. tarafından

LGBTİ’ların İnsan Hakları Raporu: Nefret cinayetleri, işkence ve ifade özgürlüğü ihlalleri…

Temmuz 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Kaos GL derneği 2018 yılına ait LGBTİ+ların İnsan Hakları Raporu”nu yayımladı. Yayımlanan raporda LGBTİ+’lara dönük yapılan sistematik hak ihlallerinin sürdüğü belirtildi.

Avukat Yasemin Öz tarafından hazırlanan raporda; 2018 yılında LGBTİ+’ların insan haklarına erişimini engelleyen uygulama ve insan hakları ihlallerine ilişkin vakalar yer alıyor.

Rapor kapsamında, 2018 yılında LGBTİ+’lara yönelik insan hakları ihlallerine ilişkin toplam 89 vaka ele alınıyor. İhlallerin hak kategorilerine göre dağılımına bakıldığında; dört nefret cinayeti, on nefret suçu, yirmi üç nefret söylemi, işkence ve kötü muamele yasağı ihlali ile ilgili altı vaka, kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlali konusunda üç, özel hayatın gizliliğinin ihlali anlamında bir, ifade özgürlüğünün ihlali anlamında beş, toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlali anlamında dört, çalışma yaşamında ayrımcılıkla ilgili beş, eğitim alanında ayrımcılıkla ilgili on üç, sağlık alanında ayrımcılıkla ilgili üç, barınma hakkının ihlali alanında ayrımcılıkla ilgili bir, mal ve hizmetlere erişim konusunda ayrımcılıkla ilgili dört, cezaevindeki LGBTİ+’lara yönelik hak ihlalleri ile ilgili dört, mültecilere yönelik hak ihlalleri ile ilgili üç vakaya raporda detaylı yer veriliyor.

Rapor özeti şöyle:

“LGBTİ+’ların İnsan Haklarını İzleme Raporu kapsamında ele alınan vakalar incelendiğinde de LGBTİ+’lara yönelik olumsuz davranış ve uygulamaların yoğunluğunu şiddetli bir biçimde koruduğu görülecektir. LGBTİ+’lara yönelik ihlallerin görünürlüğünün arttığı ve ihlallere karşı yasal yollara başvurma süreçlerinde artış olduğu raporda görülebilecek diğer sonuçlardır. 2017 ve 2018 yılları, Ankara’da LGBTİ+ etkinliklerin ilk defa ve süresiz olarak yasaklanması gibi daha önce karşılaşılmayan uygulama ve ihlal türlerinin de ortaya çıktığı yıllardır. İhlaller ve görünürlükleri ile birlikte ihlallere karşı yargı makamlarına başvurma sayısındaki artışa rağmen, yargıdan ihlallerin engellenmesine dair olumlu karar alabilme sayısı son derece sınırlıdır. Az sayıda da olsa yargısal kararlarla ihlallerin engellendiği de görülmektedir ve bu kararlara da rapor kapsamında ilgili kategori altında yer verilmiştir. Raporun, LGBTİ+’ların maruz kaldığı hak ihlallerini ve bu ihlallerin sistematik bir biçim arz ettiğini görünür kılarak ihlallerin ortadan kalktığı bir ülke için bir adım olmasını diliyoruz.”

Raporda hak be özgürlük kategorileri başlıklar haline ele alınıyor, bu başlıklarda her hak ve özgürlüğü düzenleyen ulusal ve uluslararası mevzuatın yanı sıra o hak-özgürlük kategorisinde 2017 ve 2018 yılında gerçekleşmiş veya önceki yıllarda gerçekleşmiş olup 2018 yılında hâlâ yargı süreçleri devam eden olumlu ve olumsuz vakalardan oluşan genel tablo yer alıyor.

Medya İzleme ve Nefret Suçları Raporları Verileri de Raporda

Raporda nefret söylemi gibi ihlal sayısının çok yüksek olduğu kategorilerde, genel çerçeveyi çizebilecek sınırlı sayıda ihlal ve tespit edilen toplam ihlal sayısı rakamsal olarak yer alıyor. Nefret söylemine ilişkin derneğin Medya İzleme Raporu’ndaki veriler de raporda yer alıyor.

Kaos GL’nin 2018 yılında mağdur ve tanık ifadelerine dayalı nefret suçları raporundaki 62 sayıda nefret suçu vakasından da insan hakları raporunda bahsediliyor.(KAOS GL’den derlenmiştir)

LGBTİ+’ların İnsan Hakları Raporu’na ulaşmak için tıklayınız.

gazetepatika10.org

Share
. tarafından

Diyanet’ten nefret açıklaması: Eşcinsellik “sapkınlık”, nikahsız yaşam “haram”

Temmuz 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yayımlanan tüm camilerde okunan ve web sitesinde de yer alan Cuma Hutbesi’nde eşcinselliğin hedef alındığı nefret söylemlerine yer verildi.

Eşcinselliğin “sapkınlık” olarak tanımlanması ve nikahsız yaşamanın haram olduğu ifadeleri tepki yarattı.

‘Evlilik Dışı Birliktelikler Haramdır’

Nikahın kutlu bir sözleşme olduğunun vurgulandığı hutbede “Evlilik dışı birliktelikler ve ‘cinsel özgürlük’ adı altında gündemde tutulmaya çalışılan ‘serbest yaklaşımlar’ ise kadının da erkeğin de saygınlığını ve haklarını korumaktan uzaktır. Meşru ve muteber bir nikâh olmadan yaşanan birliktelik, Allah tarafından haram kılınmıştır” ifadeleri kullanıldı.

‘Eşcinsellik Helak Sebebidir’

Eşcinselliğin de hedef alındığı hutbede “Irkımızı, rengimizi ve ömrümüzü olduğu gibi cinsiyetimizi de Yüce Yaratan belirlemiştir. Fıtratın kodlarıyla oynamak, yaratılıştan gelen özellikleri değiştirmeye çalışmak sünnetullaha aykırıdır. Cinsiyete müdahale eden ve cinsiyetsizliğe davet eden çabalar sadece bireyin değil bütün bir neslin felaketini hazırlar. Cinsiyet seçimini kişisel bir özgürlük alanı gibi göstererek ilahi iradeyi yok saymak, haddi aşma ve kulluktan sapmadır. Tarih boyunca bütün inançlar bu tür anlayışları şiddetle reddetmiş ve lanetlemiştir” denildi.

Tarihte birçok kavmin “vahye kulaklarını kapatmaları, ahlaki bozulmaları ve sapkınlıkları yüzünden helak olduğunu” belirten hutbede, “Azgınlıkları ve haddi aşmaları sebebiyle helak edilen kavimlerden ibret alalım. Fıtratımıza uygun, nezih bir hayat yaşamaya gayret edelim“ ifadeleri yer aldı.

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş 30 Haziran’da düzenlenen Onur Yürüyüşü’ne değindiği konuşmasında LGBTİ bireyler için “sapkın” ve “yaradılışa aykırı” ifadelerini kullandığı için eleştirilmişti.

gazetepatika10.org

Share
. tarafından

2019 yılında 254 kadın katledildi!

Temmuz 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu 2019 yılının ilk 6 ayına ilişkin raporunda cinsel şiddet ve çocuk istismarının da artarak devam ettiğini açıkladı.

Rapora göre 2019 yılının ilk 6 ayında 214, haziran ayında ise 40 kadının öldürüldü. Yine rapora göre, haziran ayındaki kadın cinayetlerinin 8’i şüpheli ölüm olarak kaydedildi ve 21 kadının öldürülme nedeni de tespit edilemedi.

Rapor 40 kadından 2’sinin ekonomik bahaneyle, 9’unun boşanmak istemesi, barışma ya da arkadaşlık isteğini reddetmesi gibi gerekçelerle öldürüldüğünü ortaya koyuyor. Platformdan yapılan açıklamada, “şüpheli, sanık ve katiller caydırıcı cezalar almadıkça, önleyici tedbirler uygulanmadıkça şiddet boyut değiştirerek sürecek” denildi.

Birleşmiş Milletler (BM) Kadın Birimi’nin raporunda ise kadınlar için en tehlikeli yerin kendi evleri olduğu vurgulandı. BM raporunda, “Türkiye’de 2019’un ilk 6 ayında 100 kadın aile üyeleri tarafından öldürüldü” denildi.

gazetepatika10.org

Share
. tarafından

Cumartesi Anneleri, Transporter araçlar ile kaçırılanların akıbetini sordu

Temmuz 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Kayıplarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri eylemlerinin 745’inci haftasında Galatasaray Meydanı’nda bir araya gelmek isteyen Cumartesi Anneleri, bir kez daha polis tarafından engellendi. Cumartesi Anneleri, polis ablukasına alınan İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi’nin bulunduğu sokakta eylemlerini gerçekleştirdi. Bu haftaki eyleme, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu destek verdi. Kayıp yakınları, üzerinde kayıpların fotoğraflarının olduğu tişörtler giyerek, gözaltında kaybedilen yakınlarının fotoğrafları ve kırmızı karanfil taşıdı.

Bu haftaki eylemde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınarak kaybedilen Gökhan Türkmen, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz ve Salim Zeybek’in akıbetleri soruldu.

‘Sessiz kalmayacağız’

Basın açıklamasını İHD İstanbul Şubesi Gözaltına Kayıplara Karşı Komisyon Üyesi Sebla Alcan okudu. 745 haftadır yalnız kaybedilen insanları için değil, bir daha hiç kimsenin kaybedilmemesi için de mücadele ettiklerini belirten Alcan, “Gizli gözaltı, gözaltında kaybetmenin ve işkencenin yatağıdır. Asla kabul edilemez. Zorla kaçırma ve kaçırılan kişinin akıbetini gizleme gözaltında kaybetmenin ilk adımıdır. Asla kabul edilemez. Bu iddialar karşısında susmak, hukukun gereğini yapmamak suçtur. Biz sessiz kalmayacağız. Vicdan ve onur sahibi yurttaşlar olarak herkes için, her yerde insan haklarını talep edeceğiz” dedi.

‘Transporter araçlarla kaçırıldılar’

7 ve 21 Şubat’ta kaçırılan Gökhan Türkmen, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz ve Salim Zeybek’ten ailelerinin tüm çabalarına rağmen haber alınamadığını hatırlatan Alcan, yaşamlarını tehdit eden koşullar altında kaybolduklarına ilişkin kuvvetli şüphe bulunan bu kişilerin, Transporter araçlarla ve tanık beyanlarına göre kendilerini kamu görevlisi olarak tanıtan kişiler tarafından zorla kaçırıldığını dile getirdi. Alcan, “745’inci haftamızda Gökhan Türkmen, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz ve Salim Zeybek’in aileleriyle birlikteyiz. Aileler kaçırılma ve yasadışı alıkonulma iddiasıyla tüm mercilere başvurmuş olmalarına rağmen Şubat ayından bu yana hiçbir bilgiye ulaşamamışlardır. Hakkında hangi suç isnadı bulunursa bulunsun herkesin hukuk kurallarından eşit ve adil bir biçimde yararlanmaya hakkı vardır. Hiç bir gerekçe bu hakkın ihlalini meşrulaştıramaz” diye belirtti.

‘Hukuk kurallarını uygulayın’

Adalet Bakanı Abdulhamit Gül’e çağrıda bulunan Alcan, kaçırılma vakalarının etkin bir biçimde ve maddi gerçeği açığa çıkartacak şekilde soruşturulmasını istedi. AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’a da seslenen Alcan, söz konusu kaçırılma vakaları hakkında, acil ve etkin soruşturma yürütülerek, kayıp kişilerin nerede bulunduğunun tespit edilmesini, bu kişilerin kayıt dışı gözaltında tutuluyorlarsa, ailelerinin bilgilendirilmelerini ve adli makamların karşısına çıkarılmalarını sağlama çağrısında bulundu.

Devleti yönetenlere de seslenerek hukuk kurallarının herkese eşit ve adil bir biçimde uygulanması gerektiğini vurgulayan Alacan, “Kaçırılan insanların ailelerinin savcılıklara da yansıyan iddiaları ile ilgili yaşamı koruma ve etkili soruşturma yükümlülüğünüzü yerine getirin. Gökhan Türkmen, Yasin Ugan, Özgür Kaya, Erkan Irmak, Mustafa Yılmaz ve Salim Zeybek nerede?” diye sordu.

Açıklamadan sonra gözaltında kaybedilenlerin hikayeleri kamuoyuyla paylaşıldı. Kaybedilenlerin hikayeleri şu şekilde:

Gökhan Türkmen 

“Türkiye Zirai Donatım Kurumunda kimyager olarak çalışan Gökhan Türkmen, 1 5 Temmuz Darbe Girişimi’nin ardından görevinden ihraç edildi. 9 Ağustos 2016 tarihinde 4 polis Ankara’daki evine gelerek arama yaptı. Polisler Selda Türkmen’e eşi hakkında yakalama kararı olduğunu söyledi. Polisler evdeyken 6-7 silahlı özel harekât polisi Gökhan Türkmen’i almak üzere geldiklerini söyledi. O sırada evde bulunmayan Türkmen sonrasında da eve gelmedi. Ailesi ile telefonla haberleşiyordu. 2 Şubat 2019 tarihinde annesine ‘eğer benden bir hafta haber alamazsanız suç duyurusunda bulunun’ dedi. 7 Şubat 2019 tarihinde anne babasının Antalya’daki eve gitti. Annesi onun çok sıkıntılı olduğunu fark etti. Öğleden sonra motosikletle dışarı çıktı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.

Yasin Ugan, Özgür Kaya

15 Temmuz darbe girişimi sonrasında haklarında yakalama kararı bulunan Yasin Ugan ve Özgür Kaya evlerinden ayrılmak zorunda kaldı. Birlikte Ankara ili Altındağ ilçesi Çamlık Mahallesi 1847 No’lu sokaktaki 12 numaralı evi kiraladılar. 13 Şubat 2019 tarihinde saat 15.00 ile 16.00 saatleri arası ellerinde silah bulunan ve kendilerini polis olarak tanıtan kişiler evlerinin kapısını kırarak içeri girdi. Ugan ve Kaya’yı ters kelepçe takıp kafalarına siyah poşet geçirerek gözaltına aldı ve beyaz bir minibüse bindirerek götürdü. Olay yerinde silahlı ve polis yelekli kırk civarında kişi bulunuyordu. Ev sahibi gözaltı işlemi yapan kişilere kim olduklarını sorduğunda polis olduklarını söyleyerek gözaltına alınanlarla ilgili savcılığın yürüttüğü soruşturma dosyasının numarasını verdiler. Olay mahallelinin gözü önünde gerçekleşti. 13 Şubat 2019 tarihinden sonra Yasin Ugan ve Özgür Kaya’dan bir daha haber alınamadı. Ailelerinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.

Erkan Irmak 

Öğretmen olan Erkan Irmak İstanbul Ümraniye’de yaşıyordu. Hakkında yakalama kararı olan Irmak evinden ayrılmak zorunda kalmıştı. Zaman zaman ailesini görmek üzere evine geliyordu. Bu gelişlerinden birinde gece saat 23.00 civarında Ümraniye İstiklal Mahallesi’ndeki evinden çıktı. Eşi camdan onun gidişini izledi. İki kişinin hızla Erkan Irmak’a yaklaşıp koluna girdiğini, ön taraftan bir kişinin de onlara doğru koşarak geldiğini gördü. Kaçırılmanın gerçekleştiği 16 Şubat 2019 tarihinden sonra Erkan Irmak’tan bir daha haber alınamadı. Ailesi Erkan Irmak’ın yasadışı bir şekilde alıkonulduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulundu. Ancak bugüne kadar Erkan Irmak’ın akıbeti hakkında ailesine bilgi verilmedi. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.

Mustafa Yılmaz

Fizyoterapist olan 33 yaşındaki bir çocuk babası Mustafa Yılmaz Ankara’da yaşıyordu. 9 Ekim 2018 tarihinde Bylock kullanımı ve Bank Asya’da hesap hareketleri bulunduğu iddiasıyla tutuklandı ve yargılandı. 8 Ocak 2019 tarihinde 6 yıl 3 ay ceza aldı. Yurtdışı çıkış yasağı konularak serbest bırakılan Mustafa Yılmaz, hüküm sonrası üst mahkemeye itiraz başvurusunda bulundu. Mustafa Yılmaz 19 Şubat 2019 sabahı işe gitmek üzere evden ayrıldı ve kendisinden bir daha haber alınamadı. Ailesi emniyete ve savcılığa başvurdu. Ancak sonuç alamadı. Kendi imkanları ile yaptıkları arama sonucunda ulaştıkları kamera görüntüsünde aile, Mustafa Yılmaz’ın darp edilip başına bir çuval geçirildikten sonra köşede bekleyen siyah transporter marka bir araca bindirildiğini gördü. Ancak bugüne kadar Mustafa Yılmaz’ın akıbeti hakkında ailesine bilgi verilmedi. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.

Salim Zeybek

Salim Zeybek Ankara’da yaşıyordu. Bilgi Teknolojileri Kurumu’nda çalışırken 670 sayılı OHAL KHK’sıyla ihraç edildi’ Hakkında bir soruşturma yürütülen Zeybek’in muhtemelen soruşturma kapsamında kendisi ile ilgili arama ve yakalama kararı bulunuyordu. Bu nedenle evden ayrılmak zorunda kalmıştı. Zaman zaman eşiyle telefonla görüşüyordu. Bu görüşmelerden birinde Salim Zeybek eşine İstanbul’da görüşmek İstediğini söyledi. Eşi ve çocukları ile İstanbul’da buluştu. 21 Şubat 2019 tarihinde akşam 19.00 sularında Zeybek Ailesi’nin içinde bulunduğu aracın önü kesildi. Edirne Emniyet Müdürlüğüne bağlı sivil polis olduklarını söyleyen kişiler tarafından Salim Zeybek bir araca, eşi ve çocukları başka bir araca bindirildi. “Biz devletin polisiyiz” diyen silahlı kişiler yolda birkaç kez plaka değiştirerek Salim Zeybek’in eşini ve çocuklarını Ankara’daki evlerine kadar götürdüler. Salim Zeybek’in eşinin arabadan inmesine izin vermeden önce “biz devletiz, savcıya, polise gitme. Sen bizi dinle, biz seni artık bir hafta sonra mı olur, bir ay sonra mı olur, bir sene sonra mı olur, eşinle görüştüreceğiz. Ama önce eşinin bizim elimizden geçmesi lazım” dediler. Bugüne kadar Salim Zeybek’in akıbeti hakkında ailesine bilgi verilmedi. Ailesinin tüm başvuruları sonuçsuz kaldı.” (MA)

gazetepatika10.org

Share
. tarafından

Kadın Cinayetleri ve Çocuk İstismarı 2019 Raporu: 214 ataerki cinayeti, 99 cinsel saldırı, 28 çocuk istismarı

Temmuz 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

1 Ocak-30 Haziran tarihlerini kapsayan “Türkiye’de Kadın Cinayetleri ve Çocuk İstismarı Raporu” CHP Milletvekili ve TBMM Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu (KEFEK) Üyesi Necati Tığlı tarafından hazırlanıp yayımlandı.

İyi Hal Uygulamalarına Son Verilmeli

2016 yılından bu yana kadın ve çocuklara yönelik suçlardaki artışa dikkat çeken Necati Tığlı, “Kadınların hedef gösterilmesi devam ettiği sürece şiddet de yükseliyor, bu suçlarda mahkemelerin iyi hal uygulamalarına bir an önce son vermeleri gerekiyor. Kadınlar geleceklerinden endişe duyuyor” değerlendirmesinde bulundu. Tığlı, bu korkunç tablonun ortadan kalkması için 6284 sayılı Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun’un etkin olarak uygulanması gerektiğine dikkat çekti.

Suç İşleyenler Cezasız Bırakılmamalı

Kadın ve çocuklara yönelik şiddet ve istismarın önlenmesinin AKP’nin birinci görevi olduğunu söyleyen Tığlı, “Partimiz TBMM’nin bu konuda yapacağı tüm çalışmalara katkı vermeye hazırdır. Kadına yönelik kötü muamele, cinayet, işkence, tecavüz ve istismarın önlenmesini sağlayacak denetim ve cezalandırma mekanizmaları işletilmeli, suç işleyenler ve işlenmesine göz yumanlar kesinlikle cezalandırılmalı. Kadına yönelik suçlardan dolayı yargıç karşısına çıkanlara davranış ve şekli görüntüsünden dolayı iyi hal uygulanmamalı” dedi.

Türkiye’de Kadın Cinayetleri ve Çocuk İstismarı Raporu’nda yer alan verilere göre, 2019 yılının ilk 6 ayında:

  • 214 kadın erkekler tarafından öldürüldü.
  • Kadın cinayetlerinde bir önceki yıla göre yüzde 4 artış yaşandı.
  • 99 kadın cinsel saldırıya uğradı.
  • 28 çocuk istismar edildi.

gazetepatika10.org

Share
. tarafından

Londra Pride Walk 2019

Temmuz 7, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Bir buçuk milyon insan Onur Yürüyüşünün (Pride Walk) 50. yılında Londra sokaklarını doldurdu.

Londra büyük şehir belediye başkanı, gölge eğitim bakanı, savunma bakanı ve birçok sanatçının katıldığı Onur Yürüşüne, RAF (Kraliyet Hava Kuvvetleri) jetleri yaptıkları gösteriyle destek verdiler.

30. yıl vesilesiyle Pride Jubilee ana temasıyla yapılan gösterilere 600 gurup ve organizasyon katıldı. Bu yıl iklim değişikliğine dikkat çekilerek acil eylem çağrısı yapıldı.

Bu yıl yürüyüşte sorulara neden olan bir durumda yaşandı. Marjinal guruplara yer olmadığı için yürüyüşe katılım izni verilmediği ve kenarda izlemek zorunda kaldıkları ama buna karşı Metropolitan polisinin ve içişleri bakanlığının yürüyüşte yer almalarından dolayı bu durumu sorgulayan dövizler dikkat çekiciydi.

Haber:The Guardian

Fotograflar: AFP/Getty images, PA, reuters, EPA

Share
. tarafından

Ben yapanım, Ben üretenim ve başaran BEN’im! Burada ki özne Ben’im

Temmuz 24, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Kadın mücadelesinin bugün geldiği seyir açısından bakıldığında somut gerçekliğin yeterince kavranmadığı aşikârdır. Kadın mücadelesinin neden istenilen düzeyde gelişmediği, böylesi bir devrimci dinamiğin neden etkinleştirilemediği yıllardır gerek devrimci hareket, gerekse de kadın örgütleri tarafından tartışılıyor. Bunun tabii ki birçok nedeni var. Tarihsel koşullar, kadının örgütlemedeki zayıf olan deney ve tecrübesizliği, ruh dünyasındaki parçalanmışlık ve erkek egemen sistemin katmerli şiddeti vs. Ancak bunlar genel okumalardır ve bilinç böyle kaldıkça hep bu şekilde okunmaya devam edecektir. Asıl mesele, mevcudu doğru okuyarak kavramaktır. Partilerin veya örgütlerin teorilerinin cins sorununu sınıfsal temelde yeterince görememe durumu, geleneksel toplumsal şekilleniş teoride kabul edilse de, devrimci kadroda köklü bir davranış kültürüne dönüştürememeleri ve sadece sistemi suçlayarak bir durum tanımlaması yapmaları ciddi bir sorun olarak orta yerde durmaktadır.

Bir ihtiyacın ürünü olarak doğan bu parti veya örgütlerin yapısını oluşturan bireyler ilkeler söz konusu olduğunda oldukça katı veya sıkı olurken, ezilen cins kadına karşı olan görev veya ilke söz konusu olunca yeni bir geri yapı olarak kendisini ortaya çıkarır. Kadının hayatındaki devletleri kaldırma mücadelesine soyunmuş bu kurtuluş hareketleri ne yazık ki kadın için yine bir devlete dönüşürler.

Örgütler, bireyleri yetkin oldukları alanlarda konumlandırmayınca doğal olarak kadın da dâhil tüm bireyler emir komuta zinciri altında bir kurtarıcı beklemeyi sürdürür. Bu durumda ne kadar cesur ve cömert yoldaşlar olduklarını düşündüklerinin peşinden yürümekle yetinirler. İşte kadınlar, örgütlerin bu türden yanlış anlayışları altında yıllarca var olmaya çalıştılar ve sonrasında kendi hareketlerini yaratma mücadelesine gittiler. Yaratılan bu örgütlenmeler kadının kurtuluş mücadelesine anlamlı bir ivme kazandırdı ve kadının özgüvenini geliştirip özneleşmesine fırsat verdi. Bu kazanımlar tek tek anlattığımızda sayfalara sığmayacaktır ama yine de kadın kurtuluşunun devrim sonrasına endeksli bir şekilde devam ettiği hepimiz için aşikârdır.

Kadın mücadelesine dair somut perspektifler oldukça iyi konmuşken AN’daki kadının kurtuluş mücadelesini somutlamada hayli zayıf kalınmıştır. Kadınlar için konan pozitif ayrımcılık kota vs. gibi olumlu adımlar ki -bunlardan kota bile sınırlı sayıda bir kadın katılımı anlamına gelebilir- gündelik sorunları çözmeye maalesef yetmemiştir.

Peki neden?

Bunun bir tarafı kadın sorununa dair sürekli bir reçete sunulması ancak tek tip olan bu reçetenin tüm hastalıkları tedavi edememesi. Bir diğeri de bu reçeteyi yazanların, somut durumu bilmeyen veya kadının mücadele sürecinde nasıl bir rol oynayacağını somutlamadan kendisinin hem hasta hem doktor olmasıdır.

Bunların dışında kadınların bulundukları alanlarda yaptıkları çalışmalar ve yarattıkları olumlu değerlerin ciddiyetle ele alınmaması, aynı zamanda da kadınların kendilerinin de ihtiyaç olanı talep etmemesi, konumlandırıldıkları yerlerde veya aldıkları görevlerde etkili rol oynamaması, özne olarak sahaya çıkmaması süreç içerisinde edilgen bir şekilde plansız, deyim yerindeyse belirsiz, programsız kadın kitlesi olarak kalmasından öteye gidememiştir.

Oysa olması gereken kadının yaşadığı alanlarda karşılaştığı somut sorunları çözme noktasında ve kendisini de bu durumun muhatabı yaparak, yerelde söz sahibi olmasını sağlamak olmalıdır. Kadının yerel alandaki siyasal varoluşlarının güçlendirilmesi ve yerel politikaların kadın odaklı olarak sürdürülebilmesi büyük önem taşıyor.

Böyle bir yapı devrim mücadelesine katılır, sosyalizm amaçlar ve komünist hedefe yürüyüşü örgütler. İşte böyle bir yapı, özlenen gerçek kadın örgütünün tam da kendisi olur. Kadın örgütleri, kadının var olma ve kurtuluş mücadelesini kadın mağduriyeti üzerinden değil, o anda içinde yaşadığı gerici sistemi, bu sistem içerisindeki erkek egemen kültürü, eril dili; yani bil-cümle hegemonyacı anlayışların karşısında olacak aktif hareketlerle, aktif eylemliliklerle, aktif sokak hareketleriyle ve kendi diliyle, rengiyle yaratır.

Kadının kavganın bilincine ne kadar varırsa o kadar söz söyleme hakkına sahip olacağı günümüz açısından çok somut bir gerçeklik olarak ortada duruyor. Kadın kurtuluş mücadelesi için her alanda alınan kararların uygulanması ve bu kararları da tepeden bir yönetim anlayışıyla değil, yukardan aşağıya dayatılan bir yönetim biçimiyle değil, yerelden çalışmanın içerisine girerek, kadının kendi kendisini yönetebilmesinin koşullarını yaratarak ve bizzat kadının bu yerel yönetimin içerisinde yer almasını sağlayacak kadın meclisleriyle yaratması gerekiyor. Bugüne kadar yapılamayan veya eksik bırakılan bir noktadır bu. Tam da burası, yani kadına “sizi kurtaracağız” diyerek kurulan kadın hareketleri, kadın komisyonları ve başlarındaki “elit kadınlarla” bu iş kurtarılmaya çalışılmıştır. Ama bu kadınların evdeki, sokaktaki, tarladaki kadının kendi somutunda yaşadığı sorunlara dair belki de en ufak bir fikri olmamıştır ve maalesef bir bağ kuramamıştır. Çünkü çoğu kere kadın hareketlerinin aldığı kararlar kadının kendi gerçekliği ile uyuşmamıştır. Ayrıca yapılacaklar noktasında kadınların görüşü alınmadan üst mevkilerin inisiyatifine tabi bırakılmıştır.

Buradan varılacak sonuç ya da ders, kadın hareketlerinin öncelikli görevi kadına dokunacak, kadının güvenini kazanacak ve kadını pratik yaşamda eylemliliklerin içerisine çekecek somut örgütlenme biçimlerini yaratmak gerekiyor. Kadına mahallelerde, ilçelerde, illerde komitelerde, komisyonlarda, meclis yönetimlerinde yer alarak, kendi sesini duyması, kendi aldığı kararların pratikte hayata geçirildiğini kendisi yaşayarak, görme fırsatı verilmesi gerekiyor.

BEN yapanım, BEN üretenim ve başaran Ben’im. Buradaki özne Ben’im demesi ve görerek ikna olması gerekiyor. Kendi gerçekliğine uymayan yanlışların karşısında bu benim gerçekliğime uymuyor diyebilmesi gerekiyor. Pasifize edilmiş ya da etkisiz bırakılmış bu geniş dinamiğin harekete geçirilmesi gerekiyor.

Bu anlamda kadınların yaşamda durdukları yere dokunabilmemiz için öncelikle en ufak birimlerin içerisinde ama mümkün olduğu ölçüde geniş kadın kitlesini işin içine sokarak bir örgütlenme şekline yönelmemiz gerekiyor.

Bugün Türkiye’de, Kürdistan’da ve Avrupa’da yaşayan kadınlar olarak, kadına yönelik şiddetin, kadın kırımlarına yol açacak kadar bir tanımlamaya gittiği bir evreden geçiyoruz. Dolayısıyla kadın kırımının bu kadar üst boyutta yaşandığı bir coğrafyada (Türkiye ve Kuzey Kürdistan) kadın gerçekliğine uymayan şeylerle gittiğimiz zaman karşılık bulamayız, kadını mücadele sahasına ikna edemeyiz ya da kadını üretim alanlarında dinamik ve aktif halde göremeyiz. Onu bu cenderenin içeresinden çıkaracak kurtuluş mücadelesine katacak ve kendi meclislerinde kendi hayatını kazanacak ekonomik koşullarını sağlayacak, kendisinin üretip kendisinin kazanacağı ve kendisinin söz hakkına sahip olacağı bir ortam yaratmakla ancak uzun vade de kadının yetkinleşmesine, özne olmasına alan açmış oluruz.

Bu anlamıyla kadın hareketlerinin önce kadınların yetkinleşebileceği bir çizgi ışığında donanabileceği kadın meclisleri ortamlarında hazırlaması ilk aşamada doğru olandır. Bunu yerine getirmenin yolu ise, “kadın yönetime kadın iktidara” perspektifiyle açılan güzergâhta, gerçek anlamıyla kadının kurtuluş mücadelesine doğru perspektifler sunarak, o andaki durumlara somut öneriler getirerek, pratik yaşamın içerisinde toplumun yarısını oluşturan bu devrimci dinamiğin, aktif potansiyelin harekete geçirilmesini ciddiyetle ele almaktan geçecektir.

gazetepatika10.org

Share