. tarafından

DKH: ‘Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara!’

Mart 1, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

dkh_logo-300x200

 

 

 

 

 

Demokratik Kadın Hareketi “Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara” şiarıyla bir açıklama yayınlayarak kadın katliamları, trans cinayetleri ve cinsel şiddet ile güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışmaya karşı kadınları mücadeleye çağırdı

“Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara” şiarıyla bir açıklama yayınlayan Demokratik Kadın Hareketi (DKH) kadın katliamları, trans cinayetleri ve cinsel şiddet ile güvencesiz, esnek ve kuralsız çalışmanın erkek egemen sistemin politikası olduğunu belirterek cinsel, ulusal ve sınıfsal sömürünün kadınların örgütlü mücadelesiyle yıkılacağını açıkladı.

 

“Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara!

Yüz yıl öncesinde kapitalizmin sömürü çarklarına karşı direnen emekçi kadınların kurtuluş iradesi, bugün emperyalizmin tüm dünyayı kasıp kavurduğu, savaşlar ve işgallerle, ideolojik saldırılarla, ekonomik-politik yaptırımlarla ezilen dünya halkları, ulusları ve emekçilerini iliklerine kadar sömürdüğü, açlığa, yoksulluğa, işsizliğe ve geleceksizliğe mahkum etmeye çalıştığı koşullarda egemenlerin korkulu rüyası olmaya devam ediyor.

New York’ta tekstil işçisi kadınların eşit işe eşit ücret, 10-12 saatlik işgününün 8 saate indirilmesi, çocuk işçilerin çalıştırılmaması talepleriyle yola çıktıkları ve kendilerini sömürenler tarafından fabrikaya kapatılarak katledildikleri günün üzerinden tam 157 yıl geçti. Dünden bugüne her alanda örgütlenen kadınlar mücadeleyi yükseltmeye devam ediyor.

Güvencesiz esnek ve kuralsız çalışma erkek egemen sistemin politikasıdır!

Fabrikaya kapatılıp yakılarak kurtuluş mücadelesine bayrak olan işçi kadınlardan bugüne güvencesiz ve esnek çalışma her dönemde adı değişti ancak sömürüyü katmerleştirerek kadınların yaşam hakkını gasp etmeye devam ediyor. Yolsuzluk operasyonuyla unutturulup hırsızlarca sessizce onaylanması için gün sayılan Kadın İstihdam Paketi, kadın mücadelesi ve işçi mücadelesi için zaten çok geri olan hak talebini cılızlaştırmaya çalışıyor. Sözde her katliamın ve her hak gaspının kitlelere servis edildiği gibi ‘büyük müjde’ gibi sunulan Kadın İstihdam Paketi, kadınları esnek, güvencesiz, düşük ücretli işlere sevk ederken; cinsiyetçi işbölümünü pekiştirip; kadınların aileye, eve, kocaya, çocuğa mahkumiyetini yasallaştırmaya çalışarak; kadının örgütlenmesine, örgütlü mücadelesine saldırmaya devam ediyor. Kayıt dışı çalıştırılarak emeğini örgütleyemeyen kadına, Kadın İstihdam Paketi zaten zayıf olan sendikal örgütlenmeler gerçeğinde sendikasızlaşmayı dayatıyor. Erkek egemen sistemin tüm bu saldırılarına karşı köle değiliz ev işçisiyiz diyen can güvenliği, iş güvencesi ve sağlık güvencesi olmayan ev emekçisi kadınların sendikal haklarına sahip çıkarak bütün haklardan eşit olarak faydalanmalı ve bu hakları yasal olarak güvence altına alınmalıdır.

Kadın katliamları, trans cinayetleri ve cinsel şiddet erkek egemen sistemin politikasıdır!

AKP iktidarının ileri demokrasi söylemleri her yıl yüzlerce kadının yaşam hakkını elinden alırken ağır tahrik ve iyi hal indirimiyle devlet erk-egemen sistem kadın katliamını, kadına şiddeti taciz ve tecavüzü meşrulaştırmaya ve yaygınlaştırmaya devam ediyor. Bunu sistemli bir politika halinde yaparak kadın yaşarken de yaşam hakkı ve iradesini teslim alıyor. Kadın sığınma ve korunma evleri kendi yasalarıyla taciz ve tecavüzü şiddetin her türlüsünü meşrulaştırmaya devam ediyor. Ülkemizdeki yasalarla kadın katliamlarına her gün onlarcası ekleniyor. Kendi çıkarttıkları yasalarla kadının haklarını iyileştirme bir yana, onlarca kadının katliamına zemin hazırlanırken, LGBTİ bireylere yönelik nefret cinayetleri devlet-polis-yargı-burjuva medya eliyle erkek egemen ‘ahlakla’ egemenlerce açıkça teşvik edilmeye devam ediliyor.

Cinsel ulusal sınıfsal sömürü kadınların örgütlü mücadelesiyle yıkılacaktır!

Emperyalist-kapitalist gerici dünyada egemenler, kadını emek, beden ve kimlik sömürüsüyle toplumsal konumuyla, cinsel kimliği ve yönelimiyle, sınıfsal, etnik konumu üzerinden parçalayıp boyutlandırarak evden fabrikaya, okuldan atölyeye, kadının köleleşmesini ipotek altına almaya çalışıyor. Bugün Ortadoğu halkları üzerinde oynanan kanlı savaş imha ve inkar politikalarıyla, savaş ganimeti gözüyle, din kisvesi adı altında gecelik nikahla, haksız savaşlarda kadını yok etmeye, katletmeye devam ediyor. Geçmişten bugüne mücadele ve örgütlenme aydınlığı ve mirasıyla kadınlar bu saldırıları, görünmez kılınmak istenen her saldırıyı örgütlü mücadele ve örgütlü bilinçle reddetmeye ve halkların kurtuluşu yolunda iktidar programını inşa etmeye devam ediyor.

Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara!

Tarihimizi yaratan Clara Zetkinlerden, Rosa Lüksemburglardan, Aleksandra Kollantaylardan Barbaralardan, Bernalardan, Beşlerden, Sakine Cansızlardan ve ismini sayamadığımız mücadelede yitirdiğimiz nicelerinden aldığımız bilinçle bugün Haziran Ayaklanması’yla barikatlarda öncüleşen kadınlar Rojava’da savaşan kadınlar, kadının kurtuluş mücadelesinde, iktidarlaşma yolunda örgütlü mücadeleyle önderleşiyor! 8 Mart sınıf bilincimizi kuşanıp özgürlük yürüyüşünde yerimizi daha da sağlamlaştırmanın zamanıdır! 8 Mart dünya halklarına azgınca saldıran emperyalist düzene karşı kavgayı büyütmenin zamanıdır! İkinci sınıf olarak görülmemizin karşısında bilinçli, kararlı ve cüretkâr mücadelemizi örgütlemenin günüdür 8 Mart! 8 Mart’ın kızıllığıyla Demokratik Kadın Hareketi saflarında eyleme, sokağa, özgürleşmeye! Emperyalizme-kapitalizme, şovenizme ve her türden gericiliğe karşı alanlara!

Cinsel, sınıfsal, ulusal sömürüye son!

Bedenimiz, emeğimiz, kimliğimiz bizimdir!

Bıji 8 Adare!

Jin jiyan azadi!

Yaşasın örgütlü mücadelemiz!”

Share
. tarafından

ADKH’ nin Başlatmış Olduğu Kampanyanın Faaliyetleri Devam Ediyor

Mart 4, 2014 de ANASAYFA . tarafından

ADKH’ nin başlatmış olduğu kampanyanın faaliyetleri devam ediyor.
2 Mart Pazar günü Duisburg Demokratik Haklar derneğinde Solwodi kurumunun Duisburg temsilcisi Helga Tauch’un da katıldığı bir seminer gerçekleştirildi.
Mart ayını kadının mücadele ayı olarak dile getiren ADKH Duisburg  komitesi bugün bu seminer ile önümüzdeki hafta  alanlarda sonrasında film gösterileriyle Mart ayında kadının sesini duyurmak istediklerini dile getirip, cinsel sömürüye karşı sunum yaptı.
Solwodi temsilcisi toplumda modern kölelik, zoraki fuhuş ve Solwodinin angajmani baslığı altında sunumunu gerceklestirdi.

Yaşadığımız şehir hakkında cinsel sömürünün geldiği son duruma dikkat çeken Helga Tauch sundugu rakamlar ve tanık oldukları olaylar hakkında verdiği bilgiler tüyler ürperticiydi. Fuhuşun nasıl iş sektörü haline dönüstürüldüüünü power point yöntemiyle anlatarak, kendilerinin ne anlamda mücadele ettiklerini vurguladı. Kadınları bilinçlendirmek ve sığınma evlerine almak istediklerini ve bu anlamda da birlikte mücadelenin önemini vurgulayan Helga Tauch kurumlarına bizi davet ederek sunumunu sonlandırdı.
Kadınların tartışmalarıyla ve sorularıyla panel sona erdi.
Adkh DDSC04963uisburg

Share
. tarafından

“Bize Dokunmanın Zamanı Geldi de Geçiyor”

Mart 5, 2014 de ANASAYFA . tarafından

“Bize dokunmanın zamanı geldi de geçiyor”

IMG_213194741194799

Demokratik Kadın Hareketi, 8 Mart çalışmaları kapsamında LGBT ile röportaj gerçekleştirdi. LGBT hareketinin ülkede yürüttüğü mücadeleye ve gündeme dair görüşleri üzerine yapılan röportajı sizlerle paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (04.03.2014)- DKH: Gezi Ayaklanması’yla birlikte LGBT bireylerin halkla daha fazla bütünleştiğine inanıyoruz. Sizin görüşleriniz nelerdir?

Ebru: Bu anlayış bizim açımızdan anlaşılır değil. LGBT hareketi Türkiye’nin bir gerçeği ve yıllardır Türkiye’de mücadele veriyor. Sayın Öcalan’ın yakalanması sürecinde bana DEHAP’a trans üye yapılmayacağını söylediler, kocaman köpeğimi aldım gittim, partiye üye oldum. Türkiye’de halkla bütünleşmeye başlayan ilk hareket Gezi’dir ki halkla bütünleşmeyen hiçbir hareket başarılı olamaz. Örneğin PKK’nin halkla bütünleşmesi hala

ayakta durmasını sağlamıştır. Halkla bütünleşmesi üzerinden Gezi’de önemli bir yerde durur. Ancak geçmişe bakarsak biz zaten Türkiye’de vardık. Bizler başka bir ülkeden buraya gelmedik, transfer de olmadık. Buradan şöyle bağlayacağım, şahsi fikrimi söylüyorum; şu anda kendine demokratım, sol partiyim diyen partiler hatta bunun içerisine Kürt partisini de katıyorum, biz tabana ne söyleriz şeklinde saçma cümlelerle karşımıza geldiklerinde cevap olarak “biz tabanız, biz halkız sizin tabana bir şeyler söylemenize gerek yok’’ diyoruz. On sene önce analarla birlikte Ankara’ya gittiğimde analar bana kesk u sor u zer bağladı ve benim cinselliğimi sorgulamadı. Ben o annelerin ellerinden öperim. Halkın zaten bizi kabul ettiğini düşünüyorum. Onun için bu tür devrimci ve ilerici kurumların bu kaygılarından kurtulmaları gerekir. Ben senin kardeşin de olabilirim. Senin kardeşin de trans, eşcinsel olabilir. Bunu iyice düşünmeleri lazım ki bizler zaten sol gelenekten gelen insanlarız. Örneğin ben Kurtuluş geleneğinden gelen birisiyim.

Çirüsk: LGBT hareketi tabii ki Gezi’yle birlikte ortaya çıkmadı, Gezi’den önce bir geçmişi var. Darbe öncesi bir trans komünü var. Daha sonra 80 darbesiyle birlikte tüm translar sürgün ediliyor ve böylece görünürlük yok oluyor. 90’larda sınıf mücadelesinin ve Kürt ulusal mücadelesinin yükselmesi, LGBT hareketine de yansıyor ve LGBT 90’lı yıllarla birlikte örgütlenmeye başlıyor. İlk Pride ( Onur yürüyüşü) 93’teyapılıyor. Askerler Taksim’in dört bir tarafını tutuyor. Diğer ülkelerden gelen parlamenterleri tekme tokat döverek sınır dışı ediyor ve bu kadar sert müdahalede bulunuyor. LGBT hareketinin aslında şöyle öznel bir durumu var. Ben yaklaşık 4-5 yıldır LGBT hareketinin içerisindeyim. Biz yıllarca şunu tahayyül ettik, sadece LGBT özgülünde olan nbir şey değil, toplumsal mücadele içerisinde yer alan tüm hareketler bir haznede buluşmadığı, tüm kimlikler bir araya gelmediği sürece ki sosyalist hareket burada çok önemli bir yerde duruyor, bu ülkede sorunlar değişmeyecek. Bu birlikteliği sağlamak adına birçok adım attık ancak bazı devrimci demokrat kurumlar nefret cinayetleri üzerinden birliktelik sağlamak amacıyla randevu istememize karşın bizimle bu yönlü dahi ortaklaşmadı. Gezi sadece şuna vesile olmuş oldu, insanlar önyargılarından sıyrıldı, bize dokunma şansı yakaladı. Aynı barikatta dövüştük, aynı sofrada yemek yedik, birlikte hareket ettik. Orada gördüler ki aslında özlemlerimiz aynı, çok uzak şeyler tahayyül etmiyoruz.

Bu direnişle birlikte şöyle bir şey oldu, LGBT’nin 20 yılda dokunabileceği kitleye ayaklanmayla birlikte 20 günde dokunduk. 20 yıla 20 gün… İşte böyle güzel bir yanı vardı Gezi’nin. Orada zamanında kapılarını çalıp randevu alamadığımız, eylemlerimize dahil edemediğimiz sosyalistler de bunu görmüş oldu. Nitekim bunun sonucunu Pride’da da görüldü. 2000 kişiyle yürüdüğümüz Trans Pride 10 bin kişiye çıktı, 10 bin kişiyle yürüdüğümüz İstanbul Pride da 50 bin kişiye çıktı. Şimdi bunun üzerinden biraz politika değiştirdik, önceden biraz daha içe dönük politikalar üretirken şimdi daha çok ortak iş yapma, politika üretme, dokunma üzerinden ilerliyoruz.

Ebru: 87’de bizim ilk eylemimiz Gezi Parkı’nın merdivenlerinde olmuştu. Polis baskısına karşı açlık grevi yapmıştık ve Gezi Parkı’nın merdivenlerinde polis bizi dağıtmıştı. LGBT ve translar politikanın içinde yeni değiller, biz yalnızca cinsiyet kimliği ve cinsel yönelim politikası yapmıyoruz, biz Kürt halkının da yanındayız. Ezilen halkların da yanındayız. Hrant Dink’in yanındaydık, Ermeni halkının yanındayız. İnsanlar bizim yalnızca cinsiyet kimliği politikası yaptığımızı düşünüyorlar. Hayır. Biz tüm ezilenlerin yanındayız. Ezilen kesimin de bizim yanımızda olması bizi onurlandırır.

DKH: Nefret cinayetleri ve devletin bu cinayetleri meşrulaştırması noktasında neler söyleyebilirsiniz?

Ebru: Devletin görsel medyasının haber yapma şeklini baştan yanlış buluyorum. Bugün bir kadın daha öldü demek yerine, kadını öldüren katile 50 sene verildi demek kadın cinayetlerini biraz daha durduran bir dil olacaktır. Örneğin; trans bireyler koruma talebinden faydalanabiliyor gibi görünüyor ancak polis bireyin bilmem kaç yüz metre ilerisinde duruyor. Daha dün ünlü bir iş kadını, kayınpederi tarafından öldürüldü. Halbuki mahkeme kararıyla kayınpederin eve yaklaşması yasaklanmıştı. Bu yüzden nefret cinayetleri yasasının çıkması ve bu yönlü yüksek cezaların olması lazım. Bu yüzden birlik olmalıyız ki sesimiz duyulsun. Hak verilmez alınır, biz hakkımızı almak zorundayız. Türkiye’nin neresinde olursa olsun bir kadın öldürüldüğünde hepimizin içi cız ediyor. Trans kadınlar da tehlikenin içerisinde yer alıyor. Gece saat ikide seks işçiliği yapmak zorunda kalan arkadaşlarımız var. Ben 25 sene seks işçiliği yaptım, bir sarhoş, ya da transfobik adamın yoldan geçerken bana ateş açtığını da biliyorum. Orada ölseydim bunun suçlusu kim olacaktı! Devlet. Çünkü nefret suçları yasasının bir an önce çıkması lazım bu ülkede.

Çirüsk: Bu sistem içersinde yasa çıksa dahi çarkın dişlisi bozukken bir şeye tekabül

edeceğini düşünmüyorum. Ancak reform taleplerimizi de iletmek durumunda kalıyoruz. Sonuçta demokratik bir mücadele veriyoruz ve bu mücadele için LGBT hareketinin demokratik talepleri var. Örneğin Avrupa’yla karşılaştırdığımız zaman oradaki talepler evlilik, miras vb. haklar üzerinden ilerliyor. Ancak Türkiye’deki LGBT hareketi bundan çok çok uzakta. Mesela hiçbir dernekte evlilik hakkı tartışmasını duyamazsınız

çünkü bizler hala yaşam hakkını tartışıyoruz. Mesela her yıl ortalama 20 trans kadın nefret cinayetlerine kurban gidiyor. Biri çıkıp diyor ki, eşcinsellik hastalıktır, öbürü diyor ki bu yüzyılda olmaz. Belki gelecek yüzyılda diyerek yargı organlarıyla katliamlar destekleniyor. Ağır tahrik ve iyi hal indirimleri veriliyor. Ölüm pornografisi yapmak istemiyorum ancak bizim aldığımız cesetler öyle normal cesetler değil. Aldığımız her ölü 30-40 yerinden bıçaklanmış, makatına şişe sokulmuş, gırtlağı kesilmiş, kolu kopartılmış…Yani cesetlere baktığınız da dahi o nefreti görebiliyorsunuz. Bunca şey varken bu katiller ağır tahrik indiriminden faydalanıyor. Yani yargı diyor ki, siz öldürebilirsiniz, katledebilirsiniz ben sizi zaten koruyorum. Bir de bunun kolluk kuvvetleri yani polis kısmı var. Mesela tüm katillerin ifadeleri aynı; ‘ters ilişki teklif etti, erkeklik gururumu incitti’ ile yapılan sözde savunma mekanizması..

Ebru: Hakimler de, savcılar da trans bireyler konusunda bilgisizler ve homofobikler. Ne eşcinselliği ne cinsel yönelimi ne cinsiyet kimliğini biliyorlar. Bursa’da İrem adlı arkadaşımız olduruldu. İrem’in katili ona ters ilişki teklif ettiğini soyluyor.

Cirusk: Bu ifadelerin yönlendirilmesini de polis yapıyor ‘bunu söylediğin takdirde indirim alacaksın’ diyor. Nefret cinayetlerinin teşvik edilmesinde yargının, bakanların, hükümet yetkililerinin, polisin el ele çalıştığını görüyoruz. Bu noktada reform taleplerimizden biri nefret suçları yasasının çıkması, ağır tahrik indirimlerinin kaldırılmasıdır. Bu da bu yargı sisteminde ne kadar olur ve ne zaman düzelir bilmiyorum. Sınıf hareketleri güçlenip, kuvvetlendiğinde ve ortak mücadele alanı oluşturulduğunda bunların ortadan kalkacağını düşünüyorum. Mesela bir arkadaşımız bir yılı aşkındır bir adamla birlikte oluyor. Yine bir gun eve girdiğinde arkadaşının çok telaşlı olduğunu fark ediyor. Anlamıyor çünkü bir yıldır görüşüyorlar. Sonra arkadaşı gırtlağına yapışıp boğmaya çalışıyor. Arkadaşımız can havliyle kurtulup kendini cama atıyor. Bağırmaya başlıyor. İtiş kakıştan sonra kurtulan arkadaşımız tabi adamı şikayet edemiyor. Durum sakinleştikten sonra arkadaşımız kendisine bunu neden yaptığına soruyor. O da kendisine ‘o ibne, öldürürsen ceza almazsın’ dediklerini soyluyor.

DKH: Katliamların zihniyeti aynı mı demek istiyorsunuz?

Cirusk: Bir Alevi’nin bir Ermeni’nin ya da farklı bir grubun katledilmesiyle bir transın ve bir eşcinselin katledilmesi arasında hiçbir fark yok. Çünkü aynı toplumsal kültürden yani nefret kültüründen besleniyor. Duşunun bu ülkenin sosyalistleri bu kadar homofibikken, sokakta; dinle, devlet algısıyla ve erkek algısıyla yetişen birinin nefret dolu olmaması ne kadar olası olabilir ki.

DKH: Devrimci, ilerici kurumlardan talep ve beklentileriniz nelerdir?

Cirusk: Ortak mücadele ağının örülebilmesi, mücadele alanı oluşturabilmesi ve sosyalist örgütlerin kendi kitlesi üzerinde homofobi ve transfobi karşıtı bir çalışma başlatması bizler için önemli bir yerde duruyor.

Ebru: Biz LGBT’leri tanıyoruz, seviyoruz değil biz dokunuyoruz diyebilmeliler. Uzaktan biz yanınızdayız

demek yok, bize dokunmanın zamanı geldi de geçiyor.

DKH: 8 Mart’a çağrınız nedir?

Cirusk: Bu ülkede mücadele şekilleri çeşitlendi. Yalnızca sınıf üzerinden örgütlenmiyor insanlar; su hakkı, doğa mücadelesi, toplumsal cinsiyet üzerinden örgütlenen insanlar vs. var. DKH’de bu sorunların ürünlerinden bir tanesidir ve bugün kadın örgütlerine müttefik olabilecek en yakın örgüt LGBT hareketidir. Çünkü kadınların da LGBT’lilerin de yaşadığı sorunların birinci dereceden müsebbibi erkek egemen algıdır, patriyarkadır. Ve erkek egemen zihniyete karşı mucadele etmenin de sembol günlerinden birisi 8Mart’tır. Bu sebeple 8 Mart’ın tüm LGBT’leri, tüm trans kadınların ve natransların birlikte yürüyeceği, sesini çıkaracağı bir gün olmasını dileyerek, herkesi 8Mart’ta alanlara bekliyoruz.

Ebru:“Kurtuluş yok tek başına ya hep beraber ya hiçbirimiz” , “Ve zorunlu seks işçiliği bir meslektir işte sloganlarımız bunlar olmalıdır.

Kaynak: Halkın Günlüğü

Share
. tarafından

Almanya Duisburg’da haklarımız için alanlardaydık!

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

20140308_13241520140308_130304duisburg

ADKH/Duisburg

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak Kadının enternasyonal dayanışma günü, dünya emekçi kadınlar gününde, Duisburg’da haklarımız için alanlardaydık.
Yerli ve göcmen 15 kurumun organize ettigi 8 Mart’ta kitleler, kapitalizme karşı birlikte mücadele etmeye çağrıldı.
7 milyonun üzerinde kadınların küçük ve part-time işlerde çalıştırılarak %70 az ücret ile çalıştırıldıklarına ve cinsiyetçiliğin kadınları kimliksizleştirildiğine dikkat çekildi.
10 yıldır Almanya’da meslek haline getirilen fuhuşun dünyada merkez haline getirilip aynı zamanda argo kelimelerin kadına biçildiği vurgulanıp her türlü cinsel sömürünün hakim olduğu, bu yüzden tüm kadınların özgürleşmek için devrim mücadelesine katılmaları dile getirildi. Enternasyonal kadın mücadelesi ruhuyla, diğer yıllara oranla farklı bir yürüyüş metoduyla kadınlar seslerini sloganlarla duyurdu.
Tiyatro, müzik ve dansın da yer aldığı etkinlik kitle tarafindan ilgi ile izlendi.
Kadın dayanışmasının sergilendiği 8 Mart’ta, Cinsel  ve Sınıfsal sömürüye karşı kadınların mücadele gününü bir sonraki yıllarda da daha da yükseltmeye  çağrılarak etkinlik sona erdi.

Share
. tarafından

8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Frankfurt’ta Kutlandı

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

1779344_223228281200427_1681582981_n

 8 Mart, Kadının Sınıfsal ve Cinsel Sömürüye Başkaldırışının İfadesidir, Katmerleşen Sömürüye İsyandır! 

Enternasyonal kadın mücadelesi ve dayanışması olan 8 Mart dünya emekçi kadınlar günü vesilesiyle Franfurt çarşı merkezinde bir araya gelen yerli ve göçmen kadın hareketleri 8 mart Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı.Miting alanında açık mikrofon şeklinde güne ilişkin çeşitli kadın hareketleri adına konuşmalar yapıldı.ADKH adına söz alınarak dünyada cinsiyetçi baskıdan kaynaklı kadının yaşadığı cinsel ve katmerli emek sömürüsüne vurgu yapıldı.Avrupada istatiki verilerle kadının maruz kaldığı cinsiyetçi baskılar anlatıldı.ADKH. konuşmasını ADKH olarak mücadelenin sembolü olan 8 Mart’ı ne bir anma günü ne de sadece bir kadınlar günü olarak tanımlıyoruz. Aksine 8 Mart kadının sınıfsal ve cinsel sömürüye başkaldırışının ifadesidir, katmerleşen sömürüye isyandır. Kadınları toplumsal sorunların çözümünde  kapitalizme karşı birlikte mücadele etmeye çağırıyoruz. Yaşamın tüm alanlarında örgütlenerek, bu mücadelede hayatını kaybeden onlarca kadının direnişlerinden öğrenerek, özgürlük mücadelesini yükseltmeye çağırıyoruz‘‘ şeklinde sonuçlandırdı. Mart eylemi devamında çarşı merkezinden DGB Haus’a yürünerek burada sonuçlandırıldı.Eylemin ardında ADKH ve Yeni Kadın’ın ortak organize ettiği Work shop çalışması yapıldı.Work shop çalışmasında ‚‘‘ Kadın ve Emek,Din ve Cinsellik,Özgüven ve Örgütlenme‘‘ konuları işlendi.çalışmaya katılan kadınlarla yapılan değerlendirmede bu çalışmanın oldukça verimli olduğu görüşüne varılarak önümüzdeki dönemlerde bu çalışmaların benzer biçimlerde devam etmesi kararlaştırıldı. 

Share
. tarafından

“Kadınlar Dünyaları Birleştiriyor, Kadınlar Enternasyonal Mücadele Ediyor “

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

1911626_628732183849160_600290124_n 888
Hamburg’da 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Coşkuyla Kutlandı.
   Hamburg’da  Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Hamburg komitesininde içerisinde yer aldığı  “Kadın Ağı” nın  çağrısıyla düzenlenen yürüyüş yüzlerce kadının katılımıyla Hachmannplatz’da saat 14:30 da başladı.
 ADKH , Rojbin Kadin Meclisi,Yeni Kadın, SKB, Göçmen Kadınlar Birliği, Courage, Kızıl Kadın Komitesi,  AtesH, SAM, MLPD, Perulu ve değişik uluslardan kadınların da katıldığı yürüyüş merkez tren istasyonunda yapılan açıklamalar ve 8 Mart’ın önemine değinen konuşmalarla başladı.
Kadın Ağı nın   “Frauen Verbinden Welten, Frauen Kämpfen İnternational” (Kadınlar Dünyaları Birleştiriyor, Kadınlar Enternasyonal Mücadele Ediyor ) yazılı ortak pankartının arkasında buluşan kadın grupları sloganlar, konusmalar, müzikler esliginde Gänsemarkt’a kadar yürüdüler.
Share
. tarafından

Dünya Kadınları Sizinleyiz!

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

IMG-20140308-WA0009 IMG_273940456344605

Londra’da Enternasyonal 8 Mart Buluşması

One Million Women Rıse kadın örütünün her yıl düzenli olarak organize ettiği 8 Mart bu yılda Londra’nın merkezinde öğlen saatlerinde binlerin katılımıyla gerçekleştirildi. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de içinde yer aldığı yürüyüse İran, Afganistan, Filistin, Latin Amerika, LGBTT bireyler, İngiliz, Kürdistanlı ve Türkiyeli kadın hareketleri katıldı. Yürüyüş boyunca kadını mücadeleye ve örgütlenmeye çağıran sloganlar yoğun bir şekilde atıldı. Yürüyüşün bittiği Trafalgar Meydanında ise müzik ve konuşmalarla 8 Mart etkinliği akşam saatlerine kadar devam etti.

Share
. tarafından

Paris Sokaklarında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Çoşkusu

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

IMG-20140308-WA0011 IMG-20140308-WA0012

Paris Sokaklarında 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü Çoşkusu

Fransa’nın başkenti Paris’te emekçi kadınlar sokakları isyana boyadılar. Yaklaşık yirmi bin kadının katıldığı yürüyüş Bastile Meydanında başlayarak Republıc alanına kadar sürdü. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’de yürüyüş boyunca sloganlarıyla ve bayraklarıyla yer aldı. Ayrıca ADKH’nin 8 Mart bildirisinin dağıltığı yürüyüşte Cinsel Sömürüye karşı başlatmış olduğu imza kampanyası içinde imzalar toplandı.

Share
. tarafından

Sarıgazi’de kitlesel 8 Mart coşkusu

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Demokratik Kadın Hareketi (DKH) 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne Sarıgazi’de gerçekleştirdiği kitlesel yürüyüşle coşkulu bir şekilde karşıladı

HABER MERKEZİ (09-03-2014)- Bugün saat 17.300’da Vatan İlköğretim Okulu önünde “Gezi’den Rojava’ya Kadınlar İktidara”, “Dün Kızıldı Yarın da Kızıl Olacak” pankartları arkasında toplanan kadınlar,  sloganlarla Demokrasi Caddesi’nden Sarıgazi Meydanı’na yürüdü.

Ellerinde “Cinsel ulusal sınıfsal sömürüye son”, “Kadınlar göğün yarısıdır”, “Savaşan kadınlar özgürleşen kadınlar” yazılı dövizler taşıyan kitle, “8 Mart kızıldır kızıl kalacak”, “Susma haykır kadınlar vardır”, “Kadınlar saflara hesap sormaya”, “Kadın erkek el ele sosyalist devrime”, “Kadınız haklıyız kazanacağız” sloganlarıyla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününü karşıladı.

Newyork’ta katledilen kadınlar yaşıyor

Coşkulu bir şekilde Sarıgazi Meydanı’nda toplanan DKH’li kadınlar adına basın açıklaması gerçekleştirildi. Basın açıklamasında 8 Mart’ın tarihsel sürecine dikkat çekilerek, 157 yıl önce New York’ta katledilen kadınların mücadelesinin yaşatılmasının önemine vurgu yapıldı.

 

DEMOKRATKKH1-300x200

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Emperyalist kapitalist gerici dünyada egemenler, kadını emek, beden ve kimlik sömürüsüyle, toplumsal konumuyla, cinsel kimliği ve yönelimiyle, sınıfsal etnik konumu üzerinden parçalayıp boyutlandırarak evden fabrikaya, okuldan atölyeye kadının köleleşmesini ipotek altına almaya çalışıyor. Bugün Ortadoğu halkları üzerinde oynanan kanlı savaş imha inkar politikalarıyla, savaş ganimeti gözüyle, din kisvesi adı altında, gecelik nikahla haksız savaşlarla kadını yok etmeye, katletmeye devam ediyor. Geçmişten bugüne mücadele ve örgütlenme aydınlığı ve mirasıyla kadınlar bu saldırıları, görünmez kılınmak istenen her saldırıyı örgütlü mücadele ve örgütlü bilinçle reddetmeye ve halkların kurtuluşu yolunda iktidar programını inşa etmeye devam ediyor.

Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara

Tarihimizi yaratan Clara Zetkinlerden, Rosa Lüksemburglardan, Aleksandra Kollantaylardan Barbaralardan, Bernalardan, Beşlerden, Sakine Cansızlardan ve ismini sayamadığımız mücadelede yitirdiğimiz nicelerinden aldığımız bilinçle bugün Haziran Ayaklanması’yla barikatlarda öncüleşen kadınlar Rojava’da savaşan kadınlar, kadının kurtuluş mücadelesinde, iktidarlaşma yolunda örgütlü mücadeleyle önderleşiyor! 8 Mart sınıf bilincimizi kuşanıp özgürlük yürüyüşünde yerimizi daha da sağlamlaştırmanın zamanıdır! 8 Mart dünya halklarına azgınca saldıran emperyalist düzene karşı kavgayı büyütmenin zamanıdır! İkinci sınıf olarak görülmemizin karşısında bilinçli, kararlı ve cüretkâr mücadelemizi örgütlemenin günüdür 8 Mart! 8 Mart’ın kızıllığıyla Demokratik Kadın Hareketi saflarında eyleme, sokağa, özgürleşmeye! Emperyalizme-kapitalizme, şovenizme ve her türden gericiliğe karşı alanlara!”

Basın açıklamasının ardından kitle sağanak yağışa karşın halaylarla 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladı.

Share
. tarafından

‘Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara’

Mart 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

Dersim 8 Mart11 Dersim 8 Mart10 Dersim 8 Mart12

Dersim Demokratik Kadın Hareketi (DDKH), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara” şiarıyla Dersim’de binlerce kadınla alanları doldurdu

DERSİM (09.03.2014)-Dersim Demokratik Kadın Hareketi (DDKH), 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde “Gezi’den, Rojava’ya kadınlar iktidara” şiarıyla bütün kadınlar cinsel, sınıfsal ve ulusal sömürüye karşı 8 Mart’ı alanlarda karşıladı.

Saat 12.00’de Sanat Sokağı’nda bir araya gelen kitle “8 Mart kızıldır kızıl kalacak” , “Devrimci tutsaklar onurumuzdur” , “Önderimiz İbrahim Kaypakkaya” sloganları eşliğinde Okullar Caddesi’nden Kışla Meydanı’na yürüdü.  Kışla Meydanı’ndan tekrar Sanat Sokağı’na dönülerek 8 Mart etkinliği başlatıldı. Saygı duruşunun ardından, kadın mücadelesine vurgu yapan konuşmalar yapıldı.

AKP iktidarı döneminde kadın katliamlarında artış var

Demokratik Kadın Hareketi adına yapılan basın açıklamasında, fabrikaya kapatılarak katledilen kadınların mücadelesine dikkat çekilerek işçi kadınların günümüzde de güvencesiz ve esnek çalışma koşulları içerisinde sömürüye tabi tutuldukları ifade edildi. AKP iktidarı döneminde erkek egemen sistemin baskılarının giderek arttığına dikkat çekilen basın açıklamasında, kadına yönelik şiddetin ve kadın katliamlarının arttığına vurgu yapıldı.

Basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “Emperyalist-kapitalist gerici dünyada egemenler, kadını emek, beden ve kimlik sömürüsüyle toplumsal konumuyla, cinsel kimliği ve yönelimiyle, sınıfsal, etnik konumu üzerinden parçalayıp boyutlandırarak evden fabrikaya okuldan atölyeye kadının köleleşmesini ipotek altına almaya çalışıyor. Bugün Ortadoğu halkları üzerinde oynanan kanlı savaş imha inkar politikalarıyla, savaş ganimeti gözüyle, din kisvesi adı altında gecelik nikahla, haksız savaşlarda kadını yok etmeye, katletmeye devam ediyor. Geçmişten bugüne mücadele ve örgütlenme aydınlığı ve mirasıyla kadınlar bu saldırıları, görünmez kılınmak istenen her saldırıyı örgütlü mücadele ve örgütlü bilinçle reddetmeye halkların kurtuluşu yolunda iktidar programını inşa etmeye devam ediyor.

Gezi’den Rojava’ya kadınlar iktidara!

Tarihimizi yaratan Clara Zetkinlerden, Rosa Lüksemburglardan, Alexander Kollantailerden, Barbaralardan, Bernalardan, Beşlerden, Sakine Cansızlardan ve ismini sayamadığımız mücadelede yitirdiğimiz nicelerinden aldığımız bilinçle bugün Haziran Ayaklanması’yla barikatlarda öncüleşen kadınlar, Rojava’da savaşan kadınlar, kadının kurtuluş mücadelesinde, iktidarlaşma yolunda örgütlü mücadeleyle önderleşiyor! 8 Mart sınıf bilincimizi kuşanıp özgürlük yürüyüşünde yerimizi daha da sağlamlaştırmanın zamanıdır! 8 Mart dünya halklarına azgınca saldıran emperyalist düzene karşı kavgayı büyütmenin zamanıdır! İkinci sınıf olarak görülmemizin karşısında bilinçli, kararlı ve cüretkâr mücadelemizi örgütlemenin günüdür 8 Mart!8 Mart’ın kızıllığı bugün sömürüye karşı her yerde emperyalizme-kapitalizme, şovenizme, işsizliğe, yoksulluğa, cinsel ayrımcılığa, cinsel, ulusal, sınıfsal sömürüye, tacize ve tecavüze karşı mücadelemizi haykıralım!”

Grup Munzur ve Grup Alamor sahne aldı

Etkinlik sırasında Dersim Bağımsız Belediye Başkan Adayı Ali Tacar 8 Mart’ın önemine dikkat çeken bir konuşma yaptı. Tutsaklardan gelen mektupların okunmasının ardından, Dersim Kültür Derneği bünyesinde faaliyet yürüten Tiyatro Umut sahne aldı.

Grup Ala Mor ezgileriyle devam eden etkinlik son olarak Grup Munzur’un sahneye çıkmasıyla hep birlikte çekilen halaylar ve sloganlarla sona erdi.

8 Mart eyleminin videosunun linki şöyle:  http://www.youtube.com/watch?v=sPEsY3QrG0s

Share
. tarafından

Örgütlenerek Özgürleşeceğiz!

Mart 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDur

Fransa Moulhose’da 8 Mart Paneli

ADKH ve Kürd kadınları 8 Mart vesilesiyle Moulhose’da bir panel gerçekleştirdi. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi Kadın ve Şiddet konusunda ; tarihten bugune kadar kadına yönelik şiddetin sadece biçim değiştirdiğini; egemenlerin şiddeti engellemek şöyle dursun derinleştirerek arttırmanın toplumsal koşullarını yarattığını ve bizlerin daha çok birlikte hareket etme ihtiyacını belirterek, yönelimimizin siyasal perspektifine dikkat çekti. Kürd Kadın Hareketi ise yaptığı konuşmada; kadınlar tarihten bugüne birçok engelle karşılaşsa da engelleri aşarak bugüne geldikleri, kadınların kurtulmadan ne toplumun ne de erkeklerin kurtulacağını,bilinçlenen kadının Rojava’da olduğu gibi devrim doğuracağını ve örgütlenerek özgürleşeceğimizi vurgulayarak panel son buldu.

Share
. tarafından

Kadın Mücadelesi Özgürlüğü Yeşertir..!

Mart 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

fotograf 2

Kadın Mücadelesi Özgürlüğü Yeşertir..!

İsviçre’nin Zürich Kantonu’nda, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de bileşeni olduğu, yerli ve göçmen 20’ye yakın kadın örgütü ve kurumundan oluşan “Zürich 8 Mart Komitesi’nin” çağrısıyla 8 Mart Cumartesi günü saat 13:30’da yürüyüş gerçekleştirildi. Zürich Hectplatz’da başlayan yürüyüş programı içersinde Avrupa Demokratik Kadın Hareketi faaliyetçilerinin oynadığı kısa bir sokak tiyatrosu yapıldı. Sokak tiyatrosunda, kadının kendi rengi ve sesiyle, yüzyıllardır süregelen suskunluğunu parçalamanın, örgütlü olmakla dünyayı değiştirmenin mümkün olabileceği dans ve müzik eşliğinde sergilendi.Bu yılki 8 Mart yürüyüşünün ana teması özelde cins sorunu üzerinde şekillense de genel itibariyle kapitalist sisteme karşı beraber mücadele etmenin önemiyle belirlendi.Ayrıca eylem içerisinde Zürich’in büyük alışveriş mağazalarına, özel bankaların duvarlarına kapitalizmi hedef alan yazılamalar yapıldı, pankartlar asıldı.Yürüyüş güzergahı üstünde belli noktalarda durularak, her kurumun kendi bildirisi okunurken çevredeki insanlara, iş yerlerine, kafe ve restoranlara yoğun bildiri dağıtımı yapıldı.Yürüyüşte sık sık “kein Gott, kein Staat, kein patriarchal,” (Tanrı yok, Devlet yok, erkek egemen zihniyete hayır!) sloganı atılırken, Kürtçe ve Türkçe sloganlar da atıldı, Kürtçe müzikler çalınarak halaylar çekildi.2 saat süren 8 Mart yürüyüşü Helvetiaplatz’da bitirildi.

Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin geçtiğimiz aylarda “Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma, Diren, Mücadele Et!” şiarıyla başlatmış olduğu kampanya çerçevesinde 8 Mart yürüyüşü boyunca ve bitiminde Birleşmiş Milletler’e sunulacak olan imza kampanyası için çevredeki insanlara, ADKH’nin kampanyası tanıtılarak imza toplandı.

fotograf 3

Share
. tarafından

“ Ötekilerin Bir Araya Gelmediği, Birleşmediği, Birlikte Mücadele Etmediği Hiçbir Coğrafyada Mücadele Başarıya Ulaşmadı”

Mart 17, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

 

 

IMG-20140317-WA0016

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin sürdürdüğü ”Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma Diren Mücadele Et!” kampanyası kapsamında Londra’da İstanbul LGBT Dayanışma Derneği temsilcisi Çirüsk Arat’ın katıldığı bir panel gerçekleştirildi. Açılış ve Mart ayında yitirdiklerimiz, Berkin Elvan ve Erhan Gencer şahsında saygı duruşuyla başlayan panelde ilk konuşmayı ADKH temsilcisi yaptı. Temsilci yaptığı konuşmada devam etmekte olan kampanyaya dair bilgilendirme yaparak dünya üzerinde yaşanan cinsel sömürüye dair bilgi verdi ve bu sömürünün önemli bir yerinde bu sömürüyü daha ağır şekilde yaşayan cinsel yönelimlerin yaşadıkları durumun kendileri açısından daha çok öne çıkarılmasını istediklerini, LGBT bireylere yönelik toplumdaki anlayışları mahküm ederek bu insanların durumlarına bir nebzede olsa dikkat çekerek farkındalık yaratma amacıyla bu paneli düzenlediklerini belirterek sözü LGBT temsilcisi Çirüsk Arat’a bıraktı. Konuşmasına LGBT derneğinin neler yaptığına kısaca değinerek başlayan Çirüsk Arat devamında şöyle konuştu.

“ Ötekilerin bir araya gelmediği, birleşmediği, birlikte mücadele etmediği hiç bir coğrafyada mücadele başarıya ulaşmadı. Şöyle bir gerçeklik var; şiddet dediğimiz kavram öyle bir kavram ki çocuktan başlıyor oradan kadınlara ulaşıyor, oradan azınlıklara ulaşıyor, inançlara ulaşıyor ve ordan bir bakıyorsunuz toplumun hepsi şiddetle kavruluyor. Bu şiddet sarmalı büyüyor ve bir noktadan sonra bir de bakıyoruz ki yaşadığımız katliamlar normale dönüşüyor.

LGBT’ lilerin yaşadığı şiddeti biz iki kategoride topluyoruz. Toplum ve devlet şiddeti. Devlet şiddeti de kendi içinde ikiye ayrılıyor. Devlet ve polis şiddeti. Devlet şiddetini mevcut hükümetin söylemleri oluşturuyor. AKP hükümetinin söylemleri aslında katliama davetiye çıkarıyor. Kendi namus ve ahlak kurallarıyla söylemlerde bulunan hükümet, ölen kadının cesedine 6 saat boyunca tecavüz eden anlayışları nereye koyuyor bu müslümanlığın neresinde duruyor diye sormak istiyoruz” diyen Çirüsk Arat konuşmasının devamında ”başbakan ve bakanların söylemleri doğrultusunda devletin kurumları ve yargı organlarıda bu nefreti pratikte uyguluyor. ”Ben sizi koruyup kollayacağım kısa bir süre sonra toplumun arasına geri döneceksiniz” demesiyle nefret suçlarını teşvik ediyor. Buradan nefret cinayetlerine gelirsek Türkiye’de 2009 yılından bu yana 70’e yakın Trans kadın çok vahşi biçimlerde öldürüldüler. Katilleride 2-3 yıllık cezalarla salıverildiler.”

Trans kadınların yüzde 99’nun seks işçiliği yapmak zorunda olduğunu söyleyen Çirüsk Arat bu kadınların başka bir iş yapma şanslarının olmadığı için zorunlu seks işçiliği yaptığını belirtti.

”Bu toplum içinde çalışmak istedikleri alanları açmazsanız, yaşam alanları yaratmazsanız ne olacak haliyle bu insanlar bu işi yapacaklar” diyen LGBT temsilcisi ”bu anlamda buna fuhuş demek çok tehlikelidir çünkü bu erkek egemen bir söylemdir ve bu söylemle siz bu işi yapmak zorunda olan kadını ötekileştirirsiniz. Sosyalist Hareket bugüne kadar bu noktada ileri bir yerde durmuyor. Kadın sorununun devrimden sonraya ertelenmesi anlayışı gibi bu sorunda devrimden sonraya ertelencek demektir” dedi. LGBT’lilerin yaşadıklarına dair Kaypakkaya geleneği ve ESP’nin ileri bir noktada durduğunu söyleyen Çirüsk Arat ”bu Sosyalist Hareketlerin samimi olmaları bizim kaybettiğimiz umudumuzu yükseltecektir” dedi. ”Toplumda genel ahlak kurallarından dolayı yer bulamayan Trans kadınlar ne iş yapacak diye sormak istiyorum” diyen Çirüsk Arat, ” Tüm kapıların kapatıldığı bir toplumsal yaşamda geriye zorunlu seks işçiliği kalıyor. Ve bu zorunlu seks işçilerinin alanlarını rahatlatmak bunların yaşam taleplerine destek olmak devrimci görevlerden birisidir. Çünkü kadınlarda kendi örgütlülükleri içersinde böyle bir talepte bulunuyorlar ve devrimcilerin görevide bu reform taleplerinin desteklenmesidir yaratamadıkları alanlarda, bu alanları yaratırlarsa da zaten reformlara gerek kalmayacaktır. Birde işe şu yönden bakın bunca Trans kadın seks işçiliği yaparken bu kadınlara kimler gidiyor. Toplumun ahlak bekçiliğini yapan erkekler gidiyor. Bir taraftan erkekler dışlıyor katlediyor ama bir yandan da o insanlara müşteri olarak gidiyorlar. Bence artık şiddete karşı bir kez daha düşünmek lazım. Zulümün katliamın ve acının hayatımızın bir parçası olduğu böyle bir düzene karşı hak ve özgürlük arayışımız sadece kendimiz için değil toplumun tüm kesimleri için olmalı. LGBT’si için, kadını için, Kürdü için, Alevisi için de olmalı. Zira bir kesime uygulanan şiddet toplumun tüm kesimlerini vuruyor. Bu anlamda kadına yönelik şiddet dediğimizde Trans kadınları da bunun dışında tutmadan mücadele etmemiz gerekiyor” diyerek sunumunu tamamladı.

Gelen sorularla oldukça canlı geçen panelde Avrupa Demokratik Kadın Hareketi temsilcisi yaptığı kapanış konuşmasında ” LGBT bireylere yönelik tüm bu şiddet ve nefret cinayetlerine karşı biz kadın örgütleri olarak destek mücadelesi değil bizzat onlarla birlikte bunun bir parçası olarak mücadele etmeliyiz. Erkek egemen anlayışın tipik kadın rollerinden kendimizi arındırıp gerek toplumsal yaşamda gereksede devrimci mücadelede bilinçli ve duyarlı kadınlar olarak sadece kendimiz için değil bizim yaşadığımız şiddetin daha katmerlisini yaşayan ve ötekileştirilen cinsel yönelimlerin hak ve özgürlük taleplerinide kendi bayraklarımıza yazmalıyız” diyerek panel sonlandırıldı.

IMG-20140317-WA0017

Share
. tarafından

Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi paneli

Mart 24, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

downloadfile

 

 

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi-Hamburg Bölgesi’nin organize ettigi  „Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi“ konulu panel uzman Pedagog Emine Gülsüm Akbayır ve konukların katılımı ile 23.03.2014 tarihinde Migration Zentrum-Hamburg’da gerçekleştirildi.

 

Özellikle kadınların yakın alaka gösterdiği panelde, çocuk gelişimi ve psikolojisinin çocuğun ilk doğduğu andan itibaren her yaş döneminde farklılıklar arz ettiğine değinerek ele alan Pedegog E.G.Akbayır’ın, konuklarla iletişimde katılımcı-interaktif methodu uygulaması panelin oldukça canlı ve verimli geçmesini sağladı. Anne ve babaların çocuklarıyla iletişim noktasında, özelikle çocukların psikoljik gelişimini olumsuz etkileyebilecek  yöntemlerden uzak durmaları gerektiğine ve ebeveyn-çocuk ilişkisinin karşılılı bir öğrenim süreci olduğuna vurgu yapıldı. Ayrıca çocukların eğitiminde, onların özgüvenleri gelistirecek, saglamlastiracak, yaratici yönlerini aciga çıkarmalarını sağlayacak ortam ve koşulların oluşturulmasına özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çekildi.

downloadfile-2

Karşılıklı görüş ve önerilerinin de sunulduğu panel, hem uzman arkadaş hem de katılımcı arkadaşlar açısıdan memnun edici bir atmosferde tamamlandı.

 

 

Share