı duyarlılık ve ortak mücadele alanları yaratmak amacını taşırken, karşısında durduğumuz eril anlayışın argümanları ve kavramlarıyla sorunu ortaya koymamalı ve bizleri farkında olmadan bu eril dilin ve anlayışın bir parçası haline getirmesine ve amacımızı gölgede bırakmasına izin vermemeliyiz. Kadının dilini, siyasetini ve rengini tam da bu noktada net bir ayrımla ifade etmeliyiz. Buradan yola çıkarak yaşamımızın her alanında hâkim olan eril dil ile toplumda kadına ve erkeğe biçilen “kadınlık” ve “erkeklik” rollerini hep birlikte deşifre etmeliyiz ki kadının hayatına, mücadelesine can suyu olabilelim.

Bizler açısından esas olan; çeşitli sebeplerle birlikte, nihai olarak ölüme sebebiyet veren erk(ek) egemen şiddet gerçekliği ve buna karşı mücadele etme zorunluluğumuzdur. İnsanlık tarihi kadar eski olan kadın sorununun başında gelen ve günümüzde de artarak devam eden bir şiddet pratiği varsa, kadın hareketi olarak bizlerin tarafı, tartışmasız olarak net bir şekilde bu pratiğin karşısında durmaktır.
– Jin Jiyan Azadi !

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi   (ADKH)
20 Aralık 2016                                                                                           

Share
. tarafından

İngiltere’de son dönemde 8 binden fazla kadın sünnet edildi

Aralık 20, 2016 de ANASAYFA . tarafından

92949402_91aae466-c270-4c86-8bab-082d43d6db43İngiltere’de bir yardım kuruluşu, ülkede başkent Londra dahil bazı şehirlerinde kız çocuklarının ‘sünnet partilerine’ götürüldüğünü iddia etti.
HABER MERKEZİ(20.12.2016)- 
Black Health Initiative adlı kuruluş, Afrika’dan İngiltere’ye getirilen ebelerin kız çocuklarını topluca sünnet ettiğini öne sürdü.

İngiltere’de Ulusal Sağlık Sistemi’nin (NHS) güncel verilerine göre, sünnet edilen kadınların sayısı 8 binden fazla.

Birleşmiş Milletler’e bağlı Dünya Sağlık Örgütü, kadın sünnetini, ‘genital bölgenin dış çeperinin bir bölümü ya da tamamının kesilmesi’ olarak tanımlıyor.

BİRÇOK POLİS KADIN SÜNNETİNİN NE OLDUĞUNU BİLMİYOR

Kadın sünneti, İngiltere’de yasadışı sayılıyor ve suçlu bulunanlar 14 yıla kadar hapis cezası alabiliyor.

Black Health Initiative’in yöneticisi Heather Nelson, “Eskiden kız çocukları sünnet için başka ülkelere götürülürken, artık uçakla buraya getirilen ebelerin kızları aynı anda sünnet ettiğini, ardından da bir kutlama yapıldığını öğrendik” dedi.

8 YAŞINDAKİ KIZ, YAŞADIĞI ACI YÜZÜNDEN OKULDAN KAÇIYORDU

8 yaşındaki bir kız çocuğunun derslere gitmemesi ile ortaya çıkan bir olayda, çocuğun sünnet edildiği için okuldan kaçtığı ortaya çıktı.

Nelson, “Kızın okuldan kaçmasının asıl nedeni, tuvaletini yapmasının bir saat sürmesi ve yaparken yaşadığı acının büyüklüğüydü” diye konuştu:

“İnsanlar neden bu sünnet partilerinden haberiniz olmasına rağmen polise gitmediğinizi soruyor. Ancak polisi aradığınızda, birçoğunun kadın sünnetinin ne olduğunu bilmediğini fark ediyorsunuz.”

Kadın sünneti mağdurlarının en fazla Londra, Manchester, Birmingham ve Bristol gibi şehirlerde görülüğü ifade ediliyor.

KENDİMİ KADIN GİBİ HİSSETMİYORUM

Sünnet edilen 10 yaşındaki kız çocuğu Fatima, “Bir gün teyzem eve gelip beni kesecekleri yere götürdü. Oraya gittiğimizde beş tane kadın beni sıkıca bağladı” diye anlattı.

Fatima, “Sonrasındaysa enfeksiyon kaptım. Bu, çocuğum olmayacak demek” dedi ve ekledi:

“Kendimi bir kadın gibi hissetmiyorum çünkü hiçbir şey hissedemiyorum. Her gün bunu düşünüyorum ve çok öfkeleniyorum.”

ULUSAL BİR SKANDAL

İngiltere İçişleri Bakanlığı yetkilileri, ülkede kadın sünneti yaptığı için hakkında başarılı bir şekilde dava yürütülen hiç kimsenin olmamasını bir “ulusal skandal” olarak niteledi.

Londra’daki City Üniversitesi’nin 2015’te yayımlanan araştırmasına göre, İngiltere ve Galler’de bugüne dek 137 bine yakın kadın sünnet edildi.

NHS yetkilileri, geçen yılın Nisan ayından beri kaç kız çocuğu ve yetişkin kadının hayatlarının herhangi bir döneminde sünnet olduğu hakkında veri topluyor.

Kaynak: bbctürkçe

Share
. tarafından

ADKH İsviçre Örgütlülüğü 8 Ocak’ta Panel Gerçekleştirecek

Aralık 21, 2016 de ANASAYFA . tarafından

kadin-cagri-2
İSVİÇRE(21.12.2016)- Avrupa Demokratik Kadın Hareketi İsviçre örgütlülüğü olarak 8 Ocak 2017 tarihinde ADKH’nin 10.yılında düzenlenecek etkinliğe atfen bir panel gerçekleştirilecektir.Panelde ADKH’nin dünü-bugünü ve yarınını içeren tanıtım sunumları yapılacaktır.

TARİH:
08.01.2017
SAAT:
13.00
ADRES:
Altesspital,Oberwinkel 2,
4500 SOLOTHURN
İsviçre

Share