10 Êzidî kadın suya atlayarak intihar ettiler’

 

jin-ezidi-300x198

Şengal’e DAİŞ çeteleri tarafından gerçekleştirilen vahşetin ardından köle pazarlarında satılmak üzere zorla kaçırılan Kürt Êzidî çocuklarından biri olan 14 yaşındaki Ş.E, minik bedeninden kat be kat ağır bir vahşet yaşarak birçok barbarlığa şahit oldu. Kendisi ile kaçırılan 10 Êzidî kadının intiharına şahit olan Ş.E. köle pazarında satıldığı DAİŞ emirinin elinden kaçarak aylarca verdiği mücadelenin ardından yakınlarına kavuştu.

Bazen ölüm daha kolay gelir insana. Şengal’de DAİŞ çeteleri tarafından kaçırılarak, tecavüz edilen ve köle pazarlarında satılan yüzlerce Ezidî Kürt kadınının yaşadıkları gibi. Saldırıda direk hedef haline gelen ve zorla kaçırılarak, tecavüz, zorla evlendirme ile köle pazarlarında satılan Ezidî Kürt kadını ve çocuklarından biri de minik bedeninden kat be kat büyük drama şahit olan 14 yaşındaki Ş.E. isimli Ezidi Kürt çocuğu. Küçük yaşına rağmen, savaş ortasından kaçırılarak ailesinden koparılan ve Faysal isimli DAİŞ emirine satılan Ş.E, 10 Ezidî kadının da din değiştirmemek için kendilerini suya atarak intihar etmesine tanıklık etti. DAİŞ çetelerinin Şengal’e saldırması sonucu kaçırılan Ş.E, 3 ay boyunca insanlık dışı muamelelere muraz kalıp DAİŞ çeteleri tarafından Irak, Suriye sınırları arasında bilmediği bir yolcluğa çıkarıldıktan sonra çetelerin elinden kaçmayı başardı. 7 kişilik ailesini DAİŞ çetelerinin elinde bırakmak zorunda kalarak önce Kobanê, oradan da Suruç üzerinden Şırnak’a gelerek, “Şehît Bişenk Kampı”nda bulunan amcasının yanına yerleşen Ş.E. DAİŞ çetelerinin elinde geçirdiği 3 aylık dehşet verici süreci ajansımız DİHA’ya anlattı. Ş.E, kendisini satın alan DAİŞ emiri Faysal’ın, “Eğer Kobané’yi alırsak Kürdistan’ı alırız. Kürtlerin hepsini yok edeceğiz. Kürtlerin yeterli gücü yok” iddialarında bulunduğunu aktardı.

10 Êzidî kadın suya atlayarak intihar ettiler

Şengal baskınının ilk gününde Til Keseb köyünden annesi ve 7 kardeşiyle birlikte birçok kişinin daha kaçırıldığını söyleyen Ş.E, çetelerin kendilerini Şengal’in merkezinde topladıktan sonra kadın, çocuk ve erkekleri ayırdığını, kız çocuklarının ve kadınların bir kısmının Musul’a bir kısmının da Baac köyüne götürüldüğünü söyledi. 4 gün boyunca Baac’da kaldığını ve burada ilkin kendilerine bir şey yapılmadığını kaydeden Ş.E, daha sonra Telafer’e götürüldüklerini 2 gün kaldıktan sonra Musul ve Telafer arasında kalan Baduş Hapishanesi’ne kapatıldıklarını anlattı. Ş.E, hapishanede kaldığı süre içerisinde kardeşleri ve annesi ile birlikte 7 gün kaldığını ifade etti. Ş.E, yaşadıklarını şöyle anlatmaya devam etti: “Burada kaldığımız sırada hapishane etrafı helikopterler tarafından vuruldu. Bunun üzerine bizi tekrar Telafer’e getirip ayırdılar kadın ve çocukları okulda tuttular. Benim de içinde olduğum grubu da Musul’a getirdiler. Buradan da tekrar bizden yaklaşık 60 kişiyi seçip başka yere naklettiler. 2 gün Musul’da kaldıktan sonra büyük bir otobüsle bizi Şengal üzerinden Suriye’nin Rakka kentinin bir köyüne geçirdiler.”

Musul’dan Rakka’nın civar bir köyüne götürüldüklerinde 60 kişi olduklarını, yol boyunca kendilerine sadece gazoz ve ekmek verildiğini söyleyen Ş.E, Rakka’nın civar köyünde 6 gün tutulduklarını dile getirdi. Ş.E, “Ardından da çeteler kaldığımız eve geldi. Aramıza gelip koyun gibi bizi seçmeye başladılar. Bizi Rakka’ya doğru götürürlerken bir nehir kenarında mola verildi. Bu sırada ihtiyaçlarını gidermek bahanesi ile su kenarına giden 10 Êzidî genç kadın, ‘İnancımızı ve şerefimizi kaybetmektense ölürüz’ diyerek kendilerini suya attı. Suya kapılıp boğuldular. Geri kalan kadınları da başka kişilere sattılar” şeklinde konuştu.

‘Beni bir emire sattılar’

“Birçok erkek bizi almak için toplanmıştı ve hepsi uzun sakallıydı, istedikleri kadınları seçiyorlardı. Hepsinden daha genç olduğum için ilk beni ayırdılar. Adı Ebu Zeyd olan biri tarafından Faysal adında bir Emir’e satıldım. Beni kaç paraya aldığını bilmiyorum; ancak kullandıkları para dolardı. Beni ‘satın aldıktan’ sonra Rif Rakka denilen bir köye götürüldüm. Evinde hizmetçi olarak çalıştırıyordu” diyen Ş.E, kaldığı evde hem emir tarafından hem de eşi tarafından sürekli hakaret ve kötü muameleye maruz kaldığını belirtti. Êzidîlik inancında kutsal olan Melekê Tawis’in adını dahi bir daha anmaması için tehdit edildiğini ve emirin eşi tarafından zorla namaz kıldırıldığını aktaran Ş.E, kendilerine zorla Müslümanlığın dayatıldığını sözlerine ekledi.

Uğradığı baskı ve şiddet sonucu intihar etmek istediğini; ancak kendisine engel olunduğunu dile getiren Ş.E, kaçış öyküsünü ise şu şekilde anlattı: “Dört günün sonunda ölümü göze alıp kaçmanın daha iyi fikir olacağını düşündüm. Öğle yemeklerini verdikten sonra bahçe duvarı üzerinden atlayarak köyün 3-4 kilometre dışındaki bostanlıklara saklandım. Bu sırada beni aradılar fakat bulamadılar. Kara çarşaf giydiğim için de kimse beni tanımıyordu. Bostan sahipleri beni buldu kendimi onlara tanıtarak durumumu anlattım. Onlar bunun üzerine bana yardım edip evlerine götürdüler.”

2 gün sandıkta saklandı

Bostan sahibinin Arap bir köylü olduğunu söyleyen Ş.E, kendisini bulan kişinin kendisine iyi davranarak, kızı gibi olduğunu ve hangi dine mensup olduğunun öneminin olmadığını, kendi eviymiş gibi rahat etmesini istediğini kaydetti. Ş.E, bostan sahibinin kendisini çete üyelerine karşı iki gün boyunca evin içinde bir sandıkta sakladıktan sonra yaklaşık 45 gün boyunca evinde misafir ettiğini, ev sahibi akrabalarından birinin çetelere üye olması nedeniyle kendisini evde kaldığını öğrenme ihtimaline karşı Kürt bir ailenin yanına bıraktığını belirtti. Ş.E, “Bu ailenin de yanında 15 gün kaldım. Kaldığım aile babam ve akrabalarımla iletişime geçerek beni Türkiye’ye geçirdi” dedi.

Kaynak-Kûrdistan24.org

Share

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği-20Kasım Programı

istanbul-lgbtt-1

Dünya çapında gerçekleşecek olan 20 Kasım Nefret Suçu Mağduru Trans Bireyleri Anma Günü’nde LGBTIQ insan hakları örgütü Istanbul LGBTİ Dayanışma Derneği transfobi sonucu olarak öldürülen veya ölen bireyleri anmak üzere bir dizi etkinlik düzenliyor.

 

Geçtiğimiz yıllarda trans* bireylere yönelik nefret suçlarında büyük bir artış gözlemlenmektedir. Türk Ceza Kanunu’nda yer alan “haksız tahrik” indirimi zanlılar yakalansalar dahi yeterli cezalandırmanın gerçekleşmesine engel olmaktadır. Bu durum, çoğunlukla yetersiz ve zanlıların yararına olan bir uygulama olarak yorumlanmaktadır.

Cinayet ve yaralamaları cezalandırmamak, suça davettir.

Soruşturmanın eksikliği trans* bireylerin minimum insan haklarından mahrum olduğunu gösteriyor ki devlet temel yaşam haklarını garanti altına almalıdır.

Türkiye’deki Trans* bireylerin durumu toplum ve devlet tarafından belirlenmektedir. Toplumsal önyargı ve Trans* bireylerin, özellikle de trans kadınların, haklarına ulaşamamaları birbiriyle kesişen iki durumdur. Nefret cinayetlerindeki bu artış da devlet politikalarının ve toplumdaki değerler sisteminin bir ürünüdür. Nefret suçları kurban ve onun bağlı olduğu grup veya topluluğun istenmediği ve toplum tarafından kabul edilmedi mesajını vermektedir. Bu suçlar, sadece bireyi değil, bireyin parçası olduğu bütün grubu hedef alır. Soruşturma ve cezalandırmanın yetersizliği Trans* bireylerin en temel insan haklarına dahi ulaşamadıklarını göstermektedir. Devlet en temel insan hakkını, yaşama hakkını sağlamalıdır.

Bize, bizleri koruyan bir yasa, ve insan haklarını yürütmesini sağlayan lazım. “Bize Bir Yasa Lazım” Türkiye çapında yapılan, nefret söylemi, nefret suçları ve cezasızlığa karşı bir kampanyadır. Bu kampanya sadece Trans* bireylere yönelik değil aynı zamanda kadın ve Türkiye’deki diğer azınlık gruplara yönelik nefret suçlarını da kapsamaktadır.

Kampanya kapsamında İstanbul LGBTİ aşağıdaki etkinlikleri düzenliyor.

-15 Kasım 18:00 Trans*Evi – Fotoğraf Sergisi – Karşı Sanat: Gazeteci Erol Dernek Sk. No:11 Beyoğlu İstanbul

-20 Kasım 19:00 Anma Programı – Basın Açıklaması – Galatasaray: Galatasaray Lisesi önü, İstiklal Cd. Beyoğlu İstanbul

-20 Kasım 19.30 Trans*Fashion – Dayanışma Defilesi – On İstanbul: Atatürk Oto Sanayi Sitesi G:52 Sk. No:12/1 Maslak İstanbul

-21 Kasım 19:00 Trans X İstanbul – Film Gösterimi – Şişli Kent Kültür Merkezi: Halaskargazi Cd. No:168 Şişli İstanbul

-26 Kasım 14:30 Trans*Protesto – TBMM’ye Yürüyüş – Türkiye Büyük Millet Meclisi: Dikmen Kapısı Bakanlıklar Ankara

-10 Aralık 18:30 Trans X Istanbul – Akademik Gala – Sabancı Üniversitesi: Tuzla Kampüsü, Orta Mh. Üniversite Cd. No:27 Tuzla, İstanbul

Share

Kader Ortakkaya’nın Mektubu

IMG_31674242377533

Türk askerlerinin, Kobane ile dayanışmak amacıyla sınırdaki insan zincirine yaptığı saldırı sonucu başından yaralanarak hayatını kaybeden Toplumsal Özgürlük  Parti Girişimi üyesi Kader Ortakkaya’nın ailesine yazdığı son mektubu

 

“Değerli ailem

 

Ben Kobanê’deyim. Bu savaş sadece Kobanê’de yaşayan insanların değil, hepimizin savaşı. Bende çok sevdiğim ailem ve tüm insanlık için bu savaşa katılıyorum. Eğer bu savaşı kendi savaşımız olarak görmezsek, yarın bombalar bizim evimize düştüğünde yalnız kalırız. Bu savaşın kazanılması bu yoksulların ve sömürülenlerin de kazanmasıdır. Ben bu savaşa katılarak aileme ve tüm insanlığa memur olmaktan daha çok fayda sağlayacağıma inanıyorum. Sizi üzdüğüm için bana belki kızacaksınız ama haklı olduğumu er ya da geç anlayacaksınız.

 

Ben istiyorum ki bütün insanlar özgür ve eşit bir şekilde yaşasın. Hiç kimse bir lokma ekmek, başını sokacak bir ev için ömrü boyunca sömürülmesin. Bunların olabilmesi içinde savaşmak ve mücadele etmek gerekiyor.

 

Savaş bitince Kobanê kazanılınca geri geleceğim. Geldiğimde arkadaşlarıma güzel davranın. Beni bulmaya çalışmayın. Bu çabanızın sonuç vermesi mümkün değildir. Size bu mektubu yazmamın en önemli sebeplerinden biri de beni arama yollarına düşüp yorulmanızı, yıpranmanızı, istemeyişimdir. Eğer başıma bir şey gelirse mutlaka haberiniz olur zaten.

 

Döndüğümde hapse girmemi, hapishanede işkence görmemi istemiyorsanız sakın polise ya da devletin her hangi bir kurumuna başvurmayın. Eğer böyle bir şey yaparsanız bundan hem ben hem ailem hem de bütün arkadaşlarım zarar görecektir. Benim Kobanê’ye gittiğimi akrabalarımız dahil kimseye söylemen ki geldiğimde hapse girmeyeyim. Bu notu okuduktan sonra yırtıp atın mutlaka.

 

Benim için bir şey yapmak isterseniz mücadelemi sahiplenin. Yıllardır devletin bütün yaptığı olumsuzluklara sessiz kaldınız. İnsanların öldürülmesine sokak ortasında gazlanmasına, Roboski’deki gibi bombalanmasına buna artık yeter deyin. Ben yanınızda olsaydım eylemlere katılmaya ve derneklere gitmeye devam edecektim. Ben gelene kadar mücadelemi size emanet ediyorum.

 

Başta Annem ve Babam olmak üzere Ada, Deniz, Zelal ve doğacak Mahir’i ve hepinizi kucaklıyorum. Kadri kardeşime özel selamlar. O kendine yakışır gibi davranacaktır.

 

Hepinizi devrimci duygularımla kucaklıyorum.

 

Telefon abimin hediyesiydi. İçinde fotoğraflarımız var. Burs kartımı anneme yolluyorum. Ben gelene kadar ilaçlarını alsın.

 

Hepinizi çok seviyorum.

 

Şimdilik hoşça kalın.”

Share

Kader Ortakaya faşist T.C. ordusu tarafından katledildi

 

Kader OrtakayaÖzgür Sanat Girişimi sanatçılarının Kobané sınır hattında insan zinciri oluşturmak istediği sırada, faşist T.C. ordusunun Kobané halkına gerçek mermilerle ve gaz bombalarıyla saldırısı sonucu Kader Ortakaya başından vurularak katletti

 

HABER MERKEZİ (06.11.2014)- Faşist T.C. ordusu, sınırın Kobané sınırı tarafında insan zinciri oluşturmak isteyen kitleye gerçek mermiler ve gaz bombalarıyla saldırdı. Kobané halkının bulunduğu yere ateş açan askerler, Kobané tarafında bulunan Kader Ortakaya’yı başından vurarak katletti.

 

Siverekli olan ve İstanbul’da yaşayan Ortakaya’nın Toplumsal Özgürlük Platformu üyesi olduğu belirtildi. Sosyoloji mezunu Ortakaya aynı zamanda Marmara Üniversitesi’nde Yüksek Lisans öğrencisiydi. Yaklaşık 25 gündür Maaser ve Miseynter Köylerinde sınır nöbeti tutan Ortakaya, Amed’de kadın akademisinde yer aldı.

 

Sterk TV’de Kobané direnişine dikkat çekmişti

 

Gezi eylemlerine de katılan Ortakaya önceki gün Sterk TV’de Hayri Demir’in sunduğu programa katılmıştı. Direniş nöbetinin tutulduğu Miseynter Köyü’nde yapılan programda Ortakaya, şu ifadelerle direnişe vurgu yapmıştı:”Onlar nasıl bizim özgürlük tohumlarımızın yükseldiği yere saldırıyorlarsa artık bizler de aynı şekilde özgürlük o tohumlarının yükseldiği yeri kanımızın son damlasına kadar korumaya ve orada savaşmaya ve orayı özgürleştirene kadar mücadele etmeye devam edeceğiz.”

 

Ortakaya, 30 Eylül’de sınır hattındayken Facebook hesabından ise şu ifadelere yer vermişti: “Her devrim küçük bir kıvılcımla başlar. Ve vardır her namlunun ucunda bir yaşam ateşi. Böyle büyük düşler de yolculuklarla başlar. Ve serüvenciler düşer bu yollara.”

Kaynak: halkingunlugu.org

Share

Mersin ve İstanbul’da Transfobik Saldırılar

Mersin ve İstanbul’da transfobik saldırılar

 

Mersin ve İstanbul’da trans kadınlar saldırıya uğradı, yaşadıklarını KaosGL.org’a anlattı: “Silah tutukluk yapınca kabzasıyla vurdu. Bayılmışım, gözümü açtığımda hastanedeydim.” Mersin 7 Renk’ten Yağmur Arıcan ise, “Örgütlü ve toplu bir şiddet ile karşı karşıyayız” dedi.

 

Transfobik nefret saldırılarına dün gece (5 Kasım) Mersin ve İstanbul’da yenileri eklendi. Mersin 7Renk LGBTİ Derneği üyesi trans aktivist Sinem bir ticari taksi şoförünün saldırısına uğrarken, İstanbul’da ise uğradığı saldırı sonucu Oya Sultan’ın kolu ve bacağı kırıldı.

 

“Silah tutukluk yapınca kabzasıyla vurdu”

Mersin’den Sinem uğradığı saldırıyı KaosGL.org’a şu sözlerle anlattı:

 

“Bindiğim ticari taksi şoförü, tanıdık olduğumuz bir bahaneyle, ‘kadın sandım’ diyerek bana saldırdı. Önce silah çekti. Silah tutukluk yapınca kabzasıyla beni darp etmeye başladı. Sonrasında gözümü açtığımda hastanedeydim. Kan kaybından dolayı kendimden geçmişim. Civardaki lunaparkın güvenlik görevlileri polis ve ambulansa haber verince beni Mersin Devlet Hastanesi’ne götürmüşler.”

 

Saldırı sonucu vücudunda ciddi darp izleri ve kırıklar olan Sinem, doktorlar ve polislerin ilgisiz davrandığını söyledi. Sol gözünün üstünde, elmacık kemiğinde ve alın bölgesinde kırıklar olan trans kadının tedavisi ilerleyen günlerde de çeşitli cerrahî operasyonlarla sürecek. Sinem doktorların kendisine, “Ameliyat olduğun zaman da sol göz üstünde iz kalacak” dediğini aktardı.

 

Mersin 7 Renk, MOBESE kayıtlarının incelenmesini talep ediyor

 

Mersin 7 Renk LGBTİ saldırının gerçekleştiği bölgedeki MOBESE kayıtlarının incelenmesi ve taksinin plaka numarasının tespit edilmesini talep edecek.

 

Dernek’ten Yağmur Arıcan, bu saldırıların derneklerini ve örgütlenme özgürlüklerini de hedef aldığını ifade etti. Transfobik saldırıların Mersin’de veya başka bir yerde yeni olmadığını, zincir halinde günümüze kadar geldiğini hatırlatan Arıcan şöyle konuştu:

 

“Örgütlü bir şiddet ile karşı karşıyayız”

“Transfobik saldırılar yeni değil ancak son zamanlardaki saldırılarda farklılıklar var. Öncesinde de saldırılar oluyordu ama bu saldırılar bireysel kalıyordu. Şimdi örgütlü bir şiddetle karşı karşıyayız. Toplu şekilde polisler ya da başkaları translara saldırıyor. ‘Defolun gidin buradan’ diyerek niyetlerini açık ediyorlar. Bu saldırılar hem derneğimize hem de Mersin’de yaşayan trans kadınlara dönüktür. İster istemez, ‘Acaba derneğimizin işleyişini durdurmak mı istiyorlar’ sorusu aklımıza geliyor. Bu soru her saldırının ardından aklımızda.”

 

İstanbul’da ise dün gece Oya Sultan saldırıya uğradı. Kolu ve bacağında kırıklar olan Sultan’ın sağlık durumunun iyi olduğu belirtildi. Saldırgan şahıs hakkında adlî sürecin başladığı ifade edildi.

 

“Kiralık katil, makbul vatandaş, ideolojik suç ortağı…”

Kaos GL Derneği’nden Ali Erol ise, “Devletin her şiddeti için her dönem göreve hazır makbul vatandaş bulunur” diyerek saldırıları değerlendirdi.

 

“Ankara’nın göbeğinde bir HDP’linin boğazının kesilmesi ile İstanbul veya Mersin’de trans kadınların kafasının kırılması” arasındaki ilişkiye değinen Erol, şöyle konuştu:

 

“Devletin her şiddeti için her dönem göreve hazır makbul vatandaş bulunur. Bunların kiralık katil veya tetikçi olması gerekmez. Makbul vatandaş zaten kendini öz görevlendirendir! Makbul vatandaşın öz görevlenmesi pozitif anlamda birinin buyurmasını beklemeden bir iş ve emek için inisiyatif geliştirmekten farklıdır. Bilakis durumdan vazife çıkarmaktır makbul vatandaşın motivasyonu. Ayrımcı nefret ideolojisi şemsiyesi altında birini yapan yüksünmez diğerini de yapar ama bazen doğrudan –kiralık katil/tetikçi- bazen dolaylı yönlendirme –iktidara yaltaklanan vatandaş sezgisi/ideolojik suç ortaklığı- ile herkes çapını bilir. Biri başkentin göbeğinde HDP’li boğazını keserken diğeri İstanbul veya Mersin’de bir transın bu kez kesip öldürmek yerine kafasını kırar… Tabii ki iktidar makbul vatandaşının katkısını cezasızlık ödülüyle görecektir; geri kalan ödüllerini ise makbul vatandaş kendi yerelinde nasıl toplayacağını her dönem bilir.”

 

Haber Yıldız Tar

Kaynak kaosgl.org

 

Soldan sağa: Sin10686996_740933242646007_5661984223488171676_nem (Mersin), Oya Sultan (İstanbul)

Share

İran’da tutuklanan kadın açlık grevinde

Aclk grevi2

İran’da kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı cezalandırdığı için idam edilen Reyhaneh’in ardından bu kez de başka bir kadın, erkeklerin bulunduğu ortamda voleybol maçı izlediği için tutuklandı. Tutuklanan Ghoncheh Ghavami yaşadığı hak gaspını protesto etmek için açlık grevine başladı

 

HABER MERKEZİ (06.11.2014)- İran’da 2012 yılından bu yana kadınların spor turnuvalarına izleyici olarak katılmasına izin verilmiyor. Yasağa gerekçe olarak ‘tacizden korumak’ öne sürülürken, kadınların aynı bahaneyle trafiğe çıkması bile engelleniyor. Bütün bu gerekçeler bir yana İran dünyada kadın hak ve özgürlüklerinin gasp edildiği ülkelerin başında geliyor. Şeriat yasalarıyla yönetilen İran’da geçtiğimiz hafta da Reyhaneh adlı bir kadın kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı öldürdüğü için idam edilmişti.

 

Voleybol maçı izlemek isterken gözaltına alınarak tutuklanmıştı

 

Ghoncheh Ghavami, 20 Temmuz’da İran ve İtalya erkek voleybol takımları arasında Tahran’ın Azadi Stadyumu’nda yapılan maçı izlemek isterken gözaltına alınmış birkaç saat sonra ise serbest bırakılmıştı. Ghavami daha sonra yeniden gözaltına alınarak tutuklanıp, hapishaneye gönderilmişti.

 

Hakkında 1 yıl hapis ‘cezası’ verilen 25 yaşındaki Ghavami, yaşadığı hak gaspını protesto etmek için geçtiğimiz Cumartesi günü açlık grevine başladı.

Kaynak:  halkingunlugu.org

Share

”EZİDİ KADINLARI İÇİN SOMUT ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMELİ”

10649542_740055252733806_4290099432702417146_n

”EZİDİ KADINLARI İÇİN SOMUT ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMELİ”

Uluslararası Özgür Kadınlar Vakfı öncülüğünde Roma’da 11 Ekim’de düzenlenen “Ataerkil Sistemin Sürekli Savaşına Karşı Özgürlükte Israr” konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı.

Uluslararası Özgür Kadınlar Vakfı (IFWF) öncülüğünde Kürt Kadın Hareketi Uluslararası Temsilciliği, Kürdistan İnformasyon Bürosu UIKI ONLUS ve Demokratik Hukukçular Birliği, İtalya’nın başkenti Roma’da 11 Ekim’de düzenlenen “Ataerkil Sistemin Sürekli Savaşına Karşı Özgürlükte Israr” konferansının sonuç bildirgesi yayınlandı.

Irak Şam İslam Devleti’nin (IŞİD) saldırılarına karşı Rojava’da kadınların durumuna ilişkin değerlendirmelerin yer aldığı sonuç bildirgesinde; “Konferansımızda IŞİD’in gerçekleştirdiği kadın kırımının analizini yapmakla yetinmedik. Ve Ezidi Kürt kadınlarının karşılaştığı kırımı durdurabilmek için bazı somut kararlara ulaştık” denildi.

Konferansın sonuç bildirgesinde yer alan kararlardan bazıları şöyle:

* IŞİD tarafından kaçırılan kayıp Ezidi Kürt kadınlarının bulunması için bir dayanışma ağının oluşturulmasını, bu ağın dünyanın her yerindeki kadın örgütleri ve sivil toplum örgütleri ile ilişkileri geliştirerek somut çalışmalar yürütmesi.

* Ezidi Kürt kadınlarına ilişkin somut verilerin oluşturulması ve yerlerinin tespit edilmesi için ağırlığı Ezidilerin göç ettiği yerlerde araştırma komisyonlarının kurulması.

* Konferansın organizesinde yer alan Demokratik Hukukçular Birliği üyelerinin de aralarında bulunduğu bir heyetin Şengal’e gidip incelemeler yapması.

* IŞİD’in kadın kırımının mağduru olan Ezidi Kürt kadınları ile Rojava’daki saldırıların mağduru olan mülteci kadınların CEDAW’a resmi başvuruda bulunması.

* IŞİD somutunda sürdürülen “Kadın kırımı” bir insanlık suçudur. Bunun uluslararası sözleşmelerde de kabul edilmesi için gereken girişimlerin yapılması.

* Rojava ve Kobani başta olmak üzere erkek egemenlikli sistemin vahşi saldırılarına karşı direnen YPJ’li kadınların mücadelesinin selamlanması temelinde, uluslararası alanda kadın çevreleri tarafından güçlü sahiplenilmesi.

Kaynak devrimcihaber.com

Share

DKH: 25 Kasım’da Suruç’tayız

DKH-Kobane-300x184

 

 

 

 

 

 

Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde “Savaş ve Kadın” şiarıyla Suruç’ta olma çağrısı yaptı

HABER MERKEZİ (05.11.2014)- Demokratik Kadın Hareketi (DKH), 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddette Karşı Uluslararası Mücadele Günü’ne dair bir toplantı gerçekleştirdi.

Kadın kimliğinin toplumdaki yeri, kadın cinayetleri, Ezidi ve Kobanê’li kadınlar başlığıyla yapılan tartışmalar sonucu alınan kararda “Savaş ve Kadın” şiarıyla 25 Kasım’da Suruç’ta olma çağrısı yapıldı.

Share

Üniversiteli kadınlar Kobanê ve Reyhaneh için yürüdü!

ege universitesi kadinlar kobane ve reyhaneh icin yurudu

Bugün aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH) üyelerinin de bulunduğu Ege Üniversitesi kadınları Kobanê direnişinde yaşamını yitiren ve hala direnemeye davam eden YPJ savaşçıları ve İran’da tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edilen Reyhaneh Jabbari için bir eylem gerçekleştirdi

 

İZMİR(03.11.2014)-Ege Üniversitesi kadınları Kobanê direnişinde yaşamını yitiren ve hala direnemeye davam eden YPJ savaşçıları ve İran’da tecavüzcüsünü öldürdüğü için idam edilen Reyhaneh Jabbari için yürüdü. Edebiyat Fakültesi yakınlarındaki Kadınlar Sokağı’ndan “Biji Berxwedana YPJ!”,”Arin’den Reyhaneh’e Kadınlar Direniyor, Savaşıyor!”,”Jin Jiyan Azadi!” sloganlarıyla yürüyüşe geçen kadınlar yemekhane önünde yolu trafiğe kapattı. Devrim şehitleri adına yapılan saygı duruşunun ardından basın açıklamasına geçildi. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi:”Bugün burada, Ege Üniversitesi kadınları olarak, dünyanın dört bir yanında ve tam içimizde yapılan kadın katliamlarına, tacize, tecavüze karşı kampüslerden sesimizi yükseltmek için toplandık.

 

İran’da geçtiğimiz günlerde tecavüzcüsünü öldüren Reyhaneh Jabbari idam edildi. İran’da Reyhaneh’i öldüren zihniyet ile Türkiye’de 13 yaşındaki Hilal’i zorla evlendiren zihniyet aynıdır. Katliamcı zihniyet, bir gün kahkahalarımıza, bir gün kaç çocuk doğurmamız gerektiğine laf eder ve bedenimiz üzerinden kararlar vermekten vazgeçmez. Biz kadınlar biliyoruz ki IŞİD çeteleri emperyalist güçlerin yaratığıdır. IŞİD zihniyeti ile AKP zihniyeti aynıdır. IŞİD girdiği her şehirde önce kadınları evlere hapseder. Kadın sünnetleri için fetvalar çıkarır. İstediği kadınlarla birlikte olabilmenin her türlü dini meşruluğunu gönlünce oluşturur. Arin Mirxan ,Nujiyan Neval ve Kobanê de IŞİD çetelerine karşı cesurca savaşan kadınlarımızın mücadelesini yalnız bırakmayacağız. Yaşamını yitiren tüm kadın gerillaları saygıyla anıyoruz ve IŞİD’e karşı savaşa devam eden YPJ’li kadın savaşçıları selamlıyoruz.”

 

Basın açıklamasının ardından trafiğe kapatılan yolda oturma eylemi yapan üniversiteli kadınlar marşlarla şehit düşen kadınları selamladı. Eyleme Demokratik Kadın Hareketi (DKH) de destek verdi.

Kaynak:www.halkingunlugu.org

Share

Ukranya`da Kadın Katliamı

Ukrayna-ordusu..-465x310

Donetsk Özerk Cumhuriyeti’nde Ukrayna ordusunun bulunduğu bölgede 286 kadının cesedi bulundu. Donetsk Halk Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandr Zaharçenko, cesedi bulunan kadınların toplu tecavüze uğradıklarının tespit edildiğini belirtti.

 

Rusya’nın önemli haber ajanslarından RIA Novosti’nin Donetsk Özerk Cumhuriyetinden geçtiği haberde Ukrayna Ordusunun bulunduğu bölgede 286 kadının cesetleri bulundu. Donetsk Halk Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandr Zaharçenko, düzenlediği basın toplantısında, Donetsk bölgesinde bulunan Krasnoarmeysk kentinde yaşayan ve yaşları 18 ila 25 arasında değişen 400 kadar genç kadının Ukrayna Ordusu’nun gerçekleştirdiği operasyonlar esnasında aniden kaybolduğunu, ateşkes ardından yapılan arama çalışmalarında ise 286 kadının cansız bedenine ulaşıldığını söyledi.

 

Zaharçenko , “Ukrayna Ordusu’nun Dnepr-1 Taburu’nun konuşlandığı Krasnoarmeysk kenti civarında yaşayan ve yaşları 18 ila 25 arasında değişen 400 kadar genç kadın bu taburun yaptığı operasyonlar esnasında aniden kaybolmuştur. Toplu tecavüze uğradıkları tespit edilen bu kadınlardan 286’sının cesedine ulaşılmıştır” şeklinde konuştu.

 

Donetsk bölge sınırları içerisinde bulunan Krasnoarmeysk kenti, Donetsk şehrinin 45 km kuzeybatısında yer alıyor.

 

Ukrayna Ordusu, Kiev Hükümeti’nden aldığı emirle geçtiğimiz Nisan ayında ülkenin güneydoğu kesimlerinde yaşayan ve Şubat darbesi olarak adlandırılan Rusya yanlısı hükümetin düşürülmesine karşı çıkan sivil halka yönelik olarak askeri operasyon başlatmıştı.

Kaynak:ANF

 

 

 

BM’nin 15 Ekim itibariyle açıkladığı verilere göre söz konusu operasyonlarda 3700’den fazla sivil hayatını kaybederken, 9 binden fazla kişi de yaralanmıştı.

Share

Reyhaneh Jabbari’nin son mektubu yayınlandı

Reyhaneh Jabbari 125

İran’da 2007 yılında kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı öldüren Reyhaneh Jabbari’nin, 7 yıllık tutsaklığın ardından katledilmeden önce annesine yazdığı son mektup yayınlandı

HABER MERKEZİ (28.10.2014)- İran’da 2007 yılında dekoratör Reyhaneh Jabbari, istihbaratçı olan Morteza Abdolali Sarbandi’nin ofisini dekor etmek için gittiği sırada tecavüze uğramış, kendini savunabilmek için istihbaratçıyı bıçaklamıştı. Morteza Abdolali Sarbandi’nin ölmesinin ardından Reyhaneh Jabbari tutuklanarak Tahran’daki Evin Hapishanesi’ne konulmuştu.

Reyhaneh affedilmesi gereken bir şey yapmadığını söylemişti

Reyhaneh, yanında avukatı olmadan ifadesi alınarak idam talebiyle yargılandı. Reyhaneh, Tahran’daki Evin Hapishanesi’nde tutulduğu 2 ay süresince ailesi ve avukatıyla görüştürülmedi. Reyhaneh yaşananların meşru müdafaa olduğunu söyleyerek kendini savundu. İdam “cezası”nın Morteza’nın ailesinden af talep etmesi ve onların kabulü halinde geri çekilebilecekti. Fakat Reyhaneh af dilemeyeceğini ve affedilmesi gereken bir şey yapmadığını ifade ederek bu talebi reddetmişti.

1 Ekim günü gerçekleşmesi beklenen Rehaneh’in idamı, kamuoyunun tepkisi üzerine ertelenmişti. 25 Ekim günü katledilen Reyhaneh’in annesine yazdığı mektup şöyle:

“Sevgili Sholeh,

Öğrendim ki bugün kısasla tanışma sırası benimmiş. Yaşam kitabımın son sayfasına geldiğimi senden öğrenemediğim için kırgınım. Bilmem gerektiğini düşünmüyor muydun? Üzgün olduğun için ne kadar mahcup olduğumu biliyorsun. Neden senin ve babamın elini öpme şansını bana vermedin? Dünya bana yaşamak için 19 yıl verdi. O uğursuz gecede ölmeliydim. Bedenim şehrin bir köşesine atılmalı ve birkaç gün sonra polis beni teşhis etmen için seni tecavüze uğradığımı da orada öğreneceğin adli tıp doktorunun ofisine götürmeliydi. Biz onların gücü ve servetine sahip olmadığımız için, katilim asla bulunamayacaktı. Hayatına utanç ve ızdırapla devam edecek, birkaç yıl sonra da bu ızdırap seni öldürecekti.

Her nasılsa bu lanetlenmiş hikaye değişti. Bedenim bir köşeye atılmadı, ama Evin Hapishanesi ve onun tek kişilik hücresine gömüldü, şimdi de mezarlığa benzeyen Şehr-e Ray hapishanesine. Ama kaderim buymuş, şikayet etme. Sen benden iyi bilirsin ki ölüm yaşamın sonu değildir. Sen bizlere okula giderken bir kavga ya da şikayet karşısında bir hanımefendi gibi olmamızı öğretmiştin. Nasıl davranmamız gerektiğinin altını ne kadar çok çizdiğini hatırlıyor musun? Senin deneyimlerin yanlıştı. O kaza başıma geldiğinde, öğrendiklerimin bana yardımı olmadı. Mahkemede beni soğukkanlı ve zalim bir suçlu gibi anlattılar. Hiç gözyaşı dökmedim. Hiç yalvarmadım. Kanunlara güvendiğim için ağlamadım. Ama kayıtsız olmakla suçlandım. İşte, sivrisinek bile öldüremez, hamam böceklerini antenlerinden yakalayıp dışarı atardım. Taammüden cinayetle suçlanıyorum. Hayvanlara yaptığım muamele bir erkeğe eğilim olarak yorumlandı ve hakim kazanın yaşandığı sırada tırnaklarımın uzun ve ojeli olduğu gerçeğine bile bakma zahmetine katlanmadı.

Kendisinden adalet beklenen bir hakim için ne kadar da iyimser! Ellerimin sporcu kadınlar gibi, özellikle de boksörler gibi, iri olmadığını sorgulamadı. Ve içime sevgisini ektiğin bu ülke beni hiçbir zaman istemedi, beni sorgulayanların hakaretleri yüzünden ağlarken, en adi sözlerini dinlerken hiç kimse bana destek olmadı. Güzelliğimin son işareti saçlarımı kazıdığımda 11 gün hücre cezasıyla ödüllendirildim.

Sevgili Sholeh,

Duydukların yüzünden ağlama. Karakoldaki ilk günümde, yaşlı bekar bir görevli canımı yakmak için tırnaklarımı kullandığında, güzelliğin burada aranan bir şey olmadığını anlamıştım. Güzel görünmek, güzel düşünce ve dilekler, güzel el yazısı, güzel gözler ve görüş, hatta hoş bir sesin güzelliği… Anneciğim, düşüncelerim değişti ve bunun sorumlusu sen değilsin. Sözlerimin sonu gelmeyecek; onları, senin yokluğunda ve senden habersiz beni infaz ederken, sana ulaştırması için birine veriyorum. Sana miras olarak pek çok el yazımı bırakıyorum. Yine de ölmeden önce senden bir şey istiyorum. Aslında bu dünyadan ve bu ülkeden bir tek isteğim var. Biliyorum bunun için zaman lazım. Ama lütfen ağlama ve dinle…

Senden mahkemeye gidip bu arzumu anlatmanı istiyorum, hapisteyken böyle bir mektup yazamazdım. Bir kez daha benim yüzümden acı çekeceksin. Eğer yalvarman gerekirse, bunun için sana kızmam. Gerçi sana yapmamanı söylememe rağmen infaz edilmemem için onlarca kez yalvarmıştın. İyi kalpli annem, sevgili Sholeh, canımdan daha çok sevdiğim, toprağın altında çürümek istemiyorum. Gözlerimin, genç kalbimin toza dönüşmesini istemiyorum. Ben asılır asılmaz bunu ayarlamanı; kalbimin, böbreğimin, gözlerimin, kemiklerimin, vücudumdan ne nakledilebilirse onları ihtiyacı olanlara hediye etmeni istiyorum. Organlarımı alanların ismimi bilmesini, bana bir buket çiçek almalarını hatta benim için dua etmelerini bile istemiyorum.

Şunu çok içten söylüyorum, gelip yas tutarak acı çekeceğin bir mezar istemiyorum. Benim için siyahlar giymeni istemiyorum. Zor günlerimi unutmak için elinden geleni yap. Rüzgar beni alıp götürsün. Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemiyorum. Ve şimdi ölümü kucaklayarak buna bir son veriyorum. Çünkü Allah’ın mahkemesinden, beni sorgulayanlardan ben davacı olacağım. Hakimden; beni taciz etmekten geri durmayan Yüksek Mahkeme’nin hakimlerinden davacı olacağım. Yaratıcının mahkemesinde Dr. Farvandi ve Kasım Şabani’den davacı olacağım; tüm o bilgisizlerden, yalanlarıyla bana haksızlık eden, benim haklarımı çiğneyen ve gerçeğin bazen görünenden farklı olduğuna dikkat etmeyenlerden davacı olacağım.

Sevgili iyi kalpli Sholeh,

Diğer bir değişle sen ve ben suçlayanlar, diğerleri ise sanık. Bekleyip Allah’ın ne istediğini görelim. Ölene dek seni kucaklamak isterdim. Seni seviyorum.”

 

Kaynak: halkingunlugu.org

 

Share

Cumartesi Anneleri 500. Haftada eylemdeydi

cumartesi anneleri 500 hafta1

Cumartesi Anneleri, 20 yıl önce Galatasaray Lisesi önünde başlattıkları oturma eyleminin 500. haftasında kitlesel bir şekilde gerçekleştirdi. Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ile Grup Munzur üyeleri de oturma eylemine katıldı

İSTANBUL (25.10.2014)- Cumartesi Anneleri, faşist T.C devleti tarafından gözaltına alınıp ardından katledilen yakınlarının faillerinin bulunması için Galatasaray Lisesi önünde başlattığı oturma eyleminin 500. Haftası bugün kitlesel bir şekilde gerçekleştirildi.

Saat 10.00’da Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi üyeleri, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) üyeleri ve çok sayıda kişi Taksim Tünel’de bir araya geldi. Kitlenin toplandığı sırada Tiyatrocu Mehmet Esatoğlu, gözaltında kaybedilenin gözünden bir oyun sergiledi. Esatoğlu’nun ardından Grup Munzur üyeleri “Şehitlerimize” adlı marşı seslendirdi.

Grup Munzur’un ardından kitle Galatasaray Lisesi önünde toplanan Cumartesi Anneleri’nin bulunduğu alana yürüdü.

Cumartesi Anneleri için dünyanın bir çok yerinde eş zamanlı eylem

Yapılan ilk konuşmada New York, Roterrdam, Paris, Stokholm ve dünyanın birçok yerinde Cumartesi Anneleri’nin oturma eyleminin 500. haftası olması nedeniyle eş zamanlı olarak Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla birlikte oturma eylemi yapıldığını belirtti.

Evinin önünden kaçırılıp gözaltına kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun yaptığı konuşmada, yirmi yıl önce burada oturma eylemlerine başladıklarını ve bu devletin yirmi yıldır kayıplar için hiçbir adım atmadığını belirterek şunları söyledi: “Bizim acımızı duymayanlara sesleniyorum. Bu ülkeyi yönetenler gözleri kör, kulakları sağır, ister duysunlar ister duymasınlar yakalarına yapışacağız. Bize hesap vermeden de o yakayı bırakmayacağız.”

Ardından Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe oğlu için yazdığı şiiri okudu.

Gözaltına alınarak katledilen Maoist Komünist Partisi (MKP) 2. Genel Sekreteri Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Faili meçhul cinayetlerin arkasında devlet var. Resimlerini gördüğünüz bu güzel insanlar devletin cinayetlerinin belgesidir. Değişen çok şey var deniliyor ama değişmeyen tek şey hangi dönem olursa olsun devletin işlediği cinayetlerin arkasında durduğudur. Devlet işlediği cinayetlerinin açığa çıkmaması için çaba gösteriyor, birçok kayıbın failleri belli değil ama faili devlet olan kayıplardır bunlar.”

Deniz Gülünay: Biz buradan hesap soruyoruz

Gözaltında katledilen Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay, fotoğraflarını tuttuğumuz devrimcilerin sesi-soluğu olduklarını buradan seslenirken acı, öfke ve gözyaşıyla değil politik fikirlerin öfkesiyle seslendiğini belirtti. Gülünay konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Her hafta bize dışarıdan bakan insanlara bir şey söylemek istiyorum. Bu meydanda oturan ailelere, çocuklara kimse acıyan gözlerle bakmasın çünkü biz burada hesap soruyoruz. Politik fikirlerin hesabını soruyoruz. Bu meydan benim gözümde politik meydandır, ben bu meydan da büyüdüm. Ben bu meydanda 22 yıldır babamı arıyorum. Babamı belki bir 22 yıl daha aramak zorunda kalacağım, biliyoruz ki faşist devlet kayıplarımızı bize geri vermeyecek. Ben babam Hasan Gülünay’dan işkencede ser verip sır vermediği için gurur duyuyorum.”

Kayıp yakınlarının konuşmasının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplarta Karşı Komisyonu adına basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “500. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz; mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki, biz vazgeçersek evlatlarımız asıl o zaman kaybolacak. İnsalık onuru asıl o zaman yara alacak.

500. haftamızda bu topraklarda yaşayan herkese sesleniyoruz: “Yok edilmek istenen yalnızca evlatlarımız değil, insanlığın vicdanıdır. İnsanlık onurunu hedef alan bu suç karşısında susmayın! Kayıpların mücadelesini destekleyin. Hakikat ve adalet talebimize sesinizi katın. ”

Basın açıklamasının ardından eylem sona erdi.

Kaynak : www.halkingunlugu.org

cumartesi anneleri 500 hafta5 cumartesi anneleri 500 hafta2 cumartesi anneleri 500 hafta3 cumartesi anneleri 500 hafta4

Share

DERSİM’DEN KOBANÊ’YE SELAM

Kadınlar Dersim’den Kobane’ye selam gönderdi

Kadnlar Kobane2

Aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin de olduğu Dersimli kadınlar Kobane’ye destek için dün saat 16.30’da Yeraltı Çarşısı üzerinde bir araya gelerek bir yürüyüş gerçekleştirdi

DERSİM (24.10.2014)- ”Kobane 2. Kerbela Olmasın Kobane’ye İnsani Yardım Koridoru Açılsın”  yazılı pankartı açan kadınlar çarşı güzergahından Gola Çeto Parkı’na yürüdü. Sihenk Köprüsü üzerinde pankart asan kadınlar, sloganlarla Kobane’yle dayanışmayı yükseltti.

Gola Çeto Parkı’nda yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: ”Kobane’de bedenini emperyalist savaşlara siper eden kadınlara Dersim’den bin selam! Kerbela Olayı ve 38 Dersim Soykırımından da anımsadığımız gibi kadınlar üzerindeki baskı ve sömürü bitmemekle birlikte günümüzde Kobane’yle tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Ama biz kadınlar olarak bunun önünde duvar örerek geçit vermeyeceğiz.  Kadınlar dünyanın her yerinde sömürüye uğramış; savaşlar, katliamlarla baskı, zulüm ve tecavüze maruz bırakılmıştır. Kadınların uğradığı cinsel,ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı durulmalı ve her alanda kadın mücadelesi yükseltilmelidir.”

Basın açıklamasının ardından Gola Çeto’daki ziyarete giden kadınlar, mumlarını Kobane’de bedenlerini feda eden başta kadınlar olmak üzere tüm direniş şehitlerine atfen yaktı. Ardından niyaz dağıtımı yapıldı.

Eylem sırasında kadınlar, ”Jin jiyani azadi” , “Biji berxwedane Kobane” , “Biji berxwedane YPJ” , “Yaşasın kadın dayanışması” , “Katil IŞİD işbirlikçi AKP” sloganlarını attı.

 

Kaynak:www.halkingunlugu.org

 

Share

”…Sesimi, seslerini duyuramayanlar için yükseltmeye çalışıyorum”

Bu sene Nobel Barış Ödülünü Kailash Saytarthi ile paylaşan Malala Yousafzai ”…sesimi, seslerini duyuramayanlar için yükseltmeye çalışıyorum” diyerek genç yaşta dünya kamuoyuna sesini duyurdu.

2012 senesinde okuldan eve dönerken Taliban’ın saldırısına uğrayan Malala, başından ve boynundan vurulmuştu. 6 gün Ravalpindi kentindeki askeri hastanede tedavi gördüken sonra durumunun ciddiyetini koruması nedeniyle Birleşik Arap Emirliklerince İngiltereye götürülen Malala’nın ‘sesini duyurma’ serüveni böylece başladı.

Dünya kamuoyunun ilgisini çekmeyi başaran Malala kadın hakları ve eğitim konusundaki aktivistliğiyle ve özellikle ülkesi Pakistan’da Taliban tehdidine rağmen kızların okuması için yürüttüğü kampanyalar nedeniyle sembol isim haline geldi.

Batı medyası Malala’yı sadece müslüman bir feminist olarak lanse ederken, geçen sene Pakistan’da düzenlenen ulusal marksist yaz okulunda yolladığı mesajda Malala, Pakistan’da gericilik ve sömürünün zincirlerinden kendilerini sadece sosyalizmin kurtarabileceğini söylüyordu. Daha önce de ABD’ye götürülen Malala, Obama’yla buluşturulmuş, batı medyası tarafından mücadeleci kimliği geriye atılarak şu ana benzer bir kimlik yaratılmaya çalışılmıştı.

2014 Nobel Barış Ödülü sahibi Malala Yousafzai’nin daha önce kendi ülkesinde verdiği mesajlar şöyle:

“Sosyalizmin tek çözüm olduğu kanaatindeyim ve tüm yoldaşları bu mücadeleyi muzaffer bir sonuca çıkarmak için teşvik ediyorum. Bizi gericilik ve sömürünün zincirlerinden yalnızca bu kurtaracaktır”

”Bir devrimci ve Marksist olduğumu gururla söylüyorum. Tüm düşmanlarımız ve dostlarımız başarımızı görmektedir. Belki bir devrim gerçekleştiremeyiz fakat Bolşeviklerin yaptığı gibi bu gayemizi bir zafere dönüştürebiliriz.”

Kaynak:Kimya Oskay / İleri Haber

Share

KADINLAR DÜNYANIN EN YÜKSEK ZIRVESİNE TIRMANIYOR

KADINLAR DÜNYANIN EN YÜKSEK ZİRVESİNE TIRMANIYOR” SLOGANI İLE BAŞLAYAN 11.POLİTİK KADIN KONFERANSI SONUÇLANDI

11.Politik Kadın Konseyi Kobané için Enternasyonel Çağrıda Bulundu
Politik Kadın Konseyi 3-5 Ekim tarihinde Almanyanın Chemnitz kentinde Teknik Üniversite salonunda 11.konferansını düzenledi.

Alamanya’da daha yoğun faaliyetleri olan Courage’ın çağrısı ile ADKH ve CENİ Kürt Kadın Barış Bürosunun da koordinasyonunda yer aldığı konsey ‘’ Kadınlar Dünyanın En Yüksek Zirvesine Tırmanıyor’’ sloganı ile konferansa başlandı.Konferans 2015 Şubat’ta Atina’da yapılacak olan Avrupa Kıta konferansı ve esas olarak Mart 2016’da Nepal’de yapılacak olan 2.Dünya Kadın Konferansına hazırlık niteliğini taşıyordu.
Konferans açılış konuşmasının ardında Chemnitz Teknik Ünüversite bölüm Prof. yapmış olduğu konuşma ilgile dinlendi.Marks şehri olarak bilinen Chemnitz kentinin politik tarihine yapılan vurgudan sonra kadın öğrencilerin teknikteki başarısını ve bu alandaki mücadelesini anlatarak teşekkürlerini sundu.Duisburg Kadın platformu ve Ver-di sendikası çalışanı Nina Dusper, Bangladeş Tekstil işçileri Sendikasi adına Joly Taluker ‘İşçi Sınıfında Kadın Bilinci’ formunun ön tanıtım sunumunu yaptı.Bangladeşte Tekstil fabrikasındaki katliam ile gündeme gelen işçi kadınların emek sömürüsü konferasın ana forumlarından biri oldu.Kadın işçilerin çalışma koşullarını ve kadın mücadelesini görsel olarak sineviyon ile de sundu.
Prof.Dr. Cynite Ulker ‘Toprak Ana’başlığı ile sunumda bulundu.Kapitalistlerin ekolojiyi nasıl tahrip ettiğini anlatarak ‘dünyamızı kurtaralım’çağrısında bulundu.
Hamburg Die Linke (sol parti) üyesi ve kadın aktivist Zaman Masudi ve Afrika Dünya Kadınlar Koordinatörü Clariste Soh Mouble ‘Mülteci kadınların sorunu’ başlığını sunarak tartışmaya açtılar.Mülteci kadınların birebir yaşadıkları sorunlar ve mültecilere yapılan mumeleye vurgu yapıldı.
Rovava’dan yükselen direniş dünya kadınlarıyla buluşuyor
Rovava Halk Meclisi Eş Başkanı Sinem Muhammed Rojavadaki gelişmeleri, ve kadın özgürlük mücadelesini, İŞİD zulmüne karşı YPJ’nin ortadoğu’da yürüttüğü mücadeleyi anlatarak Almanya’nın ve genel anlamda emperyalist ülkelerin ortadoğuda oynadığı rolü anlatarak tüm kadınları Rovava halkını ve kantonunu desteklemeye ve Politik Kadın Konferansına katılan delegeleri Rojava’ya davet ederek Rojava halkıyla ve kadınlarıyla buluşma çağrısında bulundu.
ADKH’de Sinem Muhammed şahsında tüm kürt kadınlarını, Kobané ve Rovavadaki direnişi selamlayarak, ortadoğudaki gelişmelere kısa vurgu yaparak ‘Başka Bir Dünya Mümkün’ diyerek kürt kadınlarının mücadalesine otak olmaya ve pratik eylemleri örgütleme çağrısında bulundu.
SOLWODI kadın sığınma evi adına Sr Lea Ackermann zorunlu seks işçiliği yapan bireylerin yaşadığı sorunları ve Almanya’da büyük bir sorun haline gelen beden satışına karşı mücadele ve çalışan bireylere yaklaşımı tartışmaya açarak ikinci gün yapılan forum tanıtımını sundu.Yapılan bu dört sunum ikinci gün konferansın ana tartışma konuları olarak forum şeklinde yapıldı.
İkinci gün sabah saatlerinde Marks anıtının bulunduğu alanda başlayan mitingin açılış konuşmasını koordinasyon komitesinde yer alan ADKH adına Fidan Yıldız yaptı. Yürüyüş enternasyonal kadın rengini sokaklara taşıdı. ADKH’nın Cinsel sömürüyü karşı sürdürdüğü kampanya pankartı yoğun ilgi gördü.Yine yürüyüş kortejinde İŞİD çetelerini teşhir eden, kürt halkına özgürlük ve kürdistandaki işgale vurgu yapan alamnaca sloganlara tüm kitle çoşkuyla katıldı.Yürüyüşün bitiş alanında kadının tarzını,rengini,kültürünü ve şarkılarının sunulduğu parti,örgüt ve kadın kurumlarının sundukları mesajlar ile etkinlik sona erdi.
Üniversite de öğleden sonra başlayan forumlar ve yine geniş bir stand alanında yirminin üzerinde dernek ve kurumun açmış olduğu standlarda ilgi ile karşılandı. Forumlardan sonra canlı tartışmalar stand önlerinde devam etti.ADKH’nın geçen dönem yürüttüğü kampanyanın konusu olan cinsel sömürü formundaki tartışmalar forumdan sonra ADKH stndında da devam etti. Forumların ardından Kobané saldırısını protesto eden meşaleli yürüyüş yapıldı.Üçüncü gün Politik kadın konseyinin oluşturması için yapılan seçim sonrası tüm salon elele tutaşarak coşkulu bir şekilde hep bir ağızdan söylenen mücadeleye çağrı şarkılarıyla sona erdi.

Share

KOBANÊ DİRENİŞİ DİRENİŞİMİZDİR!

27-DunNCbugunEAveDaha-273x300

KOBANÊ DİRENİŞİ DİRENİŞİMİZDİR!

Ezilen halkların üzerinde bir kara humma misali dolaşan emperyalizm ve onun gerici uşakları, çeteleri bir kez daha Kürt ulusunun direnişi karşısında hezimete uğruyor.

Günlerdir Kobanê’de Kürt ulusunun onurlu direnişi her türlü bedele karşın sürüyor. Ezidî halkına yönelik saldırılarıyla binlerce Ezidî’yi topraklarından eden, yüzlercesini katleden ABD emperyalizmiyle yaratılan ve TC destekli terör örgütü  IŞİD (DAİŞ), ilerleyişini sürdürerek geçtiği yerlerde kadınları kaçırarak tecavüz ediyor ve köle pazarlarında satıyor. Stratejik önemi olan bir noktada bulunan Kobanê’yi ele geçirmek için yoğun saldırılarını sürdüren barbarların, dünyanın gözü önünde şehrin içlerine kadar gelerek olası kitle katliamlarına girişmesi an meselesi. Bugün Kobanê üzerinde emperyalistlerin oynadıkları oyun Ortadoğu halkları ve coğrafyası üzerinde yapılan planın bir parçasıdır. Ama onlar sadece bir noktayı, Kürt ulusunun örgütlü gücünü iyi hesaplamadılar.Terör örgütü IŞİD’in donanımlı silahlarına karşın ellerinde olanla kahramanca bir savunma yapan Kürt özgürlük savaşçıları dünyaya insanlık dersi veriyor.Her türlü engellemelere rağmen yüz binlerce insanı korumaya devam eden savaşçılar silahları kalmayınca bedenleriyle bomba olup İşidin içinde patlıyor. Mezopotamya halklarının direniş coğrafyası olan bu topraklarda öyle kolay cirit atacaklarını sanan IŞİD güruhuna bugün en güzel yanıt eşit olmayan koşullarda yüreğiyle ve bedeniyle savaşan yiğit kadınlardan, analardan ve erkeklerden geliyor. Kobanê direniyor ve direnecek.! Arîn Mîrkan bedenini bu gözü dönmüş, kadın düşmanı azgın barbarlar örgütünün içinde ateş topuna çevirerek patlatırken katledilen yüzlerce insanın ahına bir ışık yakıyor.

Çözüm süreci, barış gibi argümanlarla Kürt Ulusunu bir nevi oyalayarak kendi koltuklarını sağlamlaştıran sistem ve onun bugün ki temsilcisi AKP hükümeti gerçek niyetini Kobanê’de yaşanan katliama karşı sokaklara çıkan halka uyguladığı faşizan saldırılarla bir kez daha ortaya koyuyor. Söyledikleri herşeyin kof bir yalan olduğu ve demokrasi aldatmacasıyla halkın en diri yanını sürekli bastırma derdinde olanlar Kobanê’de yaşanan katliama karşı IŞİD teröristlerini beslerken ve polisi ise halka saldırırken “Yaşasın IŞİD” naraları atarak ikiyüzlü faşist karakterini gösteriyor.Kürdistan ve Türkiye şehirlerinde gerçekleştirilen Kobanê’ye destek eylemlerinde devletin kolluk güçlerinin yanı sıra  HÜDA-Par ve korucuların da içinde yer aldığı gruplarca 24 insan katledildi ve onlarcası da yaralandı. Gösteriler devam ederken sokağa çıkan halka karşı İçişleri Bakanı tarafından “Şiddet misliyle cevap bulur” gibi açıklamalar yapılarak halk doğrudan hedef olarak gösteriliyor.

Rojava ve Kobanê’de kendi kaderlerini tayin eden Kürt Ulusunun yarattığı yaşam, halklara umut olacak. Kızlarıyla ve oğullarıyla bize savaşma ve direnme azim ve kararlılığını gösteren tüm savaşçılar, bugün olduğu gibi yarının Özgür Kürdistan’ı için hiçbir fedekarlıktan ve bedelden kaçınmayacaklar.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; Kürdistan dağlarında yakılan serhildan ateşlerini selamlıyoruz. Kavgada birer kızıl anka misali küllerinden yeniden doğan bir ulusun fedekar, savaşçı kadınlarını selamlıyoruz. Kadına yabancı barbarlar çetesinin ve emperyalizmin oyunlarının boşa düşürülmesi için dünyanın dört bir tarafında Kobanê ile Kürt ulusuyla dayanışmayı büyütüyoruz.

Bijî Berxwedana Kobanê!

Jin Jîyan Azadê!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Ekim 2014

Share

“Biz hayatta kalma savaşı veriyoruz” ( Röportaj)

suruc rojavali havva roportaj

 

 

 

 

 

 

 

Suruç’un Kop Köyü’nde Kobanê’den gelen aileler savaşın zulmüne rağmen yaşam mücadelelerini ve ısrarını sürdürüyor. Demokratik Kadın Hareketi (DKH) savaş yüzünden göç etmek zorunda kalan Rojava’lı kadınların çığlığını duyurabilmek adına Rojavalı Havva ile bir röportaj gerçekleştirdi

URFA (06. 10. 2014)- Suruç’un Kop Köyü’nde Kobanê’den gelen aileler savaşın zulmüne rağmen yaşam mücadelelerini ve ısrarını sürdürüyor. Direnişin sağlam bir iradeyle mümkün olabileceği gerçeği Havva’nın bakışlarında somutlanıyor , azmi ve tutkusu varlığına eşlik ediyor. Yaşamları alt üst olan , hakarete maruz kalan, yakınları gözleri önünde katledilen binlerce kadından bir tanesi sadece Havva. Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Havva’nın sesine ses katmak ve Havva şahsında Rojava’lı kadınların çığlığını duyurabilmek adına Havva ile bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz. (Röportajın aslı Kürtçedir)

Ne zaman geldiniz bu köye?

18 gündür buradayız.

Gelirken sınırda ne gibi sıkıntılar yaşadınız?

Sabahın erken saatlerinde geldik. IŞİD ve YPG ‘nin çatıştığı esnada sınırı geçmeye çalıştık. Sınırdan geçmemize T.C. izin vermedi.  Askerler bize küfretti. YPG bizi koruyup sınırdan geçmemize yardım etti. YPG saflarında kaynımın oğlu vardı. IŞID’ liler gözümün önünde kaynımın başını kestiler.

Buradaki halkın desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz ? Yeterli mi sizce ? Nelere ihtiyacınız var?

Buradaki insanlar bize yardımcı oluyorlar. Biz onların yardımlarından razıyız. Burada arkadaşlar nöbet usulü herkesi doyuracak kadar yemek yapıyorlar. Sürekli battaniye, kıyafet vs. yardımlar geliyor. Ama biz çekiniyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı satın alıyoruz. Maddi sıkıntı çekiyoruz.

Savaş sizi nasıl etkiledi? Geri dönmeyi düşünüyor musunuz ?

Savaş bizim için çok kötü oldu. Dünyamız başımıza yıkıldı. Her şeyimiz gitti. Tabi ki savaşın bitmesini , geri dönmeyi istiyoruz. Çünkü burada hiçbir şeyimiz yok.

Kobane’ deki kadın direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz.

Gerillaların verdiği mücadele bizim için önelidir. Hepsinin de başarılarının devamını diliyorum. Sadece dirensinler istiyoruz ve düşmanları başımızdan def etsinler.

IŞİD kimden yardım alıyor sizce?

T.C.’nin  ona yardım ettiğini düşünüyoruz. Pazartesi günü buraya( Kop Köyü) asker baskın yaptı. Askerler kadınları taciz etti. Bizleri tehdit etti, küfürler savurdu.

Buradan dünya halklarına, özelde de kadınlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Savaş tüm insanlar için kötüdür. Biz hayatta kalma savaşı veriyoruz ve bu süreçte onurumuzla yaşamaya çalışıyoruz. Tüm insanların bizim başımıza gelenlere karşı durmasını ve destek vermesini istiyoruz

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share

YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın kimlik bilgileri açıklandı

YPJ-savascs-Arin-Mirkan-172x300

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YPG Miştenur’da fedai eylemi yapan YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın kimlik bilgilerini duyurdu

HABER MERKEZİ (06-10-2014)-ANF’nin haberine göre; Kobanê’nin güney ve doğusunda 50 noktada göğüs göğüse çatışmaların devam ettiğini bildiren YPG, çatışmalarda 74 çetenin öldürüldüğünü bildirdi Çatışmalarda 15 savaşçının yaşamını yitirdiğini duyuran YPG, YPJ savaşçı Arîn Mirkan’ın da kimlik bilgilerini duyurdu. YPG, “Arîn yoldaşın bu eylemiyle ortaya koyduğu cesaret, fedakârlık ve özveri tüm YPG ve YPJ’li savaşçılarımızın direniş tutumudur. Tüm YPG ve YPJ savaşçıları gerekirse Arînleşecek, fakat Kobanê’ye yönelik bu çete saldırılarının amacına ulaşmasına izin verilmeyecektir” dedi.

YPG Basın Merkezi, Kobanê’nin güney ve doğusunda yaşanan şiddetli çatışmalara ilişkin açıklama yaptı.

50 ayrı noktada çok yoğun, şiddetli ve göğüs göğüse geçen çatışmalarda tespit edilebilen 74 çete öldürüldüğünü bildiren YPG, çatışmalarda 15 savaşçının da yaşamını yitirdiğini duyurdu.

YPG, Miştenur tepesinde fedai eylem gerçekleştiren YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın da kimlik bilgilerini duyurdu.

YPG açıklaması şöyle:

“Tüm güçleriyle saldıran çete güçlerine karşı tarihi bir direniş sergileyen bu 15 yoldaşımız içinde bulunan Arîn yoldaşımız ise çete saldırılarına karşı fedai bir eylem gerçekleştirmiştir. Arîn yoldaş eylem yaptığı saldırı gücünü durdurmuş ve onlarca çeteyi öldürmüştür. Arîn yoldaşın bu eylemiyle ortaya koyduğu cesaret, fedakârlık ve özveri tüm YPG ve YPJ’li savaşçılarımızın direniş tutumudur. Tüm YPG ve YPJ savaşçıları gerekirse Arînleşecek, fakat Kobanê’ye yönelik bu çete saldırılarının amacına ulaşmasına izin verilmeyecektir.

Arîn yoldaşımızın kimliği şu şekildedir:

Kod Adı: Arîn Mîrkan

Adı Soyadı: Dilar Gencxemîs

Ana Adı: Wahîde

Baba Adı: Şûkrû

Doğum Yeri: Afrîn

Şehadet Yeri ve Tarihi: 5 Ekim 2014 Kobanê.”

http://www.halkingunlugu.org/

Share

Ezidiler, Kadınlar ve Kürtler karşısında gericilik, emperyalizm ve IŞİD

Önce Saddam’in kizi bir aciklama yapti bunlar„babamin ve amcam Raghad El Duri’nin askerleridir“ diye. Biz daha Saddam kimin askeriydi sorusuyla hafizamizi tazelemeden ISID Islam-Sam Devleti adi altinda Petrol üzerinden cizdigi haritayla kimlerin parali katilleri oldugunu acikladi. Haritanin kendisinin uluslar arasi resmiyeti oldugunuda,- ISID denilen katillerin CIA ve MOSSAD ajanlariyla birlikte oturup kalktiklarini- gazetelerden ögrendik. Yüzyili askin süredir emperyalistler kendi cizdikleri ortadogu haritasindan bir türlü memnun olamadilar. Aslinda binlerce kez memnunlar. 1.dünya savasini bitirirken baris adina cizdikleri bu ortadogu haritasi aslinda binbir cesit inancin, kültürün, halklarin ve uluslarin icine hapsedildigi ve baslarinada ayni TC.devleti gibi Katliam ve sürgün yapma görevleride olan Iran, Irak, Süriye, Israil gibi gardiyanlarin atandigi bir hapishaneye cevirdiler. Kendi gardiyanlarindan da memnun olmayan emperyalistler önce ortadoguda Saddam’la baslayarak neredeyse tüm kuzey Afrika ülkerinde gardiyanlarinin degisiminie gittiler. Simdi görüyruz ki Gardiyan degisimleride onlar icin yeterli olmadi.

Cünkü onlar yüzyil önce ortadogu haritasini cizerken zaten kriz ve savasin hic durmamasi icin cizmislerdi.

Cünkü onlar yarattiklari politik-diplomatik krizi asamadiklarini söyleyip gidip isgal edenlerdir, Cünkü onlar, önce uluslari birbirine karsi kiskirtip halklari birbirilerine katlettirirken barisi saglamak icin gidip kendileri katliam yapanlardir.

Cünkü onlar kendi kurduklari kimyasal silah fabrikalarini kendi gardiyanlarinin gizli silah fabrikalariymis gibi gösterip gidip isgal edenlerdir.

Cünkü onlar eger hicbir sey bulamazlarsa El Kaide ve ISID gibi ceteler olusturup kargasa ve kaosu yaratarak “baris gücleri“, „kurtaricilar“ vb. olarak „güvenlik koridoru“, „tampon bölge“ adi altinda kendi cikarlarina uygun istedikleri müdahaleyi yapanlardir.

Cünkü onlar kendi cetelerini silahlandirip halkalarin üzerine birakirken diger yandanda, orada halklarin savunmasini hic geciktirmeden   savunmaya gecen ve günümüzün gercek anlamdaki demokrasi gücü kürtlere hem silah yardiminda bulunup hemde terör listesine ismini yazan ayni emperyalist güclerdir.

Artik bunlarin hicbirinin günümüzde dünya halklari acisindan kabul edilebilecek gerekceler olmadigini ve halklari kandiramayacagini emperyalistler kendileride anladilar. Ömürlerini baska savas bicimleri ile uzatmak istiyorlar. Ekonomik Krizler, bölgesel savaslar ve en savunmasiz olanlari (Ezidiler gibi ) katledecek katiller ordusu EL Kaide ve ISID gibi ceteler emperyalizmin beslenme kaynaklari ve dünya halklarina karsi baslattigi 3.dünya savasidir. Hickimse 1. ve 2. dünya savasi gibi emperyalistlerin birbirleriyle savasacagi bir 3.dünya savasi beklemesin . 3. dünya savasi Emperyalistlerle dünya halklari arasindaki savasin adidir. Avrupada iktidar krizi yasayan Ukrayna ve ekonomik krizle calkalanan kitanin bir bütünü ve özeldede güney ülkeleri, Amerikanin siyahilerinin hic durmadan kendilerini savunmak icin sokaklarda carpismak zorunda kaldiklari irkcilikla dünyanin her yerinde süren bir savastir 3.dünya savasi.

1.dünya savasinin emperyalistler tarafindan parcalanip paylasilan Osmanlinin Ermenileri katletmesi gibi, 2.dünya savasinda emperyalistler Alman irkciligi Nazilerle, Sovyetleri cökertmek icin baslattigi savas icinde   tüm avrupayi isgal edip, özeldeYahudileri katletmesi gibi. Simdide emperyalistler ortadoguda kendi beslemeleri ISID cetesiyle Ezidi Halkini katletmeye basladilar. Ezidilerinde katledilen Ermeni ve Yahudiler gibi ne devlet nede bir ordu ve ülkeye sahip olmamalari tarihsel olarak bir tesadüf degildir. Aksine savaslar, katliamlar ve sömürünün olusturdugu bu sistemin, gene halklar icinde en zayifi ve yanliz olani Ezidileri secmesi, onun kendini nasil beslediginin karakteridir. Her zaman saraylarinin karsisindaki kilise ve camilerinde tuttuklari ve Istediklerinde bir cellada cevirdikleri Din ile dünün ortacag avrupasinin cadi avlarindaki amaclari ne ise bugünün Ezidileri ve bölge ve dünya kadinlari icinde durum aynidir. Kendi icinde bir birligi olmayan ve mezheplere göre, toplumlarin basina dikilen kukla devletlerin resmi dini olarak, müslümanligi kullanmaktalar. Hic bir sekilde reform gecirmeyip kendini insanligin ilerleyisine göre düzenlemeyen müslümanligin, bin yillardir biriktirdigi en geri en cürümüs kadin bakis acisiyla sekillendirdikleri vaftiz edilip sünnetlenmis ISID ile dünya genelinde kadinlara karsi en eski silahlarini kullanmaktadir. Bir yandan dünyanin dört bir yanindan kadinlari icine sürükledigi Cihad Evliligi adli dini fuhusla uluslararasi kadin ticaretini müslümanlastirarak diger yandan basta Ezidiler ve kendine göre dogru müslüman olmayan erkekleri ve cocuklari katlederek kadinlarina tecavüz ederek, satarak ve öldürerek genelde dinlerin kadin hakkindaki iki yüzlülügünü acikca ilan etmistir. Tüm emperyalistlerin patentinde ortak oldugu ve gardiyanlarindan basta Türkiye, Israil ve tüm bölge devletlerinin destegiyle büyüttükleri bu canavar ile bölgedeki amaci acik ki gelismelerden hosnut olmamasidir.

Hosnut olmadiklarinin basinda Ortadogu gibi yüzyillardir belirsizligin icine sürüklenmis bir bölgede, bölge halklari icin kendi gücünü örgütleyerek bir umut ve güc durumuna gelmis olan ve kendi icinde bir birlik olusturmaya calisan Kürt gercekligi, Bölgede PKK icinde ordulasmasiyla baslayip bugün Rojava direnisiyle toplumsal bir iradeye dönüsen Kürt kadininin, her inanc, kültür ve milletten kadin kitleleri icin bin yillarin geleneklerine, din ve her türden gericilige ve illede erkek egemen iktidarlara karsi actigi savas, Kürtler özgülünde bugün ortadogunun baris ve demokrasi yürüyüsü, hicbir kosulda emperyalistlerin cikarlarina uygun degildir. Demokrasinin her inanc, kültür ve ulus icin ayni oldugu bir cografyada halklari birbirine karsi kiskirtip düsüremezler ve baris olursa savas cikartamazlar ve beslenemezler.

Bunun icin; tek Uluslu devletleri olusturulup bölgedeki diger ulus (basta Kürt ulusu) ve azinliklarin varligini inkar eden ve kendi ülkerinde hapseden milliyetcilige ve emperyalizme karsi tek ulus-devlet yapilanmalarinin iptal edilmesi ve tüm ulus ve azinliklarin esitligi üzerinden gelisecek yeni demokratik toplumlarin yaratilmasini,Tek devlet-tek din resmiyeti üzerinden devletin tüm olanaklarini sadece kendi mezhepinden olanlar icin kullanarak her alanda sadece onlara is olanagi sunan ve ibadet alani acarak basta alevilere, diger inanc ve kültürlere hic bir olanak tanimayan din baskisina ve ayrimciligina karsi, birey ile inanci arasina devlet ideolojisi koyularak olusturulan din fasizminin ortadan kaldirilmasi icin resmi din adi altinda dinlerin devletlestirilmesinden vazgecilmelidir.

Gene egitimde kürtce basta olmak üzere anadilde egitime karsi cikanlar imam hatipler araciligiyla insanin insana yabancilasmasinda en büyük rolü oynayan kiz ve erkek cocuklari arasinda ayrimcilik yapmaktadir. Kadinin saci dahil tüm bedenini günah sayip kapatarak kadinin bedenine yabancilasmasini ve üzerindeki dini baskiyi egitimle mesrulastirarak kadin erkek arasindaki esitsizligi besleyerek insan haklarini ihlal etmektedirler. Bunun icin egitimde dinin kullanilmasi kaldirilmali ve devlet eliyle imam hatipler gibi okullarin acilmasindan vaz gecilmelidir.

Dinin siyasal bir arac olarak kullanilmasi ve partileri iktidara tasiyarak ISID gibi cetelere her türden destegi saglamasinin önüne gecilmelidir. Basta AKP olmak üzere Kürtlerin hakli mücadelesini bastirmak icin dini siyasal amaclari dogrultusunda kullanan tüm partilerin ve kurumlarinin halk düsmani oldugu biliniyor.

Ezidilerden baslayarak tüm kürt illerinde saldiriya gecen bu katliamci ceteye, kendi devlet ve siyasal cikarlarina denk düstügünden dolayi sessiz kalan, yardim eden ve her türden destegi veren AKPnin hem „iyi müslüman“ olup hemde ISID gibi katil ceteleri besleyen ikiyüzlülügüyle halklari daha fazla kandirmasina izin verilmemelidir.

Kendine müslümanim diyen herkes, müslümanlik adina ISIDli katillerin kürt illerinde gerceklestirdikleri bu katliamlara sessiz kalarak müslümanlik bu degil degip kenardan seyrederek „iyi müslüman „olamaz. ISID`in yaptiklarinin dünya kamuoyuna yansimasindan kaynakli kendini savunmaya gecen müslümanlar, basta camiiler olmak üzere heryerde bu müslümanlik degil derken hicbir pratik adim atmamaktadirlar. Esas görevlerinin müslümanligi ISID`in elinden almak icin ISIDe karsi mücadele etmek ve katlettigi basta Ezidiler olmak üzere saldiriya ugrayan tum inanclardan insanlara destek olmak ve sahip cikmak oldugunu neden görmezlikten geliyorlar. Dini siyaset araci olarak kullanan AKP`nin, dini savas araci olarak kullanan ISID`i desteklemesiyle, aslinda aralarinda bir fark olmadigini neden kabullenmiyorlar. Dini siyaset araci olarak kullananlara oy vererek dini savas aracina dönüstürenleri beslediklerini bilmelidirler.

Tüm bunlarin ortaya cikardigi görevler ise iste bu kadar acik Emperyalistlerin ISID ve kukla devletler üzerinden binbir türlü hilekarlik ve ikiyüzlülükleriyle bogmaya calistiklari kürt ulusal hareketini bugün daha cok sahiplenmek zorundayiz..Ezidi halkini ISID`ten korumak icin kürtleri desteklemek ayni zamanda emperylizme karsi savasmaktir.

PKK terör listesinden cikartilmali ve Rojova ile birlikte uluslararasi alanda taninmalidir. Emperyalizmin ISID ile baslattigi dini Isgali durdurmak icin her alanda Uluslarin kendi kaderini tayin hakkini savunmak ve kürt ulusal hareketini bugün ISID adi altinda emperyalizme karsi desteklemek bir görevdir.

Emperyalistlerin din maskeli ISID ile yaptigi Kürdistan isgaline karsi halklarin birlesik cephesinin örgütlenmesi günün acil Enternasyonalist görevidir.

Ezidileri korumak icin Kürtleri destelemek, insanligin gelecekteki toplumsal yasam biciminin ifadesi olan kadinin özgürlügü icin dinci ISID ve hertürden gericilige karsi Emperyalizme karsi savasmak ENTERNASYONALIZMDIR

02.09.2014

SILA DOGRU

Share

“Dünya Kadınları En Yüksek Dağları Aşıyor”

 

 

kadin3 kadin2 kadin5 kadin4 kadin1

 

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 11. Politik Kadın Konferansında

 

 

 

“Dünya Kadınları En YüksekDağları Aşıyor”

11. Politik Kadın Konferansı “Dünya Kadınları En Yüksek Dağları Aşıyor” sloganıyla Almanya’nın Chemnitz şehrinde başladı. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de katıldığı konferansın ilk gününde dünyada kadının durumuna vurgu yapılırken, Ortadoğu da ki gelişmelere ve İŞİD’in uyguladığı şiddete vurgu yapıldı. Rojava devrimi ve Kobane’ye yönelik saldırıları anlatmak üzere Rojava kadın aktivisti Sinem Mohammed kısa bir sunum yaparak tüm kadınları devrime ortak olmaya çağırdı.

 

 

 

 

 

“Kobane Asla Teslim Olmayacak”

Politik Kadın Konferansına katılan kadınlar Kobane için Yürüyorlar.

Share

“Dersim Ermenileri Dayanışma Günü” etkinliği

“Dersim Ermenileri Dayanışma Günü” etkinliği gerçekleştirildi.!downloadfile ermeni2 downloadfile-2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İsviçre’nin Lozan kantonunda 27 Eylül Cumartesi günü, ‘1915’ten 1937-38’e ve bugüne’ başlığı altında “Hay Dersim” vurgusuyla Dersim Ermenileri Dayanışma Günü etkinliği gerçekleştirildi. Armenak Bakırciyan (Orhan Bakır), Hrant Dink, Seyit Rıza, Zabel Yeseyan, Antranik Paşa, Nişan Mirakyan ve Arshaluys (Aurora) Mardiganian’a atfedilen etkinlik Dersim Ermenileri İnanç ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (DERSİYAD) temsilcisinin açılış konuşmasıyla başladı.Konuşmasında derneğin amaçlarının 3. kuşak Dersim Ermenilerine tabu olan Ermeni kimliğini tanıtmak-görünür kılmak, aynı zamanda gençlerin eğitimine destek sunmak olduğunu vurgulayarak, Munzur festivaline Ermenistan’dan getirilen folklor ekibi vs. programlar üzerinden Ermeni kültürünü tanıttıklarını belirtti.Stuttgart Dersim Ermeni Derneği adına konuşma yapan temsilci ise bugün burada sadece Ermeni kimliği ile bulunduğunu vurguladı.

Panel: “Yaralarımız Kardeştir”

Etkinliğin panel bölümünde Dersim Ermeni’leri ‘Hay’ların tarihsel süreci ve hukuksal mücadelesi aktarıldı.Tarihçi Hovsep Hayreni:

“Resmi tarih yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Ermenilere dair tek kelime yazmadı.Ermeni Soykırımı’nın sadece 1915 ile anılması yanlıştır.Abdülhamit dönemindeki kırımların zaten soykırımın göstergesi olduğunu unutmamak gerekir.Tarihten öğrenmek gerekiyor; öz savunma güçlerinin eksikliği Ermeni Soykırımı’nı akabinde Dersim ’38 Katliamı’nı beraberinde getirdi, bu ders bugün Suriye’de örnek olmalı, Ezidîler, Aleviler, Kürtler beraberce bunun karşısında durmalı.” dedi.Daha sonra sözü alan Sarkis Seropyan, konuşmasında Dersimli Haylar ve Ermenilerin tarihine değinerek, bu dayanışma etkinliği vasıtası ile yakalanan birlikteliğin ve aidiyet duygusunun devam etmesi gerekliliğini vurguladı.Avukat Erdal Doğan, Ermeni Soykırımı’nı uluslararası mahkemeye taşıdıklarını ve bunun yanı sıra Dersim Alevileri ve Ermenileri için devam eden kültürel soykırımı da ele aldıklarını açıkladı.Türkiye’de yaratılan korku psikolojisinden dolayı hukuk literatüründe soykırıma dair çok az araştırmanın olduğunu açıklarken, Ermenilerin halklar nezdinde tanınmadığını bunun için ise bir kanal önerisinin yerinde olduğunu ifade etti.

Gazeteci Ayşe Hür ise, kimliklerin sürekli dinamik olduğunu, değiştiğini ve giderek bölgesel aidiyetlerin yanında dünya kimliğinin öne çıktığını da belirtti.

Rakel Dink: “Kendinizi de, geçmişinizi de özgürleştirin”

Ahmet Aslan, Hasmik Haruntyunyan, Gule Mayera, Jazzpiya ve Necati Teyhani’nin müzikleri ile katkı sunduğu geceye sinevizyon ve folklor gösterileri ile devam edildi.ADKH, ADGH’nin etkinliğe gönderdiği mesaj okunarak, mesajda geçmişte yaşanan tüm katliamlar kınanarak bugün Kobanê, Şengal’e yönelik saldırıların önüne geçilmesinin birlikte, örgütlü hareket edilmesiyle mümkün olacağı vurgusu yapıldı.Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Türkel, Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu ve İDHF temsilcisinin de söz aldığı gecede, Osmanlı zihniyetinden bu yana Ermeni, Alevi ve Kürtler’in katliama uğradığını bugün de Şengal’de Ezidî’lerin katledilmesiyle aynı gerici-faşist zihniyetin varlığını sürdürdüğü dile getirilirken; ezilen, sömürülen, inkar ve imhayla yok edilmek istenen ezilen halkların direnişini büyüterek, dayanışmanın daha da güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.Orhan Bakır ve Hrant Dink’in onurlu, devrimci mücadelesi sahiplenilerek konuşmalar bitirildi.Etkinliğin ilerleyen bölümlerinde Ermeni müziğinin dünyaca ünlü temsilcisi Djiwan Gasparyan sahne aldıktan sonra Rakel Dink konuştu.Rakel Dink yaptığı konuşmasında, “Kılıç artıklarının fısıltıları artık seslendiriliyor” diyerek yaşanan onca acının gerçeği gölgeleyemeyeceğinin kanıtı olduğunu, o günlerde baskı ve zulümle dillerini, dinlerini, adlarını değiştirip kabukları içerisine saklanan Ermenilerin torunlarının bugün köklerini aradığını söyleyerek Dersim Ermenileri’ne “Kendinizi de geçmişinizi de özgürleştirin.Bu yüzleşme korkularımızı ve kaygılarımızı yenmemize ve gerçeği kabul etmemize yardımcı olacaktır, toplumun gerçekle yüzleşebilmesinin önü ancak böyle açılacaktır” diyen Rakel Dink “Bizi birbirimize yakınlaştıran ortak paydamız acılarımızdır” diye konuşmasını sonlandırdı.Tv 10’un çekim yaptığı dayanışma gecesinde ADKH’nin verdiği röportajda; Ermeniler’den Ezidî’lere, Alevilerden Kürtlere katliamcı zihniyetin devam ettiğini, ancak buna karşın kadın ve gençler başta olmak üzere insanlığın özgürlük istemlerini daha gür haykırarak örgütlü karşı duruşla direnişi büyüttükleri de dile getirildi.

Share

DKH: Kobane direnişine destek devrimci dayanışmanın gereğidir..

DKH-Kobane-300x184

 

 

 

 

 

 

Demokratik Kadın Hareketi (DKH),“Kobane direnişine destek devrimci dayanışmanın gereğidir” başlığını taşıyan bir açıklama yaptı Bu açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (29-09-2014)- “Rojava devrimini boşa çıkarma, bu direnişin yayılmasının önüne geçme ve bu alanı tampon bölge haline getirme projesinin devşirdiği IŞID çetelerinin, Ortadoğu’daki saldırısında binlerce insan katledildi, göçe zorlandı ve bugün Kobane sınırında insan olmanın kimliğine sahip çıkmanın en zorlu sınavlarından biri verilmektedir. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi arayışında Kürtleri barış söylemleriyle oyalayıp, bir yandan da sermayenin çıkarları gereği IŞİD zulmünün katliamını aba altından besleyen AKP zihniyetinin ikiyüzlülüğü, bu gün yine Kürt hareketinin halkını onurlu ve kararlı bir şekilde sahiplenme ve savaşma tavrının karşısında teşhir olmuştur.

Bugün Türkiye- Kuzey Kürdistan’da demokratikleşme yönündeki her türlü girişimin faşizan bir şekilde bastırıldığı, ama IŞİD sempatizanlarının üniversitelere satırlarla girip devrimci muhalefeti boğma girişimlerinin görmezden gelindiği, IŞİD’e mühimmat yardımı yapan ve savaşçı gönderen kurum ve kişilerin YPG basın irtibat bürosu tarafından teşhiri yapıldığı halde, IŞİD’e yönelik ülke çapında tek bir operasyonun gerçekleştirilmemesi aksine buna karşı çıkan kitleye dönük saldırılar bize de gösteriyor ki, AKP tarafından palazlandığı açık olan eli kanlı çeteler Kürt halkına yüz yıllardır reva görülen saldırıların zulümlerin bir parçasıdır. Irak’ a bir günde ‘demokrasi ‘ götüren ABD’nin, bugün hava saldırısı yapıldığı yünündeki açıklamalarının YPG tarafından yalanlanması da insanlar katledilirken, kadınlar tecavüze uğrarken meclis binalarında saldırıları durdurma yönündeki tartışmalarının kamuoyunu oyalama girişiminin ötesinde olmadığı gerçeği de bize gösteriyor ki bugün Rojava’da yaşananlar uluslararası bir hesabın bir restorasyon projelerinin sonucudur.

Şengal’de tecavüze uğrayan, köle olarak satılan, Kobane’de en ön saflarda savaşan kadınlarımızın yanında olma sorumluluğu devrimci dayanışmanın gerektirdiği bir sorumluluktur. Kürt kadınlarının yanında olmak ve dayanışmayı büyütmek Türkiye -Kuzey Kürdistan’da tecavüzcüleri teşvik eden hukuki düzenlemelere, kadını eve kapatan, kadının misyonunu mutfak ve yatak odasından ibaret görenlere, kadın katliamlarının önünü açan kadınların kahkahasından kaç çocuk doğuracağına karar verecek kadar pervasızlaşanlara ve kürtaj hakkını tartıştıran söylemlerin altına imzasını atanlara karşı verilen var olma mücadelesinden bağımsız değildir aksine bu mücadelenin bir parçasıdır. Bugün Kobaneli kadınların yanında olma tutumu Türkiye Kuzey Kürdistan kadınlarının var olma ya da yok olma arasındaki tercihlerinin belirleyeceği bir tutum ve ısrardır.

Demokratik Kadın Hareketi olarak Kobane’de savaşan kadınların gücünü ve kararlılığını selamlamakla birlikte yoldaşlarımızı Kobane sınırında nöbet bekleyen halkımızın yanında olmaya ve her alanda Kobane halkıyla dayanışma eylem ve etkinliklerinde aktif rol almaya çağırıyoruz.”

http://www.halkingunlugu.org/

Share

İsviçre’de Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nden Söyleşi

ADKH “Emperyalist Savaşlar ve IŞİD” konulu söyleşi gerçekleştirdiSoylesi2

İsviçre’nin Fribourg Kantonu’nda Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

İsviçre Örgütlülüğü ve İDHF Fribourg Komitesi’nin organize ettiği bir piknik gerçekleştirildi.7 Eylül Pazar günü  saat 10:00’da başlayan piknik programı içerisinde ADKH sunum ve söyleşi yaptı.

Sinevizyon gösterimi eşliğinde yapılan sunumda “Emperyalist Savaşlar ve Suriye” özgülünde Rojava’dan Şengal’e Kürt ulusuna, Şîî’lere ve Ezîdi’lere dönük yapılan IŞİD’in barbarca katliamları, kadınların-çocukların tecavüzlere uğrayarak 20-50 Dolar karşılığında satılmaları, teşhir edilirken, öte yandan da ABD emperyalizmi ve onun yerli uşakları olan Türkiye’nin de Işid’e verdiği destekler dile getirildi.ADKH, sunumunda:
“Bizler bu savaşın karşısında yer alırken, gerici güçler arasında bir taraf durumuna gitmeden, geldiğimiz ülkenin bu konudaki tutumunu, savaş çığırtkanlığını teşhir

etmeliyiz.Türkiye’nin bu savaş karşısındaki iki yüzlülüğü, IŞİD’in  “terörist” olduğunu dahi kabül etmeyip, hem silah, ilaç ve kimlik verilmesi, hem de sınırlarını açıp IŞİD’in mensuplarına eğitim almaları için ülkenin çoğu şehrinde olanaklar sunması, IŞİD’in yürüttüğü bu kanlı-barbar savaşa direkt müdahil olduğunun göstergesidir.” diyerek herkesi yapılacak eylemlerde bir fiil olarak yer almaları ve örgütlü hareket ederek Rojava ve Şengal’deki direnişleri, sahiplenme çağrısında bulundu.
Soylesi1 soylesi3

 

Share

EZİDİ KADINLARI YANLIZ DEĞİLDİR

aciklama1

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de içinde yer aldığı Demokratik Güç Birliği Britanya 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Orta Doğu’da yaşanan katliam ve soykırıma dikkat çekmek  amacıyla tüm bileşenlerinin katıldığı kamuoyuna ve basına yönelik bir açıklama yaptı. Basın metninin öncesinde Güç Birliği adına konuşan bir temsilci yapılacak eylemliliklerin yanısıra bir yardım kampanyası başlatıldığını ve her kurumun bunu sürdürdüğünü belirtti. Bu kampanya Kürt yardım kuruluşu olan HEYVA-Sor üzerinden yapılacak ve makbuz karşılığında toplanan tüm gelir Rojava ve Sincar dağlarında bulunan Ezidi halkına gönderilecektir ve aynı zamanda toplanan meblağda Demokratik Güç Birliği Britanya tarafından kamuoyuna deklere edileceği açıklaması yapıldıktan sonra basın metni okundu.

BASINA VE KAMUOYUNA

Hepimizin yakından tanık olduğumuz kanlı boğazlaşmalar sürüp gitmektedir. Orta Doğu coğrafyasında haritalar, sınırlar yeniden çizilmektedir. Emperyalist sermayenin kendi çıkarları için belirlemeye çabaladığı bu yeni sınır çizme girişimleri, kaçınılmaz olarak çatışmalara müdahalelere ve büyük alt-üst oluşlara sebep olmaktadır.

Tüm bu girişimlerin en son yol açtığı nokta ise, Rojova’dan sonra Şengal’de yaşanan insanlık dramıdır. ABD , İngiltere gibi emperyalist güçlerin örgütlediği ve İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi gerici-faşist devletlerin desteklediği, eğittiği barbar katiller sürüsü İŞİD’in Kürtlere, Alevilere, Türkmen’lere yönelik katliamlar ve özellikle de EZİDİ halkına yönelik soykırım girişimi bütün hızıyla devam etmektedir. İŞİD denilen vahşet ve katliam örgütü elbette Orta-Doğuda’da olup-bitenlerden bağımsız, yaşanılanlardan ayrı bir yerde durmamaktadır.

Yaşlı, kadın, çocuk demeden işlediği her cinayetin arkasında sadece İŞİD değil bölgeye “demokrasi ve insan hakları taşıyacağım” diyen emperyalist haydutlar ve yine aynı bölgede bir şekilde söz ve yetki sahibi olmak isteyen uşak devletlerde vardır. Şayet Ezidi halkı 72. kez katliam fermanıyla yüzyüze kalayorsa bu tamamen dünya ve bölge gericiliğinin bilinen marifetiyle olmaktadır. Ezilen ulusların ve halkların üzerine saldırtılan bu katiller sürüsü İŞİD, ne zamanki tüm emperyalist gericilerin belirlediği sınırları aşarak petrol kuyularına ve diğer çıkar alanlarına tehlike arzetti, işte İŞİD’i örgütleyen sözümona demokrasi güçleri emperyalistler bombalı müdahalelerde bulundular ve Kürtlere silah yardımlarından söz ettiler. Sahibine sadakati esirgeyen köpeğe müdahale örneğidir bu.

Dünya ve bölge gericilerinin yapacağı en hayırlı şey pılını-pırtısını alarak derhal bölgeyi terk etmeleridir. Zira bölge ezilen bölge halkı İŞİD ve diğer soykırımcı örgütlerle başedebilecek yetenek ve güçtedir. Orta Doğu’da emperyalistler ve gerici tüm güçlerin desteği olmadan katiller sürüsünün ayakta kalma şansları ve ortamı kalmayacaktır.

Değerli basın mensupları ve halkımız;

Şengal’de Ezidi halkına karşı gerçekleştirilen soykırım insanlığın vicdanında derin bir yara açmıştır. Yüzlerce Ezidi katledilirken, bu katliamlar parelelinde kaçırılan yüzlerce kadın köle meydanlarında pazarlanmakta, tecavüze uğradıktan sonra katledilmektedir. Evlerini, binlerce yıldır yaşadıkları topraklarını terk ettirilmeyle yüz yüze bırakılan ve salgın hastalıklarla, açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalan Ezidi halkı acil yardımlarımızı bekliyor. Bu acıyı birazda olsa dindirmek adına ellerimizi Ezidi halkının sıcak ellerine uzatmak, siyasi sorumluluk kadar insani ve vicdani bir görevdir.

Ezidi halkına yapılan her yardım, emperyalizme, gericiliğe ve onların katil tetikçilerine vurulmuş ağır bir darbe olacaktır.

O halde haydi görev başına!

DEMOKRATİK GÜÇ BİRLİĞİ BRİTANYA

İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi, Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi, Güçmen İşçiler Kültür Derneği, Britanya Kürt Meclisi, Tohum Kültür Merkezi, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi, Sosyalist Kadınlar Birliği, Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi, Tilkililer Derneği, El-Com, Londra -Koçgirililer Derneği,Day-Mer, Dersim-Der, Komkar

Demokratik Güç Birliği Britanya’nın bir ay boyunca Londra’nın değişik bölgelerde açacağı stantlar ve tarihleri ise şöyle;
1. Trafalgar Square- 6 Eylül 2014  – Saat: 3-5 arası
2. Woodgreen Kütüphanesi Önü – 13 Eylül 2014  Saat: 3-5 arası
3. Oxford Street  –  20 Eylül 2014   Saat: 3-5 arası
4. Angel Station  –  27 Eylül 2014   Saat: 3-5 arası

 

Share

Dersim’li kadınlar Meral Timtik için sokaktaydı

dersim2

 

 

 

 

 

 

Dersim’de eşi tarafından tabancayla vurularak katledilen Meral Timtik için  Dersim Kadın Platform, Sanat Sokağı’ndan Timtik’in katledildiği Çağlar İş Hanı önüne yürüyüş gerçekleştirdi

HABER MERKEZİ (26.08.2014)-Dersim’de eşi tarafından katledilen Meral Timtik için Dersim Kadın Platformu’nun çağrısıyla yüzlerce kadın sokağa çıktı. Sanat Sokağı’nda buluşan kadınlar buradan Timtik’in katledildiği Çağlar İş Hanı önüne gelerek mum yaktı ve karanfil bıraktı. İş hanı önünde yapılan anmanın ardından yüzlerce kadın Seyit Rıza Meydanı’na inerek burada basın açıklaması gerçekleştirdi.

Platform adına okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Evde, sokakta, iş yerinde beklenmedik şiddete maruz kalabiliyor, ölümle burun buruna olabiliyoruz. Eşimiz, babamız, kardeşimiz tarafından ‘namus’ kavramı başta olmak üzere çeşitli sebeplerin arkasına sığınılarak ulu orta katlediliyoruz. Daha dün bunun somut bir örneğini yaşadık. Bizler yarın başka kadınların cenazesini omuzlarımızda taşımamak için toplandık” Ayşenur İslam’In “Koruma altında öldürülen kadın yok” açıklamasına dikkat çeken Argın konuşamasına şöyle devam etti: “Aile ve Sosyal Politikalar bakanımız bizim ile aynı ülkede yaşamıyor olsa gerek ki çıkıp Türkiye’de koruma altında öldürülen kadın olmadığını iddia edebiliyor.Bizler buradan sevgili bakanımız Ayşenur İslam’a hatırlatmak istiyoruz: 2014’ün ilk altı ayında on bir kadın koruma tedbir kararına rağmen öldürüldü! Hanime Aslan’ın koruma kararı bakan Fatma Şahin’in aracılığı ile sağlanmıştı. Ayşenur İslam, adliye kapısında korumasıyla birlikte öldürülen Hanime Aslan için, ‘o farklı bir durum’ dedi. Bizler buradan bir kez daha sormak istiyoruz, Ayşenur İslam kimin bakanı? Biz kadınların olmadığı aşikardır.”

Eylemlerine devam edeceklerini vurgulayan kadınlar basın açıklamasından sonra 5 dakikalık oturma eylemi yaparak, açıklamaya burada son verdi.

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share

Dersim’de kadın katliamı

dersim

 

 

 

 

 

 

 

 

Dersim’de Meral Timtik isimli bir kadın eşi tarafından silahla vurularak katledildi

DERSİM(25.08.2014)- Her gün sayısız kadının şiddete maruz kaldığı, katledildiği ülkemizde kadın katliamlarına bir yenisi de Dersim’de eklendi. Meral Timtik 23 Ağustos aksamı
eşi Ö.T tarafından silahla katledildi.
Edinilen bilgilere göre Dersim merkez Moğultay Mahallesi’nde yaşayan Meral Timtik akşam saatlerinde eşi ile girdiği tartışmanın sonunda eşi Ö.T tarafından başına ateş edilerek katledildi.
Cinayetin ardından olay yerinden kaçan Ö.T henüz yakalanamazken,eşi tarafından katledilen Meral Timtik’in cenazesi Malatya Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı.

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share

Eşini döven adama ‘lokantada yemek ve bir buket çiçek alma cezası’

KADINASIDDET

Mahkeme önünde eşine tokat atıp hakaret eden Tuncay Bayram’a mahkeme ‘lokantada yemek ve bir buket çiçek alma cezası’ verdi

HABER MERKEZİ (17.09.2014)-Alınan bilgiye göre, Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde ikamet eden ve 17 yıllık evli olan iki çocuklu Tuncay Bayram ( 44) ve Emine Bayram (43) çocuklarının gözü önünde tartıştı. Tartışma sırasında Tuncay Bayram, eşi Emine Bayram’a hakaret etti ve bir tokat attı. Bunun üzerine Emine Bayram, babası Mehmet Yüce’nin evine gitti ve eşinden şikayetçi oldu. Emine Bayram, babası tarafından doktora götürülürken eşi Tuncay Bayram hakkında kamu davası açıldı.

Davacı Emine Bayram mahkemede, kocasının kendisini darp edip, küfür ettiğini bu nedenle şikayetinin devam ettiğini ancak mahkeme huzurunda şahsına bir daha şiddet uygulamayacağını ve küfür etmeyeceğine dair söz vermesi halinde eşini affedeceğini belirtti. Mahkemede, hakkındaki iddiaları kabul eden sanık Tuncay Bayram, “Eşime vurduğum ve hakaret ettiğim doğrudur, pişmanım. Eşim vurmadan önce kötü sözler konuştu, beni tahrik etti.” dedi. Mahkeme huzurunda eşine bir daha şiddet uygulamayacağına dair söz veren Tuncay Bayram, eşinden özür diledi ve kendisini çok sevdiğini anlattı.

Ceza ‘lokantada yemek’

Bunun üzerine Emine Bayram, eşine yönelik şikayetinden vazgeçtiğini söyledi. Dosyayı son kez inceleyen mahkeme, şikayetten vazgeçilmesi üzerine açılan kamu davasını düşürdü. Ancak mahkeme, sanığın kasten yaralama suçunu işlediği, bunu da eşine karşı işlediğinden dolayı sanığın 3 bin 600 lira para cezası verilmesine karar verdi. Sanığa mahkemedeki hali, ekonomik ve bir daha bu suçu işlemeyeceği kanaatine varıldığı ifade edilen mahkemede, bu para cezası 5 yıl süreyle denetimli serbestlik kapsamına alındı.

Mahkeme, denetim süresi içerisinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki ay içerisinde bir sefere mahsus olmak üzere, sanığın eşini başbaşa yemeğe götürme ve bir buket çiçek alma ve bunların faturasını mahkemeye ibraz etmesine karar verdi.

Kaynak: halkingunlugu.org

Share

Londra’da Şengal ve Ezidiler için yürüyüş

adkh.jpg1

(Londra 16.08.2014) Demokratik Güç Birliği-Britanya Londra’da BBC’nin önünde başlayan bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Şengal’de yaşanan insanlık dramını ve onu yaratanları lanetlemek amacıyla Demokratik Güç Birliği, Kadın Örgütleri ve diğer kurumların katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş BBC binası önünde bir saat süren bir gösteriden sonra başladı. BBC önünde yapılan gösteride Orta Doğu’da yaşanan katliamlar ve soykırıma dikkat çeken konuşmalar yapıldı. Ardından yürüyüşe geçen kitle yol boyunca ” Işid terörüne son, terörist IŞİD, Kürdistan’a özgürlük, Ezidileri koruyalım, Işid Kürdistan’dan defol, Kadına yönelik katliamları durdurun” gibi sloganlar yol boyunca yoğunluklu olarak atıldı. Güzergah üzerinde bulunan ABD konsolosluğunun önünde duran kitle burada da açıklamalar yaptıktan sonra bitiş noktası olan Hyde Park’da yürüyüşü sonlandırdı.

Resim

Share

Dünya Kadın Konferansı’ndan Şengal çağrısı

cropped-wwclogo42

 

 

 

Dünya Kadın Konferansı öncülerinden Monika Gärtner Engel, Konferansın Avrupa bileşenlerine çağrıda bulunarak, IŞİD terörüne karşı harekete geçmelerini istedi.

Engel, Dünya Kadın Konferansı Avrupa Koordinesi adına Ceni Kadın Barış Bürosu’na gönderdiği mektupta, Konferansa bağlı tüm kurum ve kuruluşlarına, Almanya Kürt Demokratik Toplum Merkezi’nin (NAV-DEM) çağrısına göre örgütlenip, bütün protesto eylemlerine katılmalarını istedi.

Mektubunda Şengal’in durumuna dikkat çeken Monika Gärtner Engel, şu ifadeleri kullandı:  “Almanya’da Dünya Kadın Konferansı Avrupa Koordinesi olarak, Güney Kürdistan’da yaşanan olağanüstü durum karşısında büyük öfke duyuyorum. En son 3 Temmuz gününden beri IŞİD teröristleri, Güney Kürdistan’a bağlı Şengal’de Êzîdî Kürt toplumunu vahşice ve insanlık dışı yöntemlerle katlediyor. Êzîdî halkı büyük bir soykırım tehdidi altında yaşıyor. Şengal’de Kürtlerin çoğunluğu Êzîdî inancına sahip. Onbinlerce Êzîdî, IŞİD çeteleri tarafından soykırıma uğraması tehlikesi nedeniyle yönünü Dihok, Hewlêr, Ranya’ya vermiş durumda. Yine binlerce Êzîdî, Kuzey Kürdistan’a göç etti. Araçlarla Şengal kentinden çıkamayan sivil Êzîdîler, Şengal Dağlarına sığındılar. Yine Til Efar’dan Şengal’e göçen 20 bin Türkmen, Êzîdî halkıyla birlikte Şengal’e sığındı. Êzîdî halkı açlık tehlikesi yüzünden büyük bir tehlike ile karşı karşıya.” 

Bütün kadınların Şengal için harekete geçmelerini isteyen Engel, şu çağrıyı yaptı: “Bütün kadınlara sesleniyorum. Başta mücadeleci kadın meclislerinde yer alan kadınlar olmak üzere, Almanya’daki mücadeleci ve barış isteyen bütün kadınlara sesleniyorum; Avrupa Kürt Kadın Hareketi’yle, bu cesur mücadeleci kadınlarla birlikte Şengal’deki Êzîdî halkına yardım etmek için ortak mücadele temelinde harekete geçin. Bu insanlık trajedisinin önüne ortak tutum ve mücadeleyle geçilmeli. Demokrasi ve halkların özgürlüğünü yerine getirme ve yaşatma zamanıdır. Bütün kurum ve kuruluşlarımızı, NAV-DEM’in çağrısı doğrultusunda kendilerini örgütlemeye ve bütün protesto eylemlerine katılmaya çağırıyorum.”

 

Share

IŞİD KATLİAMINI LANETLİYORUZ ve EZİDİ HALKININ YANINDAYIZ

27-DunNCbugunEAveDaha-273x300AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

 www.adkh.org       Avrupadkh@gmail.com

 

 

IŞİD KATLİAMINI LANETLİYORUZ ve EZİDİ HALKININ YANINDAYIZ

Türkiye ve bölgedeki tüm gerici güçlerin desteklediği ve Emperyal güçlerinde alttan desteği ile yarattıkları ve sessiz kaldıkları, gün geçtikçe pervasızlaşan IŞİD örgütünün saldırıları devam ediyor. Haziran ayında Musul’a gerçekleştirdiği saldırının ardından ilerlemeye devam eden örgüt, Kürt Özgürlük hareketinin merkezlerinden Kobani’ye oradan Zumar, Şengal ve Maxmur’a saldırılarını yoğunlaştırdı. IŞİD’in en son saldırıları sonucu 3000 Ezidi katledilirken binlercesi de yine açlık ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya dağlarda yaşam mücadelesi veriyor. 300 çocuk susuzluktan çoktan yaşamlarını yitirdiler. İslami kurallara göre bir düzen kuracağını söyleyen bu gözü dönmüş çetenin bugüne kadar yaptığı katliamlarda binlerce insanı katledildi ve on binlercesi yerlerinden edilerek göç etmelerine sebep oldu. 3 Ağustos’da yapılan Şengal saldırısında yaklaşık 3000 kişiyi katleden ve 5000 kişiyide kaçıran IŞİD, 500 kadını da kaçırarak cariye yaptığını duyurdu. IŞİD’in kaçırdığı kadınlara tecavüz ettikten sonra sattığı belirtiliyor.

Tarih boyunca 72 kez katliama uğrayan Ezidi halkı IŞİD tarafından 73. kez katliamla uğrama tehlikesiyle karşı karşıya. İnaçlarından, kültürlerinden dolayı tıpkı Alevi inancı gibi sürekli yok edilen Ezidi halkı ve özelliklede kadınları bir kez daha bu baskıya maruz bırakılıyor.

Biz Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak diyoruz ki; hiç bir gerici ideoloji ezilen halklara özelliklede kadınlara hizmet etmez. IŞİD bunun bir örneğidir. Bugün genel olarak tüm Kürtlere, diğer halklara ve Ezidi halkının inancına ve özelde de kadınlara yönelik bu katliamı, saldırıyı lanetliyoruz. Ezidi halkının ve kadınların yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Ağustos 2014

 

Share

‘Meclis olağanüstü toplanıncaya kadar sokaklarda olacağız’

Ankara kadin

 

 

 

 

 

 

Kadın örgütleri, artan kadın ve trans cinayetlerine karşı Meclisin olağanüstü toplanması talebiyle pek çok ilde eylemdeydi. Bu eylemlerden biri de Ankara ve İstanbul’da yapılırken kadınlar, bakanlıkların, yargının ve polisin kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğunu haykırdı

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (20.07.2014)- Kadın örgütleri, artan kadın ve trans cinayetlerine karşı ülke genelinde eylemler gerçekleştirerek Meclisin olağanüstü toplanmasını talep etti.

İSTANBUL: “Kadın ve trans cinayetlerine karşı Meclis olağanüstü toplansın” diyen kadınlar bugün Kadıköy’de eylemdeydi.

Kadıköy’deki Boğa Heykeli’nde bir araya gelen kadınlar, “Boşanmayı değil cinayeti engelle” , “Kadın katliamı var Meclis olağanüstü toplansın” , “Erkek egemenliğine itaat etmiyoruz”, “Aile değil kadınız” , “Şiddeti izleme müdahale et” , “Tokattan cinayete bir şans daha verme” yazılı dövizler taşıdı. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice pankart ve dövizlerin de taşındığı eylem kitleselliğiyle dikkat çekti.

Kadınlar yolu trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı

Caddeyi araç trafiğine kapatan yüzlerce kadın sloganlarla yürüdü. Yürüyüş sırasında erkek egemen devlet şiddetini protesto eden kadınlar oturma eylemi düzenlerken, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde kadın ve trans cinayetlerinin durdurulmasını istedi.

“İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Marmaris, Fatsa, Kocaeli, Kayseri, Çanakkale, Eskişehir, Adana, Dersim, Ovacık, Antakya, Urfa, Denizli, Mersin, Samsun ve Van’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklardayız” diyen kadınlar adına ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada şu ifadelerle başladı: “Meclisin, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanmasını ve bu toplantıda, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturulmasını talep ediyoruz..

‘Siz aile dedikçe kadınlar öldürülüyor’

İki gün içinde altı kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, iş yerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken Meclis nerede?”

AKP iktidarının cinsiyetçi politikalarının da protesto edildiği açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi:”Siz aile, aile dedikçe kadınlar öldürülüyor. Siz ses çıkarmadıkça kadın cinayetleri meşrulaşıyor. Siz haksız tahrik dedikçe hayatımız tehlikeye giriyor. Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, kadın merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından dayatılmak isteniyor. Kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.”

Açıklamanın ardından deniz kenarında yürüyen kadınlar, Rojava’da direnen kadınları selamladı. Eylem, “Yaşasın kadın dayanışması” sloganıyla sona erdi.

ANKARA: Bakanlıkların, yargının ve kolluk kuvvetlerinin kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğunu belirten kadınlar ülkenin dört bir yanında sokağa çıktı. Ankara’da sivil polisler kadınlara saldırarak taşıdığı pankartı almaya alıştı. Kadınların kararlı tutumu sonucu pankartı vermedi.

Ankara Güvenpark’ta bir araya gelen kadınlar, gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla son dönemlerde artan kadın ve trans cinayetleri nedeniyle Meclisin olağanüstü toplanması talebini dile getirdi.

Açıklamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan, kolluk kuvvetlerine ve yargıya kadar herkesin elinde kadınların kanının olduğu belirtildi.

Kadın katliamlarında artış dikkati çekiyor

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, aile merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından bize dayatılmak isteniyor; kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.

Biliyoruz ki biz kadınlar bir araya gelebilirsek cinayetleri önleyebiliriz. Bu yüzden Meclis, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanana kadar sokakları boş bırakmıyoruz!”

Kadınlar pankartlarına el koymak isteyen polise izin vermedi 

Açıklamanın ardından Atatürk Bulvarı üzerinden Yüksel Caddesi’ne yürümek isteyen kadınlar sivil polislerin saldırısına uğradı. Kadınlar pankarta el koymak isteyen polisleri engellerken, Yüksel Caddesi’nde 15 dakikalık oturma eylemi düzenledi. Eylem boyunca IŞİD ve İsrail’in saldırılarına ilişkin tepkiler dile getirilirken, Rojava ve Filistin halklarının direnişi selamlandı.

www.halkingunlugu.net

Share

IŞİD bir kadını sokakta katletti

kadin

ABD emperyalizminin desteğinde hareket eden Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çeteleri, Suriye’nin Rakka şehrinde bir kadını “zina yaptığı” iddiasıyla taşlayarak katletti

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (20.07.2014)- ABD emperyalizminin desteğiyle Suriye ve Irak’ta çeşitli katliamlar gerçekleştiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), bir kadını katletti.

Katliama ilişkin açıklama yapan Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, Perşembe günü IŞİD’in kontrolü altında bulunan Rakka şehrine bağlı Tabaka kasabasının meydanında bir kadının halkın önünde taşlanarak katledildiğini açıkladı. Katledilen kadının, 30’lu yaşlarında olduğu kaydedildi.

IŞİD emperyalizmin güdümünde katliamlar gerçekleştiriyor

IŞİD’in kurduğu mahkeme tarafından yargılandıktan sonra taşlanarak öldürülme (recm) cezasına çarptırılan kadının hayatını kaybetmesiyle birlikte bir kez daha anlaşıldı ki, özellikle ABD emperyalizmin desteğinde ve kontrolünde hareket eden IŞİD, gerici ve faşist niteliğiyle katliamlarına devam ederek halkın üzerinde baskı kurmaktadır.

www.halkingunlugu.net

Share

Tecavüzde ‘rıza’ beraati (!)

16YASINDAKIKIZCOCUUNATECAVUZ

 

 

 

 

 

Amed’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 22 yaşındaki S.K’ya ‘kızın rızası vardı’ gerekçesiyle 6 ay hapis cezası verildi

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ(20.07.2014)- Amed’de 2013 yılında evden kaçan 16 yaşındaki Ş.B annesinin uzun süren aramaları sonucunda bir süre sonra bulundu. . Annesine başından geçenleri anlatan Ş.B., dövme yaptırdığı kişinin kendisini evine götürerek tecavüz ettiğini söyledi. Bunun üzerine anne N.K., kızıyla polis merkezine giderek şikayetçi oldu. Şikayet üzerine gözaltına alınan S.K., polise verdiği ifadede genç kızın kendi rızasıyla evine geldiğini ve ilişkiye girdiğini söyledi. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanan S.K.’nın iddianamesinde ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 18 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi. S.K hakkındaki iddianame kabul edildikten sonra yargılanması Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Yargılama sırasında sanık S.K. tutuklulukta geçirdiği süre gözönüne alınarak mahkemece tahliye edildi. Davanın son duruşmasında esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, mağdur Ş.B.’nin rızası dahilinde sanığın evine gittiğini ve cinsel ilişkiye girdiğini belirterek, sanığın ’15 yaşını bitirmiş çocukla cinsel ilişkiye girmek’ suçundan cezalandırılmasını, ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan ise beraatine karar verilmesini istedi. Kararını açıklayan mahkeme sanık S.K.’yı, ’15 yaşını bitirmiş çocukla rızası ile cinsel ilişkide bulunmak’ suçundan 6 ay hapisle cezalandırdı.

www.halkingunlugu.net

Share

Zorla evlendirilen çocuk gelin intihar etti

Üç ay önce zorla evlendirilen 15 yaşındaki Yeter A. isimli çocuk gelin av tüfeğiyle intihar etti

cocuk gelın.jpgHABER MERKEZİ (11.07.2014)- Yaşadığımız toplumda bir birey olarak görülmeyen kadın her türlü şiddete maruz bırakıldığı yetmezmiş gibi bir de iradesi çiğnenerek yaşamı hakkında kararlar alınıyor, zorla evlendiriyor ve  ‘kader’ adı altında adeta ‘yaşam’ kılıfında bir ölüme mahkûm ediliyor. ‘Yaşam’ adı altında bütün insani haklarının elinden alındığı bir ölüme mahkum edilen kadınlar çoğu kez bir çıkış yolu bulamayarak intihar ediyor. Yeter A. ne ilk ne de son Üç ay önce imam nikahıyla zorla evlendirilerek Antep’e taşınan 15 yaşındaki çocuk gelin Yeter A. intihar etti. Gölbaşı’nda oturan ailesini ziyaret için Yukarı Nasırlı Köyüne gelen Yeter A. misafirliğe gittiği kayınpederinin evinde av tüfeğiyle intihar etti. Hayatını kaybeden Yeter A’nın cesedi, incelemenin ardından otopsi için Malatya Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi.

www.halkingunlugu.net

Share

Kadınlardan işgal eylemi

Çok sayıda kadın bir araya gelerek Cağaloğlu’nda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nü işgal etti

 

 

KADINLARDAN İŞGAL EYLEMİ

KADINLARDAN İŞGAL EYLEMİ

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (10.07.2014)- “Buradayız; çünkü her hafta, kocası, babası, erkek kardeşi, oğlu, boşamak / ayrılmak istediği kocası / sevgilisi, müşterisi tarafından öldürülen kadınların ve trans kadınların haberlerini duyuyoruz” diyerek Cağaloğlu’nda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne yürüyen çok sayıda kadın, müdürlüğün girişinde güvenlik tarafından engellenmek istendi. Turnikelerden atlayıp binanın üst katına geçen kadınlar pencereden,  “Kadın Cinayetleri Her Yerde Meclis Olağanüstü Toplansın” yazılı pankartı açarak, “Aile değiliz kadınız isyandayız” , “Boşanmayı değil cinayeti engelle” , “Meclis toplansın acil önlem alınsın” , “Jin jiyan azadi” , “Biji yekatiya jinan” , “Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarını attı.

‘Kadın cinayetleri her yerde’

Bina içerisinde yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “İki gün içinde eğer altı erkek kadınlar tarafından öldürülseydi, devlet harekete geçer, hükümet olağanüstü tedbirler alırdı. Soruyoruz: Temmuz ayının ilk haftasında 6 kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, iş yerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken, meclis nerede?”

‘Koruma adı altında öldürülen kadınlar olduğunu biliyoruz’

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın erkek şiddeti konusunda yanlış bilgiler verdiğini kaydeden kadınlar, “Biz koruma altında öldürülen kadınların olduğunu biliyoruz” dedi. Kadın ‘cinayetlerinin’ teşvik edildiğini kaydeden kadınlar, “Devlet haksız tahrik indirimleriyle erkeklere ‘teşvikler’ sunarak yargısıyla kadın cinayetlerine ortak oluyor.” dedi.

Meclise kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanma çağrısı yapan kadınlar, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturulmasını istedi.

Kadıköy’de yapılacak yürüyüşe katılım çağrısı   

20 Temmuz günü saat 14.00’te Kadıköy’de büyük yürüyüş düzenleyeceğini belirten kadınlar, bütün kadınları, transları kadın cinayetlerine karşı, ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan eyleme çağırdı.

Sloganlar atarak binadan ayrılan kadınlar, kapıya ellerinde taşıdığı dövizleri bıraktı. Binaya asılan pankart görevliler tarafından indirilirken, kadınlar sloganlar eşliğinde eylem alanından ayrıldı.

www.halkingunlugu.net

 

Share

İzmir’de Onur Yürüyüşü

izmir lgbti onur yuruyusu 2014İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler Onur Haftası kapsamında, Onur Yürüyüşü düzenledi

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (16.06.2014)- İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler, Onur Haftası kapsamında yürüyüş düzenledi.

Bu yıl ikincisi düzenlenen “Onur Yürüyüşü” için Alsancak Garı önünde bir araya gelen LGBTİ bireyler, gökkuşağı flamalarıyla Alsancak İskelesi’ne yürüdü.

Homofobik katliamlara da dikkat çekilen yürüyüşte, “Velev ki ibneyiz” , “Susma haykır eşcinseller vardır” , “Faşizme karşı bacak omuza” , “Sevişe sevişe kazanacağız” sloganlarını attı.

‘Biz o gün kimseden öç almayacağız’

Yürüyüşün ardından LGBTİ adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Eminim bir gün bu devletin başına LGBTİ bir birey gelecek. Biz o gün kimseden öç almayacağız. Erk devleti kendinden farklı gördüğü bizleri yok sayıp parçalamaya çalışıyor. Yine bu çarkın dişlerini kıracak olan bizim direnme gayretimiz ve inancımız olacak.”

Basın açıklamasının ardından Ruşen Alkar ile Kırmızı adlı  grup ezgilerini paylaştı.

* Bu haber Halkın Günlüğü sitesinden alınmıştır.

Share

Çocuklarla barışık olmayan bir toplumsal sistem yıkılmak zorundadır!

27-DunNCbugunEAveDaha 12 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya “ön hazırlıklarını” sürdürüyor.  Öncelikle şu soruları sormak gerekir. Böylesi uluslararası oyunlar ve onlara ev sahipliği yapmak hangi önemi taşımakta ve bu kamuoyu açısından nerde durmaktadır? Tarihi çok eski olan olimpiyatlar ve turnuvalar devletlerin uluslararası arenada tanınmaları, imajları ve geliştirilecek ilişkiler açısından tarihte hep önemli yerde durmuştur ve halen bu konumunu sürdürmektedir. Ekonomik alanda ülke ekonomisinde sermayenin yatırım yaptığı hatta kara paranın aklandığı pazarlar anlamını taşımaktadır, aynı zamanda güvenlik sorunu olmayan ülkeler statüsünü de taşıyor. Yani sadece spor olarak görünen ancak ekonomik politik bir içerik taşıyor dünya futbol turnuvaları. Öte yandan kamuoyu bu oyunlar sayesinde ulusalcı yaklaşımlarla kendi ülkesinin fanatiği olması ve milli duyguların örgütlenmesi sağlanır.

Kamuoyunu esas ilgilendiren gelişmeler medyanın da tek kilit konusu maç olmasıyla karanlıkta bırakılır ve kitlelerin direk bir şekilde bilinçsizleştirilmesi esasta uyuşturulması sağlanır. 3 F kuralı diye bilinen; futbol, fuhuş ve faşizm bugün canlı bir şekilde varlığını Brezilya da tekrar kanıtladı. Futbol turnuvalarında insan ticareti böylesi dönemlerde had safhaya ulaşmaktadır. Yoksul ülkelerden insan tacirlerinin kadın ve çocukları kaçırıp pazarladıkları özellikle geri bıraktırılmış ülkelerde emperyalizmin yoksullaştırdığı insanlara iş alanı olarak açılan beden ticaretinin patlama gösterdiği görülmektedir.

Faşizm ise kendisini, onun sembolik demokratik partementer rejiminin yol açtığı rahatsızlığa yönelik yapılan eylemlerde ki devlet şiddeti olarak karşımıza çıkıyor. Bugün Brezilya`da kapitalizmin yarattığı yıkımdan kaynaklı yoksul, evsiz onlarca insan ve sokak çocuklarının kentin imajını bozduğu gerekçeleriyle kapalı alanlarda tutulmakta ve çocuklara ateş edilip, katledildiğine dair haberler yapılmaktadır.(Mikkel Keldorf- Dünya Kupasının Bedeli) Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya, kendi sisteminin sonucu olan sokak çocuklarına ev sahipliği yapmıyor. Kapitalizmin sonuçları olan azınlığın zenginliği ve çoğunluğun yoksulluğu, evsizlik, işsizlik kabul edilemez. Kapitalizm kendi yarattığı ayıbı insanları katlederek saklayamaz. Duvarlar örerek görünmez kılamaz, çünkü milyonlarız ve her geçen gün bizi uyutmaya çalıştıkları araçları daha da teşhir oluyor. Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Yaratılan yoksulluğun bedelini toplumun yoksullarına ödettirilemez. Samba eşliğinde halkın yoksulluğu, isyanı örtbas edilemez. İzlenen oyunların arka perdesinde çocukların kanları dökülmekte ve bir katliam gizlenmektedir.

Brezilya’da ezilen halkın yanındayız ve insanın insanca yaşamasını sağlamak ve hiç değilse en azından izleyerek, susarak ortak olmamak için haykırıyoruz Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Brezilya’da geçen Haziran ayında futbolla değil halka ödenek ayrılması için başlayan protestolar ve yine bir haftadır futbol turnuvalarının yapıldığı Sao Paulo kentinde metro işçilerinin bir haftalık grevi futbolun sesinde boğulurken bugün yoksulluğun arka yüzü olan sokak çocuklarının katliama uğrandığı basına yansıyor. İki gündür süren yoğun protesto eylemleri devam etmekte. Kölelerin Afrika’dan getirdiği Samba dansı yine kapitalizme köle olmak istemeyenlerle özgürleşecektir. Bu yıl FIFA ve Kapitalist devlet şiddetine karşı özgürlük için isyan dansını edelim.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

Share

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ 7. KURULTAYI

10462511_1438771533041594_7483477990216112857_n AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ  7. KURULTAYINI GERÇEKLEŞTİRDİ
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin “Egemenlerin Tabularına, Ötekileştirmelerine ve Baskılarına Karşı, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” şiarıyla Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşen 7. Kurultayı başarıyla sonuçlandırıldı.
Avrupa’dan gelen delegelerin katılımıyla tüm devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler için saygı duruşuyla başlayan kurultay 2 gün devam etti.
Kurultayın ilk gününde Feminizm, Kadının Kendi Cinsine Yabancılaşması ve Kadınların Özgün Örgütlenmesi konularının yer aldığı üç ayrı workshop (Oda çalışması) gerçekleştirildi. Feminizm konulu workshopda katılımcılar ilk anda feminizm algısını şöyle tanımladılar; Feminizm, erkekler tarafından baskı altına alınan kadının öfkesi, ben kadınım demenin teorik ve pratik ilk ‘ izm’i, kadına özgürlük, kadın teorisi, ataerkiliği hedef alan, anaerkilliği getirmeyi amaçlayan burjuva akım,kadının isyanı, kadının dünyayı yönetmesi gibi görüşlerin yanısıra,Türkiye’de sosyalistlerin araştırmadan düşman ilan ettiği izm, kadının toplumun her alanında ikinci konumuna karşı ekonomik, kamusal, kültürel, toplumsal bakımdan talepleri olan ve bugün mücadele yürüten akım, kadın haklarını savunan dönemine göre devrimci demokratik niteliği ile kendisini açığa çıkaran ideoloji, kadının kendi ayakları üzerinde kadınca durabilmesi görüşleride öne çıkan noktalardı. Workshop sırasında ayrıca çeşitli sorularla kadınların feminizme dair görüşleri tartışıldı. Burjuva demokratik devrimler döneminde kadının mücadelesine rağmen kadınların yaşadıkları yenilgiler. Sınıf mücadelesinde önce kadın mücadelesi ve sonrası süreçin kısa tarihi, feminist hareketlerin ortaya çıkışı ve feminist akımlar tartışıldı. Kadının feminizme ihtiyacı var mıdır? Sosyalist devrimler sırasında mücadele eden kadınlar aynı zamanda kadın mücadelesi veriyorlardı bunlar feminist miydi? Sosyalizmde feminizm gerekli midir? Gibi sorular cevapları ile birlikte tartışıldı.
10262174_1438771603041587_5502485614560028390_nYapılan tartışmalarda Feminizmin kadının örgütlü mücadele tarihi olduğu ve dolayısıyla bizimde tarihimizdir ve bu anlamıyla kadın hareketi bir cins hareketidir ve feministir denildi.Tartışmalar da kimi delegeler kadın hareketinin feminist olduğunun belirtilmesi gerektiğini söyleyerek tüzük maddesinde daha açık ifade edilmelidir önerisinde bulundular. Feminizm konulu workshoptan çıkan sonuç kısaca Avrupa Demokratik Kadın Hareketi aynı zamanda bir feminist harekettir ve Feminizmin tarihide bizim tarihimizdir denildi. Kadın mücadelesi toplumsal mücadelenin bir parçasıdır dolayısıyla sınıf mücadelesinin içerisindedir aynı zamanda. Sadece cinsel haksızlıklara yönelik refleksler gösteren bir hareket değil, toplumun tüm dinamiklerinde, tüm gelişmelerinde rol oynaması gereken politikalar üretmesi ve özne olması gereken bir noktadadır denildi.
Kadının Özgün Örgütlenmesi ile ilgili farklı fikirlerin yansıtıldığı workshop çalışmasında ise; bağımsız kadın örgütlenmesi savunusu, kadının cins mücadelesini toplumsal mücadele ile birleştirmesi ve toplumsal mücadelede özne haline gelme düşüncesi,bireyden topluma örgütlenme şeklinin olması gerektiği, özgün kadın örgütlenmelerinin gerekliliğinin kanıtlandığı, bundan sonrasında “gerekli mi, değil mi” tartışmasının değil,özgün örgütlülüklerinin daha iyi nasıl ele alınması gerektiği, tüm kadın örgütlerinin gurupsal kaygıları bırakarak platform veya tek çatı altında birleşmeleri, kadının erkek egemen anlayışına karşı “ev”inden başlayarak mücadele etmesi görüşleri ön plandaydı. Mücadele çelişkilerin bir ürünüyse, bu mücadelede kadın ve erkek arasında bir hegemonya yaratan bir toplumsal sisteme karşı bir açıdan homojen olmak zorunda. Yani bu mücadelede ezilen ve ezen yan yana olamaz. Birey olarak bizlerden bağımsız kadını ve erkeği farklı konumlandıran bir sistem mevcut. Mücadelemiz bu yüzden ataerkilliğe ve bunu yaratan toplumsal sisteme karşıdır denildi.
10437793_1438771716374909_6661933507963359016_nKadının Kendi Cinsine Yabancılaşması konulu workshop çalışmasında bir araya gelen delegeler; sistemin kadına biçtiği roller ve bu rollerle farkında olmadan sistemin devamcısı olduğumuz, kadının kendisini ikinci cins göreme algısı, toplumun dayatmalarına karşı kadının kadını sahiplenmemesi, ezberletilen bir tarihi yaşaması ve pasifize olması, gündelik yaşamdaki tercihler, tarz ve zihniyetler, çocukların yetiştirilme biçimleri, “örnek kadın” olma algısıyla kadının kendisine yabancılaşması gibi noktaların öne çıktığı tartışmada kadınlar artık bu algıları değiştirmeleri gerektiği, özgür kadın, beyni özgür kadınlar olunması gerektiği, toplumun geleneksel değer yargılarından arınarak, erkeğin üzerinden tanımlanmadan insan olarak toplumda söz sahibi olma mücadelesine girmesi gerektiği ve bu nedenlede kendi savaşının savaşçısı olmalıdır denildi. Kapitalist sistemin toplumu katogrize ettiği, insanlar arasındaki ilişkiyi bölüp parçalayarak işçiyi emeğine yabıncılaştırması ile kadını cinsine yabancılaştırması, insanı insanlığına yabanclaştırmasına karşı mücadele etmek gerektiği vurgulandı.
10357249_1438775899707824_2119793397300657593_nYapılan kültürel etkinlikle sona eren birinci günden ardından ikinci gün ise faaliyet raporunun okunup tartışılması ve yönetim organlarının  seçimi ile kurultay coşku ile sonuçlandırıldı. ADKH kurultayına Yeni Kadın bir mesaj yollayarak başarılar diledi.

 

Share

KAPİTALİZMİN KAR HIRSI ÖLDÜRDÜ

KAPİTALİZMİN KAR HIRSI ÖLDÜRDÜ

Soma kara elmas diyarında yaşamlar yok edildi, yüreklere ateş düştü.

İş36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDurçi emeğinin sömürüsü üzerine kurulu kapitalist üretim ilişkisi, kendi karakterini işçi ve iş güvenliği üzerinden bugün SOMA da bir kez daha göstermiştir. SOMA da meydana gelen patlamayı egemenler ilk etapta mesleğin kaderi olarak açıklayıp, bu katliamın nedenlerini alınmayan iş güvenliği önlemlerini açıklamayarak, kendi sorumluluklarını karanlıkta bırakmaya çalışmaktadırlar. Öte yandan burjuva aydınlarının „tatlı ölüm“ diye yaptıkları sözde bilimsel açıklamalarla halkın acısını ve öfkeleri dindirme gayeleri batık sistemi kurtarma çabasıdır. Halkın öfkesini „ Allah rahmet eylesin “diyerek timsah gözyaşları ile bastırmak isteyen takım elbiseliler bu katliamdan kaçamayacaklar. SOMA da daha önceden de vuku bulan iş kazaları yetersiz iş güvenliği gerekçesi ile parlamentoya sunulan soru önergesinin reddedilmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığın verdiği çalıştırma onayı ile devletin hangi tarafta durduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Hâkim sınıf burjuvazinin ve sermayenin refahını düşünen devlet aygıtı hiçbir zaman işçinin yanında olmamıştır. 1 Mayıs’ı işçinin mücadele gününü yasak ilan edip engelleyen ve güvenlik birimlerini olağanüstü yetkilerle donatıp işçilere gaz kapsülü, tazyikli su, “orantısız” şiddet reva gören devlet, bugün işçi ölümleri karşısında düzenbaz bir rol içerisinde sahte gözyaşlarını dökmektedir. Soma’da gerçekleştirilen katliamın esas sorumlusu SOMA Kömür İşletmesi A.Ş. Yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ona bağlı Denetleme Kuruludur. Yani sermaye ve devlet ele ele bu katliamı gerçekleştirmiştir. Yaşamını kaybedenlerin sayısı bugün bildiğimiz 282 ve sayı giderek artmaktadır. İçeride kaç kişinin olduğu halen meçhul. Kayıtsız çalışanların sayısı saklanmakta ve en az bir çocuk işçinin de madende çalıştırıldığı bilinmektedir.

Halk sokakta acısını isyana dönüştürdü.

Yasta değil isyandayız, işçi ailelerin feryadı dünyaya yayılıyor. Devlet yine işini yapıyor. Protestocular karakolları, maden işçileri morgları dolduruyor. Halkın acı ve öfkesi şiddetle bastırılmaya çalışılıyor.

Yasta değil isyandayız! İsyanımız bize kader diye sunulan devlet katliamına, isyanımız ekmeğimize, evimizi ısıtan kömürü kana bulayanlara! Kara elmas diyarında elmas değil tabutlar çıkıyor peş peşe.

Bizler isçiler, memurlar, aydınlar, öğrenci gençlik, kadınlar yani toplumun tüm ezilen ve ileri kesimi bugün bizlere bu acıyı yasatanlara, yaşamımızı etkileyen, öldüren bu çalışma koşullarına sessiz kalmayıp birlikte mücadele etmeliyiz. Kısa vade de demokratik haklarımız-sağlık-emeklilik sigortası, işçi güvenliği, işsizlik parası, sendika, grev hakkı- ve geleceğimiz için örgütlenip sokağa çıkmalı, uzun vade de ise bu sömürü düzenine karşı sosyalist mücadeleyi yükseltmeliyiz. Bizlerin emeği üzerinden yükselen bu sistem, yine bizlerin emeği ile alaşağı edilecektir. Egemenlerin korkusu olan gücümüz birlikte örgütleyeceğimiz direniştir.

Üretimi sınırsız durduralım!

Genel grev ve genel direniş!

Yasta değil isyandayız!

Başka bir dünya mümkün!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

Mayıs 2014

www.adkh.org

Share

“ÇİZMELERİMİ ÇIKARAYIM MI? SEDYE KİRLENMESİN”

 

images (1)

Hayatın insanın yüzüne atılan bir tokadı gibi geldi bu cümle bana. İçimi o kadar çok acıttı ki kelimelerde yetersiz kaldı. Bu cümleyi yerin metrelerce altında bir parça ekmek için karanlığın merkezinde çalışmak zorunda bırakılan yüzü kömür karası ama yüreği apaydın olan bu işçiye hangi psikoloji söyletiyordu. Dün bundan başka birşey düşünemedim. Bu acaba gerçekten Nazım’ın dediği gibi  insanımızın yüreğinin büyüklüğü mü yoksa işçi olması, gelir seviyesinin düşük olması, fakirliği, garibanlığı ile şekillenen bastırılmışlık ve sömürülmüşlük ruh hali midir?

Ölümün soğuk yüzünü hissedip, tekrar güneşi gören bu işçinin kaygısı neden bir parça bezin kirlenmesi oluyor?

Soma’da şu an itibariyle 282 işçi kardeşimiz yaşamını yitirdi. Kaza olarak lanse edilen bu işçi katliamı Türkiye tarihinde ki en büyük “maden kazası” olarakta tarihte  yerini aldı. Devletin sözcüleri dünyadan örnekler vererek yaşanan faciayı örtbas etme derdine düşmüşler. Ve anlayış olarakta 1800′lerde kalmış başbakan da “İngiltere’de de 1800 lerde böyle kazalar oldu bu işin doğasında var” diyerek her zaman ki gibi muhteşem açıklamalarından birini yaparak kendi vicdanını rahatlatıyor. Tabiki her işin bir riski vardır. Ama sizin göreviniz bu riskleri en aza indirecek tedbirleri almak ve böylesi yüksek risk taşıyan işlerde de sürekli kontroller yaparak sorumluluğunuzu göstermektir. Ama Bakan Taner Yıldız “…milli değerlerimizi yeryüzüne mutlaka çıkarmalıyız” derken çıkarılması  için gerekli güvenli koşulları neden mutlaka diyerek yerine getirmiyor. Yazılanlara göre açılmadan önce bir çok eksiğin olduğu söylenen Soma madeninin hesabını vermek zorundalar.

Kurumların raporlarının hiç bir önemi yok, risklere dair yapılan önerilerin hiç biri dikkate alınmıyor Türkiye’de. Eğer birileri istiyorsa o iş mutlaka olacaktır. Sonrası ne? Altı üstü insan ölmüş ne olacak ki? İşte anlayış bu ve biz de bununla yaşamaya alışmışa benziyoruz. İnsanlık yer altında can verirken yer üstünde sorumlularıda timsah göz yaşları döküyorlar, yas ilan ediyorlar, “acı çekmediler” gibi saçma sapan cümleler kuruyorlar.

Türkiye genel işçi ölümlerinde Avrupa’da  birinci ve dünyada ise üçüncü durumda (TMMOB İstanbul İl Koordinasyonu Kurulu açıklamasından) Ama gelin görün ki  onlar hala sürekli “iş kazası, kader” gibi açıklamalarla katliamcı karakterlerini gizleme çabasındalar. Ama bu boş bir çabadır. İnsanlık bunu asla unutmayacak ve affetmeyecek.

Sömürülen, sürekli baskı altında tutulan, en temel hakları ve iş güvenlikleri sağlanmayan, sadece egemenlerin ve kapitalizmin  kar hırsıyla bir meta olarak pazarda alınan ve satılan insanın yaşam hakkını savunmak, yaşanan acıyı paylaşmak isteyen ve artık yeter diyen halkın öfkeside her zaman ki gibi şiddetle bastırılıyor ve göz altına alınıyor.

“Yanan bizdik, siz kömür sandınız!” diyen madenci kardeşimizin gözünden süzülen göz yaşını, babasız kalan çocukların yüreklerindeki acıyı, çöken kömür karası karanlığı nasıl aydınlatacaklar.

Yas kabul etmiyorum, oturup kadere yanmak değil derdim. Öfkemizi haykırma zamanındayız, İsyandayız!!

İnci Kaya

15.05.2014

Share