“Silvan’ın çığlığı, duvarları aşıp sokakları işgal ediyor.!”

image

7 Haziran öncesi iktidarı kaybetme korkusuyla saldırılarını başlatan AKP; fiili darbeyle, sokağa çıkma yasaklarıyla, basına sansürüyle, yargısız infazlarıyla, namluların gölgesinde demokrasi sosuyla harmanladığı faşizmi daha ayyuka çıkardı.

1 Kasım’da yenilenen seçimde yine “zor”u kullanarak tek başına iktidar olan faşist AKP, 7 Haziran’daki sönmeyen öfkesini 1 Kasım’dan sonra sandıktan tabuta saldırılarıyla dindirmeye çalışıyor.Topyekün savaş konseptiyle başta Kürt ulusu olmak üzere, devrimci-demokrat tüm ilerici kesimi hedef alan faşist TC devleti ve onunla daha da simgeleşen Erdoğan/AKP temsiliyeti, bu seçimlerin daha da anti-demokratik bir havada geçeceğini aşikar etmişti.

Cizre’de 9 günlük sokağa çıkma yasağında, buzdolabına saklanmak zorunda kalınan ölü bedenlerden, sadece evlerin duvarlarındaki mermi izlerinden bile, faşizmin ne kadar pervasızca saldırdığını, devletin yedisinden yetmişine ne kadar kan kusturduğunu hepimiz gördük, tanık olduk. Miting alanlarında oluk oluk kan akıtacağız tehdidiyle Ankara garı kana bulandı. Davutoğlu Van’daki mitingte ‘AKP’ye oy çıkmazsa buralarda beyaz toroslar dolaşacak’ diye seçim çalışmalarını ölüm tehditleriyle yürütürken, HDP bir kişinin bile hayatı daha değerli diyerek seçim mitinglerini iptal etti. Katledilen gerilla Ekin Wan’ın çırılçıplak kanlar içindeki fotoğraflarından tutalım da, Hacı Lokman Birlik’in panzerlerle sürüklenen cansız bedenine, “galoş giyin” dediği için Küçük Armutlu’daki evinde yargısız infazla katledilen Dilek Doğan’a varana kadar, tablo aynıydı. Başucumuzda kirli asker ve polis postalları..

7 Haziran’dan sonra 400 milletvekili alamama hırsıyla, Türkiye-Kuzey Kürdistan’ı kan ve gözyaşına boğan Erdoğan/AKP iktidarı, Cizre’deki sokağa çıkma yasağında uyguladığı terörü, 1 Kasım zaferiyle bugün 8.gününe giren OHAL somutuyla Silvan’da katliamlarla devam ettirmektedir. Gazi mahallesi katliamındaki gibi, polislerin kahvehane taradığı Silvan’da sokağa çıkma yasağının bir haftalık bilançosu; 6 sivil katledildi. Silvan’da halk en temel ihtiyaçlarını bile karşılayamazken, içişleri bakanlığınca yapılan açıklamada tank ve top atışlarının gölgesindeki Silvan’ın üç mahallesini haritadan silme tehdidiyle halka gözdağı verilmeye çalışılıyor. Silvan’a destek için Cizre’de, Van’da yürüyen halka ateş açılıyor.

Bizler bugün sizin 13 yıllık iktidarınızda övünç kaynağı yaptığınız demokrasi soslu (s)açılımlarınızı, Kürt sorununa demokratik çözümünüzü, sıkılan mermiden, sokağa çıkamayan mazlum Kürt ulusuna yönelik saldırılarınızdan “barışa” ne kadar hevesli olduğunuzu daha net görüyoruz.

Özellikle seçimlerle birlikte yakalanan devrimci, demokrat, ulusal hareketin güçlü birlikteliğinin daha fazla öznesi olmayı, unutulmaya yüz tutmuş Gezi’den Lice’ye sloganı özgülünde Kürdistan’a direniş köprüsünü kurmanın harcını daha fazla eşelemeliyiz.

Bizler, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; sizin zulmünüz arttıkça bizim özgürlüğümüz yarından daha yakın olacaktır diyoruz. Bulunduğumuz her alanda devletin faşist yüzünü daha fazla teşhir etmeye, Türkiye-Kuzey-Kürdistan’daki ambargo ve sokağa çıkma yasaklarına karşı herkesi alanlara çıkmaya, Silvan’ı sahiplenmeye çağırıyoruz.!

Kahrolsun Faşizm.!

Silvan Halkı Yalnız Değildir.!

Gelê Farqînê Ne Bêxwedî Ye.!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

Kasım 2015

Share

ILGA Avrupa yıllık toplantısı Atina’da yapıldı

ILGA2(1)

 

 

45 Avrupa ülkesinden 400’den fazla sivil toplum örgütünden oluşan ILGA Avrupa (Uluslararası Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans ve İnterseks Derneği – Avrupa Bölgesi), bu seneki yıllık toplantısını 28-31 Ekim tarihleri arasında Atina’da gerçekleştirdi.

Yıllık Konferans’a Avrupa Konseyi üyesi ülkelerin yanı sıra Kazakistan, Tacikistan, Kırgızistan ve Özbekistan’dan 500’den fazla cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği eşitliği çalışan örgütten temsilci katıldı. Bazı etkinliklerde Yunanistan Adalet Bakanı Nikos Paraskevopoulos ve Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Ulrike Lunacek gibi üst düzey yetkililer de yer aldı.

“Hep Beraber Adil Bir Toplum”

Açılışını Atina Belediye Başkanı Yiorgos Kaminis’in yaptığı ILGA Avrupa Yıllık Konferansı’nın bu seneki teması “Çok sesli, Tek Hareket: Hep Beraber Adil Bir Toplum İçin” oldu. Etkinlik 2 panele ve 40’tan fazla çalıştaya ev sahipliği yaptı.

Türkiye’den ILGA Avrupa üyesi; Pembe Hayat, LISTAG, SPoD, Lambdaistanbul, Kırmızı Şemsiye ve Kaos GL Derneklerinden temsilcilerde de konferansın katılımcıları arasında yerlerini aldı.

Kaos GL’den Murat Köylü konuşmacı olarak katıldı

Kaos GL’den Murat Köylü, Konferans’ın yıllık temasıyla aynı adı taşıyan panele konuşmacı olarak katıldı. ILGA Dünya Eş Genel Sekreteri Helen Kennedy’nin moderasyonu üstlendiği panelde Köylü’ye konuşmacı olarak CREA’dan Geeta Misra (Hindistan), OutRight Action’dan Jessica Stern (ABD), LGSM’den Mike Jackson (Birleşik Krallık) eşlik etti. Köylü, konuşmasında Türkiye’deki demokrasi ve insan hakları krizinden, bunun baş sorumlusu olarak gördükleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP Hükümetinin izlediği saldırgan kimlik siyasetinden ve bunun LGBTİ’ler dâhil pek çok toplumsal kesime olumsuz etkilerinden bahsetti. Kaos GL temsilcisi, baskı altındaki ve demokrasiden yana kesimler arasındaki ittifakların ve sivil toplum örgütlerinin AKP tabanı dâhil topluma konuşmasının öneminin altını çizdi. Köylü ayrıca parlamenter sistemdeki tıkanıklığın yasama ve merkez yönetim üzerindeki olumsuz etkilerini hafifletmek üzere üzerinde çalıştıkları sosyal içerme politika çerçevesinden ve bunun içinde yerel yönetimlerin, özel sektörün ve aile dahil sosyal yapıların stratejik konumundan söz etti.  Köylü ayrıca, Avrupa Birliğinin ve güçlü üye ülkelerin gösterdiği liderlik ve vizyon eksikliğinin aday ülke Türkiye’de olduğu kadar bazı üye ülkelerde de görülen demokratik gerilemelerde payı olduğunu düşündüklerini belirtti.

Konferans’ta Lambdaistanbul’dan Turgay Bayındır ile Kırmızı Şemsiye’den Kemal Ördek de çalıştaylar kapsamında birer sunum yaptılar. Bayındır “LGBTİ Örgütleri için Yerel ve Bölgesel Yetkililerle İlişkilenmede İyi Örnekler Çalıştayı”nda, Ördek ise “LGBTİ Seks İşçilerinin Haklarını Savunmak”ta konuşmacı olarak yer aldı; Ördek ayrıca “Trans Topluluğuna Yönelik Şiddet Deneyimleri” çalıştayında bir sunum yaptı.

Yunanistan’da siyasi reform sözü

Konferans’ın bir oturumunda bir araya gelen Syriza, PASOK, Yeni Demokrasi, DIMAR, Nehir ve Enosi Kentroon partilerinden yetkililer Yunanistan’da çok yakında gündeme gelecek yasal reformlara dair ortaklık sözü verdi. Panelde, Yunanistan Adalet Bakanı Paraskevopoulos AİHM’in İtalya kararının ardından çok yakında Yunanistan’da medeni birliktelik yasasını çıkartacaklarını kamuoyuna duyurdu. Bakan yasal reformlar arasında ayrıca cinsiyet geçiş düzenlemesine, aile hukukuna ve ayrımcılıkla mücadele mevzuatının güçlendirilmesine dair değişikler üzerinde çalıştıklarını ve önümüzdeki hafta yukarıda sayılan partilerin de desteği ile bunlara dair görüş alma ve parlamento çalışmalarının başlayacağını Yunanistan kamuoyuna duyurdu.

Diğer çalıştay konuları arasında şunlar göze çarptı:

– Medyada homofobik ve transfobik söylemlerle mücadele

– LGBTİ Eşitliği için ittifaklar: İnanç temelli, feminist ve ırkçılık karşıtı gruplarla ortaklaşma deneyimelri

– İnterseks kişilerin hakları için Avrupa’da savunuculuğu yükseltmek

– Orta Asya’da LGBTİ hakları mücadelesi ve Avrupa

– Aktivistlerin esenliği

– LGBTİ Sığınmacılar ve mültecilerle çalışma

– Avrupa’da Müslüman LGBTİ Hareketi

– Avrupa’da aşırı sağa karşı birlikte mücadele

Genel Kurulda boşalan Yönetim Kurulu üyeliklerine iki seneliğine Darienne Flemington, Dragana Todorovic, Micah Grzywnowicz, Vladimir Simonko, Yuri Guaiana seçildi. Konferansta ayrıca geçtiğimiz haftalarda kurulan ve Yönetim Kurulu’nda Kaos GL’den Ezgi Koçak’ın olduğu Batı Balkanlar ve Türkiye’de Eşit Haklar Derneği tanıtıldı.

Kaynak:kaosgl.org

Share

Kadın pazarcılara ‘Ne işiniz var burada? Evinize gidin’ baskısı

Sıhhiye’de her hafta Perşembe günü kurulan pazarda tezgah açarak çalışan kadınlar, pazarda çalışan erkeklerden ve zabıtaların baskılarından şikayetçi. Kadın pazarcılar, kendilerine söylenen “Evinize gidin ne işiniz var burada” sözlerine aldırış etmeden, yaşadıkları her şeye rağmen kadınlara ayakları üzerinde durma çağrısında bulunuyor.

timthumb

Ankara’da bulunan ev emekçisi kadınlar her Perşembe günü Sıhhıye Sosyete Pazarı’nda ikinci el kıyafetlerin satıldığı bir tezgah açıyor. 30’a yakın kadının tezgah açtığı pazarda, gerek zabıta gerek ise erkek pazarcılar tarafından baskı altına alındıkları yönünde şikayette bulunuyorlar. Kadınlar sabahın erken saatinde gelmelerine rağmen her hafta pazar yeri kuran pazarcılar, kadınlara tezgahlarını açmaları konusunda herhangi bir kolaylık sağlamadıkları gibi öğlene kadar da tezgah kurmalarına izin vermiyorlar. Yaşları 30 ile 70 arası değişen kadınların sattığı kıyafetler en çok da yoksul insanlara hitap ediyor. Kadınlar, yaşadıkları bütün sıkıntılara rağmen kendi ayakları üzerinde durmanın örneğini sergiliyor.

Ancak öğleden sonra stant açabiliyorlar 

2 çocuk annesi Sevgi Özsezgin (48), pazar da 2. el kıyafet satarak para kazanan kadınlardan biri. 2 yıldır pazarda tezgah açan Özsezgin, hafta da bir gün yaptıkları işle pazar parası çıkartabildiklerini söylüyor. Hem pazarda çalışan erkeklerin hem de zabıtaların sabah saatlerinde tezgah açmalarına izin vermediklerini belirten Özsezgin, öğleden sonra ancak stant açabildiklerini anlatıyor.

‘Erkekler güçlü kadınlar istemiyor’

Özsezgin, “Kadınların çalışması erkeklerin hoşuna gitmiyor. Ancak kadınlar da artık ekonomiye katkı sunmak istiyor. Burada kötü bir şey yapmıyoruz. Sadece elbise satıyoruz. Herkes kendi isteğiyle gelip bizden elbiseleri alıyor. Kavga çıkarmıyoruz. Tam tersi gelen müşteriler kadınlardan daha memnun. Hata gelip bize ürün veren müşterilerimiz bile var. Erkekler böylesi güçlü, kendi ayakları üzerinde durmak isteyen kadınları sevmiyor. Hep ezmek istiyor” diye konuşuyor.

‘Kadınlar kendi ayakları üzerinde dursun’

“Pazar da kadınların bulunması gergin bir ortamın yaşanmasına neden oluyor” diyen Özsezgin, yaşanan sıkıntılı duruma dair belediyeye başvurduklarını ancak başvurularının da sonuçsuz kaldığının belirtiyor. Özsezgin, “Kadınlar kendi haklarını korumak ve kendi ayakları üzerinde durmak için çalışsınlar” çağrısında bulunuyor.

‘Hükümet ne çektiğimizi bilmiyor’

Ev emekçisi 66 yaşındaki Döndü Acer, geçimini sağlayamadığı için 2 yıldır tezgah açarak eve katkıda bulunuyor. Kirada oturduklarını söyleyen Acer, yaşadığı maddi sıkıntıyı şu sözlerle dile getiriyor: “Aldığımız bin TL maaş ile elektiriğe mi, suya mı, kiraya mı, verelim bizde bilemiyoruz. Hükümetin bundan haberi yok tabi ancak ben kendi geçimimi kendim yaparım.”

‘Erkeklerin keyfi isterse stant açabiliyoruz’ 

Açtıkları tezgah nedeniyle engellemeler ile karşı karşıya kaldıklarını ifade eden Acer, “Erkeklerin keyifleri, gönülleri isterse biz tezgah açabiliriz” diyor. Acer, kadınların çalışabileceği yer ve olanakların sağlanılması gerektiğine vurgu yaparak, “Yaşım genç olsaydı Türkiye’yi terk ederdim. Geçinemiyoruz. Zar zor geçiniyoruz” ifadesinde bulunuyor.

8 yıldır aynı sorun

56 yaşındaki Belgüzar Bıçak ise 8 yıldır pazarda çamaşır satarak geçimini sağladığını söylüyor. Bıçak, bu zaman içinde yaşadığı sıkıntıları şöyle özetliyor: “Erkekler mafya ayaklarıyla bize tezgah açtırmıyorlar. Kadınların çalışmasını istemiyorlar. Kadınlara eve gidin işinizi görün diyorlar. Kadınları basit görüyorlar. Bir kadın çalışamaz diyorlar. Kadınları insan yerine bile sokmuyorlar. Kadının gücü yok diye bakıyorlar.” Bıçak, kadınlara kendi ayakları üzerinde durabilme ve yaşam mücadelesi verme çağrısında bulunuyor.

Kaynak:siyasihaber.org

 

Share

Nepal Devrimci Kadın Hareketi YPJ’yi selamladı

5e79A58BAD1373EFB0ACFF0013CCA53D68F5E8F12133BE7A49AB5epimgpsh_fullsize_distr

H.Merkezi: Nepal Devrimci Kadın Hareketi (ANWA) YPJ’ye gönderdiği mektupla kadınların Rojava’daki direnişini selamladı. ANWA adına açıklama yapan ANWA Başkanı Amrita Thapa, mektupta, şunlar belirtti “Bildiğim ve hareketinizden öğrendiğimiz kadarıyla Kürdistan’da uzun bir süreden beri verilen ulusal kurtuluş mücadelesi önemli gelişmeler açığa çıkardı. Dünya Kadın Konferansı hazırlık sürecinde Kürt özgürlük hareketinden kadın arkadaşlarla tanışma imkanına sahip olduk. Yoldaşlarınız mücadelenizin nasıl ilerleme sağladığını bizlere detaylı bir şekilde anlattılar. Bu mücadelenin militanca yürütülüş tarzı ile kadınların içinde oynadığı rol bizleri oldukça etkiledi. Yoldaşlarınızın Kürt Kadın Hareketi ile ilgili burada vermiş olduğu panelin ardından partimizin yöneticilerini ve kadın örgütlerinin temsilcilerini bir araya getirip, öğrendiklerimizi aktardık. Kürdistan’daki kadınların çok büyük kazanımlar sağladığını, hareket içinde eşitlik için mücadele ettiğini çok önemli pozisyonlara ulaştıklarını biliyoruz. Ulusal kurtuluş için verilen mücadele yanı sıra güçlü bir kadın özgürlük hareketinin geliştiğini öğrendik. Partimizin deneyimli lider kadrosu için en dikkat çekici husus da buydu. Zira bu nokta, Nepal’deki erkek egemen sistem içinde de büyük önem arz ediyor. Bu konuyla ilgili hareket olarak bizimle paylaşmış olduğunuz bilinç düzeyi kadın arkadaşlarımıza büyük cesaret verip onları önemli ölçüde motive etti. Gelecek açısından büyük bir değer oluşturan bu düzeyleri daha da büyütmemiz gerekmektedir. Hakları inkar edilenler ve baskıya maruz bırakılanlar için mücadele etmekten ve bu zeminde ortak mücadele yürütmekten büyük onur duyuyoruz

YPJ savaşçılarının bugün dünya kadınları önemli dersler sunduğunu belirten Thapa Nepal’de gerçekleşecek 2. Dünya Kadın Konferansı’na  da çağrı yaptı. Thapa konuşmasının sonunda şu ifadelere yer verdi: Önemli rol oynadığımız silahlı mücadeledeki zaferden sonra gördük ki Nepal’in demokratik ulusunun inşasında da üzerimize önemli rol ve görevler düşmektedir. Silahlı mücadelenin zaferi asla nihai zafer olmaz. Nihai zafere ancak sömürü ve baskı ortadan kaldırıldığında elde edilmiş olacaktır. Zaferimiz tekrar elimizden alınabilir. Düşmanlarımız tekrar iktidara gelip haklarımızı tekrar elimizden alabilirler. Bu nedenle hareket olarak çalışmaya devam etmeliyiz. Ve bu nedenle örgütlerin devrimci militan güçleri hem zaferi elde etmek ama hem de zaferi savunmak için mücadele etmeli. Kürt hareketinin bu mücadele başarılı olmasını bütün kalbimle diliyor ve umut ediyorum. Saygılarımı ifade ederken Kürt kadın savaşçılarına en içten dileklerimi iletmek istiyorum. Umarım ülkemiz Nepal’de yapılacak 2. Dünya Kadın Konferansı’nda yeniden buluşacağız. Şimdiden sizleri burada ağırlayıp hareketiniz hakkında daha çok şey öğrenmek için sabırsızlanıyoruz. Eminiz ki Konferansa katılacak bütün dünya kadınları devrimci hareketinizle karşılıklı dayanışmayı geliştirecektir.

Kaynak: ozgurgelecek.org

Share

Zulüm Koparsa da Hoyratça Karanfil Olup Açacağız

 

Bir sabah, şafak vaktin de.
Belki de kendini en çok güvende hissettiği yerde
evinde.
Ailesinin sıcaklığında.
Geldiler
Vurdular
Gittiler.

dilek-dogan1
İŞID’ li kiralık canlı bombalar ülkeyi kana bularken göz yuman devletin devrimcilere yönelik canlı bomba paranoyası bitmiyor. Canlı bombalar alanlarda, meydanlarda barış ve kardeşlik çağrısı yapan insanları acımasızca katlederken, devlet bombayı varoşlarda, yoksul hanelerde arıyor.
İstanbul’ un Sarıyer Semti, Küçük Armutlu Mahallesi’ nde TEM polisleri tarafından yeni bir ‘canlı bomba olabileceği şüpesiyle’ ailesi ile birlikte yaşadığı evi sabaha karşı basılarak katledilen Dilek Doğan; hastanede verdiği yaşam mücadelesin de yenildi.
Dilek insan hak ve özgürlüklerine, hak gasplarına, ülkesine, halkına, dünya ya karşı duyarlı, İstanbul da demokratik mücadele yürüten bir devrimciydi. Tek suçu da buydu. Sadece bu yüzden anne, babasının gözü önünde sabaha karşı evini basan polise ‘evimize ayakkabıyla giremezsiniz galoş giyin’ dediği anda tek kurşunla vuruldu. Dilek Doğan’ı vuran İstanbul TEM de çalışan tescilli bir işkenceciydi!
Dilek evin de vuruldu. Çünkü faşist devletin, faşizmin temsilcisi AKP hükümetinin, sarayda ki diktatörün bu ülkede muhalif insana, özellikle kadına tahammülü yok!
Dilek evin de ailesinin gözü önünde vuruldu. Çünkü faşizm başkaldıran, isyan eden, sistemini tehdit eden kimseye hele ki kadına dayanamıyor!
Dilek’i başta kadınlar olmak üzere tüm halka gözdağı vermek için vurdular.
Tek bir kurşunu göğsüne sıkıp sonra da ‘arbede’ dediler.
Onlar için kadın susan, boyun eğen, ezik ve zavallı olmalıdır.
Onlar için kadın erkeğin on adım gerisinde ve görünmez olandır.
Onlar için kadın adı, lafı olamayandır.
Ve direnen, baş kaldıran devrimci kadın en büyük tehlikedir.
Sırf bu yüzden dün evin de Günay Özarslan’ ı katledip çatışma süsü verenler bugün aynı kurşunu Dilek Doğan’ a ailesinin gözü önünde pervasızca sıktılar. Çatışma diyemeyecekleri için arbede de kaza kurşunu dediler.
Heran her yerde katledilebiliriz!
Kürdistan’ da kapısının önünde oynarken, yetmedi evinde, yatağında uyurken kurşunlanan çocuklar gibi.
Faşizm sokak sokak, meydan meydan gerçekleştirdiği katliamlarını, evlerimizin içine taşımıştır. Ev baskını, ihbar, arama adı altında sivil ve silahsız insanları evlerinde katletmektedir.
Dilek Doğan 25 Ekim’ de vurulduğunda bir hafta sonra hastanede verdiği yaşam mücadelesine yenildi. Fakat biz katillerini tanıyoruz.
Sıra kim de? Demiyoruz. Sıra biz de!
Sustuğumuz, korktuğumuz, sindiğimiz anda sıra hepimiz de!
Bazen bir kurşun bazen bin kurşunla alıyorlar hayatlarımızı ellerimizden. Amaçları sadece yıldırmak, sindirmek, susturmak. Ama sıkılan her kurşun bileyliyor kinimizi, parçalıyor sessizliğimizi. Evet sıra biz de!
Ve tekrar haykırıyoruz SUSMAYACAGIZ!
Dilek Doğan’ın katili İstanbul TEM polisidir!
Dilek Doğan’ın katili AKP hükümetidir!
Dilek Doğan’ ın katili faşist devlettir!
Susmayacak, hesap soracağız!
Dilek Doğan Ölümsüzdür!
Yaşasın Kadının Zulme Boyun Eğmeyen Onurlu Mücadelesi!
Vardık Varız Var Olacağız!
Kahrolsun Faşizm
Yaşasın Mücadelemiz!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Ekim 2015

Share

Fransa’da ilk “nötr cinsiyet” kimliği verildi

 

Fransa’da bir mahkeme, interseks Fransız vatandaşının kimliğindeki “cinsiyeti” hanesinde, “nötr cinsiyet” ibaresini kullanabilmesine karar verdi.

image

Tours şehrindeki idari mahkemeye başvuran 64 yaşındaki interseks Fransa vatandaşı, mahkeme kararı sonucu nüfus cüzdanına “nötr cinsiyet” yazdırdı.

Davacı interseks olduğunu ve bir “mikropenis”e sahip olduğu için kimlik kartına “erkek” olarak kayıtlı olduğunu söyledi.

Hayatının hiç bir bölümünde cinsiyet kimliğini ikili cinsiyet çerçevesinde tanımlamadığını, fiziksel olarak da kaslarının da gelişemediğini söyleyen 64 yaşındaki Fransız vatandaşı, cinsiyet kimliğini kadın veya erkek olarak tanımlamadığından mahkemeye başvurduğunu ifade etti.

Mahkemeden kimlik kartındaki “cinsiyet” hanesine “nötr cinsiyet” yazılması için müracaat eden 64 yaşındaki vatandaşa hak veren hakim mahkeme kararını Tours şehrinin nüfus idaresine gönderdi.

Almanya ilk olmuştu

Almanya, 2013’te çıkarılan bir yasayla iki cinsiyetin özelliklerini de taşıyan bebekleri kadın ya da erkek yerine üçüncü cins olarak kaydeden ya da cinsiyetini belirlememeyi kabul eden ilk Avrupa ülkesi oldu.

Alman pasaportlarına da, M ve F harfleriyle ifade edilen erkek ve kadın kategorilerinin yanısıra, interseksleri ifade eden X harfi eklendi.

Uygulamanın bir örneği de Nepal’de bulunuyor. Nepal, 2007 yılında anayasa mahkemesi tarafından alınan bir kararla kimliklere üçüncü cinsiyet seçeneğini ekledi.

Avustralya hükümeti de 2011 yılında pasaportlara üçüncü cinsiyet seçeneği ekledi. Trans bireylere yönelik ayrımcılığın ve gümrük kapılarında yaşanan bürokratik karışıklıkların önlenmesi amacıyla kadın ve erkeğin yanına ‘belirsiz’ seçeneği de yer alıyor.

İnterseks nedir?

İnterseks dendiğinde tek bir kategoriden bahsedilmiyor. İnterseks bireyler ne tam olarak kadın, ne de tam olarak erkek olarak adlandırılmayan fiziksel, hormonal ya da genetik özelliklere sahip olabiliyorlar. Bu özellikler tıbbın belirlediği kadın ve erkeğin bir karışımı olabileceği gibi, bunların ikisine de benzemeyen bir yönde ortaya çıkabiliyor.

İnterseks kavramı söz konusu olduğunda pek çok kişinin aklına hermafrodit ya da çiftcinsiyetlilik çağrışımlarıyla yarısı kadın, yarısı erkek bir beden geliyor. Çünkü hayatın her alanında “safî kadın” ve “safî erkek”ten ibaret ikili bir cinsiyet dünyasında yaşadığımıza dair yanlış bir bilgiye maruz kalıyoruz. İnterseks aktivistlerinin mücadelesi ise cinsiyetin hacmi belli kutucuklar gibi değil de çok çeşitli, tıpkı bir ışık tayfı gibi pek çok rengi içinde barındıran bir çokluk olduğu hatırlatmasını yapıyor.

İnterseksler ve interseks aktivizmi hakkında daha fazla bilgiye şuradan ulaşabilirsiniz.

 

kaynak: kaosgl.org

Share

HDP Yurtdışı Seçim Koordinasyonu: 1 oy çok önemlidir

HDP Yurtdışı Seçim Koordinasyonu yazılı bir açıklama yaparak, “25 Ekime kadar tüm seçmenlerimiz bütün olanaklarını seçimler için seferber etmeli, çevresini hareket geçirmelidir” dedi

HABER MERKEZİ (14.10.2015) – Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yurtdışı Seçim Koordinasyonu yazılı bir açıklama yaparak, yurtdışında yaşayan tüm halkı sandığa giderek oy kullanmaya çağırdı.

image

Yurtdışı Seçim Koordinasyonu tarafından yapılan açıklama şu şekilde;

“Barış talebi ile Ankara’da demokrat, ilerici ve yurtsever insanlarımıza dönük yapılan katliamın birinci derecen sorumlusu AKP iktidarı ve Saray’dır. Erdoğan ve AKP hükümeti her fırsatta muhalif, demokrat, devrimci, sosyalist ve yurtsever insanlara saldırıda bulunmuştur. Kendi iktidarını kabul etmeyen her kesimi bir tehlike olarak görmüş, bunu her türlü yöntemi kullanarak etkisiz hale getirmek istemiştir. Roboski, Soma, Amed, Suruç, Ankara ve diğer yerlerde yapılan tüm saldırı ve katliamlar ile halklarımız sindirilmek, etkisiz kılınmak istenmiştir. AKP iktidarı devletin tüm olanaklarını kullanarak HDP etrafında oluşan demokratik birliği ve ortak mücadele anlayışını dağıtmayı hedeflemiştir. Barış, demokrasi ve emek mücadelesi için bir araya gelen demokratik, ilerici güçleri tasfiye ve imha etmeyi amaçlamaktadır.

Halklarımız, AKP ve Erdoğan diktatörlüğüne karşı her zaman ve her fırsatta karşı koymasını bilmiş, demokratik/devrimci mücadeleyi yükseltmiştir. Mücadele eden, baskıya, zulme karşı boyun eğmeyen, dik durmasını bilen, faşizme ve diktatörlüğe karşı koyan bir mücadele geleneğimiz vardır. Bu gelenek bugün de devam etmektedir.

Ankara’da şehit düşen yoldaşlarımız direnen bu halk gerçeğinin en seçkin örnekleri olmaktadır. Barış ve demokrasi şehitlerimiz bize ayni zamanda bu faşist çetelere, AKP ve Saray diktatörlüğüne karşı daha fazla mücadele etmeyi, her zeminde ve her koşulda demokratik/devrimci çalışmayı büyütmeyi, başarı elde etmeyi, halklarımıza karşı demokratik görevlerimizi yerine getirmeyi emretmektedir.

Barış ve demokrasi isteyen şehit yoldaşlarımızın anısına bağlılığın yolu demokratik mücadeleyi her zeminde yükseltmekten geçmektedir. Ne zaman AKP iktidarı ve Erdoğan diktatörlüğü geriletildiyse o zaman başarı sağlanmış, demokratik bir gelişme elde edilmiş demektir. Özgürlük, barış ve adaletin sağlanması AKP iktidarının geriletilmesi, yenilgiye uğratılması, siyasal ve toplumsal etkisinin en aza indirilmesi ile mümkün olacaktır.

Bu temelde Avrupa’da bulunan bütün seçmenlerimizi, toplumun tüm kesimlerini, halklarımızı AKP’den hesap sormaya, sandığa giderek oyunu kullanmaya davet ediyoruz. Ankara katliamının en temel nedenlerinden biri halklarımızın demokratik iradesinin meclise yansımasını engellemektir. Buna karşı inadına sandığa gitmeli, oy kullanmalıyız. AKP ve Erdoğan’dan sandıkta intikam almalı, öfkemizi, enerjimizi oya dönüştürmeli, güçlü bir oy desteği sağlamalıyız. Her oy bir diktatörün baş aşağı gidişini hızlandıracaktır. HDP’ye verilen her oy faşizme ve diktatörlüğe bir darbe olacaktır. Seçmenlerimiz, taraftar ve halklarımız meydanı AKP’lilere bırakmamalı, büyük bir fedakârlıkla çalışmalı, gecesini gündüzüne katarak seçim için seferber olmalıdır. 25 Ekime kadar tüm seçmenlerimiz bütün olanaklarını seçimler için seferber etmeli, çevresini hareket geçirmelidir. HDP destekçisi seçmenler tam bir ruhsal birlik içinde olmalı, katliamcılara inat kenetlenmeli, gücünü demokrasi, barış, emek ve adalet için seferber etmelidir.

Hiç bir seçmenimiz, taraftarımız “oy kullansak da olur kullanmasak da olur” dememelidir. Bir oy çok önemlidir. AKP zaten sandık başına gitmemizi ve oy kullanmamızı istememektedir. Onlara vurulacak en büyük darbe sandığa yüksek bir katılımla gitmektir, oy kullanmaktır.

Anakara sehadetlerinin anısına bağlılık demokratik/devrimci hamlenin geliştirilmesi, seçimlerde başarılı bir sonucun elde edilmesi ile bağlantılıdır. Her seçmenimiz barış ve demokrasi şehitlerimizin anısına bağlığın bir gereği olarak mutlaka oyunu kullanmalı, geçen seçimlerde elde edilen düzeyin üstünde bir oy desteği sağlayarak AKP ve Erdoğanı sandıkta yenilgiye uğratmalıdır.

Herkesi bu çağrımız temelinde HDP için çalışmaya, HDP etrafında inadına kenetlenmeye, inadına barış, inadına demokrasi, inadına özgürlük, inadına adalet ve inadına HDP diyerek tavrını ortaya koymaya, oy kullanmaya, geleceğine sahip çıkmaya, faşizmden hesap sormaya davet ediyoruz.”

 

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

LGBTİ Barış Girişimi’nden stant çalışması

LGBTİ Barış Girişimi, İstiklal Caddesi’nde stant çalışması yaparak, Ankara’da yaşanan katliamı teşhir etti

image

İSTANBUL (14.10.2015) – Ankara katliamının ardından sokaklara inen LGBTİ Barış Girişimi, Mis sokak girişinde stant çalışması başlattı. Standın önüne mumlarla uluslararası barış işareti çizen LGBTİ’ler, çalışma boyunca bildiri dağıtıp katliamı teşhir eden konuşmalar yaptılar.

Barış mitingine yönelik gerçekleştirilen katliamın toplumda açtığı derin yaralardan bahsedilen konuşmalarda “7 Haziran sonuçlarının ardından somut hale gelen bir gerçeği, diktatöryal bir yönetim anlayışı karşısında barış ve demokrasi güçlerinin kenetlenmesini ciddi bir tehdit olarak görenler, bu tehdidi dağıtmak için akıl almaz planları yürürlüğe koyuyorlar. Ankara Katliamı, ne yazık ki bu kanlı planların sonuncusu ve en vahimi olmuştur” denildi.

Yüzden fazla insanın ölümüne, dört yüzden fazla insanın yaralanmasına yol açan bu barbar saldırının faillerini ortaya çıkarmak için açılacak göstermelik soruşturmalara ihtiyaçlarının olmadığını belirten LGBTİ aktivistleri, sorumluların yargılandığı günleri hep birlikte göreceğimize olan inancımızı asla yitirmiyoruz. İnsanlık düşmanlarını, savaş heveslilerini durdurabilecek olan şeyin barış için ortak mücadele ve dayanışma olduğuna inanıyoruz. IŞİD ve onun küresel, yerel ittifaklarının emek, demokrasi ve barış cephesini yenemeyeceğini belirttiler.

Çalışma daha sonra zılgıt ve alkışlarla sonlandırıldı.

Kaynak:halkingunlugu.net

image image

Share

DKH: Katliamların sorumlusu AKP iktidarıdır

Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Ankara’da ki katliamla ilgili yazılı bir açıklama yaparak, tüm üye ve taraftarlarını katliamın sorumlusu AKP iktidarına karşı sokağa inmeye çağırdı

IMG-20151014-WA0001

 

HABER MERKEZİ (13.10.2015) – Demokratik Kadın Hareketi, Ankara’da yaşanan katliama ilişkin bir açıklama yayınladı. Yapılan yazılan açıklamada DKH, saldırıların katlinin AKP iktidarı olduğunu vurguladı ve tüm üye ve taraftarlarını sokağa inmeye çağırdı.

DKH’nin yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verildi;

“Tarihinden aldığı katliamcı geleneği kusursuzca devam ettiren AKP iktidarı, bugün ezilen halklara, milliyetlere ve inançlara yönelik saldırılarını bir üst boyuta taşımıştır. KESK, DİSK, TMMOB VE TTB’nin düzenlemiş olduğu ve birçok devrimci, demokratik, yurtsever kurumun çağrısıyla düzenlenen Barış mitingine 2 ayrı bombalı saldırı düzenlenmiş ve 128 yoldaşımız katledilmiştir.

Ellerinde pankartlarla, dillerinde barış türküleriyle Ankara’da alanları dolduran on binlerce insan; kana susamışların, gözü dönmüşlerin hedefi olmuştur.

Bizler dün Amed ve Suruç katliamlarında olduğu gibi bugünde katliamın sorumlularını gayet iyi biliyoruz!

Katilimiz Hacı Birlik’in katilidir!

Katilimiz Berkin Elvan’ın, Uğur Kaymaz’ın, Ceylan Önkol’un ve nice küçük bedeniyle toprağa düşen çocuklarımızın katilidir!

Katilimiz Soma’da 301 madenciyi katledenlerdir!

Katilimiz Ekin Wan’ı katledip çıplak bedenlerimizi teşhir edenlerdir!

Bizler katilimizi tanıyoruz…

Bütün bu katliamların sorumlusu 7 Haziran’da halkların iradesiyle mağlup edilen AKP iktidarıdır.

Bugün yenilgiyi hazmedemeyen AKP iktidarı 1 Kasım seçimi öncesi 128 kişinin de katili olmuştur.

Demokratik Kadın Hareketi olarak tüm üye ve taraftarlarımızı sokaklara inmeye çağırıyoruz.

Ankara katliamını unutma!”

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Kızıma öğrettiğim ilk şey: “Faşizme ölüm halka hürriyet”

Ankara’da ki katliamda ölümsüzleşen EMEP üyesi Dilan Sarıkaya, memleketi Adana’da binlerce kişi tarafından karşılandı

image

HABER MERKEZİ (12.10.2015) – Ankara’da yaşanan katliamda ölümsüzleşen Emek Partisi üyesi Dilan Sarıkaya, memleketi Adana’da binlerce kişi tarafından karşılandı.

Adana Uğur Mumcu meydanında bulunan taziye çadırının etrafı polislerce bariyerlerle çevrilmesine ve alana giren insanların polislerce aranmasına karşın, cenaze töreni tertip komitesinin belirlediği görevliler de polisin ardından arama yaparak insanları tören alanına aldılar. Binlerce kişi sık sık “Katil devlet hesap verecek”, “Katil Erdoğan” sloganları attı.

Kızına öğrettiği ilk şeyin ‘Faşizme ölüm halka hürriyet’ sloganı olduğunu söyleyen İzzet Sarıkaya, sadece kızını değil aynı zamanda bir yoldaşını da kaybettiğini aktardı. ‘ Yoldaşlarıma selam götür Yoldaşım’ diyen İzzet Sarıkaya, metanetini koruyarak söyleyeceklerini bitirdi.

Arkadaşları, yoldaşları Dilan’nın posteri önüne karanfiller koyarak, mücadelesini mücadelelerinde yaşatacaklarının sözünü vererek, ‘Faşizme ölüm halka hürriyet’ sloganları atarak son yolculuğundan hemen öncesine, Dilan’nın evine uğurladılar.

kaynak:halkingünlüğü.net

 

Share

143 Kadın ve LGBTİ örgütünden ortak bildiri

143 Kadın ve LGBTİ örgütü ortak bir bildirinin altına imza atarak, herkesi katliama karşı sessiz kalmamaya ve iki günlük greve katılmaya çağırdı

image

HABER MERKEZİ (12.10.2015) – 143 Kadın ve LGBTİ örgütü Ankara’da yaşanan katliama sessiz kalmayacaklarını açıklayarak ortak bir bildiri yayınladı. Yayınlanan bildiri de ” KESK, DİSK, TTB, TMMOB tarafından yapılan iki günlük grev çağrısına biz kadınlar da katılıyoruz. ” ifadelerine yer verildi.

‘Kadın ve LGBTİ örgütleri olarak herkesi katliama sessiz kalmamaya çağırıyoruz!’ başlığını taşıyan açıklama şu şekilde; “Biz kadınlar 1 Eylül’de “DURUN! Öldürmeye değil, yaşatmaya çalışın! Biz kadınlar ölümün değil, yaşamın tarafındayız,” demiş, 113 kadın ve LGBTİ örgütü olarak barış deklarasyonumuzu herkesle paylaşmıştık. Bugün bu ölüm, bu silahlar hepimizi, ülkenin başkentinde, Ankara’nın orta yerinde barışın sesini yükseltmek için coşkuyla, şenlikle bir araya gelen emekçileri, gençleri, kadınları hedef aldı. Yaşatmak derken, bu kadar insanın böyle hunharca öldürülebildiği bir yaşam, bir ülke değildi bahsettiğimiz. Böyle bir ülkenin olabilirliğini, böyle bir yaşamı sürdürmeyi kabul etmiyoruz. Güvenliğimizden sorumlu olan hükümet ve bağlı olan tüm kurumların derin bir sorumsuzluk içinde olduğunu görüyoruz ve güvenliğimizin hak ve özgürlüklerimiz kısıtlanarak, ortadan kaldırılarak sağlanamayacağını biliyoruz. Bunun, yaşadığımız savaş sürecinin bir parçası olduğunun bilgisiyle, hayatlarımıza yeni bombaların düşmemesi için biz kadınlar barışta ısrarcıyız.

Artık bunca ölümün karşısında bulunduğumuz her yerde hayatı durdurmaktan başka çaremiz kalmadı. Bu nedenle KESK, DİSK, TTB, TMMOB tarafından yapılan iki günlük grev çağrısına biz kadınlar da katılıyoruz. Bulunduğumuz her yerde iş bırakıyoruz. Kepenklerimizi kapatıyoruz, okula, iş yerlerine gitmiyoruz, ev işi yapmıyoruz. Hayatın her alanında yaşamı kuran biz kadınlar biliyoruz ki, biz hayatı durdurursak hayat gerçekten durur.

Tüm kadınları bu greve katılmaya, hep birlikte hayatı durdurmaya, bu sırada kaybettiklerimizi anmaya, cenazelere katılmaya çağırıyoruz. Evlerimize, iş yerlerimize, arabalarımıza siyah bezler asıyoruz, yakalarımıza siyah kurdeleler takıyoruz.”

İmzacı örgütler

Adalar Vakfı Kadın Çalışma Grubu

Adalet Eşitlik ve Özgürlük İçin Kadın Grubu

Adana Kadın Da(ya)nışma ve Sığınma Evi Derneği (AKDAM)

Adıyaman Kadın Yaşam Derneği (AKAYDER)

Ahtamara LGBTI WAN

Ankara Feminist Kolektif

Ankara Ka-Der

Antakya Kaws Kuzah Lgbti Topluluğu

Antalya Kadın Danışma Merkezi ve Dayanışma Derneği

Ataşehir Kent Konseyi Kadın Meclisi

Avrupa Kadın Lobisi Türkiye Koordinasyonu (AKL TK)

Ayvalık Bağımsız Kadın İnisiyatifi

Bağımsız Kadın Derneği – Mersin

Barış İçin Kadın Girişimi

Barış İçin Akademisyen’lerden Kadınlar

Batman Selis

Bodrum Kadın Dayanışma Derneği

Buca Evka-1Kadın Kültür ve Dayanışma Evi Derneği (BEKEV)

CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu

Cinsel Şiddetle Mücadele Derneği

Cinsiyet Eşitliği İzleme Derneği (CEİD)

Çanakkale Girişimci Kadınlar Kooperatifi

Çanakkale Kadın Platformu

Çanakkale El Emeğini Değerlendirme ve Kadın Dayanışma Merkezi (ELDER)

Çukurova Kent Konseyi Kadın Meclisi

Deli Kadın Dergisi

Dersim Yenigün Kadın Dayanışma Derneği

Dış Politikada Kadınlar (Women in Foreign Policy)

Didim Kibele Kadın Derneği

Disk Kadın Komisyonu

Disk/Dev Sağlık İş Sendikası’ndan Kadınlar

DİSK/Genel-iş Sendikası Kadın Komisyonu

Edirne Kadın Merkezi Danışma Derneği (EKAME-DER)

Ekmek ve Gül Dergisi

Engelli Kadın Derneği (ENG-KAD)

Erktolia

Erzincan Katre Kadın Oluşumu

Esenyalı Kadın Dayanışma Derneği

Eşit Yaşam Derneği

Eşitlik İzleme Kadın Grubu (EŞİTİZ)

Ev Eksenli Çalışan Kadınlar Çalışma Grubu

Ev Hanımları Dayanışma ve Kalkındırma Derneği (EVKAD)

Femin & Art Uluslararası Kadın Sanatçılar Derneği Genel Merkez ve Şubeleri

FeminAmfi

Fethiye Özgür Kadın ve Yaşam Derneği

Filmmor

Girişimci Kadınların Desteklenmesi Derneği

Gülsuyu Gülensu Dayanışma Evi

Gündem Çocuk Derneği Kadın Grubu

Günebakan Kadın Derneği

Haklı Kadın Platformu

Halkevci Kadınlar

Hatay Mor Dayanışma Kadın Derneği

Hevi LGBTİ Derneği

İHD İstanbul Şubesi Kadın Komisyonu

İHD Kadın Sekreterliği

İlerici Kadınlar

İmece Ev işçileri Sendikası

İstanbul Feminist Kolektif

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği

İTÜ Cinsiyet Kimliği ve Cinsel Yönelim Çalışmaları Kulübü -Cins Arı

İzmir Amargi

İzmir Bağımsız Kadın İnisiyatifi

İzmir Çiğli Kadın Emeğini Değerlendirme Vakfı (İzmir Çekev)

İzmir KA-DER

İzmir Kadın Dayanışma Derneği

İzmir Konak Kadın Meclisi

İzmir Sosyalist Feminist Kolektif

Kadıköy Kent Konseyi Kadın Meclisi

Kadın Adayları Destekleme Derneği (Ka-Der)

Kadın Çalışmaları Derneği

Kadın Dayanışma Vakfı

Kadın Eğitim ve İstihdam Derneği (KEİD)

Kadın Emeği Çalışan Feminist Araştırmacılar (KEFA)

Kadın Emeği Derneği – Antakya

Kadın Emeği Kolektifi – (Altı Şubesi)

Kadın Emeği ve İstihdamı Girişimi (KEİG) Platformu

Kadın Haklarını Koruma Derneği

Kadın Koalisyonu

Kadın Özgürlük Meclisi (KÖM)

Kadın Partisi

Kadın Yazarlar Derneği

Kadına Özgürlük ve Eşitlik Derneği

Kadına Şiddete Karşı Müslümanlar İnisiyatifi

Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği

Kadının Sosyal Hayatını Araştırma ve İnceleme Derneği

Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV)

KAHDEM- Kadınlara Hukuki Destek Merkezi

KAMER Vakfı Diyarbakır Merkez

Kaos GL

Kapadokya Kadın Dayanışma Derneği

Karadeniz Kadın Dayanışma Derneği

Karya Kadın Derneği

Kayseri Kadın Dayanışma Derneği

KESK Kadın Meclisi

Kırmızı Biber Derneği

Kırmızı Şemsiye Cinsel Sağlık ve İnsan Hakları Derneği

Kibele Altınokta Kadın Dergisi

Kocaeli Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneği

Kocaeli LGBTİ İnisiyatifi

Konak Kent Konseyi Kadın Meclisi

Koza Kadın Derneği

Lambdaistanbul LGBTİ Dayanışma Derneği

LeGeBİT Cinsel Yönelim ve Cinsiyet Kimliği Araştırmaları Dayanışma Topluluğu

Lezbiyen Biseksüel Feministler (LB-Fem)

LGBTİ Aileleri ve Yakınları Derneği (LİSTAG)

LGBTİ Barış Girişimi

Mavigöl Kadın Derneği

Menteşe Kent Konseyi Kadın Meclisi

Mersin LGBTİ 7 Renk Derneği

Mor Çatı Kadın Sığınağı Vakfı

Mor Salkım Kadın Dayanışma Derneği (Mor Salkim Women’s Solidarity Association)

MorEl lgbti

Muğla Emek Benim Kadın Derneği

Muğla Kadın Dayanışma Grubu

Muğla Karya Kadın Derneği

Muş Kadın Çatısı

Nilüfer Kent Konseyi Kadın Meclisi

Pembe Hayat Lgbtt Dayanışma Derneği

Pendik Kadın Dayanışma Derneği

Sınır Tanımayan Kadınlar/Göçmen Kadınlarla Dayanışma Grubu

SPoD Lgbti

TMMOB İstanbul İKK Kadın Komisyonu

Toplumsal Dayanışma için Psikologlar Derneği (TODAP) Kadın Komisyonu

Trans Danışma Merkezi Derneği (T-DER)

Türk Kadınlar Birliği

Türk Tabipleri Birliği Kadın Hekimlik Kadın Sağlığı Kolu

Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği ve Şubeleri

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonunu

Uçan Süpürge Kadın İletişim ve Araştırma Derneği

Uludağ’lı Feminist Kadınlar

Urfa Yaşam Evi

Üniversiteli Kadın Kolektifi

Van Kadın Derneği (VAKAD)

Yakamoz Kadın Derneği

Yaşam Kadın Çevre Kültür ve İşletme Kooperatifi (Yaka Koop)

Yaşamevi Kadın Dayanışma Derneği

Yeni Demokrat Kadın

Yeryüzü Kadınları

Yeşil Sol Kadınlar

Yeşilpınar Kadınları Sosyal Yardımlaşma Dayanışma Derneği – Hatay

Yoğurtçu Kadın Forumu

ZeugMadi LGBT

78’liler Federasyonu’ndan Kadınlar

 

kaynak:halkingunlugu.net

Share

Ankara Katliamını Zürih’te binler protesto etti.!

Zürih (11-10-2015) İsviçre’nin Zürih kantonunda yaklaşık 5000 kişi, Ankara’da gerçekleştirilmek istenen “Emek, Barış ve Demokrasi” mitingine yapılan bombalı saldırıları protesto etti Onlarca kişinin katledildiği yüzlerce kişinin yaralandığı Ankara mitingine yapılan bombalı saldırılar Avrupa’nın birçok yerinde olduğu gibi İsviçre’de de protesto edildi.

image

Ankara Kan Gölü, Sorumlusu T.C Devleti.!

Ankara katliamının gerçekleştiği 10 Ekim Cumartesi günü saat 16:00’da acil eylem çağrısıyla binler sokağa döküldü. Helvetiaplatz’da başlayan yürüyüşte İsviçre Demokratik Güç Birliği adına “Ankara kan gölü, sorumlusu AKP” pankartı açıldı.Yürüyüş güzergahı içerisinde Zürih’in en işlek caddelerinden geçilerek Ankara katliamı sloganlarla, döviz ve pankartlarla teşhir edildi. Yaklaşık 1 saat süren yürüyüşün ardından kitle yeniden miting alanı Helvetiaplatz’a geri döndü.Ankara Katliamında yaşamını yitirenler için saygı duruşu yapıldı.Yapılan saygı duruşunun ardından DEM-KURD, İsviçre Kürt Kadın Hareketi ve İsviçre HDP Seçim Platformu adına konuşmalar yapıldı.İsviçre Demokratik Güç Birliği ve İsviçre HDP Seçim Platformu adına yapılan ortak konuşmada: “Bugün Ankara’da yaşananlar, bizim öfkemizi, bizim bu sisteme karşı kinimizi daha da örseleyecektir. Ankara’da katliamı gerçekleştirenler, 7 Haziran’daki yenilgiyi kabul edemeyenlerdir, faşist devletin temsilcileridir. Emperyalist güçlerin AKP temsiliyetinde olan TC Devleti’nin güçlendirilmesi temelinde yürütmüş olduğu siyaset, buradaki icraatlarının katliamla sonuçlanması anlamına geliyor.Emperyalistlere ve yerli uşaklarına cevabı ezilen halklarımız verecektir.Bugün ki katliamın ana hedefi, bizleri yürüttüğümüz mücadeleden alıkoymaktır.Ulusal, sosyalist, devrimci güçlerin bir araya gelen güçlü birliktelikleri 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi 1 Kasım’da da cevap olacaktır” denilerek seçim faaliyetlerinin kesintisiz bir şekilde devam ettirileceği vurgulandı.Yürüyüş ve miting boyunca kitle sık sık “Katil Devlet Hesap Verecek, Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak, Şehid Namırın” sloganları atarak Ankara katliamında yaşamını yitirenleri andı.!

Share

Yüreklerimizi Döktüğünüz Kanla Soğutamayacaksınız!

 

“Suskumuzu öldürdüler

Ağızla caddeye sürüklediğimiz gövdemizi

Soğuk silahımız olan elimizi

Sesimizi öldürdüler

Hayır!

Biz hiçbir şey saklamamıştık

Ne ceplerimizde, ne yumruklarımızda

Sadece bu hıncın karanlığını aydınlatan

Bir ışık istiyordu

Mendilin köşesini teyelleyecek bir el,

Adımızı anımsayacak bir kelam istiyorduk

Daha ne kadar sabırlı olabiliriz

Savaşın tandırını sıcak tutan

Bir el bir gün

Barışın ağzına bir lokma ekmek koysun

Sabrımızı öldürdüler

Suskumuzun güzelliğini

Hayır! Biz güzeliz

Zamanın ölü bedeninde

Yaralardan kızıl bir gülümsemeyiz

Yarın açacak bir çiçeğiz.”

image

Ankara’da gerçekleştirilen hain saldırı bize bir kez daha göstermiştir ki; kanla beslenen zulüm iktidarları sona yaklaştıkça daha da pervasızlaşıyor. Dönüm noktası niteliğindeki bu faşist saldırı AKP iktidarının kaybetmemek uğruna her türlü yöntemi denemekten çekinmediğini göstermekte. Kendi saltanatını halkların kanı üzerine kuran bu zihniyet, 7 Haziran seçimlerinin ardından tüm devrimci-demokrat kamuoyuna yönelik bir saldırı furyası başlatmış, onlarca insanı tutuklamıştır. Temmuz ayında Kobane’ye dayanışma için giden gençleri de yine böyle bir kalleş saldırıyla Suruç’ta katletmiştir.

HDP çatısı altında birleşen tüm Sosyalist kurumların ve Kürt Ulusunun barajı aşarak RTE ve şürekasının önüne baraj olması, egemen iktidarın tüm planlarını bozmuş ve boşa çıkarmıştır. “400 vekil verseydiniz bunlar olmazdı” diyecek kadar pervasızlaşan bir iktidar ve yine milletvekili adayı yaptıkları bir mafya liderinin meydanlarda yönelttiği tehditleri görmeyen AKP, bugünkü katliamın yaşanmasına bizzat öncülük etmiştir. Bu katliamın sorumlusu AKP iktidarıdır.

Şiddette sınır tanımayan egemenlerin unuttuğu ise bu kanlı saldırılar halkların ve emekçilerin öfkesini bilerken, kendi sonlarını hazırlamaktadır. Şunu iyi bilsinler ki; yüreklerimizi döktüğünüz kanla soğutamayacaksınız. Yitirdiklerimiz için ağıt yakmayacağız, Onları tüm bu saldırılara karşın bıraktıkları bayraklarını yükselterek, kavgayı kuşanarak anacağız.

Halklarımıza yönelik bu saldırılar karşısında gün görevlerimizi kuşanma günüdür, faşizmin zulmüne karşı birleşme ve direnme günüdür. An’ın bize dayattığı görevleri sahiplenme günüdür.

Kahrolsun Faşizm!

Yaşasın Halkların Kardeşliği!

Faşizmi Döktüğü Kanda Boğacağız!

Katil Devlet Hesap Verecek!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
EKİM 2015

Share

HDP Kriz Masası:Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin sayısının 128 !

hdp1

HDP kriz masası, Ankara katliamında yaşamını yitirenlerin sayısının 128 olduğunu açıkladı.

#AnkaradaKatliamVar

Ankara’da sabah saatlerinde gerçekleşen katliamda yaşamını yitirenlerin sayısı her geçen her geçen saat artıyor. HDP Kriz Masası, yaşamını yitirenlerin sayısının 128 olarak, yaralıların sayısını da 516 olarak açıkladı.

Kaynak: ANF

Share

Faşist Katliam Avrupa’da Gerçekleştirilen Eylemliliklerle Lanetlendi.

Stuttgart (10-10-2015) Ankarada emek, barış mitingine düzenlenen bombalı saldırıyı lanetlemek ve kınamak için yapılan çağrı kısa sürede cevap buldu ve saat 16 da Stuttgart ta miting ve yürüyüş yapıldı. Yürüyüşe yaklaşık 7-8 bin civarında katılım oldu. Miting saygı duruşu ile başladı, yapılan konuşmalarla katliam lanetlendi. Kitle sık sık kahrolsun faşizm, katil Erdoğan, katil devlet halka hesap verecek sloganları atarak katliamı lanetledi. Ardında uzun bir yürüyüş yapıldı. Toplanma alanında buluşan kitle, yapılan konuşma ve atılan sloganlarla eylem sonuçlandı.

stuttgart

 

 

 

 

 

 

 

Bugün Ankara’da gerçekleştirilmesi planlanan “emek, demokrasi ve barış mitingi“ öncesi faşist TC devletinin gerçekleştirdiği katliam birçok yerde olduğu gibi Köln de protesto edildildi 

Köln (10-10-2015) NAV-DEM, ADHK, ATİK, AGİF, Kaldıraç, Yasanak Dünya, DIDF, BİR-KAR, AABF, Halk Cephesi vb. Türkiye-Kuzey Kürdistanli ve Almanya kökenli devrimci, demokrat bir çok kurum ve kişilerden oluşan binlerce kişi bugün saat 14:00’te Köln Ebertplatz’da bir araya gelerek bir yürüyüş ve miting gerçekleştirdi. Öfkenin hakim olduğu eylemde, sıklıkla „katil devlet hesap verecek“, „faşizmi döktüğü kanda boğacağız“, „kahrolsun faşizm“ gibi sloganlar yankılandı.

Yürüyüş sonrası yapılan mitingde, HDK Eşsözcüsü Sebahat Tuncel ve ADHK gibi katılımcı kurumlar adına yapılan konuşmalarda ve atılan sloganlarda bu katliamı gerçekleştirenlerin kimler olduğu ve amaçlarının ne olduğunun halklar açısıdan iyi bilindiği, katliamcı devlet geleneğinin bugünkü temsicisi faşist AKP iktidarının, halklara uyguladığı her türlü kanlı politikasına karşı yılmayarak bir araya gelen halkların yükselen ortak mücadelesinden kapıldığı korkunun bir başka kanlı oyun olduğu ifade edilerek, kanla beslenenlerin geçmişten bugüne gerçekleştirdikleri katiamlar ve her türlü yıldırma politikaları halkların ortaklaşan mücadelesini nasıl geriletemediyse, bu katliamla da amaçlarına ulaşamayacakları haykırılarak,Türkiye-Kuzey Kürdistan halklarına karşı uygulanan katliamların hesabının, daha da yükseltilecek güçlü bir mücadeleyle sorulacağı ifade edildi.

koln

  ANKARA’DA GERÇEKLEŞTİRİLEN FAŞİST KATLİAM PARİS’DE, LANETLENDİ.

Paris (10.10.2015) Saray ve AKP’nin kendi gladiosu eliyle Ankara’da gerçekleştirdiği faşist katliam Paris’in République Meydanı’nda yapılan mitingle pretosto edildi.Paris’te faaliyetlerini sürdüren Türkiye Kuzey Kurdistan’lı tüm parti,örgüt,dernek vb.nin birlikte örgütlediği pretosto mitingine,fransız solundan bazı kurum ve parti temsilcileride destek verdi.Hiç bir kurumun özel flamasının açılmadığı,sadece saldırının merkezindeki HDP’nin flamaları ve katliamı teşhir eden dövizlerin açıldığı mitingde,platform adına,fransız kurumları adına açıklamalar yapıldı.

Kürt Siyasetçi Osman Baydemir’in de katılarak,katliamın adresini gösterdiği mitingde,sık sık  “KATİL ERDOĞAN”, “YAŞASIN HALKLARIN KARDEŞLİĞİ “,”İNADINA BARIŞ INADINA HDP” şeklinde sloganlar atıldı.

Miting konuşmaların ardından,République Meydanı’ndan Türkiye Kuzey Kurdistan’lıların yoğun olarak yaşadığı 10.paris’e doğru yürüyüşe geçildi. Katliam pazar günü République Meydanı’ndan Chatles Meydanı’na yapılacak bir yürüyüşle bir kez daha pretosto edilecek.

paris

Londra’da Öfkeli Kitle Bir Ağızdan Katliamı Lanetledi!

Londra (10.10.2015) Ankara katliamı Londra’da yapılan protesto ile lanetlendi! Woodgreen Civic Centre önünde başlayan protesto boyunca  öfke içinde  ve sloganlar eşliğinde yürüyüşüne devam eden kalabalık Türk Ordusu Kürdistan’da çık, Faşizme Karşı omuz omuza, Terörist Türk devleti vb sloganlarla yürüdü. Demokratik Güç Birliği-Britanya tarafından düzenlenen yürüyüş, Kürdistan İşçi Derneğine kadar sürdü. Yürüyüşte Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ve Londra Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi yerini aldı. Değişik demokratik derneklerin yanısıra devrimci partiler ve guruplar ayrıca yürüyüşte yerlerini aldılar.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Roj Kadın Meclisi ve Sosyalist Kadınlar Birliği yürüyüş ardından bir çağrı yaparak kadın hareketleri olarak akşam saat 18.00’de Trafalgar Meydanında bir gösteri yapacağını duyurdu. Kadın hareketlerinin yaptığı gösteride, gerek sloganlarla gerekse de yapılan ingilizce ajitasyonla Ankara’da gerçekleştiren faşist saldırı anlatıldı ve bildiriler dağıtıldı.

Demokratik Güç Birliği ayrıca 11.10.2015 Pazar günü saat 15.00’de Trafalgar Meydanında bir gösteri yapacak.

kadınlar.jpg1 londra1 londra2

Share

ACİL EYLEM ÇAĞRISI!!!!

images (1)

#AnkaradaKatliamVar

Bu sabah onlarca kişinin katledildiği, yüzlerce kişinin ise yaralandığı,  Ankara’da yapılması planlanan “Emek, Demokrasi ve Barış Mitingi”ne dönük faşist güçlerin düzenlenmiş oldukları katliama karşı gerçekleştirilecek eylemlere,  bölgelerde bulunan tüm üye, taraftar ve dostlarımızı katılmaya çağırıyoruz.

– KÖLN,

Saat : 14:00

Yer; Ebertplatz,

-STUTTGART,

Saat: 17:00

Yer; Schlossplatz, (Kobanê Meydanı)

-ZÜRİH,

Saat:16:00

Yer; Helvetiaplatz,

-FRANKFURT

Saat;  14.00

Başlama Yeri; Bockenheim Warte

Miting Alanı; Römer Platz

-PARIS,

Yer; Republic Meydanı

Saat: 13.00

-LONDRA,

Saat; 14.00

Yer; Woodgreen Civic Centre Önü

-HAMBURG,

Saat; 16.00

-BERLİN,

Saat; 16.00

HEİLBRON,

Saat; 14.00

Yer; Hauptbahnhof Önü

-MÜNCHEN,

Saat; 17.00

Yer; Schütenstrasse

-HANNOVER,

Saat; 14.00

Yer; Hauptbahnhof Önü

-BREMEN,

Saat; 15.00

Yer; Parlemento Önü

-BASEL,

Saat:16:30

Yer;Claraplatz,

– İNNSBRUCK,

Saat: 16:30

Yer;Mariatheresienstrasse

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

 

Share

GÜNÜN GÖREVLERİNİ KUŞANALIM!

20151010_112257

 

Bugün  Ankara’da Barış gönüllülerinin düzenlediği “Barış Mitinginde”yürüyüşe yapılan saldırılarda onlarca insanımız hayatını kaybetti, yüzlercesi yaralandı. Kürdistanın bir çok şehrinde sürdürülen bu savaş çığırtkanlığı bugün Ankara’da yine demokrasi ve özgürlük sevdalıları hedef alınarak yapıldı. Faşizmin kandan beslendiğini sadece bir hatırlatma bavından söyleyelim ve yine söyleyelim, tarih şunu da yazdı ki; özgürlükten, bağımsızlıktan yana olanların destansı direnişleriyle faşizm dağıtılmıştır. İşte bugünün temel görevi, bu devlet faşizminin dağıtılması mücadelesidir. Bulunduğumuz yerin, bastığımız toprağın gerçekliklerine uygun konumlanmak durumundayız. Acılıyız çünkü insanı seviyoruz, acılıyız çünkü özgür yarınların kurulmasında halayımıza duran  yoldaşlarımızı bedenen yitirdik. Duygumuz  daha iyi bir konumlanış için bilincimizi örselemelidir.

Katliamların hesabı devlet faşizminin dağıtılmasıyla mümkündür. Biz ADHK  olarak bu mücadelenin bir parçasıyız ve konumlanış bu minvelde olmalıdır.

Tüm üye ve taraftarlarımız katliamını lanetlemek için irili ufaklı hiç bir fedakarlıktan kaçınmamalıdırlar.Bulunduğumuz alanlarda Demokratik Güç  Birlikleri bileşeni olarak bu birliktenliğin önemini daha da önemseyerek öne çıkaralım ve yapacağımız tüm eylemliliklerde yerimizi alalım.

Kahrolsun faşizim!

Faşizmi döktüğü kanda boğacağız!

Birlik-mücadele-zafer!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

AVRUPA DEMOKRATİK HAKLAR KONFEDERASYONU

Share

ADKH Eğitim Kampı Başarıyla Sonuçlandı.!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin 2-3-4 Ekim’de Almanya’da gerçekleştirmiş olduğu eğitim kampı başarıyla sonuçlandı

1

ADKH (08-10-2015) Avrupa’nın çeşitli bölgelerinden ADKH üye ve taraftarlarının katıldığı, Eğitim Kampında “Heteroseksizm” ve “Toplumsal Mücadelede Kadının Rolü ve Konumu” konu başlıklarıyla tartışmalar yürütüldü.

Heteroseksizm Nedir?

İstanbul LGBTİ Derneği ve DKH faaliyetçisi Kıvılcım Arat’ın sunumuyla Heteroseksizm üzerine genel bilgiler verildi.Yapılan sunumda:

“Heteroseksizm, heteroseksüel ilişkilerin ortaya çıkarmış olduğu tarihsel, toplumsal hegomonik bir iktidar biçimidir. Bu ilişki biçimi tüm özel ve kamusal alanın biçimlenmesinde rol oynar. Herşey bu iktidar biçimine göre konumlandırılır. Eğitim, sağlık, aile, hukuk gibi özel ve kamusal alanlar bir ikitidar ilişkisi olan heteroseksüel ilişkiler ile tanımlanmıştır. Bu ilişkilerin oluşturduğu yaşama biçimine heteroseksizm diyoruz.” tanımıyla başlangıç yapıldı.Heteroseksizmin kökenleri nelerdir, kimleri ezip baskı altına alıyor, günlük hayatta heteroseksizm nasıl yansıyor gibi ara başlıklarla birlikte görsel sunum yapılarak tartışma zenginleştirildi.”Heteroseksizm günümüze kadar nasıl geldi?” ara başlığında “Heteroseksizm günümüze kadar özel mülkiyet, aile, din, devlet ilişkileri ile geldi. Aile heteroseksizmin temel taşıyıcı birimi oldu. Tabii ki onunla birilikte üretim ilişkileri de en etkili birimdi. Din ve devlet de bu ilişkinin günümüze kadar sürdürülmesinde etkili kamusal taşıyıcılar olmuşlardır. İdealist ve realist akımlar heteroseksizmin doğal bir gelişim biçimi olarak kabul etmiştir. Bugün de bu yönde düşüncelere sahip birçok insanın olduğunu biliyoruz.” cevap verildi.Nefret suçu kavramının da yasalara alınması talepleri olduğunu dile getiren İstanbul LGBTİ Derneği ve DKH faaliyetçisi Kıvılcım Arat’ın yaptığı sunumun ardından gelen sorulara cevap vermesiyle ADKH’nin eğitim kampının ilk konusu sonlandırıldı.

Toplumsal Mücadelede Kadının Rolü ve Konumu Nedir?

ADKH dönem komisyonundan iki kişinin yaptığı sunumda, toplumsal mücadelede kadının rolü ve konumuyla ilgili tarihten günümüze örnekler verilerek başlangıç yapıldı.Yapılan sunumda: “Kadın hakları hareketinin ilk adımları Aydınlanma Çağı’nda sivil özgürleşme hareketlerinin başlangıcıyla eş zamanlı atılmıştır. Ana fikir “Fransız Devrimi” sırasında da ilan edildiği gibi bütün insanların eşitliği olmuştur.Cinsel yönelimler, aydınlanma dönemi, 19. ve 20. yüzyılda gelişen kadın mücadelesiyle birlikte, sivil kadın hakları başladı.1960’larda dünya genelinde gelişen devrimci hareketlenmelerle birlikte kadınlar da aktif mücadele sahnesinde yerini aldı.” cümleleriyle konuya giriş yapıldı.”Yasalarda dahi kadının tüm kazanımlarının her zaman elinden alınmakla karşı karşıya olduğunun altı çizildi.Kadın hareketleri neden alternatif olmada eksik kalıyor, kadınlar neden destek güç konumundan sıyrılıp mücadele içerisinde bir fiil özne olamıyor konularıyla tartışmalar derinleştirildi.Kadın sorununun yıllarca ertelenmesinin önüne geçilemediği gibi özgün örgütlenmeler de feminizm olarak dışlanmıştır.” denilerek kadın hareketlerinin daha ısrarcı biçimde tüm kadın kurumlarıyla platform oluşturmasının ve dayanışmayı geliştirmesinin önemi üzerinde duruldu.Tartışmalarla birlikte ikinci konu da sonlandırıldı.

ADKH’nin bu seneyle beraber 4. kollektif çalışması olarak gerçekleştirdiği eğitim kampına ilginin ve katılımın yoğun olduğu gözlemlendi. Tartışmalardan sonra yapılan kültürel etkinlikle program zenginleştirildi.ADKH, kurultayda aldığı merkezi kararıyla her yıl Ekim ayının ilk haftasında eğitim kampını devam ettireceğini bir kez daha yineledi.

2 (1) 3 (1)

Share

DHF’li adaylar: Hedefimiz kitlelere sosyalizmi anlatmaktır

 

DHF 7 Haziran’da olduğu gibi, 1 Kasım seçimlerinde de HDP ile ittifak kararı aldı. HDP’nin aday listelerinde bu kez DHF’li 4 aday yer aldı. Türkiye -Kuzey Kürdistan’da sosyalizm için mücadele yürüttüklerini ve proletarya ve emekçilerin ancak sosyalizmle kurtulabileceğini ifade eden sosyalist adaylar, seçimler ve parlamentoya taktik bir aracın ötesinde bir anlam yüklemediklerini belirttiler.  Genel siyasal gelişmeler ve 1 Kasım seçimlerine dair DHF’li sosyalist adaylarla bir röportaj gerçekleştirdik

 

DHF ve HDP 7 Haziran’ın ardından yeniden ittifak yaptı. Sizde bu ittifak süreciyle birlikte İstanbul 1. bölgeden aday oldunuz. Adaylık süreciniz nasıl gelişti, neden aday oldunuz?

dilsat canbaz

Dilşad Canbaz: 7 Haziran seçimlerine katılmamız, asıl hedefimize yönelik ele aldığımız bir siyasal kampanyaydı. Biz Türkiye/Kuzey Kürdistan’da ve dünyada sosyalizm için mücadele yürüten, proletarya ve emekçilerin ancak sosyalizmle kurtulabileceğine inanan bir hareketiz. Demokratik Haklar Federasyonu olarak bu hedefimiz doğrultusunda kitleleri örgütleme çalışmalarında ilkelerimize uygun bütün araçları kullanıyoruz. Yerel yönetimler ve parlamento alanındaki çalışmalarda bu çerçevede ele alınmış durumda. 7 Haziran seçimlerine bu hedefimiz ve programımız doğrultusunda kitleleri örgütlemek, aynı zamanda iktidarda bulunan AKP ve bütün gerici egemenlerin, sermaye sınıfının tümünü coğrafyamızdaki bütün demokrasi güçleriyle ortaklıklar kurarak geriletmek, onların güçlerini parçalamak, onların halklarımıza yönelik yapmış oldukları planları bir şekilde boşa çıkarmak için sol/sosyalist bir aday olarak HDP-DHF ittifakından aday oldum.
AKP 7 Haziran’ın ardından savaş konseptini hayata geçirdi. Bu savaş konseptiyle birlikte yeni bir seçim kararı alındı. Topyekun savaş konseptinin Kürdistan’daki yansıması ise özyönetimlerin ilanı oldu. Siz özyönetim ilanları hakkında ne düşünüyorsunuz, özyönetimleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Başta Kuzey Kürdistan olmak üzere tüm ülkede sıcak bir savaş yaşanıyor. Bugün AKP iktidarı tarafından topyekun savaş konsepti devam ediyor. Kürt halkına yönelik bu savaş özelde sivil halk üzerinde yoğunlaşıyor. Sivil halk üzerinde gelişen bu haksız ve gerici savaşa karşı halkın inisiyatifiyle fiilen uygulamaya konan özyönetimleri destekliyor ve kendimizi bu öz yönetimlerin bir parçası olarak görüyoruz. Bugün Cizre, Nusaybin, Yüksekova, Varto, Şırnak başta olmak üzere 16 bölgede öz yönetimler ilan edildi. Öz yönetimin ilan edildiği bölgelerde egemen sınıflar katliamlara girişerek, çocuk, yaşlı, kadın ayırmaksızın bir çok kişiyi katletti. Ve bugünde katliamlar devam etmektedir. Egemenlerin başta Kürt olmak üzere sol, sosyalist kesimlere dönük tutuklama ve katliam politikalarının 1 Kasım seçimlerinin ardından daha şiddetli bir şekilde devam edeceğini düşünüyorum.

1 Kasım süreciyle birlikte HDP’nin ve devletin alacağı pozisyonu, seçim sonrası siyasi tabloyu nasıl değerlendiriyorsunuz?

Dilşad Canbaz: 7 Haziran sürecinde HDP açısından bir baraj sorunu vardı. Ancak 7 Haziran seçimleri sonrasında baraj sorunu aşıldı. Bunu hazmedemeyen AKP iktidarı ve gerici egemenler bugün 1 Kasım seçimlerini tekrardan önümüze koyarak, halklara bu seçimi dayattılar. Bunu onlarda bir yenilgi olarak görüyorlar ama bu tesadüfî bir şey değil, bizimde beklediğimiz bir şeydi. 7 Haziran öncesinde biliyorsunuz başta Kürdistan olmak üzere tüm ülkede HDP’nin sandık başındaki müşahitleri polis baskınlarıyla gözaltına alındı ve tutuklandılar. Bunun içerisinde Demokratik Haklar Federasyonu’nun İstanbul yerelinde faaliyetçilerine dönükte polis baskınları gerçekleştirildi. Devlet terörü 7 Haziran öncesinde olduğu gibi bugünde devam etti.
Bugün evet, HDP yine ilerici güçlerle birlikte 1 Kasım’da barajı aşacak ve parlamentoya daha güçlü gireceğini düşünüyoruz. Ancak faşizm 1 Kasım’da da, 1 Kasım’ın ardından da devam edecektir. Sivil halka yönelik bu haksız savaş, katliamlar, gözaltılar ve tutuklamalar durmayacaktır. Sol, sosyalist, devrimci, demokratik güçlerde elbette bundan nasibini alacaklar. Biz faşizmin sadece seçimlere endeksli olmadığını düşünüyoruz. Bizim açımızdan seçimler, parlamento yalnızca bir araç olabilir. Bu aracın bir parçası olarak da parlamentonun bugün mücadelenin sadece yüzde beşi olduğunu tarif ediyoruz. Ama katliamıyla, topyekun saldırısıyla faşizm hep devam edecek, seçimlerin ardından çok şeyin değişeceğini düşünmüyoruz.

Aynı zamanda kadın kimliğinizle aday oldunuz. Bu noktasıyla seçimlere dair kadın mücadelesi açısından seçimleri nasıl ele alacaksınız?

Dilşad Canbaz: Genel olarak şöyle söyleyeyim, DKH’nin bir üyesiyim ve aktif çalışanıyım. Dünde, bugünde bulunduğumuz alanda kadın mücadelesi yürüteceğiz. Evet kadınlar olarak egemen sistemin ikinci sınıf insan olarak gördüğü bireyleriz biz. LGBTİ’ler üzerinde, bizim üzerimizde ki baskı çok daha fazla. Her gün kadın katliamlarıyla karşılaşıyoruz. Bugün aynı sistemin, faşist yönelimin saldırılarını biz seçim sürecinde de göreceğiz. Bundan sonra yapacağımız çalışma elbette esasta kadın çalışması olacak. Demokratik Kadın Hareketi olarak da kendi etkinliklerimiz, kendi mücadelemiz devam edecek aynı zamanda HDP ile ortak çalışmayı da esas alacağız. Ama bunun içinde kendi özgün, özerk çalışmamızı da durmaksızın yürüteceğiz. Bütün kadınlarla birlikte 1 Kasım seçimlerinde ve sonrasında daha örgütlü bir mücadele hattı örerek devam edeceğiz.

1 Kasım Genel Seçimlerinde neden aday oldunuz?

servet erckti

Servet Erçıktı: Yaşadığımız ülkede süre gelen ve halklarımıza dayatılan bir sömürü durumu söz konusudur. Başta işçiler, emekçiler, kadınlar, gençler olmak üzere egemen sınıflar tarafından azgın bir sömürü ve hak gasplarına maruz kalmaktayız. Yaşanan bu haksızlıklar karşısında sol, sosyalist biri olarak, egemenlerin halklarımıza dayattığı bu sömürü düzenine karşı durmak ve halklarımızla birlikte örgütlü mücadeleyi büyütmek, demokratik taleplerin dile getirilmesi adına aday oldum.

DHF – HDP ittifakını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Servet Erçıktı: Bugün hakim sınıflar başta Kürt Ulusal Hareketi olmak üzere devrimcilere, sosyalistlere, ilerici güçlere dönük top yekûn bir saldırı konsepti başlatmıştır. Bu saldırılar karşısında devrimci, yurtsever ve ilerici güçler 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi bugün de tüm farklılıklarına rağmen bir araya gelerek AKP iktidarının geriletilmesi için ortak hareket etmektedir.  Bu doğrultuda DHF ve HDP’nin yapmış olduğu ittifak, hâkim sınıfların teşhiri ve geriletilmesi, iktidarlarının sarsılması açısından önemli bir yerde durmaktadır. Aynı zamanda uzun yıllardır demokratik haklar mücadelesinin önemli bir parçası olan DHF, 1 Kasım seçimlerinde bir yandan ittifak güçleriyle ortak hareket ederken bir yandan da kendi siyasal-politik yaklaşımlarını da geniş kitlere götürerek geniş kesimlere ulaşacaktır.

1 Kasım seçimleriyle birlikte nasıl bir siyasi atmosfer oluşur?

Servet Erçıktı: 1 Kasım seçimlerinin ardından HDP’nin daha güçlü çıkacağı kanısındayım. Herhangi bir gerileme olacağını düşünmüyorum. Ülkemizde artık insanlar uyanmaya başladı. Gerici egemen sınıfların emekçilere karşı çevirdiği oyunların, entrikalarını artık halkımız bilince çıkarmaya başladı.

7 Haziran seçimlerinin ardından AKP bir savaş politikası ortaya koydu. Bunun karşısında ise ulusal hareket Özyönetim hamlesini hayata geçirdi. Özyönetimler hakkında düşünceleriniz neler?

Servet Erçıktı:  Demokratik özyönetimi tamamen haklı buluyorum. Bir halkın kendi kendini yönetmesi, doğru olun budur. Bizim mücadelemizde bu doğrultudadır. Düşünün, atanmış bir vali bir şehrin yönetimi için bir karar aldığında, o karar halka sorulmadan hayata geçiriliyor. Bugün ulusal hareketin ortaya koyduğu öz yönetim biçimi ise halkın kendisinin dahil olduğu meclisler aracılığıyla bir yönetme biçimidir.  Bu doğrultuda halkın kendi yaşadığı alanın sorunlarına doğrudan söz söylemesi ve bu sorunlara doğrudan bire bir söz söyleyerek müdahil olması en doğru olandır. Bu doğrultuda ilan edilen öz yönetimler haklı ve meşru bir zemindedir. Sahiplenilmeliyiz ve meşru bir zeminde savunmalıyız

Kadınlar cephesinden seçim sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz?

derya oz-1

Derya Öz: Yaşadığımız ülke ve dünya genelinde yani yaşamın her alanında egemenler bizleri sömürüyor, eziyor, kimliklerimizi yok sayıyor. Bir kadın olarak hem cinsel kimliğimizden ötürü hem işçi sınıfı olarak hayatın bütün alanlarında baskıya, şiddete, gericiliğe iki kez maruz kalıyoruz. Dolayısıyla kadının özgürlüğü, kadının yaşam içerisinde egemenlerin dayattığı o kalıpların dışına çıkması, bence ancak mücadele içerisinde aşılabilir. Dolayısıyla da seçim sürecine dair, bir kadın olarak parlamentoda, kadının yaşadığı sorunlara dair, ötekileştirilmiş, bastırılmış, susturulmuş, toplum içerisinde yer edinmeyen, yok sayılan kadınların aslında yaşamın her alanında var olduğunu ve ancak kadınlarında mücadele içerisinde aktif katılmasıyla dünyanın değişebileceğine inanıyorum ve bu noktada kadınların da parlamentoda olması gerektiğine, bu alanda kadınların kendini özgürleştirmesi noktasında, halkların özgürleştirilmesi noktasında kullanılması gerektiğine inanıyorum. Yani bu sistemin mevcut iktidarının kadına bakış açısı ortadadır. Kadının evden dışarı çıkmaması, 3 çocuk doğurması veya kadının kapanması… Bu noktada kadının hayatına bir şekil veriyorlar ve kadını kendi yarattıkları bir kadın figürünün içerisine hapsetmeye çalışıyorlar. Dolayısıyla parlamentoda da olup, toplumda kadına bu bakış açısıyla kadını hapsetmeye çalışan zihniyeti teşhir edip, bunları toplumun her alanında, tıpkı diğer mücadele alanlarında olduğu gibi halka deşifre edip, kadının zincirlerini kırması ve özgürleşmesi noktasında bu alanında değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Bu yüzden seçimlerde yer alma kararı aldık.

Peki, DHF – HDP ittifakını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Derya Öz: Bu ülkede HDP’nin ortaya çıkması ya da Kürt ulusunun özelde yaşadığı sorunlar -yok sayılması, ötekileştirilmesi-,  işçi sınıfının emek kesiminin sömürülmesi, kadının yok sayılması, çevrenin katledilmesi bunların hepsi aslında yaşadığımız dünya düzeni ve ülkemiz genelinde iktidarların kendi çıkarları doğrultusunda sömürdüğü ve kullandığı alanlardır. Ve bu noktada Kürt ulusunun vermiş olduğu haklı bir mücadele var. Kısmen geri yanları olsa da ileri yanları, demokratik temel haklar noktasında seçim süreci var ve bu seçim sürecine girerken de aslında sosyalist çevrelerin, çevrecilerin, aydınların, LGBTİ’lerin vb. HDP içerisinde var olması ve bizimde sosyalist bir gelenekten geliyoruz olmamız bu ittifakın güçlendirilmesi noktasındaydı. Öyle de düşünüyoruz ve 7 Haziran seçimlerinde de gördüğümüz gibi, bu ittifak süreci aslında halklarında benimsediği bir ittifak süreci olmuştur ki, 7 Haziran seçim sonuçları ortadadır.

7 Haziran seçimlerinin ardından topyekun bir savaş süreci yaşanıyor. Bu savaş süreciyle birlikte ilan edilen özyönetimler mevcut. Bu özyönetim ilanlarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Derya Öz: Özyönetimlerin ilanlarına dönük baktığımız zaman Kürt Ulusal Hareketi’nin esasta, çözüm sürecinin rafa kaldırılmasına dönük adımları içerisinde olduğunu görüyoruz. Kürt hareketi özyönetim ilanlarını AKP iktidarını, çözüm sürecini tekrar döndürmek ve masaya oturtmak için taktik bir araç olarak ilan etmiş olsalar da halkların bu talebi noktasında baktığımızda devrimci ve ilerici bir yönü de var. Dolayısıyla da desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum ben. Ki bunun birçok yönü var aslında, dünya genelinde baktığımızda birçok ülkede öz yönetim mantığıyla ülkeler yönetiliyor. Halkların seçmiş olduğu kişilerin seçildikleri bölgeleri yönetmesi gerekirken, günümüz iktidarı tepeden vali ve kaymakamları atayarak halkın iradesini yok sayıyor. Bundan ötürü halkların seçmiş olduğu kişilerin halkla birlikte, halk meclisleriyle özyönetimi ilan etmesini devrimci ve ilerici buluyorum. Bu noktasıyla özyönetim ilanlarını desteklenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Seçim bölgeniz İzmir’de nasıl bir çalışma yürüteceksiniz?

Derya Öz: Emek, kadın, çevre bu sorunlar aslında birbirinden ayrı düşünülemeyecek sorunlardır. Bu sorunları bir bütün olarak ele almak gerekiyor, dolayısıyla halklarımızın var olduğu her alanı yaşadıkları bütün sorunların üzerine eğilmek ve bu alanlarda ciddi anlamda örgütlü bir mücadelenin verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tabii ki bir kadın olarak, kadınların bu süreçte çok daha fazla aktif bir şekilde görev alması, yer alması, bu sisteme karşı kendini var etmesi, kadınlar buradadır deyip gerici egemenlerin dayattığı her şeyi reddederek bu dayatmacı zihniyeti yok edip kendi benliğiyle ortada durması, kendi özgürlüğü ve halkların özgürlüğü için mücadele etmesi noktasında çalışmaların yürütülmesi gerektiğini düşünüyorum. Yani bu süreç yalnızca bir aylık bir süreç olarak ele alınmamalı. Aslında bu süreçle beraber kadınların daha aktif görevler alabilmesi üzerine tabi ki çalışmalarımız olacak. Ama ben bu ülkede yaşanan bütün sorunları yani emek çevresi, kimlikler sorunu, cinsel kimlikler, inanç sorunu, çevre sorunu.. bunların hepsi bir bütündür ve ayrı düşünülemez diye görüyorum. Ve bu noktada her alanda mücadele etmemiz gerektiğini düşünüyorum.

Sizce 1 Kasım Genel Seçimlerinin ardından nasıl bir siyasi tablo ortaya çıkar, mevcut tablo değişir mi?

Derya Öz:  Aslında baktığımız zaman HDP’ye dayatılmış olan ya da HDP ile birlikte ittifak güçlerine dayatılmış bir baraj sorunu vardı ve bu noktada onların dayattığı baraj halkların iradesiyle yıkılmış durumda. Dolayısıyla artık 1 Kasım sürecinde bir baraj sorunu yaşanabileceğini düşünmüyorum. Çünkü halklar AKP kliği de olsa devletin dayatmacı siyasetine, baskısına, terörizmine, yok saymasına karşı artık bir refleks oluşturmuş ve bu noktada direnişin en güzel örneklerini sağlıyor. Dün Cizre bugün Beytüşşebap’ta olduğu gibi. Halk artık kendi iradesiyle bir şeyler yapmaya çalışıyor, dolayısıyla da bu noktada HDP’de birçok çevrenin bir araya gelip ortaya koyduğu bir siyaset var. Dolayısıyla da tablonun çok değişeceğini düşünmüyorum HDP açısından. Yani baraj bir sorun olmayacaktır artık. Ama sistem partileri tarafından düşündüğümüz zaman AKP, CHP ya da MHP kliği için tabi ki değişmeler olabilir ama HDP açısından herhangi bir değişme olmayacaktır. İleriye dönük olabilir ama geriye düşeceğini düşünmüyorum.

7 Haziran’da HDP ile DHF ittifak adayı olarak seçime girdiniz ve sizde mecliste yer aldınız. Daha sonra yapılan koalisyon görüşmelerinin ardından erken seçim kararı çıktı. Sizde yeniden aday olarak bu sefer yer değişikliği ile İstanbul 3. bölge 3. sıradan aday oldunuz. Yeniden aday olmanız hangi kriterler üzerinden gelişti ve 7 Haziran ile 1 Kasım arasındaki süreci değerlendirebilir misiniz?

Edal Ataş: 7 Haziran’da hedeflediğimiz gibi, bizimde dâhil olduğumuz HDP bileşenleri önemli bir başarı elde ettiler. AKP tek başına iktidar olma durumunu yitirdi. Kitleler birlikte mücadelenin güçlü yanını gördüler. 7 Haziran’da sağlanan başarı ezilenlerin kendi cephesinde kendi haklarına ve alternatif toplum projelerine yönelik, kurtuluşlarına yönelik sürdürmüş olduğu mücadelelerin önemli oranda bu son yıllarda yani Gezi Ayaklanması ve diğer süreçlerle birlikte güçlenmesinin sonucunda ortaya çıkan enerjinin seçimlere yansıması biçiminde algılanmalıdır. 7 Haziran seçimleri demokrasi güçlerinin sürdürdüğü ve elde etmiş olduğu mevzilerin bir yansıması olarak şekillendi. 7 Haziran sonrasında gerici egemenlerinde yönelimleri bunun üzerine şekillendi. Tabi ki dünyadakinden bağımsız bir Türkiye /Kuzey Kürdistan değişimi ifade edilemez. Tüm gelişmeler birbirini etkiliyor ve dünya ile Ortadoğu’daki gelişmeler, Türkiye /Kuzey Kürdistan’daki hem egemenleri hem de ezilenleri önemli oranda etkiliyor ve kendine göre şekillendiriyor. Daha doğrusu oraya yönelik tavır ve tutum almayı gerekli kılıyor.
7 Haziran seçimleri sonrasında bütünlüklü olarak başlatılan bir saldırı konsepti var. Ama bu konsept çok önceden planlanmış durumda. Seçimlerle birlikte bir dönem askıya alınmış daha sonraki süreçte seçimlerin özellikle son süreçlerine doğru saldırıların başlatılmasının da zeminde döşenmeye başlandı. Yapılan saldırılarda bunu gösteriyor. Egemenler mevcut saldırıları sadece AKP’nin iktidardan düşmesi üzerine bir saldırı olarak görüyor. Bu işin bir yanıdır, evet, AKP kendi efendisi olan kliğin temsilcisi olarak önüne koymuş olduğu projeyi ve hedefleri gerçekleştirmek için tek başına iktidar olmak istiyor. Diğer burjuva kesimler ile koalisyon yapıp bu meseleyi sürdürmek yerine kendisi tek başına iktidar olmak istiyor. Çünkü aynı tutumu sergileyen, onunla istediği her noktada birlikte yürüyebilecek MHP ile pekâlâ bu koalisyonu yapıp bu işi sürdürebilirdi. Ama onu yapmak yerine mevcut mücadelede iç sallantıya düşmemek için 1 Kasım seçimlerini yaparak tekrardan tek başına iktidara gelip belki 19 sonrasında 23’e kadar iktidarını sürdürmek istiyor. Yani sürekli iktidarda kalıp kendi planları doğrultusunda bu coğrafyadaki mevcut yaşamı, ekonomiyi, siyaseti, politikayı örgütlemek istiyor. Ama bu işin belki de yüzde beşidir. Diğer sermaye kesimlerinin, Amerika’nın, Avrupa’nın, TÜSİAD’ın bütün bu yönelime rağmen sessiz kalmaları, bu konuya müdahale etmemeleri CHP’nin, MHP’nin tüm bu belli itirazlara rağmen gidip AKP ile birlikte aynı kulvarda bu meseleyi sürdürmesi ve seçimler ile saldırı politikalarını desteklemesi başka bir daha bütünlüklü planın Ortadoğu’da ve dünyada egemenler arasında, yani büyük emperyalist güçler arasında süren mücadelenin bir şekilde bu coğrafyada da yansımasını bulmasına bağlı olarak aldıkları tavır üzerine ancak ifade edilebilir. Nedir bu arka plan? Egemenler Türkiye/Kuzey Kürdistan’da ezilenlerin büyük oranda güçlendiği bu süreçten rahatsız olmuş durumdadır. Bir tanesi Gezi Ayaklanması’yla birlikte sosyalist hareketin toplumda yeniden alternatif bir proje olarak tartışılır hale gelmesi, kapitalizmin karşısında sosyalizmin gerçek kurtuluş olduğu anlayışının aydın kesimde, genç kesimde, bütün diğer emekçi kesimlerde canlanıp tekrar tartışılmaya başlaması ve bu güçlerin önemli oranda sosyalist güçlerin etrafına gelmesi onları rahatsız eden ve geriletilmesi gereken bir nokta olarak ele alınıyor. İşçi sınıfının sarı sendikalara ve devlet yanlısı örgütlenmelere yönelik tepkileri ve giderek sosyalist kesimlere, alternatif kesimlere, mücadeleci kesimlere yönelmeleri onları rahatsız eden bir diğer nokta oluyor. Kürt Ulusal Hareketi’nin girmiş olduğu bir biçimde, masada o işi halletme siyasetleri istedikleri gibi gitmedi. Kürt Ulusal Hareketi önemli oranda güçlendi ve halklar nezdinde meşru bir zemine oturdu. Bu da onların projelerini boşa çıkarmış durumda.
Egemenler ulusal ve sınıfsal hareketleri genel olarak şu planla yok etmeye çalışıyordu; sürece yay, teslim al, zayıflat, kitleler nezdinde meşruluğunu düşür sonrada herhangi bir gücün bu meseleyi inkâr ettiğini, diğerinin iyi olduğunu ve gelip halklara bu hakları verdiğini kabul ettirmeye çalışıyorlardı. Bu plan Türkiye/Kuzey Kürdistan’da tutmadı. Yani Türk devleti AKP eliyle PKK’yi teslim alma, onun üzerinden mevcut meseleyi kendilerine mal etme siyaseti uygulamaya çalıştı. Alevi hareketi ya da oradaki hakları kendine mâl etme siyasetleri vardı, bu tutmadı. Hem Alevi örgütlenmeleri önemli oranda güçlendi, bağımsız hareket etti ve AKP karşıtı bir duruş sergiledi hem de Kürt hareketi Ortadoğu’daki ve Rojava’da ki gelişmelerden kaynaklı önemli oranda güç kazandı ve tasfiyesi engellenmiş oldu. Bu onların masada daha fazla hak elde etmelerini, gelişmelerde alınan her hakkın ulusal harekete ve diğer kesimlere mâl olmasına neden oldu. Bu egemenleri rahatsız etti ve bir şekilde bu güçlerin zayıflatılması isteniyordu. Saldırıların bir boyutu da bunun üzerine gerçekleşmiş oldu. Diğer bir boyutta HDP ile birlikte gelen 1,5 – 2 milyon insan var, bunların örgütlü güce dönüşmesini istemiyor. Irkçı politikalarla halkları birbirine düşürdükleri gerçekliği üzerinden bakıldığında Alevilerin, Sünnilerin, Hıristiyanların, Ezidilerin, Materyalistlerin bunların önemli oranda ortak eşitlik temelinde bir araya gelmeleri onları rahatsız ediyor. Türk, Kürt, Laz, Çerkez, Ermeni, Abaza’ların bir araya gelmesi, kardeşleşmesi, birlikte mücadele etmesi onları rahatsız ediyor. Bütün bu saldırıların tümü hem 1 Kasım seçimlerini tekrardan gündeme getirdi hem de mevcut saldırı konseptini derinleştirdi.

1 Kasım seçimlerine yaklaşık bir aylık bir süre kaldı. AKP’nin Kürdistan’da sandıkları taşıma, birleştirme gibi bir yönelimi var ve sandıklara yönelik birçok kaygı ortaya çıktı. Açık bir şekilde HDP baraj altında bırakılmak isteniyor. Peki, sizce 1 Kasım’la birlikte nasıl bir tablo ortaya çıkar?

Edal Ataş: AKP’nin ve AKP’nin temsilciliği yaptığı burjuva kesimlerin iktidara gelmesi için bir şekilde HDP’nin, CHP’nin ya da MHP’nin gerilemesi gerekiyor. Bütün planlarda bunun üzerine kuruluyor. AKP bu hedefine ulaşmak için eksik olan vekillerin bir bölümünü HDP’den, bunu sandık taşıma, savaş konseptini yükseltme, insanların üzerinde baskı kurma, insanların oralardan bir şekilde göç ettirme siyaseti üzerine elde etmeye çalışıyor. Bir bölümünü tırmandırılan milliyetçilik üzerinden, MHP’den almaya çalışıyor. Bir bölümünü de az oyla kaybettiği büyükşehirlerde CHP’den elde etmeye çalışıyor. Yani tek başına iktidar olmak için gereken 20 vekili bu şekilde tamamlamak istiyor. Bizim genel yaklaşımımız bunu başaramayacağı yönündedir. Elbette büyük oyunlar oynanacak ama hem demokrasi güçlerinin hem Ortadoğu’da konjonktürel durumun, uluslararası güçlerin birbiriyle kavgasının hem de mevcut Türkiye’de burjuvazinin parçalı durumundan kaynaklı bu meseleyi gerçekleştiremez. Ama biran için bu meselenin olduğunu düşünelim. Bu bitiş filan değil. Yani HDP seçimlerden çekilse bile, boykot yapsa ya da bir şekilde kapatılsa ya da yanlış bir politika ve kötü bir seçim çalışmasıyla başarısız olsa bile mevcut mesele mücadelenin sonu değil. Zaten bir meclisle elde edilmiş olan hakların esasının, yüzde doksan dokuzunun yerel yönetimlerle ya da seçimlerle elde edilmiş kazanımlar olarak görmüyoruz. Bunlar halklarımızın asıl mücadele alanlarında yani sokaklarda, tarlalarda, köylerde, dağ başlarında sürdürdüğü mücadele sonucunda elde edildiğini biliyoruz. Yani can bedeliyle sürdürülen mücadelelerle elde edildiğini biliyoruz. Bu sürdürülen mücadelenin aynı güçlerle devam ettirileceğini biliyoruz. Bizlerde bunun bir parçası olarak kırk yıllık mücadele geleneğiyle bu coğrafyada ilk defa seçimlere katılıyoruz kendi adaylarımızla. Ama biz asıl olarak bu coğrafyada sosyalizm doğrultusundaki mücadelenin her alanda dediğimiz gibi, fabrikalarda, tarlalarda, sokaklarda bütün mücadele mevzilerinde sürdürdük. Haklarımızı kazanmaya yönelik mücadelemizi bundan sonrada sürdüreceğiz. Koşullar bizden yanadır. Yani seçimlerde olumlu yada olumsuz sonuçların dışında mevcut koşullar bizden yanadır. Bu yüzdende asıl olarak buralara yüklenmek lazım.

kaynak:halkingunlugu.net

 

 

 

 

 

 

Share

HDP Kadın Bildirgesi açıklandı

1 Kasım seçim bildirgesini açıklamak üzere Ankara’da bir araya gelen HDP’nin kadın adayları sloganlar ve zılgıtlarla açılışı yaptı

HDP Kadn

HABER MERKEZİ (02.10.2015)- “Büyük insanlık, büyük barış” şiarıyla 1 Kasım seçimlerine hazırlanan HDP’nin kadın adayları Ankara’da seçim bildirgesini açıklamak üzere bir araya geldi.

Demokratik Kadın Hareketi aktivisti HDP 1. Bölge adayı Dilşad Canbaz’ın ve Demokratik Haklar Federasyonu aktivisti, HDP İzmir adayı Dilek Öz’ün de yer aldığı kadın seçim bildirgesi açıklamasında salona “İnadına barış inadına adalet”, “Özgürlük ve eşitlik için kadınlar kazanacak” ve YJA Star gerillası Ekin Wan’ın (Kevser Ertürk) fotoğrafı ile “Devlet zulme soyunduğunda Ekin’ler direniş giyinir” yazılı pankartlar asıldı.

Etkinlikte açılış konuşmasının ardından kadının mücadele tarihini anlatan bir sinevizyonla devam etti. Sinevizyonun ardından HDP milletvekili ve DTK Eş başkanı Selma Irmak Kürtçe bir konuşma gerçekleştirdi. Kürtçe yapılan konuşmanın ardından HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ konuşmasını yapmak üzere sahneye çıktı.

Kadınların, yeni yaşamın teminatı ve barışın öncüsü olduğuna dikkat çekilen kadın seçim bildirgesinde, “Sarayın savaşını kadınlar durduracak” denildi.

Bildirgede ayrıca “Savaşa entegre değil, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme” maddesi de yer aldı.

Seçim bildirgesinde kadınlar açısından sosyal politikalar da ele alındı. HDP’li kadınlar, sosyal politikayı, “Kadınları bağımlı kılan yardım politikası değil, sosyal hak temelli politika” olarak tanımladı.

Kadın emeğinin görünür kılınması içinde şu maddeler yer aldı:

“Ev işleri, bakım emeğini toplumsallaştıracak, ev içi yükü kadın erkek arasında paylaştıracak yeni bir yaşamı kuracağız.

Ev işçisi kadınların iş yasası kapsamına alınmasını, ev işçilerine sosyal güvence için teşvik verilmesini sağlayacağız.

Toplumsal cinsiyet eşitliğine hizmet eden sosyal destek mekanizmaları yaratacak, eşi vefat etmiş/boşanmış olan kadınlara ücret desteği vereceğiz.”

Rojava kadın devrimi de bildirgede yer aldı. Rojava’da kadınların hem yeni bir yaşamın inşasında, hem de IŞİD”e karşı direnişte öncü rolü oynadığına dikkat çekildi: “Rojava ve Kobanê, yaratıcılığıyla, inancı, gücü, yenilgi kabul etmez direnişiyle hepimize umut verdi, örnek oldu. Hem savaşta hem toplumsal inşada, meclislerde, akademilerde her yerde büyük bir coşku ve akılla öncülük eden Kobanêli kadınlar sadece Kobanê kantonunu değil neredeyse bir dünyayı direnişe kaldırdılar. Ve vahşet çeteleri karşısında zafer kazandılar” denildi.

Etkinliğe Gezi şehidi Ethem Sarısülük’ün annesi Sayfi Sarısülük, Ekin Ceren’in annesi, Cemile Çağırga’nın annesi Emine Çağırğa, Sema Yüce’nin annesi Zennure Yüce, Derelerin Kardeşliği’nden Nurcan Vahiç Aksu, tiyatro sanatçısı Esmeray da katıldı.

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Dünya Ekonomik Forumu 2014 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporu

 

Türkiye, cinsiyet eşitsizliğinde 142 ülke arasında 125’nci sırada yer aldı

Dünya Ekonomik Forumu 2014 Küresel Cinsiyet Uçurumu raporuncinsiyet-eşitsizliği-2zzz9qubhejk3e09nkr1fuu açıkladı. Rapora göre hiçbir ülke cinsiyet eşitsizliğini gideremezken, bu amaca en çok yaklaşan, İskandinav ülkeleri oldu. Türkiye araştırmanın yapıldığı 142 ülke arasında 125. olurken, Yemen listenin sonunda yer aldı.

Cinsiyet eşitliğini sağlamada ilk beş sırayı sırasıyla İzlanda Finlandiya, Norveç, İsveç ve Danimarka aldı. Raporun ilk yayınlandığı yıl olan 2006’da dördüncü sırada yer alan İzlanda, 2009’da kadın-erkek eşitliğini sağlamada en başarılı ülke olarak birinci sıraya yerleşti ve altı senedir birinciliğini koruyor.

Geçen sene 136’ncı sırada yer alan Körfez ülkesi Yemen ise bu yıl ekonomik katılım ve fırsat eşitliğinde ve eğitimde 6, sağlık ve yaşam kategorisinde 26, siyasi katılım kategorisinde ise 7 sıra gerileyerek sonuncu sıraya yerleşti.

Raporda Türkiye’nin durumu ise oldukça dikkat çekici. Geçen sene 136 ülke arasında 120’nci olan Türkiye bu sene küresel cinsiyet uçurumu raporunda 5 sıra daha gerileyerek 125’nci oldu. Bu yılki tablo Türkiye için son beş yılın en kötüsü. Rapora göre, sağlık ve yaşam kategorisinde 1 tam puan üzerinden 0.953 puan alarak bu alanda neredeyse eşitsizliğin kapandığı Türkiye’de kadınların ekonomiye ve siyasete katılımı hala çok düşük. Kadınların eğitime katılımında ise Türkiye sadece 105’nci sırada yer aldı.

Dünya Ekonomik Forumu kurucusu ve yönetim kurulu başkanı Klaus Schwab yaptığı açıklamada, cinsiyet eşitliğini sağlamanın ülke ekonomileri için oldukça gerekli olduğunu vurguladı. Schwab, “Sadece bütün yeteneklerine erişimi olan ekonomiler rekabetçi ve zengin kalabilirler” dedi.

Küresel Cinsiyet Uçurumu Raporu’nda Almanya ekonomik katılım ve fırsat eşitliği, eğitim ve siyasete katılım kategorilerinde ilerleme kaydederek 14’üncü sıradan 12’nci sıraya ilerledi. Almanya’nın grafiğinde kadınların siyasi katılımındaki ilerleme göze çarpıyor.

Asya ve Pasifik ülkelerinde de durum pek parlak değil. 2006’ya göre ilerleme gösterse de Çin bu sene sağlık ve yaşam kategorisinde en düşük sırada yer alan dokuz ülkeden biri. Japonya da raporun ilk yayınlandığı yıldan itibaren cinsiyet eşitliği konusunda ilerleme gösterdi fakat özellikle siyasi katılım kategorisinde bu yıl gözle görülen bir düşüş hâkim.

Kanada ve Amerika Birleşik devletleri cinsiyet eşitliği konusunda ilerleme kaydeden ülkelerden. Rapor üç sıra ilerleyerek 2014’te 20 sıraya yerleşen ABD’nin cinsiyet eşitsizliğinin yüzde 75’ini kapattığını ortaya koyuyor. Rapora göre, kadınların siyasete katılımı özellikle bakanlık pozisyonlarında yer alması bu ilerlemeye katkı sağlayan en önemli faktörlerden biri.

Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkeleri ise Dünya Ekonomik Forumu raporun en alt sıralarında yer aldı. Raporda Körfez ülkesi Kuveyt, Arap ülkeleri arasında cinsiyet eşitsizliğini kapatmak için en iyi performans gösteren ülke olarak tanımlanıyor. Listede 130’uncu sırada yer alsa da Suudi Arabistan 2006’dan beri en çok değişim gösteren beş ülke arasında. Ekonomik katılım ve fırsat eşitliği ve eğitim kategorilerinde ilerleme kaydeden Suudi Arabistan bu yılki raporda hiç kadın bakanı olmayan dört ülkeden biri.

Kaynak:Siyasihaber.org

Share

Stuttgart da Faşizme Karşı Omuz Omuza…

Stuttgart da Faşizme Karşı Omuz Omuza…

IMG-20150927-WA0003

Türkiye ve Kuzey Kürdistan da sıkışan faşizm Avrupada da Türk milliyetciliği yaparak sokaklarda kol gezmeye başladı. 
Son zamanlarda Almanya’nın bazı şehirlerinde yürüyüş , miting ve hatta bıçaklı saldırılarla sokaklara taşınan Türk devletinin körüklediği milliyetçilik bugün de Stutgart sokaklarındaydı.  Her ne kadar Avrupalı devletlerin ortak politikasi olsa bile en çokta Almanya da karşılaştığımız faşist  partilerin ve PEGİDA gibi sivil faşistlerin demokrasi adı altında  her alanda saldırılarına,  güç gösterileriyle toplumu korkutma ve sindirme politikalarına şimdi de türk devletinin faşist örgütlenmeleri eklenmiştir. Stuttgart da her hafta eylem yapmak için uzun süreli yürüyüş izni alan Türkiye`li faşistler bugün 150 kisilik bir grupla yürüyüş yaptılar. Bölge de yaşayan devrimci ve demokratlar da faşist grubu engellemek ve demokrasi kisvesi altında yaptıkları ırkçı, gerici eylemlerine  karşı aynı alanda toplandılar. Faşistlerin önce devrimci demokrat kitlenin içine sızmaya çalıştıkları ve bu esnada kitle tarafından fark edilip etkisiz hale getirilen bir sivil faşistin üzerinde bıçak taşıdığı farkedildi. Bu dahi faşistlerin sadece gösteri için değil aynı zaman da ölüme sebep olacak bir provakasyon içinde olduklarını göstermektedir. Çıkan arbede de olaya müdahale eden polis faşistlerin güvenliğini alırken aynı zamanda devrimci ve demokratlara saldırmış gaz ve her türden şiddeti kullanmıştır. İnsanların çoğunluğu gazdan etkilenirken on kişi kafa ve kollarında kırık  ve yaranmalardan kaynaklı hastahaneye kaldırılmıştır. Olay esnasında15 kişiye yakın devrimci demokrat zorla gözaltına alınmıştır. Alınan insanlardan bir kadının dışında kimsenin halen serbest bırakılmaması üzerine kitlenin bir bölümü  karakolun önünde gözaltına alınanların serbest bırakılması için beklemektedir. Yaralıların içinde ADKH üyeleri de vardır.
Bizler ADKH olarak dünyanın neresinde olursa olsun her türlü ırkçı, faşist eylemin karşısında olacağız…
Yaşasın Devrimci Dayanışma!
Yaşasın Halkların Kardeşliği! 
Kahrolsun Faşizm! 
Yaşasın Mücadelemiz!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

IMG-20150927-WA0002

Share

DHF heyeti abluka altındaki Cizre’de

Dersim, İstanbul ve Ankara’dan yola çıkan DHF heyeti dün Amed’de buluşarak Cizre’ye vardı. Burada incelemelerde bulunan DHF heyeti akşam tekrar Amed’e döndü. DHF heyetinin çalışmaları bugünde devam edecektir

cizreden resimler 4

HABER MERKEZİ (14.09.2015)- Devletin Cizre başta olmak üzere Kürdistan’da uyguladığı devlet terörünü protesto etmek ve Kürt halkıyla dayanışmayı yükseltmek için bir heyet oluşturan DHF dün Cizre’ye giderek incelemelerde bulundu.  İstanbul, Ankara ve Dersim’de yola çıkan DHF heyeti yolda sistematik olarak devlet güçlerinin tacizine ve aramalarına maruz kaldı.  DHF heyetinde, Grup Munzur, Alamor, Sancı dergisi, Demokratik Kadın Hareketi, Demokratik Gençlik Hareketi, DEDEF genel başkanı Ahmet Balkız, Mazgirt Belediye başkanı Tekin Türkel ve Ovacık belediye başkanı Fatih Maçoğlu yer almaktadır.

8 gündür sokağa çıkma yasağı ve polis ablukasının olduğu Cizre’de katliamların izleri sokağa çıkma yasağının sona ermesiyle birlikte net olarak ortaya çıktı. Amed’in merkezi alanlarından olan Ofis semtinde buluşan heyet polis tarafından taciz edildi. Burada polis DHF Kürdistan temsilcisinin kimliğini alarak GBT sorgulaması yaparak fotoğraflarını çekti. Buradan yola çıkan heyet öğleden sonra Cizre’ye ulaştı. Heyet ilk olarak Belediye’yi ziyaret etti. Burada heyeti HDP milletvekili Faysal Sarıyıldız karşıladı. Ziyarette HDP milletvekilleri ve Belediye başkanlarından yaşananlarla ilgili bilgi alındı. Burada bir konuşma yapan Faysal Sarıyıldız; ‘’ 8 gün boyunca cehennem gibi şiddet kullanıldı. İlçenin hayvanları dahi katledildi. Tedirginlik hala devam etmektedir. İlçede yüzlerce polis ve ve zırhlı araç hala bekletilmektedir. Devlet hiçbir yasa vs tanımıyor. Katledilen 16 insan daha bugün ancak toprağa verilebilindi. Ambulansların sokaklara girişleri engellendi. Bu yüzden halk çok öfkeli.’’ Ziyaretin anlamının büyük olduğuna değinen Sarıyıldız,; “Umarım egemenler bu politikaların işe yaramadığını anlar,   batıda faşist saldırılar düzenleniyor. İç savaş çıkmak üzere” dedi.

Ziyarette bir konuşma yapan Ovacık Belediye başkanı Fatih Maçoğlu ise ‘’ Türkiye-Kuzey Kürdistan’ın her tarafında saldırılar ve katliamlar yaşıyoruz. Biz ezilenler, mazlumlar, devrimciler için bu saldırılar bizlere uzak değil. Belki egemenler rahatsız. Doğayı, börtü böceği yok sayan bu gerici zihniyet halklara bu eziyeti uyguluyor. Biz üzerimize düşen ne varsa yapmaya hazırız ve sonuna kadar Kürt ulusunun yanında olduğumuzu belirtiyoruz.

Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Türkel’de konuşmasında ‘’ İnanın ki burada yaşanan sıkıntıları bizlerde hissettik. Kürt ulusal mücadelesi bizimde mücadelemizdir. Belediye başkanlarının görevden alınmasını da bu vesile ile kınıyorum. Bir an önce seçilmişlerin görevlerinin başına dönmeleri gerekmektedir.

DHF Kürdistan temsilcisi de ‘’ temel meselenin muhaliflerin baskı altına alınmasına karşı takınılan tutum olduğunu belirterek, Sosyalistler, devrimciler, yurtseverler dayanışma içinde birlikte hareket etmelidirler. Bu noktada farklılıklarımızı koruyarak birlik içinde olmak zorundayız vurgusunda bulundu. Devamında ise DHF temsilcisi ‘’DHF’nin gücü ve olanakları ölçüsünde elinden geleni yapacağını belirtti.

Belediye ziyaretinin ardından ise DHF heyeti saldırı ve katliamın yoğun yaşandığı nur mahallesinde incelemelerde bulundular. Yapılan incelemelerin ardından ise HDP İlçe binası ziyaret edildi. HDP binasında onlarca kurşun izi bulunmakta ve kapılar zırhlı araçlar tarafından kırılmış durumdadır. HDP’ye ziyaretin ardından heyet akşam Amed’ geçti. DHF heyetinin çalışmaları bugünde devam edecektir.

Ziyaretten izlenimler…

Cizre’ye girişimizde İlçenin tüm girişleri polis ve özel harekâtçılar tarafından tutulmuş durumdaydı.

Belediye ve HDP bürosunu ziyaretten sonra saldırıların ve katliamın yoğun yaşandığı Nur Mahallesinde halkla buluştuk. Burada tam bir savaş alanı görüntüsü hâkimdi.

Halkla yaptığımız sohbetlerde bir amcanın aktarımları saldırının ve katliamın niteliğini açık olarak ortaya koymaktaydı. Amca ‘’Allahu Ekber dediler, ermeni piçleri hepinizi kurutacağız dediler. Topla tüfekle saldırdılar. Cizre katliamının tarifi tarihte benzeri olmamış denenmemmiş araçlarla canlı ne varsa öldürmeye yönelik bir kıyımdı. Yaşadığımız tam bir kıyımdı. Hayvanlar dahi hunharca acımasızca katledildi. Ama bu halk tüm saldırı ve kıyımlar karşısında direnişin ve onurun gururunu gösterdi.

Sohbet ettiğimiz kadınalr başta olmak üzre tüm insanlar öfke ve aynı zamanda direnmenin ve geri adım atmamanın gururu hakimdi.

Kaynak:halkingunlugu.net

cizrden resimler 3 cizreden resimler 2 cizreden resimler 1

 

Share

YÇKM, Grup Munzur, Alamor ve Sancı’dan Cizre çağrısı

Yazılı bir açıklama yapan YÇKM, Grup Munzur, Grup Alamor ve Sancı Kültür Sanat Dergisi, Cizre başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’da yaşanan katliamlara karşı Kürt halkıyla buluşmak için yola çıkacaklarını duyurdu

yckm-amblem

 

HABER MERKEZİ (11.09.2015) – Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi, Grup Munzur, Grup Alamor ve Sancı Kültür Sanat Dergisi bir açıklama yaparak Cizre başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’da yaşanan katliamlara karşı Kürt halkı ile buluşmak ve dayanışmak için Cizre’ye gideceklerini duyurdu.

Yapılan açıklamada bir de çağrı yer alırken, “12 Eylül Cumartesi günü tüm sanatçı dostlarımızı Cizre’de yaşanan bu vahşet karşısında Cizre halkı ile dayanışmak için oluşturacağımız heyete dâhil olmaya çağırıyoruz.” ifadelerine yer verildi.

Yapılan açıklamanın tam metni ise şu şekilde;

“Hepimiz tanığız, bir halk diliyle, kültürüyle yok edilmek isteniliyor. Cizre başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’da gerçekleşen katliamların baş sorumlusu AKP ve temsil ettiği faşist devlettir. Bu savaş, ne pahasına olursa olsun başkan olmak için direten Tayyip Erdoğan’ın liderliği altında Kürt halkının başta Rojava ve Kuzey Kürdistan’daki kazanımları olmak üzere, tüm siyasi kazanımlarına yönelik gerçekleştirilen topyekûn bir savaştır.

Zalim yaman bir cellât olmuştur Cizre’de. Zulüm aman vermez bir karanlık. Zulmün olduğu her yerde direniş de söze düşer, büyür; söz eyleme düşer yeşerir. Bomba sesleri Cizre’nin sessiz ikliminde çığlık olup dökülürken yüreklere ve Kürt dengbejlerin sesiyle uzun bir ağıda dönüşürken yitirdiğimiz her yürek Cizre’de insanlığa ders niteliğinde yeni bir direniş boy veriyor.

Hepimiz tanığız; apoletli efendiler kanlı yüzlerini ne kadar gizleyebilir,  karşımızda ne kadar kan kusmadan durabilirler ki? Osmanlıdan devraldığı katliamcı geleneğiyle halklara kan kusturan faşist T.C. devletinin Kürt halkı karşısındaki katliamcı yüzünün bir kez daha tanığıyız..

Hepimiz tanığız, Cizre’de yitirdiklerimiz, Kürtlere tarihten beri yaşatılan yok saymanın en son ve en genç ismidir. Cizre’de yitirdiklerimiz Zilan’dır, Dersim’dir, Halepçe’dir, Roboski’dir,  12 yaşında bedeninden 13 kurşun çıkarılan Uğur’dur, Ceylan’dır, Paramparça olmuş, yol üzerine düşmüş altı aylık bebeklerdir. Cizre’de yitirdiğimiz on katleden zalimler gömülmesine bile izin vermediği için annesinin ölü bedenini buzlara sardığı 13 yaşındaki Cemile’dir,  defnedilmesine izin verilmediği için ölü bedeni iki gün tavuk deposunda bekletilen Meryem anamız, henüz 35 günlükken zalimlerin zulüm ablukasında ölümüne sebep olunan bebeklerimiz,  kalp krizi geçirdikleri halde hastaneye kaldırılmadığı için hayatını kaybeden üç canımız ve daha niceleridir..

Hepimiz tanığız.. Unutmasınlar o korkunç zaman yaklaşmakta. Unutmasınlar ki, yitirdiğimiz her çocuğun, her ananın, her babanın, her kardeşin öfkesini yüreklerimize doldurup bir gün bu katliamcı düzenlerini başlarında parçalayacağız.. Ve unutmasınlar ki bu dünya bir gün mutlaka ama mutlaka çocukların ölmeden büyüyebildiği, sınırların ve sömürünün olmadığı bir dünya olacak ellerimizde.

Cizre başta olmak üzere Kuzey Kürdistan’da yaşanan katliamlara karşı Kürt halkı ile buluşmak için yola çıkıyoruz. 12 Eylül Cumartesi günü tüm sanatçı dostlarımızı Cizre’de yaşanan bu vahşet karşısında Cizre halkı ile dayanışmak için oluşturacağımız heyete dâhil olmaya çağırıyoruz.”

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

DKH; Tüm halkımızı Cizre’ye Kürt halkını sahiplenmeye çağırıyoruz

Demokratik Kadın Hareketi(DKH) yazılı bir açıklama yaparak tüm halkı Cizre’ye Kürt halkını sahiplenmeye çağırdı. Açıklamayı öneminden dolayı olduğu gibi yayınlıyoruz

kadn hareketi resim yeni

HABER MERKEZİ (12.09.2015)-4 Eylül 2015 tarihinde “sokağa çıkma yasağı” ile Cizre’de katliam politikalarını hayata geçiren Tekçi- faşist AKP devleti başta çocuklar ve kadınlar olmak üzere onlarca insanı katletti. Havuz medyası ve tasmalı diplomatlarıyla kundakta katledilen bebekleri dahi terörist olarak gösteren devlet bütün katliamlarına rağmen ne Cizre’yi teslim alabildi ne de Kürdistan’ı! 400 vekile karşılık milyonlarca insanın kanına susayan AKP iktidarı Kürdistan’da büyük bir yenilgiye uğratıldı, uğratılmaya da devam ediyor. 7 Haziran sandıklarında Kürt halkının iradesini yok sayan AKP, şimdi Kürdistan’da bir kez daha halkın iradesini ‘sınıyor’. Cizre halkı katledilen çocuklarını toprağa veremiyor, bebeği kucağındayken anneler katlediliyor, evler ağır silahlarla yakılıp yıkılıyor…

Kana doymayan AKP batıda ise sivil çeteleriyle HDP binalarına saldırarak devrimci, yoksul Kürt mahallelerinde katliam yapmaya çalışıyor. Kürtçe konuştuğu için insanlar katlediliyor, Kürt esnafların dükkânlarına saldırılıyor, Kürdistan illerine giden otobüsler taşlanıyor ve böylece halkı halka kırdırma geleneği bu dönemde de devlet tarafından kullanılıyor.

Bizler Demokratik Kadın Hareketi olarak Kürt ulusuna yönelik uygulanan baskı, zor ve katliam politikalarına karşı Kürt ulusuyla dayanışma ve öz savunma mücadelesini destekleme çağrısı yapıyor ve kandan kına yakanlara inat tüm halkımızı Cizre’ye, Kürt halkını sahiplenmeye çağırıyoruz.

Share

ADKH: Saldırılar ve Linç Kültürü Devletin Aynasıdır.!

ADKH: Saldırılar ve Linç Kültürü Devletin Aynasıdır.!

image

Bugünlerde Türkiye-K.Kürdistan’da yaşananlar gösteriyor ki, 7 Haziran seçimleriyle sandığa hapsedilen demokrasi şimdi 1 Kasım seçimlerine kadar adeta işkenceye alınmış durumda. Tekçi devlet anlayışlarının AKP üzerinden “Saray” politikası adı altında RTE ile bütünleştiği bu sürecin devamı artık süreçlerin düne hiç benzemeyeceğini de göstermektedir. T.C. devletinin ve onu şekillendiren bütün ideolojilerin yüzyıldır inkar, imha, katliamlar ve sürgünlerle bu coğrafyada halkların ve ulusların başında bir cellat olduğu daha da tescillenmiştir. HDP’nin % 10’luk barajı aşmaması için onlarca saldırı gerçekleştirip bombalayıp katleden ve meşru bir seçimi, sırf 400 milletvekili alamadığı için yok sayan faşizm ,adeta Hitler’in parti faşizmi gibi demokrasi türküsü söyleyerek halklara, uluslara işkence yapmaktadır.Bu faşist saldırılar bir yandan arttırılıp her yerde HDP’ye dair ne varsa yakılıp yıkılırken onlarca insan tutuklanıp öldürülürken bir yandan da seçime endekslenmeye çalışılan tüm demokrasi kesimleri olarak şunu anlamalıyız ki; barajı aşmak adeta havuca, seçim süreci ise sopaya dönüşmüş durumdadır. Klasik bir devlet politikası olan havuç-sopa politikalarını başarısızlığa uğratmak için tüm Kürdistan’da ve HDP’nin olduğu her alanda birlikte mücadele vermek ve başlatılmış olan öz savunma mücadelesini her yerde omuzlayarak devletlerin diktatörlüklerinin karşısına halkların demokrasisini inşa etmek için bugünden daha doğru bir AN’ı yakalamak daha da zor olacaktır. Artık demokratların gerçekten demokrat olacağı, komünistlerin gerçekten komünist olacağı bir dönüm noktasında Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak diyoruz ki; faşizm ve tüm gericiler kendi istedikleri sonucu alabilmek için hiç çekinmeden baskıyla, zorla, katliamlarla kendilerini dayatıyorlar, bizler ise Kürt ulusunun kendi seçimini savunuyor ve öz savunma mücadelelerini kayıtsız şartsız destekliyoruz.!

Bîjî Bıratîya Gelan.!

HDP Yalnız Değildir.!

Saldırılar ve Linç Kültürü Devletin Aynasıdır.!

Kahrolsun Faşizm.!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi-Eylül 2015

Share

ADKH’ den Zürih’te Stant çalışması

ADKH İsviçre’nin Zürih kantonunda ‘’eksik manşetler’’ konulu stant çalışması gerçekleştirdi

image

HABER MERKEZİ (28.08.2015)-İsviçre’nin Zürih kantonunda 27.08.2015 Perşembe günü Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin örgütlemiş olduğu “Eksik Manşetler” konulu stant çalışması gerçekleştirildi.

Zürich Stauffacher’da saat 16:00’da başlayan stant çalışması saat 20:00’a kadar sürdü. Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan son gelişmelerin kısa bilgi tarzında yazıldığı bildirilerde, gerek medya kuruluşlarının yanlı ve gerçekleri çarpıtan açıklamaları gerekse de uluslararası alanda kamuoyunun yeterli düzeyde olmayışı vurgulandı. ATİK’e bağlı Yeni Kadın’ın da destek verdiği, ADKH’nin “Eksik Manşetler” konusuyla başlattığı çalışmada, herkesin Türkiye-Kuzey Kürdistan’daki güncel gelişmelerde söyleyecek, ekleyecek sözlerini yazarak eksik bırakılan manşetleri tamamlaması ve tüm bu yazıların enternasyonal organizasyonlara, basın kuruluşlarına bir dosya olarak sunulması hedefleniyor.

İnsanlar sistem tarafından kayıtsız ve apolitik şekillendiriliyor.!

ADKH standını ziyaret edenler içerisinde İsviçreli biri, İsviçre’de yaşam standartlarının daha yüksek olması, ‘direkt demokrasi” ile büyük bir manipülasyon gerçekleştirildiğini vurguladı. Bu yüzden toplumsal sorunların görünmez kılındığı, insanların dünyanın farklı yerlerinde gelişen durumlara kayıtsız ve apolitik şekillendirildiğini dile getirdi. Suriyeli bir genç, Qamışlo’da ailesinin yaşadığını ve onlar için endişeli olduğunu paylaştı. Erdoğan’ın iktidar hırsının, faşizmi daha da tırmandırıldığı, tarihsel olarak Kürdistan’ın dört parçasının Avrupalı devletlerin de dahil olarak paylaştırıldığı ve bu yüzden bunun enternasyonal bir sorun olduğu yazılanlar ve dile getirilenler arasında en çok üzerinde durulan başlıklar olarak öne çıktı. Erdoğan’a atfen, ezilen halkları daha fazla baskı altına alarak barışın gerçekleşemeyeceği, özelde Türkiye’de yaşayan Kürtlerin genelde de bütün etnisitelerin kendi haklarına sahip olmasının önemi yazılan yazılar arasında geçti. Kiminin duygusal reflekslerle kendini ifade ettiği, kiminin de kaderci yaklaşımla Allah’tan medet umduğu yazılar da cümlelere dökülenler arasındaydı. ADKH’nin Zürih’de start verdiği çalışması, farklı yerlerde sokak eylemleri ve stant çalışmalarıyla devam edecek.

image

Share

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nden Stant Çalışması

image

İsviçre Zürih’te “Eksik Manşetler” stant çalışmasına çağrı.!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak, İsviçre Zürich’te 27.08.2015 Perşembe günü saat 16:00-20:00 arasında Zürich Stauffacher’da stant çalışmamız olacaktır.Stant çalışması “Fehlende Schlagzeilen” yani “Eksik Manşetler” olarak gerçekleştirilecektir.
Türkiye-Kuzey Kürdistan’da yaşanan gelişmelere dikkat çekmek amacıyla bu çalışma sonucunda medya ve uluslararası organizasyonlara bir dosya ileteceğiz.
Hepimizin söyleyeceği bir sözü, ekleyeceği bir manşeti vardır.Tüm herkesi hiçbir şekilde basına yansımayan manşetleri yazmaya, bu çalışmamızla kamuoyu yaratmaya davet ediyoruz.!

Share

Dersimli kadınlar Ekin Wan’a sahip çıktı

Dersim’de, Muş’un Varto ilçesinde işkence edilerek katledilen ve cenazesi çırılçıplak halde teşhir edilen YJA-STAR gerillası Ekin Wan için bir basın açıklaması düzenlendi

image

DERSİM (18.08.2015) – Bugün Dersim’de Muş’un Varto ilçesinde işkence edilerek katledilmesinin ardından cenazesi çırılçıplak halde teşhir edilen Ekin Wan adına basın açıklaması gerçekleştirildi.

Saat 12.15’de Sanat Sokağı’nda toplanan kitleye Demokratik Kadın Hareketi’nin yanı sıra birçok kadın örgütü, Dersim Milletvekilleri ve Belediye Başkanları, İstanbul DHF-HDP Milletvekili Erdal Ataş da destek verdi. Alkışlar, sloganlar ile başlayan basın açıklamasında, ‘’Kadın üzerindeki tüm tahakkümleri şiddetle kınıyor ve teşhir ediyoruz. Kadın mücadele ettikçe özgürleşecek, özgürleştikçe güzelleşecektir. Ekin Wan bunun en iyi örneğidir. Senin mücadelen bizim mücadelemizdir. Bu mücadele bayrağını kadınlar yerde bırakmayacaktır.’’ İfadelerine yer verildi.

Basın açıklamasında ‘’ Ekin Wan Yoldaş Ölümsüzdür’’, ‘’Jin Jiyan Azadi’’ sloganları atıldı. Yapılan açıklamaların ardından kitle zılgıtlar, sloganlar ile dağıldı.

www.halkingunlugu.net

Share

ADKH: Çıplak ve Özgür Olan Bizler, Teşhir Olan Sizlersiniz.!

ADKH: Çıplak ve Özgür Olan Bizler, Teşhir Olan Sizlersiniz.!

image

Zulmün ve vahşetin ilk adresi yine kadın!
En çok kadın bedenine saldırırlar!
Kadın olmak onların yanında, onların o eril, aciz, barbar zihniyetinde bedenimizle ‘ezik, eksik’ olmaktır.Kendi çıkarlarını koruyan yasalarında; kadın bedeni mahremdir, ayıptır, günahtır, utançtır çünkü sadece ‘sahibine’ helaldir.Kimdir kadın hakkında hüküm veren, kadın kimliği ve bedeni üzerinde söz sahibi olan? Kadının bedeni hakkındaki söz hükmü devlete değil, dinin arkasına sığınan gerici anlayışa değil, bizzat kadının kendisine aittir.”Kadın da olsa, çocuk da olsa gereken yapılsın” emrini verenler, öldürmekle kalmayıp ölü bedene işkence yapanlar, çırılçıplak soyup başında fotoğraf çektirenler, kendi onursuzluklarını, kendi faşist duruşunu teşhir etmişlerdir.Çünkü kadınlar onlar için namusu bacaklarının arasında gizli, iştahlarını kabartan ve örtünmek zorunda olan et parçalarıdır, kadın da değil, insan da değildir.Ve bu faşist, erkek egemen zihniyet kadını yok etmek istediğinde önce kadının bedenine yönelir.Bundandır kadın savaşlarda tecavüze uğrar, köle olup pazarlarda satılır, bundandır kadın işkence tezgahında, zindanlarda sürekli cinsel şiddet görür, bedeni üzerinden teslim alınmaya çalışılır, bundandır kadının cansız bedenine işkence yapılır, çırılçıplak sokak ortasına atılır.Onlar barbarlıktan, vahşetten, ahlaksızlıktan utanmazlar, kadınların kendi bedeninden utanmasını beklerler.Onlar isyan eden, bilinçlenip örgütlenen kadının gücünden korkarlar.Korkuları o kadar büyüktür ki, öldürmeyi reva görür, ölü bedenlerden övünürler.
Ülkemizde özellikle son süreçte Kürt illerinde AKP faşizmi ve saraydaki sultanın emriyle 90’lı yıllardaki OHAL’i aratmayan, köy boşaltma ve yakmalarıyla, gözaltında, kırsalda yapılan akıl almaz işkenceleriyle yeniden aktif faaliyete geçen kontra, kadına yine aynı iğrenç zihniyetle saldırdı.Muş’un Varto ilçesinde, HPG gerillaları ve özel tim arasında çıkan çatışmada Ekin Wan kod isimli Kevser Eltürk öldürüldü.Cansız bedenine işkence yapılan kadın gerilla çırılçıplak soyularak sokak ortasına atıldı.Beynini, inancını, direncini, savaşçılığını teslim alamadıkları insanın, sırf kadın olduğu için cansız bedenini çırılçıplak sergilemeleri aciz ve korkak olduklarının ispatıdır.Biz, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak diyoruz ki; bedenimizle utanmıyoruz, bedenimizin esirleri değiliz, ezik ve aciz de değiliz, özgürlük mücadelemiz onurumuzdur.Kevser Eltürk onurumuzdur, asıl onursuz olanlar katletmekle sınırlı kalmayıp onun cansız bedenine işkence yaparak, ikinci kez öldürenlerdir.Bilincimizle varız, yüreğimizle karşınızdayız. Bizler çıplak ve özgürleriz, çırılçıplak, cansız bedenlerde, işkence izlerinde teşhir olan sizlersiniz.!

Kevser Eltürk (Ekin Wan) Onurumuzdur.!
Yaşasın Direnen, Savaşan, Başeğmeyen Özgür Kadın, Kahrolsun Faşizm.!
Yaşasın Enternasyonal Kadın Mücadelemiz.!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Ağustos 2015

Share

SUSMAYACAĞİZ! HELEDE KADIN OLARAK ASLA SUYMAYACAĞIZ!

 

SUSMAYACAĞİZ! HELEDE KADIN OLARAK ASLA SUYMAYACAĞIZ!!!
Utanmadan “sus, helede bir kadın olarak sus” cahilliğini kim gösterir. 21.yüzyılda bir parlamentoda bu sözlerin söylenmesi tabi ki inanılacak gibi değildir. İnsan duyduğunda şöyle kalın ve uzunundan şaşkınlıkla yadırgamanın karışımı bir ses tonuyla OHA … demeden kendini alamıyor. Zaman ilerledikçe toplumlar, ilişkiler, düşünceler, edebiyat, sanat, kültür ve teknolojide dâhil her şey ilerler. Bunlarla birlikte ilerlemeyi başaramayan-lar ne yazık ki gerici-ler olarak, hayatın ve insanlığın önündeki engeller olarak dururlar. Gericileri 21. Yüzyılda nasıl tespit ederiz. Çok basit,
Din, yani inançlar arasında eşitlik yok deniyorsa,
Dil,tüm diller ait oldukları toplumların, tarihi, kültürü ve ilişkilerini ifade ederler ve her toplumun kendi anadili vardır denmiyor ve bir dil dışında diğer dillerde eğitim yasaklanıyorsa,Irk, insanlığın en eski farklılığı ve aynı zamanda en köklü doğal özelliği olarak görülmüyorsa,
Milliyet, ben de Kürd’üm, Laz’ım, Ermeni’yim, Çerkez’im vb. diyenin nüfus kağıdına neyse onu yazmıyorsa, kendi milliyetini başkalarına zorla kabul ettirmek için tankı topu ne varsa kullanmaktan çekinmiyorsa,
Cins, eğitimden mesleğe, ekonomiden siyasete, giyimden seyahate, spordan dansa, müzikten sinemaya kadar hayatın her alanında erkeğe tanınan özgürlükler kadın için suç oluyorsa,
Doğa, ne olursa olsun her koşulda insanın ve tüm canlıların hayatını başta ormanları yakarak, toprağı suyu ve havayı zehirleyerek yok ediliyorsa,
Demokrasi, seçimde tek başına iktidar olamadığında önce sınırda besleyerek bölgedeki Kürt ve Ezidi’leri katledip sonrada Suruç’ taki katliamı aydınlatmak yerine Paramiliter çetelere Hadep Milletvekillerini -siz niye ölmüyorsunuz-diye hedef gösteriyorsa, vb. sıralayabiliriz. Kısacası demokrasi, 400 milletvekili sayısıyla ifade edilen ve buna ulaşılamadığında diktatörlükle kendini dayatıyorsa, cinnet geçiren bir RTE- Cumhurbaşkanı ve AKP gibi bir parti ile Kadınlara karşı suçların “Pazarlık”, “arabuluculuk/uzlaştırma”, “erteleme”, “paraya çevirme”, “ön ödeme” ile suç olmaktan çıkarılması için yasa değişikliği hazırlanıyorsa,
Ve tüm bunların hepsi hükümet ve devlet adına yapılıyorsa orada Bülent Arınç gibi sabıkalı demokrasi ve kadın düşmanlarının ortaya çıkması engellenemez. Engelleme bir yana, hangi yüzyılda ve coğrafyada olursa olsun bunlar hortum gibi her şeye zarar verirler. Bunlar değişir mi? Bu olasılığın olma ihtimali var mı diye tarihe baktığımızda kesinlikle değişim söz konusu değil. Aksine toplumların canına tak ettiğinde değişecek ne devlet kalır ortada ne RTE nede AKP’si. Tarihte nice krallar gericiler ve diktatörler değişmediler ama devrildiler. Bu süreçte biz kadınlara iki seçenek bırakmaktalar.
YA susa susa köleleşeceğiz
Ya da devire devire Özgürleşeceğiz.
Biji azadi bimre koleti
10 Ağustos 2015
Sıla Doğru

Share

ADKH: Günay Özarslan Ölümsüzdür

image

Suruç katliamında yitirdiğimiz 32 SGDF’li yoldaşımızın acısı henüz tazeyken dün sabah saatlerinde binlerce polisle yüzlerce eve gerçekleştirilen baskında, devrimci bir kadın, Günay Özarslan katledildi.Halk Cephesi üyesi Günay Özarslan Bağcılardaki evine yapılan baskında infaz edildi ve vücudundan 15 mermi çekirdeği çıkarıldı.Tabi ki senaryo dünden hazır, kalın puntolarla burjuva basına düşen ve altı çizilen “çıkan çatışmada etkisiz hale getirildi” sözleri infazın üstünü örtmekten başka bir şey değildir.Devlet, emir verdiği katil polisler eliyle gerçekleştirdiği infaza, çatışma süsü vererek, devrimcileri hedef almaya devam etmekle, yeni katliamların yolunu açmaktadır.Ama bizler, tüm ezilen halklarımız şu gerçeği çok iyi bilmekteyiz; Günay Özarslan’ın katili, bu katliamlara imza atan, ölüm emrini veren, sonra sükunetle yerinde duran faşist TC devletidir.!

Cudi’nin, Lice’nin, Hozat’ın ormanlarını-dağlarını bombalarla yakan, yürüdüğümüz sokakları dahi kana bulayan faşist devletin parlamentodaki temsilcisi AKP, erken seçim tartışmalarını öne sürerek yarattığı bu kan denizindeki krizden nemalanmak istiyor.Ülke kaosun eşiğinde diyerek savaş çığırtkanlığına aymazca devam eden devlet, yarattığı bu krizlerden büyük medetler umuyor.Suudi kralı için ülke genelinde resmi yas ilan edenler, 32 kardelen için yasa gerek duymadıklarını belirtiyor.Her güne yas mı ilan edelim diyen faşist düzeninize cevabımızdır, yaşadığımız her alanda katliamlarla doldurduğunuz her günümüz sizin eserinizdir. Kobanê’nin yeniden inşaası için çocuklara oyuncak götürenlerin başına bombalar yağdıran, ama IŞİD’e tırlarla silah, mühimmat taşıyan, sonsuz, sınırsız destek sunan ve bu kan emicilere “terörist” demeye bile dili varmayan bir devlet gerçekliğiyle karşı karşıyayız.Sokağa çıktığımız her anı burjuva basınının kalemşorları ve sözcüleriyle beraber “terörize” eden egemen faşist devlet, mazlum rolleri ve timsah gözyaşlarıyla asıl terörün devlet terörü olduğunu gizleyemez.!

Asıl “terörist” Cudi’de, Lice’de, Hozat’ta ormanları yakıp, doğayı, hayvanı alevler içinde bırakanlardır. Asıl “terörist” Suruç katliamında 32 kardeleni solduran, onları yarının güneşli günlerinden mahrum edenlerdir. Asıl terörist Amara Kültür Merkezi’nin bahçesindeki SGDF’li yoldaşlarımızın açıklamasına bombalı saldırıyı gerçekleştireni katliamdan 20 gün önce serbest bırakanlardır. Asıl terörist kirli postallarıyla evlerimize girip gecemizi ve gündüzümü zifiri karaya boğanlar, Günay Özarslan’ı katledenlerdir. Asıl terörist IŞİD’i besleyen ve onu kendine paravan olarak kullanan, aymazca televizyonlara çıkıp göstermelik “Kınıyoruz” mesajları veren düzenin kokuşmuş, egemen tekçi faşist partileridir.

Bizler Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak, devletin katliamcı ve faşist yüzünü teşhir etmekten asla geri durmayacağız, özgürleşmek için daha fazla örgütlenmeye ve mücadele etmeye devam edeceğiz.

Özelde kadınlara genelde tüm devrimci demokrat kurum üye ve taraftarlarına çağrımızdır, yapılacak olan tüm eylemlere ve etkinliklere aktif ve daha kitlesel katılarak, ortak mücadeleyi ve devrimci dayanışmayı büyütelim.’’

 

Günay Özarslan Ölümsüzdür.!

Yaşasın Enternasyonal Kadın Dayanışması.!

 

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ (ADKH)

 

Share

Ne Sabrımız Kaldı Nede Avunabileceğimiz Bir Beklentimiz

Ne Sabrımız Kaldı Nede Avunabileceğimiz Bir Beklentimiz

Öfkemiz Bizi Aşıyor!!!

image

3. yılını dolduran Kürdistan’ın büyük direnişi Kobane her türden gerici saldırılara karşı uluslararası arenada demokratik kamuoyunuda arkasına alarak ortadoğunun karanlığından Kürtlerin dünyaya yayılan özgürlük meşalesi olmaya devam ediyor. Bir yanda DAIŞ çetesiyle bu direnişi boğmaya calışırlarken diğer yandan Türkiye`de tüm demokrasi güçlerinin bu seçimlerde Kürtlerle büyük bir güç oluşturarak barajı aşmasıyla, parlemontalarında dahi sıkıştırılan gericiler koalisyon dahi oluşturamayacak kadar zavallılaşıp hükümeti kurmayarak bu coğrafyayı, başta Kürdistan olmak üzere karış karış kan ve ölümle mezarlığına dönüştürmektedirler.

15 Temmuz günü, Şırnak`ın Silopi ilçesine bağlı Aksu (Herbol) ve Damalca (Silip) köyleri kırsallarına atılan havan topları sonrasında çıkan yangın 3 gün boyunca söndürülmeye çalışıldı. Daha dumanların sonu gelmeden havan toplarıyla ateşe verilen ormanların “Ciner Grubuna ait maden ocaklarının bulunduğu alanlar (1)” olması devletin sermaye gurupları için Kürdistan topraklarında doğa ve insan katliamlarının artık maskeye bile gerek duymadan gerçekleştirdiğinin somut kanıtıdır.

Suruç`ta Kobane`nin inşasına katılmaya giden ve giderken oradaki çocuklar için oyuncak götüren sosyalist aktivistler otobüsün bulunduğu alanda, IŞID’in “intihar saldırısı” ile toplu katledildi. Her gün farklı bir katliamın gerçekleştiği bir coğrafyada artık bırakalım mualif olmayı yardım eli uzatmak bile katliam gerekçesi. İnsan olmanın yasaklandığı bir coğrafyada artık tüm demokrasi güçleri olarak meşru mücadele hakkımızı kullanmak ve bu katliamlardan ekonomik ve siyasal rant elde etmeye çalışan biliumum AKP ve her sermaye gurubunu döktükleri kanda boğmak, insanlığın kendini kurtarabilmesi için olmazsa olmaz bir görev oldu. Bu bilinçle Tüm üye ve aktivistlerimiz yapılacak bütün gösterilerde yerlerini almalıdırlar.

Cudi`yi alevlere boğan kanlı eller çok geçmeden Lice`ye uzandı. Daha dumanlar bulutlara karışmadan Amara Kültür Merkezinde 30 sosyalist aktivist IŞID çetesi tarafından katledıldi.

Sorumlusu, doğanın ve insanın katili kapitalizmdir.

Ne devletleri nede şirketleri Kapitalizmi kurtaramayacaktır.

Yaşasın Kobane Direnişi, Kahrolsun Her Türden Gericilik

Yaşasın Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı

Yaşasın Kürt ulusunun Mücadelesi ve Halkların Kardeşliği

Yaşasın Enternasyonal mücadele ve dayanışma

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

20 Temmuz 2015

(1) Politika 20.07.2015

Share

Zebanilerin saldırıları nafile!Halkların kurtuluş mücadelesi engellenemez

DHF: Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobane’nin yeniden inşasına katkı sunmak için orda bulunan SGDF’lilerin yaptıkları basın açıklaması sırasında gerçekleştirilen barbarca saldırıda onlarca kişi yaşamını yitirirken, onlarcası da yaralandı

image

HABER MERKEZİ(20.07.2015)- Demokratik Haklar Federasyonu, Suruç’ta SGDF’lilere yönelik yapılan katliamla ilgili yazılı bir açıklama yaptı. DHF’nin yaptığı açıklama şu şekilde; “Varlığını halklarımıza ve bir bütün olarak emeğe, doğaya ve insanlığın bütün ilerici kazanımlarına karşı gerici temelde savaş açarak konumlandıran Faşist T.C. Devleti ve onun bilfiil beslemesi olan İŞİD barbarlığının halklara karşı pervasız saldırıları devam etmektedir. Rojawa’da, Şengal’de ve Kobane’de halkların görkemli direnişiyle yenilgi yaşayan T.C. Devleti ve beslemesi İŞİD barbarlığı canice saldırılarıyla gerçek yüzünü bir kez daha göstermiş oldu.

Kobane’nin yeniden inşa edilmesine katkı sunmak için merkezi olarak Kobane’ye gitme kararı alan Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu(SGDF)’nun Suruç’ta kaldığı Amara Kültür Merkezi önünde yaptığı basın açıklaması sırasında gerçekleştirilen bombalı saldırıda onlarca kişi yaşamını yitirirken, onlarca kişi de ağır şekilde yaralandı. Ölü ve yaralı sayısı tam olarak netleşmiş durumda değil.

Suruç’ta gerçekleştirilen barbarca saldırının tartışmasız olarak bir numaralı sorumlusu AKP iktidarıdır. Çünkü İŞİD barbarlığını her açıdan besleyen ve destekleyen T.C. Devleti ve onun temsilcisi AKP iktidarıdır. Akan her damla kandan AKP sorumludur.

Sokaklara çıkalım, öfkemizi haykıralım, hesap soralım

Suruç’ta gerçekleştirilen barbarca saldırıları protesto etmek, öfkemizi haykırmak ve hesap sormak için bulunduğumuz tüm alanlarda sokaklara çıkalım. DHF ve tüm bileşenleri bulundukları bütün alanlarda diğer devrimci ve demokratik güçlerle birlikte sokaklara çıkmalı ve hesap sormalıdır. Bu perspektifle bütün üye ve taraftarlarımızı Başta İstanbul olmak üzere Ülke genelinde yapılacak olan protesto eylemlerine güçlü biçimde katılmaya çağırıyoruz.

İstanbul’daki eylem saat:19:00’da Taksim/Tünel’de yapılacaktır.”

Share

Suruç’ta SGDF’lilere bombalı saldırı!

Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına katılmak için Urfa Suruç’a giden SGDF üyelerine bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda onlarca SGDF’linin yaşamını yitirdiği bildirilirken, Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralılar için acil kan ihtiyacı olduğu belirtiliyor

image

HABER MERKEZİ (20.07.2015) – Kobanê’nin yeniden inşa çalışmalarına gitmek üzere Urfa Suruç’a gidenSosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu (SGDF) üyelerine dönük bombalı saldırı düzenlendi. Saldırıda onun üstünde SGDF’linin yaşamını yitirdiği ve yaralandığı bildirildi.

Suruç’ta bir araya gelen yaklaşık 300 SGDF üyesi basın açıklaması gerçekleştirdikleri sırada bombalı saldırı gerçekleşti.

DBP Urfa İl Eş Başkanı İsmail Kaplan ve bazı haber ajansları ise patlamanın IŞİD tarafından gerçekleştirilen bir intihar saldırısı olduğu iddiasında bulunuyor.

Yaşanan patlama sonucunda onun üstünde kişinin yaşamını yitirdiği, çok sayıda yaralı olduğu belirtiliyor.

Yaralılar sınırlı sayıda ambulansla hastaneye taşınırken, Suruç Devlet Hastanesi’ne kaldırılan yaralılar için acil kan ihtiyacı olduğu belirtiliyor.

 

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Taciz, zorla arama, ceza

Bakırköy Kadın Kapalı Hapishanesinde Cinsel Taciz ve Saldırılar Devam Ediyor

image

Bakırköy Kadın Kapalı Cezaevi’ne görüş için giden LGBTİ aktivisti Yağmur Beyrut Afşar, trans olduğu gerekçesi ile 2. arama noktasında kadın gardiyanlar tarafından aranmak istemedi. Erkeklerin arandığı bölümüne yönlendirilen Afşar, onursuz aramayı kabul etmedi. Arama odasına gelen erkek gardiyan tarafından ‘dil sallayarak’ taciz edilen Afşar, gardiyanla tartışarak odadan ayrıldı.
Trans görüşçülere yapılan ilk değil!
Geçtiğimiz ay İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği genel sekreteri ve Demokratik Kadın Hareketi faaliyetçisi Kıvılcım Arat’ta gardiyanların zorla aramasına maruz bırakılmış ve askerlerin sistematik tacizine maruz kalmıştı.
3 aylık görüş cezası!
Bu hafta görüşe giden Arat’a, arkadaşının 3 ay görüş cezası aldığı gardiyanlar tarafından bildirilmiş ve gösterilen tutanakta ‘görevli memura hakaret’ ceza sebebi olarak belirtilmişti.
Ebru Kırancı: Gerekirse yargı yoluna taşıyacağız!
İstanbul Lgbti Dayanışma Derneği yönetim kurulu başkanı Ebru Kırancı ise devletin cezaevi uygulamalarının sistematik olduğunu belirterek; ‘Dört duvar arasına hapsettiği devrimci kadınlara sadece içeriden uyguladığı baskı ile değil, gelen yakınları üzerinde de tecrit uygulamaya çalışıyorlar. Tabi burada uyguladıkları tecritin yanı sıra birde transfobi söz konusu. Trans kadınları görüşe gitmekten vazgeçirmek adına yapılan bir uygulama olduğunu düşünüyorum. Erkek gardiyanların onursuz aramalarına ve tacizlerine maruz kalan trans kadınların bir daha gelmeyeceklerini umuyorlar. Tabi burada kaçırdıkları bir şey var; trans kadınlar baskı, zulüm ve zorbalıkla onların yoluna gelmeyecekler. Eğer bu uygulamalar başarılı olsaydı toplum ve devlet baskısı bir şeyleri yoluna koyardı. Cezaevi’nde uygulanan bu transfobik saldırıları gerekirse yargı yoluna taşıyacağız’ dedi.

Share

DKH kadın kampı programını yayınladı

Demokratik Kadın Hareketi, 1-5 Ağustos tarihlerinde Ovacık’ta ‘Kadın yönetime kadın iktidara’ şiarıyla kamp düzenleyecek

image

HABER MERKEZİ (15.07.2015)- Kadın cephesinden mücadeleyi yükseltmeyi amaçlayan, her türlü baskıya, cinsel,ulusal, sınıfsal şiddete, emek hırsızlığına ve yabancılaşmaya karşı kadınların birleşik örgütlü mücadelesini yürütmeyi kendine perspektif edinen Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 1. Kadın Kampı’nı örgütlüyor. Dersim’in Ovacık ilçesinde yapılacak olan kamp, 1-5 Ağustos tarihlerinde düzenlenecek. ‘Kadın yönetime, kadın iktidara’ temel şiarıyla düzenlenen kampta toplumsal cinsiyetten yabancılaşmaya, feminizmden ekolojiye birçok konu tartışılacak. DKH’nin yayınladığı kamp programı şöyle:

1 AĞUSTOS CUMARTESİ

KAHVALTI: 09.00-10.00

ATÖLYE: Toplumsal Cinsiyet ve Kadın

KATILIMCILAR: Sosyolog Özlem Uç

DKH üyesi Dilşat Canbaz

SAAT: 10.30-13.30

ÖĞLEN ARASI: 13.30-14.30

FORUM: Yüzleşme Atölyesi/ Şiddet Pratikleri ve Mücadele Yöntemleri

SAAT: 15.00- 17.00

AKŞAM YEMEĞİ: 19.00-20.00

2 AĞUSTOS PAZAR

KAHVALTI: 09.00-10.00

ATÖLYE: Yeni Toplumsal Hareketler; Ekoloji Mücadelesi ve Kadın

KATILIMCILAR: Av. Diren Cevahir Şen

DEDEF Ekoloji Komisyonu üyesi Songül Balkız

SAAT: 10.30-13.30

ÖĞLEN ARASI: 13.30-14.30

DOĞA YÜRÜYÜŞÜ:14.30-18.00

AKŞAM YEMEĞİ: 19.00-20.00

3 AĞUSTOS PAZARTESİ

KAHVALTI: 09.00-10.00

ATÖLYE: Kadın ve Sanat

KATILIMCILAR: Grup Alamor üyesi Nilüfer Akdağ

Sancı Kültür Sanat Dergisi üyeleri

SAAT: 10.30-13.30

ÖĞLEN ARASI: 13.30-14.30

ATÖLYE: LGBTİ

KATILIMCILAR: Dersim Roştîya Asmê LGBTİ üyesi Loren Elva

İSTANBUL LGBTİ Dayanışma Derneği üyesi Kıvılcım Arat

SAAT: 15.00-18.00

AKŞAM YEMEĞİ: 19.00-20.00

4 AĞUSTOS SALI

KAHVALTI: 09.00-10.00

ATÖLYE: Yabancılaşma ve Kadın

KATILIMCILAR: Akademisyen Sibel Özbudun

DKH üyesi Zeynep Dağ

SAAT: 10.30-13.30

ÖĞLEN ARASI: 13.30-14.30

ATÖLYE: Feminizm

KATILIMCILAR: Sosyolog Berfin Azdal

DKH üyesi Dersim Konak

-SAAT: 15.00-18.00

AKŞAM YEMEĞİ: 19.00-20.00

5 AĞUSTOS ÇARŞAMBA ŞENLİK PROGRAMI

GRUP ALAMOR

-ERBANE GRUBU

-YARIŞMALAR

-TİYATRO İS

İstanbul’un Okmeydanı ve Sarıgazi semtlerinden kalkacak olan araçlar ücretsizdir.

kaynak :halkingunlugu.net

Share

Trans Evi’nde Psikiyatrik Destek Başlıyor

 

 

Trans Evi’nde Psikiyatrik Destek Başlıyor

IMG-20150713-WA0011

 

 

 

 

 

 

3 yıl önce İstanbul LGBT Dayanışma Derneği öncülüğünde kurulan Trans Evi’nde kalan LGBT’lere yönelik bireysel ve grup psikoterapi destek başladı.

İhtiyaç sahibi ve mülteci LGBTi’lerin konakladığı Trans Evi’nde Psikiyatrsit Dr. Ardıl Bayram Şahin’in yürüteceği bireysel ve grup psikoterapi hizmeti verilecek. Psikoterapi hakkında süreçle ilgili bilgi vermek amaçlı Trans Evi’nde Psikoterapist Dr.Ardıl Bayram Şahin’in katılımıyla tanışma toplantısı düzenlendi. Tanışma toplantısına Türkiyeli Trans’ların yanı sıra mülteci LGBT’ler katıldı. Toplantıda İngilizce ve Türkçe olarak psikiyatri görüşmeler, bireysel ve grup psikoterapi süreci hakkında bilgi verildi. Dr. Şahin Trans Evi’nde Psikoterapi odasında gerçekeleşecek görüşmelerin iki haftada bir gerçekleşeceğini, şuan için sadece Trans Evi’nde kalanların faydalanacağı bu hizmetin önümüzdeki süreçte İstanbul LGBT Dayanışma Derneği öncülüğünde dışarıdan başvuruların da kapsamasını dilediklerini belirtti.

LGBT’lerin psikiyatrik olarak sık rastalanan depresyon, anksiyete bozukluklar ve intihar girişimlerinin giderek daha da gözle görülür olduğunu belirten, Dr.Şahin Ruh Sağlığı profesyonellerinin LGBT’lere yönelik LGBT pozitif bir yaklaşım sergilemelerinin gerekliliğine vurgu yaptı.

Dr.Ardıl Bayram Şahin: ‘LGBTİ’ler hasta ediliyor!’

Dr.Şahin ‘Son dönemde Trans intiharların, LGBT intiharların gerek çevremizden gerek medyadan duyuyoruz, LGBT’ler  hasta değiller , ama ‘hasta’ ediliyor. Bunu çalışmalar da gösteriyor. Yapılan çalışmalar  Depresyon, Ankisyete bozukluğu gibi ruhsal hastalıklar ve intihar girişimleri heteroseksellere göre LGBT’lerde 2-3 kata daha sık görüldüğünü açıkça göstermektedir. Bunun için Ruh Sağlığı profesyonelleri bu çalışmaları da göz önünde bulundururak, bu durumun nasıl önüne geçebiliriz diye düşünmelidir’ dedi.

Kıvılcım Arat: ‘LGBTİ’ler için  şiddet günlük yaşamın bir parçası’

İstanbul LGBT Dayanışma Derneği yönetim kurulu üyesi Kıvılcım Arat ise Trans Evi’nde psikiyatrik desteğin çok önemli olduğunu belirterek; ‘Evde kalan LGBT’ler buraya başvurana kadar bir çok hak ihlali ile karşılaşıyorlar. Şiddeti günlük yaşamn bir parçası olarak deneyimleyen LGBT’ler buraya geldiklerinde psikolojik olarak bir çok sorunla boğuşmak zorunda kalıyorlar. Bu destek sayesinde psikolojik bütünlüğü bozulan arkadaşlarımız Trans Evi’nde kendilerini toparlayarak toplumsal yaşama karışabilecekler’ dedi.

Trans Evi’nde kalanların psikoterapi süreci ihtiyaçlar, deneyimleri üzerine paylaşımlarla devam eden tanışma toplantısı soru-cevaplarla sona erdi.

IMG-20150713-WA0008IMG-20150713-WA0004

 

 

 

 

 

Share

Kadının Adı Var: Çilem Doğan, Hacire Göv.!

image

Yüzyıllardan bugüne hep silikleştirilen kadının adı, kadını iyicene sessizliğe gömmekle kalmadı kendi mezar kazıyıcısı konumuna da getirdi. Kadın sistemin kendisine biçtiği misyonu ve rolü “layıkıyla” yerine getirdi ve kendi hayatı, kendi kadın kimliği noktasında “Bu benim kaderim” cümlesini kanıksadı. Çünkü kadın erkeği güç olarak görürken, kendisini de erkeğin gücü üzerinden tanımladı.Babasının, erkek kardeşinin ve sonrasında eşinin baskılarını, şiddetini ” Atamdır, kardeşimdir, beyimdir.!” diyerek “kaderine” razı geldi.Kadın ne ailede ne de toplum içerisinde “insani” olarak o değeri gördü.Gün geldi henüz 8’inde 80 yaşında biriyle evlendirildi, gün geldi bir kamyon kasasında ya da bir fabrikada çocukluktan mezara işçi olarak kaldı, gün geldi tecavüze uğradı ve bunu dile getirdi ama yasalarda erkek korundu çünkü kadının rızası(!) vardı.Dün “adı yok” denilen ya da burjuva basının üçüncü sayfalarında adı kısaltılarak “N.Ç” diye yazılan bu utancın sorumlusu sanki kadınmış gibi, kadın isimsizliğe yine maruz bırakıldı.Ama kadınlar suskunluğunu parçaladı, “N.Ç” gibi adı kısaltılıp utanç duvarlarına hapsedilen kadınlar “Bu senin utancındır” deyip erkek egemen sisteme bir tokat savurdu.Dün kimliksiz nitelendirilen “adı yok” denilen kadınlar, bugün “Adım GÜLDÜNYA, adım ÖZGECAN, adım HACİRE, adım ÇİLEM” haykırışı ve isyanıyla, tekçi faşist devletin kadını yok sayan zihniyetinde ve yasalarında gedikler açtı, erkek egemen saltanatın tahtına tekmeyi savurdu.Özgecan’ın yanıp tutuşan saçlarının külleri havaya savrulmadı, binlerin üzerindeki ölü toprağı eşeledi, o küllerden isyanın ateşini harmaladı.

Hep Mi Kadınlar Ölecek?

Adana’da yaşayan 28 yaşındaki Çilem Doğan, kendisini defalarca fuhuşa zorlayan eski eşini 6 kurşunla öldürdü. Savunmasında: “Hep mi kadınlar ölecek? Biraz da erkekler ölsün. Namusum için öldürdüm” dedi.Yine aynı tarihlerde Urfa’da 8,5 aylık hamile olan 19 yaşındaki Hacire Göv, tecavüz edildikten sonra katledildi ve cansız bedeni kör bir kuyuda bulundu. Bugün kadından katil yaratan, erkek egemen sistemin ta kendisidir. Bugün kendi kadın kimliğiyle var olmak isteyen kadını kör bir kuyuda ölüme mahkum eden tüm yasalarıyla erkeği koruyan devletin ta kendisidir. Kadınlar öldürülmemek için öldürmeyi düşünüyorsa, bunun tüm sebepleri devletin erk zihniyetinde aranmalıdır.Bugün adına ister “töre” diyelim, ister “cinnet” diyelim, öz itibariyle kadınlar her yerde katli vacip ilan edilmiş, ölüm fermanlarının ilk tohumları özel mülkiyetin ortaya çıkmasıyla atılmıştır.Kadın cinayetleri politiktir, çünkü kadını ikincil statüde gören, hiçe sayan, şiddeti, tacizi ve tecavüzü meşrulaştıran devletin ataerkil zihniyetidir.Bizler Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak, burdan bir kez daha teşhir ediyoruz: bizler erkeğe değil, tüm yasalarıyla erkeği koruyan, işte, okulda, sokakta her alanda kadının katlinin önünü açarken, erkeğin sırtını sıvazlayan erkek egemen-ataerkil zihniyetin karşısında mücadele etmekten geri adım atmayacağız.Aynı şekilde binlerce yıldır erkeği cellada dönüştüren, kadın katili yapan özel mülkiyet sistemi, kadını her geçen gün çaresizlik ve umutsuzluk kuyusunun dibine daha da çekmektedir.Kadının kendisini savunmak için erkeği öldürerek ilkelleştiren, erk-ek yöntemleri kullanmak zorunda bırakan çaresizliği bu sistemin eseridir. Ve diyoruz ki cinsler arasındaki bu zulmün sonu bunu yaratan sistemin sonuyla gelecektir.

Kadın Cinayetleri Politiktir
Erkeği Koruyan Yasalarınızla Uzlaşmayacağız!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi
Temmuz 2015

Share

Hacire kör bir kuyuda… Sesini duyuyor musunuz?

Hacire, Urfa Viranşehir’de 19 yaşında öldürüldü. ‘Yaşadığı’ ve öldürüldüğü köy bomboş, kimse konuşmuyor… Onun yerine konuşacak olan devlet, medya ve katiller, Hacire’nin yaşamını dünyaya gözlerini açtığı günden bu yana ölümle gerekçelendirmeye devam ediyor…

image

HABER MERKEZİ (10.07.2015) Hacire 19’unda… Tıpkı iki yıl önce Gezi ayaklanmasında döve döve öldürülen Ali İsmail Korkmaz gibi 19 yaşında… Hayalleri, sevdası, bedeni, yaşama isteği ondan başka herkese ait bu ülkede, bir kuyuda mücadele etmiş, tam 19 sene boyunca… Ve yine bir kuyuda düşleri çürümeye bırakılmış… Yedi kat yerin dibine atılsa da çürüyecek mi bu düşler? Dört duvarın içinde gökyüzüne ‘bakamasa’ da, kendi sesinden başka her ses yasaklanmış olsa da çürüyecek mi bu düşler? Töre diye, kadın diye, namus diye, ahlak diye, mal diye bir insanın dünyasını kendi kuyularının ağzı kadar bilenlere, vesikalık fotoğrafından bakıyor Hacire… Bu fotoğrafta Ceylan Önkol’un gözleri var… Hacire’nin dünyaya, insanlara, zulme bakışı var… Kendini bile tanıyamamışken kötülüğü tanımanın hüznü var… Belki de kendi içinden başka tüm kuyulara hep böyle bakıyordu… Bir insana güzelliklere bakmaktan başka her şeyi öğreten bu dünya hepimizin yaşadığı bir kuyu…

Hacire’yi ve daha onlarca kadını ölünce tanımış olmak bile yeterince kahredici… Hacire bir kuyuya atılmış, Hacire ölmüş, Hacire cinsel saldırıya uğramış… Tek bildiğimiz kadınlığı yüzünden yaşadığı ‘sıradan’ olaylar… Gerisi Hacire’nin yaşama isteğinin duyulmadığı koca bir sessizlik… Bugün, yarın, ertesi gün, diğer gün kadınlar katledilecek, düşleri alınacak ve tüm toplum bu sessizlikle kör bir kuyuda yaşamaya devam edecek… Biz durdurmazsak, biz karşı çıkmazsak…

Kaynak:halkingunlugu.net

 

Share