. tarafından

Kadın Mücadelesi Özgürlüğü Yeşertir..!

Mart 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

fotograf 2

Kadın Mücadelesi Özgürlüğü Yeşertir..!

İsviçre’nin Zürich Kantonu’nda, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de bileşeni olduğu, yerli ve göçmen 20’ye yakın kadın örgütü ve kurumundan oluşan “Zürich 8 Mart Komitesi’nin” çağrısıyla 8 Mart Cumartesi günü saat 13:30’da yürüyüş gerçekleştirildi. Zürich Hectplatz’da başlayan yürüyüş programı içersinde Avrupa Demokratik Kadın Hareketi faaliyetçilerinin oynadığı kısa bir sokak tiyatrosu yapıldı. Sokak tiyatrosunda, kadının kendi rengi ve sesiyle, yüzyıllardır süregelen suskunluğunu parçalamanın, örgütlü olmakla dünyayı değiştirmenin mümkün olabileceği dans ve müzik eşliğinde sergilendi.Bu yılki 8 Mart yürüyüşünün ana teması özelde cins sorunu üzerinde şekillense de genel itibariyle kapitalist sisteme karşı beraber mücadele etmenin önemiyle belirlendi.Ayrıca eylem içerisinde Zürich’in büyük alışveriş mağazalarına, özel bankaların duvarlarına kapitalizmi hedef alan yazılamalar yapıldı, pankartlar asıldı.Yürüyüş güzergahı üstünde belli noktalarda durularak, her kurumun kendi bildirisi okunurken çevredeki insanlara, iş yerlerine, kafe ve restoranlara yoğun bildiri dağıtımı yapıldı.Yürüyüşte sık sık “kein Gott, kein Staat, kein patriarchal,” (Tanrı yok, Devlet yok, erkek egemen zihniyete hayır!) sloganı atılırken, Kürtçe ve Türkçe sloganlar da atıldı, Kürtçe müzikler çalınarak halaylar çekildi.2 saat süren 8 Mart yürüyüşü Helvetiaplatz’da bitirildi.

Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin geçtiğimiz aylarda “Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma, Diren, Mücadele Et!” şiarıyla başlatmış olduğu kampanya çerçevesinde 8 Mart yürüyüşü boyunca ve bitiminde Birleşmiş Milletler’e sunulacak olan imza kampanyası için çevredeki insanlara, ADKH’nin kampanyası tanıtılarak imza toplandı.

fotograf 3

Share
. tarafından

“ Ötekilerin Bir Araya Gelmediği, Birleşmediği, Birlikte Mücadele Etmediği Hiçbir Coğrafyada Mücadele Başarıya Ulaşmadı”

Mart 17, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

 

 

IMG-20140317-WA0016

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin sürdürdüğü ”Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma Diren Mücadele Et!” kampanyası kapsamında Londra’da İstanbul LGBT Dayanışma Derneği temsilcisi Çirüsk Arat’ın katıldığı bir panel gerçekleştirildi. Açılış ve Mart ayında yitirdiklerimiz, Berkin Elvan ve Erhan Gencer şahsında saygı duruşuyla başlayan panelde ilk konuşmayı ADKH temsilcisi yaptı. Temsilci yaptığı konuşmada devam etmekte olan kampanyaya dair bilgilendirme yaparak dünya üzerinde yaşanan cinsel sömürüye dair bilgi verdi ve bu sömürünün önemli bir yerinde bu sömürüyü daha ağır şekilde yaşayan cinsel yönelimlerin yaşadıkları durumun kendileri açısından daha çok öne çıkarılmasını istediklerini, LGBT bireylere yönelik toplumdaki anlayışları mahküm ederek bu insanların durumlarına bir nebzede olsa dikkat çekerek farkındalık yaratma amacıyla bu paneli düzenlediklerini belirterek sözü LGBT temsilcisi Çirüsk Arat’a bıraktı. Konuşmasına LGBT derneğinin neler yaptığına kısaca değinerek başlayan Çirüsk Arat devamında şöyle konuştu.

“ Ötekilerin bir araya gelmediği, birleşmediği, birlikte mücadele etmediği hiç bir coğrafyada mücadele başarıya ulaşmadı. Şöyle bir gerçeklik var; şiddet dediğimiz kavram öyle bir kavram ki çocuktan başlıyor oradan kadınlara ulaşıyor, oradan azınlıklara ulaşıyor, inançlara ulaşıyor ve ordan bir bakıyorsunuz toplumun hepsi şiddetle kavruluyor. Bu şiddet sarmalı büyüyor ve bir noktadan sonra bir de bakıyoruz ki yaşadığımız katliamlar normale dönüşüyor.

LGBT’ lilerin yaşadığı şiddeti biz iki kategoride topluyoruz. Toplum ve devlet şiddeti. Devlet şiddeti de kendi içinde ikiye ayrılıyor. Devlet ve polis şiddeti. Devlet şiddetini mevcut hükümetin söylemleri oluşturuyor. AKP hükümetinin söylemleri aslında katliama davetiye çıkarıyor. Kendi namus ve ahlak kurallarıyla söylemlerde bulunan hükümet, ölen kadının cesedine 6 saat boyunca tecavüz eden anlayışları nereye koyuyor bu müslümanlığın neresinde duruyor diye sormak istiyoruz” diyen Çirüsk Arat konuşmasının devamında ”başbakan ve bakanların söylemleri doğrultusunda devletin kurumları ve yargı organlarıda bu nefreti pratikte uyguluyor. ”Ben sizi koruyup kollayacağım kısa bir süre sonra toplumun arasına geri döneceksiniz” demesiyle nefret suçlarını teşvik ediyor. Buradan nefret cinayetlerine gelirsek Türkiye’de 2009 yılından bu yana 70’e yakın Trans kadın çok vahşi biçimlerde öldürüldüler. Katilleride 2-3 yıllık cezalarla salıverildiler.”

Trans kadınların yüzde 99’nun seks işçiliği yapmak zorunda olduğunu söyleyen Çirüsk Arat bu kadınların başka bir iş yapma şanslarının olmadığı için zorunlu seks işçiliği yaptığını belirtti.

”Bu toplum içinde çalışmak istedikleri alanları açmazsanız, yaşam alanları yaratmazsanız ne olacak haliyle bu insanlar bu işi yapacaklar” diyen LGBT temsilcisi ”bu anlamda buna fuhuş demek çok tehlikelidir çünkü bu erkek egemen bir söylemdir ve bu söylemle siz bu işi yapmak zorunda olan kadını ötekileştirirsiniz. Sosyalist Hareket bugüne kadar bu noktada ileri bir yerde durmuyor. Kadın sorununun devrimden sonraya ertelenmesi anlayışı gibi bu sorunda devrimden sonraya ertelencek demektir” dedi. LGBT’lilerin yaşadıklarına dair Kaypakkaya geleneği ve ESP’nin ileri bir noktada durduğunu söyleyen Çirüsk Arat ”bu Sosyalist Hareketlerin samimi olmaları bizim kaybettiğimiz umudumuzu yükseltecektir” dedi. ”Toplumda genel ahlak kurallarından dolayı yer bulamayan Trans kadınlar ne iş yapacak diye sormak istiyorum” diyen Çirüsk Arat, ” Tüm kapıların kapatıldığı bir toplumsal yaşamda geriye zorunlu seks işçiliği kalıyor. Ve bu zorunlu seks işçilerinin alanlarını rahatlatmak bunların yaşam taleplerine destek olmak devrimci görevlerden birisidir. Çünkü kadınlarda kendi örgütlülükleri içersinde böyle bir talepte bulunuyorlar ve devrimcilerin görevide bu reform taleplerinin desteklenmesidir yaratamadıkları alanlarda, bu alanları yaratırlarsa da zaten reformlara gerek kalmayacaktır. Birde işe şu yönden bakın bunca Trans kadın seks işçiliği yaparken bu kadınlara kimler gidiyor. Toplumun ahlak bekçiliğini yapan erkekler gidiyor. Bir taraftan erkekler dışlıyor katlediyor ama bir yandan da o insanlara müşteri olarak gidiyorlar. Bence artık şiddete karşı bir kez daha düşünmek lazım. Zulümün katliamın ve acının hayatımızın bir parçası olduğu böyle bir düzene karşı hak ve özgürlük arayışımız sadece kendimiz için değil toplumun tüm kesimleri için olmalı. LGBT’si için, kadını için, Kürdü için, Alevisi için de olmalı. Zira bir kesime uygulanan şiddet toplumun tüm kesimlerini vuruyor. Bu anlamda kadına yönelik şiddet dediğimizde Trans kadınları da bunun dışında tutmadan mücadele etmemiz gerekiyor” diyerek sunumunu tamamladı.

Gelen sorularla oldukça canlı geçen panelde Avrupa Demokratik Kadın Hareketi temsilcisi yaptığı kapanış konuşmasında ” LGBT bireylere yönelik tüm bu şiddet ve nefret cinayetlerine karşı biz kadın örgütleri olarak destek mücadelesi değil bizzat onlarla birlikte bunun bir parçası olarak mücadele etmeliyiz. Erkek egemen anlayışın tipik kadın rollerinden kendimizi arındırıp gerek toplumsal yaşamda gereksede devrimci mücadelede bilinçli ve duyarlı kadınlar olarak sadece kendimiz için değil bizim yaşadığımız şiddetin daha katmerlisini yaşayan ve ötekileştirilen cinsel yönelimlerin hak ve özgürlük taleplerinide kendi bayraklarımıza yazmalıyız” diyerek panel sonlandırıldı.

IMG-20140317-WA0017

Share
. tarafından

Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi paneli

Mart 24, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

downloadfile

 

 

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi-Hamburg Bölgesi’nin organize ettigi  „Çocuk Gelişimi ve Psikolojisi“ konulu panel uzman Pedagog Emine Gülsüm Akbayır ve konukların katılımı ile 23.03.2014 tarihinde Migration Zentrum-Hamburg’da gerçekleştirildi.

 

Özellikle kadınların yakın alaka gösterdiği panelde, çocuk gelişimi ve psikolojisinin çocuğun ilk doğduğu andan itibaren her yaş döneminde farklılıklar arz ettiğine değinerek ele alan Pedegog E.G.Akbayır’ın, konuklarla iletişimde katılımcı-interaktif methodu uygulaması panelin oldukça canlı ve verimli geçmesini sağladı. Anne ve babaların çocuklarıyla iletişim noktasında, özelikle çocukların psikoljik gelişimini olumsuz etkileyebilecek  yöntemlerden uzak durmaları gerektiğine ve ebeveyn-çocuk ilişkisinin karşılılı bir öğrenim süreci olduğuna vurgu yapıldı. Ayrıca çocukların eğitiminde, onların özgüvenleri gelistirecek, saglamlastiracak, yaratici yönlerini aciga çıkarmalarını sağlayacak ortam ve koşulların oluşturulmasına özen gösterilmesi gerektiğine dikkat çekildi.

downloadfile-2

Karşılıklı görüş ve önerilerinin de sunulduğu panel, hem uzman arkadaş hem de katılımcı arkadaşlar açısıdan memnun edici bir atmosferde tamamlandı.

 

 

Share
. tarafından

ULUSLARARASI HAPİSHANELER SEMPOZYUMUNDA BULUŞALIM

Nisan 16, 2014 de ANASAYFA . tarafından

hapishaneler (453x640)

ULUSLARARASI HAPİSHANELER SEMPOZYUMUNDA BULUŞALIM

Devrimci demokrat yurtsever tutsaklara özgürlük“

Burjuvazinin ezilenlere yönelik cezalandırma saldırısı ilk olarak 1596 yılında Amsterdam’da uygulanmıştır. Bu saldırı süreç içinde ‘’Flaman modeli’’ olarak adlandırılmıştır.

Emperyalistler ve işbirlikçileri emeğin ve doğanın sömürüsü üzerine kurdukları cennetlerini korumak için devrimci ve yurtseverlere saldırmakta, tutuklamakta ve idama varan ağır cezalar vermektedir. Başta ABD emperyalizmi beraberinde batılı emperyalistler olmak üzere egemenler, kendileri açısından büyük bir tehlike arz eden sosyalizmin önünü kesmek için, tüm dünyadaki başta sınıfsal mücadele devamın da ulusal ve sosyal kurtuluş mücadelelerine karşı saldırılarını artırmış, gerçekleştirdikleri katliamların yanı sıra, işgal ettikleri yerlerdeki hapishanelerinde bulunan devrimci ve yurtsever tutsaklar üzerinde de bir dizi deneyler gerçekleştiriyorlar. ABD’nin Ira’daki Ebu Garip Hapishanesi ve Guantanamo hapishaneleri bu duruma örnektir. Öncelikle ABD emperyalizmi tarafından 1950 yılında Kore hapishanelerinde bulunan tutsaklar üzerinde uygulanan tecrit ve tredman politikaları, bugün daha da geliştirilerek dünyada yaygın bir biçimde uygulanmaktadır. Almanya’da 1970’li yıllarda RAF militanlarına, İngiltere’de, 1980 yılarının başında İRA militanlarına yönelik katı bir biçimde uygulanırken, Türkiye’de tecrit saldırısı direnişler sonucu engellenmiş ancak. 2000 senesinde 19 Aralık Hapishaneler Katliamı ile F tipleri ülkemiz hapishanelerine uyarlanmıştır. Uygulamanın özü politik tutsakları birbirinden ve toplumdan izole etme, dirençlerinde zayıflama sağlama, itaate zorlama, kimliksizleştirme, kişiliksizleştirme ve sonunda teslim almayı hedefleyen çok geniş ve kapsamlı bir projeden ibarettir.

Ülkemiz hapishanelerinde uzun ve onurlu direnişlere çokça şahit olduk. Özellikle 12 Eylül Darbesi sonrası ülke açık bir hapishaneye dönüştürülürken başta Diyarbakır zindanları olmak üzere birçok hapishanede devrimci muhalefet ölümlerle, işkencelerle tekrardan sınandı.  Hapishanelerin en karanlık dönemi sayılabilecek bu dönemde tutsaklar açlık grevleri, ölüm oruçları ve fiili direnişlerle başkaldırı geleneğini sürdürerek coğrafyamızda hapishaneler tarihinin önemli mihenk taşlarından olmuştur.  1989 Eskişehir-Aydın, 19 Eylül 1995 Buca Katliamı, 1996 Diyarbakır katliamı, 4 Ocak 1996 Ümraniye Katliamı, 1996 Süresiz Açlık Grevi ve Ölüm Orucu direnişi, 26 Eylül 1999 Ulucanlar ve 19 aralık 2000 katliamı biçiminde ülke devrimci hareketi imha edilmek istenmiştir. Bugün de, gazete dağıtmak, bir mayısa katılmak, basın açıklamaların da yer almak gibi en doğal ve yasal haklar suç olarak ele alınıp yüzlerce yıllık hapis cezaları ile sonuçlandırılmakta.

Ağırlaştırılmış müebbet hükümlülerine uygulanan ağır tecrit devam ediyor. Tutsakların kaldıkları hücrelerin içini de görecek biçimde havalandırmalara kameralar yerleştirilmekte, onur kırıcı yaptırımlara karşı her türlü direniş disiplin cezalarıyla ve infaz yakma uygulamalarıyla karşılanmakta ve tedavi hakları engellenen tutsaklar ölüme mahkum edilmektedir. Böylece uygulamada kaldırılan idam cezası sürece yayılarak uygulanmaktadır! Hapishanelerde 202’si ağır 620 hasta tutsak bulunmakta. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre 2000-2013 yılları arasında hapishanelerde toplam 2.304 kişi yaşamını yitirdi. F tipi tecrit politikalarının genel etkilerinin yanı sıra kadın, LGBTİ ve çocuklar için tecrit gerçekliği bir dizi ekstra saldırıları da gündeme getirmektedir. Kadın, çocuk ve LGBTİ tutsaklar tacizden tecavüze, işkenceye kadar birçok saldırı biçimine maruz kalmaktadır.

İlk başta da söylediğimiz gibi, hapishanelere yönelik bu saldırılar sadece ülke özgülünde yaşanmamakta, tüm dünyada özellikle de muhalif, devrimci, komünist, ilerici tutsaklar benzer uygulamalara maruz kalmaktadır. Bu nedenle enternasyonal dayanışma, ortak mücadele hattı hapishaneler konusunda da vazgeçilmez bir öneme sahiptir. Deneyimlerimizi paylaşabileceğimiz, ortak mücadeleyi örgütleyebileceğimiz bir zemine ihtiyacımız olduğu açıktır. Bu anlamda ulusalar arası delegelerin katılımı ile 26-27 Nisan tarihlerinde yapılacak olan sempozyuma tüm halkımızı davet ediyoruz.

Türkiye/İstanbul’da gerçekleştirilecek olan sempozyumun gündemleri

  1. Gün: Ülke hapishaneleri raporları / Tecrit ve izolasyonun tutsaklar üzerindeki etkileri
  2. Gün: Kadın, LGBTİ ve çocuk hapishaneleri / Ulusal ve uluslararası ortak bir çalışma grubunun oluşturulması

Yer: Petrol-İş / Tarih: 26-27 Nisan 2014

1.Gün Saat:10:3o

  • Organizasyon “sinevizyonu”
  • Organizasyonun açılış konuşması (DHF)

1. oturum: Ülke hapishaneleri raporları / Tecrit ve izolasyonun tutsaklar üzerindeki etkileri Saat: 11:00

  • Maderatör: Akın Birdal
  • (DHF-ESP-Partizan) Ortak temsilcinin sunumu
  • Hasan Gülbahar
  • Uluslar arası katılımcılar
  • Soru cevap ve serbest kürsü

Yemek arası Saat:13:00-14:00

1.Gün 2. Oturum: Ülke hapishaneleri raporları / Tecrit ve izolasyonun tutsaklar üzerindeki etkileri Saat:14:00

    • Moderatör: Ümit EFE(İHD İstanbul şube başkanı)
    • Latin Amerika ve Asya ülkelerinin temsilcileri
    • Av.Özlem Gümüştaş
    • Soru cevap

2.Gün 1. Oturum: Kadın,LGBTİ, çocuk ve hapishaneler. Saat:10:00-12:00

  • Moderatör: Ayşe Berktay
  • Elif Avcı (LGBTİ Temsilcisi)
  • Çiçek Otlu
  • Av. Hasan Erdoğan (İHD çocuk hapishaneleri kapatılsın temsilcisi)
  • Soru cevap ve serbest bölüm

2.Gün 2. Oturum Uluslararası İnfaz Sistemleri ve Hukuk. Saat: 12:15-14:00

  • İranlı Hukukçu; İran Hapishanelerine ilişkin sunum yapacaktır.

  • Avusturalya Hukukçu; Avusturalya göçmen yasası üzerine sunum yapacaktır.

  • Hollandalı Hukukçu; Hollanda hapishaneleri ve anti-törör yasaları üzerine sunum yapacaktır.

  • Hollandalı Hukukçu; Avrupa anti-terör yasaları üzerine sunum yapacaktır.
  • MLPD Hukukçu; Almanya 129a 129b anti-terör yasaları üzerine sunum yapacaktır.
  • Brezilya Hukukçu; Brezilya köylü ceza yasaları üzerine sunum yapacaktır.
  • Türkiye hukukçu; Türkiye’de İnfaz sistemi ve terörle mücadele yasası
  • Serbest bölüm

Yemek arası: 14:00-15:30

2.Gün 3. Oturum: Ulusal ve uluslararası ortak bir çalışma grubunun oluşturulması Saat:15:30-

  • Moderatör (Partizan)
  • Ülkelerin sunumları
  • Kurumlarım önerileri ve sunumları Serbest kürsü

Sonuç bildirgesi.

Örgütleyici kurumlar: ESP(Ezilenlerin Sosyalist Partisi), DHF (Demokratik Haklar federasyonu), Partizan, SKM(Sosyalsit Kadın Meclisi), SGDF(Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu), YDK(Yeni Demokrat Kadın), DDSB(Devrimci Demokrat Sendikal Birlik) PŞTA(Partizan Şehit ve Tutsak Aileleri),DGH(Demokratik Gençlik Hareketi,YDAB(Yeni Demokrasi Aileleri Birliği), DKH(Demokratik Kadın Hareekti),ATİK (Avrupa Türkiyeli İşçiler Konfederasyonu), UPOTUDAK, ATİF, ATİGF, HTİF, İTİF, YDG(Yeni Demokratik Geçlik)Yeni-Kadın,ADHK(Avrupa Demokratik Haklar Konfederasyonu), ADHF (Almanya), İDHF, FDHF, Londra-YÇKM, ADHF (Avusturya), ADKH (Avrupa Demokratik Kadın Hareketi), ADGH (Avrupa Demokratik Gençlik Hareketi),Alınteri, Devrimci Proleterya (Yaşanacak Dünya),Aveg-Kon (Avrupa Ezilen Göçmenler Konfederasyonu),AÖTDK (Avrupa Özgür Tutsaklarla Dayanışma Komitesi) AGIF (Almanya Göçmen İşçiler Federasyonu),ACTIT (Paris Türkiyeli Göçmen İşçiler Kültür Derneği),IGIF (İsviçre Göçmen İşçiler Federasyonu),GİK-DER (Londra Göçmen İşçiler Kültür Derneği), VEK-SAV (Hollanda Vardiya Enternasyonal Kültür ve Sanat Vakfı)VARDIYA, Avusturya Göçmen İşçiler İnisiyatifi,EGA-BİR (Edinburg Göçmen Aileler Birliği),BGK (Belçika Göçmenler Kolektifi),SKB (Sosyalist Kadın Birliği), YS (Young Struggie),

Destekleyenler:

FEKAR (Kürt Kültür Dernekleri Federasyonu), Bir- Kar İsviçre,Proleter Devrimci Duruş İsviçre,(Türkiye) Siyaset Gazetesi İsviçre, ADDBF(Avrupa Demokratik Dersim Birlikleri Federasyonu) TUAD(Tutuklu Aileleri ile Dayanışma Derneği), DİSK limter-iş, CİS,Ceza infaz sisteminde sivil toplum Derneği

Share
. tarafından

Bu da homofobik ambulans: Öldürülen trans olunca dokunmadılar!

Nisan 23, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

page_bu-da-homofobik-ambulans-oldurulen-trans-olunca-dokunmadilar_560245938

  • Tarih22.04.2014 16:46

Arkadaşı, trans Çağla Joker’in ölümü ardından neler yaşadıklarını anlattı: Polis ve ambulans görevlileri arkadaşımızın cenazesine bile dokunmadı. Biz taşıdık arkadaşımızı…

İstanbul, Beyoğlu’nda dün gece yaşanan silahlı saldırıda bir trans kadın yaralanırken, 21 yaşındaki trans Çağla (Joker) hayatını kaybetti. Arkadaşı Joker’in öldürülmesi ardından neler yaşadıklarını anlatan Didem, polis ve ambulans görevlilerinin cenazeye dokunmak istemediğini ve Joker’i kendilerinin taşıdıklarını söyledi. Didem, “Gözlerini bile kapatmadılar. Biz kapattık. Ailenin ne yapacağı ise belli değil. Kabul etmezlerse arkadaşımızın cenazesini biz üstlenmek isteyeceğiz ama devlet bize vermeyebilir” dedi. Joker’in öldürülmesini protesto etmek için bugün saat 20.00’de Galatasaray Üniversitesi’nin önünde toplanılacak.

Çağla Joker’in arkadaşı Didem ile konuşan Yıldız Tar‘ın KaosGL.org’da yayımlanan haberinin ilgili bölümü şöyle:

Didem, civardaki başka transların silah sesi duyduklarını ve iki kişinin koşarak apartmandan uzaklaştıklarını belirtti. Didem “Önce bıçak çekmişler Joker’e. Nalan’ı yardıma çağırmış. O sırada silah çekip Joker’i göğsünden vuruyorlar. Cama çıkıp yardım istiyor. O arada katiller İstiklal Caddesi’ne doğru koşarak uzaklaşıyor” dedi.

 

‘Arkadaşımızın ölüsüne dokunmak istemediler’

 

Didem, olayın ardından yaşananları “Polis geldi ve hiçbir şey yapmadı. Biraz ortalığa baktı. Doğru dürüst soru  bile  sormadı. Ambulans ise  arkadaşımızı  taşımak istemedi. Apartmandan aşağıya  kadar  arkadaşımızı biz taşıdık” şeklinde anlattı.

 

Cenazeyi aile istemezse ne olacak?

 

Cenazeyi kendilerinin taşımak zorunda kaldıklarını aktaran Didem, “Gözlerini bile kapatmadılar. Biz kapattık. Ailenin ne yapacağı ise belli değil. Kabul etmezlerse arkadaşımızın cenazesini biz üstlenmek isteyeceğiz ama devlet bize vermeyebilir” dedi. Aile cenazeye sahip çıkmaz ve cenazeyi arkadaşlarının kaldırmasına izin verilmezse Joker, Kimsesizler Mezarlığı’na defnedilecek.

 

Birkaç gün önce yine saldırı olmuş

 

Didem birkaç gün önce de Ömer Hayyam Durağı’nda silahlı saldırı olduğunu söyleyerek, Translar arasındaki dayanışmayla saldırıları önleyebileceklerini söyledi. Kendisi de transfobik nefret saldırısına maruz kalan Didem, polisin ilgisizliğini ve saldırganların cezasız kalmasını eleştirdi.

 

‘Travestiyiz, alışın gitmiyoruz!’

 

Daracık Sokak’taki eylemde, “Trans cinayetleri politiktir” pankartı açıldı. Eylemde yapılan basın açıklamasında nefret saldırılarının her geçen gün artarak devam ettiği vurgulandı. Açıklamada şu ifadelere yer verildi:

“İktidar sahipleri, egemenler, efendiler! Tüm yasal düzenleme çağrılarımıza kulak tıkayanlar, bizi üçüncü sayfalardan, yandaş medyanın taraflı haberlerinden tanıyanlar! Ardı ardına yaşanan bu cinayetlerin ne anlama geldiğini biliyoruz.

Katledilen arkadaşımız Joker’in cenazesine dahi dokunmayan, olay yerinde bulunan arkadaşlarımıza cenazeyi taşıtan bu zihniyeti yok etme kararlılığımız devam ediyor. Genel ahlak kurallarınız ile hayatlarımızı cehenneme çevirirken; bizler o cehennemin içinde zihniyetlerinizi yok edeceğiz!

Korunaklı saraylarınızı toplumun tüm ötekileri ile birlikte yerle bir edeceğiz. Katlettiğiniz Dora’yla, Nükhet’le, Joker’le geleceğiz!”

Not: Bu haber T24 Bağımsız İnternet Gazetesi’nden alınmıştır.

 

Share
. tarafından

TRANS CİNAYETLERİ POLİTİKTİR!

Nisan 24, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDur

 

Günümüz toplumsal sistemleri ve ondan bağımsız olmayan toplumsal algıları ile birlikte LGBTT bireylere yönelik, onların temel hakları noktasında iki yönlü bir yaklaşım içerisinde bulunmaktadırlar. Kimi ülkeler bireylerin biyolojik cinsiyetinden ötesini tanımayıp, bireylerin kendini tanımladıkları cinsiyet kimliğini yok saymaktadır. Kimi ülkeler de ise LGBTT li bireyler yasal olarak tanınıp cinsiyet kimliklerine yönelik ayrımcılık nefret suçları altında anayasalarında yer almasına karşın, pratik yaşamda LGBTT bireyler birçok alanda ayrımcılığa, psikolojik, fiziksel şiddete uğramaktadırlar. Kimi ülkelerde ise istenmeyen biyolojik cinsiyet kimliğinden kendi istedikleri cinsiyet kimliğine geçmek için uygulanan hormon tedavileri ve ameliyatlar finansal olarak sağlık sigortalarınca karşılanmamakta ve bu durum maddi sıkıntılı olanların kendi fiziksel görünüşleriyle barışık olmayan bir yaşam sürerek ağır depresyonlara, intiharlara kadar sürüklemektedir. Yine bu koşullar trans bireylerin ekonomik sıkıntılarını gidermeleri için zorunlu olarak beden ticaretine ‘’ zorunlu seks işçiliği’’ yapmalarına neden oluyor. Toplumda ötekinin de ötekisi durumuna düşürülen bireyler olarak şiddetin her biçimini yaşamak zorunda kalıyor. Bu sonuçların hiçbiri bireysel olarak algılanmamalı. Bu yaşatılanlar toplumsal baskının bir sonucudur. Yerleşik ahlak anlayışı, erkeği yücelten, ilk doğan çocuğun erkek olması gerektiğini dikte ederken bir erkeğin kadınsı davranışlarını ya da trans kadınları erkekliği aşağılanmış görmekte ve ataerkillik uzantısı olarak nefret suçlarına yönelmektedir, öyle ki bu nefret suçları bazen bir kardeş, bazen de baba tarafından işlenebilmektedir. Yaşamın her alanından tecrit edilen LGBTT bireyler hapishanelerde de tecrit içinde tecrit dayatmasına maruz bırakılıyorlar. Bu anlayışı yasal düzenleme ile meşrulaştırılıyor.

LGBTT bireylerin kendi yaşamlarını tehdit altında olduğu yerleri bırakıp gittikleri bazı ülkelerde de iltica statüsü tanınmamaktadır. Sığınma talepleri reddedilen bu bireyler aynı ‘kaderi’  Avrupa ülkelerinde yasamaya devam ediyor. En ‘rahat’ iş buldukları alan yine beden satışı oluyor.

Toplumda kutsanmış ataerkillik ve heteroseksüellik kadınları, çocukları zayıf kılıp çok yönlü bir bastırma ve şiddet çemberine alıyor. Bu çemberin içinde olup görmezden geldiğimiz diğer kesim ise LGBTT bireylerdir. Geçtiğimiz günlerde yine bir trans cinayeti yaşandı. Toplumun ötekileri devlet şiddetine maruz kalmaya devam ediyor. Devlet ve iktidar tarafından geliştirilen ayrımcılık politikaları medya ve din ile derinleştirilen ötekileştirme farklı olana yasama şansının tanınmaması tek tek bireylerin değil bir sistemin sorunudur.  Bu katliamlara karşı „hepimiz LGBTT liyiz“ demediğimiz sürece ortak olmuş olacağız. Toplumsal ahlak ya da baskı sonucu yaşanan her cinayet politiktir. Toplumdaki politik cinayetleri durdurmak için, ötekiyi yıkıp özne olmak için gücümüzü örgütleyelim..

Daha fazla dayanışma için LGBTT kurumlarını sahiplenelim. Bizlere düşen görev öncelikle kendi örgütlerimizde var olan ataerkilliğe trans fobisine savaş açıp LGBTT haklarını savunup, demokratik haklar mücadelemizi sürdürmek, toplumu heteroseksüellik zorunluluğuna koyan algı ile savaşıp insanı merkeze alan kültür devrimine şimdiden başlamaktır. Algıları ve yargıları değiştirmenin tamda zamanı…

Trans Cinayetlerini Durduralım!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ/     Nisan 2014

www.adkh.org

Share
. tarafından

PARİS’TE TARTIŞMA TOPLANTISI YAPILDI

Nisan 28, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

IMG-20140427-WA0002

 

PARİS’TE TARTIŞMA TOPLANTISI YAPILDI

 

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi tarafından Avrupa’nın bir çok şehrinde yapılan “Cinsel Sömürüye Sessiz Kalma Diren Mücadele Et!” başlıklı kampanya kapsamında 26 Nisan 2014 Cumartesi günü Paris’te de bir tartışma toplantısı gerçekleştirildi. Paris Dersim Kültür Merkezinde yapılan toplantı ölümsüzleşen kadın devrimciler şahsında saygı duruşu ile başladı. Ardından ADKH’nın kampanya için hazırladığı sinevizyon gösterimi ilgiyle izlendi.

ADKH temsilcisi ilk sözü alarak kampanyanın genel içeriğini ve neden böyle bir kampanyanın gerekli olduğunu anlattı. Temsilci yaptığı konuşmada “ …bugün dünya üzerinde gelişmekte olan bir sektör haline dönüşen beden sömürüsünün ve bu bağlamda bir meta olarak pazara sunulan kadın, çocuk,erkek ve LGBTT bireylerin yaşadıkları bir bütün olarak egemenlerin politikaları sonucu her geçen gün daha da katmerleşerek devam ediyor. Çocukların küçük yaşta uğradıkları tecavüzler veya aileleri tarafından satılmaları sonucu bu ortama düşmeleri, kadınların yine aile içinde eşleri veya diğer aile bireyleri tarafından uğradıkları şiddet sonucu ve yine LGBTT bireylerin cinsel yönelimlerinden dolayı “zorunlu seks işçiliği”ni seçmeleri bize bu sistemin toplumun değişmesine katkı sunanacak tüm dinamikleri nasıl etkisiz hale getirdiğini, geleneksel ahlak ve namus algısıyla buralarda bedenlerini satmak zorunda kalan insanları nasıl ötekileştirdiğini ve hiç bir şekilde can güvenliklerini sağlamayarak yine şiddete maruz bırakarak ölümlerine nasıl sebep olduğunu göstermektedir.” dedi. İstatistiki bilgilerle devam eden konuşmada bu kampanya içersinde aynı zamanda kullanılan bazı kavramlara (seks işçiliği, seks köleliği, fuhuş) dair de açıklama yapan temsilci bu kavramları tartışmaya açtıklarını ve bu kampanya sonrasında da bu tartışmayı sürdüreceklerini söyledi.

Toplantının ikinci bölümün de ise katılımcılar söz alarak görüşlerini belirttiler. Görüşler içersinde öne cıkan noktalar;

-bugün kadın hareketleri olarak bu duruma düşürülen insanlara alternatif olamadığımız için onların hak alma mücadelelerini desteklemek zorundayız.

-Seks işçiliği kavramı doğrudur çünkü bu insanlar burdan yola çıkarak en azından örgütlenip daha güçlü bir mücadele sergiliyorlar.

-LGBTT’nin açılımının yapılması bile bizim bu konularda ne kadar bilgisiz olduğumuzu gösteriyor. LGBTT bireyler görüş açısından ileri bir yerde duruyorlar biz bile onlardan geriyiz.

-Çocuklarımız bizim yetiştirmemizle şekilleniyor ve bundan dolayı biz kadınla önce kendi içimizdeki egemenliği kırmalıyız.

  • Değişim bilinç ve cesaretle gelişir. Bu anlamda kadınlar olarak öncelikle bilinçlenmeliyiz ve daha sonra cesaretle değişime cüret etmeliyiz.

  • Çevre, LGBTT ve diğer canlıların sorunlarını önce biz ele almalıyız ve bu yönlü çalışmalar yapmalıyız.

Toparlamanın yapıldığı son bölümde ise ADKH temsilcisi yaptığı konuşmada tüm bu görüşlerin pratik yaşamda gerçekliğini bulması için örgütlenmenin çok büyük önem taşıdığını ve bu noktada da kadınların öne çıkmasının yanısıra erkeklerinde bu konuda bilinçlenmeleri gerektiği ve bugüne kadar öğretilen gerici değer yargıları, ahlak, namus ve tabularından kurtularak bu mücadeleye katılmaları gerektiğine vurgu yaparak toplantı sonlandırıldı.

Share
. tarafından

CİNSEL SÖMÜRÜYE SESSİZ KALMA KAMPANYASI

Nisan 28, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

ADKH’NİN SÜRDÜRDÜĞÜ KAMPANYA KAPSAMINDA HAMBURG’DA STANT AÇILARAK KAMPANYA TANITIMI YAPILDI VE İMZALAR TOPLANDI.hamburg6 hamburg hamburg4 hamburg5 hamburg3 hamburg2

Share
. tarafından

NİJERYA’DA KIZLAR KAÇIRILMAYA DEVAM EDİYOR

Mayıs 6, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

Nijerya’da İslamcı militan Boko Haram’ın kaçırdığı kızların sayısı 200’ü aştı. İngiliz The Guardian gazetesinin haberine göre özellikle okullarından alınıp kaçırılan kız çocukları köle pazarlarında satılmaya ve evlendirilmeye zorlanıyorlar. AilelerA grab made on May 5, 2014 from a video by Boko Haram leader Abubakar Shekau yaptıkları açıklamalarda devletin hiçbir şey yapmadığını ve çocuklarının bir an önce bulunmasını istediklerini söylüyorlar. Son olarak 8 ve 15 yaş arası 8 kız çocuğunu daha kaçıran Boko Haram yaptığı video konuşmasında; “Kızlara söylüyorum gidin ve evlenin. Biz batılıların eğitimine karşıyız ve ben batılıların eğitim sistemine hayır diyorum. Tekrar ediyorum ben kızları kaçırdım ve onları satacağım. Kızların satıldığı  bir pazar bile var.”

Birleşmiş Milletler yaptığı uyarıda ise kaçırılan kızların satılmasında rol alan herkesin uluslar arası yasalar gereğince tutuklanacağını belirtti. Yapılan açıklamada ” Uluslar arası yasalara göre kölelik ve seks köleliği yasaktır” denildi.

People hold signs at a protest in LagosBekleyiş içinde olan aileler ise 3 hafta önce kaçırılan kızlarının hayatlarından endişe ettiklerini ve bir an önce bulunmalarını istediler.

Haber kaynağı; The Guardian 6.05.2014

Share
. tarafından

Hamburg’da kadın katliamları ve nefret cinayetleri tartışıldı

Mayıs 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Hamburg’da kadın katliamları ve nefret cinayetleri tartışıldı

HAMBURG/ANF04.05.2014 12:50:11

10258167_1476628462568435_8816092127450497141_n

Almanya’nın Hamburg kentinde Kadın Ağı tarafından ‘İktidar-Kadın-Beden‘ başlığı altında insan hakları savunucusu Eren Keskin ve LGBTİ aktivisti Kıvılcım Arat’ın katılımıyla bir panel düzenlendi. Birçok kadın örgütünün temsilini bulduğu Kadın Ağı kurucu üyesi Hülya Arslan’ın aynı gün şizofreni hastası olan oğlu tarafından öldürülmesi ise panele katılan insanlar arasında şok etkisi yaptı.

Skype üzere panele katılan avukat Eren Keskin, kadının maruz kaldığı her durumun siyasetle ilgili olduğu gibi her kadın cinayetini de politik bir cinayet olarak değerlendirmek gerektiğini söyledi. Özellikle Kürdistan coğrafyasında tecavüz ve cinsel tacizin uzun yıllar boyunca kadının iradesini kırmak amacıyla sistematik bir devlet politikası olarak uygulandığı belirten Keskin, hem yasalarda hem de toplumsal algıda bir değişimi sağlayabilmek için tüm kadınların taleplerini ifade ederek mücadele etmeleri şart olduğunu söyledi.

İstanbul LGBTİ Dayanışma Derneği temsilcisi Kıvılcım Arat ise, 2007 yılından bu yana LGBTİ ve insan hakları üzerine yürüttükleri çalışmalarını anlattı. Nefret suçu mağdurlarının dava takiplerinden hukuki danışmanlığa, hak ihlallerinden çeşitli eğitim atölyelerine kadar birçok alanda çalışmalarının devam ettiğini belirten Arat, sadece LGBTİ hakları üzerinde değil, tüm hak ihlallerine karşı siyaset üretmeye çalıştıklarını vurguladı. Kendini ‘Kürt, Alevi ve Trans bir kadın’ olarak tanıtan Arat, Roboski katliamından Sivas katliamına, kadın cinayetlerinden işçi cinayetlerine, azınlıklar, inanç ve kimlik siyasetinden politik gündeme kadar birçok alana dair çalıştıklarını ve tüm ötekilerin eylem birliğini hedeflediklerini belirtti. Şiddet mağduru tüm gruplar gibi LGBTİ’lerin de şiddeti çeşitli boyutlarıyla yaşadıkları, bunu toplum ve devlet şiddeti olarak ikiye ayırmak mümkün olduğunu kaydeden Arat, devlet şiddetinin altında polis şiddetini ayrı olarak değerlendirmek gerektiğini, tecavüzden tutalım kaba işkenceye kadar bu kurum aracılığı ile yaşama geçirildiğini belirtti.

Arat, şiddete karşı ses çıkartırken, zulmün, katliamın

10264843_1476628055901809_7740278247105136428_n ve acının hayatın günlük birer parçası olduğu bir düzende hak, adalet ve özgürlük arayışın toplumun tüm kesimleri için olması gerektiğini de ekledi.

Moderatörlüğü Rojbin Kadın Meclisi üyesi Meral Babur tarafından yapılan panelin ikinci bölümünde ise, Hamburg Kadın Ağı bileşimlerinden Avrupa Demokratik Kadın Hareketi (ADKH) ve Sosyalist Kadınlar Birliği (SKB) temsilcileri kendi çalışmaları hakkında bilgi verdiler. ADKH adına konuşan Berivan Upçin, bir süredir cinsel sömürüye sessiz kalma‘ şiariyla yürüttükleri imza kampanyasının amacını anlattı. SKB temsilcisi Hatice Kar ise, geçen yıl Hamburg‘da ilk kez düzenlenen mülteci kadın konferansı konusunda bilgi vererek, ikinci konferansın yazın yapılacağını açıkladı.

Kadın katliamları ve nefret cinayetleri üzerine tartışmaların yoğun olduğu panelin sonunda katılımcılar, Kadın Ağı kurucu üyesi Hülya Arslan’ın yaşamını yitirdiği haberini aldı. Uzun yıllardır kadın çalışması yürüten iki çocuk annesi Arslan’ın şizofreni hastası oğlu tarafından öldürüldüğü bildirildi.

Bu haber Firatnews.com’dan alinmistir.
10334415_1476628165901798_8099239289082622085_n

Share
. tarafından

GÜLE GÜLE SEVGİLİ ARKADAŞIMIZ HÜLYA!

Mayıs 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

DSC_3229

 

 

 

 

 

Hamburg’da 3 Mayıs  günü rahatsız olan oğlu tarafından  yaşamını yitiren Hülya Arslan kadın arkadaşları ve dostları tarafından gerçekleştirilen bir cenaze töreniyle sonsuzluğa uğurlandı. Saygı duruşuyla başlayan cenaze töreninin ardından sevenlerinin, dostlarının ve Kadın Örgütleri temsilcilerinin  yaptıkları konuşmalarla hayatı kadın penceresinde her yönüyle yaşayan ve amansız mücadele eden Hülya Arslan’ın buna rağmen mücadelenin her yerinde olduğunu, yanındaki kadınlara örnek çalışmalar yaptığını ve talihsiz bir şekilde ölmesinden öncesine kadarda bu mücadelesini sürdürdüğünü anlattılar. Hülya’nın sevdiği şarkıların söylendiği şiirlerin okunduğu cenaze töreninde oldukça duygulu anlar yaşandı. Tören sonrası kadın arkadaşları ve dostları tarafından tabutu taşınan Hülya Arslan, Hamburg’da Ohisdorf mezarlığına defnedildi.

Güle güle sevgili dostumuz, arkadaşımız Hülya. Her daim yüreklerimizde olacaksın.

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

A

Share
. tarafından

KAPİTALİZMİN KAR HIRSI ÖLDÜRDÜ

Mayıs 15, 2014 de ANASAYFA . tarafından

KAPİTALİZMİN KAR HIRSI ÖLDÜRDÜ

Soma kara elmas diyarında yaşamlar yok edildi, yüreklere ateş düştü.

İş36-AdkhMedyadaCinsiyetciligeDurçi emeğinin sömürüsü üzerine kurulu kapitalist üretim ilişkisi, kendi karakterini işçi ve iş güvenliği üzerinden bugün SOMA da bir kez daha göstermiştir. SOMA da meydana gelen patlamayı egemenler ilk etapta mesleğin kaderi olarak açıklayıp, bu katliamın nedenlerini alınmayan iş güvenliği önlemlerini açıklamayarak, kendi sorumluluklarını karanlıkta bırakmaya çalışmaktadırlar. Öte yandan burjuva aydınlarının „tatlı ölüm“ diye yaptıkları sözde bilimsel açıklamalarla halkın acısını ve öfkeleri dindirme gayeleri batık sistemi kurtarma çabasıdır. Halkın öfkesini „ Allah rahmet eylesin “diyerek timsah gözyaşları ile bastırmak isteyen takım elbiseliler bu katliamdan kaçamayacaklar. SOMA da daha önceden de vuku bulan iş kazaları yetersiz iş güvenliği gerekçesi ile parlamentoya sunulan soru önergesinin reddedilmesi, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığın verdiği çalıştırma onayı ile devletin hangi tarafta durduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Hâkim sınıf burjuvazinin ve sermayenin refahını düşünen devlet aygıtı hiçbir zaman işçinin yanında olmamıştır. 1 Mayıs’ı işçinin mücadele gününü yasak ilan edip engelleyen ve güvenlik birimlerini olağanüstü yetkilerle donatıp işçilere gaz kapsülü, tazyikli su, “orantısız” şiddet reva gören devlet, bugün işçi ölümleri karşısında düzenbaz bir rol içerisinde sahte gözyaşlarını dökmektedir. Soma’da gerçekleştirilen katliamın esas sorumlusu SOMA Kömür İşletmesi A.Ş. Yanı sıra Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve ona bağlı Denetleme Kuruludur. Yani sermaye ve devlet ele ele bu katliamı gerçekleştirmiştir. Yaşamını kaybedenlerin sayısı bugün bildiğimiz 282 ve sayı giderek artmaktadır. İçeride kaç kişinin olduğu halen meçhul. Kayıtsız çalışanların sayısı saklanmakta ve en az bir çocuk işçinin de madende çalıştırıldığı bilinmektedir.

Halk sokakta acısını isyana dönüştürdü.

Yasta değil isyandayız, işçi ailelerin feryadı dünyaya yayılıyor. Devlet yine işini yapıyor. Protestocular karakolları, maden işçileri morgları dolduruyor. Halkın acı ve öfkesi şiddetle bastırılmaya çalışılıyor.

Yasta değil isyandayız! İsyanımız bize kader diye sunulan devlet katliamına, isyanımız ekmeğimize, evimizi ısıtan kömürü kana bulayanlara! Kara elmas diyarında elmas değil tabutlar çıkıyor peş peşe.

Bizler isçiler, memurlar, aydınlar, öğrenci gençlik, kadınlar yani toplumun tüm ezilen ve ileri kesimi bugün bizlere bu acıyı yasatanlara, yaşamımızı etkileyen, öldüren bu çalışma koşullarına sessiz kalmayıp birlikte mücadele etmeliyiz. Kısa vade de demokratik haklarımız-sağlık-emeklilik sigortası, işçi güvenliği, işsizlik parası, sendika, grev hakkı- ve geleceğimiz için örgütlenip sokağa çıkmalı, uzun vade de ise bu sömürü düzenine karşı sosyalist mücadeleyi yükseltmeliyiz. Bizlerin emeği üzerinden yükselen bu sistem, yine bizlerin emeği ile alaşağı edilecektir. Egemenlerin korkusu olan gücümüz birlikte örgütleyeceğimiz direniştir.

Üretimi sınırsız durduralım!

Genel grev ve genel direniş!

Yasta değil isyandayız!

Başka bir dünya mümkün!

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

Mayıs 2014

www.adkh.org

Share
. tarafından

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ 7. KURULTAYI

Haziran 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

10462511_1438771533041594_7483477990216112857_n AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ  7. KURULTAYINI GERÇEKLEŞTİRDİ
Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin “Egemenlerin Tabularına, Ötekileştirmelerine ve Baskılarına Karşı, “Bu Daha Başlangıç Mücadeleye Devam” şiarıyla Almanya’nın Köln kentinde gerçekleşen 7. Kurultayı başarıyla sonuçlandırıldı.
Avrupa’dan gelen delegelerin katılımıyla tüm devrim ve sosyalizm mücadelesinde yitirilenler için saygı duruşuyla başlayan kurultay 2 gün devam etti.
Kurultayın ilk gününde Feminizm, Kadının Kendi Cinsine Yabancılaşması ve Kadınların Özgün Örgütlenmesi konularının yer aldığı üç ayrı workshop (Oda çalışması) gerçekleştirildi. Feminizm konulu workshopda katılımcılar ilk anda feminizm algısını şöyle tanımladılar; Feminizm, erkekler tarafından baskı altına alınan kadının öfkesi, ben kadınım demenin teorik ve pratik ilk ‘ izm’i, kadına özgürlük, kadın teorisi, ataerkiliği hedef alan, anaerkilliği getirmeyi amaçlayan burjuva akım,kadının isyanı, kadının dünyayı yönetmesi gibi görüşlerin yanısıra,Türkiye’de sosyalistlerin araştırmadan düşman ilan ettiği izm, kadının toplumun her alanında ikinci konumuna karşı ekonomik, kamusal, kültürel, toplumsal bakımdan talepleri olan ve bugün mücadele yürüten akım, kadın haklarını savunan dönemine göre devrimci demokratik niteliği ile kendisini açığa çıkaran ideoloji, kadının kendi ayakları üzerinde kadınca durabilmesi görüşleride öne çıkan noktalardı. Workshop sırasında ayrıca çeşitli sorularla kadınların feminizme dair görüşleri tartışıldı. Burjuva demokratik devrimler döneminde kadının mücadelesine rağmen kadınların yaşadıkları yenilgiler. Sınıf mücadelesinde önce kadın mücadelesi ve sonrası süreçin kısa tarihi, feminist hareketlerin ortaya çıkışı ve feminist akımlar tartışıldı. Kadının feminizme ihtiyacı var mıdır? Sosyalist devrimler sırasında mücadele eden kadınlar aynı zamanda kadın mücadelesi veriyorlardı bunlar feminist miydi? Sosyalizmde feminizm gerekli midir? Gibi sorular cevapları ile birlikte tartışıldı.
10262174_1438771603041587_5502485614560028390_nYapılan tartışmalarda Feminizmin kadının örgütlü mücadele tarihi olduğu ve dolayısıyla bizimde tarihimizdir ve bu anlamıyla kadın hareketi bir cins hareketidir ve feministir denildi.Tartışmalar da kimi delegeler kadın hareketinin feminist olduğunun belirtilmesi gerektiğini söyleyerek tüzük maddesinde daha açık ifade edilmelidir önerisinde bulundular. Feminizm konulu workshoptan çıkan sonuç kısaca Avrupa Demokratik Kadın Hareketi aynı zamanda bir feminist harekettir ve Feminizmin tarihide bizim tarihimizdir denildi. Kadın mücadelesi toplumsal mücadelenin bir parçasıdır dolayısıyla sınıf mücadelesinin içerisindedir aynı zamanda. Sadece cinsel haksızlıklara yönelik refleksler gösteren bir hareket değil, toplumun tüm dinamiklerinde, tüm gelişmelerinde rol oynaması gereken politikalar üretmesi ve özne olması gereken bir noktadadır denildi.
Kadının Özgün Örgütlenmesi ile ilgili farklı fikirlerin yansıtıldığı workshop çalışmasında ise; bağımsız kadın örgütlenmesi savunusu, kadının cins mücadelesini toplumsal mücadele ile birleştirmesi ve toplumsal mücadelede özne haline gelme düşüncesi,bireyden topluma örgütlenme şeklinin olması gerektiği, özgün kadın örgütlenmelerinin gerekliliğinin kanıtlandığı, bundan sonrasında “gerekli mi, değil mi” tartışmasının değil,özgün örgütlülüklerinin daha iyi nasıl ele alınması gerektiği, tüm kadın örgütlerinin gurupsal kaygıları bırakarak platform veya tek çatı altında birleşmeleri, kadının erkek egemen anlayışına karşı “ev”inden başlayarak mücadele etmesi görüşleri ön plandaydı. Mücadele çelişkilerin bir ürünüyse, bu mücadelede kadın ve erkek arasında bir hegemonya yaratan bir toplumsal sisteme karşı bir açıdan homojen olmak zorunda. Yani bu mücadelede ezilen ve ezen yan yana olamaz. Birey olarak bizlerden bağımsız kadını ve erkeği farklı konumlandıran bir sistem mevcut. Mücadelemiz bu yüzden ataerkilliğe ve bunu yaratan toplumsal sisteme karşıdır denildi.
10437793_1438771716374909_6661933507963359016_nKadının Kendi Cinsine Yabancılaşması konulu workshop çalışmasında bir araya gelen delegeler; sistemin kadına biçtiği roller ve bu rollerle farkında olmadan sistemin devamcısı olduğumuz, kadının kendisini ikinci cins göreme algısı, toplumun dayatmalarına karşı kadının kadını sahiplenmemesi, ezberletilen bir tarihi yaşaması ve pasifize olması, gündelik yaşamdaki tercihler, tarz ve zihniyetler, çocukların yetiştirilme biçimleri, “örnek kadın” olma algısıyla kadının kendisine yabancılaşması gibi noktaların öne çıktığı tartışmada kadınlar artık bu algıları değiştirmeleri gerektiği, özgür kadın, beyni özgür kadınlar olunması gerektiği, toplumun geleneksel değer yargılarından arınarak, erkeğin üzerinden tanımlanmadan insan olarak toplumda söz sahibi olma mücadelesine girmesi gerektiği ve bu nedenlede kendi savaşının savaşçısı olmalıdır denildi. Kapitalist sistemin toplumu katogrize ettiği, insanlar arasındaki ilişkiyi bölüp parçalayarak işçiyi emeğine yabıncılaştırması ile kadını cinsine yabancılaştırması, insanı insanlığına yabanclaştırmasına karşı mücadele etmek gerektiği vurgulandı.
10357249_1438775899707824_2119793397300657593_nYapılan kültürel etkinlikle sona eren birinci günden ardından ikinci gün ise faaliyet raporunun okunup tartışılması ve yönetim organlarının  seçimi ile kurultay coşku ile sonuçlandırıldı. ADKH kurultayına Yeni Kadın bir mesaj yollayarak başarılar diledi.

 

Share
. tarafından

Çocuklarla barışık olmayan bir toplumsal sistem yıkılmak zorundadır!

Haziran 15, 2014 de ANASAYFA . tarafından

27-DunNCbugunEAveDaha 12 Haziran-13 Temmuz tarihleri arasında Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya “ön hazırlıklarını” sürdürüyor.  Öncelikle şu soruları sormak gerekir. Böylesi uluslararası oyunlar ve onlara ev sahipliği yapmak hangi önemi taşımakta ve bu kamuoyu açısından nerde durmaktadır? Tarihi çok eski olan olimpiyatlar ve turnuvalar devletlerin uluslararası arenada tanınmaları, imajları ve geliştirilecek ilişkiler açısından tarihte hep önemli yerde durmuştur ve halen bu konumunu sürdürmektedir. Ekonomik alanda ülke ekonomisinde sermayenin yatırım yaptığı hatta kara paranın aklandığı pazarlar anlamını taşımaktadır, aynı zamanda güvenlik sorunu olmayan ülkeler statüsünü de taşıyor. Yani sadece spor olarak görünen ancak ekonomik politik bir içerik taşıyor dünya futbol turnuvaları. Öte yandan kamuoyu bu oyunlar sayesinde ulusalcı yaklaşımlarla kendi ülkesinin fanatiği olması ve milli duyguların örgütlenmesi sağlanır.

Kamuoyunu esas ilgilendiren gelişmeler medyanın da tek kilit konusu maç olmasıyla karanlıkta bırakılır ve kitlelerin direk bir şekilde bilinçsizleştirilmesi esasta uyuşturulması sağlanır. 3 F kuralı diye bilinen; futbol, fuhuş ve faşizm bugün canlı bir şekilde varlığını Brezilya da tekrar kanıtladı. Futbol turnuvalarında insan ticareti böylesi dönemlerde had safhaya ulaşmaktadır. Yoksul ülkelerden insan tacirlerinin kadın ve çocukları kaçırıp pazarladıkları özellikle geri bıraktırılmış ülkelerde emperyalizmin yoksullaştırdığı insanlara iş alanı olarak açılan beden ticaretinin patlama gösterdiği görülmektedir.

Faşizm ise kendisini, onun sembolik demokratik partementer rejiminin yol açtığı rahatsızlığa yönelik yapılan eylemlerde ki devlet şiddeti olarak karşımıza çıkıyor. Bugün Brezilya`da kapitalizmin yarattığı yıkımdan kaynaklı yoksul, evsiz onlarca insan ve sokak çocuklarının kentin imajını bozduğu gerekçeleriyle kapalı alanlarda tutulmakta ve çocuklara ateş edilip, katledildiğine dair haberler yapılmaktadır.(Mikkel Keldorf- Dünya Kupasının Bedeli) Dünya futbol şampiyonluğuna ev sahipliği yapan Brezilya, kendi sisteminin sonucu olan sokak çocuklarına ev sahipliği yapmıyor. Kapitalizmin sonuçları olan azınlığın zenginliği ve çoğunluğun yoksulluğu, evsizlik, işsizlik kabul edilemez. Kapitalizm kendi yarattığı ayıbı insanları katlederek saklayamaz. Duvarlar örerek görünmez kılamaz, çünkü milyonlarız ve her geçen gün bizi uyutmaya çalıştıkları araçları daha da teşhir oluyor. Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Yaratılan yoksulluğun bedelini toplumun yoksullarına ödettirilemez. Samba eşliğinde halkın yoksulluğu, isyanı örtbas edilemez. İzlenen oyunların arka perdesinde çocukların kanları dökülmekte ve bir katliam gizlenmektedir.

Brezilya’da ezilen halkın yanındayız ve insanın insanca yaşamasını sağlamak ve hiç değilse en azından izleyerek, susarak ortak olmamak için haykırıyoruz Çocuklarla barışık olmayan bu kapitalist toplumsal sistem alaşağı edilmelidir. Brezilya’da geçen Haziran ayında futbolla değil halka ödenek ayrılması için başlayan protestolar ve yine bir haftadır futbol turnuvalarının yapıldığı Sao Paulo kentinde metro işçilerinin bir haftalık grevi futbolun sesinde boğulurken bugün yoksulluğun arka yüzü olan sokak çocuklarının katliama uğrandığı basına yansıyor. İki gündür süren yoğun protesto eylemleri devam etmekte. Kölelerin Afrika’dan getirdiği Samba dansı yine kapitalizme köle olmak istemeyenlerle özgürleşecektir. Bu yıl FIFA ve Kapitalist devlet şiddetine karşı özgürlük için isyan dansını edelim.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

Share
. tarafından

İzmir’de Onur Yürüyüşü

Haziran 16, 2014 de ANASAYFA . tarafından

izmir lgbti onur yuruyusu 2014İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler Onur Haftası kapsamında, Onur Yürüyüşü düzenledi

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (16.06.2014)- İzmir’de Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transeksüel, İnterseks (LGBTİ) bireyler, Onur Haftası kapsamında yürüyüş düzenledi.

Bu yıl ikincisi düzenlenen “Onur Yürüyüşü” için Alsancak Garı önünde bir araya gelen LGBTİ bireyler, gökkuşağı flamalarıyla Alsancak İskelesi’ne yürüdü.

Homofobik katliamlara da dikkat çekilen yürüyüşte, “Velev ki ibneyiz” , “Susma haykır eşcinseller vardır” , “Faşizme karşı bacak omuza” , “Sevişe sevişe kazanacağız” sloganlarını attı.

‘Biz o gün kimseden öç almayacağız’

Yürüyüşün ardından LGBTİ adına yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Eminim bir gün bu devletin başına LGBTİ bir birey gelecek. Biz o gün kimseden öç almayacağız. Erk devleti kendinden farklı gördüğü bizleri yok sayıp parçalamaya çalışıyor. Yine bu çarkın dişlerini kıracak olan bizim direnme gayretimiz ve inancımız olacak.”

Basın açıklamasının ardından Ruşen Alkar ile Kırmızı adlı  grup ezgilerini paylaştı.

* Bu haber Halkın Günlüğü sitesinden alınmıştır.

Share
. tarafından

Kadınlardan işgal eylemi

Temmuz 12, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Çok sayıda kadın bir araya gelerek Cağaloğlu’nda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’nü işgal etti

 

 

KADINLARDAN İŞGAL EYLEMİ

KADINLARDAN İŞGAL EYLEMİ

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (10.07.2014)- “Buradayız; çünkü her hafta, kocası, babası, erkek kardeşi, oğlu, boşamak / ayrılmak istediği kocası / sevgilisi, müşterisi tarafından öldürülen kadınların ve trans kadınların haberlerini duyuyoruz” diyerek Cağaloğlu’nda bulunan Aile ve Sosyal Politikalar Müdürlüğü’ne yürüyen çok sayıda kadın, müdürlüğün girişinde güvenlik tarafından engellenmek istendi. Turnikelerden atlayıp binanın üst katına geçen kadınlar pencereden,  “Kadın Cinayetleri Her Yerde Meclis Olağanüstü Toplansın” yazılı pankartı açarak, “Aile değiliz kadınız isyandayız” , “Boşanmayı değil cinayeti engelle” , “Meclis toplansın acil önlem alınsın” , “Jin jiyan azadi” , “Biji yekatiya jinan” , “Yaşasın kadın dayanışması” sloganlarını attı.

‘Kadın cinayetleri her yerde’

Bina içerisinde yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: “İki gün içinde eğer altı erkek kadınlar tarafından öldürülseydi, devlet harekete geçer, hükümet olağanüstü tedbirler alırdı. Soruyoruz: Temmuz ayının ilk haftasında 6 kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, iş yerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken, meclis nerede?”

‘Koruma adı altında öldürülen kadınlar olduğunu biliyoruz’

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Ayşenur İslam’ın erkek şiddeti konusunda yanlış bilgiler verdiğini kaydeden kadınlar, “Biz koruma altında öldürülen kadınların olduğunu biliyoruz” dedi. Kadın ‘cinayetlerinin’ teşvik edildiğini kaydeden kadınlar, “Devlet haksız tahrik indirimleriyle erkeklere ‘teşvikler’ sunarak yargısıyla kadın cinayetlerine ortak oluyor.” dedi.

Meclise kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanma çağrısı yapan kadınlar, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturulmasını istedi.

Kadıköy’de yapılacak yürüyüşe katılım çağrısı   

20 Temmuz günü saat 14.00’te Kadıköy’de büyük yürüyüş düzenleyeceğini belirten kadınlar, bütün kadınları, transları kadın cinayetlerine karşı, ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan eyleme çağırdı.

Sloganlar atarak binadan ayrılan kadınlar, kapıya ellerinde taşıdığı dövizleri bıraktı. Binaya asılan pankart görevliler tarafından indirilirken, kadınlar sloganlar eşliğinde eylem alanından ayrıldı.

www.halkingunlugu.net

 

Share
. tarafından

Zorla evlendirilen çocuk gelin intihar etti

Temmuz 12, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Üç ay önce zorla evlendirilen 15 yaşındaki Yeter A. isimli çocuk gelin av tüfeğiyle intihar etti

cocuk gelın.jpgHABER MERKEZİ (11.07.2014)- Yaşadığımız toplumda bir birey olarak görülmeyen kadın her türlü şiddete maruz bırakıldığı yetmezmiş gibi bir de iradesi çiğnenerek yaşamı hakkında kararlar alınıyor, zorla evlendiriyor ve  ‘kader’ adı altında adeta ‘yaşam’ kılıfında bir ölüme mahkûm ediliyor. ‘Yaşam’ adı altında bütün insani haklarının elinden alındığı bir ölüme mahkum edilen kadınlar çoğu kez bir çıkış yolu bulamayarak intihar ediyor. Yeter A. ne ilk ne de son Üç ay önce imam nikahıyla zorla evlendirilerek Antep’e taşınan 15 yaşındaki çocuk gelin Yeter A. intihar etti. Gölbaşı’nda oturan ailesini ziyaret için Yukarı Nasırlı Köyüne gelen Yeter A. misafirliğe gittiği kayınpederinin evinde av tüfeğiyle intihar etti. Hayatını kaybeden Yeter A’nın cesedi, incelemenin ardından otopsi için Malatya Adli Tıp Kurumu morguna gönderildi.

www.halkingunlugu.net

Share
. tarafından

Tecavüzde ‘rıza’ beraati (!)

Temmuz 20, 2014 de ANASAYFA . tarafından

16YASINDAKIKIZCOCUUNATECAVUZ

 

 

 

 

 

Amed’de 16 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz eden 22 yaşındaki S.K’ya ‘kızın rızası vardı’ gerekçesiyle 6 ay hapis cezası verildi

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ(20.07.2014)- Amed’de 2013 yılında evden kaçan 16 yaşındaki Ş.B annesinin uzun süren aramaları sonucunda bir süre sonra bulundu. . Annesine başından geçenleri anlatan Ş.B., dövme yaptırdığı kişinin kendisini evine götürerek tecavüz ettiğini söyledi. Bunun üzerine anne N.K., kızıyla polis merkezine giderek şikayetçi oldu. Şikayet üzerine gözaltına alınan S.K., polise verdiği ifadede genç kızın kendi rızasıyla evine geldiğini ve ilişkiye girdiğini söyledi. Çıkarıldığı mahkemece tutuklanan S.K.’nın iddianamesinde ‘Çocuğun nitelikli cinsel istismarı’ ve ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçlarından 18 yıla kadar hapis cezası verilmesi istendi. S.K hakkındaki iddianame kabul edildikten sonra yargılanması Diyarbakır 3’üncü Ağır Ceza Mahkemesi’nde yapıldı. Yargılama sırasında sanık S.K. tutuklulukta geçirdiği süre gözönüne alınarak mahkemece tahliye edildi. Davanın son duruşmasında esas hakkındaki görüşünü açıklayan savcı, mağdur Ş.B.’nin rızası dahilinde sanığın evine gittiğini ve cinsel ilişkiye girdiğini belirterek, sanığın ’15 yaşını bitirmiş çocukla cinsel ilişkiye girmek’ suçundan cezalandırılmasını, ‘Kişiyi hürriyetinden yoksun kılma’ suçundan ise beraatine karar verilmesini istedi. Kararını açıklayan mahkeme sanık S.K.’yı, ’15 yaşını bitirmiş çocukla rızası ile cinsel ilişkide bulunmak’ suçundan 6 ay hapisle cezalandırdı.

www.halkingunlugu.net

Share
. tarafından

IŞİD bir kadını sokakta katletti

Temmuz 20, 2014 de ANASAYFA . tarafından

kadin

ABD emperyalizminin desteğinde hareket eden Irak Şam İslam Devleti (IŞİD) çeteleri, Suriye’nin Rakka şehrinde bir kadını “zina yaptığı” iddiasıyla taşlayarak katletti

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (20.07.2014)- ABD emperyalizminin desteğiyle Suriye ve Irak’ta çeşitli katliamlar gerçekleştiren Irak Şam İslam Devleti (IŞİD), bir kadını katletti.

Katliama ilişkin açıklama yapan Suriye İnsan Hakları İzleme Örgütü, Perşembe günü IŞİD’in kontrolü altında bulunan Rakka şehrine bağlı Tabaka kasabasının meydanında bir kadının halkın önünde taşlanarak katledildiğini açıkladı. Katledilen kadının, 30’lu yaşlarında olduğu kaydedildi.

IŞİD emperyalizmin güdümünde katliamlar gerçekleştiriyor

IŞİD’in kurduğu mahkeme tarafından yargılandıktan sonra taşlanarak öldürülme (recm) cezasına çarptırılan kadının hayatını kaybetmesiyle birlikte bir kez daha anlaşıldı ki, özellikle ABD emperyalizmin desteğinde ve kontrolünde hareket eden IŞİD, gerici ve faşist niteliğiyle katliamlarına devam ederek halkın üzerinde baskı kurmaktadır.

www.halkingunlugu.net

Share
. tarafından

‘Meclis olağanüstü toplanıncaya kadar sokaklarda olacağız’

Temmuz 20, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Ankara kadin

 

 

 

 

 

 

Kadın örgütleri, artan kadın ve trans cinayetlerine karşı Meclisin olağanüstü toplanması talebiyle pek çok ilde eylemdeydi. Bu eylemlerden biri de Ankara ve İstanbul’da yapılırken kadınlar, bakanlıkların, yargının ve polisin kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğunu haykırdı

HALKIN GÜNLÜĞÜ HABER MERKEZİ (20.07.2014)- Kadın örgütleri, artan kadın ve trans cinayetlerine karşı ülke genelinde eylemler gerçekleştirerek Meclisin olağanüstü toplanmasını talep etti.

İSTANBUL: “Kadın ve trans cinayetlerine karşı Meclis olağanüstü toplansın” diyen kadınlar bugün Kadıköy’de eylemdeydi.

Kadıköy’deki Boğa Heykeli’nde bir araya gelen kadınlar, “Boşanmayı değil cinayeti engelle” , “Kadın katliamı var Meclis olağanüstü toplansın” , “Erkek egemenliğine itaat etmiyoruz”, “Aile değil kadınız” , “Şiddeti izleme müdahale et” , “Tokattan cinayete bir şans daha verme” yazılı dövizler taşıdı. Türkçe, Kürtçe ve Ermenice pankart ve dövizlerin de taşındığı eylem kitleselliğiyle dikkat çekti.

Kadınlar yolu trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı

Caddeyi araç trafiğine kapatan yüzlerce kadın sloganlarla yürüdü. Yürüyüş sırasında erkek egemen devlet şiddetini protesto eden kadınlar oturma eylemi düzenlerken, alkışlar ve zılgıtlar eşliğinde kadın ve trans cinayetlerinin durdurulmasını istedi.

“İstanbul, Ankara, İzmir, Antalya, Bursa, Marmaris, Fatsa, Kocaeli, Kayseri, Çanakkale, Eskişehir, Adana, Dersim, Ovacık, Antakya, Urfa, Denizli, Mersin, Samsun ve Van’da kadın cinayetlerine karşı isyanımızı haykırmak için ev işi, çocuk bakımı dayatmalarına da kulak asmadan sokaklardayız” diyen kadınlar adına ortak basın açıklaması gerçekleştirildi. Açıklamada şu ifadelerle başladı: “Meclisin, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanmasını ve bu toplantıda, kadın örgütlerinin belirlediği cinayetleri önleyebilecek temel şartları doğrultusunda acil bir eylem planı oluşturulmasını talep ediyoruz..

‘Siz aile dedikçe kadınlar öldürülüyor’

İki gün içinde altı kadın cinayeti işlenmişken, kadın cinayetleri, evde, iş yerinde, sokakta, her yerde, özel ve kamusal alanda her an yaşamımızı tehdit eder hale gelmişken Meclis nerede?”

AKP iktidarının cinsiyetçi politikalarının da protesto edildiği açıklamada son olarak şu ifadelere yer verildi:”Siz aile, aile dedikçe kadınlar öldürülüyor. Siz ses çıkarmadıkça kadın cinayetleri meşrulaşıyor. Siz haksız tahrik dedikçe hayatımız tehlikeye giriyor. Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, kadın merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından dayatılmak isteniyor. Kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.”

Açıklamanın ardından deniz kenarında yürüyen kadınlar, Rojava’da direnen kadınları selamladı. Eylem, “Yaşasın kadın dayanışması” sloganıyla sona erdi.

ANKARA: Bakanlıkların, yargının ve kolluk kuvvetlerinin kadın cinayetlerinin sorumlusu olduğunu belirten kadınlar ülkenin dört bir yanında sokağa çıktı. Ankara’da sivil polisler kadınlara saldırarak taşıdığı pankartı almaya alıştı. Kadınların kararlı tutumu sonucu pankartı vermedi.

Ankara Güvenpark’ta bir araya gelen kadınlar, gerçekleştirdiği basın açıklamasıyla son dönemlerde artan kadın ve trans cinayetleri nedeniyle Meclisin olağanüstü toplanması talebini dile getirdi.

Açıklamada Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan, kolluk kuvvetlerine ve yargıya kadar herkesin elinde kadınların kanının olduğu belirtildi.

Kadın katliamlarında artış dikkati çekiyor

Basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Ailenin kadından önce geldiği, kadın yerine ailenin ikame edildiği bir anlayış, aile merkezlerinden, aile avukatlarına, aile hekimlerine kadar herkes tarafından bize dayatılmak isteniyor; kadınların içinde öldürüldüğü, şiddet gördüğü, emeğinin sömürüldüğü, dışına çıkmak istediğinde öldürüldüğü aile, devletin erkek egemenliğinin yansıması olarak bir devlet kurumu olarak işliyor.

Biliyoruz ki biz kadınlar bir araya gelebilirsek cinayetleri önleyebiliriz. Bu yüzden Meclis, kadın ve trans cinayetleri gündemiyle olağanüstü toplanana kadar sokakları boş bırakmıyoruz!”

Kadınlar pankartlarına el koymak isteyen polise izin vermedi 

Açıklamanın ardından Atatürk Bulvarı üzerinden Yüksel Caddesi’ne yürümek isteyen kadınlar sivil polislerin saldırısına uğradı. Kadınlar pankarta el koymak isteyen polisleri engellerken, Yüksel Caddesi’nde 15 dakikalık oturma eylemi düzenledi. Eylem boyunca IŞİD ve İsrail’in saldırılarına ilişkin tepkiler dile getirilirken, Rojava ve Filistin halklarının direnişi selamlandı.

www.halkingunlugu.net

Share
. tarafından

IŞİD KATLİAMINI LANETLİYORUZ ve EZİDİ HALKININ YANINDAYIZ

Ağustos 10, 2014 de ANASAYFA . tarafından

27-DunNCbugunEAveDaha-273x300AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

 www.adkh.org       Avrupadkh@gmail.com

 

 

IŞİD KATLİAMINI LANETLİYORUZ ve EZİDİ HALKININ YANINDAYIZ

Türkiye ve bölgedeki tüm gerici güçlerin desteklediği ve Emperyal güçlerinde alttan desteği ile yarattıkları ve sessiz kaldıkları, gün geçtikçe pervasızlaşan IŞİD örgütünün saldırıları devam ediyor. Haziran ayında Musul’a gerçekleştirdiği saldırının ardından ilerlemeye devam eden örgüt, Kürt Özgürlük hareketinin merkezlerinden Kobani’ye oradan Zumar, Şengal ve Maxmur’a saldırılarını yoğunlaştırdı. IŞİD’in en son saldırıları sonucu 3000 Ezidi katledilirken binlercesi de yine açlık ve susuzluk tehlikesiyle karşı karşıya dağlarda yaşam mücadelesi veriyor. 300 çocuk susuzluktan çoktan yaşamlarını yitirdiler. İslami kurallara göre bir düzen kuracağını söyleyen bu gözü dönmüş çetenin bugüne kadar yaptığı katliamlarda binlerce insanı katledildi ve on binlercesi yerlerinden edilerek göç etmelerine sebep oldu. 3 Ağustos’da yapılan Şengal saldırısında yaklaşık 3000 kişiyi katleden ve 5000 kişiyide kaçıran IŞİD, 500 kadını da kaçırarak cariye yaptığını duyurdu. IŞİD’in kaçırdığı kadınlara tecavüz ettikten sonra sattığı belirtiliyor.

Tarih boyunca 72 kez katliama uğrayan Ezidi halkı IŞİD tarafından 73. kez katliamla uğrama tehlikesiyle karşı karşıya. İnaçlarından, kültürlerinden dolayı tıpkı Alevi inancı gibi sürekli yok edilen Ezidi halkı ve özelliklede kadınları bir kez daha bu baskıya maruz bırakılıyor.

Biz Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak diyoruz ki; hiç bir gerici ideoloji ezilen halklara özelliklede kadınlara hizmet etmez. IŞİD bunun bir örneğidir. Bugün genel olarak tüm Kürtlere, diğer halklara ve Ezidi halkının inancına ve özelde de kadınlara yönelik bu katliamı, saldırıyı lanetliyoruz. Ezidi halkının ve kadınların yanında olduğumuzu ilan ediyoruz.

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Ağustos 2014

 

Share
. tarafından

Dünya Kadın Konferansı’ndan Şengal çağrısı

Ağustos 12, 2014 de ANASAYFA . tarafından

cropped-wwclogo42

 

 

 

Dünya Kadın Konferansı öncülerinden Monika Gärtner Engel, Konferansın Avrupa bileşenlerine çağrıda bulunarak, IŞİD terörüne karşı harekete geçmelerini istedi.

Engel, Dünya Kadın Konferansı Avrupa Koordinesi adına Ceni Kadın Barış Bürosu’na gönderdiği mektupta, Konferansa bağlı tüm kurum ve kuruluşlarına, Almanya Kürt Demokratik Toplum Merkezi’nin (NAV-DEM) çağrısına göre örgütlenip, bütün protesto eylemlerine katılmalarını istedi.

Mektubunda Şengal’in durumuna dikkat çeken Monika Gärtner Engel, şu ifadeleri kullandı:  “Almanya’da Dünya Kadın Konferansı Avrupa Koordinesi olarak, Güney Kürdistan’da yaşanan olağanüstü durum karşısında büyük öfke duyuyorum. En son 3 Temmuz gününden beri IŞİD teröristleri, Güney Kürdistan’a bağlı Şengal’de Êzîdî Kürt toplumunu vahşice ve insanlık dışı yöntemlerle katlediyor. Êzîdî halkı büyük bir soykırım tehdidi altında yaşıyor. Şengal’de Kürtlerin çoğunluğu Êzîdî inancına sahip. Onbinlerce Êzîdî, IŞİD çeteleri tarafından soykırıma uğraması tehlikesi nedeniyle yönünü Dihok, Hewlêr, Ranya’ya vermiş durumda. Yine binlerce Êzîdî, Kuzey Kürdistan’a göç etti. Araçlarla Şengal kentinden çıkamayan sivil Êzîdîler, Şengal Dağlarına sığındılar. Yine Til Efar’dan Şengal’e göçen 20 bin Türkmen, Êzîdî halkıyla birlikte Şengal’e sığındı. Êzîdî halkı açlık tehlikesi yüzünden büyük bir tehlike ile karşı karşıya.” 

Bütün kadınların Şengal için harekete geçmelerini isteyen Engel, şu çağrıyı yaptı: “Bütün kadınlara sesleniyorum. Başta mücadeleci kadın meclislerinde yer alan kadınlar olmak üzere, Almanya’daki mücadeleci ve barış isteyen bütün kadınlara sesleniyorum; Avrupa Kürt Kadın Hareketi’yle, bu cesur mücadeleci kadınlarla birlikte Şengal’deki Êzîdî halkına yardım etmek için ortak mücadele temelinde harekete geçin. Bu insanlık trajedisinin önüne ortak tutum ve mücadeleyle geçilmeli. Demokrasi ve halkların özgürlüğünü yerine getirme ve yaşatma zamanıdır. Bütün kurum ve kuruluşlarımızı, NAV-DEM’in çağrısı doğrultusunda kendilerini örgütlemeye ve bütün protesto eylemlerine katılmaya çağırıyorum.”

 

Share
. tarafından

Londra’da Şengal ve Ezidiler için yürüyüş

Ağustos 17, 2014 de ANASAYFA . tarafından

adkh.jpg1

(Londra 16.08.2014) Demokratik Güç Birliği-Britanya Londra’da BBC’nin önünde başlayan bir yürüyüş gerçekleştirdi.

Şengal’de yaşanan insanlık dramını ve onu yaratanları lanetlemek amacıyla Demokratik Güç Birliği, Kadın Örgütleri ve diğer kurumların katılımıyla bir yürüyüş gerçekleştirildi. Yürüyüş BBC binası önünde bir saat süren bir gösteriden sonra başladı. BBC önünde yapılan gösteride Orta Doğu’da yaşanan katliamlar ve soykırıma dikkat çeken konuşmalar yapıldı. Ardından yürüyüşe geçen kitle yol boyunca ” Işid terörüne son, terörist IŞİD, Kürdistan’a özgürlük, Ezidileri koruyalım, Işid Kürdistan’dan defol, Kadına yönelik katliamları durdurun” gibi sloganlar yol boyunca yoğunluklu olarak atıldı. Güzergah üzerinde bulunan ABD konsolosluğunun önünde duran kitle burada da açıklamalar yaptıktan sonra bitiş noktası olan Hyde Park’da yürüyüşü sonlandırdı.

Resim

Share
. tarafından

Eşini döven adama ‘lokantada yemek ve bir buket çiçek alma cezası’

Ağustos 17, 2014 de ANASAYFA . tarafından

KADINASIDDET

Mahkeme önünde eşine tokat atıp hakaret eden Tuncay Bayram’a mahkeme ‘lokantada yemek ve bir buket çiçek alma cezası’ verdi

HABER MERKEZİ (17.09.2014)-Alınan bilgiye göre, Eskişehir’in Sarıcakaya ilçesinde ikamet eden ve 17 yıllık evli olan iki çocuklu Tuncay Bayram ( 44) ve Emine Bayram (43) çocuklarının gözü önünde tartıştı. Tartışma sırasında Tuncay Bayram, eşi Emine Bayram’a hakaret etti ve bir tokat attı. Bunun üzerine Emine Bayram, babası Mehmet Yüce’nin evine gitti ve eşinden şikayetçi oldu. Emine Bayram, babası tarafından doktora götürülürken eşi Tuncay Bayram hakkında kamu davası açıldı.

Davacı Emine Bayram mahkemede, kocasının kendisini darp edip, küfür ettiğini bu nedenle şikayetinin devam ettiğini ancak mahkeme huzurunda şahsına bir daha şiddet uygulamayacağını ve küfür etmeyeceğine dair söz vermesi halinde eşini affedeceğini belirtti. Mahkemede, hakkındaki iddiaları kabul eden sanık Tuncay Bayram, “Eşime vurduğum ve hakaret ettiğim doğrudur, pişmanım. Eşim vurmadan önce kötü sözler konuştu, beni tahrik etti.” dedi. Mahkeme huzurunda eşine bir daha şiddet uygulamayacağına dair söz veren Tuncay Bayram, eşinden özür diledi ve kendisini çok sevdiğini anlattı.

Ceza ‘lokantada yemek’

Bunun üzerine Emine Bayram, eşine yönelik şikayetinden vazgeçtiğini söyledi. Dosyayı son kez inceleyen mahkeme, şikayetten vazgeçilmesi üzerine açılan kamu davasını düşürdü. Ancak mahkeme, sanığın kasten yaralama suçunu işlediği, bunu da eşine karşı işlediğinden dolayı sanığın 3 bin 600 lira para cezası verilmesine karar verdi. Sanığa mahkemedeki hali, ekonomik ve bir daha bu suçu işlemeyeceği kanaatine varıldığı ifade edilen mahkemede, bu para cezası 5 yıl süreyle denetimli serbestlik kapsamına alındı.

Mahkeme, denetim süresi içerisinde kararın kesinleştiği tarihten itibaren iki ay içerisinde bir sefere mahsus olmak üzere, sanığın eşini başbaşa yemeğe götürme ve bir buket çiçek alma ve bunların faturasını mahkemeye ibraz etmesine karar verdi.

Kaynak: halkingunlugu.org

Share
. tarafından

Dersim’de kadın katliamı

Ağustos 26, 2014 de ANASAYFA . tarafından

dersim

 

 

 

 

 

 

 

 

Dersim’de Meral Timtik isimli bir kadın eşi tarafından silahla vurularak katledildi

DERSİM(25.08.2014)- Her gün sayısız kadının şiddete maruz kaldığı, katledildiği ülkemizde kadın katliamlarına bir yenisi de Dersim’de eklendi. Meral Timtik 23 Ağustos aksamı
eşi Ö.T tarafından silahla katledildi.
Edinilen bilgilere göre Dersim merkez Moğultay Mahallesi’nde yaşayan Meral Timtik akşam saatlerinde eşi ile girdiği tartışmanın sonunda eşi Ö.T tarafından başına ateş edilerek katledildi.
Cinayetin ardından olay yerinden kaçan Ö.T henüz yakalanamazken,eşi tarafından katledilen Meral Timtik’in cenazesi Malatya Adli Tıp Kurumuna kaldırıldı.

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share
. tarafından

Dersim’li kadınlar Meral Timtik için sokaktaydı

Ağustos 26, 2014 de ANASAYFA . tarafından

dersim2

 

 

 

 

 

 

Dersim’de eşi tarafından tabancayla vurularak katledilen Meral Timtik için  Dersim Kadın Platform, Sanat Sokağı’ndan Timtik’in katledildiği Çağlar İş Hanı önüne yürüyüş gerçekleştirdi

HABER MERKEZİ (26.08.2014)-Dersim’de eşi tarafından katledilen Meral Timtik için Dersim Kadın Platformu’nun çağrısıyla yüzlerce kadın sokağa çıktı. Sanat Sokağı’nda buluşan kadınlar buradan Timtik’in katledildiği Çağlar İş Hanı önüne gelerek mum yaktı ve karanfil bıraktı. İş hanı önünde yapılan anmanın ardından yüzlerce kadın Seyit Rıza Meydanı’na inerek burada basın açıklaması gerçekleştirdi.

Platform adına okunan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “Evde, sokakta, iş yerinde beklenmedik şiddete maruz kalabiliyor, ölümle burun buruna olabiliyoruz. Eşimiz, babamız, kardeşimiz tarafından ‘namus’ kavramı başta olmak üzere çeşitli sebeplerin arkasına sığınılarak ulu orta katlediliyoruz. Daha dün bunun somut bir örneğini yaşadık. Bizler yarın başka kadınların cenazesini omuzlarımızda taşımamak için toplandık” Ayşenur İslam’In “Koruma altında öldürülen kadın yok” açıklamasına dikkat çeken Argın konuşamasına şöyle devam etti: “Aile ve Sosyal Politikalar bakanımız bizim ile aynı ülkede yaşamıyor olsa gerek ki çıkıp Türkiye’de koruma altında öldürülen kadın olmadığını iddia edebiliyor.Bizler buradan sevgili bakanımız Ayşenur İslam’a hatırlatmak istiyoruz: 2014’ün ilk altı ayında on bir kadın koruma tedbir kararına rağmen öldürüldü! Hanime Aslan’ın koruma kararı bakan Fatma Şahin’in aracılığı ile sağlanmıştı. Ayşenur İslam, adliye kapısında korumasıyla birlikte öldürülen Hanime Aslan için, ‘o farklı bir durum’ dedi. Bizler buradan bir kez daha sormak istiyoruz, Ayşenur İslam kimin bakanı? Biz kadınların olmadığı aşikardır.”

Eylemlerine devam edeceklerini vurgulayan kadınlar basın açıklamasından sonra 5 dakikalık oturma eylemi yaparak, açıklamaya burada son verdi.

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share
. tarafından

EZİDİ KADINLARI YANLIZ DEĞİLDİR

Eylül 2, 2014 de ANASAYFA . tarafından

aciklama1

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de içinde yer aldığı Demokratik Güç Birliği Britanya 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Orta Doğu’da yaşanan katliam ve soykırıma dikkat çekmek  amacıyla tüm bileşenlerinin katıldığı kamuoyuna ve basına yönelik bir açıklama yaptı. Basın metninin öncesinde Güç Birliği adına konuşan bir temsilci yapılacak eylemliliklerin yanısıra bir yardım kampanyası başlatıldığını ve her kurumun bunu sürdürdüğünü belirtti. Bu kampanya Kürt yardım kuruluşu olan HEYVA-Sor üzerinden yapılacak ve makbuz karşılığında toplanan tüm gelir Rojava ve Sincar dağlarında bulunan Ezidi halkına gönderilecektir ve aynı zamanda toplanan meblağda Demokratik Güç Birliği Britanya tarafından kamuoyuna deklere edileceği açıklaması yapıldıktan sonra basın metni okundu.

BASINA VE KAMUOYUNA

Hepimizin yakından tanık olduğumuz kanlı boğazlaşmalar sürüp gitmektedir. Orta Doğu coğrafyasında haritalar, sınırlar yeniden çizilmektedir. Emperyalist sermayenin kendi çıkarları için belirlemeye çabaladığı bu yeni sınır çizme girişimleri, kaçınılmaz olarak çatışmalara müdahalelere ve büyük alt-üst oluşlara sebep olmaktadır.

Tüm bu girişimlerin en son yol açtığı nokta ise, Rojova’dan sonra Şengal’de yaşanan insanlık dramıdır. ABD , İngiltere gibi emperyalist güçlerin örgütlediği ve İsrail, Türkiye, Suudi Arabistan, Katar gibi gerici-faşist devletlerin desteklediği, eğittiği barbar katiller sürüsü İŞİD’in Kürtlere, Alevilere, Türkmen’lere yönelik katliamlar ve özellikle de EZİDİ halkına yönelik soykırım girişimi bütün hızıyla devam etmektedir. İŞİD denilen vahşet ve katliam örgütü elbette Orta-Doğuda’da olup-bitenlerden bağımsız, yaşanılanlardan ayrı bir yerde durmamaktadır.

Yaşlı, kadın, çocuk demeden işlediği her cinayetin arkasında sadece İŞİD değil bölgeye “demokrasi ve insan hakları taşıyacağım” diyen emperyalist haydutlar ve yine aynı bölgede bir şekilde söz ve yetki sahibi olmak isteyen uşak devletlerde vardır. Şayet Ezidi halkı 72. kez katliam fermanıyla yüzyüze kalayorsa bu tamamen dünya ve bölge gericiliğinin bilinen marifetiyle olmaktadır. Ezilen ulusların ve halkların üzerine saldırtılan bu katiller sürüsü İŞİD, ne zamanki tüm emperyalist gericilerin belirlediği sınırları aşarak petrol kuyularına ve diğer çıkar alanlarına tehlike arzetti, işte İŞİD’i örgütleyen sözümona demokrasi güçleri emperyalistler bombalı müdahalelerde bulundular ve Kürtlere silah yardımlarından söz ettiler. Sahibine sadakati esirgeyen köpeğe müdahale örneğidir bu.

Dünya ve bölge gericilerinin yapacağı en hayırlı şey pılını-pırtısını alarak derhal bölgeyi terk etmeleridir. Zira bölge ezilen bölge halkı İŞİD ve diğer soykırımcı örgütlerle başedebilecek yetenek ve güçtedir. Orta Doğu’da emperyalistler ve gerici tüm güçlerin desteği olmadan katiller sürüsünün ayakta kalma şansları ve ortamı kalmayacaktır.

Değerli basın mensupları ve halkımız;

Şengal’de Ezidi halkına karşı gerçekleştirilen soykırım insanlığın vicdanında derin bir yara açmıştır. Yüzlerce Ezidi katledilirken, bu katliamlar parelelinde kaçırılan yüzlerce kadın köle meydanlarında pazarlanmakta, tecavüze uğradıktan sonra katledilmektedir. Evlerini, binlerce yıldır yaşadıkları topraklarını terk ettirilmeyle yüz yüze bırakılan ve salgın hastalıklarla, açlık ve susuzlukla karşı karşıya kalan Ezidi halkı acil yardımlarımızı bekliyor. Bu acıyı birazda olsa dindirmek adına ellerimizi Ezidi halkının sıcak ellerine uzatmak, siyasi sorumluluk kadar insani ve vicdani bir görevdir.

Ezidi halkına yapılan her yardım, emperyalizme, gericiliğe ve onların katil tetikçilerine vurulmuş ağır bir darbe olacaktır.

O halde haydi görev başına!

DEMOKRATİK GÜÇ BİRLİĞİ BRİTANYA

İngiltere Alevi Kültür Merkezi ve Cemevi, Yüz Çiçek Açsın Kültür Merkezi, Güçmen İşçiler Kültür Derneği, Britanya Kürt Meclisi, Tohum Kültür Merkezi, Avrupa Demokratik Kadın Hareketi, Sosyalist Kadınlar Birliği, Kırkısraklılar Dayanışma Merkezi, Tilkililer Derneği, El-Com, Londra -Koçgirililer Derneği,Day-Mer, Dersim-Der, Komkar

Demokratik Güç Birliği Britanya’nın bir ay boyunca Londra’nın değişik bölgelerde açacağı stantlar ve tarihleri ise şöyle;
1. Trafalgar Square- 6 Eylül 2014  – Saat: 3-5 arası
2. Woodgreen Kütüphanesi Önü – 13 Eylül 2014  Saat: 3-5 arası
3. Oxford Street  –  20 Eylül 2014   Saat: 3-5 arası
4. Angel Station  –  27 Eylül 2014   Saat: 3-5 arası

 

Share
. tarafından

İsviçre’de Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nden Söyleşi

Eylül 21, 2014 de ANASAYFA . tarafından

ADKH “Emperyalist Savaşlar ve IŞİD” konulu söyleşi gerçekleştirdiSoylesi2

İsviçre’nin Fribourg Kantonu’nda Avrupa Demokratik Kadın Hareketi

İsviçre Örgütlülüğü ve İDHF Fribourg Komitesi’nin organize ettiği bir piknik gerçekleştirildi.7 Eylül Pazar günü  saat 10:00’da başlayan piknik programı içerisinde ADKH sunum ve söyleşi yaptı.

Sinevizyon gösterimi eşliğinde yapılan sunumda “Emperyalist Savaşlar ve Suriye” özgülünde Rojava’dan Şengal’e Kürt ulusuna, Şîî’lere ve Ezîdi’lere dönük yapılan IŞİD’in barbarca katliamları, kadınların-çocukların tecavüzlere uğrayarak 20-50 Dolar karşılığında satılmaları, teşhir edilirken, öte yandan da ABD emperyalizmi ve onun yerli uşakları olan Türkiye’nin de Işid’e verdiği destekler dile getirildi.ADKH, sunumunda:
“Bizler bu savaşın karşısında yer alırken, gerici güçler arasında bir taraf durumuna gitmeden, geldiğimiz ülkenin bu konudaki tutumunu, savaş çığırtkanlığını teşhir

etmeliyiz.Türkiye’nin bu savaş karşısındaki iki yüzlülüğü, IŞİD’in  “terörist” olduğunu dahi kabül etmeyip, hem silah, ilaç ve kimlik verilmesi, hem de sınırlarını açıp IŞİD’in mensuplarına eğitim almaları için ülkenin çoğu şehrinde olanaklar sunması, IŞİD’in yürüttüğü bu kanlı-barbar savaşa direkt müdahil olduğunun göstergesidir.” diyerek herkesi yapılacak eylemlerde bir fiil olarak yer almaları ve örgütlü hareket ederek Rojava ve Şengal’deki direnişleri, sahiplenme çağrısında bulundu.
Soylesi1 soylesi3

 

Share
. tarafından

DKH: Kobane direnişine destek devrimci dayanışmanın gereğidir..

Ekim 4, 2014 de ANASAYFA . tarafından

DKH-Kobane-300x184

 

 

 

 

 

 

Demokratik Kadın Hareketi (DKH),“Kobane direnişine destek devrimci dayanışmanın gereğidir” başlığını taşıyan bir açıklama yaptı Bu açıklamayı okurlarımızla paylaşıyoruz

HABER MERKEZİ (29-09-2014)- “Rojava devrimini boşa çıkarma, bu direnişin yayılmasının önüne geçme ve bu alanı tampon bölge haline getirme projesinin devşirdiği IŞID çetelerinin, Ortadoğu’daki saldırısında binlerce insan katledildi, göçe zorlandı ve bugün Kobane sınırında insan olmanın kimliğine sahip çıkmanın en zorlu sınavlarından biri verilmektedir. Ortadoğu’nun yeniden dizayn edilmesi arayışında Kürtleri barış söylemleriyle oyalayıp, bir yandan da sermayenin çıkarları gereği IŞİD zulmünün katliamını aba altından besleyen AKP zihniyetinin ikiyüzlülüğü, bu gün yine Kürt hareketinin halkını onurlu ve kararlı bir şekilde sahiplenme ve savaşma tavrının karşısında teşhir olmuştur.

Bugün Türkiye- Kuzey Kürdistan’da demokratikleşme yönündeki her türlü girişimin faşizan bir şekilde bastırıldığı, ama IŞİD sempatizanlarının üniversitelere satırlarla girip devrimci muhalefeti boğma girişimlerinin görmezden gelindiği, IŞİD’e mühimmat yardımı yapan ve savaşçı gönderen kurum ve kişilerin YPG basın irtibat bürosu tarafından teşhiri yapıldığı halde, IŞİD’e yönelik ülke çapında tek bir operasyonun gerçekleştirilmemesi aksine buna karşı çıkan kitleye dönük saldırılar bize de gösteriyor ki, AKP tarafından palazlandığı açık olan eli kanlı çeteler Kürt halkına yüz yıllardır reva görülen saldırıların zulümlerin bir parçasıdır. Irak’ a bir günde ‘demokrasi ‘ götüren ABD’nin, bugün hava saldırısı yapıldığı yünündeki açıklamalarının YPG tarafından yalanlanması da insanlar katledilirken, kadınlar tecavüze uğrarken meclis binalarında saldırıları durdurma yönündeki tartışmalarının kamuoyunu oyalama girişiminin ötesinde olmadığı gerçeği de bize gösteriyor ki bugün Rojava’da yaşananlar uluslararası bir hesabın bir restorasyon projelerinin sonucudur.

Şengal’de tecavüze uğrayan, köle olarak satılan, Kobane’de en ön saflarda savaşan kadınlarımızın yanında olma sorumluluğu devrimci dayanışmanın gerektirdiği bir sorumluluktur. Kürt kadınlarının yanında olmak ve dayanışmayı büyütmek Türkiye -Kuzey Kürdistan’da tecavüzcüleri teşvik eden hukuki düzenlemelere, kadını eve kapatan, kadının misyonunu mutfak ve yatak odasından ibaret görenlere, kadın katliamlarının önünü açan kadınların kahkahasından kaç çocuk doğuracağına karar verecek kadar pervasızlaşanlara ve kürtaj hakkını tartıştıran söylemlerin altına imzasını atanlara karşı verilen var olma mücadelesinden bağımsız değildir aksine bu mücadelenin bir parçasıdır. Bugün Kobaneli kadınların yanında olma tutumu Türkiye Kuzey Kürdistan kadınlarının var olma ya da yok olma arasındaki tercihlerinin belirleyeceği bir tutum ve ısrardır.

Demokratik Kadın Hareketi olarak Kobane’de savaşan kadınların gücünü ve kararlılığını selamlamakla birlikte yoldaşlarımızı Kobane sınırında nöbet bekleyen halkımızın yanında olmaya ve her alanda Kobane halkıyla dayanışma eylem ve etkinliklerinde aktif rol almaya çağırıyoruz.”

http://www.halkingunlugu.org/

Share
. tarafından

“Dersim Ermenileri Dayanışma Günü” etkinliği

Ekim 4, 2014 de ANASAYFA . tarafından

“Dersim Ermenileri Dayanışma Günü” etkinliği gerçekleştirildi.!downloadfile ermeni2 downloadfile-2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İsviçre’nin Lozan kantonunda 27 Eylül Cumartesi günü, ‘1915’ten 1937-38’e ve bugüne’ başlığı altında “Hay Dersim” vurgusuyla Dersim Ermenileri Dayanışma Günü etkinliği gerçekleştirildi. Armenak Bakırciyan (Orhan Bakır), Hrant Dink, Seyit Rıza, Zabel Yeseyan, Antranik Paşa, Nişan Mirakyan ve Arshaluys (Aurora) Mardiganian’a atfedilen etkinlik Dersim Ermenileri İnanç ve Sosyal Yardımlaşma Derneği (DERSİYAD) temsilcisinin açılış konuşmasıyla başladı.Konuşmasında derneğin amaçlarının 3. kuşak Dersim Ermenilerine tabu olan Ermeni kimliğini tanıtmak-görünür kılmak, aynı zamanda gençlerin eğitimine destek sunmak olduğunu vurgulayarak, Munzur festivaline Ermenistan’dan getirilen folklor ekibi vs. programlar üzerinden Ermeni kültürünü tanıttıklarını belirtti.Stuttgart Dersim Ermeni Derneği adına konuşma yapan temsilci ise bugün burada sadece Ermeni kimliği ile bulunduğunu vurguladı.

Panel: “Yaralarımız Kardeştir”

Etkinliğin panel bölümünde Dersim Ermeni’leri ‘Hay’ların tarihsel süreci ve hukuksal mücadelesi aktarıldı.Tarihçi Hovsep Hayreni:

“Resmi tarih yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan Ermenilere dair tek kelime yazmadı.Ermeni Soykırımı’nın sadece 1915 ile anılması yanlıştır.Abdülhamit dönemindeki kırımların zaten soykırımın göstergesi olduğunu unutmamak gerekir.Tarihten öğrenmek gerekiyor; öz savunma güçlerinin eksikliği Ermeni Soykırımı’nı akabinde Dersim ’38 Katliamı’nı beraberinde getirdi, bu ders bugün Suriye’de örnek olmalı, Ezidîler, Aleviler, Kürtler beraberce bunun karşısında durmalı.” dedi.Daha sonra sözü alan Sarkis Seropyan, konuşmasında Dersimli Haylar ve Ermenilerin tarihine değinerek, bu dayanışma etkinliği vasıtası ile yakalanan birlikteliğin ve aidiyet duygusunun devam etmesi gerekliliğini vurguladı.Avukat Erdal Doğan, Ermeni Soykırımı’nı uluslararası mahkemeye taşıdıklarını ve bunun yanı sıra Dersim Alevileri ve Ermenileri için devam eden kültürel soykırımı da ele aldıklarını açıkladı.Türkiye’de yaratılan korku psikolojisinden dolayı hukuk literatüründe soykırıma dair çok az araştırmanın olduğunu açıklarken, Ermenilerin halklar nezdinde tanınmadığını bunun için ise bir kanal önerisinin yerinde olduğunu ifade etti.

Gazeteci Ayşe Hür ise, kimliklerin sürekli dinamik olduğunu, değiştiğini ve giderek bölgesel aidiyetlerin yanında dünya kimliğinin öne çıktığını da belirtti.

Rakel Dink: “Kendinizi de, geçmişinizi de özgürleştirin”

Ahmet Aslan, Hasmik Haruntyunyan, Gule Mayera, Jazzpiya ve Necati Teyhani’nin müzikleri ile katkı sunduğu geceye sinevizyon ve folklor gösterileri ile devam edildi.ADKH, ADGH’nin etkinliğe gönderdiği mesaj okunarak, mesajda geçmişte yaşanan tüm katliamlar kınanarak bugün Kobanê, Şengal’e yönelik saldırıların önüne geçilmesinin birlikte, örgütlü hareket edilmesiyle mümkün olacağı vurgusu yapıldı.Mazgirt Belediye Başkanı Tekin Türkel, Ovacık Belediye Başkanı Fatih Maçoğlu ve İDHF temsilcisinin de söz aldığı gecede, Osmanlı zihniyetinden bu yana Ermeni, Alevi ve Kürtler’in katliama uğradığını bugün de Şengal’de Ezidî’lerin katledilmesiyle aynı gerici-faşist zihniyetin varlığını sürdürdüğü dile getirilirken; ezilen, sömürülen, inkar ve imhayla yok edilmek istenen ezilen halkların direnişini büyüterek, dayanışmanın daha da güçlendirilmesi gerektiğine vurgu yapıldı.Orhan Bakır ve Hrant Dink’in onurlu, devrimci mücadelesi sahiplenilerek konuşmalar bitirildi.Etkinliğin ilerleyen bölümlerinde Ermeni müziğinin dünyaca ünlü temsilcisi Djiwan Gasparyan sahne aldıktan sonra Rakel Dink konuştu.Rakel Dink yaptığı konuşmasında, “Kılıç artıklarının fısıltıları artık seslendiriliyor” diyerek yaşanan onca acının gerçeği gölgeleyemeyeceğinin kanıtı olduğunu, o günlerde baskı ve zulümle dillerini, dinlerini, adlarını değiştirip kabukları içerisine saklanan Ermenilerin torunlarının bugün köklerini aradığını söyleyerek Dersim Ermenileri’ne “Kendinizi de geçmişinizi de özgürleştirin.Bu yüzleşme korkularımızı ve kaygılarımızı yenmemize ve gerçeği kabul etmemize yardımcı olacaktır, toplumun gerçekle yüzleşebilmesinin önü ancak böyle açılacaktır” diyen Rakel Dink “Bizi birbirimize yakınlaştıran ortak paydamız acılarımızdır” diye konuşmasını sonlandırdı.Tv 10’un çekim yaptığı dayanışma gecesinde ADKH’nin verdiği röportajda; Ermeniler’den Ezidî’lere, Alevilerden Kürtlere katliamcı zihniyetin devam ettiğini, ancak buna karşın kadın ve gençler başta olmak üzere insanlığın özgürlük istemlerini daha gür haykırarak örgütlü karşı duruşla direnişi büyüttükleri de dile getirildi.

Share
. tarafından

“Dünya Kadınları En Yüksek Dağları Aşıyor”

Ekim 5, 2014 de ANASAYFA . tarafından

 

 

kadin3 kadin2 kadin5 kadin4 kadin1

 

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi 11. Politik Kadın Konferansında

 

 

 

“Dünya Kadınları En YüksekDağları Aşıyor”

11. Politik Kadın Konferansı “Dünya Kadınları En Yüksek Dağları Aşıyor” sloganıyla Almanya’nın Chemnitz şehrinde başladı. Avrupa Demokratik Kadın Hareketi’nin de katıldığı konferansın ilk gününde dünyada kadının durumuna vurgu yapılırken, Ortadoğu da ki gelişmelere ve İŞİD’in uyguladığı şiddete vurgu yapıldı. Rojava devrimi ve Kobane’ye yönelik saldırıları anlatmak üzere Rojava kadın aktivisti Sinem Mohammed kısa bir sunum yaparak tüm kadınları devrime ortak olmaya çağırdı.

 

 

 

 

 

“Kobane Asla Teslim Olmayacak”

Politik Kadın Konferansına katılan kadınlar Kobane için Yürüyorlar.

Share
. tarafından

YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın kimlik bilgileri açıklandı

Ekim 6, 2014 de ANASAYFA . tarafından

YPJ-savascs-Arin-Mirkan-172x300

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

YPG Miştenur’da fedai eylemi yapan YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın kimlik bilgilerini duyurdu

HABER MERKEZİ (06-10-2014)-ANF’nin haberine göre; Kobanê’nin güney ve doğusunda 50 noktada göğüs göğüse çatışmaların devam ettiğini bildiren YPG, çatışmalarda 74 çetenin öldürüldüğünü bildirdi Çatışmalarda 15 savaşçının yaşamını yitirdiğini duyuran YPG, YPJ savaşçı Arîn Mirkan’ın da kimlik bilgilerini duyurdu. YPG, “Arîn yoldaşın bu eylemiyle ortaya koyduğu cesaret, fedakârlık ve özveri tüm YPG ve YPJ’li savaşçılarımızın direniş tutumudur. Tüm YPG ve YPJ savaşçıları gerekirse Arînleşecek, fakat Kobanê’ye yönelik bu çete saldırılarının amacına ulaşmasına izin verilmeyecektir” dedi.

YPG Basın Merkezi, Kobanê’nin güney ve doğusunda yaşanan şiddetli çatışmalara ilişkin açıklama yaptı.

50 ayrı noktada çok yoğun, şiddetli ve göğüs göğüse geçen çatışmalarda tespit edilebilen 74 çete öldürüldüğünü bildiren YPG, çatışmalarda 15 savaşçının da yaşamını yitirdiğini duyurdu.

YPG, Miştenur tepesinde fedai eylem gerçekleştiren YPJ savaşçısı Arîn Mîrkan’ın da kimlik bilgilerini duyurdu.

YPG açıklaması şöyle:

“Tüm güçleriyle saldıran çete güçlerine karşı tarihi bir direniş sergileyen bu 15 yoldaşımız içinde bulunan Arîn yoldaşımız ise çete saldırılarına karşı fedai bir eylem gerçekleştirmiştir. Arîn yoldaş eylem yaptığı saldırı gücünü durdurmuş ve onlarca çeteyi öldürmüştür. Arîn yoldaşın bu eylemiyle ortaya koyduğu cesaret, fedakârlık ve özveri tüm YPG ve YPJ’li savaşçılarımızın direniş tutumudur. Tüm YPG ve YPJ savaşçıları gerekirse Arînleşecek, fakat Kobanê’ye yönelik bu çete saldırılarının amacına ulaşmasına izin verilmeyecektir.

Arîn yoldaşımızın kimliği şu şekildedir:

Kod Adı: Arîn Mîrkan

Adı Soyadı: Dilar Gencxemîs

Ana Adı: Wahîde

Baba Adı: Şûkrû

Doğum Yeri: Afrîn

Şehadet Yeri ve Tarihi: 5 Ekim 2014 Kobanê.”

http://www.halkingunlugu.org/

Share
. tarafından

“Biz hayatta kalma savaşı veriyoruz” ( Röportaj)

Ekim 6, 2014 de ANASAYFA . tarafından

suruc rojavali havva roportaj

 

 

 

 

 

 

 

Suruç’un Kop Köyü’nde Kobanê’den gelen aileler savaşın zulmüne rağmen yaşam mücadelelerini ve ısrarını sürdürüyor. Demokratik Kadın Hareketi (DKH) savaş yüzünden göç etmek zorunda kalan Rojava’lı kadınların çığlığını duyurabilmek adına Rojavalı Havva ile bir röportaj gerçekleştirdi

URFA (06. 10. 2014)- Suruç’un Kop Köyü’nde Kobanê’den gelen aileler savaşın zulmüne rağmen yaşam mücadelelerini ve ısrarını sürdürüyor. Direnişin sağlam bir iradeyle mümkün olabileceği gerçeği Havva’nın bakışlarında somutlanıyor , azmi ve tutkusu varlığına eşlik ediyor. Yaşamları alt üst olan , hakarete maruz kalan, yakınları gözleri önünde katledilen binlerce kadından bir tanesi sadece Havva. Demokratik Kadın Hareketi (DKH) Havva’nın sesine ses katmak ve Havva şahsında Rojava’lı kadınların çığlığını duyurabilmek adına Havva ile bir röportaj gerçekleştirdi. Röportajı okurlarımızla paylaşıyoruz. (Röportajın aslı Kürtçedir)

Ne zaman geldiniz bu köye?

18 gündür buradayız.

Gelirken sınırda ne gibi sıkıntılar yaşadınız?

Sabahın erken saatlerinde geldik. IŞİD ve YPG ‘nin çatıştığı esnada sınırı geçmeye çalıştık. Sınırdan geçmemize T.C. izin vermedi.  Askerler bize küfretti. YPG bizi koruyup sınırdan geçmemize yardım etti. YPG saflarında kaynımın oğlu vardı. IŞID’ liler gözümün önünde kaynımın başını kestiler.

Buradaki halkın desteğini nasıl değerlendiriyorsunuz ? Yeterli mi sizce ? Nelere ihtiyacınız var?

Buradaki insanlar bize yardımcı oluyorlar. Biz onların yardımlarından razıyız. Burada arkadaşlar nöbet usulü herkesi doyuracak kadar yemek yapıyorlar. Sürekli battaniye, kıyafet vs. yardımlar geliyor. Ama biz çekiniyoruz. Kendi ihtiyaçlarımızı satın alıyoruz. Maddi sıkıntı çekiyoruz.

Savaş sizi nasıl etkiledi? Geri dönmeyi düşünüyor musunuz ?

Savaş bizim için çok kötü oldu. Dünyamız başımıza yıkıldı. Her şeyimiz gitti. Tabi ki savaşın bitmesini , geri dönmeyi istiyoruz. Çünkü burada hiçbir şeyimiz yok.

Kobane’ deki kadın direnişini nasıl değerlendiriyorsunuz.

Gerillaların verdiği mücadele bizim için önelidir. Hepsinin de başarılarının devamını diliyorum. Sadece dirensinler istiyoruz ve düşmanları başımızdan def etsinler.

IŞİD kimden yardım alıyor sizce?

T.C.’nin  ona yardım ettiğini düşünüyoruz. Pazartesi günü buraya( Kop Köyü) asker baskın yaptı. Askerler kadınları taciz etti. Bizleri tehdit etti, küfürler savurdu.

Buradan dünya halklarına, özelde de kadınlara söylemek istediğiniz bir şeyler var mı?

Savaş tüm insanlar için kötüdür. Biz hayatta kalma savaşı veriyoruz ve bu süreçte onurumuzla yaşamaya çalışıyoruz. Tüm insanların bizim başımıza gelenlere karşı durmasını ve destek vermesini istiyoruz

Kaynak: www.halkingunlugu.org

Share
. tarafından

KOBANÊ DİRENİŞİ DİRENİŞİMİZDİR!

Ekim 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

27-DunNCbugunEAveDaha-273x300

KOBANÊ DİRENİŞİ DİRENİŞİMİZDİR!

Ezilen halkların üzerinde bir kara humma misali dolaşan emperyalizm ve onun gerici uşakları, çeteleri bir kez daha Kürt ulusunun direnişi karşısında hezimete uğruyor.

Günlerdir Kobanê’de Kürt ulusunun onurlu direnişi her türlü bedele karşın sürüyor. Ezidî halkına yönelik saldırılarıyla binlerce Ezidî’yi topraklarından eden, yüzlercesini katleden ABD emperyalizmiyle yaratılan ve TC destekli terör örgütü  IŞİD (DAİŞ), ilerleyişini sürdürerek geçtiği yerlerde kadınları kaçırarak tecavüz ediyor ve köle pazarlarında satıyor. Stratejik önemi olan bir noktada bulunan Kobanê’yi ele geçirmek için yoğun saldırılarını sürdüren barbarların, dünyanın gözü önünde şehrin içlerine kadar gelerek olası kitle katliamlarına girişmesi an meselesi. Bugün Kobanê üzerinde emperyalistlerin oynadıkları oyun Ortadoğu halkları ve coğrafyası üzerinde yapılan planın bir parçasıdır. Ama onlar sadece bir noktayı, Kürt ulusunun örgütlü gücünü iyi hesaplamadılar.Terör örgütü IŞİD’in donanımlı silahlarına karşın ellerinde olanla kahramanca bir savunma yapan Kürt özgürlük savaşçıları dünyaya insanlık dersi veriyor.Her türlü engellemelere rağmen yüz binlerce insanı korumaya devam eden savaşçılar silahları kalmayınca bedenleriyle bomba olup İşidin içinde patlıyor. Mezopotamya halklarının direniş coğrafyası olan bu topraklarda öyle kolay cirit atacaklarını sanan IŞİD güruhuna bugün en güzel yanıt eşit olmayan koşullarda yüreğiyle ve bedeniyle savaşan yiğit kadınlardan, analardan ve erkeklerden geliyor. Kobanê direniyor ve direnecek.! Arîn Mîrkan bedenini bu gözü dönmüş, kadın düşmanı azgın barbarlar örgütünün içinde ateş topuna çevirerek patlatırken katledilen yüzlerce insanın ahına bir ışık yakıyor.

Çözüm süreci, barış gibi argümanlarla Kürt Ulusunu bir nevi oyalayarak kendi koltuklarını sağlamlaştıran sistem ve onun bugün ki temsilcisi AKP hükümeti gerçek niyetini Kobanê’de yaşanan katliama karşı sokaklara çıkan halka uyguladığı faşizan saldırılarla bir kez daha ortaya koyuyor. Söyledikleri herşeyin kof bir yalan olduğu ve demokrasi aldatmacasıyla halkın en diri yanını sürekli bastırma derdinde olanlar Kobanê’de yaşanan katliama karşı IŞİD teröristlerini beslerken ve polisi ise halka saldırırken “Yaşasın IŞİD” naraları atarak ikiyüzlü faşist karakterini gösteriyor.Kürdistan ve Türkiye şehirlerinde gerçekleştirilen Kobanê’ye destek eylemlerinde devletin kolluk güçlerinin yanı sıra  HÜDA-Par ve korucuların da içinde yer aldığı gruplarca 24 insan katledildi ve onlarcası da yaralandı. Gösteriler devam ederken sokağa çıkan halka karşı İçişleri Bakanı tarafından “Şiddet misliyle cevap bulur” gibi açıklamalar yapılarak halk doğrudan hedef olarak gösteriliyor.

Rojava ve Kobanê’de kendi kaderlerini tayin eden Kürt Ulusunun yarattığı yaşam, halklara umut olacak. Kızlarıyla ve oğullarıyla bize savaşma ve direnme azim ve kararlılığını gösteren tüm savaşçılar, bugün olduğu gibi yarının Özgür Kürdistan’ı için hiçbir fedekarlıktan ve bedelden kaçınmayacaklar.

Avrupa Demokratik Kadın Hareketi olarak; Kürdistan dağlarında yakılan serhildan ateşlerini selamlıyoruz. Kavgada birer kızıl anka misali küllerinden yeniden doğan bir ulusun fedekar, savaşçı kadınlarını selamlıyoruz. Kadına yabancı barbarlar çetesinin ve emperyalizmin oyunlarının boşa düşürülmesi için dünyanın dört bir tarafında Kobanê ile Kürt ulusuyla dayanışmayı büyütüyoruz.

Bijî Berxwedana Kobanê!

Jin Jîyan Azadê!

AVRUPA DEMOKRATİK KADIN HAREKETİ

Ekim 2014

Share
. tarafından

KADINLAR DÜNYANIN EN YÜKSEK ZIRVESİNE TIRMANIYOR

Ekim 9, 2014 de ANASAYFA . tarafından

KADINLAR DÜNYANIN EN YÜKSEK ZİRVESİNE TIRMANIYOR” SLOGANI İLE BAŞLAYAN 11.POLİTİK KADIN KONFERANSI SONUÇLANDI

11.Politik Kadın Konseyi Kobané için Enternasyonel Çağrıda Bulundu
Politik Kadın Konseyi 3-5 Ekim tarihinde Almanyanın Chemnitz kentinde Teknik Üniversite salonunda 11.konferansını düzenledi.

Alamanya’da daha yoğun faaliyetleri olan Courage’ın çağrısı ile ADKH ve CENİ Kürt Kadın Barış Bürosunun da koordinasyonunda yer aldığı konsey ‘’ Kadınlar Dünyanın En Yüksek Zirvesine Tırmanıyor’’ sloganı ile konferansa başlandı.Konferans 2015 Şubat’ta Atina’da yapılacak olan Avrupa Kıta konferansı ve esas olarak Mart 2016’da Nepal’de yapılacak olan 2.Dünya Kadın Konferansına hazırlık niteliğini taşıyordu.
Konferans açılış konuşmasının ardında Chemnitz Teknik Ünüversite bölüm Prof. yapmış olduğu konuşma ilgile dinlendi.Marks şehri olarak bilinen Chemnitz kentinin politik tarihine yapılan vurgudan sonra kadın öğrencilerin teknikteki başarısını ve bu alandaki mücadelesini anlatarak teşekkürlerini sundu.Duisburg Kadın platformu ve Ver-di sendikası çalışanı Nina Dusper, Bangladeş Tekstil işçileri Sendikasi adına Joly Taluker ‘İşçi Sınıfında Kadın Bilinci’ formunun ön tanıtım sunumunu yaptı.Bangladeşte Tekstil fabrikasındaki katliam ile gündeme gelen işçi kadınların emek sömürüsü konferasın ana forumlarından biri oldu.Kadın işçilerin çalışma koşullarını ve kadın mücadelesini görsel olarak sineviyon ile de sundu.
Prof.Dr. Cynite Ulker ‘Toprak Ana’başlığı ile sunumda bulundu.Kapitalistlerin ekolojiyi nasıl tahrip ettiğini anlatarak ‘dünyamızı kurtaralım’çağrısında bulundu.
Hamburg Die Linke (sol parti) üyesi ve kadın aktivist Zaman Masudi ve Afrika Dünya Kadınlar Koordinatörü Clariste Soh Mouble ‘Mülteci kadınların sorunu’ başlığını sunarak tartışmaya açtılar.Mülteci kadınların birebir yaşadıkları sorunlar ve mültecilere yapılan mumeleye vurgu yapıldı.
Rovava’dan yükselen direniş dünya kadınlarıyla buluşuyor
Rovava Halk Meclisi Eş Başkanı Sinem Muhammed Rojavadaki gelişmeleri, ve kadın özgürlük mücadelesini, İŞİD zulmüne karşı YPJ’nin ortadoğu’da yürüttüğü mücadeleyi anlatarak Almanya’nın ve genel anlamda emperyalist ülkelerin ortadoğuda oynadığı rolü anlatarak tüm kadınları Rovava halkını ve kantonunu desteklemeye ve Politik Kadın Konferansına katılan delegeleri Rojava’ya davet ederek Rojava halkıyla ve kadınlarıyla buluşma çağrısında bulundu.
ADKH’de Sinem Muhammed şahsında tüm kürt kadınlarını, Kobané ve Rovavadaki direnişi selamlayarak, ortadoğudaki gelişmelere kısa vurgu yaparak ‘Başka Bir Dünya Mümkün’ diyerek kürt kadınlarının mücadalesine otak olmaya ve pratik eylemleri örgütleme çağrısında bulundu.
SOLWODI kadın sığınma evi adına Sr Lea Ackermann zorunlu seks işçiliği yapan bireylerin yaşadığı sorunları ve Almanya’da büyük bir sorun haline gelen beden satışına karşı mücadele ve çalışan bireylere yaklaşımı tartışmaya açarak ikinci gün yapılan forum tanıtımını sundu.Yapılan bu dört sunum ikinci gün konferansın ana tartışma konuları olarak forum şeklinde yapıldı.
İkinci gün sabah saatlerinde Marks anıtının bulunduğu alanda başlayan mitingin açılış konuşmasını koordinasyon komitesinde yer alan ADKH adına Fidan Yıldız yaptı. Yürüyüş enternasyonal kadın rengini sokaklara taşıdı. ADKH’nın Cinsel sömürüyü karşı sürdürdüğü kampanya pankartı yoğun ilgi gördü.Yine yürüyüş kortejinde İŞİD çetelerini teşhir eden, kürt halkına özgürlük ve kürdistandaki işgale vurgu yapan alamnaca sloganlara tüm kitle çoşkuyla katıldı.Yürüyüşün bitiş alanında kadının tarzını,rengini,kültürünü ve şarkılarının sunulduğu parti,örgüt ve kadın kurumlarının sundukları mesajlar ile etkinlik sona erdi.
Üniversite de öğleden sonra başlayan forumlar ve yine geniş bir stand alanında yirminin üzerinde dernek ve kurumun açmış olduğu standlarda ilgi ile karşılandı. Forumlardan sonra canlı tartışmalar stand önlerinde devam etti.ADKH’nın geçen dönem yürüttüğü kampanyanın konusu olan cinsel sömürü formundaki tartışmalar forumdan sonra ADKH stndında da devam etti. Forumların ardından Kobané saldırısını protesto eden meşaleli yürüyüş yapıldı.Üçüncü gün Politik kadın konseyinin oluşturması için yapılan seçim sonrası tüm salon elele tutaşarak coşkulu bir şekilde hep bir ağızdan söylenen mücadeleye çağrı şarkılarıyla sona erdi.

Share
. tarafından

”…Sesimi, seslerini duyuramayanlar için yükseltmeye çalışıyorum”

Ekim 12, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Bu sene Nobel Barış Ödülünü Kailash Saytarthi ile paylaşan Malala Yousafzai ”…sesimi, seslerini duyuramayanlar için yükseltmeye çalışıyorum” diyerek genç yaşta dünya kamuoyuna sesini duyurdu.

2012 senesinde okuldan eve dönerken Taliban’ın saldırısına uğrayan Malala, başından ve boynundan vurulmuştu. 6 gün Ravalpindi kentindeki askeri hastanede tedavi gördüken sonra durumunun ciddiyetini koruması nedeniyle Birleşik Arap Emirliklerince İngiltereye götürülen Malala’nın ‘sesini duyurma’ serüveni böylece başladı.

Dünya kamuoyunun ilgisini çekmeyi başaran Malala kadın hakları ve eğitim konusundaki aktivistliğiyle ve özellikle ülkesi Pakistan’da Taliban tehdidine rağmen kızların okuması için yürüttüğü kampanyalar nedeniyle sembol isim haline geldi.

Batı medyası Malala’yı sadece müslüman bir feminist olarak lanse ederken, geçen sene Pakistan’da düzenlenen ulusal marksist yaz okulunda yolladığı mesajda Malala, Pakistan’da gericilik ve sömürünün zincirlerinden kendilerini sadece sosyalizmin kurtarabileceğini söylüyordu. Daha önce de ABD’ye götürülen Malala, Obama’yla buluşturulmuş, batı medyası tarafından mücadeleci kimliği geriye atılarak şu ana benzer bir kimlik yaratılmaya çalışılmıştı.

2014 Nobel Barış Ödülü sahibi Malala Yousafzai’nin daha önce kendi ülkesinde verdiği mesajlar şöyle:

“Sosyalizmin tek çözüm olduğu kanaatindeyim ve tüm yoldaşları bu mücadeleyi muzaffer bir sonuca çıkarmak için teşvik ediyorum. Bizi gericilik ve sömürünün zincirlerinden yalnızca bu kurtaracaktır”

”Bir devrimci ve Marksist olduğumu gururla söylüyorum. Tüm düşmanlarımız ve dostlarımız başarımızı görmektedir. Belki bir devrim gerçekleştiremeyiz fakat Bolşeviklerin yaptığı gibi bu gayemizi bir zafere dönüştürebiliriz.”

Kaynak:Kimya Oskay / İleri Haber

Share
. tarafından

DERSİM’DEN KOBANÊ’YE SELAM

Ekim 26, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Kadınlar Dersim’den Kobane’ye selam gönderdi

Kadnlar Kobane2

Aralarında Demokratik Kadın Hareketi (DKH)’nin de olduğu Dersimli kadınlar Kobane’ye destek için dün saat 16.30’da Yeraltı Çarşısı üzerinde bir araya gelerek bir yürüyüş gerçekleştirdi

DERSİM (24.10.2014)- ”Kobane 2. Kerbela Olmasın Kobane’ye İnsani Yardım Koridoru Açılsın”  yazılı pankartı açan kadınlar çarşı güzergahından Gola Çeto Parkı’na yürüdü. Sihenk Köprüsü üzerinde pankart asan kadınlar, sloganlarla Kobane’yle dayanışmayı yükseltti.

Gola Çeto Parkı’nda yapılan basın açıklamasında şu ifadeler yer aldı: ”Kobane’de bedenini emperyalist savaşlara siper eden kadınlara Dersim’den bin selam! Kerbela Olayı ve 38 Dersim Soykırımından da anımsadığımız gibi kadınlar üzerindeki baskı ve sömürü bitmemekle birlikte günümüzde Kobane’yle tekrar gün yüzüne çıkmıştır. Ama biz kadınlar olarak bunun önünde duvar örerek geçit vermeyeceğiz.  Kadınlar dünyanın her yerinde sömürüye uğramış; savaşlar, katliamlarla baskı, zulüm ve tecavüze maruz bırakılmıştır. Kadınların uğradığı cinsel,ulusal ve sınıfsal sömürüye karşı durulmalı ve her alanda kadın mücadelesi yükseltilmelidir.”

Basın açıklamasının ardından Gola Çeto’daki ziyarete giden kadınlar, mumlarını Kobane’de bedenlerini feda eden başta kadınlar olmak üzere tüm direniş şehitlerine atfen yaktı. Ardından niyaz dağıtımı yapıldı.

Eylem sırasında kadınlar, ”Jin jiyani azadi” , “Biji berxwedane Kobane” , “Biji berxwedane YPJ” , “Yaşasın kadın dayanışması” , “Katil IŞİD işbirlikçi AKP” sloganlarını attı.

 

Kaynak:www.halkingunlugu.org

 

Share
. tarafından

Cumartesi Anneleri 500. Haftada eylemdeydi

Ekim 26, 2014 de ANASAYFA . tarafından

cumartesi anneleri 500 hafta1

Cumartesi Anneleri, 20 yıl önce Galatasaray Lisesi önünde başlattıkları oturma eyleminin 500. haftasında kitlesel bir şekilde gerçekleştirdi. Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) ile Grup Munzur üyeleri de oturma eylemine katıldı

İSTANBUL (25.10.2014)- Cumartesi Anneleri, faşist T.C devleti tarafından gözaltına alınıp ardından katledilen yakınlarının faillerinin bulunması için Galatasaray Lisesi önünde başlattığı oturma eyleminin 500. Haftası bugün kitlesel bir şekilde gerçekleştirildi.

Saat 10.00’da Toplumcu Gerçekçi Belgesel Fotoğraf Atölyesi üyeleri, Demokratik Haklar Federasyonu (DHF) üyeleri ve çok sayıda kişi Taksim Tünel’de bir araya geldi. Kitlenin toplandığı sırada Tiyatrocu Mehmet Esatoğlu, gözaltında kaybedilenin gözünden bir oyun sergiledi. Esatoğlu’nun ardından Grup Munzur üyeleri “Şehitlerimize” adlı marşı seslendirdi.

Grup Munzur’un ardından kitle Galatasaray Lisesi önünde toplanan Cumartesi Anneleri’nin bulunduğu alana yürüdü.

Cumartesi Anneleri için dünyanın bir çok yerinde eş zamanlı eylem

Yapılan ilk konuşmada New York, Roterrdam, Paris, Stokholm ve dünyanın birçok yerinde Cumartesi Anneleri’nin oturma eyleminin 500. haftası olması nedeniyle eş zamanlı olarak Türkiye-Kuzey Kürdistan’da gözaltında kaybedilenlerin fotoğraflarıyla birlikte oturma eylemi yapıldığını belirtti.

Evinin önünden kaçırılıp gözaltına kaybedilen Fehmi Tosun’un eşi Hanım Tosun yaptığı konuşmada, yirmi yıl önce burada oturma eylemlerine başladıklarını ve bu devletin yirmi yıldır kayıplar için hiçbir adım atmadığını belirterek şunları söyledi: “Bizim acımızı duymayanlara sesleniyorum. Bu ülkeyi yönetenler gözleri kör, kulakları sağır, ister duysunlar ister duymasınlar yakalarına yapışacağız. Bize hesap vermeden de o yakayı bırakmayacağız.”

Ardından Ferhat Tepe’nin annesi Zübeyde Tepe oğlu için yazdığı şiiri okudu.

Gözaltına alınarak katledilen Maoist Komünist Partisi (MKP) 2. Genel Sekreteri Süleyman Cihan’ın kardeşi Ahmet Cihan yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Faili meçhul cinayetlerin arkasında devlet var. Resimlerini gördüğünüz bu güzel insanlar devletin cinayetlerinin belgesidir. Değişen çok şey var deniliyor ama değişmeyen tek şey hangi dönem olursa olsun devletin işlediği cinayetlerin arkasında durduğudur. Devlet işlediği cinayetlerinin açığa çıkmaması için çaba gösteriyor, birçok kayıbın failleri belli değil ama faili devlet olan kayıplardır bunlar.”

Deniz Gülünay: Biz buradan hesap soruyoruz

Gözaltında katledilen Hasan Gülünay’ın kızı Deniz Gülünay, fotoğraflarını tuttuğumuz devrimcilerin sesi-soluğu olduklarını buradan seslenirken acı, öfke ve gözyaşıyla değil politik fikirlerin öfkesiyle seslendiğini belirtti. Gülünay konuşmasında şu ifadelere yer verdi: “Her hafta bize dışarıdan bakan insanlara bir şey söylemek istiyorum. Bu meydanda oturan ailelere, çocuklara kimse acıyan gözlerle bakmasın çünkü biz burada hesap soruyoruz. Politik fikirlerin hesabını soruyoruz. Bu meydan benim gözümde politik meydandır, ben bu meydan da büyüdüm. Ben bu meydanda 22 yıldır babamı arıyorum. Babamı belki bir 22 yıl daha aramak zorunda kalacağım, biliyoruz ki faşist devlet kayıplarımızı bize geri vermeyecek. Ben babam Hasan Gülünay’dan işkencede ser verip sır vermediği için gurur duyuyorum.”

Kayıp yakınlarının konuşmasının ardından İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplarta Karşı Komisyonu adına basın açıklaması yapıldı. Yapılan basın açıklamasında şu ifadelere yer verildi: “500. haftamızda bir kez daha ilan ediyoruz; mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Biliyoruz ki, biz vazgeçersek evlatlarımız asıl o zaman kaybolacak. İnsalık onuru asıl o zaman yara alacak.

500. haftamızda bu topraklarda yaşayan herkese sesleniyoruz: “Yok edilmek istenen yalnızca evlatlarımız değil, insanlığın vicdanıdır. İnsanlık onurunu hedef alan bu suç karşısında susmayın! Kayıpların mücadelesini destekleyin. Hakikat ve adalet talebimize sesinizi katın. ”

Basın açıklamasının ardından eylem sona erdi.

Kaynak : www.halkingunlugu.org

cumartesi anneleri 500 hafta5 cumartesi anneleri 500 hafta2 cumartesi anneleri 500 hafta3 cumartesi anneleri 500 hafta4

Share
. tarafından

Reyhaneh Jabbari’nin son mektubu yayınlandı

Ekim 28, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Reyhaneh Jabbari 125

İran’da 2007 yılında kendisine tecavüz eden istihbaratçıyı öldüren Reyhaneh Jabbari’nin, 7 yıllık tutsaklığın ardından katledilmeden önce annesine yazdığı son mektup yayınlandı

HABER MERKEZİ (28.10.2014)- İran’da 2007 yılında dekoratör Reyhaneh Jabbari, istihbaratçı olan Morteza Abdolali Sarbandi’nin ofisini dekor etmek için gittiği sırada tecavüze uğramış, kendini savunabilmek için istihbaratçıyı bıçaklamıştı. Morteza Abdolali Sarbandi’nin ölmesinin ardından Reyhaneh Jabbari tutuklanarak Tahran’daki Evin Hapishanesi’ne konulmuştu.

Reyhaneh affedilmesi gereken bir şey yapmadığını söylemişti

Reyhaneh, yanında avukatı olmadan ifadesi alınarak idam talebiyle yargılandı. Reyhaneh, Tahran’daki Evin Hapishanesi’nde tutulduğu 2 ay süresince ailesi ve avukatıyla görüştürülmedi. Reyhaneh yaşananların meşru müdafaa olduğunu söyleyerek kendini savundu. İdam “cezası”nın Morteza’nın ailesinden af talep etmesi ve onların kabulü halinde geri çekilebilecekti. Fakat Reyhaneh af dilemeyeceğini ve affedilmesi gereken bir şey yapmadığını ifade ederek bu talebi reddetmişti.

1 Ekim günü gerçekleşmesi beklenen Rehaneh’in idamı, kamuoyunun tepkisi üzerine ertelenmişti. 25 Ekim günü katledilen Reyhaneh’in annesine yazdığı mektup şöyle:

“Sevgili Sholeh,

Öğrendim ki bugün kısasla tanışma sırası benimmiş. Yaşam kitabımın son sayfasına geldiğimi senden öğrenemediğim için kırgınım. Bilmem gerektiğini düşünmüyor muydun? Üzgün olduğun için ne kadar mahcup olduğumu biliyorsun. Neden senin ve babamın elini öpme şansını bana vermedin? Dünya bana yaşamak için 19 yıl verdi. O uğursuz gecede ölmeliydim. Bedenim şehrin bir köşesine atılmalı ve birkaç gün sonra polis beni teşhis etmen için seni tecavüze uğradığımı da orada öğreneceğin adli tıp doktorunun ofisine götürmeliydi. Biz onların gücü ve servetine sahip olmadığımız için, katilim asla bulunamayacaktı. Hayatına utanç ve ızdırapla devam edecek, birkaç yıl sonra da bu ızdırap seni öldürecekti.

Her nasılsa bu lanetlenmiş hikaye değişti. Bedenim bir köşeye atılmadı, ama Evin Hapishanesi ve onun tek kişilik hücresine gömüldü, şimdi de mezarlığa benzeyen Şehr-e Ray hapishanesine. Ama kaderim buymuş, şikayet etme. Sen benden iyi bilirsin ki ölüm yaşamın sonu değildir. Sen bizlere okula giderken bir kavga ya da şikayet karşısında bir hanımefendi gibi olmamızı öğretmiştin. Nasıl davranmamız gerektiğinin altını ne kadar çok çizdiğini hatırlıyor musun? Senin deneyimlerin yanlıştı. O kaza başıma geldiğinde, öğrendiklerimin bana yardımı olmadı. Mahkemede beni soğukkanlı ve zalim bir suçlu gibi anlattılar. Hiç gözyaşı dökmedim. Hiç yalvarmadım. Kanunlara güvendiğim için ağlamadım. Ama kayıtsız olmakla suçlandım. İşte, sivrisinek bile öldüremez, hamam böceklerini antenlerinden yakalayıp dışarı atardım. Taammüden cinayetle suçlanıyorum. Hayvanlara yaptığım muamele bir erkeğe eğilim olarak yorumlandı ve hakim kazanın yaşandığı sırada tırnaklarımın uzun ve ojeli olduğu gerçeğine bile bakma zahmetine katlanmadı.

Kendisinden adalet beklenen bir hakim için ne kadar da iyimser! Ellerimin sporcu kadınlar gibi, özellikle de boksörler gibi, iri olmadığını sorgulamadı. Ve içime sevgisini ektiğin bu ülke beni hiçbir zaman istemedi, beni sorgulayanların hakaretleri yüzünden ağlarken, en adi sözlerini dinlerken hiç kimse bana destek olmadı. Güzelliğimin son işareti saçlarımı kazıdığımda 11 gün hücre cezasıyla ödüllendirildim.

Sevgili Sholeh,

Duydukların yüzünden ağlama. Karakoldaki ilk günümde, yaşlı bekar bir görevli canımı yakmak için tırnaklarımı kullandığında, güzelliğin burada aranan bir şey olmadığını anlamıştım. Güzel görünmek, güzel düşünce ve dilekler, güzel el yazısı, güzel gözler ve görüş, hatta hoş bir sesin güzelliği… Anneciğim, düşüncelerim değişti ve bunun sorumlusu sen değilsin. Sözlerimin sonu gelmeyecek; onları, senin yokluğunda ve senden habersiz beni infaz ederken, sana ulaştırması için birine veriyorum. Sana miras olarak pek çok el yazımı bırakıyorum. Yine de ölmeden önce senden bir şey istiyorum. Aslında bu dünyadan ve bu ülkeden bir tek isteğim var. Biliyorum bunun için zaman lazım. Ama lütfen ağlama ve dinle…

Senden mahkemeye gidip bu arzumu anlatmanı istiyorum, hapisteyken böyle bir mektup yazamazdım. Bir kez daha benim yüzümden acı çekeceksin. Eğer yalvarman gerekirse, bunun için sana kızmam. Gerçi sana yapmamanı söylememe rağmen infaz edilmemem için onlarca kez yalvarmıştın. İyi kalpli annem, sevgili Sholeh, canımdan daha çok sevdiğim, toprağın altında çürümek istemiyorum. Gözlerimin, genç kalbimin toza dönüşmesini istemiyorum. Ben asılır asılmaz bunu ayarlamanı; kalbimin, böbreğimin, gözlerimin, kemiklerimin, vücudumdan ne nakledilebilirse onları ihtiyacı olanlara hediye etmeni istiyorum. Organlarımı alanların ismimi bilmesini, bana bir buket çiçek almalarını hatta benim için dua etmelerini bile istemiyorum.

Şunu çok içten söylüyorum, gelip yas tutarak acı çekeceğin bir mezar istemiyorum. Benim için siyahlar giymeni istemiyorum. Zor günlerimi unutmak için elinden geleni yap. Rüzgar beni alıp götürsün. Dünya bizi sevmedi. Kaderimi istemiyorum. Ve şimdi ölümü kucaklayarak buna bir son veriyorum. Çünkü Allah’ın mahkemesinden, beni sorgulayanlardan ben davacı olacağım. Hakimden; beni taciz etmekten geri durmayan Yüksek Mahkeme’nin hakimlerinden davacı olacağım. Yaratıcının mahkemesinde Dr. Farvandi ve Kasım Şabani’den davacı olacağım; tüm o bilgisizlerden, yalanlarıyla bana haksızlık eden, benim haklarımı çiğneyen ve gerçeğin bazen görünenden farklı olduğuna dikkat etmeyenlerden davacı olacağım.

Sevgili iyi kalpli Sholeh,

Diğer bir değişle sen ve ben suçlayanlar, diğerleri ise sanık. Bekleyip Allah’ın ne istediğini görelim. Ölene dek seni kucaklamak isterdim. Seni seviyorum.”

 

Kaynak: halkingunlugu.org

 

Share
. tarafından

Ukranya`da Kadın Katliamı

Ekim 31, 2014 de ANASAYFA . tarafından

Ukrayna-ordusu..-465x310

Donetsk Özerk Cumhuriyeti’nde Ukrayna ordusunun bulunduğu bölgede 286 kadının cesedi bulundu. Donetsk Halk Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandr Zaharçenko, cesedi bulunan kadınların toplu tecavüze uğradıklarının tespit edildiğini belirtti.

 

Rusya’nın önemli haber ajanslarından RIA Novosti’nin Donetsk Özerk Cumhuriyetinden geçtiği haberde Ukrayna Ordusunun bulunduğu bölgede 286 kadının cesetleri bulundu. Donetsk Halk Cumhuriyeti Başbakanı Aleksandr Zaharçenko, düzenlediği basın toplantısında, Donetsk bölgesinde bulunan Krasnoarmeysk kentinde yaşayan ve yaşları 18 ila 25 arasında değişen 400 kadar genç kadının Ukrayna Ordusu’nun gerçekleştirdiği operasyonlar esnasında aniden kaybolduğunu, ateşkes ardından yapılan arama çalışmalarında ise 286 kadının cansız bedenine ulaşıldığını söyledi.

 

Zaharçenko , “Ukrayna Ordusu’nun Dnepr-1 Taburu’nun konuşlandığı Krasnoarmeysk kenti civarında yaşayan ve yaşları 18 ila 25 arasında değişen 400 kadar genç kadın bu taburun yaptığı operasyonlar esnasında aniden kaybolmuştur. Toplu tecavüze uğradıkları tespit edilen bu kadınlardan 286’sının cesedine ulaşılmıştır” şeklinde konuştu.

 

Donetsk bölge sınırları içerisinde bulunan Krasnoarmeysk kenti, Donetsk şehrinin 45 km kuzeybatısında yer alıyor.

 

Ukrayna Ordusu, Kiev Hükümeti’nden aldığı emirle geçtiğimiz Nisan ayında ülkenin güneydoğu kesimlerinde yaşayan ve Şubat darbesi olarak adlandırılan Rusya yanlısı hükümetin düşürülmesine karşı çıkan sivil halka yönelik olarak askeri operasyon başlatmıştı.

Kaynak:ANF

 

 

 

BM’nin 15 Ekim itibariyle açıkladığı verilere göre söz konusu operasyonlarda 3700’den fazla sivil hayatını kaybederken, 9 binden fazla kişi de yaralanmıştı.

Share