. tarafından

ADKH 12. Kurultayına Çağrı

Nisan 6, 2019 de ANASAYFA . tarafından

ÇAĞRIMIZDIR

Değerli üyelerimize, bileşenlerimize, kadın arkadaşlarımıza ve duyarlı tüm dostlarımıza,

Emeğimizin gasbıyla başladı mücadelemizin tarihi…

Her dönemde kendi emeğimizin gasbıyla başladı mücadelemizin tarihi…

Her dönemde kendi öncülerini yarattı…

Azgınlaşsa da erk-egemen sistem bütün iktidarlarında…

Bugün “Mor Dalga” yla yürüyor kadınlar başka bir dünyaya…

Bu coşku ve kararlılıkla ADKH olarak 12. sini düzenleyeceğimiz kurultayımıza tüm kadın arkadaşlarımızı “Kadınlar Birlikte Güçlü ” şiarıyla katılmaya çağırıyoruz!

 Konuklar

 –Avukat: Meral HANBAYAT

Hukuk ve Kadın

– Araştırmacı-Yazar: Sibel ÖZBUDUN

Emeğimizin Gaspı Hayatımızın Gaspıdır.

Küreselleşme ve Kadın

           EMEĞİMİZİN GASPI HAYATIMIZIN GASPIDIR!

DİRENİŞTEN ÖZGÜRLÜĞE YÜRÜYORUZ!

12. KURULTAYIMIZDA BULUŞALIM

Tarih: 20-21.04.2019

Saat: 13:00

Yer: Saalbau Gallus

Frankenallee 111

60326 Frankfurt am Main

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Share
. tarafından

Çocuklarımızın sesi olmaya çağırıyoruz!

Nisan 12, 2019 de ANASAYFA . tarafından

 

Rabia Naz 11 yaşında bir çocuk, Giresun’da ölü bulundu ve ailesine intihar ettiği söylendi. Acılı baba Şaban Vatan ise olayın böyle olmadığını kanıtlamanın peşinde yani kızı için adalet arıyor. Bir babanın kızı için adalet aramasından daha doğal ne olabilir.

Rabia’nın babası tehditlere , tezgahlara inanmadığı için ısrarla adalet aradığı için de 3 haftalık Samsun Ruh Hastalıkları Hastanesine yatırmaya çalışıyorlar.

Karanlık ve kirli iktidarlar halkların yaşamını daha çok abluka altına alırken; bu ablukadan en çok da çocuklar ve kadınlar etkilenmektedir.

Kirli çıkarlar üzerine kurulan her sistem toplumu da çevreyi de kirletir ve kendisi gibi saldırgan, pervasız, aciz ve zavallı bireyler yetiştirmek ister ve yetiştirir de.

Onların çırpınışları acizliklerinden, zavallı olmalarından ve çözümsüzlüklerinden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla çürüyen sistemler adaleti sadece kendi kirli oyunlarını kapatmak için kullanırlar.

Halkların adaletini ise ancak emekçi halkların mücadelesi getirecektir.

Bu inanç ve umutla duyarlı tüm halkımızı çocuklarımızın sesi olmaya,

Rabia’nın sesi olmaya,

Adalet arayışına güç vermeye çağırıyoruz…

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

11.Dönem Komisyonu

Share
. tarafından

Yaşamı vareden kadınlar asırlardır yok sayılsa da kadının varlık mücadelesi hiç durmadı/durmayacakda…

Nisan 15, 2019 de ANASAYFA . tarafından

İnsanın özü emek ise; kadın bu emeğe değer katan, yaşanır kılan ve ona yolaldırandır.. Kadın emekle hayatı varetti ama yarattığı hayat O’nu hep yok saydı. İradesi, kararları, bedeni, kimliği ve kişiliği her dönemde de saldırıya uğradı. En çok da bu saldırılara ”Hayır” dediği oranda şiddetle karşı karşıya kaldı. Toplumsal değer yargılarına, erk egemen zihniyetin gerici, vahşi saldırılarına başkaldırdığı ölçüde hep şiddet gördü..
Ancak asırların baskısı; ne kadının varolma mücadelesini, nede gerici toplumsal değer yargılarına ve emperyalist kapitalist sistemlerin vahşi saldırılarına karşı başkaldırışını durdurabildi..Durduramazdı;

Çünkü kadın; yaşamı dört duvar arasından çıkarmış ve sokağa ,meydanlara indirmişti bir kez.

Çünkü kadın; doğruyu savunan, Adaleti, Özgürlüğü, Eşitliği savunandı.

Çünkü kadın; yaşamı anlamlı kılan, emeği savunandı.

Çünkü kadın; insanlığın üzerindeki bütün gerici baskılara karşı çıkan ve geleceği savunandı.

Çünkü kadın; başka bir dünya, yaşanılası bir dünya isteyendi.
O nedenle kadınlar, mücadele ederek her baskıdan daha güçlü çıktılar. Güçlendikçe yaşamdaki yerlerini de aldılar. Böylelikle yaşamda aldığı her yer kadına daha çok söz söyleme hakkı doğurdu. Toplumsal her sistemde kadının hem varlığı hemde sözü yok sayılsa da ; her  dönem kadınlar bütün varlığıyla sözünü söylemekten geri durmadı.
En çok da kadın; devrim mücadelesinde , toplumsal isyanlarda sözünü söyledi. Yani geri ve eski olanı yıkmada ve yeniyi kurmada hep sözü vardı. En çok baskıya Onlar uğruyorsa en çok başkaldıran da Onlar olmalıydı.
Günümüze kadar bütün devrim mücadelelerinde kadınlar da tarih yazdı erkek yoldaşları gibi. Ve ardıllarına direnişlerini miras bıraktılar. Gösterdiler ki kadınlar sadece ezilen, mağdur olan, zayıf olan, edilgen, pasif olan  değil; yaşatan, üreten, değer katan , isyan eden, eskiyi yıkan ve yeniyi yaratandır.
İşte bunun son örneğini Sudan’lı kadınlar bütün dünyaya bir kez daha duyurdular. 30 yıllık tek adam diktatörlüğüne karşı Sudanlı kadınlar sokağa döküldü ve 22 yaşında Alaa Sarah’ın ”Kadının Yeri Devrimdir” sözü sınırları aşarak isyan eden kadının neleri hedefleyeceğini ve neleri başaracağını gösterdi. Ordu yönetime elkoysa da Sudanlı kadınlar orduya karşı da direniyor ve sivil yönetim istiyorlar.

Yeterki kadınlar isyanını örgütlesin; doğru toplumsal politikalarla, yerinde ve zamanında harekete geçtiklerinde başaramayacakları hiçbir şey yoktur.

Kadınlar olmadan devrimler rengini bulamayacak…

O halde örgütlenerek güçlenmeye, gücümüzle söz söylemeye diyoruz…
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

11.Dönem Komisyonu.

Share
. tarafından

Leyla Halid, açlık grevinde olan Leyla Güven’i ziyaret etti

Nisan 15, 2019 de ANASAYFA . tarafından

Filistin Halk Kurtuluş Cephesi (FHKC) Politbüro üyesi Leyla Halid, Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle 159 gündür açlık grevi eyleminde olan Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) Hakkari Milletvekili Leyla Güven’i evinde ziyaret etti.

Leyla Halid’den Leyla Güven’e mesaj

KESK’in İstanbul’da düzenlediği Ortadoğu Konferansı’na katılan Leyla Halid, açlık grevi eylemine dair yaptığı değerlendirmede “Ben Abdullah Öcalan’ın kendisi için birinin ölüme yatmasını isteyeceğini sanmıyorum. Abdullah Öcalan böyle bir şey istemezdi. Leyla Güven’i ziyaret etme fırsatım olursa kendisinden bedenine zarar vermemesini isteyeceğim” dedi.

Halid, açlık grevinin tek başına yeterli olmayacağını ve hükümeti zorlayacak şeyin aynı talep etrafında kenetlenen halk kitleleri olduğunu vurguladı. Öte yandan Urfa’daki kitle örgütleri açlık grevleri için “Ses verin” çağrısı yaptı.

“İki halk da kendi toprakları üzerinde hak talep ediyor”

Mezopotamya Ajansının aktardığına göre Birinci Dünya Savaşı’ndan sonra sömürgecilerin bölgeyi parçalara böldüğünü anımsatan Halid, “Türkiye’de ‘hasta adam’ diye tabir edilen imparatorluğun çöküşünden sonra bu bölünme parçalanma devam etti. Halklar arasına sınırlar girdi. Bu süre sonucunda bizim ülkemizde böyle parçalandı. Kürtler kendi topraklarınız üzerinde mücadele veriyorsunuz ama Filistinliler kendi topraklarından sürüldüler. İki halk da tabii ki kendi toprakları üzerinde hak talep ediyorlar. Uzun vadeye yayılan bir taleptir ve bugüne kadar sürdü. Hâlâ devam ediyor” dedi.

“Yaşamı tehdit edecek şeyden kaçınmamız gerekiyor”

Açlık grevlerine dikkat çeken Halid, şöyle devam etti:

“Leyla Güven, Abdullah Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle açlık grevi eylemine başladı. Bu talep haklı ve meşru bir taleptir. Fakat bu yetersizdir. Etrafında ciddi bir halk kitlesinin olması gerekiyor. Aynı talep etrafında kenetlenen bir halk kitlesi olması gerekiyor. Hükümeti zorlayacak olan budur. Açlık grevi eylemi direniş biçimlerinden sadece bir tanesidir. Bir sonuç elde edilene kadar bu eylem tekrarlanabilir. Bu eylemi tamamıyla meşru görmek lazım. Fakat biz her şeyden önce yaşamı savunuyoruz. Yaşamı tehdit edecek şeyden kaçınmamız gerekiyor.”

“Güven’i ziyaret edersem kendisine zarar vermemesini isteyeceğim”

Haapishanede bulunan tutukluların farklı bir eylem yapma şanslarının olmadığını sözlerine ekleyen Halid, “Bu nedenle kendi bedenleri üzerinden bir eyleme giriştiler. Bu doğaldır ama daha farklı eylem biçimleri olabilir. Önemli olan özgür olanların geliştirecekleri eylemlerdir. Ben Abdullah Öcalan’ın kendisi için birinin ölüme yatmasını isteyeceğini sanmıyorum. Abdullah Öcalan böyle bir şey istemezdi. Leyla Güven’i ziyaret etme fırsatım olursa kendisinden bedenine zarar vermemesini isteyeceğim. Başka eylem biçimleri denenebilir. Şu an Filistin tutukluları da açlık grevi eylemindeler. Burada da halk nöbetleşe açlık grevi eylemine giriyor. Protesto eylemi yapıyor. Bu grevlerin etrafında kenetlenen kitleler var. Mektup yazma kampanyaları başlatıldı. Özellikle manevi yönden desteklemek amacıyla dayanışma mektupları gönderiliyor. Türkiye’de ve Filistin’de açlık grevi eylemlerinin etrafında kenetlemek gerekiyor” diye konuştu.  

Hapishanelerde ve HDP il binasında açlık grevleri sürüyor

Öcalan üzerindeki tecridin kaldırılması talebiyle Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin Hewlêr kentinde açlık grevine başlayan HDP üyesi Nasır Yağız 145, Strasburg’da 14 kişi ve Galler’de İmam Şiş 119, hapishanelerde 16 Aralık’ta başlayan tutuklular 120 gündür açlık grevinde. Açlık grevleri 1 Mart itibarıyla tüm hapishanelere yayılmıştı.

HDP milletvekilleri Dersim Dağ, Tayip Temel ve Murat Sarısaç’ın partilerinin Diyarbakır İl Örgütü binasında başlattığı açlık grevi de 3 Mart’tan beri devam ediyor.

Erzincan T Tipi Kapalı Hapishanesi’nde açlık grevi eylemine başlayan Sedat Akın’ın tahliye edilmesi ardından Batman’daki evinde sürdürdüğü eylem 96’ncı gününde.

Gurbet Ektiren, Bakırköy Hapishanesi’nde 15 Ocak’ta başladığı açlık grevi eylemini tahliye olduğu 8 Mart’tan bu yana Mardin’in Derik ilçesindeki evinde; İhsan Sinmiş (55) 1 Mart’ta Silivri Hapishanesi’nde başladığı açlık grevini 11 Mart’ta tahliye olduktan sonra İstanbul Küçükçekmece’deki evinde; Buca Kırıklar 1 No’lu F Tipi Kapalı Hapishanesi’nde 22 Mart’ta tahliye olan Ferdi Karabay 1 Mart’ta başladığı açlık grevini evinde, HDP binasında açlık grevine başlaması üzerine gözaltına alınıp tutuklanan Sevican Yaşar 2 Nisan’da, Salih Tekin ve Bilal Özgezer ise 5 Nisan’da tahliye edildikten sonra açlık grevlerini evlerinde sürdürüyor.

gazetepatika8.com

Share
. tarafından

ADKH 12.KURULTAYINI  FRANKFURT’DA GERÇEKLEŞTİRDİ

Nisan 22, 2019 de ANASAYFA . tarafından

 

”Emeğimizin Gasbı, Hayatımızın Gaspıdır” sloganıyla başlayan merkezi kampanya delege ve konukların tartışmalarıyla sonuçlandırıldı.

Salonun girişinden başlayan zemine yapıştırılmış,üzerinde enteresan sözlerin bulunduğu; ”Her istek kendine bir yol bulur”,”Kadının direnişi kadına mirastır” ve çocuk ayak izlerinde yazan ”Çekin kirli ellerinizi üzerimizden”…gibi renkli ayak izleri; katılımcıları kadınların pankartına götürüyordu.

Yoklama ve saygı duruşuyla başlayan kurultay, açılış konuşmasının ardından gündemlerle devam etti.

Komisyon üyesi yaptığı açılış konuşmasında; ”Ülkemizde ve dünyada kapitalist emperyalist sistemler gerek kendi yarattığı krizleri önlemek gerekse de karanlık ve kirli iktidarını uzun süre ayakta tutmak için ezilen halklara yönelik saldırılarını her alanda devam ettirmektedirler .Yaşadığımız Avrupa ülkelerinde de bizler çok iyi biliyoruz ki; onların sözde ”sosyal devlet” dedikleri, içeride işçi sınıfı ve göçmen halkların alınteri üzerinden yükselirken, dışarıda da az gelişmiş ülkeleri parçalayarak, halkların yaşamını talana çevirerek gerçekleşmektedir.”

”Ülkemizde de zorbacı rejim; içerisiyle dışarısıyla halklara tektipleşmeyi dayatmış, Leyla Güven, onlarca tutsak ve analar açlık grevindedir.

Şeklinde genel vurgusunun ardından sisteme karşı duruşları da şu şekilde özetledi; ”Bütün bunların yanında, erk egemen sisteme karşı mücadeleler de halkların özgün örgütlülükleriyle  devam etmektedir. Paris’in sokaklarında ”Sarı yelekliler”hareketi gibi sınıf hareketine; ”Mor Dalga” nın yükselişi gibi kadınların isyanına ivme katan hareketler gibi…Ayrıca Sudan’lı kadınların tek adam diktatörlüğüne karşı sokaklara taşıdığı ”Kadın nın yeri devrimdir”, ”Mermi öldürmez, sessizlik öldürür” mesajı bütün dünya emekçi kadınlarına mesaj verir nitelikteydi. 

 

Antropolog, araştırmacı,yazar Sibel ÖZBUDUN’ un yaptığı sunum çeşitli alt başlıklar içerisinde tartışıldı. Sibel ÖZBUDUN , sözlerine ”Öncelikle üzerimde bir selam var Ovacık’tan başlayıp Dersim’e uzanan ondan sonra büyün coğrafyaya açılacağını umduğumuz o umut çiçeğinden selamlar getirdim. Dersim de olan hepimiz için bir umut kapısının yeniden aralanmasıdır. Bir yol açılıyor hepimiz bu yola omuz vermek durumundayız arkadaşlar ,elimizden ne geliyorsa ne yapıyorsak bu selamı ve bu dayanışma çağrısını lütfen kabul edin” diyerek kitleyi selamlayarak başladı.

”Benim kadınlığa ilişkin bilincim 1970 li yıllarda sosyalizmin hegomonik olduğu dönemlerde biçimlendi. Biz emek eksenli düşünmeye alıştık. Dolayısıyla birincil sorunumuz kadınların nasıl üretime dahil olacağıydı. Sanayinin muzaffer çağıydı Batı dünyası…Kadınların sanayi işçileri olarak durumlarının düzenlenmesiydi. Çünkü kadınlar yedek proletarya, yedek işçi ordusu olarak değerlendirildi.Yani kapitalizmin normal olarak işlediği dönemlerde yığınsal olarak işe aldığı, krize girdiği anda da yığınsal olarak kapı dışarı edildiği, düşük ücretle çalıştırabildiği bir yedek iş gücü ordusu olarak gördü.” Kadın emeğinin her kıta da nasıl sömürüldüğünü somut örneklerle tartışılmasını sağladı. ADHK dönem başkanının sunduğumücadele ve tebrik mesajının ardından, ADKH kurultayı faaliyet raporunun tartışılması ve yeni yönetim organlarının seçilmesiyle “jin jiyan azadi” sloganı ile sonuçlandırıldı.

 

 

 

Share
. tarafından

Enternasyonal proletaryanın birlik, mücadele ve zafer günü 1 Mayıs’ta alanlara!

Nisan 27, 2019 de ANASAYFA . tarafından

 

Emperyalist-kapitalist barbarlığın sürdürdüğü; yıkım, baskı, katliam, sömürü ve talan uygulamalarına karşı, dünyanın değişik ülkelerinde ezilen halkların haklı ve meşru mücadelesinin geliştiği bir süreçte 1 Mayıs alanlarında birlik, dayanışma ve mücadele sloganlarını hep birlikte haykıralım.

ADHK (24-04-2019) Dünyanın değişik ülkelerinde sosyalizm, özgürlük ve genel demokratik hak taleplerinin yükseldiği 1 Mayıs’ın öngünlerinde, kapitalizmin krizini derinleştirmek ve devrimci görevlerimize sarılmak elzemdir. Kapitalist-emperyalist sermaye, dünya pazarlarında para ve meta dolaşımını sağlamak amacıyla, etnik ve mezhepsel farklılıkları kullanarak katliamlar yapmaktadır. Azami kar uğruna sürdürdüğü bu gerici savaşları, ‘demokrasi ve özgürlük götürmek’ sosuyla ezilen halklara pazarlamaktadır. Daha önce Kafkasya’da, Balkanlar’da uygulanan ve bugün Büyük Orta Doğu projesi olarak hayata geçirilen de emperyalist çıkar amaçlı projelerdir.

Büyük Orta Doğu projesinin eş başkanı R.T. Erdoğan, emperyalizmin tetikçisi Türk komprador hakim sınıflar devletinin yayılmacı konumunu güçlendirmiş, Kürdistan’ın belirli topraklarını işgal etmiştir. Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkına devlet terörü ile ipotek koymuştur. İşçi sınıfının birlik, mücadele ve dayanışma günü olan 1 Mayıs’ta, alanlarda Kürt ulusunun haklı mücadelesinin talepleri de yankılanacaktır.

Türkiye/Kuzey Kürdistan’da demokrasinin son kırıntısını yok eden AKP iktidarı, Türk komprador tekelci burjuvazisinin ihtiyaçlarına göre pozisyon almakta ve işçi sınıfı başta olmak üzere geniş emekçi kitleleri koyu biçimde sömürmektedir. Sendika ve grev hakkına dönük yasak ve kısıtlamalar, sosyal hakların budanması, taşeron sistemiyle iş güvencesinin ortadan kaldırılması, işçi ve emekçilerden vergi adı altında yapılan kesintilerin kapitalistlerin hizmetine sunulması, işçi ölümlerini kader haline getirerek patronları koruması AKP iktidarının sınıfsal niteliğini tartışmasız biçimde ortaya koymaktadır. Özelleştirme uygulamalarıyla yandaş kesim ve emperyalist sermaye ihya edilmekte, ülkemizin yer altı ve yer üstü zenginlikleri haraç mezat satılmaktadır. Neo-liberal ekonomi politik uygulamaların işçi ve emekçilere faturası daha fazla zam, yüksek enflasyon, işsizlik ve açlık olmaktadır. Bu 1 Mayıs’ta sınıfın ve halkın ekonomik ve siyasal taleplerini en gür biçimde bağırmak önceliğimiz olmalıdır.

Kadınların her gün sokak ortasında katledildiği: evde, işte, okulda tacize ve tecavüze uğradığı bu karanlık süreçte, erkek egemen kültüre ve iktidar ilişkilerine karşı kadınların kurtuluş mücadelesinin mevzisine çevirelim 1 Mayıs alanlarını. Günlük hayatta acı çeken, ötekileştirilen, emeği görünmez kılınan, savaşın ve ekonomik krizin yükünü en fazla taşıyan kadınların, kendi renkleriyle ve talepleriyle alanları sarsma günüdür 1 Mayıs.

Türkiye/Kuzey Kürdistanı açık hapishaneye dönüştüren T.C. devleti, örgütlü devrimci ve demokratik faaliyeti dağıtma çabasındadır. Hitler ve Mussolini dönemini aratan göstermelik mahkemelerle on binlerce devrimci, demokrat ve yurtsever tutsak alınmıştır. Tecrit politikasını kırmak için Leyla Güven öncülüğünde başlayan açlık grevi, hapishanelere ve dünyanın değişik bölgelerine yayılmıştır. Kendilerine ‘demokrasi merkezi’ diyen Avrupa ülkeleri üç maymunu oynayarak ezilen uluslara ve halklara düşmanlıklarını bir kez daha teyit etmişlerdir. T.C. devletinin tecrit politikalarının ve tutsak ailelerine uyguladığı terörün dolaylı olarak destekçisi olduklarını kanıtlamışlardır.

Avrupa’da sarı yeleklerin hayaleti gezmektedir. Fransa proletaryasının ve halkının sürdürdüğü eylemler aylarca sürmektedir. Avrupa’daki 1 Mayıs’a sarı yeleklerin haklı mücadelesi damgasını vuracaktır.

Fransa devletinin sarı yelekler karşısındaki çaresizliği sürerken, Avrupa devletleri yeni radikal kanunlar çıkarmaktadır. Yeni polis yasalarının çıkarılması, ezilen ve sömürülen sınıfların tarihsel mücadelesi sonucu elde edilen hakların gasbedilmesi, Avrupa burjuvazisinin halk düşmanı karakterinin doğal sonucudur. Yüz binlerce kişinin yükselen ev kiralarına karşı kitlesel eylemleri, sarı yelekliler hareketi, doğanın talanına karşı çevre ve iklim eylemlerindeki artış, gelecek dönemde Emperyalist haydutlara karşı gelişecek olan kitlesel eylemliliklerin habercisidir.

Emperyalist ve Kapitalist sistemin döktüğü işçi ve emekçilerin kanları zihnimizin en diri tarafında durmaktadır. 1 Mayıs 1886’da Chicago’da ve 1 Mayıs 1977’de İstanbul Taksim’de işçilerin katledilmesi aynı zihniyetin sonucudur ve suçudur. Kapitalist Emperyalist sistemin bu suçlarını tüm sınıf kinimizle lanetliyoruz. Unutmadık, unutmayacağız.

İşçi ve emekçilere dönük yapılan katliamlar, sömürü, talan ve baskılar ancak sosyalist devrimlerin zaferi ile ortadan kaldırılabilir. Emperyalist-kapitalist sömürü sistemi parçalanmadan ezilen ve sömürülen sınıfların, ulusların, inançların, cins ve cinsel yönelim sahiplerinin, doğamızın gerçek kurtuluşu ham hayaldir. Gerçek kurtuluşumuzun bu köhnemiş düzende olmadığını 1 mayısların tarihi tecrübesi işçi ve emekçilere göstermiştir. Kurtuluş işçi ve emekçilerin kendi ellerindedir.

Çözüm Devrim ve Sosyalizmdedir!

Yaşasın Bir Mayıs, Bıji Yek Gulan!

Enternasyonal proletaryanın birlik, mücadele ve zafer günü 1 Mayıs’ta alanlara!

Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu (ADHK)

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH)

Sosyalist Gençlik Hareketi (SYM)

Share
. tarafından

Tarladan kadın dayanışmasına

Nisan 27, 2019 de ANASAYFA . tarafından

OVACIK TARIMSAL KALKIMA KOOPERATİFİ–3
25.04.2019
Söyleşi: Umut Kocagöz
Ovacık kooperatifi ile beraber ilçedeki kadın istihdamı artıyor, kadınlar güçleniyor. Bu defa da kooperatifin üç kadın çalışanına bağlanıyor, deneyimlerini dinliyoruz.
Çiğdem Şaylı

Kooperatifle nasıl tanıştınız?

Çiğdem Şaylı: Ovacıklıyım. Ovacık küçük bir yer, herkes birbirini tanıyor.

Özlem Derman: Aslen Ovacıklıyım, ama Adana’da doğup büyüdüm. Ağustostan beri kooperatif çalışanıyız. Nohutların paketlemesini yapıyoruz. Önümüzdeki sezon daha çok ihtiyaç sahibi kadın aramıza katılacak, birkaç tekstil makinesi daha gelecek.

Özge Tanır: Samsunluyum. Ovacık’a yedi yıldır gelip gidiyorum. İlkin Munzur Festivali’ne gelmiştim. Ardından iki-üç ayda bir ziyaret ettim. 11 ay önce her şeyi bırakıp buraya yerleştim. Özel bir üniversitede tam burslu okuyordum. İnşaat teknikerliği bölümünü bitirdim. İş bulmakta zorlanacağımı biliyordum. Kooperatifi biliyordum, ama aklımda kooperatifte çalışmak yoktu. Şimdi on aydır çalışıyorum.

Kooperatif kadınlar nezdinde çok önemli bir adım. Dersim, birçok topluma göre ileri gibi dursa da, kadın konusunda geri bir yerde. Kadınların özgürleşebilmesi için ilk adım ne yazık ki ekonomik özgürlük. Ovacık’ta iş imkânı çok kısıtlı. Lokantada, kahvede iş var. Ama orada kadınlar çok yok. Kooperatifle beraber seksen kadına iş imkânı sağlandı. Dönüşümlü çalışıyorlar. Tarlalarda erkek-kadın birlikte çalışmaya başladı. Paketleme, ön muhasebe kısımlarında 15-20 çalışan var. Ovacık ölçeğinde bunlar çok önemli. İlerleyen dönemlerde de daha çok insana iş imkânı sağlayacağız.

Kooperatif kadınlar nezdinde çok önemli bir adım. Dersim, birçok topluma göre ileri gibi dursa da, kadın konusunda geri bir yerde. Kadınların özgürleşebilmesi için ilk adım ne yazık ki ekonomik özgürlük. Kooperatifle beraber seksen kadına iş imkânı sağlandı.

Seksen kadın dönüşümlü nasıl çalışıyor?

Tanır: Kooperatifte önce ürünler elle seçiliyor, bir kısmı eleniyor. Bu iş için günde ikisi erkek, altısı kadın sekiz kişi gerekiyor. Sekizli gruplar oluşturuluyor. Bir kısım ürünü eliyor, diğerleri paketliyor. Paketleme ve muhasebe bölümünde şu an on kişi çalışıyor. Mandıra başlayınca, oraya çalışan alınacak. Elli dönüm yer eken bir kişi bir süreliğine yoğun emeğe ihtiyaç duyar. Biçmesi var, traktörcüsü var. Orada epey çalışan oluyor.

İşçileri kim seçiyor?

Tanır: Kooperatif ihtiyacı olan, eşiyle sıkıntı yaşamış, boşanmış kadın arkadaşlarımızı önceliyor.

İhtiyaç nasıl belirleniyor?

Özge Tanır

Tanır: Burası küçük bir yer, herkes birbirini tanıyor. İnsanlar talepte bulunabiliyor. Beş-altı aydır bizimle çalışan bir kadın arkadaşımız çocuklarıyla burada, ihtiyaç sahibi. Burada çalışması ona ayakları üzerinde durabilmesi için iyi bir imkân sağlıyor. Onun özgüvenini artırıyor. Kocasına, bir erkeğe muhtaç olmadığını biliyor.

Maaş ve sosyal haklar açısından çalışma şartları nasıl?

Tanır: Asgari ücretle çalışıyoruz. Sigortalıyız, yemek parası var. Yola zaten ihtiyaç yok. Ekstra mesai ücreti karşılanıyor. Kooperatif düşük kâr marjıyla çalışıyor. Kazanılan para işçiler ve kooperatif için harcanıyor. Eğer para kalırsa, onu ortak üretim alanları için harcıyoruz. Bu sene Kızlık’ta ortak ekim yapıldı, tohum ve mazot desteği oldu. KHK ile işinden edilen kişilere, okuyan gençlere destek olmaya çalışıyoruz.

Şaylı: Sabah dokuzdan akşamüstü beşe kadar çalışıyoruz. Ama bu bize dayatılmıyor. Günlük iş planımızı yapıyoruz, ona göre çalışıyoruz. Normalde iki kişi günde 500 torba yapabiliyoruz. Yetiştirmemiz gereken iş varsa, birkaç saat fazla da çalışabiliyoruz. Yeri geliyor, haftasonları da geliyoruz. Torbalar pamuk olduğu için daha iyi. Baskı boyası kimyasal değil. Bir saat içinde kokusu kalmıyor. Çürümüyor, kullan-at değil. İşi bitince tüketiciler başka amaçla kullanabiliyor.

Asgari ücret uygun mu sizce?

Tanır: Yeterli değil elbette. İleride değişecektir. Kooperatif yeni. Bir şeyler yeni yeni oturuyor.

Hangi bölümde çalışıyorsunuz?

Tanır: Muhasebe. Kargo da yapıyorum. Burası klasik bir işyeri gibi değil. Kendi yerimiz gibi görüyoruz, herkes her işi yapıyor, iş ayırmıyoruz. Tuz da paketliyoruz, koli de taşıyoruz. İlk geldiğimde dördüncü kattaydık. Koli indirmek çıkarmak zordu. Caddeye çıkıp yardım istiyordum, insanlar geliyordu. Yazın şehir dışından, yurt dışından insanlar gönüllü çalışmaya geliyor. Öğrenciler de yardıma geliyor.

Önümüzdeki dönemde güçlü bir kadın dayanışması öreceğiz. Daha fazla kadının istihdama katılması açsından tekstil atölyesi önemli. İlerde yüz kadın istihdam eden bir atölye neden kurmayalım?

Derman: Tekstil kısmında çalışıyorum. Daha önce tekstil makineleriyle ilgili deneyimim vardı, on beş yıl çalıştım. Makinelerin alınmasına ve çalıştırılmasına destek oldum. Yöresel kıyafetler dikip satıyordum. Tekstil atölyesinde fasulye ve nohut torbası dışında alışveriş çantası üretmeyi de düşünüyoruz. Yöresel kıyafetler de yapacağız. Önümüzdeki dönemde güçlü bir kadın dayanışması öreceğiz. Daha fazla kadının istihdama katılması açısından tekstil atölyesi önemli. İlerde yüz kadın istihdam eden bir atölye neden kurmayalım?

Çiftçilik yaptınız mı?

Tanır: Üç arkadaş geldik, işsizdik. Üçümüz de üniversiteyi yeni bitirmişiz. Çiftçilik yapalım dedik. Kırk dönüm nohut, yedi-sekiz dönüm de fasulye ektik. Bir buçuk ay durmaksızın yağmur yağdı. Biraz da erken ekmişiz. Yağmurla birlikte nohutlara hastalık vurdu. Fasulyeler bizi kafa kafaya kurtardı. Bir dahaki sene tekrar yapmayı düşünüyoruz. Çiftçiliğe yabancıyım, ama alışıyorum. İsteyince oluyor. Çiftçilik dışarıdan göründüğü gibi değil, çok zor. Ekmesi, biçmesi, patozu, elemesi… Epey yorucu. Karşılığını aldığın sürece güzel. Toprakla uğraşmak iyi geliyor. Nohutta domuza karşı nöbet tutmak gerekiyor. Bir buçuk ay gündüz çalışıp gece tarlada domuz bekliyorsun. Tarla akşam çok güzel oluyor, dolunay çıkıyor, ateş yakıyoruz. Bir güzellik buluyoruz orada.

Özlem Derman

Son dönemde sizin gibi gençler tarımla uğraşmak için köye dönüyor, değil mi?

Tanır: Buradaki arkadaşlar çok yardımcı oldu. Ektiğimiz tarlalar bizim değil. Köylülerin ekilmeyen tarlaları. Burası daha çok hayvancılık yapılan bir bölgeydi. Yazın yaylaya çıkıyorlar. Köylülerin arazileri boştu, karşılık beklemeden verdiler. Biz de elde ettiğimiz ürünleri kooperatife verdik. Burada çalışan herkesin bir gönül bağı var. İyi bir şeye hizmet ettiğimizi biliyoruz. Patronumuz yok, amirimiz yok. Azarlayan biri yok, baskı yok. Bundan dolayı, işten kaytarmıyoruz.

Patronsuz örgütlenme nasıl?

Tanır: Kooperatifin bir yönetim kurulu var, kararlar bu mekanizmadan çıkıyor. Belirli ilkeleri var. Birlikte toplantı alıyoruz, insanlar fikirlerini, taleplerini, şikâyetlerini sunuyor, kararlar böyle alınıyor. Yönetimde olan arkadaşlarımız ücret almıyor.

Kooperatif toplantılarına katılıyor musunuz?

Şaylı: Çalışanlar olarak katılıyoruz. Ortak değiliz. Ürünlerimizi sunuyor, yeni fikirlerimizi, maliyet hesaplarımızı paylaşıyoruz. Birlikte düşünüyoruz. Eksiklerimiz, ihtiyaçlarımız varsa onları söylüyoruz, gideriliyor.

Kooperatif bölgedeki tarımsal üretimde neleri değiştirdi?

Şaylı: Kooperatif öncesi, insanlar üretime çok istekli değildi. Tüccar ucuza ürün alıyor, insanlar pek bir şey kazanmıyordu. Kooperatifle birlikte üretime katılım başladı. Ülkemizde saman bile ithal ediliyor. Yediğimiz birçok şey GDO’lu, zararlı katkı maddeleri içeriyor. Biz her bütçeden insana sağlıklı gıda gönderebiliyoruz. Bir anekdot anlatayım: Balların çıkma dönemiydi. Bizim karakovan çok değerli. Bir kadın arayıp ayırmamızı istedi. “Ayırma şansımız yok” dedim, başladı ağlamaya. “Neden arıyorsunuz?” diye sordum. “Kanser hastasıyım, güvenebileceğim tek yer sizsiniz” diye cevap verdi. Böyle bir güven duygusu oluşmuş. Üretici nezdinde de öyle. Bu sene yirmi dönüm arazi eken üretici seneye kırk dönüm ekmeyi planlıyor. Neden? Emeğinin karşılığını alabiliyor. Sisteme muhtaç kalmıyor. Arada aracı yok. Ucuza vermek zorunda değil, ürünün hakkını alıyor. Burada kışın bir şey yapamıyorsun, yazın ne kazanırsan onunla geçinmek zorundasın…
Mandıra alanımız var. Geçen sene geç kaldık, sadece kaşar üretimi yapabildik. Bir süre sonra süt de başlar. Köylerden süt topluyoruz. İnek alıp insanlara veriyoruz, sonra onlardan süt alıyoruz. Köy köy dolaşıyoruz. Geçtiğimiz sene ürettiğimiz bir buçuk ton kaşar kısa zamanda tükendi. İnsanlar güveniyor, pazar konusunda sorunumuz yok. İnsanlar hem destek olmak istiyor, hem de gerçekten böylesi bir dönemde ailelerine sağlıklı gıda yedirmek istiyor. Eskiden komünistlere öcü gibi bakılırdı, şimdi başka türlü bakılıyor. İnsanlara bir alternatif olabileceğimizi gösterdik.

Share