. tarafından

İngilterede kadına yönelik şiddet yüzde 11 arttı

Eylül 8, 2016 de ANASAYFA . tarafından

stop-violence-against-womenİngiltere’de CPS’in yıllık olarak hazırladığı, “Kadın ve kızlara yönelik şiddet’ başlıklı raporu yayınlandı. Rapora göre; İngiltere ve Galler’de internet üzerinden işlenen suçlar da dahil olmak üzere, kadınlara yönelik cinsel saldırı, aile içi şiddet ve tecavüz suçlarından hüküm giyenlerin sayısının, 2015-2016 döneminde bir önceki döneme kıyasla yüzde 11 arttığı belirtildi
HABER MERKEZİ(08.09.2016)-
 Kraliyet Savcılık Hizmetleri’nin (CPS) hazırladığı rapora göre; İngiltere ve Galler’de kadına yönelik şiddet içerikli suçlardan açılan davalar ile ceza alanların sayısı ülke tarihinin en yüksek seviyesinde.

İngiltere’de CPS’in yıllık olarak hazırladığı, “Kadın ve kızlara yönelik şiddet’ başlıklı raporu yayınlandı. Rapora göre; İngiltere ve Galler’de internet üzerinden işlenen suçlar da dahil olmak üzere, kadınlara yönelik cinsel saldırı, aile içi şiddet ve tecavüz suçlarından hüküm giyenlerin sayısının, 2015-2016 döneminde bir önceki döneme kıyasla yüzde 11 arttığı belirtildi.

CPS, ülkede açılan tüm davaların yüzde 18,6’sının kadınlara yönelik suçlarla ilgili olduğunu bildirirken, ayrıca, sosyal medya ağlarının özellikle kadınları aşağılama, kontrol ve tehdit etme amacıyla kullanıldığına dikkat çekildi. CPS, bu yöntemin giderek yaygınlaştığına vurguladı. Raporda, kadınların çıplak fotoğraf ve görüntülerini öç almak amacıyla internette yayınlanmasının Nisan 2015’den itibaren İngiltere’de suç sayılmaya başlandığı hatırlatılarak, bu kategorideki suçlardan dolayı da 206 dava açıldığı ifade edildi.

Kaynak: http://jinha.com.tr/

Share
. tarafından

UNICEF: Dünyada 50 Milyon Çocuk Göçe Zorlandı

Eylül 8, 2016 de ANASAYFA . tarafından

un011166
Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), göç eden ve yaşadığı yerden kaçan çocuklarla ilişkin ilk küresel raporunu açıkladı
HABER MERKEZİ(08.09.2016)-
UNICEF tarafından açıklanan “Köklerinden Koparılanlar: Mülteci ve Göçmen Çocukların Giderek Ağırlaşan Krizi” başlıklı raporda, şiddetli çatışmaların ve diğer krizlerin etkisi altında evlerinde kalmaktansa tehlikeli bir yolculuk için her riski göze alan milyonlarca çocuğun ve ailenin durumuna dikkat çekiliyor.

“Bugün dünyada hemen hemen 50 milyon çocuk köklerinden koparılmış durumdadır.”

“Bu çocukların 28 milyonu hiçbir paylarının olmadığı çatışmalar nedeniyle evlerini terk etmek zorunda kalmış ve daha milyonlarcası da daha iyi, daha güvenli bir yaşam için yollara düşmüştür.”

“Kaçtıkları çatışmaların ve şiddetin travmasını yaşayan çocuklar göç yollarında geçişleri sırasında denizde boğulma, kötü beslenme, aşırı su kaybı, insan tacirlerinin eline düşme, kaçırılma, tecavüz ve hatta cinayet gibi çeşitli tehlikelerle karşılaşmaktadır.”

“Çocuklar, geçiş yaptıkları ve sonunda ulaştıkları ülkelerde de çoğu kez yabancı düşmanlığının ve ayrımcılığın hedefi olmaktadır.”

Rapora göre, doğdukları ülke dışında başka bir yerde sığınma arayan insan topluluklarında çocuklar görece daha fazla bulunuyor ve sayıları her gün artıyor.

Tüm mültecilerin yarısı çocuk

Raporda yer alan bazı bilgiler şöyle…

*Çocuklar dünya nüfusunun üçte birini oluşturdukları halde tüm mültecilerin yarısı çocuklardan meydana gelmektedir.

*2015 yılında UNHCR koruması altında olan tüm çocuk mültecilerin yaklaşık yüzde 45’inin çıkış yerleri Suriye ve Afganistan olmuştur.

*Mülteci statüsü henüz belirlenmemiş 1 milyon sığınmacı çocuk bulunmaktadır. Tahminen acil insani yardımlara ve kritik hizmetlere erişime ihtiyaç duyan 17 milyon çocuk da kendi ülkelerinin sınırları içerisinde evlerini terk ederek başka bölgelere göç etmiştir.

* 2015 yılında yanlarında kimsesi bulunmayan 100 binden fazla çocuk 78 ülkeye sığınma başvurusunda bulundu. Bu 2014 yılındaki sayının üç katı.

*Yaklaşık 20 milyon kadar başka ülkelerden gelen çocuk göçmen de aşırı yoksulluk ya da çete şiddeti dâhil olmak üzere çeşitli nedenler yüzünden evlerinden ayrılmak zorunda kaldı.

* Mülteci bir çocuğun okul dışı kalma olasılığı mülteci olmayan bir çocuğa göre beş kat daha fazla.

*Okula gidebilen mülteci çocuklarda haksız muamele ve zorbalık dâhil ayrımcılığa maruz kalma riski baş gösteriyor.

Yasal yollar fırsat yaratıyor

Raporda, güvenli ve yasal yollar olduğunda göçün hem bu yoldaki çocuklar hem de içinde bulundukları topluluklar için fırsatlar yaratabileceğini belirtiliyor.

“Göçün yüksek gelir düzeyindeki ülkelerde yarattığı etkilerle ilgili bir analiz, göçmenlere yapılan katkıların daha fazlasının vergiler ve sosyal ödemelerle geri döndüğünü; işgücü piyasasında hem yüksek hem düşük vasıflı işgücü boşluklarını doldurduklarını; ev sahibi ülkelerin ekonomik büyümesine ve yenilikçiliğine katkıda bulunduklarını göstermektedir.”

Raporda, yerlerinden edilmiş, mülteci ve göçmen çocukları koruyup bu çocuklara yardımcı olacak altı somut girişim vurgulanıyor.

*Başta beraberlerinde kimsesi olmayanlar olmak üzere çocuk mülteci ve göçmenlerin sömürü ve şiddetten korunmaları.

*Bir dizi pratik alternatif getirerek sığınma talebinde bulunan ya da göç eden çocukların gözaltında tutulmaları uygulamasına son verilmesi.

*Çocukları korumanın ve onlara hukuksal statü kazandırmanın en iyi yolu olarak ailelerin bir arada tutulması.

*Tüm mülteci ve göçmen çocukların eğitim, sağlık ve diğer kaliteli hizmetlere erişimlerinin sağlanması.

*Mülteci ve göçmenlerin geniş kitleler halinde hareketine yol açan temeldeki nedenler konusunda harekete geçilmesi.

*Yabancı düşmanlığı, ayrımcılık ve marjinalleşme gibi olgulara karşı mücadele için gerekli önlemlerin yaygınlaştırılması.

Kaynak: Bianet

Share
. tarafından

Süreç ve Görevlerimiz

Eylül 11, 2016 de ANASAYFA . tarafından

chc_halk
Tüm kurumlarıyla özel bir yönelimle kadına karşı amansız ve pervasız saldırılara girişen bu sisteme karşı kadınlarında mücadeleler sonucu bir aşamaya getirdikleri kadın bilincini elle tutulur bir örgütlenmeye ve ilerisi için nitelikli önder kadın kadroları yetiştirmeye elverişli bir hale getirecek bir birliktelik dünden daha çok gereklidir bize. Kadının yaşadığı tüm baskılara karşı önderlik rolü ile alanları kuşatmak zamanlarındayız
HABER MERKEZİ(11.09.2016)-
Halkın Günlüğü gazetesi 1-15 Eylül 2016 Tarihli sayısında Aycan Solmaz imzasıyla yayınlanan Süreç ve Görevlerimiz başlıklı köşe yazısını site okurlarımızla paylaşıyoruz.

Türkiye- Kuzey Kürdistan’da savaş tüm boyutlarıyla devam ederken AKP iktidarının kendi iç dalaşları ve iktidar mücadeleleri sonucu gerçekleşen darbe ve sonrasında geliştirilen saldırılar da boyutlanarak devam ediyor. Kürt halkına karşı katliamların yaşandığı bu süreçte iktidarın Avrupa ve Ortadoğu politikaları da buna göre şekillenmeye başladı. Rusya ile tekrar başlayan görüşmeler içeride ve dışarıda politikalarının yeniden şekilleneceğini gösteriyor. Aradaki ekonomik ticari ilişkiler bilindiği üzere devam ederken asıl Ortadoğu üzerine görüşmelerin içeriği, Barzani’nin gelişi, bütünlüklü olarak değerlendirildiğinde Erdoğan AKP iktidarının önümüzdeki günlerde Kürtlere yönelik bir yönelimin olacağını bize gösteriyor demişken TC ordusu İŞİD bahanesiyle Cerablus’a girerek YPG ye saldırılarını başlattı. Sivil halkı gözetmeksizin saldıran devlet özünde Kürt ulusunun özerk bir yapılanmaya girmesini istemeyen muhalif güçlerle birlikte hareket ediyor. İktidar yaptığı açıklamalarda “YPG Fırat’ın batısına geçmeyecektir, orada bir Kürt oluşumuna asla izin vermeyeceğiz” diyerek hareket ediyor ve yapılmak istenen Rojava’yı yalnızlaştırarak dağıtmak ve  bölgede hâkimiyet kurmak ve belki de yeni gerici çetelerin konumlandırılmasını sağlamak. ‘’TC’’ devletinin ABD ve AB ile şu an yaşadığı soğukluk ve Ortadoğu ve Suriye’deki başarısızlık onu Rusya ile bir uzlaşıya götürüyor. Çıkar ilişkileri ile şekillenen bu durum uzun vadede yine bir bağımlılığın köşe taşlarını oluşturuyor da diyebiliriz. Emperyalist gerici güçlerin  Ortadoğu üzerinde hâkimiyet kurma amacıyla yanaştıkları AKP iktidarının işi kolay olmayacaktır. Türk devleti kendisini sürüklediği bu ortam onun krizini daha da derinleştirecektir ve aynı zamanda bunun karşısında gelişen mücadele ile de hiç bir şey öyle kolay ve kendi mecrasında akmayacaktır.

Ortadoğu ve Kuzey Kürdistan da yaşanan bu durumun aslında AKP iktidarının darbe sonrası ilan ettiği OHAL ve yaptırımlarının da bir yönüyle kapatılması anlamına da gelmektedir. Vatana ihanet safsatasıyla kendi yarattıkları bu kaos ortamında KHK’ler ile bir baskı ve sindirme operasyonu yapıyorlar. İlk aşamada FETÖ etrafında dolaştırılan bu yaptırımların ilerleyen günlerde tüm muhalif kesimlere yönelik bir cadı avına dönüşeceğini biliyorduk. AKP’nin aşama aşama yöneldiği sosyalist ve devrimci kesimler her gün yeni bir baskıya uyanıyor. Tutukladıkları FETÖ elemanlarının binleri aşması sonucu hapishanelerden tahliyelere başlarlarken  politik tutsaklara yönelik baskı artıyor, kadın ve erkek tutsakların yerleri değiştiriliyor, habersiz sürgünler, kadın tutsaklara yönelik cinsel saldırılar ve yaptırımlar gündeme geliyor. Devrimci basına yönelik kapatmalar, yazı işleri müdürlerinin gözaltına alınması, insan hakları temelinde mücadele yürüten avukatların ifadeye çağrılması, nefret cinayetlerinin yaşanması ve bir bütün sosyalist ve devrimci kurum ve bireylere yönelik baskınlar devam ediyor. Demokrasi havariliğine soyunarak halkı demokrasiye sahip çıkma adına sokağa döken AKP/Erdoğan iktidarı kendi sultasını kalıcılaştıracak bir ortam için her şeyi yapabileceğini bizlere bir kez daha gösterdi. İlan edilen OHAL ve çıkarılan KHK’ler ile tüm ilerici kesimleri sindirme çabasıdır yapılmak istenilen.

Sistemin bir bütün olarak yaptıkları ve yapacakları noktasında söylenecekleri daha da çoğaltabiliriz. Ancak bu noktada tüm bu baskılar karşısında mücadelenin tüm alanlarında nasıl bir duruş sergileneceği meselesidir yakıcı olan. Emekçilere, ezilenlere, kadınlara, doğaya bir bütün yaşama düşman bu zihniyete karşı birleşik mücadeleyi nasıl ilmek ilmek öreceğiz. Tamda An’da tartışmamız gereken bir noktadayız şu an. Devrimci hareket için elzem olan birlik meselesi geçmişten günümüze bir ihtiyaç olarak gelmiştir bugüne. Komünistlerin dünyayı değiştirme ideali onun için belirleyici yerde dururken aynı zamanda da diğer güçleri de bir araya getirerek devrimci bir birleşik bir hareket yaratmalıdır. Bu birleşimin açık kapalı tüm alanlarda ilkeli birliklerini sağlayarak kadın cephesinde de bu perspektif ile ortak düşman olan eril zihniyete ve onun tüm kurumlarına karşı bu  ele alınmalıdır. Açık alanlarda kadın mücadelesini sahiplenen tüm güçlerle bir platformda birleşilmelidir ve yine diğer alanlarda ön cephelerde savaşan kadın birliktelikleri yaratılmalıdır.

Tamda burada ” faşizme ve egemen sisteme karşı, devrimimizi zafere götürebilmek için, devrimci parti ve örgütlerin politik ve pratik  birliği” bildirgesiyle oluşturulan HBDH tarihi bir adımdır. Faşizmin tüm gerici saldırılarına, kurumlarına karşı bu oluşumun önemi bizlerinde dikkatinden kaçmamaktadır. Tüm kurumlarıyla özel bir yönelimle kadına karşı amansız ve pervasız saldırılara girişen bu sisteme karşı kadınlarında mücadeleler sonucu bir aşamaya getirdikleri kadın bilincini elle tutulur bir örgütlenmeye ve ilerisi için nitelikli önder kadın kadroları yetiştirmeye elverişli bir hale getirecek bir birliktelik dünden daha çok gereklidir bize. Kadının yaşadığı tüm baskılara karşı önderlik rolü ile alanları kuşatmak zamanlarındayız.

Share
. tarafından

Almanya’da bin 500 Çocuk Yaşta Evlilik Var!

Eylül 11, 2016 de ANASAYFA . tarafından


7327125_m3w760h500q75s1v24412_1mqqma
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı’nın Alman Meclisi Yeşiller Grubu’nun soru önergesine verdiği yanıtta, ülkede 18 yaşın altındaki bin 475 kişinin evli olduğu belirtildi. Essener Funke Medya Grubu’na ait gazetelerde yayımlanan habere göre, bunlardan 361’inin ise 14 yaşın altında olduğu belirlendi
HABER MERKEZİ(11.09.2016)- 
Almanya Federal İçişleri Bakanlığı’nın Alman Meclisi Yeşiller Grubu’nun soru önergesine verdiği yanıtta, ülkede 18 yaşın altındaki bin 475 kişinin evli olduğu belirtildi. Essener Funke Medya Grubu’na ait gazetelerde yayımlanan habere göre, bunlardan 361’inin ise 14 yaşın altında olduğu belirlendi.

Federal Göç ve Mülteci Dairesi bünyesindeki Yabancılar Merkezi Kayıt biriminin verilerine göre, 18 yaşın altında evli olanların 664’ünü Suriye kökenliler oluşturuyor. Bunu 157 kişi ile Afganistan ve 100 kişi ile Irak kökenliler takip ediyor. Bulgaristan kökenli 65, Polonya kökenli 41, Romanya kökenli 33 ve Yunanistan kökenli 32 reşit olmayan kişi kayıtlara “evli” olarak geçti. Evli olarak kaydedilen yaklaşık bin 500 kişinin bin 152’sini ise kız çocukları oluşturuyor. İçişleri Bakanlığı’nın hazırladığı rapora göre, bu kızların geldikleri ülkelerde yetişkin kişilerle evlendirildiği belirtildi. Raporda ayrıca, çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısının daha yüksek olabileceğine dikkat çekildi.

Almanya’da evlenme yaşı 18

Almanya’da 18 yaşın altındakilerin zorla evlendirilmesini engelleyecek hukukî değişiklikler için federal ve eyaletler düzeyinde çalışmalar sürüyor. Almanya Adalet Bakanı Heiko Maas başkanlığında oluşturulan bir çalışma grubu ilk toplantısını geçen pazartesi günü yaptı. Alman hukukuna göre, evlenmeye 18 yaşından itibaren izin veriliyor, bazı istisnaî durumlarda 16 yaşında evlenilmesi kabul ediliyor. Ancak geçen Mayıs ayında Bamberg Eyalet Yüksek Mahkemesi kuzeniyle evli olan 14 yaşındaki Suriyeli bir kızın evliliğini tanıması ülkede tartışma yarattı.

Haber:Deutsche Welle

Share
. tarafından

Filipinler’de Eril Sisteme Karşı Mücadele Eden Kadın Örgütü: GABRİELLA

Eylül 11, 2016 de ANASAYFA . tarafından

1010679_10152124621902670_2083271988_n
Adını 200 yıl önce ülkesinin bağımsızlık mücadelesinde sembolleşmiş kadın komutan Gabriella Silang’dan alan Filipinler’in yüz binlerce üyesi bulunan kadın örgütü GABRİELLA, eril sisteme karşı mücadele veriyor
HABER MERKEZİ(11.09.2016)-
 Adını 200 yıl önce ülkesinin bağımsızlık mücadelesinde sembolleşmiş kadın komutan Gabriella Silang’dan alan Filipinler’in yüz binlerce üyesi bulunan kadın örgütü GABRİELLA, eril sisteme karşı mücadele veriyor. 50’den fazla üyesi tutuklanan örgüt, yoksulluk, göç, fuhuşa karşı ülkedeki kadınların isyanı ve umudu.

Uzak Asya ülkelerinden Filipinler’de her 26 saniyede bir kadın şiddete maruz kalıyor ve yoksulluk nedeniyle başka ülkelere göç eden kadınların sayısı 4 milyondan fazla. Neoliberal politikalarla yoksullaştırılan ve batılı zenginler için kurulan “Çocuk fuhuş pazarı”nın uzak doğudaki önemli merkezlerinden biri haline getirilmeye çalışılan Filipinler’de 200 bine yakın aktif üyesi ile GABRIELLA Kadın Partisi, cinsiyet eşitliği ve kadınların özgürlüğü için önemli bir mücadele pratiği sergiliyor.

‘Göçmen işçiler ülkesi’

Filipinler’de kadınların ezilmişliğini en fazla hissettiği alan, göçmen kadınların durumu ve uluslararası seks ticareti. Filipinliler iş göçünde başı çekiyor. Dünya çapında 100 ülkede 7 milyondan fazla Filipinli hemşire, doktor, hizmetçi, denizci ya da zanaatkar olarak çalışıyor. Yurtdışında para kazanıp ülkelerinde geride bıraktıkları yakınlarına havale eden Filipinliler, aynı zamanda ülke ekonomisine de milyarlarca Euro’luk katkıda bulunuyor. Çoğu ülkelerindeki kötü koşullardan kurtuluşu yurtdışında aramış. Ancak iyi bir eğitim almamış olanlar, özellikle de kadınlar için bu arayış tuzaklarla dolu. Filipinli genç kadınlar, ajanslar aracılığıyla “denizaşırı sahne sanatçısı” adıyla eğlence sektöründe hizmet vermek üzere yurtdışına, özellikle de Japonya’ya gönderiliyor.

100 yıllık mücadele deneyimi

Filipinler’de kadın özgürlük mücadelesinin geçmişi 100 yılı aşkın süreye dayanıyor. Ancak tarihsel önemli bir figür olan ülkenin ilk kadın generali Gabriela Silang, 18. yüzyılın ikinci yarısında İspanyol sömürgeciliğine karşı yürütülen ayaklanmaya önderlik etmesiyle Filipinli kadınlara önemli bir miras bıraktı. Kadın mücadelesi ise Filipinler Feminist Örgütü’nün 1905’te kendini deklare etmesi ile başladı. Orta ve üst sınıfa mensup kadınların oluşturdukları bu ilk kadın örgütü daha çok sosyal hak taleplerine odaklı faaliyetler yürüttü. Fakat, daha o yıllarda ve takip eden dönemde baş gösteren anti-emperyalist direniş odaklarında kırsal bölge kadınları da belirleyici roller aldı. 1971 yılına gelindiğinde komünist çizgide kurulan Makibaka’nın (Yeni Kadının Özgür Hareketi) örgütlediği bir yürüyüş ile 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü ülkede ilk kez kutlandı.

Gabrilela Silang’ın mirası

Filipinlerde sayısı binleri bulan bir kadın gerilla gücü var ve bu kadınlar NDFP’nin içinde kendi özgün örgütlenmesini gerçekleştiriyor. 1984 yılında, Marcos diktatörlüğüne karşı direnişin iyice yükseldiği dönemde, adalar ülkesinde hayatın bütün alanlarından kadınlar başkent Manila’da 10 bin kişilik bir yürüyüş gerçekleştirdi. Bu büyük yürüyüşün hemen ardından 200 kadın kuruluşu bir araya gelerek ulusal kadın komisyonu oluşturuldu ve bu komisyon sömürgeciliğe karşı yürütülen ayaklanmanın önderi ülkenin ilk kadın generali Maria Josefa Ca Gabriela Silang’ın anısına ve mücadele gücüne atfen GABRİELLA Kadın Partisi adını aldı.

Joan Salvador: Kadının özgürleşmesi birinci gündemimiz

Ülkedeki kadınların umudu haline gelen politik mücadelenin öncülerinden GABRİELLA’nın Uluslararası İlişkiler Sorumlusu Joan Salvador, ögrütlenme biçimlerini “Bir çatı örgütlenmesi olmasının yanı sıra, demokratik alanda çalışma yürüten bir kadın örgütlenmesidir” diye tanımlıyor. “Kendimizi Filipinler’de demokratik ulusal hareketin bir parçası içinde tanımlıyoruz. Ülkenin bağımsızlığı için de mücadele ediyoruz. Toplumun yarısını oluşturan kadının özgürleşmesi bizim için önemli bir yerde duruyor” diyen Joan, “GABRIELLA hükümetten bağımsız bir örgüttür. İşçi, çiftçi, yoksul kadınlar ve kaçak işçilerden oluşuyor. Kırsaldan gelen kent yoksullarını örgütlüyoruz. GABRIELLA kadın örgütü Filipinler’in en kitlesel kadın örgütlenmesidir. Sadece Filipinler içinde değil ABD, Hong Kong, Kanada, Hollanda, Japonya, Suudi Arabistan ve Dubai’de de kadın örgütlenmemiz bulunmaktadır. 200 bin kadın üyemiz var. 200’ü aşkın kadın örgütü, örgütlenmemizin içinde yer almaktadır” diye anlatıyor.

‘Denizaşırı cinsel sömürüye karşı mücadele ediyoruz’

Örgüt olarak yürüttükleri çalışmalar hakkında da bilgi veren Joan, özellikle deniz aşırı fuhuşa sürüklenen kadınlardan bahsediyor ve bu konuda önemli çalışmalar yürüttüklerini söylüyor. Joan Salvador sözlerini şöyle sürdürüyor: “Örgütümüz, baskıya sömürüye cinsel tacize karşı, kadınların eğitim hakkı ekonomik hakları, siyasi alandaki hakları ve tacize karşı kadın savunması için de eğitimler örgütler. Ekonomik ve siyasi her türlü hak için mücadele yürütür. Kadınların siyasetin merkezine yürümesi, siyasetin her alanında olması için çalışmalar örgütler. Eğitimlerdeki amaç aynı zamanda erkek egemen siyaset içinde kadının güçlendirmeyi amaçlıyor. Filipinler’de erkek egemen yaklaşımların çok köklü olduğunu ifade etmek gerekiyor. Örgütümüz aynı zamanda sendikalar içinde kadın eğitimleri vermektedir. Kadının bu mücadelede etkin olması gerektiğini kavratıyoruz.”

50’den fazla üyesi tutsak

Dışarıdan ‘demokratik’ gibi görünün Filipinler’de muhaliflere yönelik yoğun baskı olduğunu ve bundan kadın örgütlerininde nasibini aldığını kaydeden Joan, “Elbette bu saldırılar sadece yaşamını koruyan halka değil aynı zamanda GABRIELLA üyelerine de yönelik. Yöneticiler tutuklanıyor, katlediliyor kimileri de yasadışı örgüt üyesi gösterilerek katlediliyor. Filipinler’de demokratik haklar için sokağa çıkan kadınlar yasadışı örgütte üye ve yönetici olmaktan yargılanıyor. 50’den fazla GABRIELLA üyesi ve yöneticisi şu anda tutsak durumda. Bunların birçoğu on yıldır hala tutuklu ve hüküm giymemiş durumdadırlar.

Kürt kadınları ile ortak mücadele alanı yaratmak istiyoruz

Son olarak dünyadaki kadın örgütlenmeleriyle ne gibi ilişkileri olduğundan söz eden Joan, özellikle Kürt kadın hareketi ile her platformda bir araya gelip görüş alışverişinde bulunduklarını ve ortak mücadele alanları yaratma amaçlarının olduğunu söyledi.

kaynak: jinha.com.tr

Share
. tarafından

İranlı kadınlar ikiyüzlülüğü teşhir ediyor: Burkini yasağı kadar, zorunlu hicaba da ses çıkarın

Eylül 14, 2016 de ANASAYFA . tarafından

14291622_1496034160410673_9123120245685633068_n
İran’daki hicab zorunluluğuna karşı yürütülen “Benim Gizli Özgürlüğüm” kampanyasının örgütleyicilerinden Masih Alinejad, Avrupa Parlamentosu’nda yaptığı konuşmada, “Biz İranlı kadınlar zorunlu örtünmeye karşı savaşırken yalnızız, tek başımayız” dedi
HABER MERKEZİ(14.09.2016)- 
İran’da hicab* zorunluluğuna karşı “Benim Gizli Özgürlüğüm (My Stealthy Freedom/MSF)” kampanyasını başlatan kadınlar, Avrupa Parlamentosu’nun burkini yasağını tartıştığı oturumunda, zorunlu örtünme karşıtı mücadelenin Fransa’daki burkini yasağı kadar çok gündemleştirilmemesini eleştirerek, “Zorunlu örtünmeye karşı savaşta yalnızız” vurgusu yaptı.

Oturumda söz alan “Benim Gizli Özgürlüğüm” kampanyasının yürütücülerinden Masih Alinejad, Fransa’daki burkini yasağının “kabul edilemez” olduğunu ancak farklı türlüsünün İran’da uygulandığını hatırlattı. Alinejad, Avrupalı kadın politikacıların burkini yasağına karşı durdukları kadar zorunlu örtünme karşıtı mücadeye de destek vermesini beklediklerini söyledi.

İran’da 1979’daki İslam Devrimi’nin ardından zorunlu hale getirilen hicab uygulamasına karşı kadınlar, “Benim Gizli Özgürlüğüm” isimli bir sivil itaatsizlik hareketi oluşturdu. İranlı kadınlar, zorunlu hicab uygulamasına karşı park ve cadde gibi kamusal alanlarda başları açık şekilde çektikleri fotoğraflarını Facebook’ta oluşturdukları “Benim Gizli Özgürlüğüm” isimli sayfadan paylaşıyor.

* Hicab: Tesettür ile aynı anlamda Arapça ve Farsça yayınlarda tercih edilen bir terim dir. H-c-b kökünden türetilen kelime, sadece fizikî örtünmeyi değil, daha genel bir şekilde tevazu, mahremiyet ve ahlâk, utanma gibi kavramları da ifade eder. Türkçede mahcubiyet utanma anlamındadır.

Kaynak: gazeteyolculuk.net

Masih Alinejad’ın Avrupa Parlementosunda yaptığı konuşmanın videosuna buradan ulaşabilirsiniz.

Share
. tarafından

Aycan Solmaz: 12 Eylül Yaşıyor “Netekim”

Eylül 19, 2016 de ANASAYFA . tarafından

kizil-bayrakli-kadin
Semboller ve dönemler değişse de ve hatta kimi semboller ortadan kalkmış olsa da değişmeyen ve henüz ortadan kalkmayan faşizm ve sömürü gerçekliğine karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmek kaçınılmaz olandır. Bugünle hesaplaşmak, hükmü hala sürmekte olan 12 Eylüllerle hesaplaşmaktan geçiyor, 12 Eylül’le hesaplaşmaksa faşizm ve sömürüyle hesaplaşmaktan. Yazımızı Rosa Lüksemburg’un düzene meydan okuyan sözleriyle noktalıyoruz: “Kum üzerine kurulu sizin ‘düzeniniz’. Devrim, daha yarın olmadan, zincir şakırtıları içinde yeniden doğrulacaktır ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri arasında şunu bildirecektir: Vardım. Varım, var olacağım!”
AYCAN SOLMAZ(19.09.2016)- 
Darbe mekanizmalarıyla sürekli olarak kendi iktidarını, emperyalist-kapitalist sistemin çıkarına ve ezilenlere karşı “düzen”leyen “TC”; içerisinde bulunduğumuz eylül ayında bir yandan 36 yıl önceki 12 Eylül AFC’sini karşılarken, diğer yandan da 15 Temmuz’da doğan başarısız darbe girişimini ya da nam-ı diğer “Allah’ın lütfu”nu kendi lehine olabilecek en iyi şekilde değerlendirme gayretinde. Öyle ki o çok kutsadıkları “demokrasi”yi darbelerden korumak adına attıkları her adım, değil demokrasi faşizm uygulamalarına vereceğimiz örnek olarak karşımıza çıkmaktadır. Yaşanılan dönemler itibariyle dünün ve bugünün zulmünde sembolleşen tarihler ve portreler farklı olsa da; 36 yıl öncesinin Kenan Evren’i ile onun ürünü ve ardılı bugünün Erdoğan’ını buluşturan, iki dönemi de ayrışmaz ve değişmez kılan faşizmin kendisidir. Uluslararası sermayenin ihtiyaçları doğrultusunda ve buna ek olarak yükselen sınıf mücadelesi ve gelişen halk muhalefetini zorla bastırma amacıyla hayat bulan 12 Eylül AFC’si ile birlikte gerek siyasal gerekse ekonomik, sosyal ve kültürel açıdan ağır etkiler gösterecek uygulamalar hayata geçirilmeye başlandı. Dönem itibarıyla açıklanan “resmi!” verileri kısaca hatırlarsak: 50 kişi idam edildi, 517 kişi idam “cezası”na çarptırıldı, 7 bin kişi için idam cezası istendi, resmi kayıtlarda 171 kişinin gözaltında işkenceden öldüğü belgelendi, 99.000 civarında kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı, 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 30 bin kişi “sakıncalı” olduğu için işten atıldı(İşten atılanların 3 bin 854’si öğretmen, 120’si öğretim üyesi ve 47’si hâkim), 31 gazeteci hapishaneye gönderildi, 300 gazeteci saldırıya uğradı, gazeteler 300 gün yayın yapamadı, gazetelere 300’ün üstünde dava açıldı, seçilmiş belediye başkanları görevden alınarak yerine sıkıyönetim tarafından atama yapıldı, yüz binlerce insan işkencelerle, göz altılarda, fail-i meçhullerle “kaybedildi”…
İşçi-emekçilerin çalışma koşullarından hak gasplarına, sendikal haklarından taşeronlaştırmaya… Eğitimde başta 12 Eylül darbe sonrası kurulan YÖK ve gelinen aşamada eğitim alanlarının piyasalaştırılması ve iktidarla güdümlü hale getirilmesine… Sağlıkta yapılan özelleştirmelerden çalışma koşullarının insanlık dışı hale getirilmesine kadar daha sayamadığımız birçok alanda etkisini bugüne taşıyan 12 Eylül, sonuçlarını açıkça göstermektedir. Faşist “TC”nin geçen bu süre zarfında “demokrasiye” olan tutkusu hala bitmemiş olacak ki icraatları her ne pahasına olursa olsun devam ediyor. AKP’nin sözde 15 Temmuz’u püskürtme uygulamaları düne oranla daha vahşi bir hal alarak başta Kürt ulusuna olmak üzere kendisine muhalefet eden en geniş kesime karşı açıktan faşizm olarak yansımaktadır. OHAL ilanının ardından KHK(Kanun Hükmünde Kararnameler) aracılığıyla tabandan yeniden inşaya girişilmektedir. Demokrasiyi kendilerine yontan iktidar aynı şekilde yasayı da yürütmeyi de “seçimle iş başına” gelmeyi de “sandıkları” da kendine yontmakta bir beis görmemektedir. Gelinen bugünde 15 Temmuz sonrası verilere bakılacak olunursa: Hapishanelerdeki tutuklu gazeteci sayısı 40’ı aşmıştır, açığa alınan kamu emekçisi 80 bini geçmiş, ihraç yoluyla işten atılan kamu emekçisi sayısı 50589, kamu emekçileri (28 bin 163 öğretmen, 2346 akademisyen) görevden alınarak yerine kayyum atanan belediye başkanlarının sayısı 28’dir. Bunlarla beraber hapishanelerde artan işkence ve baskılar, sokak ortasında infazlar, gözaltında “kayıp”lar, neredeyse gelişen her olaya karşı yayın yasakları, kapatılan gazeteler, açılan basın davaları yaşanan baskı ve uygulamalara ek olarak sıralanabilir.
Dün ve bugünün darbe ve sonrası uygulamalarını örneklendirerek karşılaştırmamız kuşkusuz tek başına denk gelen darbe pratikleriyle açıklanamaz ve anlamlandırılamaz. Dünü bugünden, bugünü de dünden ayrı tutmayan durum siyasal, ekonomik, sosyal ve kültürel olarak ortak bir yapının parçaları olunmasıdır. Yani Faşist “TC”nin bekası. Bugünün “Yeni Türkiye”sinin zemininin dünün 12 Eylül askeri faşist darbe rejiminden başkası olmadığı ve yine bugünün “yeni” uygulayıcılarının da dünün devamcıları ve bizzat o dönemin ürünleri olduklarını bir kez daha vurgulamakta yarar var. Zira bundan beş yıl önce referandum sürecinde Erdoğan’ın AFC’yi kastederek “Darbecilerden hesap soracağız” vaatleriyle meydanlarda dolaştığında “sol” adına “yetmez ama evet” diyerek destek olanların varlığı düşünüldüğünde bu vurgulamanın önemi artmaktadır.
Özcesi, semboller ve dönemler değişse de ve hatta kimi semboller ortadan kalkmış olsa da değişmeyen ve henüz ortadan kalkmayan faşizm ve sömürü gerçekliğine karşı devrim ve sosyalizm mücadelesini yükseltmek kaçınılmaz olandır. Bugünle hesaplaşmak, hükmü hala sürmekte olan 12 Eylüllerle hesaplaşmaktan geçiyor, 12 Eylül’le hesaplaşmaksa faşizm ve sömürüyle hesaplaşmaktan. Yazımızı Rosa Lüksemburg’un düzene meydan okuyan sözleriyle noktalıyoruz: “Kum üzerine kurulu sizin ‘düzeniniz’. Devrim, daha yarın olmadan, zincir şakırtıları içinde yeniden doğrulacaktır ve sizleri dehşet içinde bırakıp, trampet sesleri arasında şunu bildirecektir: Vardım. Varım, var olacağım!”

(Rosa Luxemburg’un ölümünden bir gün önce, 14 Ocak 1919’da “Die Rote Fahne” (Kızıl Bayrak) gazetesinde yayınlanan yazısından)

Kaynak: halkın günlüğü gazetesi

Share
. tarafından

Cumartesi Anneleri 600.Haftada Herkesi Dayanışmaya Çağırıyor

Eylül 19, 2016 de ANASAYFA . tarafından

14238338_10157496358045602_2509865633741243487_n
Cumartesi Anneleri 24 Eylül tarihinde 600.Haftasında bir kez daha “Failler belli! Kayıplarımız nerede” sorusunu yönetenlere soracak. 600 haftaya rağmen taleplerine hiçbir karşılık bulamayan, 21 yıldır “insanlık vicdanı”nın sesi olan Cumartesi Anneleri, 600.Haftalarında, dünyanın neresinde olursanız olun diyerek “barış, hakikat, adalet ısrarına, kayıpları bulma mücadelesine ortak olmaya, seslerine ses katmaya ve dayanışmaya” çağırıyor.
HABER MERKEZİ(19.09.2016)- İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyonu tarafından yapılan açıklama şu şekilde;

DAYANIŞMA ÇAĞRISI

Devletin, gözaltında kaybetme politikasıyla yönetildiği günlerde güvenlik güçlerince gözaltına alındıktan sonra varlığı inkar edilen ve kendilerinden bir daha haber alınamayan insanların aileleri ile onları destekleyen insan hakları savunucuları 27 Mayıs 1995 tarihinde “Kayıplarımızı istiyoruz!” diyerek barışçıl bir direniş başlattılar.

Her cumartesi saat 12:00 de İstanbul’un en işlek yeri olan Galatasaray’da yüzlerce kaybın fotoğrafını taşıyarak hakikat ve adalet talep eden seslerini yükselttiler.

Türkiye’nin en uzun erimli protestosuna, sivil itaatsizlik eylemine dönüşen cumartesi buluşmaları 24 Eylül 2016 tarihinde 600. haftasına girecek. Cumartesi Anneleri 600 haftadır kayıplarını arıyor, 600 haftadır adalet arıyor, 600 haftadır “Aslında kaybedilmek istenen, insanlığımızdır” diyerek insanlık onurunu sahipleniyor olacaklar.

Sizi 24 Eylül 2016 tarihinde bulunduğunuz yerde Galatasaray’la eş zamanlı olarak insanlık onurunu hedef alan zorla kaybetme suçuna karşı ses çıkarmaya; Cumartesi Anneleri’nin hakikat, adalet ve barış talebini desteklemeye çağırıyoruz.

İnsan Hakları Derneği İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon

Cumartesi annelerinin 600.hafta dayanışma çağrısına, ülke dışında da Avrupa’nın bir çok ülke ve kentinde etkinliklerin planlanması ve çalışmalarının başladığı bilgileri de sosyal medyada duyurulmakta.

600-4x4

Kaynak: www.dayanisma.net

Share
. tarafından

Cumartesi Anneleri Yalnız Değildir; Sen de Haykır Sen de Ses Ver Bu Çığlığa!

Eylül 20, 2016 de AÇIKLAMALAR, ANASAYFA . tarafından

dkh-amblem-300x225
ADKH(20.09.2016)-
1, 2,3..5..7..9, 100..380..543..586…600. haftasında  Plaza de Mayo’dan Galatasaray Meydanı`na kadar uzanır bu sessiz çığlık…Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybettirilen yakınlarının akıbetini ve hesabını sormak için  600. kez haykıracaklar evlatlarının , kayıplarının ve yakınlarının isimlerini. 27 Mayıs 1995’ten bugüne Galatasaray Lisesi önünde her Cumartesi oturma eylemlerine katılanlar,  çocukları kaybolanlar değil; çocukları ve yakınları gözaltında  kaybettirilen anneler, kadınlar ve erkeklerdir. Faşist “TC” devletinin sokaklarda, gözaltında,hapishanelerde, gözaltında, işkenceyle katlederek “kaybettirdiği” faillerinin belli olduğu fakat cinayetlerin ve faili belli olanların hiç bir zaman sorgulanmadığı bir ülkenin anneleri, kadınları,erkekleri ve çocuklarının çığlığıdır her Cumartesi İstiklal’den Cizreye, Sur’a, Suruç’a, Amed’e, Batman’a, Yüksekova’ya , Antep’e oralardan da dünyanın herbir yanına Arjantin’e, Şili’ye yansıyan.

AKP hükümeti ve onun güruhunun “ne iş yaptıkları belli olmayan bir topluluk” olarak lanse ettikleri Cumartesi Anneleri, bugün Türkiye-Kuzey Kurdistan’da yaşanan kadın-erkek-çocuk-yaşlı demeden yapılan katliamların, cinayetlerin, ırkçılığın, milliyetçiliğin, sömürünün, fail-i belli cinayetlerin ve baskının arttığı coğrafyamızda katil devlet sistemine karşı duruşun bir sembolüdür.

Cumartesi Anneleri hak savunucularıdır “failleri belli olan” yakınlarının ve çocuklarının akıbetinin ne olduğunu açığa çıkarmaya çalışan, bu kaybetme suçunu işleyen gözü dönmüş katil ve güruhunun hesap vermesini, göz altında kaybetme suçunun tekrarlanmasını engellemek için başta yaşam hakkı, özgürlük ve güvenlik haklarının ihlal edildiği baskıcı düzenin ve bu  cinayetleri işleyen zanlıların korunduğu bir ülkede , hukuktan ve demokrasiden uzak bu uygulamaların karşısında duran, yıllardır Galatasaray Lisesi önünde ve Sanat Sokağında  direnenlerin sesleridirler..

Ve bir Bandista şarkısının içindeki satırlardaki çığlıklardır Cumartesi Anneleri ve onların kayıp olan yakınları, çocukları;

cumartesi-anneleriBenim annem pazarları uyandırmaz yavrusunu
Benim annem pazartesi demlikte bir çay tanesi
Benim annem salı günü ya hüzün ya düğün tülü
Benim annem bir çarşamba görmesen de sen aldanma
Benim annem perşembeyi iyi bilir işkenceyi
Benim annem cumaları gezer bütün kuytuları
Benim annem cumartesi her bir dilde çıkar sesi
Benim annem cumartesi elinde solmuş bir resim
Benim annem cumartesi hesap soracak öfkesi
Benim annem cumartesi benim annem Cumartesi

Kimliğimizden, milliyetimizden,  sistem karşıtı düsünceye sahip olmamızdan ve duruşumuzdan dolayı, bir dönem “beyaz toroslara” bindirilip, ağır işkencelerden geçirilerek gözaltında kaybedilenlerin ve şuan bu gerici devletin ve sistemin Türkiye-Kuzey Kürdistan’da açık açık gerçekleştirdiği bu fail-i belli cinayetlere ve katliamlara karşı mücadeleyi büyütmeli ve örgütlenmeliyiz.

Bizler Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; avrupada yaşayan başta bütün üye ve taraftarlarımız olmak üzere devrimci-demokrat kurum ve kamuoyunu 24 Eylül Cumartesi günü,Cumartesi Annelerinin yapacağı 600.Haftasındaki eyleme, bulunduğumuz her yerden destek olmaya,dayanışmayı yükseltmeye çağırıyoruz.
Cumartesi Anneleri Yalnız Değildir!

Gözaltında Kaybetme Ağır İnsanlık Suçudur!

– Gözaltında Kaybedilenlerin Sorumlusu Devlettir , Katil Devlet Hesap Verecek!

 AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ
Eylül  2016

 

Share
. tarafından

ADKH Eğitim Kampında Buluşalım

Eylül 23, 2016 de AÇIKLAMALAR, ANASAYFA . tarafından

 ADKH EĞİTİM KAMPINA ÇAĞRI

7-8-9 Ekim‘de Büdingen‘de bir araya geleceğimiz ADKH Eğitim Kampında buluşalım !

2016-adkh-egitim-kampi-afis
Binlerce yıldır süregelen ve kadının yaşamını her yönlü tahakküm altına alan erkek egemen sistemle mücadelemizde; aynı zamanda birer araç olarak gördüğümüz, onlarca kadının bir araya gelerek fikir tartışması yürüttüğü, kültürel etkinliğin, kolektif yaşamın ön plana çıktığı bu eğitim kampımıza siz kadınları davet ediyoruz.

Eğitim çalışmamızda bu seneki konularımız şöyle;

  • Güncel siyasel gelişmeler ve sorumluluklarımız
  • Depresyon ve Kadın

Kadınların erkeklere oranla 3 kat daha fazla depresyon yaşıyor olması tesadüf müdür? Buna toplumsal şartlar mi sebeptir.

  • Kampanya Sunumu
    “Ben KADINIM demek yürek ister, yüreğini direnişle örgütle!“ Şiarı ile gerçekleştireceğimiz kampanyamızın sunumu ve 10. Yıla atfen düzenleyeceğimiz şenliğin programını sizlerle paylaşarak kolektif tartışma ve üretim.

Bilince ve pratiğe yön veren teorinin önemi gereğince buluşacağımız eğitim kampına tüm dostları bekliyoruz.

 

TARİH:
7-8-9 Ekim 2016

ADRES:
DJH Jugendherberge
Richard-Schirmann-Weg 1
63654 Büdingen (Hessen)

ÜCRET:
Kişi başı/gece
28,50 € (toplam 57,-€)

 


dkh-amblem-300x225
Avrupa Demokratik Kad
ın Hareketi
9.Dönem Komisyonu                     

 

Share
. tarafından

Berlin Cumartesi Annelerine Ses Verdi!

Eylül 24, 2016 de ANASAYFA . tarafından

14364855_1117205508363239_753876772710812554_n
BERLİN (24.09.2016) –
İHD Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon ve Cumartesi Annelerinin çağrısıyla düzenlenen oturma eyleminin 600. Haftasında, Berlin’de biraraya gelen ADKH ve ADHK üyelerinin de aralarında olduğu devrimci-demokrat kurum ve kişiler tarafından oturma eylemi gerçekleştirilerek Cumartesi Anneleriyle dayanışma eylemi yapıldı.
Galatasaray Meydanında gerçekleşen eylemle aynı saatte biraraya gelen kitle, Kotbusser Tor Meydanı’nda toplanarak gözaltında katledilen kayıpların fotoğraflarını taşıyarak oturma eylemi gerçekleştirdi.İHD tarafından hazırlanmış olan basın açıklaması, ortak metin olarak Almanca ve Türkçe dillerinde okundu.Katılımcılar tarafından yapılan konuşmalarda Cumartesi Anneleri eylemlerindeki tanıklıklar da anlatılarak gözaltında kaybetmelerin bugün de sürdüğü ve Hurşit Külter’in bunun son örneği olduğu hatırlatılarak,Faşist TC Devleti’nin artık katletmek için gözaltılara çok da ihtiyaç duymadığı; aksine sokak ortalarında, bodrum katlarında onlarca insanı açıkça ve aleni bir şekilde milyonların gözü önünde katlettikleri vurgulandı.Yapılan dayanışma eylemi atılan sloganlar ve müzik dinletisiyle sonlandırıldı.

 

 

Share
. tarafından

Paris’te Cumartesi Anneleriyle Dayanışma Eylemi Gerçekleştirildi

Eylül 24, 2016 de ANASAYFA . tarafından

14457532_1778471985756085_101062500613770830_n

PARİS (24.09.2016) – Cumartesi Annelerinin Galatasaray Meydanı’nda sürdürdükleri oturma eyleminin 600. haftasına Avrupa kentlerinde de destek eylemleri düzenleniyor.

600. haftasına giren Cumartesi Annelerinin eylemine destek için Avrupa’nın birçok şehrinde oturma eylemleri yapma kararı alan Cumartesi Anneleri’ne Paris Châtelet Meydanın da aralarında Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) , Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK)’da aralarında bulunduğu bir çok kurum ile ortak oturma eylemi yaptı. Etraftan yoğun bir ilginin olduğu gözlemlenen oturma eyleminde “Süleyman Cihan’ı unutmadık” , “Eylem Doğup Büyüdüğü Topraklara Gelecek, Cemre Olup Baharı Müjdeleyecek. Eylem Ataş’ı İstiyoruz, “Gözaltında Kaybetme Ağır insanlık suçudur Hurşit Kürter Nerede ?”, “Failler Belli, Kayıplar Nerede”, “Anaların Öfkesi Katilleri Boğacak” Avrupa Demokratik Kadın Hareketi imzalı dövüzler açıldı Cumartesi Annelerinin talepleri yeniden dillendirilerek bundan sonrasında Türkiye’de devam edecek bu eylemin desteklenilmesi çağrısı yapıldı ve oturma eylemi sona erdi.
14364763_1778471919089425_1679421540053721765_n

14368687_1778471885756095_472000449939362291_n

Share
. tarafından

Londra’da Cumartesi Annelerine destek eylemi

Eylül 25, 2016 de ANASAYFA . tarafından

londra-ca-destek-eylemi-3
Demokratik Güç Birliği Britanya 600. haftasında Cumartesi Annelerine destek için Londra Trafalgar Meydanı’nda oturma eylemi gerçekleştirdi

LONDRA (25.09.2016) – Demokratik Güç Birliği Britanya 600. haftasında Cumartesi Annelerine destek için Londra Trafalgar Meydanı’nda dün oturma eylemi gerçekleştirdi.

600. haftasına giren Cumartesi Annelerinin eylemine destek için Avrupa’nın birçok şehrinde oturma eylemleri yapma kararı alan Güç Birliği Platformları Londra’da da bir oturma eylemi yaptı. Etraftan yoğun bir ilginin olduğu gözlemlenen oturma eyleminde Cumartesi Annelerinin talepleri yeniden dillendirilerek bundan sonrasında Türkiye’de devam edecek bu eylemin desteklenilmesi çağrısı yapıldı ve  oturma eylemi sona erdirildi.

Oturma eylemi sırasında fillerin ve diğer hayvan katliamına dikkat çeken protesto yürüyüş korteji de eyleme destekte bulundu.

Kaynak:Halkın günlüğü

 

Share
. tarafından

Cumartesi Anneleri: Yavrularımızın kemiklerini istiyoruz

Eylül 25, 2016 de ANASAYFA . tarafından

ca-600-hafta-8
Cumartesi Anneleri 600’ncü haftada yine Galatasaray Meydanı’nda, kayıplarının akıbetini sordu ve kaybedenlerin ortaya çıkarılarak yargılanmasını istedi. 600’ncü haftadaki buluşmaya yüzlerce kişi katıldı

HABER MERKEZİ (25.09.2016) – Cumartesi Anneleri 600’ncü haftasında yine Galatasaray Meydanı’ndaydı. Eyleme katılan yüzlerce kişi, kayıpların fotoğraflarını taşıdı ve adalet istedi.

27 Mayıs 1995’ten bu yana Cumartesi Anneleri, her hafta olduğu gibi bu hafta da Galatasaray Meydanı’nda buluştu. Eyleme katılan yüzlerce insan kayıpların bulunmasını ve kaybedenlerin yargılanmasını istedi.

Cumartesi Anneleri’nin sesine ses katmak için, 600’ncü hafta dolayısıyla dünyanın da pek çok yerinde destek eylemlerinin yapıldığı belirtildi. 600’ncü haftada ilk olarak Hayrettin Eren’in annesi Elmas Eren konuştu.

Yavrularımızın kemiklerini istiyoruz

Elmas Eren konuşmasında 36 yıldır çocuğunu aradığını, gözyaşının kuruduğunu söyledi. Eren konuşmasında “36 yıldır artık sonu gelmeyecek mi? Şimdiki Cumhurbaşkanı, o dönem başbakandı ve bu sorunu Haziran ayında çözeceğini söyledi. Kaç haziran geçti, yavrularımızın kemiklerini istiyoruz” dedi.

Cumartesi Annesi Hanife Yıldız ise konuşmasında “Böyle giderse bir 600 hafta daha burada oluruz. Dünyanın her yerinde kaybedilen ve katledilenlerin önünde saygıyla eğiliyorum. Biz susmayacağız, kayıplarımızı arıyoruz, hesap soruyoruz” dedi.

Eylemlere katılan ikinci kuşan adına konuşan Esra Tosun ise, “Korkması gereken biz değiliz koruması gerekenler gözaltında işkence yapanlar, gözaltında kaybedenlerdir. Korkması gereken şehirleri tanklarla yıkanlar, bodrumlarda insanları diri diri yakanlardır” dedi.

“Kayıplarımızı aramaktan, adalet, hakikat ve barış istemekten vazgeçmeyeceğiz”

Basın açıklaması Cumartesi Anneleri adına Serpil Taşkaya yaptı. Açıklamada, 27 Mayıs 1995 yılında başlatılan “Kayıplarımızı istiyoruz” talebiyle başlatılan barışçıl direnişin 600’ncü haftası olduğu belirtildi.

“Talebimiz açık ve net: Gözaltında kaybedilenlerin akıbeti açıklansın. Kaybedenler yargılansın. Bir daha hiç kimse gözaltında kaybedilmesin” denilen açıklamada, 600 haftadır mücadele edildiği ancak kayıpların bulunması ve kaybedenlerin yargılanması için hiç bir siyasi irade ortaya konulmadığı vurgulandı.

Açıklamada devamla, yargının yurttaşın değil iktidarın hizmetinde olmasının, hukuksuzluğu ve adeletsizliği beraberinde getirdiği söylendi ve “Hukukun üstünlüğü, adaleti ve demokrasiyi imkansız kılan bu durumun ısrarla sürdürülmesi, kayıplarımıza ulaşma, faillerinden hesap sorma mücadelemizin önündeki en büyük engeli oluşturuyor. Bu nedenle, adına “adalet” sözcüğü taşıyan bir partinin on dört yıllık iktidarında Türkiye, adaletin ulaşılamadığı bir ülke olmaya devam ediyor” ifadelerine yer verildi.

Çok sayıda AİHM mahkumiyetine, Meclis raporlarına rağmen kayıp davalarının sonuçsuz bırakıldığı belirtilen açıklamada; “Yargılama faaliyetinizi tarafsız bir biçimde ‘dürüst’ ve ‘adil yargılama’ ilkelerine göre gerçekleştirin” denildi.

Eylemde Plaza De Mayo annelerinin de ses kaydı dinletildi.

Kaynak: Halkın Günlüğü

Share
. tarafından

Polonya’da Kürtaj Tamamen Yasaklandı

Eylül 25, 2016 de ANASAYFA . tarafından

770x500cc-polonyada-kurtaj-tamamen-yasaklandi
Polonya parlamentosunda yapılan oylamayla kürtaj tamamen yasaklandı. Kürtajın yasaklanması gündeme geldiğinde binlerce kadın sokaklara dökülmüştü. Eylemlerin oylamanın ardından devam etmesi bekleniyor
HABER MERKEZİ(25.09.2016)- 
Polonya’nın resmi haber ajansı PAP’a göre, kürtaj, parlamentoda yapılan oylamayla tamamen yasaklandı. Parlamentoda 173 hayır oyuna karşı 230 milletvekili kürtajın yasaklanmasından yana oy kullandı. 15 milletvekili ise çekimser kaldı. Yasaya göre hastalık ve tecavüz gibi durumlarda dahi kürtaja izin verilmeyecek.

İktidardaki Hukuk ve Adalet Partisi (PiS) milletvekili Anna Milczanowska, kadınların yürüttüğü kürtaj tartışmasını çarpıtarak parlamentonun kabul ettiği yasayı desteklediğini belirtti ve “Ben Down sendromlu bir çocuğun annesiyim. Sizi temin ederim bu herkesin sandığı gibi acı bir şey değil. Çocuğumu çok seviyorum” ifadelerini kullandı.

Bu arada başkent Varşova’da binlerce kişinin yasayı protesto etmesi bekleniyor.

Kaynak: sendika10.org

Share
. tarafından

Cumartesi Annelerini 600.Haftasında Zürih ve Basel’den Dayanışma Eylemi

Eylül 26, 2016 de ANASAYFA . tarafından


isvcre-foto2Cumartesi Annelerinin çağrısıyla avrupanın birçok kentinde gerçekleştirilen dayanışma eylemlerinin bir örneği de İsviçre’nin Zürih ve Basel kentlerinde Cumartesi günü yapılan eylemlikler oldu
İSVİÇRE(26.09.2016)- 
İsviçre‘nin Zürih ve Basel kentlerinde 600. Haftasında Cumartesi Annelerinin eylemine destek için biraraya gelen ADKH, IDHF üyelerinin de olduğu, ayrıca Basel Parlamentosundan SP`li milletvekillerinin, çeşitli devrimci demokrat kurumların da destek verdiği oturuma eyleminde Türkiye‘de Demokrasi olmadığı, Erdoğanın Diktatör olduğu vurgulanarak , İHD tarafından hazırlanmış olan basın açıklaması almanca, ADKH nın hazırlamış olduğu bildiri de Türkçe olarak okundu. „Gözaltında Kaybetmenin Ağır insanlık suçu olduğu “Cumartesi Anneleri Yalnız değildir sen de Haykir, sen de ses ver bu çığlığa“ dövizleri ve yapılan dayanışma eylemini destekleyen sloganlarla eylem tamamlandı.

isvicre

Share
. tarafından

Cumartesi Kayıp Annelerinin 600.hafta çığlığı Frankfurt’ta kadın örgütleri tarafından alanlara taşındı

Eylül 26, 2016 de ANASAYFA . tarafından

14469688_10154538119199291_2344429647412893198_n
FRANKFURT(26.09.2016)-
Geçtiğimiz Cumartesi günü tüm Avrupa’da, Cumartesi Annelerinin/ İnsanlarının 600. mücadele haftalarından dolayı, oturma eylemleri gerçekleştirildi.
Bu vesileyle faşizme karşı Avrupa’nın bir çok kentinde, yüzlerce insan, onların çocukları,kardeşleri,abi- ablaları,eşleri,sevdikleri için,”Onlar bizim de kayıplarımız…” diyerek,seslerine ses,dirençlerine direnç,umutlarına umut katmak için;”Faşizme karşı omuz omuza..” diyerek alanlarda toplandı.
Kadın örgütlerinin “Benim Annem Cumartesi…Failleri Tanıyoruz..!” şiarıyla düzenlediği dayanışma eylemi,Frankfurt’un en işlek yerlerinden Zeil’de gerçekleştirildi.
Kayıp resimlerinin,hasta ve politik tutsakların,sevdiklerine kavuşamadan hayata veda eden anaların resimlerinin de sergilendiği eylemi Yeni KADIN,ADKH,AAKB,SKB ve COURAGE organize etti.AMARA KÜRT Kadın Meclisi,KOMAV,Göçmen Kadınlar Birliği ve İCAD’ın da desteklediği eylem “Benim Annem Cumartesi” şiiri okunarak başlatıldı.Kadın örgütleri adına yapılan ortak açıklamada;”Bizler Türkiye ve Kürdistan coğrafyasından gelen göçmenler olarak,bugün burada 600 haftadır öfkelerini ve sevdiklerinin acılarını avuçlarının içine gömerek yumruk yapan,21 yıldır dirençle,umutla ‘Kayıplarımızı İstiyoruz..!’ diyerek,her türlü faşist baskı ve zulme,yaptırıma karşı yılmadan Galatasaray Meydanı’nda sevdiklerini arayan,sistemi sorgulayan anaların mücadelesini selamlamak ve sahiplenmek için bir aradayız.Onların mücadelesi,bizim de mücadelemizdir..” denilerek,21 yıl önce,20 kadınla başlatılan bu mücadele,kayıpların artışına paralel olarak büyümüş,artmış,Cumartesi İnsanlarına dönüşmüş durumdadır.Ülkenin her tarafı Cumartesi Alanına döndürülmüş durumda.Asit kuyularından gözaltında kayıplara,tecavüzlerden vahşet bodrumlarına insanlar hala diri diri yakılmaya,kurşunlanmaya devam ediyor faşizm tarafından.Öyle bir ülke ki,analar hala Hurşit’im,Eylem’im nerede diye sormaya devam ediyorlar.Kadın gerillalar katledilip,bedenleri teşhir edilirken,yaralı ele geçirdikleri kadın gerillaya eril,erkek egemen,kadın düşmanı ve faşizan dil ve işkenceyle kadına şiddeti sosyal medya üzerinden de serfiz yaparak kadınlara,dolayısıyla topluma gözdağı verilmek isteniyor.Bu ve bir çok nedenden dolayı bir araya gelmemiz,meydanlara çıkmamız için o kadar çok nedenimiz var ki,gözaltında kayıplar bunun sadece bir yanıydı.” denilen açıklamanın ardından,Cumartesi Annelerinin açıklamaları Almanca-Türkçe olarak paylaşıldı.Kurumların konuşmalarını yaptıkları eylemde kayıp ve şehit aileleri kurumu KOMAV’dan aynı zamanda kayıp yakını da olan Mehmet ve Azime Yılmaz’da birer konuşma yaparak kaybedilen çocuklarına dair duygularını ve öfkelerini paylaştılar.”Her kapı tıkırtısında heyecanlanmak,oğlum mu geldi acaba heyecanı ve umudunu taşımak bizler için acı..Ama bu sistem sadece bizim çocuğumuzu kaybetmedi,nice çocuklarımızı kopardı bizden ve mücadelemizde bu yüzden ortaklaştırılarak büyütülmelidir”
90′ lı yıllarda sendikal mücadele içindeyken devlet tarafından kaybedilen Süleyman Yeter’in eşi,Ayşe Yumli Yeter’de o süreci yaşayanlardan biri olarak tarihe ışık tutup,hatırlatma yaptı.Ganime Bozlu Gülmez ise Ölüm Orucu mağduru olarak Cumartesi Analarına selam ve sahiplenme mesajını ileterek,direnç çiçekleri önünde saygıyla eğildiğini belirtti.

Cumartesi Annelerinin tarihçesinin Almanca-Türkçe aktarıldığı oturma eylemine ilgi ve duyarlılık oldukça olumluydu.. 200’ün üzerinden kitlenin katıldığı oturma eylemi,.daha sonra , Cumartesi Annelerinin ,kayıplara dair alanlarda haykırdığı şiir,  türkü ve marşlar  kitle tarafından  ortak söylenerek  sonlandırıldı..

 

Share
. tarafından

Avusturya’da Cumartesi Anneleriyle dayanışma eylemleri yapıldı

Eylül 26, 2016 de ANASAYFA . tarafından

avusturya-eylemelr-1Cumartesi eylemlerinin 600.Haftası dolayısı ile Avusturya’nın birçok yerinde dayanışma eylemleri yapıldı
AVUSTURYA(26.09.2016)-Avrupa’nın birçok alanında eş zamanlı olarak gerçekleştirilen Cumartesi Anneleriyle Dayanışma eylemlerine 600.Haftasında Avusturya da daViyana, Linz, İnnsbruck’da Dayanışma Eylemleri Gerçekleştirilerek kaybedenlerin açığa çıkarılarak yargılanması ve kayıpların akıbeti soruldu.24 Eylül cumartesi gerçekleştirilen Dayanışma Eylemlerinde Cumartesi annelerinin tarihçesi Almanca ve Türkçe Anlatılarak kayıpların Resimleri ve bilgileri ve eylemlerde temsilen Elbiseleri sergilendi
Son olarak yapılan açıklamalarda 600 haftadır Cumartesi Annelerinin kayıpları bulma mücadelelerine her zaman destek olunması gerektiği vurgulandı.

Kaynak:Halkın günlüğü

Share
. tarafından

Gözlerin

Eylül 28, 2016 de ANASAYFA . tarafından

page_12-yasinda-oldurulen-ceylan-caninin-bedeli-28-bin-208-lira-85-kurus_551540209

-bence çok sadist bir tanrı var ve cehennemi yaratmış
ama yedi kat yerin dibinde değil ölenler için  hiç değil…
CEYLAN ÖNKOL anısına 

Gözlerin…

Gözlerine bakamıyorum… Acıdan… Annen geliyor aklıma… Anne oluşum, annem….

Bir taş alıp atayım istiyorum ve o taş kırsın, parçalasın, bölsün, ayırsın, darmadağın etsin… Tüm paronoyalar bitsin… Acılarınız, acılarımız, acın… Azalsın… Dinsin… Gözlerine bakamıyorum öfkeden…

Gözlerine bakamıyorum korkudan… Hergün yeni gözlerle çoğalıyorsun çünkü… Sorgu dolu yeni bakışlar, donup kalan… Kocaman… İnsan olmak çok ağır geliyor be çocuk… Bile göre sessiz yaşamak kadar ağır…

Gözlerine bakamıyorum utançtan… O  kocaman bakışların da öyle derin sorgular var ki… Ne dil, ne din, ne kültür, ne toprak, ne…….   yaşamak hakkını bağırıyor gözlerin, esaretten uzak yaşamak… Gülmek, ağlamak, oynamak… Yorulmak sonra, makarna yemek, keçi gütmek…

Sen o gün orada olmasaydın eğer… Annenden makarna isteyip, keçi gütmeye giderken… El kadar bedenin ayrılmasaydı parçalara… Hangimiz bilecek, hangimiz umursayacak, hangimiz yazacaktık kara bakışlarını… Hangimiz düşünecektik varlığını… Ben o gece o rüyayı hiç görmeyecektim… Keşke olmasaydın…

Bakışların kapkaraydı kocaman… Kızımın kahve-ela bakışları… Kızım sen, sen kızım… Savaş sesi, çığlıksız düşüş… Et parcaları… Kolun… Annen… Gözlerin… Donup kalan son  bakış… Gözlerin… Dağlar meydan okur gibi heybetli… Yeşili, kahvesi, sarısı karışmış… Öfkesi ve coşkusu gibi… Dağların baygın, ılık kokusu… Gözlerin…  Kıvrılan ince yolların yanın da ölümcül uçurumlar, derin, dehşet, kurtarıcı… Uçurumların serin, itici, saklayan kokusu… Keçi melemesi, barut kokusu, namlu ucu… Kocaman bir bakış, suskun çığlık, yakıp kavuran sessiz haykırış… Gözlerin…. Bir sen oluyorum paramparça acı cekiyorum, etlerim sızlıyor etrafa dağılırken… Bir annen oluyorum, kızımın kocaman gözleri sende, kızım sen gibi bakmakta, tabak da yenmemiş makarna… Izdırabım sen olmaktan da beter… Sesim hiç çıkmadan bağırıyorum, boğularak sıçrıyorum.. YETEEEERRRR!!!

O resmine ilk baktığım, o rüyayı gördüğüm, seni bağrıma basıp, senin acınla yandığım günden beri… İşte ben o gün bugündür bakamıyorum…

Gözlerin…

Gözlerin korkularım…
Gözlerin vicdanım…
Gözlerin kara, ben bakınca kahve-ela…
Gözlerin düşmanım…
Acım, öfkem, korkum, utancım…
Sen, ben, kızım,annen, gelecek, kin, savaş, özgürlük…

Ah açık gitmiş kocaman kara gözlerin…

Gözlerin umudum…

Gözlerine bakamıyorum…

BANU GÜDENOĞLU
12 Ekim 2012

Share