ANKARA SOKAKLARINDA KATLİAM ÇAĞRISI

Ankara Sokaklarında Katliam Çağrısı!image

Trans Onur Haftası ve İstanbul Onur haftasının başlaması ile birlikte Cumhurbaşkanı Erdoğan, AKP hükümeti ve havuz medyanın LGBTİ’leri hedef göstermesi sonucu nefret sokağa yansıdı.

Her yıl Haziran’ın 3. ve 4. haftası yapılan Trans onur yürüyüşü ve Lgbti onur yürüyüşü geçen yıl olduğu gibi bu yılda ramazan ayına denk geldi. Dini hassasiyetler gerekçe gösterilerek polis tarafından sert bir şekilde engellenen onur yürüyüşün ardından devletin çeşitli kademelerince LGBTİ’ler medya desteği ile hedef gösterildi.

AKP tarafından başlatılan bu nefret kampanyasının sokağa yansıması ise çok sert oldu.

Eşcinselleri öldürün çağrısı!

Genç İslami Müdafa imzalı “Lut kavminin çirkin işini yapanı görürseniz, faili de mef’ulü de öldürünüz!” ifadelerinin yer aldığı afişler Ankara sokaklarına yaygın bir biçimde asıldı.

Cumhuriyet’ten Alican Uludağ’ın haberine göre, Genç İslami Müdafaa adlı grubun internet sitesinin alan sorgulaması sonucu Küresel Analiz isimli El Nusra yanlısı isim çıkıyor.

LGBTİ dernekleri ve demokratik kitle örgütlerinin baskısı ile Ankara Emniyeti Terörle Mücadele ekipleri savcılığın talimatı üzerine soruşturma başlattı. Soruşturma sonucu ulaşılan Küresel Analiz hesabında Suriye’de savaşan radikal islamcı Ahrar Şam İslam Hareketi ile Nusret Cephesi’ne yönelik haberler paylaşılmış.

Share

LGBTİ mücadelesi nedir, desteklenmeli midir?

 

image

Peki, insanların cinsel kimlikleriyle ilgili iradelerine ipotek koyanlar, onları yönelim ve tercihlerinden dolayı aşağılanma ve şiddete maruz bırakanlar, bu cesareti nereden alıyorlar? Kendi gibi olmayanın sırf farklılığından dolayı yok sayılması hatta yok edilmesi gerektiğine hükmedenlerin bu cüreti nereden geliyor? Farklılıkları doğal ve insanca kabul etmek yerine, bütün insanları tornadan çıkmış gibi tek tip düşünce ve inanç yapısına sıkıştırmak isteyen zihniyetin kaynağı nereye dayanıyor?

HABER MERKEZİ(06.07.2015)-Basından takip edebilenler biliyordur: Bu sene İstanbul’da 6. düzenlenen Trans Onur haftasının önemli bir sloganı vardı. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği tarafından 15-21 Haziran arasında organize edilen hafta, “Bize bir yasa lazım” sloganıyla yeni oluşacak parlamentodan net bir talepte bulunuyordu.

Statülerinin yasal bir güvenceye kavuşturulması ve cinsel kimliklerinin tanınmasını isteyen LGBTİ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks) üye ve destekçileri, bu hafta kapsamında gerçekleştirdikleri eylemlerle, seslerini hem yetkili yasama organlarına hem de geniş halk kesimlerine duyurmaya çalıştılar.

Müslüman bir ülkede çoğunluk tarafından, toplumsal dinamiklerin en alttakileri olarak görülen LGBTİ bileşeni bireyler, tıpkı kadınlar gibi aşağılanma ve ötekileştirilmeyle karşı karşıyalar. Aynı Müslüman ülkede “7-8 yaşındaki kız çocuklarıyla evlilik caizdir” söyleminin büyük bir infiale yol açmaması ise koskocaman bir soru işareti olarak ortada durmaktadır.

Kadınların bile cins olarak ezildiği, ötelendiği, hakir görüldüğü ve bundan dolayı sürekli ayrımcılığa tabii tutulduğu bir toplumda yaşıyoruz. Böyle bir toplumda; cinsel tercih ve yönelimleri statükonun emrettiği “ideal”in dışında olan bireylere adil davranılmasını beklemek hayalcilik olurdu zaten.

Peki, insanların cinsel kimlikleriyle ilgili iradelerine ipotek koyanlar, onları yönelim ve tercihlerinden dolayı aşağılanma ve şiddete maruz bırakanlar, bu cesareti nereden alıyorlar? Kendi gibi olmayanın sırf farklılığından dolayı yok sayılması hatta yok edilmesi gerektiğine hükmedenlerin bu cüreti nereden geliyor? Farklılıkları doğal ve insanca kabul etmek yerine, bütün insanları tornadan çıkmış gibi tek tip düşünce ve inanç yapısına sıkıştırmak isteyen zihniyetin kaynağı nereye dayanıyor?

Resmi ideolojiye hakim olan “tek”çi mantığın toplum içindeki uzantısı tekçi anlayış, farklılıklara tahammül etmiyor. Toplumu oluşturan farklı milliyetlerden azınlıklar ve inanç gruplarına karşı var olan tahammülsüzlük, aşağılama ve ötekileştirme, farklı cinsel kimlik mücadelesi veren birey ve oluşumlar için de geçerlidir.

Toplumun büyük bir kesimine yayılan ve haklı hiçbir gerekçesi olmayan homofobi; esasen kendisine benzemeyeni tam olarak tanımamaktan kaynaklanmaktadır. İlkel insandan günümüze kadar insanlık, tam olarak tanıyamadığı, yabancısı olduğu varlık ve durumlara karşı, korku ve bu korkunun yol açtığı belli bir mesafe ve temkinle yaklaşmıştır. Farklı olana karşı duyulan korkunun yol açtığı önyargılar; korku duyulana daha çok yaklaşmak, onu tanımaya çalışmak, neticede de samimi bir empatiyle aşılabilir ancak.

Söz konusu korku ve homofobi, zaman zaman kendisini devrimci-demokrat olarak tanımlayan kesimler içerisinde de gözlemlenebiliyor. Bu kesimler, heteroseksüellik dışındaki diğer cinsel yönelimleri, yasaklanması-şiddetle bastırılması veya tedavi edilmesi gerekli hastalıklar olarak görmüyor belki; ama onlar da bu durumu, “doğal olmadığı” eşcinsel birliktelik ve evliliklerin çoğalması durumunda “insan soyunun devam ettirilemeyeceği” şeklindeki mesnetsiz gerekçelerle reddetmektedirler. Ancak günümüz genetik biliminin gelişimine bakacak olursak; insan soyunun devamının tamamen genetik bilimi ve teknolojisinin tasarrufunda olduğunu görürüz. Yani soyumuzun idamesi konusunda herhangi bir endişeye yer olmadığı açık!

Diğer taraftan, bir ilişkinin “doğal” veya “insani” olup olmadığına karar vermek, hariçten gazel okuyan üçüncü şahıslara düşmediği gibi erişkin insanların özgür iradeleriyle verdikleri kararların, ilişki tercihlerinde belirleyici olduğu yadsınamaz. Burada özellikle “erişkin insan” tanımlamasına vurgu yapılmasının temel nedeni; “cinsel tercihlerde özgürlük” kavramının “cinsel sapkınlıklarla” karıştırılmaması gerektiğinin altını çizmek içindir. Çünkü cinsel istismar ve sapkınlıklarda bireyin akli dengesinin yerinde olup olmadığı, erişkin olma durumu, sevgi, özgür irade, kişinin rızası gibi özellikler aranmaz.

Elbette ki; çocuklara, akli dengesi yerinde olmayan insanlara, ölülere, rızası olmayan erişkin insanlara yapılan her türlü cinsel taciz ve istismar normal dışıdır, sapkınlıktır, savunulacak bir tarafı yoktur. Ancak bu sapkınlıkların cinsel kimlik mücadelesiyle bir alakası yoktur. Bunun için, ilişkilerde ruhen sağlıklı ve erişkin insanların özgür iradesinin esas alınması, en doğru ve adilane yaklaşım olacaktır.

Ayrıca; her bireyin vücudu kendisine aittir, hiç kimsenin bir diğer insanın bedeniyle ilgili karar verme hakkı ve yetkisi yoktur. Dolayısıyla; her insanın kendi bedeniyle ilgili tasarruf hakkı sadece kendisinindir ve bu hak temel bir insan hakkıdır.

LGBTİ oluşumunun cinsel tercihlerine saygılı yaklaşılması ve bunun bir insan hakkı olarak görülmesi, yani kimliklerinin tanınması talebinin dışında, bütün toplumu ilgilendiren demokratik talepleri de vardır.

Mesela; Trans Onur Haftası kapsamındaki etkinliklerinden biri, İç Güvenlik Yasası ve bu yasanın halklar için nasıl bir tehdit ve tehlike oluşturduğunun tartışıldığı bir panel etkinliğiydi. Bunun benzeri örneklerle LGBTİ oluşumu, ülke sorunlarına duyarlı, siyasi gelişmeleri takip eden ve bu paralelde demokrasi mücadelesi veren bir oluşumdur aynı zamanda. Bu yönüyle de LGBTİ hareketinin mücadelesi, sadece kimlik mücadelesi değil aynı zamanda emek ve özgürlük mücadelesinin bir parçasıdır. Zaten LGBTİ mücadelesinin sadece bir kimlik mücadelesi olmadığını fark eden egemenler, devlet iktidarının bütün baskı ve şiddet mekanizmalarını kullanarak, bu mücadelenin muhalif içeriğini bastırmaya çalışmaktadır.

Her yıl geleneksel olarak Trans Onur Haftası’nın sonunda gerçekleştirilen Onur Yürüyüşü’nde binlerce insan, daha çok insan hakları, demokrasi, özgürlük, eşitlik ve adalet için sokakları dolduruyor. Tamamen insani taleplerle, barışçıl bir ortamda devam eden bu yürüyüşe, kolluk güçlerinin gaz bombaları ve plastik mermilerle saldırmaları, devletin bu konudaki politikasını net olarak ortaya koyuyor. Toplumsal muhalefetin her türlüsünü şiddet ve saldırıyla boğmaya çalışan devlet, mutaassıp iktidar sahipleri aracılığıyla, LGBTİ’nin en doğal hak arayışına müsaade etmeyerek, kendi seçmeni ve taraftarlarına da şirin görünmeye çalışıyor.

Oysa bugün LGBTİ’nin mücadelesi sonucunda; Amerika gibi, dini ve kiliseyi en bağnaz haliyle, muhaliflere karşı kullanmayı taktik politika haline getiren emperyalist bir ülke dahi, eşcinsellerin resmi evliliğini yasallaştırmak zorunda kaldı. Bu yasal düzenleme sonucunda elde edilen ‘eşcinseller arası resmi evlilik hakkı’, tamamen LGBTİ’nin uzun yıllara dayanan mücadelesiyle kazanılmıştır.

Sadece LGBTİ sembolü bayraktaki gökkuşağının renkleri bile bu hareketin, farklılıkları nasıl zenginlik olarak gördüğünü, barış, demokrasi ve çoğulculuğu ne denli önemsediğini gösteriyor aslında.

Özetlersek; özellikle demokratlıktan dem vuran kesimlerin, bırakın LGBTİ bileşenleri ve örgütsel yapılanmasına karşı çıkmayı, onların mücadelesine destek vermeme veya tarafsız durma gibi bir lüksü kesinlikle yoktur, olmamalıdır. Çünkü bu sorun bir insan hakları sorunudur ve LGBTİ’nin mücadelesi kimlik mücadelesinin yanı sıra, hak arama ve demokrasi mücadelesidir. Bu açıdan da kendisine insanım diyen her bireyin, bu insan hakları mücadelesini sahiplenme gibi bir sorumluluğu vardır.

Rima Güneş

Kaynak: www.halkingunlugu.net

 

 

Share

KAZA DEĞİL KATLİAM

Gün geçmiyor ki yeni bir işçi katliamıyla karşılaşmayalım… İhmal, kaza vs bahaneleriyle daha çok işçilerin suçlandığı bu ‘kazalar’ devlet eliyle medya üzerinden topluma kanıksatılmış durumda. Dün Soma da yapıldığı gibi her katliam azami kâr hırsının ‘allahın taktiri’ söylemleri ile örtbas edilip, her ihmal ‘istenilmeyen kaza’ olarak geçiştiriliyor. Ve yaz aylarının bitmez dramı mevsimlik tarım işçileri… Namı diğer gündelikçiler. Bir lokma ekmek parasına sigortasız, hiç bir güvence olmadan çalışmaya mahkum olan insanlar.  Bu insanlardan, resmi rakamlar ve yasal güvenceler içinde hic gözükmeyip ama “iş kazaları ” istatistiklerindeki sayılarda ölenlerin çoğunluğunu kadın işçiler oluşturuyor. Öyle ki yaşarken en ağır en zor işlerde sigortasız ve güvencesiz çalıştırılıp emeğini yok sayan sistem kadının ve çocuğun varlığını ancak ölüsü üzerinden kabul ediyor. Suçları yoksul olmaları.  Manisa’nın Gölmarmara İlçesi’nde, Hacıveli köyü yakınlarında üzüm tarlalarında çalışmaya giden çoğunluğu kadın mevsimlik tarım işçileri kaza geçirdi. İşçileri kasasında taşıyan kamyonet ile süt tankeri çarpıştı. Meydana gelen ‘kazada’ 13′ ü kadın birisi çocuk 15 işçi öldü 2 kişi yaralandı.
Olayı ihmal, cehalet olarak yansıtan devlet yoksulluğun en alt sınırında yaşayan ve ucuz iş gücünü oluşturan bu işçilerin katledilmesinde tek sorumlu ve suçlu olandır.
Manisa da yaşanan kaza değil sistemin yoksullukla gerçeklestirdigi yeni bir katliamdır.
Sorumlu ucuz iş gücünü devletiyle kader kılan kapitalizmdir!!

 

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDur

Share

Yaşasın cinslerin tam hak eşitliği

 

 

 

Bu yıl 6.sı düzenlenen Trans Onur Haftası kitlesel bir yürüyüşle sonlandırıldı. Demokratik Kadın Hareketi’nin de örgütleyicisi olduğu yürüyüşe HDP Milletvekili Erdal Ataş’ta katıldı

6.LGBT MANSET

İSTANBUL (21.06.2015)- Her yıl kitlesel bir şekilde düzenlenen Trans Onur Haftası 6. yılında ‘Bize bir yasa lazım’ şiarıyla örgütlendi. İstanbul LGBTİ Derneği’nin ve Demokratik Kadın Hareketi’nin örgütlediği hafta, bugün yapılan kitlesel bir yürüyüşle sonlandırıldı. Saat 17.00’de Fransız Konsolosluğu önünde toplanan kitle ‘Bize Bir Yasa Lazım’ ve ‘Trans# Evi’ yazılı Türkçe ve Kürtçe pankartlar taşıdı. Dev LGBTİ bayrağının taşındığı yürüyüşte ‘Susma haykır Translar vardır’, ‘Jin jiyan azadi’, ‘Gezi şehitlerine bin selam’, ‘Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz’, ‘Aksaraylar yıkılsın yerine trans misafirhanesi açılsın’ sloganları atıldı. Yürüyüş boyunca Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Erdal Ataş’ta pankartı tutarak kitleye eşlik etti.

‘DHF’li tutsaklara özgürlük’

27 Mayıs’ta Demokratik Haklar Federasyonu’na düzenlenen polis baskınında tutuklanan 9 DHF’li de unutulmayarak ‘DHF’li tutsaklar serbest bırakılsın’ sloganı atıldı.

Yürüyüş boyunca devletin LGBTİ’lere yönelik nefret politikaları ve yeni getirilen İç Güvenlik Yasası çekilen ajıtasyon ve sloganlarla protesto edildi.

YPG ve YPJ’nin Tel Abyad’daki zaferini de selamlayan kitle YPG/YPJ savaşçıları için ‘Keçe Kurdan’ türküsünü söyleyerek halaylar çekti.

Yürüyüş boyunca İstiklal Caddesi’ni abluka altına alan polisler de ‘Polis fuhuş yap onurlu yaşa’ “Polis kaç kaç kaç ibneler geliyor”, “Faşizme karşı bacak omuza” sloganlarıyla protesto edildi.

Ayrıca önceki hafta yaşamını yitiren Süleyman Demirel’i de es geçmeyen kitle, “Kötü bilirdik, hakkımız haram olsun” dedi.

Islık ve zılgıtlarla isyan koşusu gerçekleştiren binlerce kişi, Tünel Meydanı’na yürüdü.

Ataş ‘Yalnız değiliz. Bugün bu eşiğe daha fazla yaklaşmış bulunuyoruz’

Taksim Tünel’e gelindiğinde HDP Milletvekili Erdal Ataş bir konuşma yaptı. Ataş konuşmasına LGBTİ’lileri ve onları yalnız bırakmayan dostlarını selamlayarak başladı. Devletin toplumu 5 temel sorun üzerinden sömürdüğünü belirten Ataş, Türkiye/Kuzey Kürdistan coğrafyasının en zengin bölgelerden biri olmasına rağmen halkların yoksulluk içerisinde yaşadığını ifade etti. Bir diğer sorunun dillerin yasaklı olması olduğunu vurgulayan Ataş, ekolojik ve inançsal yönden de insanların yasaklandığını belirtti.

‘İnsanlığın sömürü ve zulüm durağının ilk saldırısı ise cinsiyete dayalı saldırılardır’ diyen Ataş, seçim sürecinde AKP hükümeti ve medyanın HDP Milletvekili Adayı Barış Sulu’ya yönelik nefret söylemlerini hatırlattı.

Ataş, “Bundan sonraki süreçte erkek egemen anlayışı ve gericiliği hep beraber boşa çıkaracağız. Yalnız değiliz. Bugün bu eşiğe daha fazla yaklaşmış bulunuyoruz” diyerek konuşmasını sonlandırdı.

‘Bize bir yasa lazım’

Basın açıklamasını İstanbul LGBTİ Derneği temsilcilerinden Ebru Kırancı okudu. Okunan basın açıklamasında Trans bireylere yönelik nefret suçlarında büyük bir artış olduğu ifade edilerek Türk Ceza Kanunu’nda bulunan ‘haksız tahrik’ indirimi yasası teşhir edildi.

Kırancı sözlerine şöyle devam etti: ‘Kamusal alan içinde yaşam içindeki durumu toplum ve devlet tarafından belirlenmektedir. Nefret cinayetlerindeki bu artış devlet politikalarının ve toplumdaki değerler sisteminin bir ürünüdür. Anayasadan ağır tahrik indirimlerinin kaldırılmaması devletin ve AKP hükümetinin trans katliamlara açık çağrısıdır. Bu yüzden ‘Bize bir yasa lazım.’

Erdoğan, iktidarı boyunca katledilen tüm transların birinci dereceden sorumlusudur. İç güvenlik yasası olarak bilinen, kendinden olmayan herkesi cezalandıran yasa en çok transları vuracaktır. Hukuksuzluğu ve katliamı yalnızca translar yaşamıyor. Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren IŞİD zulmü, artan kadın cinayetleri, savaşa kurban giden gençler, tecavüz dahi her türden eziyeti yaşayan kadınlar ve çocuklar aynı kıyımın farklı yüzleridir.

Müslüman görünüp İslam devletine lojistik destek sağlayanlar ile nefret kültürüyle topluma karşı savaş yürütenler aynı kişilerdir. Kobanê’yi cehennem yerine çeviren nefret kültürünü yayarak tüm azınlık, kimlik ve ötekileri sistematik olarak katlediyor. Kobanê’de kafa kesenler, İstanbul’da gülleri katlediyor. Kobanê’de kadınları pazarlarda satanlar sokak ortasında gençleri vuruyor. Ancak bu gidişatı değiştirme kararlılığımız gün geçtikçe artıyor. İster marjinal ister sapkın olarak tanımlayın, toplumun tüm renkleri buradayız. Bugün bizlerin ayağındaki zincirler yarın hepimizi tutsak kılacaktır, nefret cinayetlerine, ötekileştirmeye, katledilmeye karşı bize bir yasa lazım. Nefrete inat yaşasın hayat.”

‘DHF’ye yönelik yapılan polis baskını İç Güvenlik Paketi’nin ilk icraatıdır’

Sözde güvenliğin sağlanması adına ortaya atılan İç Güvenlik Yasası’da teşhir edildi. ‘Paketi bizlere güvenlik gerekçesi ile dayatanların 27 Mayıs sabahı Demokratik Haklar Federasyonu’na yönelik gerçekleştirdiği ‘terör operasyonu’ paketin nerelere varacağını açıkça gösteriyor ve bu paketin ilk icraatı olarak karşımızda duruyor. Cinayetler meşrulaşacak, zaten kamusal alana alınmayan transların varlığı yine bu paket aracılığıyla tamamen yok sayılacak’ sözleriyle protesto edilen yasa üzerinden DHF’lilere yönelik düzenlenen polis operasyonu da protesto edildi.

 

Yürüyüş basın açıklamasının ardından son buldu.

Kaynak:halkingunlugu.net

 

6.LGBT 1 6.LGBT 2 6.LGBT 4 6.LGBT 3 6.LGBT 6 6.LGBT 7 6.LGBT 8

Share

Cansu Kaya üç gün sonra ölü olarak bulundu.

Üç gündür kayıp olan Cansu Kaya tecavüze uğrayıp boğulmuş ve sonrasında suya atılmış olarak bulundu. Birgün gazetesinin haberi şöyle;

 

Birgün (18/06/2015)Muğla’nın Ortaca İlçesi’nde, geçen pazar gününden itibaren kayıp olan ve üç gün sonra kanalda cesedi bulunan 18 yaşındaki Cansu Kaya’nın cinsel saldırıya uğradığı ve boğulduktan sonra suya atıldığı belirlendi.

image

Ortaca’nın Mergenli Mahallesi’nde yaşayan Cansu Kaya, pazar günü, garson olarak çalıştığı Dalyan Mahallesi’ndeki restorandan, mesai bitiminin ardından ayrıldı. Kaya’dan daha sonra haber alınamadı. Dalyan’da kaldığı apart otele gitmeyen Kaya’ya cep telefonundan da ulaşamayan yakınları meraklanıp, aramaya başladı. Jandarma ve polise de kayıp ihbarıyla başvuran yakınlarının endişeli bekleyişi, salı günü son buldu. Cansu Kaya’nın cesedini, arama çalışmalarına katılan ablası Burcu Kaya tarafından Dalyan’ın Çandır Geçişi Mevkii’ndeki su kenarında bulundu. Üzerinde sadece iç çamaşırı bulunan Kaya’nın cesedi otopsi için Muğla Adli Tıp Kurumu’na gönderildi.

BOĞULDUKTAN SONRA SUYA ATILMIŞ
Otopside Kaya’nın cinsel organında ise zorlama tespit edildiği ayrıca boğulduktan sonra suya atıldığı belirlendi. Olayla ilgili soruşturmayı derinleştiren jandarma; Kaya’nın son olarak görüldüğü erkek arkadaşı U.D.’nin de aralarında bulunduğu 3 kişiyi ifadelerine başvurulmak üzere İlçe Jandarma Karakol Kumutanlığı’na götürüldü.

 

kaynak:BirGün.net

 

Share

6. Trans Onur Haftası başladı

6. Trans Onur Haftası, İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği’nin İHD’de yaptığı basın açıklaması ile başladı

image

HABER MERKEZİ (16.06.2015) – 6. Trans Onur Haftası İnsan Haklar Derneği’nde yapılan basın açıklaması ile başladı. İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği tarafından yapılan açıklama da, ‘Bize bir yasa lazım’ çağrısıyla mücadele haftası başlattıklarını açıklandı.

Bir hafta boyunca devam edecek etkinlik programında İç Güvenlik Paketi’nin LGBTİ’lere etkisinden, trans mültecilerin barınma sorunlarına birçok konu tartışılacak. 19 Haziran saat 19.00’da İsmail Beşikçi Vakfı’nda İç Güvenlik Paketi paneli düzenlenecek.
Haftanın finali ise her yıl binlerce kişinin yürüdüğü Trans Onur Yürüyüşü ile yapılacak.

Basın metninin tamamı ise şu şekilde;

“Basına ve kamuoyuna,

Geçtiğimiz yıllarda trans* bireylere yönelik nefret suçlarında büyük bir artış gözlemlenmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “haksız tahrik” indirimi zanlılar yakalansalar dahi yeterli cezalandırmanın gerçekleşmesine engel olmaktadır. Bu durum, çoğunlukla yetersiz ve zanlıların yararına olan bir uygulama olarak yorumlanmaktadır.

Cinayet ve yaralamaları cezalandırmamak, suça davettir.

Nefret saldırılarında ve cinayetlerinde eksik ve yanlı yürütülen soruşturmalar trans*ların herkes için geçerli olan haklardan mahrum bırakıldığını göstermektedir. Devlet, trans toplumunun temel yaşam haklarını garanti altına almalıdır.

Türkiye’de Trans*ların kamusal yaşam içindeki durumu toplum ve devlet tarafından belirlenmektedir. Toplumsal önyargı ve trans* ların, özellikle de trans* kadınların, haklarına ulaşamamaları birbiriyle kesişen iki durumdur. Nefret cinayetlerindeki bu artış da devlet politikalarının ve toplumdaki değerler sisteminin bir ürünüdür. Bu suçlar, sadece bireyi değil, bireyin parçası olduğu bütün grubu hedef alır. Soruşturma ve cezalandırmanın yetersizliği Trans* bireylerin en temel insan haklarına dahi ulaşamadıklarını göstermektedir. Devlet en temel insan hakkını, yaşama hakkını sağlmalıdır.

Yeni anayasa yapım sürecinde, eşitliği düzenleyen 10. maddeye ‘cinsel yönelim ve cinsiyet kimliği’ ibarelerinin eklenmemesi, ağır tahrik indirimlerinin kaldırılmaması devletin, dolayısıyla AKP hükümetinin trans katliamlarına açık çağrısı olarak karşımızda durmaktadır.

Tüm bunlar göz önüne alındığında, her yıl farklı bir temayla gerçekleştirdiğimiz trans* onur haftasını bu yıl ‘ Bize Bir Yasa Lazım!’ teması etrafında dillendirmek trans toplumu açısından önemli bir yerde durmaktadır. Tüm transfobi karşıtı birey ve örgütleri ‘susmak, suça ortak olmaktır’ bilinciyle mücadelemize omuz vermeye çağırıyoruz.

Bu haftayı örgütlerken bize desteklerini esirgemeyen,

Asam, Kaos Gl, Pembe Hayat, Mersin 7 Renk, Türkiye Psikiyatri Derneği ve Sivil Düşün’e,

Ve transfobi karşıtı her türlü faaliyetimiz için yerellerde desteğini hiç bir şekilde esirgemeyen Demokratik Kadın Hareketi, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi ve Demokratik Haklar Federasyonu’na teşekkür ederiz.

Polis ve toplum şiddetine karşı ‘bize bir yasa lazım’ !

Nefrete inat, yaşasın hayat!

Travestiyiz, buradayız, alışın gitmiyoruz!”

Share

ADKH 8. Kurultayı Başarıyla Gerçekleştirildi

IMG-20150615-WA0031

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 8. Kurultayı’nı Gerçekleştirdi

Frankfurt (15-06-2015) Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 8. Kurultayı’nı 13-14 Haziran’da Almanya Frankfurt’ta gerçekleştirdi. Emperyalist Savaşlar Köleleştirir, Kadının Devrimleri Özgürleştirir.! şiarıyla gerçekleştirilen kurultaya, Avrupa’nın bir çok ülkesinden (Almanya, Fransa, İsviçre, Hollanda, Avusturya, İngiltere) katılan delegeler, seçme ve seçilme haklarını kullanarak  8. Merkezi Komisyonunu oluşturdu.

 Devrim ve sosyalizm mücadelesinde ölümsüzleşenler için yapılan saygı duruşunun ardından delege tespiti yapıldı ve kurultayı yönetecek divan belirlendi. ADKH 7. Dönem komisyonu adına yapılan açılış konuşmasında “Katledilen Özgecan Aslan, Firdevs Vanlı, kendi tecavüzcüsünü öldüren ve idam edilen İranlı Reyhaneh Cabbari ve daha niceleri..Katledilen kadınların bize anlatmak istedikleri ikinci cins olarak sürekli boyun eğdiğimiz, ve kadınların yaşadıklarının bir kader olmadığını görüp buna karşılık kadının kendi kurtuluşlarını ellerine almanın çağrısıdır.” denilerek kadın mücadelesine katkısı olan, öznesi olan tüm kadınlar selamlandı.
Kadının Devrimi Nedir?
IMG-20150615-WA0023
Açılış konuşmasının ardından ADKH 8. Kurultayı’nın ilk gününde belirlenen iki konu, atölye çalışması tarzında yapıldı.”Emperyalist Savaşlar ve Kadın” konusuyla birlikte 2. konu “Kadının Devrimi Nedir?” başlıklarıyla tartışıldı.Salonlardan çıkan sonuçlar kurultay salonunda genele açılarak, her iki konu tartışmaya sunuldu.Kadının Devrimi Nedir? başlıklı workshop, atölye çalışmasında; Kadının kurtuluşunun cins perspektifiyle ele alınması, Fransız, Sovyet ve Çin devriminde kadınların mücadelesi öne çıkarken kadın perspektifinin eksik kaldığı, sosyalizmde de cins sorunu çözümünün nihayi sonuç için yeterli olmadığı başlıkları öne çıkarken, tüm uluslara ve ezilen inançlara hak eşitliği sloganı gibi ezilen cinsler arasında da hak eşitliğinin olması zorunluluğu dile getirildi.Tartışmalar içerisinde “Rojava bir kadın devrimi midir?” sorularına Rojava devrimi kadin devrimimidir sorusuna Rojava’da kadınların yoğun bir şekilde katılıp savaştığı milli bir devrim olduğu, bir kadın devrimi olmadığı ve kadınların burda verdiği mücadelenin takdire değer olduğu vurgulandı.Devrim denilirken devrimden ne anlaşıldığı, nasıl bir devrimle kadının kurtuluşunu kendi eline alacağı tartışıldı.Toplumsal ayaklanmalar veya güncel hayatın içindeki değişimler bir devrim olarak adlandırıldığı dile getirildi.”Devrim için mi kadın , kadın için mi devrim?” sorularına kadın için devrim gereklidir, denildi.

 Emperyalist Savaşlar Köleleştirir.!

IMG-20150615-WA0017

ADKH komisyonu tarafından sunulan üç resim üzerinden fikirler alınarak ve bakış açıları değerlendirildi.Her üç resimde emperyalist savaşların stratejisi, piyonlar, globalleşmeler, din ve militarizm konularının öne çıktığı vurgulanarak emperyalist savaşların ne olduğu, savaşsız bir dünyanın nasıl mümkün olduğu tartışmaları yapıldı.Savaşlar ülkeler arasında işgallerle, topraklarını ve değerlerin talanı ve sömürüsü olurken, işgal edilen  toplumların kadınları acısından tecavüz, ölüm ve  kaçırılıp satıldıkları insan ticareti anlamına gelmekte olduğu vurgulandı.Tarih boyunca hiç değişmeyen ve özel mülkiyetin – ilk köle, ilk mülk kadın– başlangıcından günümüz emperyalizmine kadar gelen kadın gerçekliğinin varlığını sürdürdüğü anlatıldı.Güncelliği bakımından Rojava’daki IŞİD terörü üzerinde duruldu, Ortadoğu’da gelişen savaşlara karşı, platformlar oluşturulması, enternasyonal mücadele ve dayanışmanın büyütülmesi üzerine çeşitli öneriler sunuldu. Ezidî kadınların kaçırılıp tecavüz edilerek bir meta gibi satılması, ve diğer bir yanda da Ukrayna Donetsk’de 286 kadının tecavüz edilip katledilmesi anlatıldı.Savaşlarda neden önce çocuk ve kadının hedef alındığı tartışıldı.”Kimler savaşı çıkarır ve kimler savaşta ölür?” sorularıyla tartışmalar derinleştirildi.Savaşların -sınıfsız, sınırsız, sömürüsüz- bir dünyanın inşa edilmesine kadar varlığını sürdüreceği vurgulandı.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin 8. Kurultayı’nın ilk günü tartışmalar ve kültürel bölümle sonuçlandırıldı.Kültürel bölümde Fransa Mulhouse bölgesinde çalışmalarını yürüten Piya Müzik Topluluğu’nun ezgileriyle ilk gün sonlandırıldı.

ADKH 8. Kurultayı’nın ikinci gününde faaliyet raporu okunarak tartışmaya sunuldu. Faaliyet raporunun oylanmasının ardından mali rapor ve denetim raporları da okundu.Demokratik Kadın Hareketi’nin gönderdiği mücadele ve dayanışma mesajının okunmasının ardından, ADHK ve  ATİK-Yeni Kadın adına konuşmalar gerçekleştirilerek, yeni dönem komisyonuna başarılar dilendi.Kurultaya gönderilen mesajlar ve katılan kurumların konuşmalarının ardından, 13 asıl ve 3 denetim olmak üzere 16 delegenin seçilmesi ve oy birliğiyle kabul edilmesiyle ADKH’nin 8. dönem merkezi komisyonu oluşturuldu. 2 gün boyunca süren kurultayda öneriler ve temenniler bölümüyle kapanış yapılarak,  8. Kurultay başarıyla sonuçlandırıldı.

IMG-20150615-WA0003

IMG-20150615-WA0028 IMG-20150615-WA0032

Share

6. Trans Onur Haftası ‘Bize bir yasa lazım’ şiarıyla düzenleniyor

image

15-21 Haziran tarihleri arasında yapılacak olan 6. Trans Onur Haftası’nın programı açıklandı. İstanbul LGBTİ Derneği ve Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin ortak örgütlediği ve HDP Milletvekili Erdal Ataş’ında katılacağı “Bize bir yasa lazım” şiarıyla düzenlenecek olan haftanın programında çeşitli eylem, panel ve etkinlikler yer alıyor

HABER MERKEZİ (10.06.2015)- Bu yıl “Bize bir yasa lazım” şiarıyla 6.sı gerçekleştirilen Trans Onur Haftası ve Yürüyüşü’nün etkinlik programı açıklandı. Trans Onur Haftası ve Yürüyüşünü bu yıl İstanbul LGBTİ Derneği ve Demokratik Kadın Hareketi (DKH) ortak örgütlüyor. Birçok konuşmacının ve destekçinin yer aldığı programda ‘İç Güvenlik Paketi ve LGBTİ’ paneli başlığı altında HDP-DHF ittifakı milletvekili Erdal Ataş’ta konuşmacı olarak yer alacak.

Düzenlenecek olan Trans Onur Haftası’nın programı şöyle:

“15 Haz. 14:00 – Basın Açıklaması

Yer: İnsan Hakları Derneği

15 Haz. 19:00 – İbneler Dönmelere Karşı

Yer: Taksim Spor Kulubü

16 Haz. 14:00 – Takı Tasarım Atölyesi

Yer: İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği

17 Haz. 15:00 – Trans* Piknik

Yer: Maçka Parkı

18 Haz. 19:30 – Trans*But Belgesel Film Gösterimi

Yönetmen: Maria Binder

Yer: Şişli Kent Kültür Merkezi

19 Haz. 22:00 – Külotsuz Parti

Yer: Leyla Teras

19 Haz. 19:00 – İç Güvenlik Paketi ve LGBTİ Paneli

Yer: İsmail Beşikçi Vakfı

İç Güvenlik Paketi olarak bilinen, baskıcı ve insan haklarına aykırı düzenlemeler içeren ve toplumsal muhalefeti cezalandırmak amacı ile hazırlanan yasa nedir?

AKP’nin neden İç Güvenlik Yasası’na ihtiyaç duyduğunu, hukuksal boyutunu, LGBTİ’leri nelerin beklediğini konuşmak üzere bir araya geliyoruz. Gerici-baskıcı politikalara BAŞKALDIRIYORUZ!

Konuşmacılar: Av. Eren Keskin, Erdal Ataş (HDP-DHF İttifakı İstanbul Milletvekili), Mahmut Tanal (CHP İstanbul Milletvekili), Kıvılcım Arat (Moderatör)

20 Haz. 14:00 – Trans* Mülteciler ve Barınma Paneli

Yer: İsmail Beşikçi Vakfı

20 Haz. 16:00 – Trans* Kimlikler ve Ruh Sağlığı Paneli

Yer: İsmail Beşikçi Vakfı

Bu oturum ruh sağlığı profesyonellerine ( Psikiyatrist, Psikolog, Psikolojik Danışman, Sosyal Çalışmacı) ve ilgili alanların öğrencilerine açık. Katılmak isteyenlerin lgbtiruhsagligi@gmail.com adresine maili atması gerekmektedir.

Destekleyenler:

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği

Türkiye Psikiyatri Derneği

Moderasyon: Kıvılcım Arat

Konuşmacılar: Dr. Ardıl Bayram Şahin, Dr. Seven Kaptan

21 Haz. 17:00 – Trans* Onur Yürüyüşü

Yer: Taksim (1 Mayıs) Meydanı”

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin Feminizm Anlayışı

Feminizmin Tanımı

Toplumsal cinsiyet hiyerarşisi, sınıf çelişkisinin ve ulusal/etnik ya da ırka dayalı egemenlik biçimlerinin yanı sıra toplumları biçimlendiren temel hakimiyet biçimlerinden biridir. Patriarkanın ve kapitalizmin dinamikleri birbirine indirgenemeyecek ama birbirini besleyen dinamiklerdir. Bu feminist tahlile göre erkek egemenliği, kadınların ezilen, erkeklerin ezen taraf olduğu başka bir ifadeyle biri hakim diğeri tabi iki toplumsal grubun karşı karşıya geldiği bir toplumsal ilişkidir.

Feminizmin Çıkışı

Kadınların ezilen bir toplumsal grup olma bilincinin tarihsel ön koşulu eşitlik kavramıdır: Toplumun düzenlenmesinde temel ölçü hak eşitliği olduğunda, insanların her tür farklılıkların ötesinde eşit hak sahibi yurttaşlar oldukları ilkesi yerleşik hale geldiğinde, kadınlar bir toplumsal grup olarak ayırıma uğradıklarının bilincine varır ve buna karşı kollektif bir isyan başlatırlar. Herkes için geçerli olduğu savunulan bir toplumsal ilke kendilerini kapsamamakta, temel toplumsal ölçü açısından kendilerine karşı ayırım yapılmaktadır. İnsanlar arasındaki eşitsizliğin doğal kaynakları olmadığı varsayımına dayanan genç burjuva ideolojisi, kadınları içinde bulundukları ikincil konumun kaynağını toplumda aramaya yöneltir.

Feminizmin ortaya çıkışı ve tarihçesi aynı zamanda kadının mücadele güncesinin bir parçasıdır. Bundan dolayı ” feminizmden ne anlamalıyız” sorusuna cevap aramaya çıkmadan önce, feminizmin tarihteki gelişimine bir göz atmak gerekiyor.

Oldukça geniş bir gelişim yelpazesine sahip Feminizmin tarihçesini dolayısıyla ana ve alt akımlarını, bütün yönleri ve detaylarıyla ele almak uzun soluklu ve uzman elden bir dökümantasyon çalışmasını gerektirir. Bu nedenle burada genel başlıklarla bir kronolojı ve ardından bir değerlendirmeye yer vereceğiz.

Sosyal gelişmenin ancak kadınlara verilecek daha fazla özgürlükle mümkün olabileceği” düşüncesinin sahibi Charles Fourier (1772–1837) ‘feminizm’ kavramını tarihte ilk olarak kullanan kişidir. Feminizmin düşünce olarak bu sade savunusundan sonra, feminizm akımı ile ilgili ilk yaklaşımlar 17. yüzyılda (insan haklarının da desteğiyle) Marie Le Jars de Gourney’ın yazılarında ortaya çıkmıştır.

Bunun yanı sıra Christine de Pizan, Olympe de Gouges, Mary Wollstonecraft ve Hedwig Dohm’un da eserleri feminizm felsefesinin ilkleri arasındadır.

Teori olarak feminizm, ilk olarak 18. yüzyılın sonları ve 19. yüzyılın başlarına denk gelen zaman aralığında, temel haklar kategorisinde dünya sahnesine çıkmıştır. O zamana kadar ataerkil bir toplumda temel hakların sahibi sadece erkeklerdi. İnsan Hakları olarak görünen “Erkek Hakları”nın 17 maddesinin kadınlara uyarlanması gerektiğini savunan Olympe de Gouges, 1793 yılında Fransa da kadınların da temel insan haklarına sahip olmasını sağlayan girişimi başlatmıştır. Fransa’da elde edilen bu temel insan hakları kadınlar için bir ilktir.

Bu tarihsel ön koşullar feminizmin birinci dalgası olarak anılan ve kadınlar için oy hakkını savunan sufrajet hareketini hazırlamıştır. 19. yüzyılın son yıllarına doğru birçok Avrupa ülkesinde; ABD ve Avustralya’da kitlesel bir dalga olarak başlayan kadın hareketlerinin, “erkeklerle politik olarak eşit haklara sahip olma isteği, aynı iş için erkeklerle eşit ücret alma isteği ve kadınların da üniversiteye gidip her işte çalışabilme isteğiyle” ortaya çıktığını görüyoruz. 19. yüzyılın sonlarına kadar birçok ülke, kadınların bu kitlesel hak arama hareketinden etkilenmişlerdir.

Feminizmin Dalları ve Örgütlenmeleri

Batı Avrupa’da ve ABD’de ( ve oradan esinlenerek Türkiye’de) , feministler feminizmin tarihini iki temel dalga şeklinde kavramlaştırırlar : Merkezinde oy hakkı mücadelesinin yer aldığı birinci dalga ve 1960’ların ikinci yarısında başlayan ve yeni feminizm olarak da anılan ikinci dalga. İkinci dalga feminizmin birinci dalga feminizmden esas farkı, kadın-erkek eşitliği perspektifinin ötesine geçerek, bizzat bu eşitliği sağlamanın ancak patriarkal sistemin aşılmasıyla  mümkün olacağını öne sürmesidir. Bu yeni feminizmi birinci dalganın çalışma hayatına ve yurttaşlığa ilişkin eşitlik taleplerini sürdürmekle birlikte gündemine yeni sorun kümelerini dahil eder : Cinsellik, beden, kadınlara yönelik şiddet ve kadınların görünmeyen ev emeği, bunların başlıcalarıdır. Aslında bu yeni mücadele alanları feminizmin politika alnının yeniden tanımlanması anlamına gelmektedir : ‘ Özel ( ya da kişisel) olan politiktir !’ sloganıyla feministler o güne kadar politika – dışı olarak görülen sorunları politikleştirdiklerini ilan etmektedirler. Evlilik- içi tecavüz, kadınların görünmeyen ve karşılıksız emeği gibi yeni adlandırmalarla, kişisel ilişkilerin ve özel alanın doğallaştırıla gelmiş çeşitli boyutları üzerindeki doğallık peçesi böylece sıyrılır. Kadın erkek ilşkilerinin bu vecheleri sistematik bir hakimiyet ilişkisinin çeşitli boyutları olarak kavramlaştırılmaya başlanır. Aradan geçen yıllarda, evlilik içi tecavüz, işyerinde cinsel taciz vb. Hukuksal düzenlenmenin konusu haline gelir, ev emeği ölçümeye başlanır ve tazmini için çeşitli talepler geliştirilir.

Öte yandan ikinci dalga feminizmin bir ilkesi de erkeklerden ayrı örgütlenmek ve faliyetlerin büyük bölümünü erkeklere kapalı olarak sürdürmektir. Ezilenlerin kurtuluşunun ancak kendi mücadelelerinin eseri olacağı bilgisinden hareketle geliştirilen bu ilke ile, hem erkeklerin kadınlar adına konuşmasının önü alınmış olur, hem de bizzat mücadele süreci kadınların kendilerini dönüştürdükleri bir süreç haline gelir. Bilinç yükseltme toplantıları, feminizmin tek değilse de öncelikli çalışma yöntemlerinden birisidir. Özel- kişisel olanın politik olduğu sloganı bu toplantılarda somut içeriğine kavuşur.

İkinci dalga feminizmin kadınların kurtluş mücadelesinin örgütlenme ilkelerine yaptığı bir başka katkı ise, hiyerarşik olmayan, esnek, küçük gruplar anlayışıdır. Bu ilke kadınların ezilme biçimlerinin çeşitliliğinden kaynaklanır. Kadınların tümü bir toplumsal egemenlik ilişkisinin tarafıdırlar, ama bu ezilmeyi farklı farklı biçimlerde yaşarlar, dolayısıyla da öncelikleri farklıdır. Kadınların patriarka içindeki somut konumlarını ve ezilme biçimlerini belirleyen bir yandan sınıfsal/ ulusal/ ırksal aidiyetleridir. Öteyandan, özellikle Türkiye gibi kamusal alana katılımlarının önünde çeşitli engellerin olduğu ülkelerde kamusal alanla kurdukları ilişki kritik bir önem taşır. Bunun dışında, cinsel yönelimleri, evli olup olmadıkları, anne olup olmadıkları, tam zamanlı ev kadınlığı yapıp yapmadıkları da tayin edici etmenlerdir. Bu çeşitliliği hiyerarşik, merkezi, geniş bir yapıda, temsile dayalı bir ilişki biçimiyle kucaklamak mümkün değildir. Bu çekirdek yapıların birlikte davranması kampanyalar yada koordinasyonlar aracılığıyla sağlanır.

Farklı  Feminizm Türlerinden Bazıları

* Eşitlikçi,

* Kadın merkezli

* Baskının ataerkillikten kaynaklandığını kabul eden

* Baskının kapitalizmden kaynaklandığını kabul eden

* Ayrımcı

* Batı dışı formlar

Eşitlikçi formlar:

* – Eşitlikçi feminizm – Önde gelen feminist liderleri de içeren çoğunluk bunun feminizmin gerçek bir formu olmadığını öne sürmektedir.

* – Bireyci feminizm – (liberteryen feminizm olarak da bilinir) Yukarıdakiyle aynıdır.

* – Liberal feminizm

Kadın merkezli (gynocentric) formlar:

* – Kültürel feminizm

* – Cinsiyet feminizmi

* – Pop feminizm

* – Radikal feminizm

*

Baskının ataerkillikten kaynaklandığını kabul edenler:

* – Anarko-feminizm

* – Radikal feminizm

* – Fransız feminizm

* – Seks radikal feminizm

*

Baskının kapitalizmden kaynaklandığını kabul edenler:

* – Marksist feminizm

* – Sosyalist feminism

Ayırımcı (segregationalist):

* – Lezbiyen feminizm (lezbiyen ayrıkçılığı/lesbian separatism) )

* – Ayrılıkçı feminizm/seperatist feminist

Afrikan-Amerikan

* – Siyah feminizm / Black Feminism

* – Kadıncılık/Womanism

Batı-Dışı :

* – Üçüncü Dünya feminizm

* – Sömürge sonrası feminism

Alt feminizm dalları – Ekofeminizm – Fransız Feminizmi – Radikal Feminizm – Liberal Feminizm – Lezbiyen Feminizm – Marksist Feminizm – Sosyalist Feminizm – Pop Feminizm – İslamcı Feminizm – Ruhsal Feminizm – Maddi Feminizm – Postmodern Feminizm – Varoluşçu Feminizm – Pro-seks Feminizm(seksüel açıdan liberal feminizm, seks-pozitif feminizm diye de bilinir) – Post-Kolonyal Feminizm – Amazon Feminizm – Kültürel Feminizm – Anarko-Feminizm – Üçüncü Dalga Feminizm – Kadınizm/Kadıncılık (Womanism) – Bireysel Feminizm

Toplumsal algi olarak feminizm nasıl ele alındı?

Feminizim toplumdaki algılanışı tarihsel süreçlerden ve toplumsal iş bölümünden ayrı ele alınamaz. Feminizmin, ortaya çıkış döneminde kadının toplumdaki durumundan bağımsız değildi. Hem bu durumun nedeni hem de sonucudur diyebiliriz. Yani tarihsel olarak bir yandan feminist kadın hareketleri, kadının kendi iradesine dayalı öz örgütlülükler ile ataerkil sistemi aşabilecek araçlar olarak ortaya çıkmış, öte yandan pratik mücadele içerisinde bulunan kadın aktivistlerin sol örgütlerde hakim olan ataerkil görev dağılımı ve alt konumlandırmaları sonucu feminizme ve beraberinde kadın öz örgütlülüğüne yönelmişlerdir. Toplumda feminizm erkeğe düşman, erkek cinsine karşı olarak algılanır. Feminizm, ataerkil sisteme karşı geliştirilmiş cins teorisi olarak görülmemekte, aksine kadını ötekileştirerek hatta aşağılayan bir hakaret olarak ele alınmaktadır.

Bunu çeşitli sokak röportajları, anketler ve sosyal blog üzerinden yürütülen tartışmalardan görebilmekteyiz. Feminist, toplumda erkek düşmanlığı ile bütünleştirilmekle birlikte bunun yanısıra problemli, bencil kadınlar, lezbiyenler, kadın hakimiyeti gibi kavramlar ile tanımlanmaktadır. Kadının siyasetle ilgilenmesini pek makbul gören bir durum olmadığını da hesaplarsak feminist teori erkeğe karşısında duran radikal bir karşı duruş olarak algılandı. Hayatın her alanında, aile içinde, eğitim kademelerinde, iş yaşamında, politikada hatta zihnimizde o kadar çok hakim olan ataerkillik, feminizme yönelik algısının ‘sorunlu’ olması bu yüzden şaşırtıcı olmasa gerek. Genel olarak feminizm algısının doğru anlaşılması için bir hesaplaşmanın olmaması, toplumun ataerkil yapısının sistematik bir biçimde sürekli yeniden üretilmesi, feminizmin kitlelere bilimsel bir şekilde tartıştirilmasinin sağlanmaması geri olan bu yaklaşımı genel mentaliteye dönüştürmüştür. Bu noktada ataerkil yapiyi ve mentalitisini değiştirmek, dönüştürmek isteyen feminist kurumlar da kitlelere ulaşmakta zayıf kaldı diyebiliriz.

ADKH nasıl ele aldı?

Genel olarak feminst kadin kurumlarini kitlelere ulaşma noktasında zayıf kaldı dedik. Ancak kendimizin de içinde yer aldığı, kendini anti- kapitalist, anti-emperyalist olarak tanımlayan birçok kadın kurumu olarak sol oportünizmin etkisi ile feminizmi sistem içi mücade olarak tanımlayıp, feminizmin savunularını, ezilen cins adına ve cinsel yönelimler adına yürüttüğü demokratik haklar mücadelesini sahiplenemedik ve bu noktada feminist teorileri anlamada, tartışmada toplumsal algının ötesinde hareket edemedik. Sosyalist hareketler feminizmi bir kadın tarihi olarak görmek yerine, sınıf mücadelesine direk hizmet etmeyen düzen içi akım olarak gördü. Öyle ki kadının bireysel isyanı dahi feminist olarak damgalnıp ‘hizaya’ getirmenin adı olabildi. Bu yaklaşımlar kadın hareketlerine de yansıdı. Ataerkil anlayışa karşı yapılan çıkış örgütsel hiyereşiye uymuyorsa en basit yöntemle ‘siz feminist misiniz’ sorusu ile kadınların gücünün parçalanmasına neden olabildi. Kadınlar bu kez de feminist olmadıklarının ispatının peşine düşüyorlardı. Bu ikircikli tutum feminizmle araya sınır çekmeyi ‘doğallığında’ getiriyordu. Kadın mücadelesine çektiğimiz her sınır bizi ( özelliklede sosyalist mücadele veren kadın hareketlerini) kısır döngü içerisinde kendini, tekrarlayan ya da bitiren hareketlere dönüştürdü. Hayatı değiştirme çabasını bir karınca yolu gibi özenle dizen kadın emeğini görmezden gelmek kadın tarihi açısından kayıp emek olarak görmek gerekir. “Kadının en bilimselinden en ilkeline dek tüm mücadele araçlarının savunan’’ kadın hareketimizin bu anlayışı bizi feminist tarihle yüzleşmeye götürdü. Feminizm kadın tarihidir biz bu tarihin bir parçası olarak bunu sahipleniyoruz. Sınıf mücadelesinin nihai hedeflerinde, sömürünün ortadan kaldırılması ve özgürlük mücadelesi kadar, cinsler arası hak ve fırsat eşitliğinin sağlanması da varsa; nihai hedefe ulaşılana kadar sınıf mücadelesi bileşeni kadınların feminizmi sosyalist içeriği ile savunması doğaldır. Bizde bu doğalık içerisinde uzağında durduğumuz bu tarihin içinde buluyoruz kendimizi.

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ- MART 2015

Share

İstanbul’da Dhf’ye yönelik polis baskınları

Bugün sabah saat 05:00 sularında Demokraktik Haklar Federasyonu (DHF) İstanbul örgütlülüğüne yönelik yapılan ev baskınlarında 20’nin üzerinde DHF’li gözaltına alındı. Gözaltılara Berkin Elvan ve 1 Mayıs eylemlerine katılmak gerekçe gösteriliyor

sargazi yuzfikir dernegi polis baskini 1

HABER MERKEZİ (27.05.2015)- Her türlü hak arama mücadelesini baskı ve şiddet yöntemleriyle bastırmak isteyen faşist devlet yine iş başında. Bu sabah saatlerinde Berkin Elvan ve 1 Mayıs eylemlerine katıldıkları gerekçe gösterilerek 20’nin üzerinde DHF’li evleri basılarak gözaltına alındı.

Okmeydanı, Gazi Mahallesi, Dudullu, Sarıgazi ve Nurtepe’de yapılan ev baskınlarında gözaltına alınanlardan isimlerini öğrenebildiklerimiz şöyle:  Çağlar Fakir, Sinan Candan, Erdem Taş, Erdal Sönmez,Özge Tanır, Cihan Soyaktaş, Veysel Yıldız, Çağla Göçebe, Halil İbrahim Şeker, Kadir Çelik, Sinem Yaşar, Özgür Han Memiş, İsa Yalçın, Fırat Önal ve Akın Odabaş.

Başlatılan soruşturma kapsamında gazetemiz Yazı İşleri Müdürü Serdar Kaya’yı ‘aramak’ için Halkın Günlüğü çalışanlarının evini basan polis Halkın Günlüğü Gazetesi ve DHF-HDP ittifakı İstanbul milletvekili adayı Erdal Ataş’a ait bilgisayar, kamera ve disklere el koydu. Edinilen bilgilere göre evlerine baskın düzenlenerek arananlar listesi içerisinde DHF üyeleri Soner Gündüz ve Helin Felekoğlu, sanatçı Şenol Akdağ da bulunuyor.

Aileler ve DHF’liler gözaltına alınarak Vatan Siyasi Şube’ye götürülen DHF’liler için Vatan Siyasi Şube’nin önünde bekleyişini sürdürürken DHF üyesi Volkan Can araması olduğu öne sürülerek gözaltına alındı.

Saat 11:03 Edindiğimiz bilgilere göre polis bu sabah Sarıgazi’de bulunan Yüzfikir Kültür Merkezi’ne baskın düzenledi

Saat 11:05 Alibeyköy’den Eren Sayılgan isimli bir DHF’li de gözaltına alındı. Gözaltına alınanların sayısı onsekiz.

Saat 11.45 Gözaltı sayıları artıyor. Taylan Erdoğan isimli DHF üyesi Kocaeli’de gözaltına alındı.

Saat 12.30 Saat ilerledikçe arananlar listesi de kabarıyor. Ali Yıldız ve Ceylan Çağır’ında gözaltı listesinde olduğu ancak yapılan aramalarda bulunamadığı öğrenildi.

Saat 12.55 Daha önce polis tarafından tehdit ve taciz edilen Mert Hasret Çalışkan’ın da gözaltı listesinde olduğu ancak polis tarafından bulunamadığı bilgisi edinildi.

Kaynak: halkingunlugu.net

dhf istanbul ev baskinlari

Share

DKH üyesine zorla arama dayatması

Hapishanelerde tutsaklara ve tutsak görüşçülerine dönük saldırılar devam ediyor

image

HABER MERKEZİ (15.05.2015) Hapishanelerde devrimci tutsaklar başta olmak üzere tutsak yakınları ve tutsak görüşçülerine yönelik her türlü baskı ve anti demokratik uygulamalar pervasız biçimde devam etmektedir.

Bu saldırıların sonuncusu ise Bakırköy kadın hapishanesinde yaşandı. Tutsak görüşüne giden LGBTİ birey ve DKH faliyetçisi Kıvılcım Ararat gardiyanların cinsiyetçi, zorla aramasına maruz kaldı. Kadın gardiyanların aramayı kabul etmemeleri üzerine erkek gardianlar, Ararat’ın arama dayatmasını kabul etmemesine rağmen zorla arama dayatmasında bulundular.

Kaynak: halkingunlugu.net

Share

KARADENİZ’DE BİR MERYEM: MERYEM (MARİA) SUPHİ

Burhan Sönmez

image

 

(…), Karadeniz’de öldürülen on beş komünistin ardında, unutulmuş bir kadın da vardı: Meryem.
Unutulmuş; çünkü onun hikâyesi diğerlerinkinden farklıydı. Mustafa Suphi ve arkadaşları, Ankara’daki hükümetle haberleşerek, mücadeleye katılmak üzere yola çıkmış, ancak yolları kuvvacılar tarafından Erzurum’da kesilmişti. Kente girmeleri engellenerek, Trabzon’a yönlendirilmişlerdi. Trabzon’a onlardan önce Mustafa Kemal’in şifreli özel telgrafının ulaştığını bilmiyorlardı.
Vali’nin adamları gereğini yerine getirecekti. İstikbal Gazetesi ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti, halkı kışkırtmak için propagandaya başlamıştı. Oradaki çeteleri, kayıkçıların başı Kahya Yahya yönlendiriyordu.
Günlerden Cuma’ydı, camideki halka, “Rusya’da soydaşlarımızı katledenler geliyor” dediler. Mustafa Suphi ve arkadaşlarının yolunu Değirmendere’de kestiler. Ocak ayıydı, hava yağışlıydı. Valinin adamları kimseyi dinlemiyor, Mustafa Suphi’nin, Ankara hükümetinin bilgisi dahilinde geldiklerini söylemesi kâr etmiyordu. Saldırıp, on beşini çamurda sürüklediler. Onları Batum’a, oradan da Bakü’ye göndereceklerdi. Hepsini zorla bir tekneye bindirdiler. Kış gecesi yola çıkan teknenin ardından, başka bir tekne daha gizlice peşlerine takıldı.
İkinci teknede, Kahya Yahya ve adamları vardı. İki saat sonra öndeki tekneye yetiştiler, rampa ettiler. Bıçak ve silahla saldırdılar. Mustafa Suphi ve arkadaşlarını bağlayıp, denize attılar.
Sabaha doğru geri döndüklerinde yanlarında on altıdan biri olan Meryem vardı. Asıl adının Maria olduğu söylenir, Mustafa Suphi’nin eşiydi ve komünisttir. Meryem de ölmek istemiştir karanlık denizde.Ama öyle kurtulmasına imkan vermediler.Meryem’e tecavüz ettiler. Kentin yöneticilerinin âlemlerine kattılar.Hediye diye Rizeli çapulculara gönderdiler.Rivayet odur ki, oradaki ‘milletsever’lerin bir sefil eğlencesi sırasında öldü köle edilen Meryem.Başka bir söylentiye göre ise, aklını yitirmiş, sokaklara düşmüş, ölene kadar Trabzon’da yarı deli yaşamıştı.

Şair sözüdür: “Sevgilim, bir ülke senin gövden kadar masum olsaydı, bir tek anne evladını devletten sormazdı!” Kahya Yahya, Türk devletinin nüvesiydi. Trabzon’dan Samsun’a kadar iskele işleri ondan sorulurdu. Otomobil sahibi ender kişilerdendi. Atatürk’ün muhafızlığını yapan Topal Osman’ın adamıydı. Devlet denen duvarda ‘kanlı bir tuğla’ydı.
Katliamdan bir hafta önce, Mustafa Kemal Meclis’te yaptığı konuşmada şöyle demişti: “İşte bu serseriler, Türkiye Komünist Fırkası diye bir fırka teşkil etmişler ve bu fırkayı teşkil edenlerin başında da Mustafa Suphi ve emsali bulunmaktadır.”
Sovyetler Birliği Mustafa Suphi’lerin akıbetini sordu, ama Ankara’dan gelen “deniz kazasında öldüler” cevabından öteye gidilemedi. İki ay sonra Sovyetler Birliği ile Ankara Hükümeti arasında dostluk anlaşması imzalanınca, mesele unutuldu. Bu anlaşmanın imzalandığı gün Mustafa Kemal, Kahya Yahya’ya bir telgraf göndererek, vatana hizmetinden dolayı teşekkür etmişti. (…) Hrant Dink cinayetine adı karışan resmi görevlilerin terfi etmesinde de görüldüğü gibi, devlette süreklilik esastı.
Topal Osman, bir süre sonra kendi adamı Kahya Yahya’yı öldürdü. Ardından, olayı Meclis’e taşıyan ve Mustafa Kemal’e Meclis’te en sert muhalefeti yapan Ali Şükrü Bey’i kaçırıp, boğdu. Atatürk’le arası bozulunca bu sefer Topal Osman’ın kendisi öldürüldü ve cesedi Meclis’in karşısına asıldı. Devleti böyle temizliyorlardı. Afrika atasözünde söylendiği gibi: Aslanlar kendi tarihlerini yazmadığı sürece, herkes avcıların sözüne inanır.

Karadeniz’de, Fatsalı Terzi Fikri, Gümüşhaneli Kemal Pir ve Giresunlu Mustafa Suphi avcı değil, aslandılar. Gün geldi, kanlı tuğlalarla örülmüş bir duvara çarptılar. Bir de, acısı kalplerde yara açan Meryem vardı…

Resim: Sadık Varer

Kaynak: DEVRİMCİ KARADENIZ

Share

Boko Haram 500 kadını kaçırdı, 50’sini katletti

IŞİD’e biat ettiğini açıklayan Boko Haram örgütünün Damassak’tan çekilirken 500’e kadını kaçırdığı ve bunlardan 50’sini katlettiği belirtiliyor

boko haram 500 kadin kacirdi

HABER MERKEZİ (25.03.2015)- Gerçekleştirdiği katliamlarla ve saldırılarla gündeme gelen ve geçtiğimiz günlerde IŞİD’e biat ettiğini açıklayan “batılı eğitim haram” anlamına gelen Boko Haram örgütü 500 kadını kaçırdı.

Nijerya’nın Damassak bölgesinden Nijer ve Çad ordularının düzenlediği operasyonlar sebebiyle geri çekilen Boko Haram 500’e yakın kadını kaçırdı.  Boko Haram’ın bu kadınlardan 50’si katlettiği kaydedilirken diğer kadınların akıbeti hakkında bir bilgiye ulaşılamadığı kaydediliyor. Kaçırılan kadınlar arasında kız çocukları da var.

Öte yandan Boko Haram’ın 3.5 ay kontrolünde tuttuğu Damassak’ta çok sayıda kişiyi katlettiği belirtiliyor.

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

ADKH: ‘Kadınlar Zirveleri Zaptediyor!’

İsviçre’nin Basel kantonunda Avrupa Demokratik Kadın Hareketi “Kadınlar Zirverleri Zaptediyor” şiarıyla etkinlik düzenledi

basel adhk etkinlii 1

İSVİÇRE (17.03.2015) – İsviçre’nin Basel kantonunda 14 Mart Cumartesi günü Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin, “Kadınlar Zirveleri Zaptediyor” şiarıyla düzenlediği etkinlik gerçekleştirildi. Avusturya İnnsbruck bölgesinden gelip gecede sahne alan Armağan Uludağ ve İstanbul YÇKM bünyesinde çalışmalarını yürüten Grup Alamor’da gecede yerlerini aldı.

Özgürleşmek İçin Örgütlü Mücadeleye!

ADKH’nin “Kadınlar Zirveleri Zaptediyor!” şiarıyla düzenlemiş olduğu etkinlik sunumunda “Fabrikalarda, iş cinayetlerinde katledilen, töre-namus kıskacında yaşam hakkı elinden alınan, savaşlarda meta gibi alınıp satılan, güncel olmasından kaynaklı özelde Ezidî kadınları genelde tüm insanlık olmak üzere soykırım yaşatılan, devlet terörü sonucu yaşamını yitiren ve son olarak da geçtiğimiz günlerde insanı insanlığından utandıracak biçimde vahşice katledilen Özgecan Aslan; devrim ve sosyalizm mücadelesinde yaşamını yitiren bütün militan kadınlar için hepinizi 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyoruz.” sözleriyle saygı duruşu yapılarak başladı. Kadın mücadelesini ve direnişini konu alan sinevizyon gösterimiyle devam eden etkinlik programında ADKH temsilcisi etkinliğe katılanları selamlayarak konuşmasına başladı. ADKH temsilcisi konuşmasında: “Kadının tüm ezilmiş ve katledilmiş tarihine bakıldığında kadının kendisini ezen, yok sayan sistemlere karşı yarattığı mücadelelere tanıklık ediyoruz. Kadınlar yaşadıklarının bir kader olmadığını görüp, itirazlarını ve öfkelerini örgütlü güce dönüştürdükçe kendi kurtuluş bayrağını ellerine alırlar. Bu bilinçle sokakları, barikatları ve dağları kendilerine mesken eylediler” vurgusunu yaparak özgürleşmek için örgütlenmenin önemini belirterek konuşmasını sonlandırdı. ADKH adına yapılan konuşmanın ardından, Tiyatro Lavinia’nın Grup Alamor’un eşliğinde gerçekleştirdiği şiir dinletisi ilgiyle izlendi. İsviçre Demokratik Haklar Federasyonu’nun ve Weil am Rhein Alevi Derneği adına geceye iletilen kurumların mesajları okundu.

Grup Alamor ezgileriyle Basel’de!

Avusturya İnnsbruck bölgesinden gelip gecede sahne alan Armağan Uludağ ve İstanbul YÇKM bünyesinde çalışmalarını yürüten Grup Alamor ezgileriyle geceye rengini verdi. ADKH’nin gecede açtığı stantta, Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi’nin, “Yüz çiçek yan yana açsın, yüz fikir akımı bir biriyle yarışsın” perspektifiyle devrimci sanat ve kültür alanında ilk sayısıyla okuyucuyla buluşan “Sancı Kültür Sanat ve Edebiyat Dergisi” büyük bir ilgiyle karşılandı. ADKH’nin örgütlemiş olduğu gece, son olarak sahneye çıkan Grup Alamor’un ezgileriyle, halaylarla sonlandırıldı.

basel adhk etkinlii 2 basel adhk etkinlii 3

Share

HAMBURG’DA 8 MART ETKİNLİĞİ

8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ ETKİNLİĞİ-HAMBURG

facebook_1426196176184

7 Mart günü Hamburg’da gerçekleştirilen 8 Mart yürüyüşünün ardından, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi-Hamburg örgütlülüğü adına Kadın sömürüsüne karşı kadın mücadelesinin işlendiği bir etkinlik gerçekleştirildi.  Etkinlik genelde Kadın Olmadan Devrim Olmaz! Devrim Olmadan Kadın Kurtulmaz! özelde ise Rosa’dan- Berna’ya Selam Olsun 8 Martlar’ı Yaratanlara! sloganıyla ele alındı. Kadınların maruz kaldığı sömürü ve şiddete karşı mücadelenin her geçen gün daha da güçlendirilerek  devam ettirilmesi gerektiği yönünde konuşmalara, örgütlenerek ilerleyişinin ve özgürleşmesinin temsil edildiği tiyatral-dans gösterimi eşlik etti. Var olarak direnmiş ve var gücüyle direnen bütün kadınların anısına adları tek tek okunan Rosa Lüksemburg, Meral Yakar, Barbara Anna Kistler, Berna Ünsal, Chiang Ching, Sebahat Karatas, Sakine Cansız, Arin Mirkan, Sibel Bulut gibi, devrim ve kadın mücadelesine yaşamlarını armağan etmiş  kadınlarımız anısına saygı duruşu yapıldı.  Geceye 8 Mart’ın tarihi ve Sinevizyon gösterimiyle devam edildi. Ardından gücünü dağlardan alan Grup Dağlara Ezgi, birbirinden güzel ezgilerle etkinliğe katkı sunarken Özgecan anısına okunan bir yazı ve sinevizyon grup eşliğinde yapılan müzik ile duygulu anlar yaşanmasına vesile oldu. Kadın olmanın zorlukları ve mücadelenin yükseltilmesi gerekliliğine ilişkin konuşmaların yapıldığı etkinlikte Avrupa Demokratik Kadın Hareketi, Sosyalist Kadınlar Birliği, Yazar-Pedagog Gülsen Gülbeyaz konuşmalarıyla umut ve kararlılık bildiren mesajlar verdiler. Son olarak ise Mig-Zentrum’da çalışma yürüten Kadın tiyatro grubu Leman Stehn eşliğinde oynadıkları iki kişilik tiyatro ile büyük beğeni topladılar. Etkinliğin finaline kadın rengini katan ve 6 kadından oluşan ve İstanbul Yüz ÇiÇek Açsın Kültür Merkezi’nden  katılan Grup Alamor kadın temalı türküler ve halaylarla geceye anlam ve enerji kattı.  Katılım ve coşkunun dorukta sona erdiği gece katılımcılar tarafindan ilgiyle izlendi.

Share

Duisburg’da Coşkulu 8 Mart Gecesi

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nden Duisburg’da Coşkulu 8 Mart Gecesi

duisburg gece2

ADKH’nın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü etkinliklerinden biri de 8 Mart Pazar günü Duisburg’ta gerçekleştirildi.

‘’Kadınlar Zirveleri Zaptediyor’’ şiarı ile düzenlenen etkinlik Yeliz’in söylediği ezgiler ile başladı.Daha sonra Gülistan ve Amir’in farklı dillerden seslendirdikleri eserlerin ardından, Afrika’lı müzisyen Wiki kendi anadilinden şarkılar seslendirdi.

Etkinliği düzenleyen Avrupa Demokratik Kadın Hareketi adına katılımcıları selamlayan temsilci, konuşmasında ; Tarihten günümüze her toplumsal sistemde farklı biçimler alan ama öz olarak aynı kalan ‘’ kadının ezilmişliği, katledilmesi, mülk edinilmesi’’ anlayışının temelinde özel mülkiyet olgusunun yattığını belirterek, kadının uğradığı tüm haksızlıkları bir kader olarak görmemesini ve her alanda örgütlenerek mücadele etmesi gerektiğini vurguladı. Özellikle son üç asırdır yükselen kadın mücadelesinden ve son olarak Rojava deneyiminden öğrenilmesinin önemine değindi. Ayrıca kısa bir süre önce Kuzey Kürdistan’daki ezidi kamplarını ziyaret eden heyette bulunan Avrupa Demokratik Kadın Hareketi temsilcisi de izlenimlerini kitleye anlatarak,  Kobanenin yeniden inşaası için destek çağrısında bulundu.

MLPD Kadın Örgütlülüğü ve MATİLDA kurumunun da birer konuşma yaptığı etkinlik , İstanbul Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi bünyesinde sanat çalışmalarını yürüten kadın gurubu GRUP ALAMOR’ un kitleyi coşturan sahne performansıyla sona erdi.

duisburg gece3 duisburg gece4 duisburg gece1

Share

Feminist kadınlardan mor isyan

8 Mart Dünya Emekçiler Kadınlar Günü dolayısıyla İstanbul Feminist Kolektif öncülüğünde Taksim’de bir araya gelen binlerce kadın, erkek-devlet şiddetine karşı mor isyan dedi.

FB_IMG_1425988131516

8 Mart Dünya Emekçiler Kadınlar Günü dolayısıyla İstanbul Feminist Kolektif öncülüğünde Taksim’de bir araya gelen binlerce kadın, erkek-devlet şiddetine karşı mor isyan dedi. Fransız Konsolosluğu’ndan Tünel’e yürüyen kadınlar, AKP ve Tayyip Erdoğan’a hep bir ağızdan, “hayatımdan elini çek” mesajını verdi.

İstanbul Feminist Kolektif çağrıyla Taksim’de 13 Feminist Gece yürüyüşünü gerçekleştiren binlerce kadın, her gün 3 kadın katleden erkek ve devlet şiddetini protesto etti. Kadınlar Fransız Konsolosluğu’ndan Tünel Meydanı’na kadar yürüdü. İstiklal Caddesi mora boyayan binlerce kadınlar, AKP’nin kadın düşmanı politikasına , “Hayatımdan elini çek” diyerek karşılık verdi.

LGBTİ örgütlerinin destek verdiği yürüyüşte, “Hayatımıza sahip çıkıyoruz” pankartı açan kadınlar, direniş ritimleri eşliğinde, “Tayyip kaç kaç kaç kadınlar geliyor”, “Gelsin baba, gelsin koca, gelsin devlet, gelsin cop inadına isyan, inadına isyan, inadına özgürlük”, “Kadın cinayetleri politiktir”, “Jin jiyan azadî”, “AKP elini bedenimden çek”, “Gözaltında tacize, tecavüze son”, “Feminist düşmanı Tayyip Erdoğan”, “Silkele silkele erkekleri silkele”, “Hayatımı senin mi sandın, sokakları senin mi sandın, AKP elini hayatımdan çek”, “Erkek adaleti değil gerçek adalet” , “Bijî berxwedana Kobanê” sloganlar attı.

Tünel’de Feminist Kolektif adına açıklamanın Türkçesini Begüm Acar, Kürtçesini Feride Eralp okudu. Kadın cinayetlerinin katliam düzeyine vardığı Türkiye’de yine zor bir yıllın geçirildiğini hatırlatan Acar ile Eralp, “Eşit değilsiniz, fıtrata aykırı, kahkaha atmayın, aman sakın kürtaj olmayın diye diye öldürttüler. Besledikleri erkek egemenliği Özgecan’ı aramızdan aldı. Her gün tüm kadınların hayatını tehdit ediyor” dediler.

Kadın düşmanlığı hükümetin “aile paketi”nde, toplu taşımada, değerler eğitiminde, mecliste, evde, sokakta hayatının her alanında kadınlara saldırdığını vurgulandığı Acar ile Eralp, AKP hükümetinin bir yandan istihdam politikalarıyla, “kadınlar erkeklere emanettir” söylemleriyle kadınları evliliğe, aileye mahkum etmeye çalışırken, diğer bir yandan da boşanmaya da engel olduğunu hatırlattı.

Kadın cinayetleri davalarında haksız, tahrik, yani erkeklik indirimi uygulayan erkek yargının, kadınların örgütlü mücadelesinden korkmaya başladığını altının çizen Acar ile Eralp, hayatta kalabilmek için kendilerine şiddet uygulayan erkekleri öldürmesinin meşru müdafaa olduğunu da kaydetti.

 

Tüm bu olumsuzluklar içinde Kobanê’de direnişe damga vuran kadınların, tüm kadınların mücadele azmini arttırdığını vurgulayan Acar ile Eralp, “Sadece DAİŞ’i değil, Ortadoğu’da kadınları ezen erkek egemenliğine karşı, Ortadoğu’nun tüm kadınları için savaşan YPJ, sınırın öte yanındaki bizleri güçlendirdi, kendi gücümüzü hatırlattı” dedi. Feministlere ekranlardan sataşan cumhurbaşkanı Erdoğan’a da tepki gösteren Acar ile Eralp, “Feminizm, öncellikle kadınların kendi hayatlarına sahip çıkmalarını öngörüyor. Feministler ve kadınlar için direnişten ve mücadeleden geri dönüş yok” diye konuştular.

Kitlesel eylem atılan “Jin jiyan azadî” sloganları ve “Keçe Kurdan” şarkısıyla atılan halaylarla sona erdi.

İstanbul – Anf

Share

İspanya’da seks işçilerine de işsizlik maaşı

İspanya’da bir mahkeme, seks işçilerinin diğer işçilerle eşit tutulması gerektiğine ve işsizlik maaşı gibi devlet yardımlarından faydalanabileceklerine hükmetti.

images

Times gazetesinde yer alan habere göre, Barcelona’da görülen davaya bakan hakim Juan Augustin Maragall, seks işçilerine işverenlerinin sözleşme vermesi gerektiğini, ayrıca işverenlerin sosyal güvenlik katkı paylarını ödemekle yükümlü olduklarını belirtti.

Kararın benzer davalara emsal teşkil edeceği kaydedildi.

Davaya konu Xcenter adlı mekanın masaj salonu olarak çalıştırıldığı fakat polis tarafından basıldığında seks hizmeti verdiği ortaya çıkmıştı.

Davada iş hukuku ihlali bulunduğunu vurgulayan hakim, ayrıca kadınların haklarının da işyeri yönetimi tarafından ihlal edildiğini belirtti.

Hakim, şirkette çalıştırılan üç seks işçisinin sosyal güvenlik katkı paylarının çalışmaya başladıkları 2012 tarihinden bugüne kadar ödenmesine hükmetti.

Karar nedeniyle seks işçisi çalıştırılan tüm mekanların, işçilere sözleşme imzalatması ve sosyal güvenlik katkı payını ödemesi gerekecek.

‘Ekonomik krizde seks işçisi sayısı arttı’

Seks işçiliğinin İspanya’daki hukuki statüsü ise net değil.

Seks işçiliği yasadışı olmamakla birlikte, seks işçisi çalıştırmak yasalara aykırı ve dört yıla kadar hapisle yargılanabiliyor.

Times gazetesine konuşan Seks İşçileri Derneği’nden Conxha Borrell, kararı memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.

Borrell, “Biz de hizmet sektöründe çalışıyoruz. Neden diğer işçiler gibi haklarımız olmasın?” dedi.

2007’de yayımlanan bir raporda, İspanya’da yaklaşık 400 bin seks işçisinin çalıştığı belirtilmişti

Ancak konuyla ilgili örgütler, ekonomik kriz sürecinde bu sayısının hızla yükseldiğini öne sürüyorlar.

Seks işçiliğindeki artışı önlemek için 2012 yılında Barcelona’da seks satın alanların da cezalandırılması gündeme gelmiş, sokakta pazarlık etmeye 300 euro, parayla cinsel ilişkiye girmeye 750 euro, bir okulun 200 metre yakınında parayla cinsel ilişkiye girmeye 1,500 euro ve kamusal alanda cinsel ilişkiye girmeye 3,000 euro para cezası getirilmişti.

Kaynak:T24

Share

8 Mart kadının isyan çığlığıdır

Dersim’in Hozat ilçesinde kadınlar 8 Mart’ı “ön saflarda yerimizi almanın zamanıdır” diyerek kutladı

8 mart hozat 2015 1

DERSİM (10.03.2015) – 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Hozat’ta da katliamlara, sömürü ve zulme karşı bir kez daha susmayıp örgütlü mücadeleyi yükseltme çağrısıyla gerçekleştirildi.

Demokratik Kadın Hareketi (DKH) ve KJA yerel örgütlülüklerinin ortak çağrılarıyla Hozat’ta sokağa çıkan kadınlar bir yürüyüş ve etkinlik düzenledi.

REMAR önünde davul zurna eşliğinde buluşan kadınlar slogan ve halayların ardından mahalle aralarına yayılan bir yürüyüş gerçekleştirdi. ‘Jin jiyan azadi’, ‘8 Mart kızıldır kızıl kalacak’, ‘erkek vuruyor devlet koruyor’ sloganlarının atıldığı yürüyüş heykel önünde kadın cinayetlerine vurgu yapan konuşmalarla beş dakikalık oturma eylemi gerçekleştirildi.

Buradan etkinliği düzenlendiği Belediye Düğün Salonu’na yürüyen kadınlar tarihi 8 Mart direnişini yaratanlar şahsında başta komünist ve devrimci kadınlar olmak üzere kadına yönelik katliamlarda yaşamını yitirenler için bir dakikalık saygı duruşu gerçekleştirildi.

Ön saflarında yerimizi almanın zamanıdır

Hozatlı kadınların sorunlarına dikkat çeken sine vizyon gösteriminin ardından DKH adına tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınları kutlandı. N.Ç’den Özgecan’ın katli ve LGBTTİ bireylere devletin nefret söylemlerinin trans cinayetlerinin önünü açtığına vurgu yapılan konuşma şöyle sona erdi; “yaşamı uğruna ölecek kadar çok seven kadınlarımızdan aldığımız güçle biz susmayacağız. İmliğimizi, bedenimizi ve emeğimizi yok sayanlara, kadının cins bilinciyle, kadın rengiyle mücadeleyi örgütlü güce dönüştürmenin zamanıdır. Bernalar, Sakineler, Arinler, Kaderler, Sibeller ve tüm devrimci kadınlar şahsında mücadelenin ön saflarında yerimizi almanın zamanıdır şimdi.”

8 Mart 2004 yılında JİTEM tarafından katledilen İmam Boztaş’ın da anıldığı etkinlikte dağlarda ve hapishanelerde savaşan kadınlara da selam yollandı.

Etkinlik KJA adına da yapılan açıklamanın ardından Hozat yerel grubu, Zeynep Kılıç ve Erdoğan Emir’in müzik dinletileriyle sona erdi.

8 mart hozat 2015 2

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Avusturya’da 8 Mart birçok etkinlikle kutlandı

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin (ADKH) bileşeni olduğu Kadın Platformuavusturya 8 mart eylemi Türkiye / Kuzey Kürdistanlı ve  yerli kurumlarla ortak etkinliklerle 8 Mart’ı kutladı

AVUSTURYA (10.03.2015) –  8 Mart başta Viyana, Ternitz, Linz, İnnsbruck olmak üzere birçok alanda coşkuyla kutlandı. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne iliksin Viyana, Ternitz, Linz ve İnnsbruck´da panelle, gece etkinlikleri ve yürüyüşler düzenlendi.

Ortak hazırlanan sunumlarda kadının tarihçesi sinevizyonlarla sunuldu. Kadın temsilcileri, kadına yönelik şiddete ve bugün gelinen noktaya, kadın cinayetlerinin politik olduğuna, kadının tarihçesine, Kürt kadınının özgürlük ve demokrasi mücadelesindeki rolüne ve özellikle son dönemlerde artan kadın cinayetlerine dikkat çekti. Sunumlarda ayrıca kadın sorunun toplumsal ve tarihsel bir sorun olduğu da dile getirildi.

Yerli ve göçmen kurumların katılımıyla gerçeklesen yürüyüşlerde “Yasasın 8 Mart”, “jin, jin, azadi!”, “Eşit ise eşit ücret” sloganları atılırken yürüyüşler sonrasında kurumlar adına konuşmalar gerçekleştirildi ve 8 Mart etkinlikleri tamamlanmış oldu.

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Köln‘de 8 Mart coşkusu

 

Almanya’nın Köln şehrinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü coşkuyla kutlandı

???????????????????????????????

ALMANYA (10.03.2015) – 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü vesilesiyle Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH)‘nin de bileşeni olduğu ‘Kämpferisches Frauenbündnis‘ (Mücadeleci Kadın Birliği) Köln Mühlheim Wiener Platz‘da toplandı.

Kobanê‘de şehit düşen kadınlar şahsında ve  tüm devrim şehitleri adına bir dakikalık saygı duruşu ile mitinge başlanıldı. Ortak çağrının okunduğu ve kurumlar adına mesajların yer aldığı miting kadınların hazırlamış olduğu kültürel gösterilerden sonra yürüyüşe gecinildi.

Renkliliğin ve coşkunun hakim olduğu yürüyüş atılan sloganlar ve kitleye yönelik ajitasyonla sonlandı.

Yürüyüş kolu tekrar Wiener Platz‘a gelerek mesajlar ve kültürel programlarla devam etti. Halaylar ile sonlandırılan mitinge katılan kurumlar ise: ADKH, Courage, IGM-Vertrauensfrau Ford, MLPD, Rebell, Rote Aktion Köln, SKB, TJKE, Viyan Kadın Meclisi, Yaşamevi Kadın Komisyonu ve Yeni Kadın.

Kaynak:halkingunlugu.net

 

 

 

Share

Antalya’da DKH paneli ve 8 Mart!

Antalya’da DKH 7 Mart’ta ‘kadın ve şiddet’ konulu bir panel düzenledi. 8 Mart’ta ise kadınlar alanları zapt etti

antalya 8 mart panel ve eylem 3

ANTALYA (09.03.1015) – Antalya’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü kapsamında Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Sibel Özbudun ve İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği üyesi Kıvılcım Arat’ın katıldığı panel ve 8 Mart’ta ise yürüyüş gerçekleştirdi.

7 Mart Cumartesi günü yapılan panelin konusu kadın ve şiddet üzerinden belirlenirken özellikle son dönemlerde artan kadın ölümlerine dikkat çekildi. Panele, 8 Mart 1857 yılında kavgadan da ölümden de korkmayan129 dokuma işçisi kadını, DKH’nin fikirsel öncülüğünü yaparak kadın devrim doğurur diyerek 16 yoldaşıyla beraber devlet tarafından öldürülen Berna Ünsal’ı ve yaşamlarını kadının kurtuluşuna adayan tüm kadınların anılmasıyla başlandı.

Sibel Özbudun’un son dönemlerde kadına yönelik şiddetin artmasının nedenini, devlet ve temsilcilerinin kadına yönelik yaptığı açıklamaları istatiksel verilerle açıklayarak kadın ölümlerini meşru gösterilmeye çalışıldığını ifade etti. LGBTİ üyesi Kıvılcım Arat ise cinsel yönelimlerinden dolayı şiddetle çok sık karşı karşıya kalan bireylerin yaşadığı sorunları dile getirdi.

Demokratik Kadın Hareketi saflarında mücadeleyi yükseltme çağrısı yapılarak panel sonlandırıldı.

‘8 Mart Kızıldır Kızıl Kalacak’

8 Mart’ta ise saat 15.00’de Aydın Kanza parkında bir araya gelen kitle Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürüyüşe geçti.

Demokratik Kadın Hareketi de yürüyüşte yerini alarak ”8 Mart Kızıldır Kızıl Kalacak” pankartını açtı. Yürüyüş sırasında sık sık,”Cinsel ulusal sınıfsal sömürüye hayır”,”Kadın cinayetleri politiktir”,”Kadın erkek el ele sosyalist devrime”, ”Kadın tutsaklar onurumuzdur”,”Jin jiyan azadi”, ”Meral’den Berna’ya sürüyor sürecek mücadelemiz” sloganları atıldı.

Cumhuriyet meydanına gelindiğinde ise yapılan etkinliklerin ardından eylem son buldu.

antalya 8 mart panel ve eylem 5 antalya 8 mart panel ve eylem 2

Share

Dersimli kadınlar: ‘Kobanê zaferimiz Özgecan isyanımızdır!’ (Foto-haber)

Dersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Kobanê zaferimiz Özgecan isyanımızdır!’ şiarıyla alanlara aktılar

???????????????????????????????

DERSİM (09.03.2015) – Dersim Kadın Platformun çağrısıyla eski hastane önünde bir araya gelen, aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin de olduğu kitle Seyit Rıza meydanına doğru yürüyüş gerçekleştirdi.

Kitle saat 12.00’de Mogoltay Mahallesi’nden, Seyit Rıza Parkı’na doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”, ” Jin jiyan azadi”, “Kadınlar saflara hesap sormaya” sloganları atıldı. Seyit Rıza meydanına gelindiğinde 1 dakikalık saygı duruşunun ardından 8 Mart programına geçildi.

Müzik dinletisi ve konuşmalarla başlayan kutlama etkinliğinde konuşan Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Leyla Zana, konuşmasında; Dersim’de kadın ve erkeğin yan yana durduğunu belirterek, “Eğer kadınla erkeğin yan yana kol kola, ortak bir akılla yaşamı nasıl kuracağını öğrenmek istiyorlarsa Dersim bunun için bir akademidir. Buyursunlar Dersim’in yaşam felsefesine baksınlar, 400 tane vekil istiyorum diyor. Arkasından bu sistem yamalı bohçaya dönüştü diyor. Biz 2000’lerden itibaren söyledik bir türlü dinleyen olmadı. Anlamaları, duymaları da sevindirici bir olay. Bu dar, tekçi, sadece siyah ve beyaz bakan, toplumun renkliliklerini görmeyen, ders almayan bu sistemin artık miadı çoktan geçmiştir. Diyorlar ki başkanlık sistemini istiyor musunuz? Benim için kimin başkan olduğu önemli değil. Bizim için bu halkın bütün değerleri için, farklılıkları için o sistemin içeriği önemli. Bireyle uğraşırsak mevcut sistemin yaptıklarını unutmuş olacağız. Bizim sorunumuz bireylerle değil bizim sorunumuz bizzat bu sistemin kendisiyledir. Alevi diye vurdu yüzyıllar, Müslüman diye vurdu, Kürt’tür diye vurdu, soldur- sağdır diye vurdu. Bir tek kendini vurmadı. Şimdi artık kendi kendini vurma vakti geldi. Çünkü etrafı kuşatıldı. Baksın çevresine ne olup bittiğini daha rahat görecektir” dedi. Eylem müzik dinletileri ile son buldu.

??????????????????????????????? ??????????????????????????????? ??????????????????????????????? ???????????????????????????????

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Şakirpaşa’da 8 Mart !

Adana’nın Şakirpaşa semtinde kadınlar cinsel,ulusal,sınıfsal sömürüye karşı alanlara çıktı

adana 8 mart eylemi 1
ADANA (09.03.2015) –
Adana’nın Şakirpaşa semtinde 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Kapalı Semt Pazarında bir araya gelen kadınlar “Cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye karşı örgütlü mücadeleye” şiarıyla sokağa çıktı.
Kapalı Semt Pazarında bir araya gelen kitle kadına şiddete, tecavüze, tacize, baskıya ve sömürüye son diyerek yürüyüş gerçekleştirdi.
Yürüyüşün ardından Demokratik Kadın Hareketinin hazırladığı sinevizyon gösterisi izlendi. Halaylarla son bulan etkinlik ” Jin jiyan azadi”, “Önderimiz İbrahim Kaypakkaya”, “Özgecanin hesabı sorulacak” ,”Kadınlar sokağa hesap sormaya ” sloganlarıyla son buldu. Eyleme HDP destek verdi.

adana 8 mart eylemi 2 adana 8 mart eylemi 3

Kaynak:halkingunlugu.net

Share

Gemlik’te 8 Mart Yürüyüşü

Bursa’da Gemlik Kadın Platformu’nun çarısıyla bir araya gelen kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nğ çoşkuyla selamladı

gemlik 8 mart

BURSA(23.02.2015)- Gemlik Kadın Platformu’nun çağrısıyla toplanan kitle 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için yürüyüş gerçekleştirdi.

Gemlik Dereboyu Taşköprü üzerinde “Şan Olsun 8 Martı Tarihe Yazanlara” pankartının arkasında bir araya gelen kitle İskele Meydanı’na yürüdü. Yürüyüş sırasında sık sık “8 Mart kızıldır kızıl kalacak” , “Jin jiyan azadi” , “Kadın yaşam özgürlük” sloganları atıldı.

Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü daha geldi..! Bir yandan sömürülerine, vurgunlarına acımasızca devam eden ve ‘Dünya Kadınlar Günü” diyerek, 8 Mart’ın özünü, içini boşaltmakta böylece amacından saptırmak isteyen emperyalistler; diğer yandan ise müslümanlık diyerek acımasızca kadını kullanan ortaçağcı şeriat özlemcileri..

Öyleyse 8 Mart nedir?

8 Mart New Yorklu 40 bin dokuma işçisi kadının 1857’de 18 saate varan çalışma süresine ve ağır çalışma koşullarına başkaldırı günüdür.

8 Mart 1857’de tekstil işçisi kadınların eşit işe, eşit ücret ve sendikalaşma ile oy hakkı için yükselttikleri direniş bayrağının kanla bastırılmasının yıl dönümüdür.

8 Mart 129 dokuma işçisinin katledildiği gündür.

Kadın aile içi şiddete maruz kalıyor. Şiddete hayır dediğimizde ise karşımıza ailenin kutsallığı çıkıyor. Ailenin kutsallığı ailenin erkeği ya da diğer “erk”ler tarafından gelen tacizi, tecavüzü, dayağı, baskıyı görünmez kılıyor.

Unutmayalım ki..!

Örgütlü hareket etmediğimiz sürece bu sömürü ve ezilmişliğimiz devam eder. Kadının kurtuluşu kapatalist düzende en çok sömürülen ve ezilen işçi sınıfının kurtuluşundan farklı bir yol izlemeyecektir. Emekçi kadınlar, sınıfdaşlarıyla birlikte mücadele ederek kurtulacaklardır.”

Ardından pandomin gösterisi ve müzik dinletisi ile halaylar eşliğinde eylem sona erdi.

Share

Tüm baskılara rağmen Karabük’te 8 Mart!

Karabük’te devrimci, demokrat ve yurtsever öğrenciler tüm baskılara rağmen 8 Mart’ı alanlarda karşıladı

karabuk 8 mart eylemi
KARABÜK (09.03.2015) –
Karabük’te aralarında DGH’lilerin de yer aldığı devrimci, demokrat, yurtsever öğrenciler faşist baskı ve polis engeline rağmen Safranbolu Misak-ı Milli Meydanında coşkulu bir etkinlik gerçekleştirdi. Etkinlikte ”Jin Jiyan Azadi”, “Kadın, Yaşam, Özgürlük” sloganları atıldı. Etkinlik kapsamında meydanda ki halk ile 8 Mart ve kadın üzerine sohbetler edildi. Meydana asılan pankarta kadınların dilek ve taleplerini yazmaları için yer açıldı. Halaylar ve zılgıtlarla süren etkinlik 8 Mart’ı yaratanlar ve kadın cinayetleriyle katledilen kadınların isimlerinin sayılarak ‘yaşıyor’ sloganlarının atılması ardından sonlandırıldı.

DGH Faaliyetçisi Darp Edilmeye Çalışıldı
Alanda gerçekleşen etkinlik sırasında farklı 4 kameradan çekim yapan kişilere giden DGH faaliyetçileri çekim yapmalarının tacize girdiğini belirterek kameralarını kapatmalarını söyledi. Bunun üzerine polis olduğunu belirten şahıslara kimlik soran DGH faaliyetçilerine tehditlerde bulunuldu. DGH’lileri alan dışına çekmeye çalışan şahıslar ısrarla polis kimliklerini göstermeyince; polis olsa dahi çekim yapması için izin gerektiği belirtildi. Polislerin gerek kimlik göstermeyerek, gerek bahsedilen anayasal haklara yönelik ‘git şikâyet et’ tarzında ki umursamaz tavırları halen geçmekte olan “İç Güvenlik Yasası”’nın ne denli bir devlet faşizmi getireceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Kimlik gösterilmemesine tanık olan meydandaki halk polislere tepki gösterdi. Bunun üzerine 8 kişilik sivil polis tarafından çevrelenen bir DGH faaliyetçisi darp edilmeye çalışıldı. DGH faaliyetçisinin kararlı duruşu ile tepkisine devam etmesi üzerine polisler etkinlik alanından uzaklaştılar.

Karabük’te DGH’den Gümüş Mahallesine 8 Mart Ziyareti
DGH’liler 8 Mart nezdinde Kürtlerin yoğun olarak yaşadığı Gümüş Mahallesine ziyarette bulundu. Çoğunluğu mevsimlik işçi olarak çalışan ve kimliklerinden dolayı ötekileştirilmeye çalışılan mahalle halkı DGH’lileri coşku ve sevgiyle karşıladı. Mahalleli kadınlarla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü üzerine sohbet gerçekleştirildi. Sohbetin konusu son dönemde erkek egemen zihniyetin katlettiği Özgecan Aslan ve Kürt kimliği nedeniyle ülkücü-faşist arkadaşları tarafından işkence yapılarak katledilen Ramazan Fırat oldu. Daha sonra yaşam koşulları üzerine yoğunlaşan sohbette mahalle halkı kentsel dönüşüme karşı olan şikâyetlerini dile getirdi. Çoğu güvencesiz şartlarda geçici işlerde çalışmak zorunda bırakıldığını belirten mahalleli devletin yol, okul ve hastane gibi ihtiyaçlarını bile karşılamadığına dikkat çekerek, sadece seçim zamanında hatırlandıklarını belirtti. Ve gerek iş şartlarında gerek devlet nezdinde insan yaşamının değersiz olduğunu her gün tecrübe ettiklerini ifade ettiler.

Share

Eskişehirli kadınlar: ‘Erkek devletini yıkacağız!’

Eskişehirli kadınlar 8 Mart’ta erkek devleti, yargıyı yıkmak için alanlara çıktı

ekisehir 8 mart eylemi 3 ekisehir 8 mart eylemi 1 ekisehir 8 mart eylemi 2

ESKİŞEHİR (09.03.2015) – Eskişehirli kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde aralarında Demokratik Kadın Hareketi(DKH)’ninde bulunduğu Eskişehir Demokratik Kadın Platformu’nun çağrısıyla “Erkek Devletin, Yargının, Katillerin Peşinde Kadınlar Direnişte Yaşamak İçin Yıkacağız” pankartıyla Espark Avm önünde toplanarak Hamamyolu Saat Kulesi’ne yürüyüş gerçekleştirildi.

Eskişehirli kadınlar yürüyüş sırasında eril devletin eril yaşamın karşısında olacaklarını mücadele edeceklerini ajitasyonlarla sloganlarla dile getirerek Eskişehirli kadınları isyana direnişe boyun eğmemeye çağırdı. Demokratik kitle örgütleri; tacize, tecavüze erk egemen devlet sistemine ve şiddetine karşı alanları doldurarak yürüyüş gerçekleştirildi. LGBTTİ’lerin güvencesiz çalıştırılan sendikasız çalıştırılan her gün şiddete tacize uğrayan kadınların cinsel ulusal sınıfsal sömürüye karşı direnip örgütlü mücadelenin gerekliliği vurgulandı. Kobanê direnişini zafere ulaştıran kadınların gücüyle bilinciyle direnişi ve Kobanê’yi selamladılar.

Yürüyüş sırasında Demokratik Kadın Hareketi’nin ajitasyon ve sloganları ile mücadeleye Demokratik Kadın Hareketi’nde örgütlenmek için çağrı yapıtı.”Kendi Savaşımın Savaşçısıyım”, “Katil Devlet Hesap verecek”, “Kadın Cinayetleri Politiktir”, “8 Mart Kızıldır Kızıl Kalacak” sloganlarıyla alana girildi. Hamamyolu Saat Kulesi’nin önüne gelen kadınlar ajitasyon slogan ve halaylarla eylemi sonlandırdı.

Kaynak: halkingunlugu.net

Share

Ankaralı kadınlar alanları kuşattı (Foto-haber)

Ankaralı kadınlar Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde ‘Yasta değil isyandayız’ şiarıyla alanları kuşattı!

ankara 8 mart eylemi 1

ANKARA (08.03.2015) – Ankaralı kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Demokratik Kadın Hareketi’nin de içerisinde bulunduğu, Ankara Kadın Platformu öncülüğünde “Yasta Değil İsyandayız” pankartı arkasında Kurtuluş İtfaiyesi önünde bir araya gelip Çankaya Belediyesi önüne bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Ankara Kadın Platformunun çağrısıyla bir araya gelen binlerce Ankaralı kadın 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Kurtuluş İtfiayesi önünden başlayan yürüyüşle; kadın cinayetlerine, tacize, tecavüze, görünmeyen emeklerine ve şiddete karşı Çankaya Belediyesi önüne geldi. Demokratik kitle örgütlerinin, LGBTTİ’lerin, sendikalı kadınların ve köy derneklerinin katıldığı eylemde katledilen kadınların fotoğrafları taşındı. İç güvenlik paketine karşıda yüzlerini de kapatan kadınlar tüm kadınları sokağa çağırdı. Çankaya Belediyesi önünde kurulan platformda sık sık kadın cinayetlerinin politik olduğunu ve erk adalet istemediklerini belirtiler.  Yapılan eyleme Ankar’ da 2010 yılında katledilen Sevgi Aslanı’ın yakınları da destek verdi.

Belediye önünde yapılan basın açıklamasında; ‘Biz kadınlar yüzyıllardır ucuz iş gücü, ücretsiz emek olarak çalıştırılıyoruz, şimdide “ailenin ve dinamik nüfusun korunması programı” adı altında olan esnek ve güvencesiz çalışmayı doğum/annelik bahanesiyle kadın emekçilerinden başlayarak sınıfın geneline yaygınlaştırmayı hedefliyorlar. Bizler ne erkeklerin ne sermayenin ne ücretli ne ücretsiz kölesi olmayacağız!’ denilen basın açıklamasında daha sonra, savaş ve beraberinde getirdiği tüm şiddet biçimlerinin ilk önce kadınların hedef alındığı belirtildi. Son olarak açıklamada, ‘dünyada savaşını sürdüren ve Kobanê’de zaferi taçlandıran kadılardan aldığımız güçle bizler bu topraklarda ve yeryüzünde barış oluncaya kadar mücadele etmeye devam edeceğiz’ denildi.

Eylem anında Kızılay Meydanı’na yürümek isteyen bir grup kadının önü polis tarafından kesindi. Kadınların yürüyüşüne izin vermeyen polis ile kadınlar arasında kısa süreli gerginlik yaşandı.

ankara 8 mart eylemi 10 ankara 8 mart eylemi 8 ankara 8 mart eylemi 2 ankara 8 mart eylemi 5

Kaynak: halkingunlugu.net

Share

‘Kadınım kendi savaşımın savaşçısıyım’ (Foto-haber)

İstanbul Kadıköy’de 8 Mart Kadın Platformu imzasıyla toplanan binlerce kadın erkek devletine, şiddetine ve savaşlarına karşı ‘İsyanı büyütüyoruz’ şiarıyla alanları doldurdu

kadikoy6.jpg1

İSTANBUL (08.03.2015)- Kadıköy Numune Hastanesi önünde saat 12.00’de toplanan binlerce kadın; pankartlar, flamalar ve dövizler eşliğinde yürüyüşe geçti. Platform içerisinde yer alan Demokratik Kadın Hareketi (DKH) de kadının rengini slogan ve dövizleriyle alanlara taşıdı. ‘Kadınım Kendi Savaşımın Savaşçısıyım’ yazılı pankart arkasında toplanan DKH eylem boyunca ‘Kadın katliamları politiktir’, ‘Kadınlar sokağa özgürleşmeye’, ‘Bedenimiz emeğimiz kimliğimiz bizimdir’, ‘Jin jiyan azadi’, ‘Kadınlara özgürlük sosyalist halk savaşıyla gelecek’, ‘Eşit işe eşit ücret’ sloganları attı. ‘Kadın ve trans katliamları politiktir’, ‘Devletin istihdam paketi katliamdır’, ‘T.C.avüzcü devlet yıkacağız elbet’, ‘Kürtaj haktır karar kadınların’ dövizleri taşıyan DKH, Berna Saygılı, Meral Yakar, Barbara Anna Kistler, Arin Mirxan gibi devrim mücadelesinde şehit düşmüş kadınların fotoğraflarını taşıdı.

Yürüyüş boyunca çekilen ajitasyonlarda şu ifadelere yer verildi: “Erkek egemen zihniyetin tüm saldırılarına, ötekileştirmelerine ve baskılarına rağmen ‘Buradayız’ çığlığını sizlerle beraber yükselteceğiz. Sizlerle yükselecek her ses gücümüze güç katacaktır. Bu ses Kobané’de, Şengal’de, Rojava’da direnen, bedenleri hapsedilse de düşünceleri özgürce akan tutsak edilen kadınlarımıza ulaşacaktır”

‘Kadınların katili sermaye devleti’

Sermayedarların, IŞİD çetelerinin ve sermaye odaklı her saldırının karşısında kadın olmanın öz iradesiyle duracaklarını belirten DKH’lılar katliam ve talanlara sessiz kalmanın suça ortak olmak olduğu ifade etti.

Yürüyüşte DKH’lı kadınların yanı sıra Feministler, Anarşist Kadınlar, İmece Kadın Sendikası, Kongreya Jinen Azad (Özgür Kadın Kongresi/KJA), Sosyalist Kadın Meclisleri, Özgür Genç Kadınlar ve Yeni Demokrat Kadın kortejleri yer aldı. Kadın örgütlerinin ardından ÖDP, EMEP ve SDP’li kadınların pankartları taşınırken, yürüyüşe İstanbul Tabip Odası, DİSK ve KESK üyesi kadınlar da katıldı.

Kadınlar eşit yaşımı talep etti

Kadıköy Rıhtım’da son bulan yürüyüşün ardından 8 Mart Kadın Platformu’nun ortak programı başladı. Devrim ve komünizm şehitleri adına durulan saygı duruşunun ardından ortak basın metni Türkçe ve Kürtçe dillerinde okundu. Okunan açıklamada “Bizler bu şiddetin canilik veya ruh hastalığı değil, erkek egemen sistemin gündelik ve sürekli bir sonucu olduğunu biliyoruz.” Denilerek talepler şu şekilde sıralandı: “8 Mart ücretli tatil ilan edilsin, acilen ‘kadın bakanlığı’ kurulsun, erkek şiddetini araştırmak için kurulan komisyon daimi hale getirilsin ve alanda çalışan kadın örgütlerinin izlemesine açık olarak çalışsın, hükümet yandaş örgütlerle değil, kadın örgütlerini tanıyarak, bu örgütlerle toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderici politikalar ve uygulamalara derhal başlasın, kadın ve erkek eşittir. Yaşamın her alanında eşit temsiliyet tanınsın, kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayeti davalarında, erkeklere uygulanan tahrik ve iyi hal indirimi kaldırılsın, erkekleri kollayan erkek-yargı işbirliğine son verilsin, boşanan kadınlara ev, maaş ve can güvenliği sağlansın, güvencesiz, esnek ve kayıt dışı çalışmaya son verilsin, ev emekçi kadınlara sosyal güvence ve emeklilik hakkı tanınsın, eşit, parasız, bilimsel anadilde ve laik eğitim hakkı tanınsın.”

Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubu adına açıklamayı okuyan Sultan Çit ise “Erkek şiddetine karşı yalnız da çaresiz de değiliz” diyerek, “AKP’nin yaşamlarımıza müdahalesine, hayatlarımızı yeniden biçimlendirmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu.

HDP’li Grup Başkan vekili Pervin Buldan ise kadınların yalnızca 8 Mart’ta değil 365 gün alanlarda olması gerektiğini vurguladı. “Kadınlar şiddete, baskıya, yaşamın her alanında yok sayıldı, hep ikinci sınıf vatandaş olarak görüldü” diyen Buldan, ama her şeye rağmen kadınların diz çökmediğini, dimdik ayakta durduğunu hatırlattı. Hükümete, “Kadınları yok sayarak, baskı ve şiddet uygulayarak bu ülkeye özgürlük getiremezsiniz” diye seslenen Buldan, “Eğer bu coğrafyaya eşitliği, özgürlüğü, barışı getirmeyi istiyorsanız kadınların sesini duymalısınız ve anayasanızı değiştirmelisin ve kadına yönelik her türlü ayrımcılığa, şiddete karşı başta kadın bakanlığı olmak üzere sistem değişikliği yapmanız lazım” diye konuştu.

 

‘Aramızdaki zincirleri kopartmalıyız’

Bu sistemi değiştirmek için kadınların güçlerini birleştirmek zorunda olduğunu kaydeden Buldan, “Aramızdaki zincirleri kopartmak zorundayız. Nerede olursak olalım Türk, Kürt, Arap, Laz, Çerkez olalım ama birlikte olalım” dedi. Buldan, “Özgecan, Sakine, Fidan ve Leyla için nasıl ki sokaklara indiysek, bundan sonra dünyanın neresinde olursa olsun, kadına karşı en ufak bir baskı, bir katliam karşısında alanlarda olacağız ve sesimizi birleştireceğiz” dedi.

‘Kadınlar yoksa barıştan söz edilemez’

Çözüm sürecine de değinen Buldan, bu coğrafyaya kadınların barış ve özgürlük getireceğini vurguladı. Kadınların olmadığı bir süreçte barıştan söz edilemeyeceğini altını çizen Buldan, sözlerini şöyle sürdürdü: “İşte Sayın Öcalan’da müzakere masasında kadınların özgürlüğü, kadınların eşitliği benim için esastır diyor. Sayın Öcalan müzakere masasında kadın temsiliyetini çok önemli bulduğunu söylüyor ve kadının katledildiği bir ülkenin üye bile olmam diyor. İşte bunun için Sayın Öcalan’ın başlatmış olduğu barış ve çözüm sürecinde onunla birlikte olduğumuzu buradan bir kez daha haykırıyoruz.”

Pervin Buldan’ın konuşmasının ardından sahneye çıkan Sarya Müzik, Ahu İrani Kürtçe müzik gruplarının seslendirdiği şarkılar eşliğinde halay çekildi.

kadikoy7 kadikoy4 kadikoy8 kadikoy1 kadikoy5 kadikoy3

Kaynak: halkingunlugu.net

Share

İzmir’de Kadınlar Sokakları Mesken Eyledi!

Aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin de olduğu İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla alanlara çıkan kadınlar, 8 Mart Emekçi Kadınlar Günü’nünde alanları zaptetti

izmir

İZMİR (08.03.2015)-Aralarında DKH’nin de yer aldığı İzmir Kadın Platformu’nun çağrısıyla kadınlar 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü coşkuyla kutladı.

Saat 13.30’da Lozan Meydanı’nda toplanan kitle “Erkek adalet değil gerçek adalet” , ”Jin jiyan azadi” sloganlarıyla önce Sevinç Pastanesi’ne ardından da Gündoğdu Meydanı’na yürüdü. Polislerin Talatpaşa Meydanı’na yürütmeme tavrına karşın kadınlar kararlılıkla yürüyüşlerine devam etti. Kadınların kararlılığını gören  polis ekipleri yolu trafiğe kapatmak zorunda kaldı. Yürüyüşlerine devam eden kitleden sık sık “Emeğimiz kimliğimiz bedenimiz bizimdir” , ”8 Mart kızıldır kızıl kalacak” , ”Kadın cinayetleri politiktir”,”Biji 8 adare”,”Biji berxwedane YPJ” sloganlarını attı.

Kadınlar yürüyüşte komünist kadınların fotoğrafları taşındı

Yürüyüş boyunca Berna Saygılı Ünsal, Meral Yakar, Kader Ortakaya gibi devrimci-komünist kadınların fotoğraflarının taşındı.

Yürüyüşün ardından yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Bizler; evde, sokakta, iş yaşamında, siyasette, okullarda, kadına yönelik her türlü ayrımcılığa ve şiddete, muhafazakar anlayışların dayattığı haremlik-selamlık uygulamalarına karşı ayaklanan kadınlarız.

Çünkü bizler 158 yıl önce New York’ta bedenleri yakılan dokuma işçisi emekçi kadınlarız. Emeğin köleleştirilmesine karşı 8 saatlik iş günü ve insanca yaşam, insanca çalışma koşulları talep edenleriz. Bizler  yüzlerce kadının bedeninin yeryüzüne dağıldığı ateşin alevleriyiz!

Homofobik ve transfobik nefretin görmezden gelinmesine, saldırgan ve katillerin rahat rahat dolaşmalarına izin vermeyecek, toplumsal nefretin hedefi haline gelinmesine hep birlikte karşı çıkacağız.

Yükselen isyanımız ve öfkemiz;

Kobanê’den, Rojava’dan, mahallelerden, okullardan, üniversitelerden, çalışma alanlarımızdan, sokaklardan, caddelerden, tek tek evlerden ve her bir kadın bedeninden çıkarak o erkek egemen sisteminizi bu topraklardan silene kadar dinmeyecek.

Yaşasın Kadın Dayanışması!

Yaşasın 8 Mart!

Yaşasın Örgütlü Mücadelemiz!”

Basın açıklamasının ardından halaylar ve sloganlarla eylem sona erdi.

izmir1 izmir2

Kaynak: halkingunlugu.net

Share

Mersin’de coşkulu 8 Mart yürüyüşü

Mersin Kadın Platformunun çağrısı ile bir araya gelen kadınlar 8 Mart dolayısıyla yürüyüş ve miting düzenledi

mersin

MERSİN (02.03.2015)- Özgecan şahsında katledilen kadınlara atfedilen mitinge Demokratik Kadın Hareketi (DKH)  üye ve taraftarları da “Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye Karşı Özgürleşmek İçin Örgütlü Mücadeleye “ pankartı ile katıldılar. Mitingde sık sık “Jin,jiyan ,azadi”, “Özgecan’ın hesabı sorulacak”, “Biji berxwedana jine” sloganları atıldı.

Saat 11.00’de Forum AVM önünde toplanan kadın ve politik kitle örgütleri buradan Tevfik Sırrı Gür Stadı yanındaki miting alanına yürüdü.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın konuşmacı olarak katıldığı miting saygı duruşu ile başladı.

Mersin Kadın Platformu adına konuşan Behice Ürün kadınları katliamlara karşı isyan büyütme çağrısında bulunurken, Nursel Aydoğan Kobane direnişi ile birlikte kadın özgürlük mücadelesinin neler yarattığının görüldüğü vurgusunu yaptı.

Bunların ardından bir konuşma yapan Figen Yüksekdağ ise “Kadınlar geri çekilmeyecek , daha ileriye gidecek ve onların iktidarını kadınlar yıkacak” dedi.

Gerçekleştirilen konuşmaların ardından Meral Tekçi ve Grup Nidal’ın seslendirdiği şarkılar ile miting sona erdi.

Kaynak: demokratikkadinhareketi.org

Share

Kadınlar Savaşıyor, Kadınlar Zirveleri Zaptediyor.!

Kadınlar Savaşıyor, Kadınlar Zirveleri Zaptediyor.!

isvicre 8 mart 2015.jpg2.jpg3
Zurih (9/03/2015) Avrupa Demokratik Kadın Hareketi “Kadınlar Zirveleri Zaptediyor!” şiarıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü alanlarda karşıladı.İsviçre’nin Zürih kantonunda Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de bileşeni olduğu İsviçre 8 Mart Komitesi’nin bu seneki ana sloganı olan “Frauen Kämpfen!” ( Kadınlar Savaşıyor! ) şiarıyla 07.03.2015 Cumartesi günü miting düzenlendi.Saat 13:30’da Zürich Hechtplatz’da başlayan yürüyüşe yerli ve göçmen birçok kadın kurumu katıldı.”Kadın Mücadelesi Özgürlüğü Yeşertir.!” pankartıyla alana çıkan Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin kortejinde; Rosa Luxemburg’tan Clara Zetkin’e, Meral Yakar’dan Ebru Aslan’a, Barbara Anna Kistler’den Berna Ünsal’a “Kadınım, Kendi Savaşımın Savaşçısıyım” diyerek devrim mücadelesinde ölümsüzlüğe uğurlanan devrimci-sosyalist kadınların fotoğrafları taşındı.Yürüyüşte sırasında sık sık, “Yaşasın 8 Mart, Yaşasın Enternasyonal Kadın Dayanışması” sloganlarını Almanca olarak atıldı.Yaklaşık 2 saat süren 8 Mart yürüyüşü Zürich Helvetiaplatz’da sloganlar ve alkışlarla sonlandırıldı.
isvicre 8 mart 5 isvicre 8 mart 2015.jpg3.jpg2
Share

LONDRA’DA COŞKULU 8 MART YÜRÜYÜŞÜ

Londra (7/03/2015) 8 Mart  Dünya  Emekçi  Kadınlar  Günü vesilesiyle  bir araya gelen binlerce kadın Londra sokaklarını çınlattı.

Million Women Rise  örgütünün her yıl organize ettiği 8 Mart yürüyüşü Londra’nın en işlek caddelerinden biri olan Oxford Street’te başladı. HIMG-20150307-WA0067avanında güzel olmasıyla binlerce kadının katıldığı yürüyüş oldukça coşkuluydu. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de katıldığı yürüyüşte yerli ve yabancı bir çok kadın kurumu yer aldı. Yürüyüş boyunca “Ne istiyoruz ? Güvenli sokaklar, Ne zaman istiyoruz? Şimdi, Birlik Olan Kadınlar Asla Yenilmezler” sloganları sürekli atıldı. Avrupa Demokratik Kadin Hareketi’nin bildiri dağıtığı yürüyüş sırasında ara ara kadınları taciz etmeye yeltenen zihniyetlerde oldu fakat kadınların dayanışma duruşu bu girişimleri boşa çıkardı.

Yürüyüş Londra’nın Trafalgar Meydanında yapılan mitingle sona erdi.

IMG-20150307-WA0041IMG-20150307-WA0009

Share

KADINLAR ZİRVELERİ ZAPTEDİYOR!

ADKH--300x300

KADINLAR ZİRVELERİ ZAPTEDİYOR !

Bir 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü daha, yine kadın cinayetlerinin artarak devam ettiği, Haksız savaşların yaşandığı, Kültürel yozlaşmanın derinleştiği, doğa katliamlarının sürdüğü bir süreçte yaşıyoruz.

Var olma mücadelesi yürüten kadın cinsinin, yaşadığı kırımlara karşı “Yasta değil İsyandayız” bilinciyle sokaklarda haykırışlarını ve Kobane özgülünde kadının öncüleşmesini ve mücadelede en ön saflarda özgürleşme savaşına katılmasını “Kadınlar Zirveleri Zaptediyor!” şiarıyla selamlayarak karşılıyoruz.

Binlerce yıldır toplumsal sistemler, kadını, ezilen, baskı gören, cinsel kölelikten ücretli köleliğe kadar götüren bir yaşama mahküm etmiştir. Cins eşitliği mücadelesi her toplumun sosyal, kültürel, ekonomik yapısına göre değişse de sorunun erk-ek egemen kapitalist sistemin sonucu olduğunu unutmamak gerekir. Bu anlamda 8 Mart tarihiyle özdeşleşen kadın, toplumsal yaşamda görülmeyen, yok sayılan emeğinin karşılığını isteme talebiyle bir kez daha sesini alanlarda yankılandırmalıdır.

Avrupa da 2007 krizi sonrası ezilenlere çıkarılan ağır faturalar, emekçilerin yaşam koşullarını daha da zorlaştırdı. Emeği azgınca sömürülmesiyle beraber, artı olarak eşit işe eşit ücret, iş yerinde mobbing ve cinsel taciz vb. sorunlar ile yaşamak zorunda bırakılan kadınların kapitalizmi yıkıp, eşit ve özgür bir gelecek için sokaklara çıktığına tanık oldu geçtiğimiz yıllar. Yunanistan’da grevlerde, İspanya da barikatlarda, İtalya da eylemler de en ön saflarda görüldü kadınlar.

Dünyanın Kürdistan coğrafyasında yaşanan İŞİD vahşetinin ve özellikle de Ezidi kadınlara yaşatılan kaçırma, tecavüz etme, öldürme ve köle olarak satma gerici anlayışına karşı, kadınların Kobane’de savaşarak, sokaklarda direnerek, seslerini yükselterek mücadele ettikleri tarihi günleri yaşarken, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak da yaşadığımız ülkelerde bu özgürlük yürüyüşünde yerimizi alarak, daha yüksek zirvelere ulaşmanın bilincindeyiz.

Bu tarihi gerçekler tekrar tekrar göstermiştir ki, erkek egemen gericiliğe karşı mücadelede zaferler kazanmak, kadınlar için fazlasıyla olanaklıdır.

8 Mart kadının özgürlük ateşini direniş kıvılcımıyla tutuşturduğu bir isyan günüdür diyor; kadının özgürlük ve eşitlik mücadelesini dün olduğu gibi bugün de insanlığın daha yaşanılası bir dünya mücadelesinden ayrılamayacağı bilinciyle, tüm kadınları emperyalist saldırganlığa ve cins ayrımcı politikalara karşı durmak için 8 Mart’ta alanlara çağırıyoruz.

EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM, KADINLARIN BİLİNCİNDEN İNŞAA EDİLECEKTİR !

YAŞASIN KADININ ÖRGÜTLÜ MÜCADELESİ !

YAŞASIN 8 MART DÜNYA EMEKÇİ KADINLAR GÜNÜ

 

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Mart 2015

Share

Dersim’de ‘kadın’ konulu panel düzenlendi

Dersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlanan programın ilk adımı bugün atıldı

DKH Dersm panel

DERSİM (02.03.2015)- Dersim’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için hazırlanan programın ilk adımı bugün atıldı. Saat 14.00’dr Dersim Belediye Konferans salonunda bir araya gelen kadınlar , Demokratik Kadın Hareketi’nin de destek verdiği “Kobane’de Direnen Kadınla Örgütlenelim Yaşamı Özgürleştirelim” şiarı ile yapılan panel Koban’e şehitleri ve Özgecan şahsında katledilen bütün kadınlar için bir dakikalık saygı duruşu ile başladı. Saygı duruşunun ardından “Kadının Görülmeyen Emeği, Kadın ve Şiddet, Trans Kadın, Kadın ve Savaş” konulu panel düzenlendi.

‘Bu beden bizim ve bedenimiz üzerinde alacağımız kararları biz belirleriz’

Panelist Münevver İltemur kadının görülmeyen emeği konusuna değindi ve konuşmasında şunlara yer verdi: “İlkel komünal toplumdan günümüze kadının toplumdaki yerine bakacak olursak, ilkel komünal toplumda anaerkil bir düzen vardı, basit araçların üretimi ile beraber topluma ataerkil düzen hükmetmeye başladı. Bununla beraber sınıflar oluştu ve kadın ikinci sınıf görüldü. Toplumdaki ilk köleci sınıfta oluştu. Üretime kadınlarında dâhil olmasıyla beraber iki tür üretim görüldü. Birincisi hizmet üretimi ve genelde bu alanda erkekler çalışıyordu çalışan kadınlarda düşük ücret karşılığı çalışıyordu. İkincisi ise soyun üretimidir bu alanda da sadece kadınlar çalışıyor. Kadınlar bu sorumluluk ile sosyal yaşamda uzaklaştırılıp ev kölesi haline getirildi. Kadınlar evde temizlik işleri, yaşlı ve hasta bakımı, çocuk bakımı, yemek pişirme gibi işleri hiç ücret almadan yapıyordu. Bu koşullar günümüzde baktığımızda  sözde iyileştirildi. Yaşlı bakımı ücretlendirildi. Doğum izni uzatıldı. Çocuk parası çıkarıldı. Ama iktidar bunları bir lütuf gibi sunarken gerçek amacını saklıyordu. Asıl amacı Kadınları eve bağlayıp doğurganlığından da yararlanıp kendine genç nüfusu çoğaltıp asker yetiştirmek, anneliği kutsal gibi gösterip kadınları doğurmaya teşvik etmekti. Kadın bedeni üzerinde söz söyleme hakkını kendine vererek kaç çocuk doğuracağı, nasıl doğuracağı ve kaç yaşında evleneceğini de belirliyor. Kadınlar olarak bu politik kurnazlığa düşmeyelim. Bu beden bizim ve bedenimiz üzerinde alacağımız kararları biz belirleriz”.

Kadın ve şiddet konusunda söz alan panelist Nilgün Tunçcan Ongun ise konuşmalarında şu ifadelere yer verdi: “Kadına yönelik şiddet her geçen gün gittikçe artıyor. Şiddet arttıkça şiddetin boyutları da artıyor. Bize yansıyan şiddet basında yansıyanlardır. Basında çok fazla yer alan Özgecan cinayeti T.C. gerçekliğini gözler önüne sermiştir. Şiddet yaşam alanlarımızın her yerinde görülüyor. Taşıma araçlarında, işyerlerinde, evlerimizde, sokaklarda ve TBMM’de. Bizler sorunlarımızı iyi görmemiz gerekiyor. Bizim sorunumuz sistemli ve politiktir. En baş sorunumuz sınıf sorunu olduğundan bunun kökenine inmek gerekir. Anaerkil düşünce sistem ve devletle bütünleşerek kadının karşısında duruyor. AKP iktidarı kadın erkek eşitliğini kabul etmiyor. Ama kadın bedeni üzerindeki her konuda söz söyleme hakkı buluyor kendinde. Eğer bir barış isteniyorsa barış kadın işidir.”

‘Biz kadınların kurtuluşu ancak birlik, beraberlik ve örgütlü mücadeleden geçmektedir’

Trans kadın konusunda söz alan Ganimet Pembe Hayat şunlara vurgu yaptı: “Trans kadın denince akla hemen cinayetler geliyor. Evet, biz kadınları iş alanlarına almayan, hep farklı gözle bakan, insanca yaşamı bize laik görmeyenler bizlere ölümü laik görüyor. Bizi seks işçiliğine iten sistem, devlet ve insanlar daha sonra bizi bu işi yaptığımız için öldürüyor. Biz trans kadınları ordu, sistem, devlet, din erkekler bir hastalıklı olarak görüyor ve ötekileştirme yoluna gidiyorlar. Biz hayatımızın her alanında savaş halindeyiz. Bu savaş ortamında gün geçtikçe trans kadın arkadaşlarımızı kaybetmekteyiz. Özgecan’ın bedeni yakılırken bu derece ses çıkarıp da bizim bedenlerimiz tanınamaz hale getirilirken sesler neden yükselmiyor? Kadınların yaşadığı her sıkıntıyı bizler de yaşarken bizim yaşadığımız sıkıntılar neden kadınlar tarafından görmezden gelinerek sahip çıkılmıyor? 8 Mart’ta bizler alanlara çıkarken dışlanıyor ve kötü söylemlere maruz bırakılıyoruz. Biz kadınların kurtuluşu ancak birlik, beraberlik ve örgütlü mücadeleden geçmektedir. Mutlak kurtuluş böyle sağlanacaktır.”

‘Kobané zaferi kadın zaferidir!’

Kadın ve savaş konusunda söz hakkı alan panelist Esra Çiftçi ise konuşmasında şu ifadelere yer verdi: ”Şengal’de yaşanan bir katliam değil bir soykırımdır. Ezidiler Şengal soykırımı ile beraber 73. kez soykırıma uğramıştır. Bu soykırımı yapan Ortadoğu’da yaşayan ve komşuları olan Araplar, Kürtler, Süryanilerdir. Kadınlar IŞİD tarafından köle pazarlarında satılmakta; en yakınlarının gözleri önünde tacize, tecavüze uğramaktadır. Savaş alanlarında ölülerini taşlar gömüyorlardı. IŞİD’in bu baskılarından kaçışı intiharda bulan kadınlar savaşın yükü ile ölüme gitmektedir. Geçmişten günümüze kadar yaşanan bütün savaşlarda kadınlar savaş ganimeti olarak görülmüştür. Savaşta toplumun gerici yanı olan namus kavramından kaynaklı kadınlar tecavüze maruz bırakılıp karşı tarafı psikolojik olarak yenilgiye uğratıyordu. Şengal’in ardından 15 Eylül’de başlayan Kobané direnişi kısa sürede kadınlar ile beraber güçlendirildi. Kadınlar Kobané direnişinde salt kendi kurtuluşları için değil bir bütün insanlığın kurtuluşu için mücadele etmekteydi. Kobané sınırı Suruç’ta sağlanan kolektiflik ile gençler direniş alanlarında boy gösterirken yaşlı kadınlar da sınır nöbetini üstlenmekteydi. Kobané zaferi kadın zaferidir! Türk askerleri her gün kadınları hedef alarak kadınlara gaz fişekleri ile pervasızca saldırıyordu. Bu hedefin kadınları göstermesi AKP iktidarından kaynaklıdır. DAİŞ çetelerinin varlığı bir yana AKP iktidarı da askerlerini sınıra yığarak her iki taraftan da topyekûn savaş açıyordu. Kadınlar savaşta her anlamda mağdur olurken bunlara karşı güçlü bir direniş sergiliyordu.”

Kaynak-halkingunlugu.net

 

 

Share

Mersin’de coşkulu 8 Mart yürüyüşü

Mersin Kadın Platformunun çağrısı ile bir araya gelen kadınlar 8 Mart dolayısıyla yürüyüş ve miting düzenledi

Mersin 8 mart yrys

MERSİN (02.03.2015)- Özgecan şahsında katledilen kadınlara atfedilen mitinge Demokratik Kadın Hareketi (DKH)  üye ve taraftarları da “Cinsel, Ulusal, Sınıfsal Sömürüye Karşı Özgürleşmek İçin Örgütlü Mücadeleye “ pankartı ile katıldılar. Mitingde sık sık “Jin,jiyan ,azadi”, “Özgecan’ın hesabı sorulacak”, “Biji berxwedana jine” sloganları atıldı.

Saat 11.00’de Forum AVM önünde toplanan kadın ve politik kitle örgütleri buradan Tevfik Sırrı Gür Stadı yanındaki miting alanına yürüdü.

HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ ve HDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan’ın konuşmacı olarak katıldığı miting saygı duruşu ile başladı.

Mersin Kadın Platformu adına konuşan Behice Ürün kadınları katliamlara karşı isyan büyütme çağrısında bulunurken, Nursel Aydoğan Kobane direnişi ile birlikte kadın özgürlük mücadelesinin neler yarattığının görüldüğü vurgusunu yaptı.

Bunların ardından bir konuşma yapan Figen Yüksekdağ ise “Kadınlar geri çekilmeyecek , daha ileriye gidecek ve onların iktidarını kadınlar yıkacak” dedi.

Gerçekleştirilen konuşmaların ardından Meral Tekçi ve Grup Nidal’ın seslendirdiği şarkılar ile miting sona erdi.

mersin 8 mart yrys2

Kaynak-halkingunlugu.net

Share

Londra’da 8 Mart Etkinliği

resim1 resim6

Londra (01/03/2015)

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Londra’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü etkinlikle kutladı. Etkinlik Özgecan Aslan şahsında hayatını kaybeden tüm kadınların anısına saygı duruşuyla başladı. 8 Mart’ın kadın mücadelesindeki tarihi önemine dair yapılan açıklamanın ardından ADKH hazırlamış olduğu Emperyalist Savaşlar ve Kadın konulu sinevizyon ilgiyle izlendi. Sinevizyonun sonrasında sahneye gelen Avrupa Demokratik Kadın Hareketi temsilcisi 8 Mart’a dair yaptığı konuşmasında ” Binlerce yıldır toplumsal sistemler,kadını ezilen, baskı gören,cinsel kölelikten ücretli köleliğe kadar götüren bir yaşama mahküm etmiştir. Cins eşitliği mücadelesi her toplumun sosyal, kültürel, ekonomik yapısına göre değişse de erk-ek egemen kapitalist sistemin sonucu olduğunu unutmamak gerekir. Bu anlamda 8 Mart tarihiyle özdeşleşen kadın, toplumsal yaşamda görülmeyen, yok sayılan emeğinin karşılığını isteme talebiyle bir kez daha sesini alanlarda yankılandırmalıdır” dedi. Ardından Adkh Britanya’nın bünyesinde kurulan Kadının Rengi tiyatro gurubunun sergilediği skeç kitle tarafından beğeni topladı. Şiirlerin okunmasından sonra etkinlik kadınlar tarafından okunan türkülerle sona erdi.resim5resim3

Share

Demokratik Kadın Hareketi Antalya’da kahvaltı düzenledi

Demokratik Kadın Hareketi (DKH), Anlatalya’da düzenlediği kahvaltıda kadın sorunu ve erkek egemen sistemine karşı mücadeleyi yükseltme üzerine tartışmalar yürüttü.

dkh-antalya-kahvalti-200x190

ANTALYA (23.02.2014)- Antalya’da Demokratik Kadın Hareketi (DKH) örğütlülüğü, kahvaltı etkinliği düzenleyerek Antalya yerelindeki kadınlarla biraraya geldi. Saat 10.30’da Pir Sultan Abdal Derneği’nde verilen kahvaltı da verimli tartışmalar gerçekleştirilerek sinevizyon gösterimi yapıldı.

DKH’nin Tarihçesi anlatılıp, kadına yönelik her türlü şiddetin tartışıldığı, Antalya’nın kadına yönelik şiddetde ilk sıralarda yer alması gündemleştirilirken 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne yönelik Antalya’da nasıl bir anma  gerçekleştirilereceğide kararlaştırıldı.

DKH’nin tarihçesi anlatılırken sınıf mücadelesinde dünden bugüne  kadının konumu hakkında aktarılan bilgiyle bereber yaşamını kadın mücadelesine adayan Berna Ünsal gibi devrimci-komünist kadınlardan da örnekler verildi.

Özgecan’ın katili tecavüz teşvik eden devlettir

Yapılan tartışmalarda, kadınların emeğine kimliğine ve  bedenine saldırılmasının ve kadına yönelik her türlü şiddetin  devlet politikalarının bir ürünü olduğu belirtildi.

Çok yakın bir zamanda Özgecan’ı  ve Antalya’da öldürülen Hüsne Aslan’ı öldüren zihniyetle cezaevlerinde bir çok kadın tutsağa yapılan taciz, tecavüz, işkenceninde aynı zihniyetin ürünü olduğu belirtildi.

Yine Antalya’da Atatürk Anadolu Lisesi’nde müdür yardımcılığı yapan Filiz G’nin, “Erkek öğrencilerden bir tim kuracağım,erkekler mini etek giyen kızları taciz edecekler” söylemi kadının kendisine ne kadar yabancılaştırdığını, cinsiyetçi ve kadın bedenini hedef alan bu cümlelerin ve Tayyip Erdoğan’nın kadına yönelik açıklamaları kadın  katliamlarının artmasına sağladığı belirtildi.

Şimdiden devrimin özneleri olan binlerce kadınla buluşmanın cüretini kuşanan DHK, kadınlara örgütlü mücadeleyi DKH saflarında yükseltme çağrısı yaptı.

 

Share

Bursa’da Özgecan için eylem

Bursa’nın Gemlik ilçesinde Özgecan ve kadın katliamlarına karşı protesto düzenlendi

Gemlik-ozgecan-eylemi-214x190

BURSA (23.02.2015)- Aralarında DKH’ninde bulunduğu Gemlik Kadın Platformunun çağrısıyla toplanan yüzlerce kişi Özgecan Aslan şahsında yaşanan tüm kadın katliamlarını protesto etti.

Gemlik Dereboyu Taşköprü üzerinde “Özgecan’ı ve katledilen kadınları unutma, Özgecan’ın ve kadınların faili erkek-yargı-devletten hesap soracağız”pankartının ardında bir araya gelen kitle iskele meydanına doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında sık sık “Yasta değil isyandayız”, ” Özgecan Aslan isyanımızdır”, “Kadın yaşam özgürlük” sloganları atıldı.

 

İskele Meydanına gelindiğinde yapılan basın açıklamasında; “Özgecan’ın katledilmesi uzun süredir kadın cinayetlerine karşı biriken kitlesel bir biçimde sokağa yansımıştır. Bugün Özgecan şahsında katledilen şiddete, tacize, tecavüze uğrayan bütün kadınların sesini ve çığlığını duyurma için buradayız. Ülkemizde son yıllarda politik söylemlerle kadının alanına, bedenine, haklarına, yaşam biçimine fazlasıyla müdahale edilmektedir.2015 yılında daha iki ay olmadan 41 kadın öldürülmüştür. Biz kadınlar kadın ölümlerinin, kadın kayıplarının, kadın tecavüzlerinin, kadın esaretinin sürdüğü bu erkek egemen sistemde mücadele etmek zorundayız. Mücadele bir Özgecan’dır. Özgecan artık mücadelemizdir.

Son olarak gazeteci Nuh Köklü’nün kar topu oynarken bir esnafın bıcaklı saldırısı sonucu hayatını kaybetmesi insan öldürmenin basitliğini ortaya koymuştur. Nuh Köklü’nün son sözleri gibi bunların bir rüya olmasını isterdik ama maalesef bütün gerçekliği ile yakınımızda. Özgecan şahsında kadın katillerinin hak ettikleri en ağır cezayı alarak yargılanmasını istiyoruz. Bu katillere indirimler uygulanmamalı, hafifletici sebepler aranmamalı ve caydırıcı cezalar verilmelidir. Fıtratımızda ölüm yok, adalet istiyoruz ve

Share

Arka arkaya gelen kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendi

Manisa’nın Akhisar İlçesi’nde zeytinlik içindeki bir barakada yakılmış bir kadın cesedi bulundu. Polis, ölen kişinin kimliğini belirlemek için çalışma başlattı.

manisa_0-214x190

Cumhuriyet Mahallesi Su yolu Mezarlığı Mevkii’nde bulunan zeytinlik içindeki barakada, bugün saat 11.00 sıralarında, yakılmış bir kadın cesedi bulundu. Cesedi bulan zeytinliğin sahibinin ihbarı üzerine polis harekete geçti. Cinayet bürosu dedektifleri ile olay yeri inceleme ekipleri, barakada ve çevresinde delil aramaya başladı. Polis, cesedi bulan zeytinliğin sahibinin ifadesine de başvurdu. Olayla ilgili soruşturmanın sürdüğü bildirildi.

Share